simurg SeSi...

Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12883
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: simurg SeSi...

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

KaF Dağın GaMı-Neşesi
TOPRAK Testi cAN ŞiŞesi
Bil ki BUZ-dan SU-yun KABı
BİZ-den BİZ-e SiMURG SeSi

ZEVK 4947

Bu TOPRAK Resim HİÇ.. Şu ATEŞ Resim HER.. BİZim SU Resim Hayy.. O HAVA Resim HEP
Resim insÂNın AKIL Resim TEKNESİ.. Şe’ÂN-da Resim “OL-ÂN” a Resim SEBEP
HİÇ Resim DOĞuşuM.. “HER Resim YANışıM.. “HayyResim OLuşuM.. “HEPResim BATışıM..
“HEP” KûN feyeKûN KALEM-inde.. Resim zamAN Resim mekÂNa Resim MüreKKeP!..


29.05.12 12:13
brsbrs.. tktktrstkks


Resim

وَلَوْ أَنَّمَا فِي الْأَرْضِ مِن شَجَرَةٍ أَقْلَامٌ وَالْبَحْرُ يَمُدُّهُ مِن بَعْدِهِ سَبْعَةُ أَبْحُرٍ مَّا نَفِدَتْ كَلِمَاتُ اللَّهِ إِنَّ اللَّهَ عَزِيزٌ حَكِيمٌ

"Ve lev enne mâ fîl ardı min şeceretin aklâmun vel bahru yemudduhu min ba’dihî seb’atu ebhurin mâ nefidet kelimâtullâh(kelimâtullâhi), innellâhe azîzun hakîm(hakîmun) : Eğer yeryüzündeki ağaçlar kalem, deniz de mürekkep olsa, arkasından yedi deniz daha ona katılsa, Allah’ın sözleri (yazmakla) yine de tükenmez. Şüphesiz Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. "(Lokmân 31/27)

Resim
Resim
Kullanıcı avatarı
simurg
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 928
Kayıt: 01 Haz 2009, 02:00

Re: simurg SeSi...

Mesaj gönderen simurg »

Buz, cüssesi ne kadar büyük olursa olsun SU'yun üzerinde yüzer.
Kırılsa da, parçalarına ayrılsa da daima yüzeyde kalır,
en dibe batmak tek muradı bile olsa batamaz.

Üstelik "ben"liklerimize benzer bu durum aynı.
Büyüdükçe BİZ'i büyütmeye yetmeyecek benliklerimizin cüssesi.
Hiç bir ağırlık İÇ'imizi yüceltemeyecek dışımıza ait kaldığı sürece.

Bütün "ben"lik kütlemiz görünür alemin malı olmasına rağmen,
Görünmeyen tarafımız olan batınımızın esaretine işaret etmekte.
Zâhirde yok (fenâ) olmadan da
Bâtında var (bâki) olamayacak varlığımız.

Anladıklarım sözlerin sınırlarından öteye geçemediğine göre,
sözler olmasa hiç bir şey anlayamayacağımı düşünmemden daha doğal bir şey de yok bu durumda.

Kalbim hangi lisanın sözleri ile dile gelmekte?
Bildiğim bütün kelimeler mânâlarıyla yaşamakta,
Kalbimde bir karşılığı olması gerekiyor her kelimenin
ki ancak kendimde yoğurabileyim onu.

Ekmek gibi yiyip,su gibi içemedikten sonra, Âyet-i Kerime bile olsa kelimeler buz kütlesi çünkü.
Buz misali kelimeler ise, kendi cismine mıh gibi yapışıp sahip çıktıkça, kalbim onu ele geçirememekte
kendisine katamamakta, mânâsını yaşayamamakta, hazm edilip Can bulamamakta Sînemde.

Söz'den ÖZ'e bakılabileceğinin,
ÖZ'e bakabilmenin tek yolununda ancak sÖZ'de Samimiyyet-Sadakat-Sabır-Selâmet olduğunun
şu vakitte yeniden, İlm'en-İrade'en-İdrak'en-İştirak'en şâhidi olduğumu hissetmekteyim.

Seviyeye kavuşabilmek için akışkan ve su misâli olmak lâzım ya,
Ne hava, ne buz, ne toprak, ne de ateş,
ancak su sızar hayatın bütün hücrelerine,
ve Can Risâlesi SU'dur ya,
su'suz ve söz'süz hayat ancak sanal ve hayal bir halde kalacak ya,

Ve ekmeği ekmek yapmak için bile su lâzım
Kabuklu buğdayı topraktan süzüp binbir başak eden su olduğu gibi
Buğdaydan ekmeğe yolculuk ta yine SU ma'SALL'ı ile.

Kalbimin suyu ancak sÖZ'ler.
Yedi cihan gelse eğmem ya şu başımı,
bir Hakk söz eğdirir bütün dallarımı.

Şükür'e eğerim sözle boynumu,
Sabrıma sabır eklerim söz verirse elime elini,
Gözüme Görünmez dünya, söz gelir açar basar'ımı.

Her işin başı söz ile niyet,
Kalbin gıdası söz-sohbet,
Son nefesimizde yoldaşımız sözümüzdeki şehâdet,
Tevbelerde misk kokulu aff ve mağfiret bahçelerine dâvet edilişimiz hep söz,

Her daim söz ileyiz.
Sözden öte hiç bir şeyiz.

Ne cismimiz, ne sûretimiz
Ancak makbul olan Kalbimizdeki Takvâ'mız.
O ise, yine sÖZ'ün krallığında Salâvat-ı Şerifelerimizin NUR pınarından doğan ÖZ İmanımız.

her nereye baksam her şey hep kelime,
kime dönsem yüzümü vechinde binbir kelime,
bütün kelimeler öyle muhteşem bir şifre ile yaratılmışlar ki,
uzun sükutlar ile kalbi bir hayatın içerisinde, kelimeleri ruh'en yaşayarak kullanmayı istiyor insan.
Susmanın sÖZ'e saygıdan başka bir şey olmadığına hükmediyor sonra,
Boş konuşmak belâsından kurtulmanın en sağlam yolu ancak sözün ve sükutun renklerinde edeb ile dolaşmak.

Yeni bir çağ'a çıkmak gibi her kelime,
yepyeni bir dönem, keskin bir dönemeç, fark ark'ına girip yeni idrak'lere akmak gibi.

Dönüp dolaşsak da geldiğimiz yer hiç bir zaman aynı yer değil,
dün olduğumuz kişi değiliz.

yarın sabah uyanan da aynı "ben" olmayacak.

Dünden getirdiklerim, yarına götüreceklerime maya çalmaktan başka bir işi için değildi.

Daima latifleşen bir kalbi mânâsal hayat yolunu adımlarımızla hem inşaa edip,
hem yürümekteyiz.

ve maSALL dediğimiz bu mânâSALL bineklerimizden başka da bir şey değil yol arkadaşımız.
Hepimiz YALN'ızız. Çünkü çok değil "BİZ BİR-İZ"

Yalın ve ÖZgür...
Resim
Kullanıcı avatarı
simurg
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 928
Kayıt: 01 Haz 2009, 02:00

Re: simurg SeSi...

Mesaj gönderen simurg »

yirmidört saati yirmidört dilime bölsem
bir dilimini avucuma saklasam
zaman ben olur muyum o zaman

güneşi tel tel ayırsam aldığım nefeslere üleştirsem
saçlarım güneş olsa baştan ayağa ışısam
güneş kalbimdir diyebilir miyim

rüzgar rüyalarımı katsa soluğuna
bin yıllık masallardan uyansam hakikate
hakikat ruhumdu neşesine kavuşabilecek miyim

yanmadan ateşi tanıyamayacaktım madem
ateşi yüreğime koyan el ateşin kendisi miydi

beni seçenleri seçiyormuşum meğer
seçtiklerimi seviyormuşum
yansam da ancak sevdiysem dayanabiliyormuşum.

dayanmak dediğim ise, "kaçacak hiç yer yok" tan ibaretmiş meğer...
Resim
Kullanıcı avatarı
der-ya
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 853
Kayıt: 29 Eki 2011, 07:01

Re: simurg SeSi...

Mesaj gönderen der-ya »

~ VAR ~


Bilir isen savm-u-salat Selami,
Kelâm sıfatından kemâl kelamî,
Sûret sahte sîret sırda “Melamî”,
Kendinden gayriyi yakan ateş var…



Nevcivânım naz’ı niyâzı seviş,
Dalga değil deryadaki dost geliş
Depreştirme derdim ey deli derviş,
Yataksız rüzgâra gönlümde eş var…



Hikmet ayan olmaz çevirmeni gör,
Kirman değil dünya eğirmeni gör,
Zaman-mekân yutan değirmeni gör,
Akar sular gibi, peşinde peş var…



Kurtluk hırkasını neylesin koyun,
Yedi kat gömleğin say eyle soyun
Şu âlem bir hoşluk, oynanan oyun
Hep şeşe güvenme, aşkta düşeş var…



Melâmî mestiyiz, Bezm-i çile coş,
Dört âlem meyhâne, mey-ü-Sakî hoş,
Demişler İhvâni anadan sarhoş,
Bizde ne serseri, daha ne keş var…

Kulihvani

07.03.1987 05:057 Seher
Eğer göğün yedi kat üstüne çıkmaksa niyetin, Aşktan güzel merdiven bulamazsın.
Eğer aşkı bulmaksa niyetin, Aramadan duramazsın. -
Yunus Emre.k.s
Kullanıcı avatarı
simurg
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 928
Kayıt: 01 Haz 2009, 02:00

Re: simurg SeSi...

Mesaj gönderen simurg »

Resim süper pehlivan can, Allah razı olsun inşaallah,
çok anlamlı,çok düşündürücü,çok da apaçık konuşmakta.

Bir çocuk başka görünürdü,
birçok çocuk karmakarışık dursa resimde yine farklı bir görüntü elde ederdik,
ancak daire şeklinde yani bir düzen ve disiplin içerisinde,
biribirine bitişik ve uyum halinde oturan çocuklar
resim içerisinde,birazcıkda uzaktan baktığımızda
çiçek gibi görünmekte, bir tek nesne olarak algılayabileceğimiz bir şekilde görünmekte.

işte BİZ BİR-İZ deki birlik bu demek bir anlamda.
Resim
Kullanıcı avatarı
simurg
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 928
Kayıt: 01 Haz 2009, 02:00

Re: simurg SeSi...

Mesaj gönderen simurg »

Yanacak bir şey olmayınca ateşin mânâsı ne?
Ateş ateşi yakmazsa,ateşi yakan ne?
Yanan ve yakan var ise ateş ateş olmakta.
Güneşin yakıtı yine kendisi mi?
İçinde en derininde, bağrında en soğuk cevher olmasaydı
bunca sıcaklığı nasıl olacaktı.

Mâdem herşey zıttı var ise var olmakta.
Zıttı olmayanın varlığı hayalde kalmakta.
O zaman Odun bitinceye kadar ateş var demektir.

Ya ateşi seveceğiz,
Ya odunu olmaya razı olacağız.

Aşkın ateşi kendinden,
çünkü Aşk hem yakan hem yanan kendisi.

Nerede bir yoksul görsem,
elinde avucunda "hiç" var mı diye bakarım.
Göremeyince aldandığımı anlar,
ya benim gözümde bu aksaklık
ya da "hiç" görünmeyecek kadar "hiç" demek ki der kalakalırım.

Lâle'nin sarısı papatyanınkinden farklı,
iki yeşil aynı değilmiş, bir dalda bile olsa.
Güneş ısıtırken tenimi,
damarlarımda gezen sıcaklık her an başka imiş.
Her güneşe yüzünü dönen ise aynı yerden,aynı AN'da dönmez imiş.

Ya kendi kuytularımızda sakladığımızı sandıklarımız
Asl'ın Hakiki gözünden hangi sır saklanabilecek.
Aslolan kozadaki tırtılı daha yumurtadayken kelebek olarak görenin görmesi iken,
gördüklerim mi yanıma kâr, göremediklerim mi tuzak kaderime.

Çitişmiş bir yığın zoraki kabullenilmişlik ellerimdeki pranga,
ve ben bu değilim,
ne zaman gözlerimi dilediğim yere götürebilecek ayaklarım
o vakit ellerim hür, kalbim hür, ruhum hür olacak.

dünden gelenler yarına taşınmamalı bâzen
bazen ise muhakkak bırakılmamalı bir yere,

ve hangisinin bize kalacağı tercihimizde doğru şıkkı işaretlemek imtihanı kaderimiz.
Su olsak yolumuzu bulmak derdimiz zaten olmayacak.
Buzdağlarından kopmak, buzu güneşte eritmek mârifet.
O buz ise dıştan değil, iç'ten eriyecek anladım artık.

Bir Pîr nefes, Muhammedî Rayihayı taşırsa ruhumuzun ÖZ'üne,
ya da zâten orada olanın kirini pasını silerse bu nefes,
Nefs'ten NEFES'e geçecek Buz'dan Su'ya geçer gibi Kalb halimiz.
Sonra buhar ve bulut olmak,
Rahmet Yağmurlarını taşıyan bulut olmak demek zâten.

Nasibimiz Rahmet'lere gark olup daim Rahmet soluyanlardan olmak olsun inşaallah.

Tavuskuşunun ayaklarında olan, bizim şu gafil halimizle her bir tarafımızda çünkü.
Güzelliklerin tümü Rahmeten li'l- âlemin olarak,
Sonsuz Nur ve Rahmet pınarı olan Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimizin Muhabbetinde.
inşaallah dahil olalım, İnşaallah nâil olalım. Âmin Ecmain!.
Resim
Kullanıcı avatarı
simurg
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 928
Kayıt: 01 Haz 2009, 02:00

Re: simurg SeSi...

Mesaj gönderen simurg »

Bazen bakıyorum, yeryüzünü yeryüzü yapan şey'lere
Evlere, ağaçlara,dağlara,hayvanlara,insanlara
ve gözümün görebildiği tüm eşyalara.

herşey donuk ve mat bir hal alıyor önce gözümde,
sonra zamanla yavaş yavaş yumuşak şekerler gibi esneyip bükülmeye
çöl sıcağında serab gibi titremeye başlıyor herşey gözümün önünde.

boyut ne?
derinlik, genişlik, yükseklik ne?
hacim ne?

bütün nitelemeleri eşyadan aldığımızda
geriye boş ve düz bir resim bile kalmıyor.

ne renk bir anlam ifade ediyor cisimlerde,
ne de bunların neye yaradıkları.

Yok olan, ama biz var görmeye programlandığımız için var sanılan onca eşya
şey'ler.

bunlar nereden geldiler?
ne için böyle görünmekteler.
maddeye hükmü geçen Zat, görüşümüze böyle hükmetmiş demek ki,
algı dediğimiz boş bir serab.

Algılasak,yada algılamasak, ne değişecek.

Biz bakmakta ve görmekteyiz diye var değil hiç birşey.

Herşey, bütün şeylerin sahibinin hükmünde.
Acziyetimiz bakışımızdan bile belli.

Gözümüzün Hakk'kı, gözkapaklarımız örtülüyken de aynı netlikte görmesi belkide.
Yani görmeyi,kendimizi aradan çekerek, Asıl Gören'e teslim etmek hali.

Bütün çileli,sancılı,iç parçalayıcı acı çekmelerimizin ardında,
kalbimizdeki gaflet perdelerini yırtıp aşikar olmak isteyen Hakk var.

bizim ise ısrarımız aldanmayı sürdürmek için,
Hiç bu kadar yanılmış hissetmemiştim kendimi.
Bir rüyanın içerisinde, rüyayı yaşarken,rüya seçmeye çalışmak ne ahmaklıkmış.

oysa daima "Gelen Geçmekte" imiş.
Resim
Kullanıcı avatarı
simurg
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 928
Kayıt: 01 Haz 2009, 02:00

Re: simurg SeSi...

Mesaj gönderen simurg »

………………………………..
Gecenin son saatleri yine,
Ve ben yine,hangi amaç için olduğunu bilmediğim uykusuzlukları kayıt düşüyorum saatlere.
Sabahı görememek ve bir daha uyanamamak duygusu mu bu acaba diye yokluyorum kendimi,
ama bu yorgun kalbim bu kadarcık sorgulamaya bile tahammül edecek durumda değil.
Yine Mirac Kandiline yetişti ömrümüz,
Bir umutla bekleyip,geldiğine sevindiğimi sandığım kaçıncı kandil.
Seviniyor muyum, sevinmem gerektiğini öğrendiğimden,
Sevinmeliyim diye düşünerek içimde bir zorlama duygu mu geliştiriyorum.
Hangisi?
Kendime samimi ve yalansız bir şekilde soru sormayı başardığımdan bu yana,
Aldığım cevabların hiç birisinden memnun değilim.
Oyalanmak ve avunmak farklı bir tutunma şekliymiş hayata.

Şimdi tutamaksız,sallanmaktayım kendi içimde.
Sevinmem lazım, hatta öyle çok sevinmem lazım ki,
Bu sevinçlerim doğrudan şükür ve Kandil zamanını idrak anlamı taşımalı.
Tanıdığım, bazen de tanımadığım
Hatta tanıdığımı sandığım halde hiç tanımamış olduğum insanların kandillerini kutlamak yetiyor mu bir kandil sevincini idrak etmeye.
En evvel kendi içimde ne tür bir kutlama yaşamaktayım ki?
Gerçekten kutlu bir günün içerisinden hangi kutlu ruh hali ile geçmekteyim?
Benim derdim ne sonra?
Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz Üç aylara eriştiğinde,
“Bizi Ramazan’a eriştir” diye niyazda bulunmuş Rabbimize.
“Idrak edelim, Hakkı ile ibadet edebilelim”diye dua da bulunmamış.

Demek ki sadece erişmek bile duası edilecek kadar kıymetli.
İşte şimdi,gelmiş geçmiş bütün zamanların, AN’ın,
herşeyin kalbi mesabesindeki o kutlu, bereketli,feyizli dönemdeyiz.
Elle tutulur birşeyler yapabilmek adına giriştiğim hangi fiilim, bu bereketli zamanın kıymetine layık?
Hiç.
Herşey işte bu kadar Hiç.
İnsanın, hayatın içerisinde tepeden aşağı yuvarlanan bir kartopu gibi yolculuğu bu mirac.
Yerçekimi var bir kere.
Hiç bir fizik beden yukarı doğru yuvarlanamayacak.
Neden herşey hep içimizde dediğimiz halde.
Mirac dediğimizde yukarıya doğru bir gidiş,yükseliş geliyor aklımıza.

İçimiz çok mu yüksek, çok mu yükseklerde yoksa gözümüz.
Kendimize yer’I layık bulmuyor muyuz?
Yerlerden yer mi beğenemedik yoksa.

Kelimeler anlatmaya yetmiyor bunları.
Sözlerin daha söze dökülmediği bir yerde belkide tüm soruların cevabları.
Ötesi berisi, yukarısı aşağısı yok.
Herşey hiç bir şeyin kendi etrafında bile dönemeyeceği kadar dar ama sonsuz geniş bir alanın hapsinde.
Kendimi dışarıda sandığım sürece,hangi yürüyüşümden, hangi miracımdan söz edeceğim.
Yürümeyi öğrenmeden (isra) mirac’a gidilemeyecek.
Bir burak gelip önümde eğilmeden,yada elimden tutmadan hangi vasıta içime yol bulacak.
İnsanın içine bildiğimiz vasıtalarla gidilmiyor.
Burak dediğimiz de Ruhumuza baş eğmiş, İman,islam,ihsan ile nurlanmış, Nakilleşmiş AKIL’ımız olsa gerek.
Bende o kadar akıllı bir akıl yok sanırım.
İçimde “benden başka her insanın bir ümidi var bu dünyada” diyen ses susardı.
Hangi şaşkınlık sapağına çekilmek isteniyor kalbim bu boşlukta.
Kendi kendimizin başına ördüğümüz,
Başkada hiç kimsenin, dünya bir araya toplansa öremeyeceği çoraplardan birisi daha işte bu.

Çözülmeye çalıştıkça dolaşıyor insan.
Bilgisayarların bir özelliğini öğrendim yeni,
Bir sorunla karşılaşıldığında en sağlıklı çalıştığı eski bir tarihe (kurtarma noktası deniyor) dönüş yaptırılabiliyor.
Bizim kurtarma tarihimiz olsa olsa ettiğimiz ve edeceğimiz tevbelerimiz olabilir.
Ancak biz o kadar aciziz ki, bilgisayar gibi,
Sağlıklı çalışma dönemine programlandıktan sonra başka sorunları unutuyor değiliz.
Biz ne tevbe edersek edelim, ne kadar özür dilersek dileyelim,
Ne kadar pişman ve üzgün olursak olalım hiç bir zaman yeterince tamir olamıyoruz.
Çünkü bütün yaşayageldiklerimizin toplamıyız.
Ne eksilmişsek, ne biriktirmişsek hepsi şu an’da ki bizi teşkil ediyor.
Her şey esmaların tecellileri, ve dünya bir esmalar mazhariyeti,
Mirac ve bütün nurlu günler hep seçilmiş,övülmüş olan zamanlar,
Içerisinden geçenleri de kendisine benzetmekle vazifeli memurlar.

Kimin ne olduğu, ne olacağı, ne olmayacağı hepside buna bağlı işte.
Ve bütün bunların ÖZ’üne Muradullah diyoruz.
Rabbimizin muradıyız hepimiz ve her birimiz.

Zarre saklanamadan ayan beyan ortada olanlarız.
Kabirde de bütün sorgu, kendi pişmanlıklarımızdan ibaret olacak belkide.

El-Halik Celle Celaluhu kulundan asla habersiz olamayacağına gore,
Bize sorulacak sorulardan kasıt, kendi kendimizi hesaba çekmemiz büyük ihtimalle.

Ve büyük ölüm gelmeden, geridönüşsüz toprak kabrimize girmeden,
Böylesi kutlu gecelerde hesabımızı verebileceğimiz bir hayat yaşayabilmek adına,
Kendimizi yeniden hizaya getirmemiz gerekiyor belkide.

Bütün üzüntüm, bu Mirac Kandilinde de
Geçen seneki Mirac Kandili zamanından zerre kadar daha iyi hissetmemek kendimi.

Daha iyi nasıl hissedebilirdim onuda bilmem.
Daha iyi hissedilebilecek bir gün, sadece bir gün bile olsa, gelecekte yaşanılabilir mi?
Onu da bilmiyorum.

Herşeyi yazabiliriz, zaten yazılmamış hiç bir şeyi yazamamaktayız.
Her ne var ise, zaten yazılmış.
Her ne yazılmış ise,illa okunmuş.
Okunmuşların akıbeti ne?
Okumakla bitecek mi herşey.
Yoksa okunulanlar, yeniden yazılsın,yeniden yaşansın ve yeniden okunsun diye başa mı alınacak.
Ölürken bu dünyanın fizik defterinden siliniyor muyuz?
ahiret yurdunun fizikötesi defterine mi kaydımızı alıyorlar?
Yoksa her nefes yeni bir kayıt işlemi gibi mi çalışmakta.

Bu hayatın bazı zamanlarını silmek ve yeni baştan yazmak mümkündür belkide.
Belkide zaman üzerine ağır bir imza attığı için,artık geri dönmek fırsatı tamamen kaçmıştır.
İçimden geldiğince güçlü, gelmese bile yine de öyle olmaya çalışarak dua etmeliyim.
Daha da yapacak hiç bir şeyim yok zaten.

İnsan çok zalim vesselam.
Gözümün önündeki (gözümün önünden hiç çekilmeye niyeti olmayan) kendimden öğrendim bunu.

Yazılanlardaki bütün hata kusur günah hepsi daima benim.
Gönderdikten sonra üzülürsem pişman olup tevbe de ederim (her zamanki gibi).

Herkesin Mirac Kandili kutlu olsun inşaallah. Amin.
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12883
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: simurg SeSi...

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

SÖZ SÖYLEr kılan HerkeSi Resim
cANa CeRRyÂN Resim RaBB NefeSi
Resim KaF KALEsi Resim KANlı KAFeS
RABB Resim ÖZÜNde
..Resim SimuRg SeSi

ZEVK 4958

İlliYYinden Resim ESfeline... ELESTTen Resim MAHŞERe KOŞu
TEVHİDi Resim Tercih
-TekeMMül.. KûN feyeKûN Resim DOLU-BOŞu
RASÛLLe Resim RaBB
.. RESÛL Resim ALLAH.. Fikir-Zikir-Şükür-Sabır..
Resim Kemikleri Çatırtatır!”… Resim MuhaMMedî YOL YOkUŞu!..

celle celâluhu... sallallahu aleyhi ve sellem...

19.06.12 18:59
brsbrsbzbrz..


أَلَمْ نَشْرَحْ لَكَ صَدْرَكَ
“E lem neşrah leke sadrek(sadreke): (Yâ Resûlüm-MuhaMMed!) Biz senin göğsünü açıp genişletmedik mi?” (İnşirâh 94/1)

وَوَضَعْنَا عَنكَ وِزْرَكَ
“Ve veda'nâ anke vizrek(vizreke): Ve yükünü indirip atmadık mı?” (İnşirâh 94/2)

الَّذِي أَنقَضَ ظَهْرَكَ
“Ellezî enkada zahrek(zahreke): O sırtında gıcırdamakta olan (ve bu şekilde sana eziyet veren) yükünü?” (İnşirâh 94/3)
Resim
Kullanıcı avatarı
simurg
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 928
Kayıt: 01 Haz 2009, 02:00

Re: simurg SeSi...

Mesaj gönderen simurg »

Ya RABB'bim, ben RAZI'yım SEN'den,
Ne olur, SEN'de RAZI OL ben'den. AMİN.
Resim
Kullanıcı avatarı
simurg
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 928
Kayıt: 01 Haz 2009, 02:00

Re: simurg SeSi...

Mesaj gönderen simurg »

“Sevdiğiniz şeylerden infâk etmedikçe, aslâ birr’e erişemezsiniz.
Her ne infâk ederseniz; şüphesiz Allah, onu hakkıyla bilir.” (Âl-i İmrân, 92)

İnfak meselesi hayatımızın her AN'ında dikkate almamız gereken bir önem taşımakta.
Tıpkı nefes alıp vermek kadar tabii bir hal ile yaşamaya gayret etmemiz gereken bir durum bu.
Belki bir Farz gibi üzerinde titizlenmemiz ve,
Belkide, imanın batıni bir şart ve emri gibi algılamamız ve üzerinde çokça düşünmemiz gerekmekte.

Az evvel yeni bir şey öğrendim.
Öğrendiklerimi hal edinmek ve yaşamak gayretimde kuvvetli olsaydım eğer eminim şimdi hala bazı mevcut sıkıntıları yaşıyor olmayacaktım.
Çünkü öğrenmekten murad o öğrendiğimizi hal ve ahlaken kendimize yerleştirmek ve
hayatın içerisinde kullanılabilir her sahada aktif çalıştırmak demek olmakta.
İnşaallah öğrendiklerimizle elimizden gelebildiğince amil olmamız,
ve bu sayede de bilmediklerimizin dahi Hakk Teala tarafından öğretilmesi nasi-i nimetimiz olsun.
Amin.

İnsanın en sevdiği şey kendi nefsi imiş.
Sevdiklerimizden infak etmek demek,
nefsimizden severek ve cömertçe verebilmek demekmiş.
Nefsimizi Hakk Teala'mızın beğendiği sahalarda çekinmeden ortaya koyabilmek ve,
nefsin keyfiyetini feda edebilmek manasını ifade etmekteymiş bu Ayet-i Kerimemiz.

Nefsimizden nasıl infak ederiz?
Elbette ki nefsin keyfiyetinden infak etmek dahi bir istek ve zevk ile yapılması gereken bir şey.
Zorlama ile ve bir alış-veriş mantığı ile düşünülmemesi gereken bir şey.
Nasıl ki, oruc tutmak bir zevk ve neşe vermekte ise insana,
Birr-i Takva dahi zevk ve neşe menbağı bir hal yaşatmak için teklif edilmekte insana.

Nefsinin istek ve emirlerine itaat etmekten değil de,
nefsine muhalefeten davrandığı şartlardan zevk alabilmek de bir Lutf-u ilahi elbette.

Nefsimizden vermek en zor olanmış.
kendimizi değilde, Hakk'kı tercih etmek demek olduğunu düşününce bu çok büyük bir kolaylık verebilmekte insana.
Ancak bunu idrak ve hazm etmiş olmak dahi çok büyük bir nimet-i bereket.

Hakk sözü duymak, Hakk'ka uymak, Hakk'kı Hakk bilmek, ve Hakk için yaşamak daima kuvvet buldurulduğumuz bir hal olarak BİZ'lere de yaşatılsın inşaallah.

Kişi en sevdiğim nedir diye düşünmekle dahi, sevdiklerini sıralamaya koymak aşamasında bile,
muhakkak kendisindeki birçok marazi afetin farkına varabilmekte.
Bir nevi putlarımızı tesbit etmek demek olan bu çalışmayı yapmak belkide hayatımızı hesaba çekmek demek her birimiz için.
Hesaba çekilmeyen bir hayat muhakkak ki,
insanı çok üzebilecek ve hüsrana uğratacak şekilde nihayetlenebilecektir.

Rabbi Tealamız nefsimizi ölmeden evvel hesaba çekmemizi,
Birr-i Takva seyri sülukunda zevk ederek hallenebilmemizi nasib ve ihsan etsin inşaallah.

Kendimizi gitgide daha çok aşikar görmeye başladıkça memnuniyetsizliğimiz artmakta.
ben ne yapmışım, aman Allah'ım diyerek çok üzülmekten de hiç kaçamamaktayız.
Ama isi pası söküp atmanında başka çaresi yok sanırım.
İnşaallah Ümmet-i Muhamedi ve İmanı ve İslamı ve İhsanı kendi nefsimize tercih edenlerden kılınalım.
İşte SIRR demek, bunları demek benim için bugün.
Yarın Allah kerim.
Her AN, idrak ve hazmımızı artöasını ve kendimize körlüğümüzden ve nimete nankörlüğümüzden ayılmamızı dua ve niyaz ederim.
Elhamdülillahirabbülalemin.
Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi,ve ezvacihi ve etbaihi, ve barik ve sellim.
Amin.
Resim
Kullanıcı avatarı
simurg
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 928
Kayıt: 01 Haz 2009, 02:00

Re: simurg SeSi...

Mesaj gönderen simurg »

Önce ağlıyoruz dünyaya geldiğimizde, ağlamanın dilini öğreniyoruz.
Acıkıp acıkmanın, susayıp susuz kalmanın dilini öğreniyoruz.
Yaşadıkça hayatın her yeni kademesinde,
Sabit kadem kalamamanın acısında ağrının sızının dilini öğreniyoruz.

Sonra secdelere terfi ediyoruz fidan çağında,
yaşken eğilebilmenin dilini söküyoruz hece hece.
Yeşertip gönlümüzün baharını, meyve zamanına kavuşma dualarına yanaşıyoruz.
Bir dili öğrenmek çabasıyla, konuşmak selahiyetine kadar susmak beklemesiyle.

Hasretin dili, sabretmenin dili,özlemenin dili,beklemenin dili,
ne çok dil öğrenip, ne kadar dilsiz,sözsüz,sessiz kalıyoruz sonra.

Oysa gönlümüz bir kelimede Tevhid eyleyip tüm dilleri
Bir Ahhh ile anlatıyor cümle meramı.
Ahh, artık Ahh'ımızın susmalarında feryadımızı gömüyoruz tenimizin altına.

Ta beden toprak olunca, kelimeler hür kalacak gibi aynı,
Öz' sözden soyunmakla uçacak sanki.
Resim
Kullanıcı avatarı
simurg
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 928
Kayıt: 01 Haz 2009, 02:00

Re: simurg SeSi...

Mesaj gönderen simurg »

Hiç konuşmasak da Biz'i bir duyan var,
Biz DUY'uyor muyuz?
Duy'up Uy'uyor muyuz?
Yoksa UYUYOR MUYUZ? hala.
Resim
Kullanıcı avatarı
simurg
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 928
Kayıt: 01 Haz 2009, 02:00

Re: simurg SeSi...

Mesaj gönderen simurg »

"Soruyorlar,
-Allah Teala bu mevcudatı muhabbet'den yarattı diyorsunuz,muhabbet'den yarattığını nereden biliyorsunuz?
Cevab veriyoruz,
-Mecburiyetten yaratmadığı kesin. Allahü Teala ve Tekaddes Hazretleri her türlü mecburiyetten münezzehtir,
mecbutiyetten yaratmadığından da anlaşılmakta ki Muhabbetinden yarattı."

(Mehmet Fatih Çıtlak Efendi'nin TVNET'deki Programından deşifredir.)
.
Bize düşünmek kapısını gösteren her kelama teşekkürler.
.
Dmek ki, bilimadamlarının arayıp durduğu,
bulduk diye ilan ettikleri kainatın yaratılış sebebi olan ilk nüve Muhabbettir.
Onlar mananın maddeye nasıl dönüştüğünü,
ve bu dönüşmeye esas olan o ilk habbenin ne olduğunu arayadursunlar.
.
Aşk olmadan yapılan herşey ya mecburiyetten yada ihtiyaçtan olmakta ise,
Demek ki; Aşksız hiçbirşeyin manası da olmamakta.
Çünkü ihtiyaç ve mecburiyet bize mana vermez, zıttını bulmak ile kaimiyyet inşa etmeye mahkumdur.
Yani acıkırsak yemekten başka derdimiz olmaz,
ihtiyacımız olan gıdayı tüketirken de mana ile bu noktaya sevkolunmamışızdır.
zorlama ile bir işi ifa ederken de mana düşünmeyiz,
faaliyetin gerekleri yerine geldiği ana kadar içerisinde bulunup sonra o ortamı terkederiz.
Ama Aşk işte bu demek ki, yada anladığım şimdilik bu ki,
Her mana Aşk'tan neşvünema etmekte.
Kalbin yegane nafakası Aşk,
Batınımızın tek sermayesi bu cevher-i ilahi.
.
Aşksız ne güneş doğardı,
ne ölüm sevimli gelirdi nefsimize.
Ne yandığımızda "daha" derdik
Ne donduğumuzda ümidimize sığınabilirdik.
Ne nefes aldığımızı şükre bağlayabilirdik,
ne de Kalbimize bağlanabilirdik.
Akıl bizi yönetmekten el çekmezdi muhabbet olmasaydı.
şu dünyanın faniliği de böylesi güzel görünmezdi ebediyyeti muhabbet sahiplenmiş olmasa.
Ve Hakikat-ı Muhammedi (sallallahu aleyhi ve sellem) olmasa Muhabbet olmazdı en evvela.
Demek oluyor ki, tüm mecburiyet ve ihtiyaç dediklerimizi zahiren yaşayıp,batınen kendimizde kül etmek lazım ki
Ruh-i sahada muhabbeti kaim kılabilelim.

Hakk Celle ve Alaa Nur-u Muhammedi ve Hakikat-i Muhammedi üzere Biz'leri cem eyleyip,
ebeden bahtiyar eylesin inşaallah.
Sözlerimizi bereketlendirirken inşaallah,
sözü ve susması Rıza-i İlahiyeye uygun olanlardan olmamızı dua ve niyaz ederiz.
Amin Ya Rabbelalemin.
Resim
Kullanıcı avatarı
Gariban
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 2834
Kayıt: 25 Tem 2007, 02:00

Re: simurg SeSi...

Mesaj gönderen Gariban »

Demek ki; Aşksız hiçbirşeyin manası da olmamakta.
Çünkü ihtiyaç ve mecburiyet bize mana vermez, zıttını bulmak ile kaimiyyet inşa etmeye mahkumdur.
Yani acıkırsak yemekten başka derdimiz olmaz,
ihtiyacımız olan gıdayı tüketirken de mana ile bu noktaya sevkolunmamışızdır.
zorlama ile bir işi ifa ederken de mana düşünmeyiz,
faaliyetin gerekleri yerine geldiği ana kadar içerisinde bulunup sonra o ortamı terkederiz.
Ama Aşk işte bu demek ki, yada anladığım şimdilik bu ki,
Her mana Aşk'tan neşvünema etmekte.
Kalbin yegane nafakası Aşk,
Batınımızın tek sermayesi bu cevher-i ilahi.
Sevgili Simurg can, ihtiyaç ve mecburiyette bir mananın tezahurudur. Biz kul olarak hava almadan bedenen yaşayamayız alemde, bir Er-Rezzak esmasının manasının tezahuru nasıl ortaya çıkacak? Aşk ve muhabbet mana ve maddenin tezahurunu sağlayan ve çıkış noktası yani ilk sebebtir bu doğrudur. O halde mana ve maddenin çıkışı muhabbete ve aşka mecbur, muhtaç, memur ve mahkumdur ve yapılan her fiilin bir ma'nası vardır sünnetullahta, lakin bu ma'nanın bireyin yıkımına mı yoksa kemalatına mı yol açtığı başka meseledir.
Eğer acıkırsak yeriz, bu ma'nasız bir aktivite değildir, eğer ki yediğimiz rızkı Allah için değil de, nefsimizin zevk ve sefası, heva ve hevesi için tüketiyorsak o zaman bunun m'anası yıkımımıza yöneliktir, lakin kişi bedenen duyduğu ihtiyaç ile kulluk aczini ortaya koyar, ve enerjisini salih ameller için kullanmak kulluğunun lazım ve layığınca gereğini yerine getirmek için, itidalle bunu yiyorsa her yediği zerre onun icin ve bu enerji ile yaptığı amelleride başkalarına faide sağlayan bir ma'na iledir inşa'ALLAH. Yeri geldiğinde yemeyi keserse bunuda ma'nalı olarak yapar, El-Hayy'a döner yüzünü. Allah ile diriyim ve kaimim der. Eğer ki ma'na hareketin meydana gelmesi için bir sebeb ise ve muhabbet ve aşk sebebsiz ve kayıtsız ise, o halde aşk saf ma'na güneşi ve tüm manaların menba'ıdır, ve ilk ma'nadır..Bu güzel düşünceleriniz icin Allah razı olsun, cok ma'nalı ve faideli buldum hamdolsun. Allah en doğrusunu bilir.
Es Selam ve Sevgiyle
garibAN
Resim
Kullanıcı avatarı
simurg
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 928
Kayıt: 01 Haz 2009, 02:00

Re: simurg SeSi...

Mesaj gönderen simurg »

simurg yazdı: “Sevdiğiniz şeylerden infâk etmedikçe, aslâ birr’e erişemezsiniz.
Her ne infâk ederseniz; şüphesiz Allah, onu hakkıyla bilir.” (Âl-i İmrân, 92)

İnfak meselesi hayatımızın her AN'ında dikkate almamız gereken bir önem taşımakta.
Tıpkı nefes alıp vermek kadar tabii bir hal ile yaşamaya gayret etmemiz gereken bir durum bu.
Belki bir Farz gibi üzerinde titizlenmemiz ve,
Belkide, imanın batıni bir şart ve emri gibi algılamamız ve üzerinde çokça düşünmemiz gerekmekte.

Az evvel yeni bir şey öğrendim.
Öğrendiklerimi hal edinmek ve yaşamak gayretimde kuvvetli olsaydım eğer eminim şimdi hala bazı mevcut sıkıntıları yaşıyor olmayacaktım.
Çünkü öğrenmekten murad o öğrendiğimizi hal ve ahlaken kendimize yerleştirmek ve
hayatın içerisinde kullanılabilir her sahada aktif çalıştırmak demek olmakta.
İnşaallah öğrendiklerimizle elimizden gelebildiğince amil olmamız,
ve bu sayede de bilmediklerimizin dahi Hakk Teala tarafından öğretilmesi nasi-i nimetimiz olsun.
Amin.

İnsanın en sevdiği şey kendi nefsi imiş.
Sevdiklerimizden infak etmek demek,
nefsimizden severek ve cömertçe verebilmek demekmiş.
Nefsimizi Hakk Teala'mızın beğendiği sahalarda çekinmeden ortaya koyabilmek ve,
nefsin keyfiyetini feda edebilmek manasını ifade etmekteymiş bu Ayet-i Kerimemiz.

Nefsimizden nasıl infak ederiz?
Elbette ki nefsin keyfiyetinden infak etmek dahi bir istek ve zevk ile yapılması gereken bir şey.
Zorlama ile ve bir alış-veriş mantığı ile düşünülmemesi gereken bir şey.
Nasıl ki, oruc tutmak bir zevk ve neşe vermekte ise insana,
Birr-i Takva dahi zevk ve neşe menbağı bir hal yaşatmak için teklif edilmekte insana.

Nefsinin istek ve emirlerine itaat etmekten değil de,
nefsine muhalefeten davrandığı şartlardan zevk alabilmek de bir Lutf-u ilahi elbette.

Nefsimizden vermek en zor olanmış.
kendimizi değilde, Hakk'kı tercih etmek demek olduğunu düşününce bu çok büyük bir kolaylık verebilmekte insana.
Ancak bunu idrak ve hazm etmiş olmak dahi çok büyük bir nimet-i bereket.

Hakk sözü duymak, Hakk'ka uymak, Hakk'kı Hakk bilmek, ve Hakk için yaşamak daima kuvvet buldurulduğumuz bir hal olarak BİZ'lere de yaşatılsın inşaallah.

Kişi en sevdiğim nedir diye düşünmekle dahi, sevdiklerini sıralamaya koymak aşamasında bile,
muhakkak kendisindeki birçok marazi afetin farkına varabilmekte.
Bir nevi putlarımızı tesbit etmek demek olan bu çalışmayı yapmak belkide hayatımızı hesaba çekmek demek her birimiz için.
Hesaba çekilmeyen bir hayat muhakkak ki,
insanı çok üzebilecek ve hüsrana uğratacak şekilde nihayetlenebilecektir.

Rabbi Tealamız nefsimizi ölmeden evvel hesaba çekmemizi,
Birr-i Takva seyri sülukunda zevk ederek hallenebilmemizi nasib ve ihsan etsin inşaallah.

Kendimizi gitgide daha çok aşikar görmeye başladıkça memnuniyetsizliğimiz artmakta.
ben ne yapmışım, aman Allah'ım diyerek çok üzülmekten de hiç kaçamamaktayız.
Ama isi pası söküp atmanında başka çaresi yok sanırım.
İnşaallah Ümmet-i Muhamedi ve İmanı ve İslamı ve İhsanı kendi nefsimize tercih edenlerden kılınalım.
İşte SIRR demek, bunları demek benim için bugün.
Yarın Allah kerim.
Her AN, idrak ve hazmımızı artöasını ve kendimize körlüğümüzden ve nimete nankörlüğümüzden ayılmamızı dua ve niyaz ederim.
Elhamdülillahirabbülalemin.
Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi,ve ezvacihi ve etbaihi, ve barik ve sellim.
Amin.

Varolmuş her kelimenin bir iç birde dış manası var.
hemde her kelime de böyle.
zahiri olan herşeyin, (kelime dahi olsa) muhakkak birde batını var.
Resim
Kullanıcı avatarı
simurg
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 928
Kayıt: 01 Haz 2009, 02:00

Re: simurg SeSi...

Mesaj gönderen simurg »

Çok teşekkür ederim GaribAN Can,
bir konuya tek cepheden bakmak,
ilk anda düşünüleni söylemek her zaman sakıncalı bir durum elbette.

Sizin söylediğiniz çok önemli ve doğru pencereden bakmayı ilk anda hiç düşünmemiştim,
hatta siz yazana kadar aklıma da gelmemişti söylemiş olduklarınız.

Ama şimdi öğrendiğim için düşündüklerim değişti gelişti yine şükürler olsun.
Allah razı olsun tekrar teşekkür ederim.
Resim
Kullanıcı avatarı
Gariban
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 2834
Kayıt: 25 Tem 2007, 02:00

Re: simurg SeSi...

Mesaj gönderen Gariban »

Ben teşekkür ederim güzel Simurg can,
Bu konuyu birlikte daha kurcalayalım zamanla çok şey çıkar altından diye inanıyorum inşaallah. Zaten duramayız dolaşır dolaşır ayni yere geliriz yine inşaallah. Gece yataga giderken bir yıgın şey geçti aklımdan, yazayım mı yazmayayım mı , aklımda tutayım en iyisi yarın yazarım dedim ve sabah hiç bir şey kalmadı ne yazık ki aklımda. Bu hataya hep düşüyorum hocam gibi bir kalem ve kağıdı sürekli taşımak lazım sanırım.

Es Selam ve sevgiyle
garibAN
Resim
Kullanıcı avatarı
simurg
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 928
Kayıt: 01 Haz 2009, 02:00

Re: simurg SeSi...

Mesaj gönderen simurg »

İnşaallah kalem ve kağıdı devamlı yanımızda bulundurmak gibi güzel bir alışkanlığımız bizlerinde yerleşir.

Bazen "aklımdan geçenleri hemen kayda geçirebileceğim bir cihazım olsa keşke" derim.

Sonra biraz daha düşününce "bütün düşündüklerimi aşikar edecek bir cihazı, eğer ihtiyacımız olsaydı Rabbimiz verirdi hiç şüphesiz,
düşündüklerimizden mesuliyetimiz yok en azından, yaa her düşündüğümüz dahi hesaba mizana konulacak olsaydık ne yapardık
"
der ilk düşüncemi geri alırım.
Akıl bize lazım vesselam, ayırt edebilmek ,süzgeçten geçirmek, elemek,iyiyi kötüden ayırt etmek işlemleri için elzem.
Ancak iyiynin iyi, kötünün kötü olmasının nedenine bakıp da,
farkları Bir görmeye başlayana kadar sanırım bu gereklilik.

İşte orası aklın çalışma sahasının dışında kalan bir yer.
Tevhidi anlamayı, cisimler üzerinden uygulamada çok zorlandığımı farkettim mesela.
görünürde biribirisine benzemeyen eşyaları iş, görev ve sıfatlarına göre bir kabul edebilmek de çok zor.
Ancak gidip taa ilk yaradılışdaki murada, Sünnetullah ve Muradullah'a varamazsam
Tevhid edeceğim derken,putlar,ilahlar çıkarıyorum karşıma.

Bu sebepledir ki, mana-Madde konusu ve son zamanlarda gündemde olan
ilk varlık parçacığı ve mananın maddeleşmesi süreci ilgimi çekmekte.

Ham hali ile çok yanlışlara düşmeme sebebiyet vereceğini bile bile,
bu konunun üzerinde durmaktan kendimi alıkoyamamaktayım.

Muradullah dediğimde de Muhabbete çıkmakta bütün yollar,
aslında yol desek de bir tek yol, kapı desek de hep o bir tek kapıdan söz etmekteyiz.
Muhabbetin aşkın,İlahi Nur'un yegane ismi Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz Hazretleri.

Rabbim Ümmeti olmakla şereflendirdiği gibi, Efendimizin ifitharına da nail eyleyip bizi ebedi saadete kavuştursun inşaallah. Amin.
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12883
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: simurg SeSi...

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim
SıRR Simurgumuz,
Bir türkü vardı ya hani meşhur çocukluğumdan,

"Tüfeğim dolu SAÇÇma
KaÇÇma Vururum KaÇÇçma!.."

Saçmalama SESin gelmekte derundan,SaÇÇmalamak;
câhilcede ileri-geri konuşmak, ayrı durmak.. can sıkmak
kâmilcedeyse ezel-beri konuşmak, heryerden vurmak ve de çâresiz bırakmaktır..

garibÂnca SÖYLEşinize söz bulamadım, sohbet deremedim de zevkedip haz DUYdumm!..
sen ise SAÇMAlamana devam et inşae ALLAH; Harameyn sabahlarında, MEKKE’nin KÂBE sahur seherlerinde, MEDİNE’nin İLK iftihar iftarlarında, ZeM ZeM Tasında, HAZZ HAVVasında-HAVZasında-RAVZasında
BİZ BİR-İZ İZinde, BİZi BİR EYYle ve de İZimİZi İZ eyle inşae ALLAH!..


Resim Sırr-ı SîN SıRRını AÇ-ma!
Sebilillah Resim SıRRın SAÇ-ma!
ZARFa-HARFa-SARFa Sığmaz
SÖZ SÖYLEmek!.. SAÇma!. SAÇmaa!..



ZEVK 4978

Ben MUHTACım!. ben MECBURum!. Ben MEMURum!. Ben MAHKUM-um!
Ben Resim YANdıkça IŞITırıMMM!.. Resim İÇin!. Resim İÇin!. Resim YAN-ÂN MUM-um!
Resim Her yerde OL-ANı Resim ARamaa!.. Resim DOKUNma SiMURG Resim Yaramaa..
Ben Resim ÇİLE çÖLÜ dEĞiliMMM!.. Resim KüRRede ZeRRe BİRR.. Resim KUM-um!..


06.07.12 16:46
brsbrs.. tktktrstkks…

DEdi DOst!...
Resim
Kullanıcı avatarı
simurg
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 928
Kayıt: 01 Haz 2009, 02:00

Re: simurg SeSi...

Mesaj gönderen simurg »

İnsan ne tuhaf mahluk,
uyumak için çabalarken,uykum iyice kaçabiliyor.
İşte sebebi;

"İnsanın atası maymundur" sözünün (zahirde yanlış olan)
bir tarafı ile hakikate de işaret edebileceği takıldı aklıma.

Taklid ehlidir insan önceleri,
hayatın ilk aşamalarından itibaren herşeyi takliden öğrenir,
sonra zaman içerisinde sebeplerini sonuçlarını tahlil etmeye meraklanır,
teşbih ve tenzihler ile manasına nüfuz etmeye çalışır herşeyin,

imanında ve ibadetinde dahi takliden başlar herşey,
Takliden söyler kelime-i şehadeti,
Kelime-i Tevhidi lisanından daha derine alamaz önceleri,
Secdeleri bile bir görev icraası gibidir.

Nasıl ki yapılan en ufak bir işte dahi sadece reçeteye tabii olmak bizi neticeye ulaştırıyorsa da,
Zevk ve lezzet almak, işin ve fiilin heyecanına dahil olmak zaman ister,
samimi gayret,sebat,sabır ve itina ister.

Yemek pişirmekte bile durum böyledir.
Bir yumurtayı sadece gösterilip öğretildiği tarzda pişirebilmek mümkün ise de,
ona kendimizden birşeyler de katabilmek cesaret ve pratiğini zaman içerisinde ediniriz,
neticelerden de daha memnun olmaya başlarız.

Maymunlar da daima taklide remiz olan mahluklardır.
Bir insanın, Ruh-i Sultani İnsan-ı Kâmil olmadan evvel yapıp ettiklerinin hep taklidde kaldığını düşünürsek,
Bu gelişme ve dönüşme aşamalarımızın ilk haline,
yani kendimizi evveli diyebileceğimiz halimize, halimizin atası durumundaki halimize bir maymunluk sıfatı verebiliriz belkide.
Yani Maymun, İnsan neslinin atası değilse bile,
Batıni güzergahımızın ilk aşaması ve başlangıç hali diyebiliriz belkide.

Buradan şu önemli noktaya ulaşmak mümkün.
Hiç birimiz maymun halimizle kalmak istemeyiz.
Nasıl ölürsek öyle dirileceğiz, nasıl dirilirsek de o şekilde haşr edileceğimize göre,
ebedi maymun mizaclı ve tabiatlı kalmak büyük hüsarn olacaktır hiç şüphesiz.
Çünkü İnsan doğduğu anda Halifetullah namzeti olarak yaratıldığı
ve kendisinde halife olmak potansiyel ve cevheri bulunduğu halde
bu potansiyeli açığa çıkarmadığı ve kullanmadığı sürece Halifetullah olamayacaktır.

Allah'ın yeryüzünde yapmayı murad ettiği Halife nefsinin emrinde yaşayıp giden bir ben-i Âdem olmasa gerek.
İnşaallah habbemize programlanmış olan Halifetullah ve İnsan-ı Kâmil olmak vasıflarımızı Hakk aşikar eylesin,
Zamana yemin eden Rabbi Teâlâmız inşaallah geç olmadan Vaktini hazır eylesin ve
Bizi ebedi selamet müjdesine nâil olanlardan kılsın.

Amin.
Sabah ezanı vaktinin
Yani Fecr-i Sadık'ın bereketinden nasibdâr olduk yine elhamdülillahirabbülâlemin.
Allahmümme salli alâ seyyidina Muhammedin ve alâ âlihi ve sahbihi ve ezvacihi, ve etbâihi ve ümmetihi ve bârik ve sellim.
Âmin ecmaîn!.
Resim
Kullanıcı avatarı
simurg
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 928
Kayıt: 01 Haz 2009, 02:00

Re: simurg SeSi...

Mesaj gönderen simurg »

Dağlaaar Dağlaaaaaaaar
dedi şair, şiirini şarkı yaptı
sesini şarkısına gömlek edip giydirdi.

Herkes sandı ki; Dağ'lar,
şu yeryüzünün başımızı kaldırıp seyrettiğimiz
kocaman cüsseli
Biz'e "yerinde sabit kadem durmayı" öğreten dağlarına sesleniliyor.

Kimbiliyor ki dağlana dağlana köz olmuş ciğerini dağlayana seslenmediğini.
İnsan bu, iki yönden bakmadan,arakesitindeki manası anlaşılamıyor.

En zor yarayı dağlarlarda iyi ederlermiş eskiler.
Ve bizi dağlayan her yaramıza da Bela Ateşini deva diye verirmiş Rabbimiz.
Bela, Rabbini bilebilmesi için insanoğluna gönderilen sükunetli ve ağzı sıkı derman memuruymuş.
Hep birşeyler öğrenmek adına okumalara gayret ederken,
kendimizi okumayı öğreten bir seferdeymişiz meğer.

Aklına gelen başına gelmiyor insanın.
Başına gelecekler için hazırlık ve şuurlandırma çalışmalarını, biz kendimiz akıl ettik de,
bu akıl etmemiz neticesinde, aklımıza düşen zzuhur etti zannediyoruz galiba.

Yine manaya ters tarafından bakmakla başka bir tecelliyi seyrettik.
Her şeyin daima hayr olduğuna nasıl iman etmeyeyim ki,
Neresinden bakarsam Hakk,
Hakk'tan gayri OL-AN ise zaten yok.

Yok'u konuşana da henüz rastlamadım.
Resim
Kullanıcı avatarı
simurg
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 928
Kayıt: 01 Haz 2009, 02:00

Re: simurg SeSi...

Mesaj gönderen simurg »

Dün gece çalışırken,
açık olan pencereden içeri giren ve bir anda dikkatimi dağıtan şarkı sesi
hızla geçen arabanın teybinden çıkıyordu, ve öyle hızlı geçmişti ki,
sadece yukarıdaki yazıda geçen iki kelimesini duyabilmiştim.

O anda neler hissetmişsem yazmıştım.
Bu gece de geçti, ve yine sabah oldu
(birgün sabah hiç olmayacak zahiren, ama inşaallah batınen ebedi sabah vakitleri güzellikleri olsun nasibimiz)
Bütün gece dünya işleri için çalışmış olmak kar mı? zarar mı? hiç anlayamadım doğrusu.

Bir yerlerde kimbilir ne can'lar "Allaaah. Allaaah." diye seda da bulunmuş ve
Yarine Yaradanına seslenip durmuştur.

Ben ise yorgun gözkapaklarımı kaldıramayacak kadar takatsizken
kendime söylenip durmaktayım.
"Şu dünyanın işlerine gösterdiğin özenin ve dikkatin aynısını
Kalbi hayatına gösterebilseydin şimdi ne çok şey daha farklı olurdu"
diye didinmekteyim.

Çünkü bu kabahat ise,kimsenin üzerine atamayacağım kadar aşikar bir şekilde bana ait.

Olsun.
Bu belkide Rahmeti hava gibi içimize çekebileceğimiz bir zamanın başlamasından önce sırat sırtı imtihanlarımızdandır.
Ne zaman ki, hızla geçen bir arabadan şarkının sadece iki kelimesi ulaşabiliyorsa kulaklarımıza.

Aynı bu şekilde, hızla geçen ömrümüzden, belkide iki kelime bile kalmayacak geride.
İnşaallah yanımızda götürdüğümüz son kelime-i dostumuz, kelime-i Tevhidimiz olsun.

Her yeni gün bilmek-bulmak-olmak-yaşamak adına çok önemli bir fırsat.
Rabbi Tealamız Resul-i Ekrem, Rahmeten lil alemin, sallallahu aleyhi ve sellem efendimiz Hazretlerinin,
muhabbetleri ve şefaat-i şerifleri ile bizleri ebedi Rahmetine gark olanlardan eylesin inşaallah.
Amin.
Gidip biraz gözlerimi dinlendireyim,
sonra güne kaldığım yerden
(bu asla mümkün olmayacak aslında, kaldığım yer dediğim yer şu anda bile çoktan geçmiş zaman oldu çünkü)
zamanın saatleri bakımından değilde, Huzur'da olmaklığımızı idrak bakımından konuşalım Biz'de o zaman.
Çünkü saatin saniyeleri durmadan akmakta, sözle bile yetişememekteyiz.

her neyse, Vaktin hayrına dahil olurum inşaallah uyanınca.
Rabbim cümle kardeşlerime hayrlar ve kolaylıklar ile güzel bir gün yaşamak nasib etsin. İnşaallah.Amin.
Resim
Kullanıcı avatarı
gullale
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1362
Kayıt: 16 Oca 2008, 02:00

Re: simurg SeSi...

Mesaj gönderen gullale »

simurg yazdı:

Ben ise yorgun gözkapaklarımı kaldıramayacak kadar takatsizken
kendime söylenip durmaktayım.
"Şu dünyanın işlerine gösterdiğin özenin ve dikkatin aynısını
Kalbi hayatına gösterebilseydin şimdi ne çok şey daha farklı olurdu"
diye didinmekteyim.

****

her neyse, Vaktin hayrına dahil olurum inşaallah uyanınca.
Rabbim cümle kardeşlerime hayrlar ve kolaylıklar ile güzel bir gün yaşamak nasib etsin. İnşaallah.Amin.
Resim
Belki de... KALBî hayâtımıza özen göstermek iddiasıyla çabalasaydık dünyâ işlerine çabaladığımızı zannettiğimiz ÂNlardaki KALB terennümlerimize lisânımız böylesine mâhir olamayacaktı...

Çoğu yazında olduğu gibi, İÇ seyrÂNın dış cevlÂNı, övgüye ve dikkate değer özellikte, güzellikte... Bu evvah sözcükleri üzerinde fısıldamak istedim nur gönlüne... Ve duâna can u gönülden Âmin âmin âmin derim ve's-selâm!
Resim
Kullanıcı avatarı
simurg
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 928
Kayıt: 01 Haz 2009, 02:00

Re: simurg SeSi...

Mesaj gönderen simurg »

Teşekkürler ve Es-Selam güllale canım,
Evvah kelimesi bana İbrahim Aleyhisselam'ı hatırlattı.
Kuran-ı Kerimde bu şekilde tabir edilmekte imiş İbrahim Aleyhisselam'ın hali,
ve en çok Ahh söyleyen peygamber olduğunu öğrenmiştim.

İbrahim Aleyhisselam'ın kıssaları,nedenini bilememekle birlikte beni çok etkilemekte.
En çok da, bildiğimiz gibi Nemrut'un ateşine atılacağı sırada
kendisine gelip Rabbi ile arasında köprü olmayı,
duasını Rabbine ulaştıracağını bildiren Cebrail Aleyhisselama'a verdiği cevaba hayran olmaktayım.

Değil Cebrail Aleyhisselam'a,
duasını lisana dökerek dilini dahi, haline ortak etmeyişine,
"Eğer araya bir meleğini koyacak kadar bile olsa Rabbim'e yakin değilsem, yanayım zaten ki
yanmanın asıl olanı bu demektir" tarzındaki küskün nazlanışına hayran olmamak imrenmemek elde değil.

"Bir yer vardır ki, orada el açıp dua etmekten haya edilir" denilmesi tam da böyle birşeydir belkide,
Ağzımızı açacak kadar bile benliğimizin kalmadığı ve kendimizin ifadeye muhtaçlığımızın bile hiç olduğu bir yer.

işte orası bütün Muradullah'ın Rıazullah olarak tecelli ettiği yer olsa gerek.
Dua da bir araç, dil söylemediği zamanlar dua etmiyor muyuz ki,
aslında An-ı daim duadayız her işimizde ve fiilimizde.
Ve bunu düşününce şöyle demekteyim kendime.

Ağzın kelimeleri süsleyebilir ve mübalağa edebilir,
Taa kalbin kendisini her An'ında aşikar etsin ve görünür bir dua ol ki,
duanın hakikati zuhur etsin.

Bu dahi ayrı gayri bir ifade oldu.
Esasen zaten biz daima mevcut hali ile kalbimizin duasını yaşamaktayız.

Selam'ın ve HER şey'in külli olarak Tek Sahibi olan Rabbimize emanet olun,
sevgiler.
Resim
Cevapla

“Tasavvuf” sayfasına dön