Peygamberimiz (sav)'in Kur'ân-ı Kerim Tefsiri

Cevapla
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Peygamberimiz (sav)'in Kur'ân-ı Kerim Tefsiri

Mesaj gönderen Gul »

Peygamberimiz sallallahu aleyhi vesellem'in Kur'ân-ı Kerim Tefsiri

Euzubillahimineşşeytanirracim.

Bismillahirrahmânirrahîm

قُلْ أَرَأَيْتُمْ إِنْ كَانَ مِنْ عِنْدِ اللَّهِ وَكَفَرْتُمْ بِهِ وَشَهِدَ شَاهِدٌ مِنْ بَنِي إِسْرَائِيلَ عَلَىٰ مِثْلِهِ فَآمَنَ وَاسْتَكْبَرْتُمْ ۖ إِنَّ اللَّهَ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِمِينَ

«Kul eraeytum in kane min indillahi ve kefartum bihi ve şehide şahidum mim beni israile ala mislihi fe amene vestekbertum, innellahe la yehdil kavmez zalimîn.
De ki:Bana haber veriniz! Eğer (Kur'ân) Allah tarafından olup da siz onu inkâr eyledinizse ve İsrâiloğullarından bir şahid de onun misli üzerine şehâdette bulundu ve hemen imân etti de siz böbürlendi iseniz (zalimlerden olmaz mısınız?) Şüphe yok ki, Allah zalimler olan kavmi doğru bir yola muvaffak kılmaz.»(Ahkaf,46/10)

Ayeti Kerime ile ilgili Hadis-i Şerif:

Sa'd b. Ebî Vakkas(r.a):"Hz. Peygamber (s.a.v)'i, Abdullah b. Selâm dışında yeryüzünde yürüyen hiçbir kimseye, kendisin cennetlik olduğunu buyururken işitmedim. "De ki: Eğer (bu kitap) Allah katında olup da siz onu inkâr etmiş olduğunuzda, İsrailoğullar'ından bir şahid de bunun böyle olduğuna şahidlik etmiş ise ve siz de büyüklük taslamış iseniz(haksızlık etmiş olmuyor musunuz?)"(Ahkaf:10) âyeti de onun hakkında inmiştir." demiştir.
(Kütüb-i Sitte Serisi:1, Hadis no: 1569, Sahih-i Buhari)

Resim
MuHABBet MuHaMMeD le
MuHaMMeDî MuHABBet le..

İnşâ-ALLAH celle celâlihu!..
En son Gul tarafından 19 May 2010, 17:20 tarihinde düzenlendi, toplamda 3 kere düzenlendi.
Resim
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Mesaj gönderen Gul »

Bismillahirrahmânirrahîm

إِنَّنِي أَنَا اللَّهُ لَا إِلَٰهَ إِلَّا أَنَا فَاعْبُدْنِي وَأَقِمِ الصَّلَاةَ لِذِكْرِي

«İnneni enallahu la ilahe illa ene fa'budni ve ekimis salate li zikri:
Şüphe yok ki ben, ben Allah'ım, benden başka ilâh yoktur. İmdi Bana ibadette bulun ve Beni anmak için namaz kıl.» (Tâhâ,20/14)

Ayeti Kerime ile ilgili Hadisi Şerif

Enes b.Mâlik (r.a.)’dan. Hz. Peygamber (s.a.v):” Kim bir namazı kılmayı unutursa hatırladığında kılsın, unutulan bu namazın bundan başka yapılacak keffareti yoktur. “Beni hatırlamak için namaz kıl.”(Tâhâ:14) buyurmuştur. (Kütüb-i Sitte Serisi:1, Hadis no: 366, Sahih-i Buhari)
Resim
MuHABBet MuHaMMeD le
MuHaMMeDî MuHABBet le..

İnşâ-ALLAH celle celâlihu!..
Resim
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Mesaj gönderen Gul »

Bismillahirrahmânirrahîm

أُحِلَّ لَكُمْ لَيْلَةَ الصِّيَامِ الرَّفَثُ إِلَىٰ نِسَائِكُمْ ۚ هُنَّ لِبَاسٌ لَكُمْ وَأَنْتُمْ لِبَاسٌ لَهُنَّ ۗ عَلِمَ اللَّهُ أَنَّكُمْ كُنْتُمْ تَخْتَانُونَ أَنْفُسَكُمْ فَتَابَ عَلَيْكُمْ وَعَفَا عَنْكُمْ ۖ فَالْآنَ بَاشِرُوهُنَّ وَابْتَغُوا مَا كَتَبَ اللَّهُ لَكُمْ ۚ وَكُلُوا وَاشْرَبُوا حَتَّىٰ يَتَبَيَّنَ لَكُمُ الْخَيْطُ الْأَبْيَضُ مِنَ الْخَيْطِ الْأَسْوَدِ مِنَ الْفَجْرِ ۖ ثُمَّ أَتِمُّوا الصِّيَامَ إِلَى اللَّيْلِ ۚ وَلَا تُبَاشِرُوهُنَّ وَأَنْتُمْ عَاكِفُونَ فِي الْمَسَاجِدِ ۗ تِلْكَ حُدُودُ اللَّهِ فَلَا تَقْرَبُوهَا ۗ كَذَٰلِكَ يُبَيِّنُ اللَّهُ آيَاتِهِ لِلنَّاسِ لَعَلَّهُمْ يَتَّقُونَ

«Uhille lekum leyletes siyamir rafesu ila nisaikum, hunne libasul lekum ve entum libasul lehunn, alimellahu ennekum kuntum tahtanune enfusekum fe tabe aleykum ve afa ankum, fel ane başiruhunne vebteğu ma ketebellahu lekum, ve kulu veşrabu hatta yetebeyyene lekumul haytul ebyadu minel haytil esvedi minel fecri summe etimmus siyame ilel leyl, ve la tubaşiruhunne ve entum akifune fil mesacid, tilke hududullahi fe la takrabuha, kezalike yubeyyinullahu ayatihi lin nasi leallehum yettekûn.:
Oruç gecesinde kadınlarınıza yaklaşmak size helal kılındı. Onlar, sizin örtüleriniz, siz de onların örtüsüsünüz. Allah, gerçekten sizin, nefislerinize ihanet etmekte olduğunuzu bildi, tevbenizi kabul etti ve sizi bağışladı. Artık onlara yaklaşın ve Allah'ın sizin için yazdıklarını dileyin. Fecir vakti, sizce beyaz iplik siyah iplikten ayırd edilinceye kadar yiyin, için, sonra geceye kadar orucu tamamlayın. Mescidlerde itikafta olduğunuz zamanlarda da onlara (kadınlarınıza) yaklaşmayın. Bunlar, Allah'ın sınırlarıdır, (sakın) onlara yanaşmayın. İşte Allah, insanlara ayetlerini böylece açıklar; umulur ki sakınırlar.»(Bakara,2/187)

Ayeti Kerime ile ilgili Hadisi Şerifler

el-Berâ b. Âzib (r.a.) anlatır: “Muhammed(s.a.v.)’in ashabının(oruç uygulaması şöyle idi) bir kimse oruçlu olup iftar vakti geldiğinde iftardan önce uyursa ertesi gün akşama değin ne gece ne gündüz bir şey yiyemezdi. Ensar’dan Kays b. Sırme (r.a.) oruçlu idi. İftar vakti geldiğinde hanımının yanına gelip: “Yanında yiyecek bir şeyler var mı?” dedi . Hanımı:”Yok ama sana bir şeyler bulmaya gideyim.” dedi. O gün kendisi iş görmüş(yorgun idi) bu nedenle orada uyuyuverdi, derken hanımı geldi. Onu uyumuş görünce :”Sana yazık oldu” dedi. Ertesi gün, gündüzün ortasında Kays b. Sırme bayıldı. Onun bu durumu Hz. Peygamber (s.a.v.)’e söylenildi. Bunun üzerine “ Oruç gecesinde kadınlarınıza yaklaşmak size helâl kılındı. Onlar sizin için bir elbise siz de onlar için bir elbisesiniz. Allah nefislerinize karşı zafiyet göstermekte olduğunuzu bildi de tevbenizi kabul etti, sizi bağışladı. Artık onlara yaklaşabilirsiniz. Allah’ın sizin için yazdığını isteyin...”(Bakara:187) ayeti indi, ayetin inmesi nedeniyle sahabiler çok sevindiler. Arkasından da “Beyaz iplik siyah iplikten ayırt edilinceye kadar artık yiyip içiniz...”(Bakara:187) kısmı indi.”
(Kütüb-i Sitte Serisi:1, Hadis no: 934, Sahih-i Buhari)

Adiy b.Hâtim(r.a.): “Beyaz iplik siyah iplikten ayırt edilinceye kadar artık yiyiniz içiniz...”(Bakara 187) ayeti inince bir siyah bir de beyaz ip alıp yastığımın altına koydum, gece bunlara bakmaya başladım, ama bunlar bana açıkça görülmüyordu. Sabahleyin Resûlüllah (s.a.v)’e gittim durumu kendisine söyledim. O da: “Bu, siyah iplikle beyaz iplik, gecenin karanlığı ile gündüzün aydınlığıdır.” buyurdu.” demiştir.
(Kütüb-i Sitte Serisi:1, Hadis no: 935, Sahih-i Buhari)

Resim
MuHABBet MuHaMMeD le
MuHaMMeDî MuHABBet le..

İnşâ-ALLAH celle celâlihu!..
Resim
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Mesaj gönderen Gul »

Bismillahirrahmânirrahîm

وَلَا يَحْسَبَنَّ الَّذِينَ يَبْخَلُونَ بِمَا آتَاهُمُ اللَّهُ مِنْ فَضْلِهِ هُوَ خَيْرًا لَهُمْ ۖ بَلْ هُوَ شَرٌّ لَهُمْ ۖ سَيُطَوَّقُونَ مَا بَخِلُوا بِهِ يَوْمَ الْقِيَامَةِ ۗ وَلِلَّهِ مِيرَاثُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ ۗ وَاللَّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ خَبِيرٌ

«Ve la yahsebennellezine yebhalune bi ma atahumullahu min fadlihi huve hayral lehum, bel huve şerrul lehum, seyutavvekune ma behilu bihi yevmel kiyameh, ve lillahi mirasus semavati vel ard, vallahu bi ma ta'melune habîr.:
Allah’ın kendilerine lütfundan verdiği nimetlerde cimrilik edenler, bunun, kendileri için hayırlı olduğunu sanmasınlar. Hayır! O kendileri için bir şerdir. Cimrilik ettikleri şey kıyamet gününde boyunlarına dolanacaktır. Göklerin ve yerin mirası Allah’ındır. Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır. »(Âli Imrân,3/180)

Ayeti Kerime ile ilgili Hadisi Şerif

Ebû Hureyre (r.a.): “Rasûlüllah (s.a.v.):“Allah bir kimseye bazı mal verir de bu kimse zekâtını vermez ise kıyamet günü bu malı o kimseye iki gözünde iki nokta olan azgın zehirli bir yılan haline getirilir, sahibinin boynunu dolanıp ağzının iki yanından yakalar ve: “Ben senin malınım, senin saklayıp depoladığınım” der. “buyurdu”dedi ve: “Allah’ın lütfundan dolayı verdiği şeylerde cimrilik edenler bu şeylerin kendileri için iyi bir şey olduğunu asla zannetmesin. Hayır, tersine bu şeyler kendileri için iyi bir şey değildir. Cimrilik ettikleri şeyler kıyamet günü boyunlarına dolanacaktır. Göklerin ve yerin mirası Allah’ındır. Allah, yaptıklarınızdan en iyi bir şekilde haber alandır.”(Âl-i İmrân:180) ayetini okudu.” demiştir.
(Kütüb-i Sitte Serisi:1, Hadis no: 707, Sahih-i Buhari)

******************
Bismillahirrahmânirrahîm

خُذْ مِنْ أَمْوَالِهِمْ صَدَقَةً تُطَهِّرُهُمْ وَتُزَكِّيهِمْ بِهَا وَصَلِّ عَلَيْهِمْ ۖ إِنَّ صَلَاتَكَ سَكَنٌ لَهُمْ ۗ وَاللَّهُ سَمِيعٌ عَلِيمٌ
Huz min emvalihim sadekaten tutahhiruhum ve tuzekkihim biha ve salli aleyhim inne salateke sekenul lehum vallahu semiun alîm.
:Onların mallarından, onları kendisiyle arındıracağın ve temizleyeceğin bir sadaka (zekât) al ve onlara dua et. Çünkü senin duan onlar için sükûnettir (Onların kalplerini yatıştırır.) Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. (Tevbe,9/103)

Ayeti Kerime ile ilgili Hadisi Şerif

Ebû Mes’ûd el-Ensâri (r.a.):“Rasûlüllah (s.a.v.), “Onların mallarından sadaka al ki, bununla kendilerini temizlemiş, arındırmış olursun...”(Tevbe:103) ayeti üzere bize sadaka vermeyi emrettiğinde her birimiz çarşıya gidip hamallık yapar, iki avuçluk bir şey elde eder(bundan sadaka verirdi.). Ama bugün bizim bazılarımızın yüz binlik serveti vardır.”demiştir.
(Kütüb-i Sitte Serisi:1, Hadis no: 714, Sahih-i Buhari)

Resim
MuHABBet MuHaMMeD le
MuHaMMeDî MuHABBet le..

İnşâ-ALLAH celle celâlihu!..
Resim
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Mesaj gönderen Gul »

BİSMİLLAHİRRAHMÂNİRRAHÎM

وَمِنَ النَّاسِ مَنْ يَعْبُدُ اللَّهَ عَلَىٰ حَرْفٍ ۖ فَإِنْ أَصَابَهُ خَيْرٌ اطْمَأَنَّ بِهِ ۖ وَإِنْ أَصَابَتْهُ فِتْنَةٌ انْقَلَبَ عَلَىٰ وَجْهِهِ خَسِرَ الدُّنْيَا وَالْآخِرَةَ ۚ ذَٰلِكَ هُوَ الْخُسْرَانُ الْمُبِينُ
Ve minen nasi mey ya'budullahe ala harf, fe in esabehu hayrunitmeenne bih, ve in esabethu fitnetuninkalebe ala vechih, hasirad dunya vel ahirah, zalike huvel husranul mubîn. :
Ve insanlardan öylesi de vardır ki, Allah'a bir tereddüt üzere ibadet eder. Eğer ona bir hayır dokunursa onunla yüreği rahat eder ve eğer bir mihnet dokunursa yüzü üzerine geri döner. Dünyada da ahirette de ziyana uğramıştır. İşte apaçık ziyan budur, bu. (Hac,22/11)
mim yazdı:BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
Konu : Hacc Suresi
Ravi : İbnu Abbas

HADİS-İ ŞERİF no:710

* ------ "İnsanlardan bazısı vardır, Allah`a (dininin) yalnız bir taraf(ın)dan (tutup, şekk ve tereddüd içinde) ibadet eder. Eğer kendisine bir hayır dokunursa ona yapışır. Eğer bir fitne isabet ederse yüzü üstü döner. Dünyada da, ahirette de hüsrana uğramıştır o. Bu ise, apaçık ziyanın ta kendisidir." (Hac, 11) ayetinin iniş sebebini açıklamak maksadıyla şöyle buyurdu: "Bazıları vardı, Medine`ye gelir, bakardı; bu gelişiyle hanımı oğlan doğurur, atı da yavrularsa, "Bu din, derdi, salih iyi bir dindir." Şayet hanımı oğlan doğurmaz, atı da yavrulamazsa: "Bu din kötüdür" derdi.

BİSMİLLAHİRRAHMÂNİRRAHÎM

هَٰذَانِ خَصْمَانِ اخْتَصَمُوا فِي رَبِّهِمْ ۖ فَالَّذِينَ كَفَرُوا قُطِّعَتْ لَهُمْ ثِيَابٌ مِنْ نَارٍ يُصَبُّ مِنْ فَوْقِ رُءُوسِهِمُ الْحَمِيمُ
Hazani hasmanihtesamu fi rabbihim fellezine keferu kuttiat lehum siyabum min nar, yusabbu min fevki ruusihimul hamîm:
İşte birbirine hasım iki grup, Rabları hakkında çekişip tartışırlar. (O'nu) inkâr edenlere ateşten elbiseler biçilmiştir. Başları üzerine de kaynar su dökülür. (Hac,22/19)

***
يُصْهَرُ بِهِ مَا فِي بُطُونِهِمْ وَالْجُلُودُ
Yusheru bihi ma fi butunihim vel culûd.:
Onunla karınlarındakiler ile derileri eritilir(Hac,22/20)

***
وَلَهُمْ مَقَامِعُ مِنْ حَدِيدٍ
Ve lehum mekamiu min hadîd.:
Onlar için demirden kamçılar da vardır. (Hac,22/21)
mim yazdı:BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
Konu : Hacc Suresi
Ravi : Ali

HADİS-İ ŞERİF no:711

* ------ Kıyamet günü, Rahman`ın önüne, dava açmak üzere ilk diz çökecek olan benim. Kays İbnu Ubad der ki: "Onlar hakkında şu ayet indi: "İşte Rabbleri hakkında tartışmaya giren iki taraf; O`nu inkar edenlere ateşten elbiseler biçilmiştir. Başlarına da kaynar su dökülür de bununla karnındakiler ve derileri eritilir. Demir topuzlar da onlar içindir" (Hacc 19-21). Kays devamla der ki: "Onlar Bedir savaşında karşılıklı mübareze eden kimselerdir. Bir tarafta, Hz. Ali, Hz. Hamza ve Ubeyde İbnu`l-Haris (ra), karşı tarafta da Şeybe İbnu Rebi`a, Utbe İbnu Rebi`a ve el-Velid İbnu Utbe varlardır.
BİSMİLLAHİRRAHMÂNİRRAHÎM

ثُمَّ لْيَقْضُوا تَفَثَهُمْ وَلْيُوفُوا نُذُورَهُمْ وَلْيَطَّوَّفُوا بِالْبَيْتِ الْعَتِيقِ
Summelyakdu tefesehum velyufu nuzurahum velyettavvefu bil beytil atîk:
Sonra kirlerini gidersinler ve adaklarını yerine getirsinler ve Beyt-i Atik'i tavaf etsinler.(Hac,22/29)

***
ذَٰلِكَ وَمَنْ يُعَظِّمْ حُرُمَاتِ اللَّهِ فَهُوَ خَيْرٌ لَهُ عِنْدَ رَبِّهِ ۗ وَأُحِلَّتْ لَكُمُ الْأَنْعَامُ إِلَّا مَا يُتْلَىٰ عَلَيْكُمْ ۖ فَاجْتَنِبُوا الرِّجْسَ مِنَ الْأَوْثَانِ وَاجْتَنِبُوا قَوْلَ الزُّورِ
Zalike ve mey yuazzim hurumatillahi fe huve hayrul lehu inde rabbih, ve uhillet lekumul en'amu illa ma yutla aleykum fectenibur ricse minel evsani vectenibu kavlez zûr:
Emir böyledir ve her kim Allah'ın hürmetlerine tazîm ederse bu onun için Rabbinin indinde bir hayırdır ve sizin için en'am helâl kılınmıştır. Ancak size (hürmetleri) tilâvet olunanlar müstesna! Artık putlardan ibaret olan pislikten kaçının ve yalan lakırdıdan kaçının. (Hac,22/30)

***
حُنَفَاءَ لِلَّهِ غَيْرَ مُشْرِكِينَ بِهِ ۚ وَمَنْ يُشْرِكْ بِاللَّهِ فَكَأَنَّمَا خَرَّ مِنَ السَّمَاءِ فَتَخْطَفُهُ الطَّيْرُ أَوْ تَهْوِي بِهِ الرِّيحُ فِي مَكَانٍ سَحِيقٍ
Hunefae lillahi ğayra muşrikine bih, ve mey yuşrik billahi fe keennema harra mines semai fe tahtafuhut tayru ev tehvi bihir rihu fi mekanin sehîk:
Adil kimseler olduğunuz, Allah için şerik ittihaz etmemiş bulunduğunuz halde (o fenalıklardan kaçınınız) ve her kim Allah'a şerik koşarsa artık o sanki gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışmış veya onu rüzgâr uzak bir yere atıvermiş gibi bulunur. (Hac,22/31)

***
ذَٰلِكَ وَمَنْ يُعَظِّمْ شَعَائِرَ اللَّهِ فَإِنَّهَا مِنْ تَقْوَى الْقُلُوبِ
Zalike ve mey yuazzim şeairallahi fe inneha min takvel kulûb:
İşte bu, böyledir. Her kim Allah'ın şeârine tazîm ederse, artık şüphe yok ki o, kalplerin takvâsındandır. (Hac,22/32)

***
لَكُمْ فِيهَا مَنَافِعُ إِلَىٰ أَجَلٍ مُسَمًّى ثُمَّ مَحِلُّهَا إِلَى الْبَيْتِ
Lekum fiha menafiu ila ecelim musemmen summe mehilluha ilel beytil atîk:
Sizin için onlarda (kurbanlarda) bir muayyen müddete kadar menfaatler vardır. Sonra da onların varacakları yer, Beyt-i Atîk'e kadardır. (Hac,22/33)
mim yazdı:BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
Konu : Hacc Suresi
Ravi : İbnu'z-zübeyr

HADİS-İ ŞERİF no:712

* ------Resulullah (sav) buyurdular ki: "(Kabe`ye) Kur`an-ı Kerim`de, Beytu`l-Atik denmiş olması (Hacc 29, 33) ona hiç bir cebbarın galebe çalmamış olmasındandır."

BİSMİLLAHİRRAHMÂNİRRAHÎM

أُذِنَ لِلَّذِينَ يُقَاتَلُونَ بِأَنَّهُمْ ظُلِمُوا ۚ وَإِنَّ اللَّهَ عَلَىٰ نَصْرِهِمْ لَقَدِيرٌ
Uzine lillezine yukatelune bi ennehum zulimu, ve innellahe ala nasrihim le kadîr:
Kendilerine savaş açılan müslümanlara, zulme uğramaları sebebiyle cihad için izin verildi. Şüphe yok ki Allah’ın onlara yardım etmeğe gücü yeter. (Hac, 22/39)
mim yazdı:BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
Konu : Hacc Suresi
Ravi : İbnu Abbas

HADİS-İ ŞERİF no:713


* ------ Resulullah (sav) Mekke`den çıkarıldığı zaman Hz. Ebu Bekir (ra) şöyle söyledi: "Peygamberlerine eziyet ettiler, o da (dayanamayıp) oradan çıktı. Mutlaka helak olacaklar." Bunun üzerine şu ayet indi: "Haksızlığa uğratılarak kendilerine savaş açılan kimselerin karşı koyup savaşmasına izin verilmiştir. Allah onlara yardım etmeye elbette kadirdir" (Hacc 39). Hz. Ebu Bekir (ra) der ki: "Bu ayet üzerine anladım ki, (müşriklerle) savaş olacak."
Resim
MuHABBet MuHaMMeD le
MuHaMMeDî MuHABBet le..

İnşâ-ALLAH celle celâlihu!..
Resim
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Mesaj gönderen Gul »

Bismillahirramânirrahîm

حَتَّىٰ إِذَا اسْتَيْأَسَ الرُّسُلُ وَظَنُّوا أَنَّهُمْ قَدْ كُذِبُوا جَاءَهُمْ نَصْرُنَا فَنُجِّيَ مَنْ نَشَاءُ ۖ وَلَا يُرَدُّ بَأْسُنَا عَنِ الْقَوْمِ الْمُجْرِمِينَ
Hatta izestey'eser rusulu ve zannu ennehum kad kuzibu caehum nasruna fe nucciye men neşa', ve la yuraddu be'suna anil kavmil mucrimîn:
Nihayet peygamberler ümitlerini kesecek hâle gelip yalanlandıklarını düşündükleri sırada, onlara yardımımız geldi de, böylece dilediğimiz kimseler kurtuluşa erdirildi. Azabımız ise, suçlular topluluğundan geri çevrilemez. (Yûsuf,12/110)

mim yazdı:BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
Konu : Yusuf Suresi
Ravi : Urve tu'bnu Zübeyr

HADİS-İ ŞERİF no:663


* ------ Hz. Aişe (ra)`ye şu ayetten sordum: "Öyle ki, peygamberler ümidsizliğe düşüp, yalanlandıklarını sandıkları bir sırada onlara yardımımız gelmiştir." (Yusuf, 110). Bu ayette geçen bir kelime küzzibu şeklinde şeddeli mi okunmalı, küzibü şeklinde şeddesiz mi okumalı? dedim. Bana: "Onları kavimleri yalanladı" diye cevap verdi. Urve der ki: "Öyle ise, yemin olsun, onlar kesinlikle bildiler ki, kavimleri kendilerini tekzib etmiştir, (böyle okununca) "tekzib edildikleri zannına düştüler" diye bir mana verme ihtimali kalmaz" dedim. Hz. Aişe: "Ey Urvecik, öyledir. Peygamberler bu hususta kesin kanaate vardılar!" dedi. Ben tekrar: "Ama ayet belki de "küzibü" diye okunmalı" dedim. Cevaben: "Allah korusun, peygamberler, Rableri hakkında böyle bir zanna düşmezler"dedi. Ben tekrar: "Bu ayet nedir? (kimlerden bahsediyor?)" diye sordum. Cevaben: "Onlar peygamberlerin kendilerine tabi olan adamlarıdır, bu kimseler Rablerine inanmış, peygamberlerini de tasdik etmişlerdir. Ancak maruz kaldıkları bela uzamış, Allah`tan onlara gelecek yardım da gecikmiştir. O kadar ki, kavimlerinden kendilerini tekzib edenler sebebiyle peygamberler ümidlerini kestikleri ve artık etbalarının kendilerini tekzib ettiği zannına düştükleri bir anda Allah`ın yardımı onlara ulaşmıştır. (İşte ayet-i kerimede bu durumdaki peygamberler ve onların etbaları kastedilmektedir.)"

Bismillahirramânirrahîm

وَمَا يُؤْمِنُ أَكْثَرُهُمْ بِاللَّهِ إِلَّا وَهُمْ مُشْرِكُونَ
Ve ma yu'minu ekseruhum billahi illa ve hum muşrikûn:
Onların çoğu, Allah'a ortak koşmaksızın O'na inanmazlar.(Yûsuf, 12/106)

mim yazdı:BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
Konu : Yusuf Suresi
Ravi : İbnu Abbas

HADİS-İ ŞERİF no:664

* ------ Şu ayet hakkında: "Onların çoğu, ortak koşmadan Allah`a inanmazlar" (Yusuf, 106) şu açıklamayı yapmıştır: "Yani, "Onlara kendilerini kim yarattı, semavat ve arzı kim yarattı diye sorarsınız, "Allah" diye cevap verirler, işte bu onların imanıdır, ibadet etmeye gelince Allah`tan başkasına taparlar, bu da onların ortak koşmaları, şirkleridir." (Rezin`in ilavesidir. (Taberi 13,51))
Resim
MuHABBet MuHaMMeD le
MuHaMMeDî MuHABBet le..

İnşâ-ALLAH celle celâlihu!..
Resim
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Mesaj gönderen Gul »

Bismillahirrahmânirrahîm

لَهُمُ الْبُشْرَىٰ فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَفِي الْآخِرَةِ ۚ لَا تَبْدِيلَ لِكَلِمَاتِ اللَّهِ ۚ ذَٰلِكَ هُوَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ

Lehumul buşra fil hayatid dunya ve fil ahirah, la tebdile li kelimatillah, zalike huvel fevzul azîm:
Dünya hayatında da, ahirette de onlar için müjde vardır. Allah’ın sözlerinde hiçbir değişme yoktur. İşte bu büyük başarıdır.(Yûnus,10/64)
mim yazdı:BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
Konu : Yunus Suresi
Ravi : Ubade tu'bnu's-samit

HADİS-İ ŞERİF no:657


* ------ Resulullah (sav)`a Cenab-ı Hakk`ın şu ayeti hakkında sordum: "Dünya hayatında da, ahirette de müjde onlaradır..." (Yunus, 64). Şu cevabı verdi: "Burada kastedilen müjde salih rüyadır. Mü`min kul onu görür veya kendisine gösterilir."
Bismillahirrahmânirrahîm

وَجَاوَزْنَا بِبَنِي إِسْرَائِيلَ الْبَحْرَ فَأَتْبَعَهُمْ فِرْعَوْنُ وَجُنُودُهُ بَغْيًا وَعَدْوًا ۖ حَتَّىٰ إِذَا أَدْرَكَهُ الْغَرَقُ قَالَ آمَنْتُ أَنَّهُ لَا إِلَٰهَ إِلَّا الَّذِي آمَنَتْ بِهِ بَنُو إِسْرَائِيلَ وَأَنَا مِنَ الْمُسْلِمِينَ
Ve cavezna bi beni israilel bahra fe etbeahum fir'avnu ve cunuduhu bağyev ve adva, hatta iza edrakehul ğaraku kale amentu ennehu la ilahe illezi amenet bihi benu israile ve ene minel muslimîn.:
İsrailoğullarını denizden geçirdik. Firavun da, askerleriyle birlikte zulmetmek ve saldırmak üzere, derhal onları takibe koyuldu. Nihayet boğulmak üzere iken, “İsrailoğulları’nın iman ettiğinden başka hiçbir ilâh olmadığına inandım. Ben de müslümanlardanım” dedi.
(Yûnus,10/90)
mim yazdı:BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
Konu :Yunus Suresi
Ravi : İbnu Abbas

HADİS-İ ŞERİF no:658


* ------ Hz. Peygamber (sav) buyurdular ki: "Cenab-ı Hakk Firavun`u sudan boğduğu zaman: "Beni İsrail`in inandığındığından başka ilah olmadığına inandım" dedi. (Yunus, 90). Cebrail buyurdu ki: "Ey Muhammed! Sen beni denizin çamurundan alıp, (Allah`ın) rahmeti ona ulaşıverir korkusuyla ağzını tıkarken görseydin."
Resim
MuHABBet MuHaMMeD le
MuHaMMeDî MuHABBet le..

İnşâ-ALLAH celle celâlihu!..
Resim
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Mesaj gönderen Gul »

Bismillahirrahmânirrahîm
وَأَمَّا الْجِدَارُ فَكَانَ لِغُلَامَيْنِ يَتِيمَيْنِ فِي الْمَدِينَةِ وَكَانَ تَحْتَهُ كَنْزٌ لَهُمَا وَكَانَ أَبُوهُمَا صَالِحًا فَأَرَادَ رَبُّكَ أَنْ يَبْلُغَا أَشُدَّهُمَا وَيَسْتَخْرِجَا كَنْزَهُمَا رَحْمَةً مِنْ رَبِّكَ ۚ وَمَا فَعَلْتُهُ عَنْ أَمْرِي ۚ ذَٰلِكَ تَأْوِيلُ مَا لَمْ تَسْطِعْ عَلَيْهِ صَبْرًا

Ve emmel cidaru fe kane li ğulameyni yetimeyni fil medineti ve kane tahtehu kenzul lehuma ve kane ebuhuma saliha, fe erade rabbuke ey yebluğa eşuddehuma ve yestahrica kenzehuma rahmetem mir rabbik, ve ma fealtuhu an emri zalike te'vilu ma lem testi' aleyhi sabra:
Duvara gelince, şehirde iki yetim oğlanındı. Altında ise onlara ait bir hazine var idi. Babaları da sâlih bir kimse idi. Artık Rabbin diledi ki onlar sinn-i rüşte ersinler de hazinelerini çıkarıversinler. (Bu) Rabbinden bir rahmet olarak (böyle yapılmıştır). Ve onu kendi reyimle yapmış olmadım. İşte bu, üzerine sabra takat getiremediğin şeyin izahıdır. (Kehf,18/82)
mim yazdı:BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
Konu : Kehf Suresi
Ravi : Ebu'd-Derda

HADİS-İ ŞERİF no:696


* ------ Resulullah (sav) "duvarın altında onların bir hazinesi vardı" (Kehf, 82) ayetini açıkladı ve: "O hazine altın ve gümüştendi" buyurdu.
Resim
MuHABBet MuHaMMeD le
MuHaMMeDî MuHABBet le..

İnşâ-ALLAH celle celâlihu!..
Resim
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Mesaj gönderen Gul »

Bismillahirrahmânirrahîm

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اسْتَجِيبُوا لِلَّهِ وَلِلرَّسُولِ إِذَا دَعَاكُمْ لِمَا يُحْيِيكُمْ ۖ وَاعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ يَحُولُ بَيْنَ الْمَرْءِ وَقَلْبِهِ وَأَنَّهُ إِلَيْهِ تُحْشَرُونَ

Ya eyyuhellezine amenustecibu lillahi ve lir rasuli iza deakum lima yuhyikum va'lemu ennellahe yehulu beynel mer'i ve kalbihi ve ennehu ileyhi tuhşerûn:
Ey o bütün iyman edenler! Sizi kendinize hayat verecek şeylere da'vet ettiği zaman Resuliyle Allaha icabet edin ve bilin ki Allah hakıkaten kişi ile kalbinin arasını gerer, ve siz hakıkaten hep ona haşrolunacaksınız (Enfâl,8/24)

mim yazdı:BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
Konu : Fatiha Suresi
Ravi : Ebu Said İbnu`l-Mualla

HADİS-İ ŞERİF no: 437


* ------ Ben Mescid-i Nebevi`de namaz kılıyordum. Resulullah (sav) beni çağırdı. Fakat (namazda olduğum için) icabet edemedim. Sonra yanına gelerek: "Ey Allah`ın Resulü namaz kılıyordum (bu sebeple cevap veremedim diye özür beyan ettim). Bana: "Allahu Teala Kitabında: "Ey iman edenler, Allah ve Resulü sizi çağırdıkları zaman hemen icabet edin" buyurmuyor mu?" (Enfal, 24) dedi ve arkasından ilave etti: "Sen mescidden çıkmazdan önce, sana Kur`an-ı Kerim`in (sevabca) en büyük süresini öğreteyim mi?" dedi ve elimden tuttu. Mescidden çıkacağı sırada ben: "Sana en büyük sureyi öğreteceğim" dememiş miydiniz? dedim. Bana: "O sure Elhamdü lillahi Rabbi`l Alemin`dir (ki namazlarda tekrar tekrar okunan) yedi ayet (es-Seb`u`l-Mesani) ve bana verilen yüce Kur`an`dır" buyurdu.
Resim
MuHABBet MuHaMMeD le
MuHaMMeDî MuHABBet le..

İnşâ-ALLAH celle celâlihu!..
Resim
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Mesaj gönderen Gul »

Bismillahirrahmânirrahîm

أَلَا إِنَّهُمْ يَثْنُونَ صُدُورَهُمْ لِيَسْتَخْفُوا مِنْهُ ۚ أَلَا حِينَ يَسْتَغْشُونَ ثِيَابَهُمْ يَعْلَمُ مَا يُسِرُّونَ وَمَا يُعْلِنُونَ ۚ إِنَّهُ عَلِيمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ

E la innehum yesnune sudurahum li yestahfu minh, e la hîne yestağşune siyabehum ya'lemu ma yusirrune ve ma yu'linun, innehu alimum bi zatis sudûr.:
Bak amma onlar ondan gizlenmek için göğüslerini büküyorlar, evet amma onlar ondan örtülerine bürünürlerken o onların neyi gizlediklerini ve neyi açığa vurduklarını bilir çünkü o, bütün sinelerin künhünü bilir (Hûd,11/5)

Resim
MuHABBet MuHaMMeD le
MuHaMMeDî MuHABBet le..

İnşâ-ALLAH celle celâlihu!..
En son Gul tarafından 10 Mar 2010, 10:17 tarihinde düzenlendi, toplamda 1 kere düzenlendi.
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Mesaj gönderen kulihvani »

(Hud 11/5) Âyeti TEFsirinde Fahreddin Râzi Efendimiz ÖRTÜNÜP-GİZLEME ile ilgili şöyle ANlatır:

"Haberiniz olsun ki ondan (o peygamberden düşmanlıklarını) gizlemeleri için göğüslerini dürüp bükerler. Elbiseleriyle örtündükleri zaman da (hallerine) dikkat et. (Halbuki) ALLAH, onların gizleyeceklerini de, açığa vuracaklarını da biliyor. Çünkü O, kalblerdekini bilir"

(Hûd. 5). [19]

Daha Önceki Kısımla Münâsebet

Bil ki ALLAH Teâlâ önceki âyette, "Eğer bana ibâdet ve taattan yüz çevirirseniz, başınıza gelecek büyük bir günün azâbından korkarım" buyurup, bunun peşine, gizlice yüz çevirmenin de, açıkça yüz çevirme gibi olduğunu beyan buyurunca, "Haberiniz olsun ki onlar,(o kâfirler), ondan,(Hz. Peygamberden ve kavminden), hallerini gizlemek için göğüslerini dürüp bükerler (içlerinde ne olduğunu gizlemeye çalışırlar)..." buyurmuştur.

Bil ki ALLAH Teâlâ, o kâfirlerin şu iki hâlini nakletmiştir:

a) "Onlar, göğüslerini dürüp bükerler." Arapça'da birşeyi dürüp büktüğünde (sarıp sarmaladığında) dersin. Âyetteki bu ifâde ile ilgili iki açıklama yapılmıştır: [20]

Münâfıklar ALLAH'tan Hiçbir Şey Saklayamazlar

Birinci izah: Rivâyet olunduğuna göre bir grup müşrik,

"Biz, kapılarımızı kapayıp, perdelerimizi örtüp, elbiselerimize bürünüp, Muhammed'e karşı düşmanlığı göğüslerimizin içine dürüp büktüğümüzde, o bizi daha nasıl bilip tanıyacaktır?"

demişlerdi. Bu îzaha göre, âyetteki,

''Göğüslerini dürüp bükerler"

ifâdesi, münâfıklıktan bir kinâye olmuş olur. Buna göre sanki,

"onlar, ALLAH'tan saklayıp gizlemek için, açığa vurdukları şeyin (inancın, sözün, tavrın) zıddını kalblerinde saklarlar" denilmek istenmiştir. Daha sonra Cenâb-ı HAKK,

''Elbiseleriyle örtündükleri zaman da (hallerine) dikkat et!"

ifâdesiyle de, onların elbiseleriyle örtündüklerinde, Hz. Peygamber'den saklayıp gizledikleri şeye dikkat çekmiştir.

İkinci izah: Yine rivâyet edildiğine göre bir kısım kâfirler, Hz. Peygamber (s.a.s) kendilerine uğradığında, göğsünü büker, sırtını döner ve elbiselerine bürünürlerdi. Buna göre âyetteki ifâdenin takdiri şöyle olur:

"Onlar, Rasûlullah'ın sözünü, okuduğu Kur'ân'ı duymamak ve aralarında arzu ettikleri gibi O'nu tenkid etmek için, O'ndan hallerini saklamak gayesiyle, Hz. Peygamber'den yüz çeviriyorlardı."

Âyetteki e lâ edatı dikkat çekmek içindir. Binâenaleyh Cenâb-ı HAKK ilk önce, Hz. Peygamber'den hallerini saklamak için, ondan yüz çevirdiklerine dikkat çekmiş, sonra da onların bu gizlemeyi istedikleri vakte, yâni elbiselerine büründükleri zamâna dikkat çekmek için, e lâ fafzını tekrar etmiştir. Buna göre sanki şöyle denilmiştir:

"Dikkat et ki onlar, ALLAH'tan saklamak için, O'ndan yüz çeviriyorlar. Dikkat et ki onlar, elbiselerine büründüklerinde birşeyler saklıyorlar."

Daha sonra Cenâb-ı HAKK, onların bu saklayıp gizlemelerinde bir fayda olmadığını, "ALLAH onların gizleyeceklerini de, açığa vuracaklarını da biliyor" ifâdesiyle belirtmiştir.
Resim
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Mesaj gönderen Gul »

Euzubillahimineşşeytanirracim.

Bismillahirrahmânirrahîm

اقْرَأْ بِاسْمِ رَبِّكَ الَّذِي خَلَقَ
İkra' bismi rabbikellezi halak.

خَلَقَ الْإِنْسَانَ مِنْ عَلَقٍ
Halekal insane min 'alak.

اقْرَأْ وَرَبُّكَ الْأَكْرَمُ
İkra' ve rabbukel'ekram.

الَّذِي عَلَّمَ بِالْقَلَمِ
Ellezî 'alleme bilkalem.

عَلَّمَ الْإِنْسَانَ مَا لَمْ يَعْلَمْ
Allemel'insane ma lem ya'lem.


Oku ismiyle o rabbının ki yarattı
İnsanı bir alaktan yarattı
Oku, o keremine nihayet olmıyan rabbındır
Kalem ile öğreten de
O insana bilmediği şeyleri öğretti

(Alak,96/1-5)


***Mü’minlerin Annesi Âişe (r.a.) anlatır: “ Rasulullah (s.a.v)’e vahyin başlamasının ilki, uykuda salih( doğru) rüya şeklinde olmuştur, gördüğü rüya mutlaka sabahın aydınlığı gibi gerçekleşegelmiştir. Sonra kendisine yalnız başına bir köşeye çekilmek sevdirildi. Hira Mağarası’nda yalnız kalır, ailesine dönüpte azığını almaya gelinceye kadar burada belirli gecelerde ibadet eder, sonra hanımı Hatice’ye dönüp bu kadar bir süre için tekrar azığını alırdı. Sonunda Hira Mağarası’nda iken kendisine Hakikat geldi. Kendisine Melek geldi ve:”Oku”dedi.Rasulullah(s.a.v.):”Ben okuyamam..."
dedi. Rasulullah (s.a.v) şöyle anlatır: Bunun üzerine melek beni tutup gücüm, kuvvetim kesilinceye kadar sıktı, sonra salıverdi ve:”Oku”dedi.Ben de:”Ben okuyamam...”dedim.Bunun üzerine beni ikinci defa tutup gücüm,kuvvetim kesilinceye kadar sıktı, sonra salıverdi: “Oku” dedi. Ben de:” Ben okuyamam...”dedim. bunun üzerine beni üçüncü defa tutup sıktı, sonra salıverdi:”Oku, Yaratan Rabb’inin adıyla, insanı alakadan yarattı. Oku, Rabb’in en çok ikramda bulunandır...”dedi. ”Bunun akabinde Resulullah (s.a.v) kendisine gelen ayetlerle beraber(evine) döndü, yüreği çarpıyordu, hemen Hatice bintü Huveylid (r.a.)’ın yanına varıp: ”Beni örtün, beni örtün”dedi. Hemen kendisini örttüler, sonunda ürperti kendisinden gitti. Hatice’ye olup bitenleri bildirdi.:”Kendimden çok korktum”. dedi. Bunun üzerine Hatice “hayır asla , vallahi Allah seni asla mahçup etmez, çünkü sen akraba ile ilişkiyi kesmezsin, işini göremeyenlerin yükünü yüklenir, fakir fukarayı kazanır, misafir ağırlarsın, Hak yolunda karşılaşılan sıkıntılarda yardım edersin.” dedi.

Hatice, Hz. Peygamber (s.a.v)’i alıp amcasının oğlu Varaka b. Nevfel’e götürdü. Varaka, cahiliye döneminde Hıristiyan olmuş bir kimse idi, İbranice yazabiliyordu, Allah’ın yazmasını dilediği kadar İncil’den İbranice olarak bir kısım şeyler yazardı, gözü âmâ olmuş, yaşı ilerlemiş bir ihtiyardı.Hatice, kendisine :”Amca oğlu, yeğenini bir dinle “ dedi, Varaka:”Yeğenim ne görürüsün?” dedi. Rasulullah (s.a.v.) de gördüğünü anlattı. Varaka: “Bu Musa’ya inen sır sahibi Melek’tir, ah keşke yaşım genç olsaydı, ah keşke kavmin seni çıkardığında hayatta olsaydım.” dedi. Rasulullah (s.a.v.)
”Beni çıkaracaklar mı ?” dedi.O da: “Evet, senin getirdiğin gibi bir şey getiren kişi mutlaka düşmanlığa uğramıştır. Eğer senin peygamberlik günlerin bana ulaşırsa sana çok yardım ederim.” dedi.Çok geçmedi, Varaka vefat etti .Vahiy de bir müddet aralandı.”***
(Sahîh-i Buhârî, Kütüb-i Sitte Serisi:1, Hadis No:3)

Resim
MuHABBet MuHaMMeD le
MuHaMMeDî MuHABBet le..

İnşâ-ALLAH celle celâlihu!..
Resim
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Mesaj gönderen Gul »

Bismillahirrahmânirrahîm

يَا أَيُّهَا الْمُدَّثِّرُ
Ya eyyuhelmuddessir.

قُمْ فَأَنْذِرْ
Kum feenzir.

وَرَبَّكَ فَكَبِّرْ
Ve rabbeke fekebbir.

وَثِيَابَكَ فَطَهِّرْ
Ve siyabeke fetahhir.

وَالرُّجْزَ فَاهْجُرْ
Verrucze fehcur.

وَلَا تَمْنُنْ تَسْتَكْثِرُ
Ve la temnun testeksir.

وَلِرَبِّكَ فَاصْبِرْ
Ve lirabbike fasbir.


Ey bürünen (Müddessir)!
Kalk artık inzar et
Ve rabbını artık büyükle
Ve elbiseni artık temizle
Ve o pislikleri artık def' eyle
Hem çoksunarak menn etme
Ve rabbın için sabr eyle

(Müddessir,74/1-7)


***Cabir b. Abdullah el-Ensâri(r.a.), şöyle demiştir:”Hz. Peygamber (s.a.v.), vahyin bir süre aralanmasını anlatırken konuşmasında şöyle buyurmuştu:”Bir defasında ben yürürken birden gökyüzünden bir ses duydum, hemen başımı kaldırdım, bir de ne göreyim, bana Hira’da gelen melek...gök ve yer arasında bir kürsüde oturmaktadır. Ondan ürperip korktum, hemen eve döndüm:”Beni örtün,Beni örtün.” dedim, akabinden Allah: “Ey bürünüp sarınan! Kalk ve uyar! Rabb’ini de yücelt! Elbiseni temizle! Azaba götüreceklerden uzak dur!”(Müdessir : 1-5)ayetini indirdi, ardından vahiy peş peşe gelip çoğaldı.***
(Sahîh-i Buhârî, Kütüb-i Sitte Serisi:1, Hadis No:4)

Resim
MuHABBet MuHaMMeD le
MuHaMMeDî MuHABBet le..

İnşâ-ALLAH celle celâlihu!..
Resim
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Mesaj gönderen Gul »

بِسْمِ اللهِ الرَّحْمنِ الرَّحِيمِِ
Bismillahirrahmânirrahîm.

وَالْعَصْرِ
Vel asr:
Asr'a kasem olsun ki,

إِنَّ الْإِنْسَانَ لَفِي خُسْرٍ
İnnel insane le fi husr:
Şüphe yok insan, elbette bir ziyandadır.

إِلَّا الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ وَتَوَاصَوْا بِالْحَقِّ وَتَوَاصَوْا بِالصَّبْرِ
İllellezıne amenu ve amilus salihati ve tevasav bil hakkı ve tevasav bis sabr:
Ancak o kimseler ki imân ettiler, ve sâlih sâlih amellerde bulundular ve birbirlerine hakkı tavsiyede ve sabrı tavsiyede bulundular, onlar müstesna.

(Asr,103/1-3)

Bir Kudsî Hadîs-i Şerif'te Cenâb-ı Allah şöyle buyurmuştur: "Âdem oğlu dehre söverek beni ezalandırır, hâlbuki ben dehr(in yaradanıy)ım. Her emir (iş) benim elimdedir. Geceyi gündüzü ben idare ederim." (Buhârî, Tefsiru Süre 45/1; Tevhid, 35; Edeb,101; Müslim, Elfâz,1,2, 5, 6; Ebû Dâvûd, Edeb,169).

Peygamberimiz (s.a.v) de Hadîslerinde, "Sakın sizden biriniz 'Vay dehrin musibetine', demesin (böyle sövmesin)! Çünkü dehr ancak Allah'tır." ve "Dehre sövmeyin!. Çünkü dehr ancak Allah'tır." buyurmuştur. (Buhârî, Edeb, 101; Müslim, Elfâz, 4; Muvatta'. Kelâm, 3).

Bu Hadîslerdeki "Dehr Allah'tır." ibaresinin mânâsı şudur: Zamanı ezelî ve ebedî kabul edip her şeyin dehr (zaman) tarafından (kendiliğinden) meydana getirildiğine inanan ve bu yüzden Dehriyye ismini alan, başta cahiliyye Arapları ve onların izinde giden diğer dehrîler (materyalistler) herhangi bir musîbete mârûz kalınca dehre söverler. Halbuki dehri ve her şeyi yaratan Allah'tır. Bu sövme, neticede Allah'a varmaktadır ve bundan dolayı dehre (zamana) sövmek yasak edilmiştir. (Ahmed Davudoğlu, Sahih-i Müslim Tercemesi ve Şerhi, İstanbul 1978, IX, 706-707; Tecrid-i Sarih Tercümesi, XII, 160).

Dehr; İki şeye (eşya) münasebetinden iki olayın münasebetini AKLın hissedip algılayış değer yargısıdır. Bu ise sonsuzdur tanımlanmaz kavranamaz ihata edilip yutulup tutulamaz OL-uştur. Bir AN da OL-AN geçmiş gelecek ve şimdilik TÜMülüdür. ASR ise Dehrin aklın sınırına giren kadarıdır.. (Latif Yıldız)
Resim
MuHABBet MuHaMMeD le
MuHaMMeDî MuHABBet le..

İnşâ-ALLAH celle celâlihu!..
Resim
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Mesaj gönderen Gul »

Bismillahirrahmânirrahîm

قَالَ رَبِّ اغْفِرْ لِي وَهَبْ لِي مُلْكاً لَّا يَنبَغِي لِأَحَدٍ مِّنْ بَعْدِي إِنَّكَ أَنتَ الْوَهَّابُ

Kâle rabbigfir lî veheb lî mulken lâ yenbagî li ehadin min ba’dî, inneke entel vehhâb:Ya rab! bana mağrifet buyur ve bana öyle bir mülk bağışla ki ardımdan kimseye yaraşmasın, şübhesiz sensin bütün dilekleri veren vehhab sen, dedi(Sâd, 38/35)

Ebu Hureyre (r.a.)’dan. Hz. Peygamber (s.a.v.): “Dün gece cinlerden bir ifrit namazımı kesmek için ansızın karşıma çıktı. Ama Allah hemen ona karşı bana güç verdi. Ben de onu mescidin direklerinden bir direğe bağlayıp sabaha çıktığınızda hepinizin onu seyretmesini istedim ancak kardeşim Süleyman’ın “Rabb’im beni bağışla ve bana, benden sonra hiç kimseye nasip olmayan hükümranlık ver.”(Sâd:35)sözünü hatırladım (bırakıverdim)” buyurmuştur


(Kütüb-i Sitte Serisi:1, Hadis no: 290, Sahih-i Buhari)
Resim
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Mesaj gönderen Gul »

Bismillahirrahmânirrahîm

مَا قَطَعْتُمْ مِنْ لِينَةٍ أَوْ تَرَكْتُمُوهَا قَائِمَةً عَلَىٰ أُصُولِهَا فَبِإِذْنِ اللَّهِ وَلِيُخْزِيَ الْفَاسِقِينَ

Mâ kata’tum min lînetin ev terektumûhâ kâimeten alâ usûlihâ fe bi iznillâhi ve li yuhziyel fâsikîn(fâsikîne):Herhangi bir hurma ağacı kesdiniz veya kökleri üzerinde dikili bırakdınızsa hep Allah'ın izniyle ve o fâsıkları perişan edeceği içindir. (Haşr,59/5)



Abdullah b. Ömer (r.a.): "Rasûlüllah (sav) Nadiroğullarının "el-Buveyra" daki hurmalıklarını kesip yaktı. Bunun üzerine: "Kesmiş olduğunuz veya kökleri üzerinde bıraktığınız tüm ağaçlar Allah'ın izni iledir..." (Haşr:5) ayeti indi." demiştir.

(Kütüb-i Sitte Serisi:1, Hadis no: 1611, Sahih-i Buhari)
Resim
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Mesaj gönderen Gul »

بِسْمِ اللهِ الرَّحْمنِ الرَّحِيمِِ
Bismillahirrahmânirrahîm.

وَمَا قَدَرُوا اللَّهَ حَقَّ قَدْرِهِ وَالْأَرْضُ جَمِيعًا قَبْضَتُهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ وَالسَّماوَاتُ مَطْوِيَّاتٌ بِيَمِينِهِ سُبْحَانَهُ وَتَعَالَى عَمَّا يُشْرِكُونَ


Ve mâ kaderûllâhe hakka kadrihî vel ardu cemîan kabdatuhu yevmel kıyâmeti ves semâvâtu matviyyâtun bi yemînih(yemînihi), subhânehu ve te'âlâ ammâ yuşrikûn(yuşrikûne):Ve (müşrikler) Allah'ı hakk-ı azâmeti veçhile takdir edemediler. Ve kıyamet günü yeryüzü toptan O'nun bir kabzasındadır. Gökler de O'nun sağ eliyle dürülmüşlerdir. O şerik koştukları şeylerden münezzehtir ve mütealîdir.( Zümer, 39/67)


Ebû Hureyre (r.a.)'dan. Rasûlüllah (sav)'i şöyle buyururken işittim.: "Allah yeryüzünü eline alır, gökleri de sağ eliyle dürüp büker sonra: "Hakimiyet sahibi olan Benim! Hani, yeryüzündeki (sözde) hakimiyet sahibi olanlar nerede" buyurur."
(Kütüb-i Sitte Serisi:1, Hadis no: 1769, Sahih-i Buhari)

Ebû Hureyre (r.a.)'dan: "Hz Peygamber (sav): " Güneş ve Ay kıyamet günü katlanıp dürülürler." buyurmuştur.
(Kütüb-i Sitte Serisi:1, Hadis no: 1353, Sahih-i Buhari)
Resim
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Re: Peygamberimiz (sav)'in Kur'ân-ı Kerim Tefsiri

Mesaj gönderen Gul »

بِسْمِ اللهِ الرَّحْمنِ الرَّحِيمِِ
Bismillahirrahmânirrahîm.


فَلَمَّا رَأَوْهُ عَارِضًا مُّسْتَقْبِلَ أَوْدِيَتِهِمْ قَالُوا هَذَا عَارِضٌ مُّمْطِرُنَا بَلْ هُوَ مَا اسْتَعْجَلْتُم بِهِ رِيحٌ فِيهَا عَذَابٌ أَلِيمٌ

Resim---Fe lemmâ reevhu âridan mustakbile evdiyetihim kâlû hâzâ âridun mumtırunâ, bel huve mesta’celtum bih(bihî), rîhun fîhâ azâbun elîm(elîmun):Derken vaktâ ki onu vadîlerine karşı gelen bir bulut halinde gördüler, bu, dediler: bir ârız (ufukta beliren bir bulut) bize yağmur yağdıracak, hayır, o sizin acele istediğiniz şey: bir rüzgâr ki onda çok acıklı bir azâb var(Ahkâf; 46/24)


يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اذْكُرُوا نِعْمَةَ اللَّهِ عَلَيْكُمْ إِذْ جَاءتْكُمْ جُنُودٌ فَأَرْسَلْنَا عَلَيْهِمْ رِيحًا وَجُنُودًا لَّمْ تَرَوْهَا وَكَانَ اللَّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَصِيرًا
Resim---Yâ eyyuhellezîne âmenûzkurû ni’metallâhi aleykum iz câetkum cunûdun fe erselnâ aleyhim rîhan ve cunûden lem terevhâ, ve kânallâhu bimâ ta’melûne basîrâ(basîren):Ey iman edenler! Allah’ın size olan nimetini hatırlayın. Hani (düşman) ordular üzerinize gelmişti de biz onların üzerine bir rüzgâr ve göremediğiniz ordular göndermiştik. Allah, yaptıklarınızı hakkıyla görmektedir.(Ahzâb; 33/9)


وَأَمَّا عَادٌ فَأُهْلِكُوا بِرِيحٍ صَرْصَرٍ عَاتِيَةٍ
Resim---Ve emmâ âdun fe uhlikû bi rîhın sarsarin âtiyeh(âtîyetin):Âd kavmi ise, uğultulu, kasıp kavuran bir fırtına ile mahvedildiler. (Hâkka;69/6)


سَخَّرَهَا عَلَيْهِمْ سَبْعَ لَيَالٍ وَثَمَانِيَةَ أَيَّامٍ حُسُومًا فَتَرَى الْقَوْمَ فِيهَا صَرْعَى كَأَنَّهُمْ أَعْجَازُ نَخْلٍ خَاوِيَةٍ
Resim---Sehharehâ aleyhim seb’a leyâlin ve semâniyete eyyâmin husûmen fe terel kavme fîhâ sar’â ke ennehum a’câzu nahlin hâviyeh(hâviyetin):Allah onların kökünü kesmek üzere, üzerlerine o rüzgarı yedi gece sekiz gün, estirdi. Halkın, kökünden çıkarılmış hurma kütükleri gibi yere yıkıldıklarını görürsün. (Hâkka;69/7)


ٍفَهَلْ تَرَى لَهُم مِّن بَاقِيَةٍ
Resim---Fe hel terâ lehum min bâkıyeh(bâkıyetin):Şimdi onlardan geri kalan bir şey görüyor musun? (Hâkka;69/8)


وَجَاء فِرْعَوْنُ وَمَن قَبْلَهُ وَالْمُؤْتَفِكَاتُ بِالْخَاطِئَةِ
Resim---Ve câe fir’avnu ve men kablehu vel mu’tefikâtu bil hâtıeh(hâtıeti):Firavun, ondan öncekiler ve yerle bir olan şehirler (halkı olan Lût kavmi) hep o suçu işlediler. (Hâkka;69/9)



Resim---Hz. Âişe (ra): " Hz. Peygamber (sav), gökyüzünde yağmur ihtimali olan bir bulut gördüğünde gider gelir, girer çıkar, yüzünün rengi değişirdi. Yağmur yağdığında ise bu tedirginliği kendisinden giderilirdi." demiştir. Hz. Âişe (ra) bu durumunu kendisine bildirmiş O da: " Ne bileyim, bu: "Onlar o azabı vadilerine doğru gelen bir bulut halinde gördüklerinde: " Bu, bize yağmur getiren buluttur" dediler. Hayır, bu gelmesini istediğiniz, içerisinde elim bir azab bulunan rüzgardır." (Ahkâf: 24) ayetinde helâk olan kavmin söylediği gibi bir şey olabilir." buyurmuştur.
(Kütüb-i Sitte Serisi:1, Hadis no: 1354, Sahih-i Buhari)


Resim---Hz Peygamber (sav)'in hanımı Hz. Âişe (ra): " Rasûlullah (sav)'i, küçük dilini göreceğim derecede gülerken görmedim. Kendisi sadece tebessüm ederdi. Yağmur yüklü bulut ve ya rüzgar gördüğünde yüzünde (isteksizlik) sezilirdi." demiştir. Kendisi: "Ey Allah'ın Rasûlu, insanlar yağmur yüklü bulut gördüklerinde, içerisinde yağmur olması ümidiyle sevinirler. Halbuki seni, bulutu gördüğünde yüzünde isteksizlik sezilir görüyorum? demiş. O da: "Ey Âişe, onun içerisinde bir azabın, rüzgarla helâk olan toplumun azabının olmasından kim beni emin kılar? O toplum, azabı gördüğünde: "Bu, bize yağmur getiren buluttur" demişlerdi." buyurmuştur.
(Kütüb-i Sitte Serisi:1, Hadis no: 1774, Sahih-i Buhari)


Resim---Enes (ra): " Şiddetli rüzgar estiği zaman bunun etkisi Hz. Peygamber (sav)'in yüzünden belli olurdu." demiştir.


Rüzgar, Allahu Teala'nın zalimleri cezalandırdığı bir silahtır. Bu nedenle Efendimiz (sav) böyle bir silahın zuhurunda ümmetine bir azab gelir endişesiyle korkardı. Kendisinin bu durumlarda çeşitli dualar yaptığı sahih hadislerde bildirilmiştir. Bunlardan bir tanesi de şöyledir: " Allahümme innî ese'lüke hayraha ve hayra ma fîha ve hayra mâ ursilet bihî ve eûzubike min şerriha ve şerri mâfîha ve şerri ma ursilet bihî (=Allah'ım, Sen'den rüzgarın ve rüzgarda bulunanların ve rüzgarla birlikte gönderilenlerin hayırlısını isterim. Rüzgarın şerrinden rüzgarda bulunan şeylerin ve rüzgarla gönderilenlerin kötülüklerinden Sana sığınırım.)" (Müslim, İstiskâ:15)
(Kütüb-i Sitte Serisi:1, Hadis no: 556, Sahih-i Buhari)


Resim---İbni Abbâs (ra)'dan. Hz Peygamber (sav): "Saba (gündoğusu) rüzgarı ile muzaffer oldum. Âd Kavmi de günbatısı rüzgarıyla yok oldu." buyurmuştur.

(Gündoğusu rüzgarı, Hendek Savaş'ında şiddetli eserek Kureyşliler'in tüm erzak ve mühimmatını telef etmiş bu nedenle Medine kuşatmasına son vermişlerdir. "Size birtakım ordular geldiğinde onların üzerine şiddetli rüzgar ve sizin görmediğiniz ordular gönderdik" (Ahzâb:9) ayeti ile bildirilen rüzgar da budur.

Günbatısı ise "ÂD'a gelince, onlar da uğultulu azgın bir fırtına ile yok edildi. Allah onu yedi gece, sekiz gün peş peşe üzerlerine gönderdi."(Hakka:6-9) ayetinde bildirildiği gibi Hûd Peygamber'e yardım için gönderilip Âd kavmini helâk etmiştir.)
(Kütüb-i Sitte Serisi:1, Hadis no: 557, Sahih-i Buhari)
Resim
Cevapla

“Kur'an-ı Kerim” sayfasına dön