O da "BİZ"den!..

Cevapla
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5154
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

O da "BİZ"den!..

Mesaj gönderen Gul »

Resim



O da “BİZ” den!..

Halim KÖK

Sıkılır bazen insanlar hayatın tekdüzeliğinden,
Sabah işe git akşam gel!..
Sürekli tekrarlar…
Bu tekrarlar esnasında terkedilmiş eski bir sinema binasının kaldırımında yatan birini görürdüm.
Onu her gördüğümde duygularım gelgit yaşayan sulara dönerdi.

Yaz kış orada…
Sırtında eski püskü paçavralar…
Kaldırımın renginden ayırt edilemeyen bir sünger parçası ve battaniye veya bir çul…
O zaman hayatımın tekdüzeliğinden boğulacak gibi olan ben şükrü hatırlardım.
Kendi halime şükrederken buna neden olan insan için bir şey yapamamanın sıkıntısını yaşardım…
İşyerine varıp ta yediğim iki poğaça ve iki bardak çay zıkkım olurdu…
Suçlu suçlu hissederdim kendimi…

Sabahmış akşammış ne fark ederdi…
Gözlerini ayaklarının ucuna dikerdi…
Ne gidebileceği bir yer ne de acele…
Ölümü bekler gibi öylece beklerdi…

Akşam eve dönerken durakta beklerken yolun tam karşısında onu yine aynı yerde öylece oturuyor veya yatıyor görürdüm.
Bir an önce otobüs gelsin de evime gideyim ayaklarımı uzatayım diye düşünürken utanırdım.

O dönemlerde bir şey dilemiştim…
Olursa eğer şu kadar sadaka vereceğim bu adama diye…
Zaman geçti…
Ben işyerimi değiştirdim…
Yeni işim daha hareketliydi…
Sıkılmıyordum…
Sık sık bir yerlere gidiyordum işim gereği.
Üzerimden bir ağırlık kalkmış gibiydi…
Ya işimin gereği ya da onu görmüyor oluşumdan…
Bir Cuma günüydü…
Aklıma geldi bir vesileyle…
Vaat ettiğim sadaka da aklıma geldi…
O gün durumum da müsaitti…
Ama ne yapsam da gidip onu bulsaydım…
Çünkü yeni işyerim
Eskisinden oldukça uzakta ve ters taraftaydı…

Allah beni sınar gibi…
Dışarıda başka bir yöne doğru giderken işverenim beni aradı…
Acilen halletmem gereken bir iş varmış…
Diğer iş bekleyebilirmiş…
Nasıl sevindim…
Çünkü halletmem gereken iş için tam istediğim yere gitmem gerekiyordu.
Yol boyunca ağladım…

Vardım yanına…
Yine uzanmıştı… Uyuyordu…
Öğlenin bir vakti o sıcakta…
Güneş altında pislikler içinde…
Yanına parayı bırakıp gitsem fark etmez…
Bulamazdı… Eline uzatayım istedim.
Hafifçe kıpırdattım ki beni fark etsin…

Allahım…
Korku ve çaresizlik bir yüzde bu kadar mı yansır…
Daldığı uykudan öyle bir sıçradı ki şaşkınlık, korku…
Yüzündekileri okumak insanı vuruyor kurşun yemiş gibi.

Çok kötü oldum… Pişman oldum uyandırdığıma…
Alelacele parayı uzattım… Uzaklaştım…

Bu sefer ağlamam hiç durmaz oldu…
Ne kendimi ne gözlerimi tutamaz oldum…
Yol ortasında insanlar bana bakıyor…
Aldırmıyorum… Ağlıyorum…
İçimde kopan fırtınaları söze dökmemin imkânı yok…
Bir Allah bilir bir de ben…

Korku çaresizlik…
En çok yetimlerin, kimsesizlerin yüzünde en saf haliyle görülüyor…
Sabah sabah Zahid Can kardeşimizin;
“SEN HİÇ YETİM OLDUN MU?” Başlıklı yazı-şiirini okuyunca aklıma geldi…
Yine ağladım!
Bizler belki arada böyle hatırladıkça ağlıyoruz ama bir de bütün ömrü ağlamakla geçenler var…
Gördüğümüz ve göremediğimiz…

Ayrı da olsak mekânsal olarak, bizleri ayırmayan tam tersine BİR BÜTÜN’ün parçası eden bir yanımız var…
Bu yanımıza sahip çıktıkça insanlığımıza, BİZ’liğimize sahip çıkmış oluruz diye düşünüyorum…



O da “BİZ” den!.. (Puan: 1)
Gönderen: Gariban Tarih: 17.04.2008 Saat: 16:18
(Kullanıcı Bilgisi | Mesaj Gönder)

Sevgili Kardeşim Halim,
Duygu yüklü bir yazıyla güne başlamanın hüznü içerisinde, BİZ'liğin bütünlüğünü BİZ'e hatırlattığın için teşekkür ederim. Ne mutlu dışarıda kendinden bir parçayı bula bilenlere. Lakin herkes o parçayı kendine gore yorumluyor. Senin gönlün güzel olduğundan dışarıda gördüklerinin akside sende böyle oluyor ve fiillerinede bu şekil yansıyor.

Şimdik bunun tersi yansıyanlardan bir örnek verelim.

Lise yıllarıma gidiyoruz. 80'lerin gençliği, Türkiye'yi bir yabancı müzik ve film furyası vurmuş, bütün gençler etkisinde. Sokaklarda çeteler türemiş, köşe başlarında okul önlerinde gelen geçenlere laf atan, kotlarının cebinde sustalı taşıyan serseri gurupları arasından süzülüp okula gidiyoruz her gün. Korkuyoruz birisi bir laf atar bıçaklanırız diye. Çünkü hayatta amacı olup yaşayan kişiler serserilerin gazabından hep korkarlar. Cesur olmadıkları için yahut güçsüz oldukları için değil yaşam kendilerine bir şeyler ifade ettiğinden ve kaybedecek şeyleri olduğundandır. Oysa serseri ne kendini düşünür nede yaşam içinde bir amacı vardır. Aksi takdirde bizler içeride uslu uslu otururken, 100KM/h ile giden bir banliyö treninin kapısına asılarak baş aşağı yolculuk yapmanın manası nedir?

Bizim okulun sokağında bir kızcağız vardı, sokak köşelerinde yaşardi, kaldirimlarda uyur, etrafta yerden çöpten bulduğu şeyleri yer, bazen oturduğu yere tuvaletini yapardı. Bu yüzden bulunduğu yeri yoğun bir dışkı kokusu kaplardı. Kendini bilen gençler ellerinde tost vesaire bir şey varsa ondan bir parça koparır ona verir Allah'ın rahmetinden kendilerine düşeni zuhur ettirirlerdi. Yağmur üzerine ağlar, kaldırımlar taş olup yardım edemediklerinden hallerinden utanırlardı.

Bu kızın bir de ağabeyi vardı Abidin derlerdi, 40 yaşlarında zeka özürlü bir adamdı. Halk, onun hakkında çok okumaktan aklını oynattı derdi. Bazen kız kardeşini bulur eve getirirdi. Üzerinde sürekli bir takım elbisesi vardı Abidin abinin, küfür etmez çok sabırlı davranır insanlar kendisine bir şey dediği zaman o konuda sanki o kişileri ve olayları yaşamış gibi konuşmaya başlar hayali bilgiler üretir etraftakilerin alay konusu olurdu. Gençler onunla makara geçer aralarından bazı vefalı olanları cebine bir kaç kuruş koyup gönderirlerdi. Halkın eğlencesiydi "Abidin"abi.

Sokak köşelerinde guruplaşan bally koklayan, tiner çeken kadına kıza laf atan serserilerden usanmıştık. Öyleki bu karakterler halen ruyalarıma yansır, kendimdeki bütün olumsuz taraflarım bu karakterlere bürünür rüyalarımda, onlarla cihadım bir türlü bitmemiştir. Bu da geçer YA HU.

Şimdik şu hadisi de buraya iliştirelimde konuyu perçinlesin. Resulullah SAV boşuna hiç bir şey söylemez:
Ebu Said el- Hudri (ra) anlatıyor:
Hz. Resulullah (sav):

-’’Yollar üzerinde oturmaktan kaçının’’ buyurdular.

Ashab:

-’’Ya Resulullah her zaman oturduğumuz yerlerden ayrılmamız imkansız. Zira oralarda (meselelerimizi) konuşuyoruz dediler.

-’’Madem ki oturmak zorundasınız, o halde yolun hakkını verin.’’

-’’Yolun hakkı nedir, ya Resulullah!

-’’(Harama bakmaktan) Göz yummak (gelip-geçeni) rahatsız etmemek, (verilen) selamı almak, iyiliği emretmek ve kötülükten sakınmak’’buyurdu.’’ (BUHARi, MÜSLiM)

Keşke o zamanlar bu hadisi bilseydim, semtin her köşesine yazmak lazımdı bu hadisi. Neyse bir gün arkadaşlarla muhabbet ediyoruz bir tanesi çok kötü bir haber ile çıka geldi "Abidin'in kız kardeşini biliyorsunuz hani kaldırımlarda yatar, değilmi" dedi. Bizde evet biliyoruz dedik. Bu köşe başındaki serseriler varya dedi, onlar içmiş içmiş sonra bu kızı alıp sokaktan alıp eve götürüp yıkamışlar, sonra da ırzına geçmeye çalışmışlar kızın!
Tüylerimiz diken diken olmuş, insanlığımızdan utanmıştık.

Halim, herkes kendinden yansıyan bir parça buluyor bu kaldırımda yatanlarda. Yine kalpleri temizler rahmet ediyor, pis olanlar ise horluyor onları.

Selam sevgi ve muhabbetle
Gariban


Re: O da “BİZ” den!.. (Puan: 1)
Gönderen: halimkok Tarih: 17.04.2008 Saat: 17:54
(Kullanıcı Bilgisi | Mesaj Gönder) http://halimkok.blogcu.com/

Şu söz var ya;

"Tüylerimiz diken diken olmuş, insanlığımızdan utanmıştık. "

Asıl insanlığından utanması gerekenlerin o diken diken olan tüy kadar insanlığı ve değeri yoktur.

İnsan olan ise tüylerine kadar insandır.

Barbaros Canım
Değerli sözlerin, katkıların için ben de sana teşekkür ediyorum. Allah razı olsun Canım kardeşim.
Resim
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5154
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Mesaj gönderen Gul »

zahidzenderun yazdı:Resim

SEN HİÇ YETİM OLDUN MU?



Sen hiç yetim oldun mu
Yetim nedir bilir misin
Anlar mısın babasızlığı

Ölüm gününü bir yemekli tören
Sandın mı
Bir toprak yığıntısı gösterdiler mi sana
Mezar diye
İnsanlar acıyarak baktı mı yüzüne
Birileri okşadı mı başını
Soğuk elleriyle


Buğulu cama hiç yanağını dayayıp
Yol gözledin mi
Arkadaşlarının baba diye
Seslendiğini duydun mu
Yorganı yüzüne kapayıp
Babam babam diye ağladın mı


Resimlerine bakıp
Gelir diye beklediğin oldu mu yıllarca


Sofranızın bir kenarı boş kaldı mı
Derin derin dalıp gittin mi o tarafa bakıp
Yemeğini yarım bıraktın mı


Yetimliğin mağdurluğu çöktü mü yüzüne
Soluk soluk
Omuzların düştümü önüne


Erkeğin E sini bilmezken
Bu evin erkeği artık sensin dediler mi sana
Nerden bilesin ki


Resim

Peki
Gözü yaşlı bir anne gördün mü
Genç
Çocukları kanatlarının altında
Çifte sıcaklığı hissettiren
Sım sıkı sarılan
Konuştukça yürekleri dağlayan
Ağlarken gözlerini saklayan
Kadınlığını bir tarafa bırakıp
Ekmeğini taştan sağlayan
Bilemezsin


Tabi
Nerden bilesin
Acının yetimi ızdırapla
Uyuttuğunu
Acının yetimi boynu bükük
Büyüttüğünü
Acının ömürleri
Tükettiğini


Sende çocuk oldun
Bende
Sende büyüdün
Bende



Yetim güler yanlış güler derler
Olsun
Ben dim dik ayaktayım
Ya sen?


AYTAÇ SÖZEN


Resim
Resim
Cevapla

“Kendi Şiirleriniz” sayfasına dön