MiNHâCu’L- FuKâRâ (FâKiRLeRin YoLu)
Merâtib-i Sülûk (Sülûkun Mertebeleri) ve Yüz Mertebe
7. DERECE: Safa
Safa da velayetin derecelerinden birisidir. Ve muhakkikler safâyı şöyle tarif etmişlerdir: "Safa; keduret-i beşeriyyetten (beşerî endişe ve kederlerden) berî olmaktır. Sâlike lazım olan tefrikanın her türlü nakısından ve masivânın her türlü cilvesinden, gönlünü arındırmasıdır. Ne zamana kadar şu renklere bağlanıp kalacaksın? Göz ne zamana kadar renkleri görmeye kapalı kalacak?
Eğer renksizlik tarafına koşarsan
bütün renklerden haberdar olursun.
Ayna pastan bîzar olduğu için her bir renk onda görünmede.
Safâ'nın üç mertebesi vardır:
1 - Safâ-yı ilm.
2- Safâ-yı hal.
3- Safâ-yı ittisal.
1- Safâ-yı ilm: Sâlikin Peygamberî sülûke girdiğinin idrakinde olarak, Hz. Peygamber'in edebiyle edeplenmesidir. Sülûkun başlangıcında da sonunda da onun edebini ve ahlâkını tatbik etmesidir. Bundan dolayı Allah u Teâlâ bunlara nur-u basiret nasip eder. Ve sâlik bu sayede, nihâyet-i hakikatte olan sırları müşahede eder. Ve safâ-yı ilm ehli bu muslih ve müstakim kasıtlarıyla beraber himmetlerini kontrol edip, ehadiyyete, çeşitli mertebelerden geçerek vâsıl olurlar.
2- Safâ-yı Hâl: Hâl safî olduğunda Allah'a ulaşmanın delilleri daha kolay müşahede edilir. Ve Cenab-ı Allah'la mükâlemenin zevki bu makamda elde edilir.
Bu söyleyişi vasfetmek imkansızdır.
Ancak hâl sahibi olan, bunun nasıl bir hâl olduğunu bilir.
3- Safâ-yı ittisal: ittisalin mebdei fenadır. Fenâ-yı abd, abdin fiilinin, Hakk'ın fiilinde, kulun sıfatının Hakk'ın sıfatında ve kulun zâtının Hakk'ın zâtında fena bulmasıdır. Bu fena sebebiyle şuhüd-ü Hakk müyesser olur. Mademki o güneşin ışığını gördün, sen kalmadın artık.
Su suya kavuştu.
Bir katre idin. O sır denizinde kayboldun.
Bu damlayı şimdi bulamazsın artık.
Gerçi burada kaybolmak herkesin işi değildir, ama fenada benim gibi kaybolanlar çoktur.
Eğer renksizlik tarafına koşarsan
bütün renklerden haberdar olursun.
Ayna pastan bîzar olduğu için her bir renk onda görünmede.
Safâ'nın üç mertebesi vardır:
1 - Safâ-yı ilm.
2- Safâ-yı hal.
3- Safâ-yı ittisal.
1- Safâ-yı ilm: Sâlikin Peygamberî sülûke girdiğinin idrakinde olarak, Hz. Peygamber'in edebiyle edeplenmesidir. Sülûkun başlangıcında da sonunda da onun edebini ve ahlâkını tatbik etmesidir. Bundan dolayı Allah u Teâlâ bunlara nur-u basiret nasip eder. Ve sâlik bu sayede, nihâyet-i hakikatte olan sırları müşahede eder. Ve safâ-yı ilm ehli bu muslih ve müstakim kasıtlarıyla beraber himmetlerini kontrol edip, ehadiyyete, çeşitli mertebelerden geçerek vâsıl olurlar.
2- Safâ-yı Hâl: Hâl safî olduğunda Allah'a ulaşmanın delilleri daha kolay müşahede edilir. Ve Cenab-ı Allah'la mükâlemenin zevki bu makamda elde edilir.
Bu söyleyişi vasfetmek imkansızdır.
Ancak hâl sahibi olan, bunun nasıl bir hâl olduğunu bilir.
3- Safâ-yı ittisal: ittisalin mebdei fenadır. Fenâ-yı abd, abdin fiilinin, Hakk'ın fiilinde, kulun sıfatının Hakk'ın sıfatında ve kulun zâtının Hakk'ın zâtında fena bulmasıdır. Bu fena sebebiyle şuhüd-ü Hakk müyesser olur. Mademki o güneşin ışığını gördün, sen kalmadın artık.
Su suya kavuştu.
Bir katre idin. O sır denizinde kayboldun.
Bu damlayı şimdi bulamazsın artık.
Gerçi burada kaybolmak herkesin işi değildir, ama fenada benim gibi kaybolanlar çoktur.
Kaynak: Minhacü'l Fukara İsmâil Rusûhî Ankaravi (k.s)