''NEFS'' YARATILAN -YARATIK

Cevapla
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

''NEFS'' YARATILAN -YARATIK

Mesaj gönderen nur-ye »

''NEFS'' HESABA TUTULACAK YARATILAN-- YARATIK

--ALLAH-U TEÂLÂ ÂYETİ KERÎME'SİNDE
''EY İMAN EDENLER ! ALLAH'TAN KORKUN. HERKES YARINA NE HAZIRLADIĞINA BAKSIN . ALLAH'TAN KORKUN, ÇÜNKİ ALLAH BÜTÜN YAPTIKLARINIZDAN HABERDARDIR!"--HAŞR:18

MÜSLÜMANLARIN GÜNLÜK MUHASEBELERİNİ YAPMASI GEREKİR
FAHR-İ KAİNAT-S.A.V- EFENDİMİZ HADİSİ ŞERİF'LERİNDE : "HESABA ÇEKİLMEZDEN EVVEL KENDİNİZİ HESABA ÇEKİNİZ!''--TİRMİZİ--

---- "AKILLI KİMSE, KENDİSİNİ HESABA ÇEKEN VE ÖLÜMDEN SONRASI İÇİN ÇALIŞANDIR!''--TİRMİZİ-

ALLAH'IMIZIN BİZE LÜTF ETTİĞİ SAYIYA VE HESABA SIĞMAYAN,
SIHHAT--AFİYET--MAL--SERVET-- GİBİ V.S NİMETLERİNE KARŞI ŞÜKRÜMÜZÜ NE DERECE EDA EDİYORUZ?


KULLUK VAZİFELERİMİZİN ACABA KAÇ BİNDE BİRİNİ YERİNE GETİRMEYE ÇALIŞIYORUZ?

NEFS'LE İNCEDEN İNCEYE HESAP GÖRMEK,
DÜNYA KAZANÇLARININ MUHASEBESİNİ YAPMAKTAN ÇOK ÇOK DAHA ÖNEMLİDİR.
ÇÜNKİ; DÜNYA TİCARETİ DÜNYADA KALACAK.
AHİRET KAZANCI İSE BİZİMLE BERABER GELECEK.

''RIZA-YI BÂRİ'YE UYGUN İŞLER Mİ İŞLEDİM?
YOKSA HOŞLANMADIĞI İŞLER Mİ İŞLEDİM?
KÂRINI-ZARARINI ORTAYA KOYACAK

O MÜHTEŞEM GÜNDE; VAKİTLERİNİ GÜZEL DEĞERLENDİRDİYSE ŞÜKREDECEK.
HAZRET-İ ALLAH-C.C- DEVAMINI DİLEYECEK
BEĞENİLMEYEN İŞLER İŞLEDİ İSEDE İSTİĞFAR EDECEK
BİR DAHA YAPMAMA AZMİ İÇİNDE BULUNACAK

İNSAN İÇİNDE BULUNDUĞU VAKTİN ÖMRÜNÜN SONU OLDUĞUNU DÜŞÜNECEK VE ONA GÖRE HAZIRLIK YAPACAK.

ÇÜNKİ; ÖLÜM! İNSANA HER YAKININDAN DAHA YAKINDIR.

ÇANTAMIZ ELİMİZDE HAZIR OLMALI.!
GEL DENİNCE HEMEN GEÇİ VERMEK !
GELDİK GİTMEK İÇİN DEĞİL Mİ?
MİSAFİRİZ BU DÜNYA DAMINDA
MİSAFİRLİĞİMİZİ BİLMEK LAZIM?

REHBERİMİZE-S.A.V- UYMAK LAZIM
EV SAHİBİMİZİN HUZURUNDAN HUZURUNA GİDİYORUZ
! ! ! ! + ! !

--RUH RABB'İMİN EMRİNDEDİR.
VERİRSE HAYATTASIN ALIRSA VEFÂTTASIN

--GÖNÜL RAHAT OLURSA HER YER RAHAT OLUR,
GÖNÜL RAHAT OLMAZSA RAHAT OLAN YERDE DAR OLUR.

--KABİR AMEL SANDIĞIDIR .
ORADA NE VAR?
NE GÖTÜRÜRSEN O VAR.

--DÜNYADA DA "O'' NUNLA,
KABİRDEDE "O'' NUNLA,
MAHŞERDE DE "O'' NUNLA,
CENNETTE DE "O'' NUNLA OLURSAN HOŞSUN!
BAŞKA ŞEYLERLE OLURSAN BOŞSUN!

--ALLAH EHL-İ ALLAH İLE ÖVÜNÜR, DİĞERLERİ KENDİ NEFİSLERİ İLE.

--HER ''ŞEY''DE HİKMET ARAYAN SÜZÜLÜP GEÇER, SEBEBLERİ ARAYAN TAKILIP KALIR.?

--İNSANI UÇURUMUN KENARIRA GETİREN KENDİ VARLIĞIDIR DAR GÖRÜŞLÜLÜĞÜDÜR.

--ALLAH-U TEÂLÂ KULUNU SEVERSE KENDİSİNİN SEVDİĞİNİ SANA SEVDİRİR.
FAKAT SEVMEZSE SENİ KENDİ NEFSİNE BIRAKIR.
SENDE NEFS-İNE UYARSIN, ONDAN SONRA GİDECEĞİN YERE VARDIĞINDA AYILIRSIN AMMA İŞ İŞTEN GEÇER.

--SEN SEN OL, HAKK İLE OL!
HALKA MUHTAÇ OL MA!

--DEĞERLİ İNSAN DEĞERSİZ DÜNYAYA MEYLEDERSE VE SEVERSE DEĞERDEN DÜŞER.

--DEĞERSİZ OLAN ŞEYLERE DEĞER VERMEYENİ ALLAH-U TEÂLÂ DEĞERLENDİRİR.

--NEFS'İMİZ BUNU HEM ANLAMIYOR, HEMDE ANLAMAK İSTEMİYOR!

--NEFS'İN KALKANI VARDIR YAPTIĞIMIZ İBADETLERİ HEP DIŞARIYA ATIYOR!

--BİR KUL Kİ ZEVK VE SEFÂ İÇİNDEYSE, O HAZRETİ ALLAH'IN GAZABININ TAM İÇİNDEDİR!

-- "İLİMSE BENİM! İRŞADSA BENİM! HAZRETİ ALLAH'IN İHSANI OLAN NE Yİ VARSA BENİM!" DİYOR.
NEFS HEPSİNİ ZAPT ETMİŞ HEP : "BEN! BEN!" DİYOR.

--NEFS : "HAMİLE KALMADIM AMA ÇOÇUK DOĞURDUM!" DİYOR...

--GÖNLÜNÜ YIKAMAYA MUVAFFAK OLAN BİR İNSAN "5n 1K" YI BİLİR..

--GÖNÜL ; VERİLENLERİ DEĞİLDE ,''VEREN''İ İSTİYOR.

--''MÜCEVHER'' KUTUNUN İÇİNDEYKEN KUTU DA KIYMETLİDİR.
''MÜCEVHER'' ALININCA KUTUNUN HİÇ KIYMETİ KALMAZ.

--YAZ-KIŞ DERKEN! ÖMÜR BİTTİ ERKEN!

--OLDU BİTTİ DERKEN!
ÖLDÜ GİTTİ ERKEN! ----OLU VERİR

MUHAMMEDİ MUHABBETLERİMLE

--''5n 1K'YA YOLCULUĞUM'' ''KADER DEFTERİM''DEN ALINTILAR--
Resim
Kullanıcı avatarı
aNKa
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2797
Kayıt: 02 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen aNKa »

MÜRŞİD-İ MUTLAK, REHBER-İ MUTLAK VE İMAM-I MUTLAK OLAN
MUTLAK DEĞERİMİZ RASULULLAH(S.A.V.);
MUTLAK MÜRŞİDİMİZ, REHBERİMİZ, İMAMIMIZ,
BAŞ ÖĞRETMENİMİZ, İNSAN-I KAMİLİMİZ, ŞİFÂCIMIZ,
ŞEFÂATÇIMIZ, ŞEREFİMİZ VE EFENDİMİZ İÇİN,
MUHAMMEDİ
GAYRETİMİZLE NEFSİMİZİN
O'NA LAYIK OLMAYAN NEGATİF VASIFLARINI
POZİTİF HALE GETİRMEK LAZIMDIR...

MUTLAK DEĞER SAHİBİNİN ÖNDERLİĞİNDE
MUHAMMEDİ
OLUŞ ŞUURU, NURUNU, ONURU VE SÜRURUNU,
BİLİP-BULUP-OLUP VE YAŞAMAK LAZIM VE LAYIKTIR...

MUHAMMEDİ KEMÂLATTA, KUL
FAKİR-ACİZ-ZELİL-ALİL OLDUĞUNUN FARKINA VARIP
AZİM VE GAYRETİ İLE NEFSİNİ
"
ıMUTLAK DEĞERı" KÜPÜNE SOKARSA
NEFSİNDEKİ NEGATİFLİKLER POZİTİFLEŞECEK,
ALLAHÜ ZܒL-CELÂL'E LAYIK BİR KUL OLACAKTIR...

EMRULLAHI İŞLER VE CEMALÎNİ UAMARAK MURADULLAHI DİLEYECEKTİR...

"YAZ-KIŞ DERKEN! - ÖMÜR BİTTİ ERKEN!
OLDU BİTTİ DERKEN! - ÖLDÜ GİTTİ ERKEN!"
OLUVERMEMEK İÇİN:

" HÜVE İLLÂ HÜVE"

"O''NDA - "O''NDAN - "O''NA - "O''NUNLA - "O''NUN AYNASINDA

İNŞAALLAH "O'' NU SEYRETİRSEN İŞTE O ZAMAN HOŞSUN!


MUHAMMEDİ MUHABBETLERİMİZLE...
En son aNKa tarafından 21 Mar 2009, 11:41 tarihinde düzenlendi, toplamda 2 kere düzenlendi.
Resim
Kullanıcı avatarı
zahidzenderun
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1026
Kayıt: 04 Tem 2007, 02:00

Mesaj gönderen zahidzenderun »

KENDİNE GEL EY NEFSİM




Ömrümün baharı geçti, kışlara döndü mevsim,
Yeter artık usandırdın, kendine gel ey nefsim,
Bunca sene koşturdun beni, bak ne geçti eline,
Yeter artık usandırdın, kendine gel ey nefsim.


Karlı dağdan kar istedin, ben hemence getirdim,
Kış gününde gül istedin, ben gönlümde yetirdim,
En olunmaz heveslerinle, şol ömrümü bitirdim,

Yeter artık usandırdın, kendine gel ey nefsim.


Elalem güler oynarken, ben sana esir oldum,
Sırtım yerden kalkmadı, sayende hasır oldum,
Dost düşman dinlemedin, aleme rezil oldum,

Yeter artık usandırdın, kendine gel ey nefsim.


Demet demet gül topladım, sen goncasın istedin,
Bir goncayla yetinmedin, hep nicesin istedin,
Geçmişime kalem çektim, çok öncesin istedin,

Yeter artık usandırdın, kendine gel ey nefsim.


Ömür su gibi akıp gider, hep böyle kalır sanma,
Güvendiğin dağa kar yağar, sonunda boşa yanma,
Gel hakkına rıza göster, tatlı hayallere kanma,

Yeter artık usandırdın, kendine gel ey nefsim.


Bu alemi bir yaratan var, başı boş mu sanıyorsun,
Makam mevki kapmak için, fıldır fıldır dönüyorsun,
Saçıma karlar yağdıkça, bir mum gibi sönüyorsun,

Yeter artık usandırdın, kendine gel ey nefsim.


Süleyman’a kalmayan bu dünya, sanma sana kalacak,
Zerre kadar hak yediysen şayet, haklı hakkın alacak,
Sen böyle şımardıkça, vallahi sonum hüsran olacak,

Yeter artık usandırdın, kendine gel ey nefsim.




MUSTAFA BİLGİLİ
Derviş na murad olacak.
Allah vesilelerle kendisine yaklaştırır.
Na murad olacak..
Bildiğini terk edecek.

[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/istikametbt9tw2.gif[/img]
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen nur-ye »

Resim

GİRDAB ? ? ? ? ? ? ?

Demir yansa kızıl NARa
Yaksa ışısa dönse NURa
''BEN ATEŞ''im dese DÂRa
MANSUR gibi çekecekler

*
Felsefe ne? ''HÂL''imiz var
HÂLden HÂLe ''YOL''umuz var
Akıl DİKEN ''GÜL''ümüz var
GÖNÜL BAĞında çiçekler

*
Feylesoflar AKLen diyor
HACEGÂNlar NAKLen diyor
Halkla BİLE HAKK'len diyor
''TEK TEK DOĞUP ÖLECEKler...''

*
DÜŞÜNMEDEN kaçanlara
ÖMRÜ BOŞa geçenlere
UCUZ AHKÂM saçanlara
PERDE oluyor GERÇEKler

*
AKLa uyan KÂL halinde
İlham Ehl-i ''HÂL'' halinde
ARIlar çok ''BAL'' halinde
Avare gezer BÖCEKler

*
İHVANİm ilham gözün gör
AKIL a'mâ YOLUysa kör
Zaman nankör Mekan nankör
DOST SÖZÜN BİLMEYECEKLER....


01.12.1981
Antalya


DÂR : Asmak için kurulan dâr ağacı.
MANSUR : hallac-ı Mansur.Asıl adı Hüseyin olan bu zat, tasavvuf mesleğinde meşhurdur. Manevi istiğrak hallerinde hissettiklerini, şeriata zâhiren zıd düşen ifadelerle söylediği için, Hicri 306 senesinde idam edilmiştir.
HÂL : Durum, vaziyet. Görünüş. Tavır. İç Sûret. Keyfiyet. * Cezbe. * Dert, keder, elem. * Mecâl. Kuvvet
Feylesof : Felsefe ile uğraşan, felsefeci. (İlm-i hikmetle meşgul olan mütefennin. Dinle münasebeti olmayan gayr-ı müslim.
HACEGÂN : (Hâce. C.) f. Hocalar. Aşk önderleri Erenler.
AHKÂM : (Hüküm. C.) Hükümler. Kanunlar. Nizamlar.
KÂL : (A, uzun okunur) Söz.
Avâre : f. Başıboş, serseri, boş gezen. İşsiz güçsüz.
İlham : Allah tarafından kalbe gelen mâna.
A’mâ : Kör. Gözü görmeyen. * Manevi körlük, cahillik, bilgisizlik.


Resim
Kullanıcı avatarı
aNKa
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2797
Kayıt: 02 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen aNKa »

MUTLU MUTSUZ BUNCA İNSAN, KÜN FEYEKÛN'DE YÜRÜYOR
İLK PERDE İNSANIN KENDİ, KİBRİ GÖZÜNE BÜRÜYOR
GÖREMİYOR HALKI - HAKK'I, ESRÂR- TEVHİDE EREMEDEN
ERENLER ELİNDE ÂŞIK, GÖNÜL GÖZÜYLE GÖRÜYOR...



---KUL İHVANİ---
08.09.1989 18:00
Lâra yolu...
Resim
Kullanıcı avatarı
aNKa
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2797
Kayıt: 02 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen aNKa »

Bendeniz matematik öğretmeni olduğumdan öğrencilerime matematiği sevdirmeye ve daha iyi anlamaları için kolaylaştırmaya çalışırım.
Bir konu vardır matematikte; MUTLAK DEĞER...
İlköğretim öğrencilerimin daha kolay anlamaları adına MUTLAK DEĞERi çamaşır makinasına benzeterek anlatırım ki daha somut halde düşündürürüm.
MUTLAK DEĞER, bilindiği gibi Tam Sayılar konusunda işlenir ve bir tam sayının sayı doğrusunda 0 (sıfır) a olan uzaklığıdır. Uzaklık negatif ifade edilemez. Uzaklık en az 0 (sıfır) dır.
MUTLAK DEĞER "
ı ı" simgesiyle gösterilerek, içine bir tam sayının gelmesi sonucu ortaya çıkar. MUTLAK DEĞERli bir tam sayının değeri hiç bir zaman negatif olamaz. Ya 0 (sıfır) dır yada pozitif değerdedir...
Örneğin;
ı -2 ı = +2
ı 0 ı = 0
ı +2 ı
= +2
Çamaşır makinasına benzetmemin nedeni ise; kirlileri makinaya atarsak bize temiz verir, hiç birşey atmazsak hiçbirşey alamayız, temiz atarsak yine temiz verir...

kirlileri --> negatif , temizleri --> pozitif olarak düşünürsek aynı görevi gördüğü anlaşılır...

Aslında Teknik Tasavvuf gözüyle bakılırsa MUTLAK DEĞERi Habibullah Hamamı'na benzetiriz...
Kirler arınarak
şerr --> Hayr'a, batıl --> Hakk'a döner...

Nefsimizin asi çocuğunu incitmeden, kırmadan, hassasiyetle, Muhammedi Merhamet - Muhabbet - Hasbi ve Habibi Hizmetle İlahi ilim öğretimi ve Muhammedi edeb eğitiminden geçirmeliyiz ki Muhammedi Ol-duğumuzun şurunu, nurunu, şerefini, onurunu ve sürurunu yaşayalım İnşaallah...
Yoksa cahil ham sofuların yapmaya çalıştığı veya düşündüğü gibi Nefs'e düşman kesilip bulduğu yerde katletmek, öldürmek saçmalığına düşmeyelim...
Nefs şu dünya imtihanında yerini almıştırki onu kaldırdığımızda imtihan düşünülemez...
Sadece Nefs-i emmareye düşman kesilirek Nefsin her daim kötülük olduğunu düşünürsek Kemalatını durdurmuş Razıyeten(Razı olmuş) ve Merziyyeten(Rıza bulmuş) Nefs kademeleri sadece hayal olur...

İmdi Kulihvani Divanından alıntı ile İnsanın Nefs-i emmareye uyup yaptığı negatiflikleri ve diğer taraftan pozitifliklerini göreceğiz ancak şunu da belirtelim ki Nefs kötü değildir kötü olan sadece yapılan iştir... ve bu yüzden hiç bir insana kötü denemez yaptığı işten dolayı... sadece yaptığı işin kötülüğü söylenebilir...
Çünkü her insan özünde Nur-u Muhammed'i taşır kimi ortaya çıkarır, kimi ise yaptığı negatif işlerle gönül aynasını kirletip ortaya çıkaramaz...
Bu şekilde olanlara da hasbi ve Habibi Hâdimlik şereftir ve her Muhammedi hizmetçi buna mecbur ve memurdur...
Allahü zü'l Celalimiz ve Rasulullah s.a.v. Efendimiz Yâr ve yardımcımız olsun inşaallah...

Muhammedi muhabbetle alıntıyı sunuyorum:


....
Kâinât (varlık) âlemi insanın hilâfeti için hazırlanmış ve emrine musahhar kılınmıştır.
İnsana; içte hakk ya da bâtılı ve dışta hayr ya da şerri seçme (tercih etme) imkanı için akıl aynasıyla irade-i cüziyye (sınırlı sorumlu irâde) verilmiş ve ilâhî kanunla kullanılış sınırları, sorumlulukları ve sonuçları herkesin aklı kadar anlayacağı şekilde bildirilmiş ve bundan da hesab vereceği açıkca ilân edilmiştir.
İnsan özgürdür ama sınırlı ve sorumludur.
İnsan donanımı, soyut ve somut olarak akıllara durgunluk verecek tarzda, sitilde, tavırda ve kıvamdadır.
Bu ise Sünnetullahtır.
Yer yüzünün var oluşu ve insanın varlığının sebeb ve gayesi ise ALLAH Tealâ; zâhirde azametini, bâtında kudretini, evvelde Rübûbiyyetini, âhirde ise Ulûhiyyetini göstermeyi murad buyurup kaza, kader, irade ve meşiyyet mutlaklığı içinde:
"Kün-fe-yekün!..." eylemiştir.

İmtihan için var edilen sistem sahnesinde, pozitif ve negatif meyletme güç ve zaafiyyeti aynı anda mevcûddur insanda!

Bir elinde hased, kin, kibir, yalan, haram, hırs, tamah, şehvet, gazab, nankörlük, dünya perestlik, cimrilik, umutsuzluk, unutkanlık, acelecelik, inadçılık, gafillik, zâlimlik, fesadçılık, fitnecilik, sapıklık, inkârcılık…
Diğer elinde emânete sadakat, ni'mete adâlet, kadere imân, tevekkül, ihlâs, tenüzzül, tevazû', dürüstlük, samimîyet, ciddîyet, hüsn-i niyyet, zühdi takvâ, helâl dâiresine rıza, cömertlik, sabır "ALLAH var keder yok!..."
Zikir; unutmamak, unutursa uyanmak, "Teenni (dikkatli davranış) RAHMÂN'dan, acelecilik şeytândan" deyip hatayı kabul ve istiğfâr, uyanıklık, âdil olmak, islâh ve iflâh ehli olmak, sırât-ı müstakîm üzere emrolunduğu gibi muhabbete ve merhamete mecbur ve me'mur bir MUHAMMEDÎ olduğunun farkında yaşayış v.s...


Üstte illiyyin, altta esfelin...
Arasında Tevhid Tekemmülü tarlası...
Fâni dünya, bâki âhiret...
Çırılçıplak doğuş ve çırılçıplak ölüş...

"Olsun!"lar, "olmasın!"lar ve "Olan!"lar;
Geçene tevbe,
Gelene dua,
Olana şükür ya da sabır rızası...
İşte insan hayatı, al gözüm seyreyle!...

....
Resim
Kullanıcı avatarı
NuruM
Saygın Üye
Saygın Üye
Mesajlar: 350
Kayıt: 22 Mar 2008, 02:00

Mesaj gönderen NuruM »

''DEĞERSİZ OLAN ŞEYLERE DEĞER VERMEYENİ,
ALLAH-U TEÂLÂ DEĞERLENDİRİR.''
22. HADİS-İ ŞERİF: Resulullah (SAV) Efendimiz Rabb’ ından naklen anlatıyor:

"Allah-ü Teâlâ şöyle buyurdu:

Ey Âdemoğlu, seni Kendim için yarattım. Eşyayı da senin için yarattım. O halde Kendim için yarattığımı, senin için yarattığımın ayarına düşürme."

Görüldüğü gibi bu Hadis-i Şerif de Kudsîdir. Burada adeta şöyle buyurulmaktadır:

"Sen, bütün isim ve sıfadatları, ahkâm (hükümleri) ve âsârı (eserleri) şümulüne alan küllî hakikatımın bir mazharısın. Bu âlem ise baştan sona Senin varlığının ayrıntılarıdır. Ve hakikatına ait olan hakikatlerin mazharlarıdır. Bu büyük âlemde Senin misalin, ruha nisbetle cesed gibidir. Sen ruhsun; bu âlem de cesedindir, bedenindir. Bu âlemden gaye Sensin... bir de toplayıcı hakikatın."

Cesedden maksat tedbir sahibi ruhtur. Durum böyle olunca, "ruhun nurlarını kendi beşerî varlığının perdeleri ile örtme."

Şu da bir gerçektir ki, her zuhur yerindeki tecelli, ilahî nurun tecelli sergisinden aldığı nasib kadardır. Bu bir birlik, vahdet tecellisidir ki, ruhun ve sırrın mazharında olur. Bu ruhu, kalb olarak ele almalıyız ve onu tecelli kabulünde daha kemalli görmeliyiz. Yani cisme ve bedene olan tecelliden. Çünkü bunların şümulünde zulmet de vardır.

Sadrettin Konevi k.s 40 Hadis



Sevgili kardeşim nur-ye Muhabbetle kucaklıyorum sizi.
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/cicekler/NuruMimza.gif[/img]
Kullanıcı avatarı
NuruM
Saygın Üye
Saygın Üye
Mesajlar: 350
Kayıt: 22 Mar 2008, 02:00

Mesaj gönderen NuruM »

MUTLAK DEĞER SAHİBİNİN ÖNDERLİĞİNDE
MUHAMMEDİ
OLUŞ ŞUURU, NURUNU, ONURU VE SÜRURUNU,
BİLİP-BULUP-OLUP VE YAŞAMAK LAZIM VE LAYIKTIR...
Aslında Teknik Tasavvuf gözüyle bakılırsa MUTLAK DEĞERi Habibullah Hamamı'na benzetiriz...
Kirler arınarak şerr --> Hayr'a, batıl --> Hakk'a döner...

kıymetli ankakuşu çok güzel tefekkürlerinizin açılımlarıyla gönlümüze hoşluk verdiniz. özlemiştik.
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/cicekler/NuruMimza.gif[/img]
Kullanıcı avatarı
tahaakb
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1312
Kayıt: 20 Oca 2010, 02:00

Re: ''NEFS'' YARATILAN -YARATIK

Mesaj gönderen tahaakb »

Resim


Tasavvufi Açıdan Nefsin Hastalıkları ve Tedavi Yolları


İslam tasavvufunda halkı Hakk'a götüren yol demek olan tarikatler, Allah ve Rasülü'nün ahlakıyla ahlaklanmış insan-ı kamiller yetiştirmeyi hedef almıştır.Kemal yolunda insan için en büyük engel nefistir. Mutasavvıfların gözünde nefs, Adem'in toprağının, şeytan ayağının değdiği kısmından yaratıldığı için insandaki kötü huyların ve şeytanî sıfatların merkezidir. Bu yüzden daima kötülüğü emreden, şerre çağıran bir özelliğe sahiptir, (bkz. Yusuf. Suresi, ayet:53) Kur'an-ı kerim'de nefsin bu özelliğine dikkat çekilerek "Nefsini arındıran (tezkiye eden) felaha erer. Nefsini günah ve masiyetle kirleten ise ziyana uğrar." (Şems süresi, ayet: 9-10) buyurulmaktadır.

Nefsin hususiyetlerini göz önünde bulunduran tasavvuf büyükleri, ayet ve hadislerin aydınlığında "nefs engelini aşma" konusunda muhtelif yollar göstermişler bunları uygulayarak muhib ve müntesiblerini imanda itminana erdirmeye gayret sarfetmişlerdir. Mutasavvıfların bu konuda yazdıkları eserlerden günümüze ulaşabilenlerin en eskilerinden biri, Ebû Abdurrahman es-Sülemî'nin Uyübün-nefs ve mudavatüha adlı risalesidir.1 Sülemî bu risalesinde nefsin kusurlarını ve tedavî yollarını göstermiştir. Biz bu yazımızda Sülemî'nın tesbit ettiği nefse aid 67 hastalık ve tedavi yolunu diğer tasavvufi eserlerden de istifade ile özetlemeye çalışacağız.

Nefsin en önemli hastalık ve kusuru Hakk ile ülfetten, taat ve ibadetten hoşlanmamasıdır. Bunun sebebi kişinin nefsin her isteğine ram olup boyun eğmesidir. Tedavisi ise nefsin isteklerine karşı koymak, riyazat ve mücahede yapmaktır. Nefsi, nefse ağır gelen şeylerle meşgul etmek, az yemek, az uyumak, az konuşmak, ve mümkün mertebe halk ile ihtilaftan (insanların arasına karışmaktan) sakınmaktır.

Nefsin kusurlarından biri gaflettir. Sebebi "masiva" denilen dünyalık şeylere ilgi duymak, sevgi beslemektir. Bundan kurtulmanın yolu Hakk'ın kendisinden gafil olmadığını bilmek, zikre devam etmektir. Zikir insan gönlündeki masiva şaibesini, dünya ilgi ve sevgisini azaltan, gönlü Hakk'a bağlayan en güçlü etkendir. Çünkü birşeyin adını anmak, onu sevmekle ilgilidir. İnsan sevdiğini anar, andığını da sever, sevdiğinden gafil olmaz.

Nefsin en önemli kusur ve hastalıklarından biri de itibar duygusu ve baş olma tutkusudur. Bu da kendini beğenme hastalığından kaynaklanır. Bunun da tedavisi Allah'ın kendisine hakkı hakk bilme lütfunda bulunduğunu, kendisinin Allah'ın bu lütfuna karşı şükürde kusur ettiğini düşünerek tevazu ve alçak gönüllülük yolunu tutmaktır. Baş olma ve riyaset duygusu insanda en güçlü iç güdülerden biridir. Bu yüzdendir ki Peygamberimiz (s.a.) "İdarecilik ve riyasete talip değil, matlüb olmayı" emreder. Yani kişi, riyasete kendi isteğiyle değil, başkaları tarafından layık görülerek getirilmelidir.

- Nefsin tuzaklarından biri de tama; hırs ve dünyaya düşkünlüktür. Sebebi ölümü unutmak, nefsin insana telkin ettiği ebediyet duygusuna aldanmaktır. Tedavîsi ölümü çokça hatırlamak, ebediyet yurdunun dünyada değil, ahirette bulunduğunu düşünmek, tama' hastalığının insanı cimriliğe, cimriliğin de kişiyi maddeye ve kula kul olmaya götüreceğini hesaplamaktır.

- Nefsin kusur ve noksanlarından biri öfkelenip kızma hastalığıdır. Gadap şeytani bir sıfattır. Tedavisi nefsi kazaya rızaya alıştırmakla olur. Peygamberimiz'in öfkelenmemek, gadabını yenmek husüsunda pekçok tavsiyeleri vardır. Öfke aklı baştan alır, muhakeme ve kontrolü kaybettirir.

Nefsin ayıplarından biri de başkalarının sahip olduğu nimetleri kıskanmaktır. Hasedin sebebi ilahî taksime razı olmamaktır. İnsan, ilahî taksime razı olma özelliği kazandığı an, nefsin kıskançlık kıskancından kurtulur.

Nefsin hastalıklarından biri de malayanî denilen manasız, boş şeylerle uğraşmaktan hoşlanmasıdır. Bunun sebebi dünyaya aldanmaktır. Bundan kurtulmak ömrün sayılı nefeslerden oluşan bir sermaye olduğunu anlayarak vaktin değerini bilmek suretiyle olur.

- Nefsin kusurlarından biri de halkın ayıplarıyla uğraşıp kendi eksiklerini görmezden gelmesidir. Bunun sebebi, nefsin kendini beğenmesidir. İnsan, gözü dışarı dönük olduğu için daima karşısındakini görür. Nefsin bu hastalığından kurtulmak için ona kusur ve hatalarını göstermek gerekir. Kusurlarını gören nefs, başkalarının kusurlarını araştırmaya mecal bulamaz.

- Nefsin hastalıklarından biri de içini ihmal edip dışını süslemeye çalışmak. Olduğundan fazla görünmektir. Bunun sebebi de itibar duygusu ve halkın saygısını kazanma tutkusudur. Hadislerde "riya" diye isimlendirilen ve şirk-i asgar sayılan bu halin tedavisi, Allah'ın kalıba değil, kalbe baktığı, ahiretteki derecenin kalpteki duygulara bağlı olarak eksilip artabileceğini bilmek suretiyle mümkün olabilir. İçte bulunan bir hali dışta izhar etmenin bir faydası bulunmadığını düşünmek gerekir. Halkın övgü ve yergisinin Hakk nezdinde hiçbir değeri yoktur.

- Nefsin arızalarından biri de amellerine karşılık beklemektir. Tedavisi amelindeki eksiklik ve ihlas azlığını görmektir. Çünkü kaderde yazılan herşey dünyada ve ahirette karşımıza çıkacaktır. İnsan yaptığı amele karşılık bekleyecek olursa ücretle çalışan işçi durumuna düşer. Halbuki kula yakışan Allah Teala'nın büyüklüğü karşısında boyun eğmektir. Nitekim Rabiatü'l-Adeviyye'in:"ilahî ben sana cennet ümidiyle tapıyorsam onu bana haram kıl! Eğer cehennem endişesiyle tapıyorsam beni ona at! Ben sana sen olduğun için, kulluğa layık olduğum için tapıyorum." Sözü bu anlamdadır.

- Nefsin taşkınlık ve şaşkınlıklarından biride Allah'ın teminat altına aldığı rızık konusunda telaşlanıp rızık teminine önem vermesi, kendisine farz ve başkasının onun yerine yapıvermesi kabil olmayan ameller konusunda tenbellik göstermesidir. Bunun sebebi tam teslim olamamaktır. Tedavisi kendisini yaratanın Allah olduğunu düşünüp O'nun rızka da kefil bulunduğunu bilmektir. Kişinin rızkı ve ömrü önceden tayin olunmuştur. Bu yüzden kula düşen sebeplerine sarılarak o rızkı aramaktır. Rızık kesilince ömrün sona ereceğine, ömür devam ettikçe rızkın da devam edeceğine gönülden inanmaktır.

- Nefsin tuzaklarından biri de salihlerin kıyafetlerine bürünüp fesatçıların amelini işlemektir. Tedavisi içi ıslah etmeden dışı süsleme sevdasına düşmemektir. Çünkü kişinin kalbini ıslah etmeden salihler libasına bürünmesi kulu yanıltıp günahta ısrara sürükler. Kalbinde huşudan eser bulunmayan kimse, kendini huşu sahibi gibi göstermeye kalkarsa kendisinin olmayan birşeyi kendisinin olduğunu söyleyen yalancının durumuna düşer.

- Nefsin kusurlarından biri de yapılan ibadetten tad almaya engel olmasıdır. Bunun sebebi ya amellere riya karışması ya sünnetlerin terkedilmesi, ya da helal lokmanın azalmasıdır. Tedavisi ihlas ile amele zorlamak ve helal lokmayı artırarak haramlardan sakınmaktır.

- Nefsin hilelerinden biri de kulu daha önceki amellerinden geri bırakması, buna rağmen nefsin bu geri kalışa aldırış etmeyip önem vermemesi, ihmal ve kusurla yaptıklarını mükemmel görmesidir.

-Nefsin tuzaklarından biri de ağlayınca ferahlayıp rahatlamasıdır .Tedavisi ise ağlamakla birlikte üzüntüyü sürdürmektir. Bu suretle nefis ağlama sebebiyle rahatlamaya fırsat bulamaz. Üzüntüden dolayı ağlayan ağladığında açılıp rahatlar. Ama üzüntüsü kesilmeden Hakk korkusuyla ağlayan, ağlamakla üzüntüsünü artırır.

Nefse aid ayıplardan biri de halka vaaz etmeyi, yön vermeyi sevmesi, insanların gönlünü çelmek için çaba sarfetmesi, iyiliğe emirde kendini unutmasıdır. Bunun da tedavisi, öğütleri önce;kendine uygulamaktır, insanlara kal (söz) ile değil, hal ile vaaz etmektir. Peygamberimiz Miraç gecesinde dudakları ateşten makaslarla kesilmekte olan bir kavmin yanından geçerken Cebrail'e bunların kimler olduğunu sordu. Şu cevabı aldı; Bunlar ümmetinden insanlara iyiliği emreden, kitabı, okudukları halde kandilerini unutan hatiplerdir. (İbn Hanbel, III, 120.231.293)

Nefsin afet ve kusurlarıyla ilgili rivayetler pek çoktur. Bu konuda sözün özü, "nefsin ıslahı, nefse karşı çıkmak ve onun önünü kesmektir."(2)


(1) Kütüphanelerimizde yazma olarak bulunan bu risale Süleyman ATEŞ tarafından neşir ve tercüme edilmiştir, bkz. A.Ü. tlahiyak Fak. İslami İlimler Enstitüsü Dergisi. III, 213-263 (2) Nefs terbiye tezkiyesi konusunda krs. Hakim et-Tirmîzî. Esraru mücahedefin-nefs, Kahire 1984 İbn Ebi'd-dünya. Muhasebetün-nefs. Beyrut 1986; Fahreddin er-Razî. en-Nefs ve'r-Rüh

Alıntı:Altınoluk dergisi Prof. Dr. Hasan Kâmil Yılmaz
1988 - Agustos, Sayı: 030, Sayfa: 014
Cevapla

“Tasavvuf” sayfasına dön