YETER ARTIK, YETER!

İbret almasını bilenler için
Cevapla
Kullanıcı avatarı
aNKa
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2797
Kayıt: 02 Eyl 2007, 02:00

YETER ARTIK, YETER!

Mesaj gönderen aNKa »

YETER ARTIK, YETER
Bunca senedir gönlünce keyfince yaşadın.
Gününü gün ettin ve şimdi eli boş olarak, ömür sermayesi tükenmiş bir vaziyette ve hayatın yansını harcamış ve geçirmiş bir durumdasın.
Fakat hâlâ gönül eğlencesindesin.
Yeter artık.

Defalarca, Yüce Âlemden "Kulum" iltifat ve hitabıyla çağrıldın.
Senin bu türlü bir iltifata karşı iki büklüm olmuş vücudun ve ruhunla nefsin hoşuna giden şeylerden istiğna ederek, tozu toprağı göze sürme diye çekeceğine sunardın ve bataklığa saplananlar gibi; lehviyyâta daldın ve hâlâ da balıklamasına dalmaya devam ediyorsun.
Boğulup kalmana çok az kaldı.
Yeter artik.

Sana cadde-i kübrâ gösterildi.
En doğru yola iletildin.
O yolun erkânını öğretenlerle hayâlen sohbete kaç defa, ama kaç defa mazhar kılındın.
Öyle ki, bazen kendinden geçiyordun.
Bir başka âlemle dudak dudağa, göz göze geldiğin, ses tonundan da yüz çizgilerinden de belliydi.
O âlemle temasa geçince hâlin başka oluyordu.
Ciddî bir tevazu ve mahviyyet içinde kendinden geçiyordun.
Bazen o kadar ileri gidiyordun ki, o sohbetin verdiği lezzeti dilini çıkarıp dudaklarını yalamakla ifâde ediyordun.
Fakat ne oldu ise bir seneden beri oldu.
Kimin nazarı veya bedduası isabet etti, bilmem.
Hayır hayır.
Ne nazar, ne de beddua isabeti...
Belki en büyük düşmanın olan nefsine ve şeytanına tavız vermen, seni bu hâle getirdi.
Öyle ki, artık o sohbetten mahrumsun.
O âlemle temasa geçemiyorsun.
Ah keşke bununla kalsaydın.
Senin hem dünyanı, hem de ukbânı berbat eden ve edecek olan şeytanî âlemin içine girdin.
Şâyet henüz girdiğin bu kötü âlemden en yakın bir zamanda yıldırım süratiyla gerisin geriye çıkmayıp takva kalesine girmezsen; bu kötü âlemin uğursuz kapıları senin üzerine kapanıp mıhlanacak ve sen bir daha oradan çıkamayacaksın.
Dön geriye, çabucak çık oradan; inad edip durma.
Yeter artık.

Ya bu hâle ne diyeceksin?
Bu neyin nesidir?!
Hayâline gelir mi idi hiç, yirmi sene sonra perhizini bozacağın?
Hani gözünün üstünde hiç mi hiç kaşın yoktu?
Hani küçüklüğünde karşı cinsin, onlardan kaçınıyorsun diye seni kınamıştı.
Hani senelerce bir def acık olsun bakmadın da karşıdakini nerede ise sinirinden çatlatacaktın.
Hani bakmaz ve konuşmaz diye tanınıyordun.
Ve hani haram yemez-içmez, fuzulî gezmez, mâlâyâni konuşmaz diye ün salmıştın.
Şimdi ise bak elin yazmaya bile varmıyor.
Amma akşama defterin dürülecek ve yarın da hesabın görülecek, merak etme.
Ama şimdi ise fırsat kolluyorsun eğlence yerlerine gitmeye, kadınların seslerini duymaya, vücut hatlarını görmeye, haramı tatmaya, haramı yemeye ve haramla doymaya...
Hayâlen onlarsız yasayamaz oldun.
Ve nerede ise hakkında kader kitabının sebkat edip eşkiyaların defterine kaydolmanla karşı karşıyasın.
Gel vazgeç böyle nefsânî, şeytanî ve hayalî vesveselerden.
Vazgeç; hem "ne zamana kadar zâilât-ı fâniyeye ihtimam ve bâkiyât-ı dâimeden tegâfül edeceksin",
Yeter artık.

Hâlâ vicdanın tefessüh etmemiş olacak ki, ettiğin haltların akabinde mahzun oluyor ve için için kan ağlıyorsun.
Biliyorum belki de günaha girmektense ölümü tercih ediyorsun.
"Rabbim, günaha gireceksem beni öldür daha iyi diyorsun ve her günahın arkasında, sende binlerce nedamet ofları ve yüzünde pişmanlık çizgileri beliriyor.
Amma buna rağmen yine kötü âdetlerine devam ediyorsun.
Yarın bu pişmanlığı da yitirir ve kendini haklı görmeye ve mazeret uydurmaya başlarsın.
Ne yapıyorsun ben-î âdem, vazgeç bu sevdadan!
Yeter artık!

Mubah şeylerle yetinmelerini, haram şeylerden kaçınmalarını şimdiye kadar binlerce insana, hem de çırpınarak duyurmaya çalıştın.
Fakat bu anlattıkların nerede!
Sen nerede!
"Eynesserâ minessüreyya."
Senin gibilerinin dudaklarının ateşten makaslarla kesileceğini daha bu sabah sen söylüyordun.
Şimdi ise bu vaziyetin nedir?
Nasıl dayanacaksın bu ateşe?
Ve nasıl dayanacaksın seni dinleyen ve tanıyanların nefret ve lanetlerine?
Ne olursun gel aklını başına al!
Şu anlattıklarını tatbik et veya yapabildiklerini anlat.
Ve illâ yeter artık; Allah'dan utan da, bari dilini kes!
Yahu her şey bir tarafa.
Değersiz bir iyilikte bulunduğun kimsenin sana karşı yaptığı en küçük saygısızlığını unutamıyor ve afvedemiyorsun.
Ya seni yoktan yaratan, sana ruh veren, seni îmân ve İslâm şerefiyle aziz kılan, sana yüce dostları sevdiren, ruhunu ve bedenini en güzel cihazlarla donatan, hem de verdiklerinin birisinin bile olmayışında, yüzlerce noksanlık ve binlerce zarar meydana gelecek olan şu güzel sureti ve sîreti sana veren Yüce Yaratıcı'ya karşı kulluğunu her halükârda ve en ağır şartlar altında bile göstermen lazım gelirken; farzlarını ihmal ve haramlarını irtikab ediyorsun.
Yüce Mevlâ'ya karşı böylesine bir saygısızlık ayıp değil de nedir?
Ne olursun, aklını başına al da, öyle düşün, inhiraflarda bocalayıp istikâmetten kaçtığın yeter artık!

Ümid ederim; bu senin için bir ders olur.
Zaten tutunacağın ve bel bağlayacağın hiçbir amelin kalmadı.
Ya yoktu veya olanı sen silip süpürdün ve neticede iflas ettin.
Artık dakikaların aleyhinde işliyor.
Gel, Ramazan-ı Şerifin şu son gecelerini özellikle Kadir gecesini fırsat bilerek ve feyzinden istifâde ederek kendine gelip bir silkiniver.
Kendini Yüce Rahman'ın rahmet deryasına atıver.
Hem de oradan çıkmamacasına.
Orada Rahmetenlil âlemin olan Şerefli Elçi'yi (s.a.v.) ve yüce dostları bulacaksın.
Onlardan birisinin eteğine tutunuver.
Merak etme, mutlaka sâhil-i selâmete çıkar ve kurtulursun; hem de tertemiz olarak.
Belki de hiçbir şey olmamış gibi.
Haydi gel; bu kadar direttiğin yeter artık!
Dön Yüce Allah'a
Dal rahmet deryasına
Tutun O yüce sultana
Ulaş kalbî itminana
Ve er; ebedî rıdvâna...
Ve artık, YETER BUNLAR SANA.

-Alıntı-
En son aNKa tarafından 12 Şub 2008, 23:48 tarihinde düzenlendi, toplamda 1 kere düzenlendi.
Resim
Kullanıcı avatarı
aNKa
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2797
Kayıt: 02 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen aNKa »

Ey nefsim!
Sen önce kendi acıklı hâline bak!
Her türlü söz, hareket ve davranışlarını dâima âyet ve hadislerin imbiklerinden geçir.
En büyük meşgalen kendi kusurlarını azaltmak olsun.
Başkalarının ayıp, hata ve kusurlarına bakma.
Sen Önce kendi kusurlarını gör.
Aksi taktirde kendini unutursun da, kusur ve noksanlarını göremez ve onları telâfi edemezsin.
Neticede dâima noksan olur ve devamlı kusurlu kalırsın ve âleme de mudhike ve mazkara olursun.
Bir defa şunu kat'iyyetle bilmelisin ki, senin başkalarında gördüğün kusur ve noksanlar ekseriyet itibariyle sende vardırlar.
Çünkü, o kusurlar sende olmasaydı onları arkadaşlarında göremezdin, görsen de onları iyiye yorumlardın.
Bunun sırrı şudur ki, kişi etrafına gözlüğünün rengiyle bakar.
Yani kendisi nasılsa, fikri, zihni ve hayali ne ile meşgul ise, etrafını öyle görür.
Nitekim kibirli ve gururlu olan kimse çevresini kibirli ve gururlu, mütevazî olan kimse de çevresini mütevazî olarak görür.
Cimri olan çevresini cimri ve tembel olan çevresini tembel olarak görür.
Cömert olan çevresini cömert, çalışkan olan da çevresini çalışkan olarak görür ve Öyle kabul eder.
Resim
Kullanıcı avatarı
Sufican
Aktif Üye
Aktif Üye
Mesajlar: 163
Kayıt: 14 Şub 2007, 02:00

Mesaj gönderen Sufican »

Allah razı olsun hocam bu güzel yazın için yine döktürmüşün...paylaşımlarının devamını bekleriz,Allaha emanetsin
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Mesaj gönderen Hakan »

Hayy Allah razı olsun. Nefsimizin heva ve hevesinden, aklımızın celdiricilerinden ve iç alemdeki hesaplaşmalardan Allah cc ya sığınıyoruz. Rahman ve Rahim olan Allah cc en iyisini bilir. Bizi de af etmesi dileğiyle her duamızda niyazde bulunuyoruz. Tüm Dosd Muhammedilerle birlikte...
Kullanıcı avatarı
aNKa
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2797
Kayıt: 02 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen aNKa »

Allah (C.C.) cümlemizden razı olsun değerli gönül dosdlarım.
Muhabbetle...
Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Mesaj gönderen Hakan »

Amin Üstadım AMİN!
Resim
Cevapla

“►İbretlikler◄” sayfasına dön