BU SİMADA

Cevapla
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

BU SİMADA

Mesaj gönderen Hakan »

sünnete ittiba
salih karabeyoğlu


Bu simada, yüzde yalan hile yok...

Hazreti Muhammed için Medine günleri başlamıştı. Mescit'in yapımına hız verilmiş, bir an önce bitmesi için tam bir seferberlik ilan edilmişti.
Mescit'in inşa çalışmalarında, en çok gayret sarf edenlerden biri Ammar bin Yasir'dır. Herkes bir, iki taş taşırken, Ammar'ın sırtına üç–dört taş birden yükleniyor, dur durak demeden çalışıyordu. Ammar, yorgun düştüğü anlardan birinde yarı şaka yarı ciddi Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e arkadaşlarını şikâyet eder:
–Ya Resulullah! Beni öldürdüler. Kimse yüklenmeyen yükü bana yüklediler.
Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem Efendimizin hanımı Ümmi Seleme derki:
–O gün gördüm ki, Resulullah Ammar'ın saçlarını eli ile temizliyordu. Onun saçları kıvırcık ve çokta sıktı.
Resulullah buyurdu ki:
–Yazık ey İbn–i Sümeyye! Onlar seni öldürecek değiller. Seni ancak bağiler öldürecek.(1)
Bağının Türkçe karşılığı, azgın, sapıtmış yoldan çıkmış manasındadır. Aradan uzun yıllar geçecek, Hazreti Ali Radıyallahu Anh'ın hilafet zamanında, Hazreti Muavıye ile yapılan Sıffın savaşında, Ammar Muaviye'nın ordusu tarafından şehit edilecektir.

* * *
Resulullah Medine'ye hicret etmiş ancak ailesi Mekke'de kalmıştı. Sadece kızlarından Hazreti Rukiye, kocası Hazreti Osman ile birlikte daha önce Medine'ye hicret etmişti. Mescit'in yapımına başlandığı günlerde, Resulullah kızları ve zevcesi Sevde validemizi getirtmek için Zeyd bin Harise ile Ebu Rafi'yi Mekke'ye gönderdi.
Onlarda, Hazreti Ümmü Gülsüm, Hazreti Fatima, Sevde validemiz, Zeyd'-in hanımı Ümmü Eymen ve oğlu Üsame'yı alıp Medine'ye döndüler. Onlarla birlikte Ebu Bekir'in çocukları ve zevcesi de geldi.
Mekke'de sadece Resulullah'ın büyük kızı Hazreti Zeynep kalmıştı. Oda; kocası Rabi oğlu Ebul As, henüz Müslüman olmadığı için Mekke'den ayrılamamış, yâda ayrılmasına izin verilmemişti. Aradan birkaç yıl geçtikten sonra Hazreti Zeynep'te Medine'ye hicret etmiştir.(2)

* * *
Mekke'den hicret edenler için sıkıntılı günler Medine'de de yakalarını bırakmadı. Medine hayatına ayak uydurmada zorlanıyor, Mekke'nin havası burunlarında tutuyordu. Hava değişikliği birçoğunun hasta olmasına sebep oldu. Hazreti Ebu Bekir ve Hazreti Bilal sıtma hastalığına yakalandı.
Rivayet edilir ki; bu iki güzide şahsiyete sıtma nöbeti geldiğinde, Mekke'yi hatırlar, hastalıklarının şiddeti hafiflerdi.
Bilal–i Habeşi, Mekke'den çıkmalarına sebep olan, özellikle Rebia oğlu Utbe'ye, Rebia oğlu Şeybe'ye ve Half oğlu Ümeyye'ye beddua ederdi.
Resulullah arkadaşlarının bu durumunu görür çok üzülürdü. Bir gün şöyle dua etti:
"Ya Rabbi! Sen bize Mekke gibi Medine'yi de sevdir ve burada bize geçim bolluğu, bereket ver."
Bu duadan kısa zaman sonra Medine Muhacirlere sevdirildi.
Hazreti Ömer'in de şöyle dua ettiği rivayet edilmiştir:
"Ya Rabbi! Bana senin yolunda şehitlik nasip eyle! Resulünün şehrinde ölmeyi nasip eyle."(3)

* * *
Medine Yahudileri arasında, âlim, bilge bir zat vardı. Bu zatın Yusuf Aleyhisselam'ın soyundan geldiği söylenirdi. Bu zatın ismi Abdullah bin Selam'dır...
Abdullah bin Selam'ın babası olan, Selam'da Yahudilerin önemli âlimlerindendi. Abdullah babasından Tevrat'ın tefsirini öğrenmişti. Baba Selam oğluna Tevrat'ın tefsirini öğretmekle kalmamış, Tevrat'ın gelecekte meydana gelecek olaylar hakkındaki bilgilerini de öğretmişti. Ahir zamanda gelmesi beklenen peygamber hakkındaki bilgileri de öğretmiş ve şunları söylemişti:
–Beklenen peygamberin gelmesi yakındır. O eğer Harun'un neslinden gelirse ona tabı olacağım. Aksı halde tabı olmam.
Baba Selam, Peygamberimiz Medine'ye hicret etmeden önce ölmüştü.

* * *
Peygamberimiz Medine'ye ayak bastığı gün, Yahudiler feryat ederek halka duyururlar. Rivayet edilir ki; Abdullah bin Selam peygamberin Medine'ye ayak bastığını duyduğunda "Allah–u Ekber" diyerek tekbir getirmişti.
Abdullah'ın Allah–u Ekber dediğini gören ailesi ona sitem etti:
–Allah seni umduğuna ulaştırmasın. Sana Musa Peygamberin geleceğini bildirmiş olsalardı bundan fazlasını yapmazdın.
Abdullah bin Selem.
–Gelen Musa değil ama onun kardeşidir. Vallahı oda onun gibi bir peygamberdir, dedi.
Ev halkı:
–Yoksa ahır zamanda geleceği haber verilen Peygamber bu mudur? diye sorunca:
–Evet, odur.
Ev Halkı:
–Öyleyse yaptıklarında haklısın.
Bu konuşmadan bir iki gün sonra Abdullah bin selem Resulullah'ı görmek için peygamberimizin yanına gelir. Peygamberimiz arkadaşları ile oturmuş sohbet ediyordu. Abdullah uzaktan onun insanlara nur saçan mübarek sımasını görünce, ağzından şu cümleler döküdü:
–Bu simada, bu yüzde yalan, hile yoktur.(4)

* * *
Abdullah bin Selem'ın gelecek peygamber hakkındaki bilgilerini, gördüklerini ile destekleyince, içinde zerre kadar şüphe kalmadı. O'nu ziyaret edip, özel olarak konuşmaya karar verdi. Ebû Eyyûb el–Ensârî'nin evine geldi. Resulullah ile tanıştı ve:
–Size birtakım sualler soracağım, dedi. Peygamberimizde:
–Sor, buyurdular. Abdullah bin Selam Tevrat'tan sorular sormaya başladı. Her sorduğu soruya Tevrat'a uygun cevaplar aldı. Bunun üzerine orada şahadet getirerek Müslüman oldu.
Abdullah bin Selam Peygamber Efendimizden bir istekte bulundu:
–Ya Resulullah! Yahudi milleti yalancı, iftiracı bir millettir. Benim Müslüman olduğumu duyduklarında, bana olmadık iftiralarda bulunacaklar. Benim Müslümanlığım sizin yanınızda gizli kalsın. Siz önce Yahudilerden benim hakkımda bilgi edinin, ondan sonra Müslümanlığımı açığa vurayım.
Resulullah, Abdullah bin Selam'ın bu isteğini kabul eder.

* * *
Abdullah bin Selam, Yahudilerin Beni Kaynuka kabilesindendi. Müslüman olmadan önceki ismi el–Husayn idi. Müslüman olunca peygamberimiz ona Abdullah ismini verdi. Genç bir Yahudi âlimi olup, Yahudiler arasında mevkisi pek yüksek bir şahsiyetti.
Abdullah bin Selam'ın Müslüman olmasından birkaç gün sonra, Resulullah Medine'deki Yahudi'lerin ileri gelenlerini, görüşmeye davet etti. Yahudi'ler gelmeden öncede Abdullah bin Selem bir yere gizlendi. Yahudi cemaatinin ileri gelenleri geldi, Efendimiz onlara:
–Siz benim hak peygamber olduğumu pekâlâ bilirsiniz. Gelin inat etmeyin, Müslüman olun! dedi.
Yahudi cemaati:
–Hayır, biz senin peygamber olduğunu kabul etmiyor ve sana da inananlardan değiliz.
Peygamber Efendimiz ne kadar dil döktüyse bir sonuç alamadı, Yahudiler inatlarında ısrar ettiler. Peygamberimiz onlara sordu:
–Sizin içinizde el–Husayn isminde biri var, o nasıl bir kişidir?
Yahudi Cemaati:
–O bizim içimizde hayırlı bir babanın oğludur. Kendiside, babası gibi hayırlıdır, âlimdir, dediler.
Peygamberimiz:
–Ey Yahudi cemaati! El–Husayn Müslüman olsa buna ne dersiniz?
Yahudi Cemaati:
–Olmaz, böyle bir şey olamaz, dediler. Peygamberimiz bunu birkaç defa Yahudilere tekrarlattırdı, her seferinde de Yahudiler aynı cevabı verdiler. Bunun üzerine Abdullah bin Selam'a haber verildi. Abdullah saklandığı yerden çıkıp geldi ve Yahudilere Müslüman olduğunu söyledi:
–Ey Yahudi cemaati! Allah'tan korkunuz! Size söyleneni kabul edin. Şu karşınızda duran, Tevrat'ta ismi ve sıfatları yazılı olan Resulullah'tır. Bütün Yahudileri Müslüman olmaya çağırdı.
Yahudiler kısa bir panik durumundan sonra üzerlerindeki şaşkınlık geçince:
–Sen yalancısın, yalanlarınla bize ihanet ettin.
Abdullah bin Selam hakkında daha birçok yalan ve iftiralarda bulundular.
Yahudilerin bu tepkisi üzerine Abdullah, Resulullah'a dönerek:
–Ya Resulullah korktuğum işte buydu. Ben size onların, ne kadar alçak, yalancı, fitne fesat ehli olduğunu söylemiştim. İşte söylediklerim bir bir çıktı, dedi.

* * *
Abdullah bin Selam, Ashabın güzide şahsiyetlerinden biri oldu. Onun ortaya koyduğu karakteri, sadece müminler takdir etmedi. Allah Celle Celaluhu onun bu dik ve onurlu duruşunu ayet–i kerime ile haber verdi. Abdullah hakkında ayet nazil olan sahabeler arasına katıldı.
Sad İbnu Ebî Vakkâs Radıyallahu anh anlatıyor:
–Yeryüzünde yürüyen hiç kimseye Resûlullah'ın "Cennetliktir" dediğini duymadım. Ancak Abdullah bin Selam müstesna. Onun hakkında şu ayet indi:
"De ki: Söyleyin bana, eğer bu Kur'ân Allah tarafından gönderildiği halde onu inkâr ettiyseniz ve İsrailoğulları'ndan bir şahit de, Tevrat'a dayanarak onu hak kitap olduğuna şahitlik edip iman ettiği halde, siz iman etmeyi büyüklüğünüze yediremezseniz, zalim olmaz mısınız? Muhakkak ki Allah zalimler güruhuna yol göstermez"(5)
Ayet–i Kerimde geçen "İsrailoğulları'ndan bir şahit"in Abdullah bin Selam olduğu bildirilmiştir. Aksini söyleyenlerde vardır. Ancak ekser görüşe göre ayet–i kerimde işaret edilen zat İbn–i Selam'dır.

* * *
Abdullah bin Selam, Hazreti Osman'ın halifeliğinin son zamanlarında, anarşinin hızla arttığı zamanda, halife evine kapanmış dışarı çıkamıyor, şehit edilmesi an meselsidir. Böyle bir ortamda Abdullah bin Selem Halife'nin evine gider.
Bundan sonrasını Abdullah bin Selam'dan dinleyelim.
"Osman'ın yanına gittim, bana dedi ki:
–Sen niçin geldin?
–Sana yardım edeyim diye geldim, dedim.
Osman:
–Öyleyse halka çık. Onları benden uzaklaştır. Zira sen bana hariçte olursan, yanımda olmaktan daha faydalı olursun! dedi.
Ben de dışarı çıkıp insanlara seslendim:
–Ey insanlar! Bilirsiniz, benim adım cahiliye devrinde Husayn'dı. Ama Resulullah beni Abdullah diye tesmiye buyurdu. Benim hakkımda Kitabullah'ta bir kısım ayetler nazil olmuştur. Şu ayet benim hakkımda nazil olanlardan biridir:
"De ki: "Söyleyin bana, eğer bu Kur'an Allah tarafından gönderildiği halde, onu inkâr ettiyseniz ve İsrailoğulları'ndan bir şahit de Tevrat'a dayanarak onun hak kitap olduğuna şahitlik edip iman ettiği halde siz iman etmeyi büyüklüğünüze yediremezseniz, zalim olmaz mısınız? Muhakkak ki, Allah zalimler güruhuna yol göstermez"(6)
Keza şu ayet de benim hakkımda nazil oldu: "İnkâr edenler 'Sen Allah tarafından gönderilmiş bir peygamber değilsin' diyorlar. De ki: 'Sizinle benim aramızda şahid olarak Allah ile O'nun kitapları hakkında bilgi sahibi olanlar yeter."(7)
Allah'ın size karşı kınına konmuş bir kılıcı var. Resulullah'ın inmiş olduğu bu beldenizde melekler size mücavir oldular. Öyleyse bu adamı öldürmekten Allah'tan korkun! Allah'tan korkun! Allah'a yemin olsun eğer onu öldürürseniz, komşularınız olan melekleri buradan tardetmiş olacaksınız ve Allah'ın size karşı kında tuttuğu kılıcı kınından çıkartacaksınız ve artık o kıyamete kadar kınına girmeyecek!"
Bu sözlerim üzerine orada toplananlar:
"Şu Yahudi'yi öldürün! Osman'ı öldürün" diye bağrıştılar."(8)

* * *
Peygamber Efendimiz, Medine'ye gelişlerinin ilk günlerinde, etrafı tanımaya çalışıyor. Daha önce hicret edenlerle görüşüp hasret gideriyordu. Başta mescit olmak üzere, muhacirlerin yerleşmesi ve ihtiyaçlarını temine çalışıyordu. Bir yandan da Medine halkına İslam'ı tebliğ ediyordu. Rivayet edildiğine göre Medine'de irad ettiği ilk hutbe şudur:
"Ey insanlar! Kendiniz için bir şeyler hazırlayınız! Allah'a yemin ederim ki ayılacaksınız, sonra sürünüzü çobansız olarak bırakacaksınız. Sonra Rabbiniz tercümansız ve perdesiz diyecek ki:
'Resulüm size tebliğ etmedi mi? Size mal vermedim mi, ihsanda bulunmadım mı? kendinize ne hazırladınız?'
Fakat o sağına ve soluna bakar bir şey göremez. Sonra önüne bakar ve cehennemden başkasını göremez. Madem böyle olacak kendisini ateşten korumaya gücü olan bir hurmanın yarısıyla dahi olsa, bunu yapsın. Bunu bulamayan kimse güzel bir sözle bunu yapsın. Çünkü onun sebebiyle hasene on mislinden yedi yüz katına kadar mükâfatlandırılır. Selam Allah'ın rahmeti ve bereketleri üzerine olsun."(9)

Dipnotlar:
1– İbn–i Hişam, İslam Tarihi, Kahraman Yayınları, Ter; Hasan Ege, İstanbul 1985, cilt, 2, sh.165
2–Ahmet Cevdet Paşa, Peygamber Kıssaları ve İslam Tarihi, Sad, İsmail Şen, Ankara 1996 cilt, 1, sh.112
3– Ahmet Cevdet Paşa, Peygamber Kıssaları ve İslam Tarihi, Sad, İsmail Şen, Ankara 1996 cilt, 1, sh.113
4–Prof. Dr. İ.Canan, Kütübi Sitte Muhtasarı,cilt 3, sh.446
5–Ahkaf Süresi;10, Buharî, Menâkibu'l–Ensâr 19; Müslim, Fezâilu's–Sahabe 147, (2483)
6–Ahkaf Süresi; 10
7–Ra'd Suresi; 43
8–Tirmizî Tefsir, Ahkaf
9–İbn–i Hişam, İslam Tarihi, Kahraman Yayınları, Ter; Hasan Ege, İstanbul 1985, cilt, 2, sh.171
Resim
Cevapla

“Peygamber Efendimiz (S.A.V)” sayfasına dön