Kul İhvanimİZin Kıymetli NASihatleri!

Bizi silkeleyip kendimize getirecek nasihat ve sözler.
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen nur-ye »

kulihvani yazdı:Sevgili cankardeşlerim,
Hasbi Hizmette hoşlukla candan çabanızı Allah Teâlâ Cennetleyecektir inşallah!..


Merhamet; sadece beşeri acıma hissi olmayıp;
Rahmâniyyet ve Rahîmiyyet tecellîlerine mazhar olan mü’minin bu özellik ve güzelliklerinin güneş (ışık - ısı) gibi kâinâtın her zerresine ulaştırma zevkidir.


Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem): “Merhamet etmeyene merhamet edilmez.” buyurmuştur.
(Buhârî, Edeb 18)

Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem): “İnsanlara merhamet etmeyene ALLAH Teâlâ merhamet etmez.” buyurmuştur.
(Ebi Saîd El Hudri (ra) dan; Tirmizî, Birr 16-1923; Cerir (ra) dan; Buhârî, Edeb 27; Müslim, Fezâil 66-2319)

Bakınız nasılda merhmaet duamızı herkese yapmamızı emretmekte Rahmetenlilâlemin olan Muhabbet Sultanımız (sallallahu aleyhi ve sellem):

“Allahümme islâh ümmet-i Muhammed,
Allahümme Ferec an ümmet-i Muhammed,
Allahümme irham ümmet-i Muhammed rahmeten ammeten!..


Allahım ümmet-i Muhammed’i islâh et,
Allahım ümmet-i Muhammed’e ferec ver (çıkış yolu, kurtuluş sebebi),
Allahım ümmet-i Muhammed’e merhamet et. Umûmen hepsine Yâ RABB’imiz!...”


Âmin!..
Yâ Muin (celle celâluhu)!...
Yâ Lâtif (celle celâluhu)!...
Yâ Kerîm (celle celâluhu)!...
Yâ Rahîm (celle celâluhu)!...
Yâ Rahmân (celle celâluhu)!...
Yâ Hannân (celle celâluhu)!...
Yâ Mennân (celle celâluhu)!...
Yâ Deyyân (celle celâluhu)!...
Yâ Furkân (celle celâluhu) !...
Yâ Sultân (celle celâluhu)!...
Yâ ALLAH (celle celâluhu) !...



Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem): “ALLAH Teâlâ merhametli olanlara rahmetle muamele eder! Öyleyse sizler yeryüzündekilere karşı merhametli olun ki semâda bulunanlarda size rahmet etsinler. Rahîm (akrabalık bağı) RAHMÂN (celle celâluhu)’dan bir bağdır. Kim bu bağı korursa ALLAH onunla (rahmet bağı) kurar, kim de koparırsa ALLAH (cc) da ondan (rahmet bağını) koparır.” buyurmuştur.
(Abdullah ibn Amr İbni’l-As (ra) dan; Tirmizî, Birr 16; Ebu Dâvud, Edeb 66-4941)

O halde BİZ BİR OLalımda;
Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’de buluşalım, tanışalım, bilişelim, oluşalım ve sevişelim!
Bu cihânda celâl, kemâl, cemâl ve hemhâl cenneti olan; can-ı canan, yâr-i Yezdan ve Habib-i Hannân-ü Mennân olan Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)’in;
Kalb Kâbesinde Tevhid Tavafı,
Ârifler Arafatında Derûn Duası,
Merhamet Meşari’l-Haram’ında Hürmet Hüşû’unu ve
Muhabbet Minâ’sında Kulluk Kurbanını (yakînliğini) diriltelim birlikte!... Gel!...
Aynı tende canlar olarak; ben, sen, o, BİZ!...
BİZ, Muhammedîyiz!...
Hepimiz, BİRimiz!...
BİRimiz, Hepimiz!...
Biz hamdolsun Muhammedîyiz!...


Muhammedi Muhabbetle!..
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen nur-ye »

kulihvani yazdı:sevgili canlarımız,
çok iyi bilirsin ki içinde yaşamak zorunda olduğumuz bu âlem binbir âlemdir.
aklın bir türlü eremediği şu canlar cenginde, bembeyaz gözüken sonsuz renginde, ve korkunç kargaşa iken asude âhenginde hayret edilecek bir hayat!
1600km/saat hızla döndüğü halde dönmüyormuş sanılan dünyanın dönüş hızıyla ölüme koşan her can, ölmeycekmişçesine çırpınıp durmaktalar..
Kur'ân-ı Kerimimiz BİZi okuduğunda gösterir ki AKIL ancak kendisinde-NAKİLde aklını başına toplarda 7N - 1K yı sorgular..
Kim olduğunu bilir, KİM miş yaratanı BİLir-BULur..
Rüşde erer de dertlerini zevk eder ve susar..
İnsanca yaşamanın huzurunu ve doyumunu tadar.
ve bilirki her DAMLA ölüme akmakta..
Zehir mi Zemzem mi olduğu ise Kulluk İmtihanı AKLın-Nefsin..
Kur'ân-ı Kerimimizde yaşayan her AKILlı son uçta iki gruba ayrılmıştır yaşarkenki tercihlerinden dolayı.
Hizbullah ve Hizbüşşeytan!..
Allah'ı-Tevhidi tercih edenler ve gereğini işleyenlerle,
Şeytanı-İkiliği tercih edenler ve gereğini işleyenler..

Oysa gerçekte iki şey olmamalıydı..
sorun şu ki, insan aklı bir gece bir de gündüz var sanmakta,
oysa ikisi de GÜNEŞin OLup-OLmamasıyla ilgili isimlendirmedir.
doğrusu ise gece demek güneş yok demektir.
eğer daima güneş varsa gece diye bir şey asla yoktur..

o halde bir AKIL;
NUR-u MUHAMMED'e SALL-SILA edip kavuşamamışsa hep karanlık AKIL kalacaktır ve hep Cehennem olacaktır.
Bu imkanı BİLir-BULur-OLur ve YAŞArsa ebediyyen CENNETtir zâten..

her ŞEY in bir USTAsı vardır, bu muazzam sistemin de RABBÜLÂLEMİNi vardır.
Bu sonsuz ŞEYleri-RESİMleri yapan ve TEK-Eşszi-Ortaksız Olan RESSAMI vardır elbette..

demekki ğüneşe gözünü kapatana hep Hizbüşşeytan var
hiç kapatmayana şimdiden hep Hizbullah var..

zor yolda zor denenmelerin ve yılmadan HAKKa ve HAYRa dönüklüğün sadece takdire şayandır..

her zaman her yerde ve her halde Resûllullah sallallahualeyhi vesellemi DUYup-UYup da İZleyenler BİZ BİRiz İnşaallah..

Allahu zülcelâl BİZi bağışlasın affetsin ve rahmetine gark etsin inşaallah..

Muahmmedi Muhabbetlerimle..
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen nur-ye »

kulihvani yazdı: Resim

değerli kardeşlerimiz,
sohbetler çeşit çeşittir,
her meclisin bir toplanma sebebi ve sohbeti olur.
Hakk için cem' olanların sohbetleri ise bambaşkadır.
el ele gönül gönüle Hakk Erenler yolunda Resulullah sav huzurunda,
BİZ BİR oluş sohbetlerimiz ebediyyen sürsün inşaallah..


ZEVK 865

“Eşy⠖ İnsan – Şeriat” ta, Arın–Durun.. Kir Sohbeti
“Olay – Kur’ân – Tarikat” ta, Sebeb–Sorun.. Pîr Sohbeti
“Sıfat – Resûl – Mârifet” te, Aşkla Korun.. Sır Sohbeti
“Zât – Rabbımız – Hakikat”ta, “Zevk-i Zor”un.. Birr Sohbeti…

25.12.1991 19:21


Birr : Temizlik. Günahtan çekinmek. Takvâ. İn'âm ve ihsan etme. Amel-i sâlih, iyi amel. Gönül, kalb.



Şeriatta: SÖZ senindir. Konuş!
Tarikatta: Söz SOHBET olmuştur Pîri dinle!
Mârifette: Sohbet ZEVK olup Sahibi Resûlullah (sav)dir. Duy!
Hakikatta: Zevk HAKK’ın HAZZ’ıdır. Elçisinden duyduğuna uy!..

Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen nur-ye »

kulihvani yazdı:KIYMETLİ KARDEŞİM NUR-YE CANIMIZ,

Bilirsin ki Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)in Haticetü'l-Kübrâ as annemizle evlendiği yıllar ve sonrasında Arabistanda örfleri gereği tek evli kimse yok gibiydi .
İmkanı olan sayısız kadın alabilmekte idi.
Hatta çok koca değişimi olmuştur.
Sahabede bile pek çoktur.
Hatice Vâlidemizde önce 2 defa evlenmiştir çocuğu olmamıştır.
Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) 25 yıl evli kaldığı Haticetü'l-Kübrâ as annemizin üzerineden kasıt Nikahları olmuş bir dah başka kadın almamıştır.
Sadece Haticetü'l-Kübrâ as annemizle evli kalmıştır.
Vefatından sonra ise çok evlenmişlerdir.

Yine İmam Ali kermullahi veche as da Fatümatü'z-Zehra Annemiz üzerine ikinci bir eşli eş almamıştır.
Bir defa Ebu Cehilin kızını almayı düşünmüş ve söylemiş de Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) namaz vakti olmadığı halde selâ verdirip halkı toplamış: "Fatmayı üzen beni üzer!" hadisini buyurmuştur.
İmam Ali kermullahi veche as da Fatümatü'z-Zehra Annemizin Hakka yürümesinden sonra çok evlenmiş ve çocukları olmuştur.

Kısacası bu tesdaüf değildir.
Ehl-i Beyt as ın ezel-ebed akış yoludur ve sırrıdır.
Kur'ân-ı Kerimizde hanımını boşamak gerektiğinde vardır.
Ehl-i Beyt Yolunda ise görülmemştir vs..

Muhammedi Muhabbetlerimle canım kardeşim..
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen nur-ye »

kulihvani yazdı:


İbret Sahnesindeki Korku İnsanı ile,
Hikmet Sahnesindeki Umut İnsanı Öyküsü..

MUTluluk…
Ne ki..
İbret Sahnesindeki Korku İnsanı ile,
Hikmet Sahnesindeki Umut İnsanı arasındaki ara kesit Mutluluk mu acaba?..

Bendeniz ömrüm boyunca MUTluluk hayranıyım..
Mutsuz kalıp ağlayan bir çift gözün; o derinden, çökmüş ve içli bakışı hep yaktı içimi..
Bir çocuğun bütün vücudunu sarsan hıçkırıkla iç çekerek ağlayışı,
Karşı komşumuzun göç yükleyişi,
İçimdeki acı çığlığı çığ gibi dürter de omuzlarımı çöktürüverir!..
Bu nedenle kendime:
“Mutsuz geçen günleri sil çıkar ve gör ki, bu ay 30 çekmemiş!” derim sıkça..
Mutluluk Menbağı Muhammedi İnsanları çok gördüm ve yaşadım onlarla..
Yanlarında: “Huzurda, HIZIR Hazır!” derdim hep…


İçbükey, Dışbükey ve Düz Ayna Hâlleri..
Tam aynadaki BEN ve kırılan AYNanın her kırığında yine BEN,
Kesrette Vahdet Hayranı..
Kırık parça sayısınca tek ben..
Aynadaki BENin, Sağım olan Solu….
Hâl içinde Hâl Âlemi..

SEVgi zoru ve zevkini hazzı..


Gören Özle, gez-göz-arpacık-hedef ATIŞ! Özellemesi
7. yönden görenin GÖZü nü de zevkini dilerim..



“Ve ma yezkurune illa en yeşaallahu huve ehluttakva ve ehlulmağfireti.: Maamafih Allah dilemeyince düşünmezler, koruyacak da odur, mağfiret edecek de” (Müddesir 74/56)

Muhammedi Muhabbetle…
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen nur-ye »

kulihvani yazdı:

ÇÖL de Tektir HERŞEY-HER CAN,
ADı BİZdir..

YOlda tek;

Bezm-i Elestten Meclis-i Mahşere ÇEKilAN kıldan ince kılıçtan keskin Sırat-ı Müstakim tELinde Har cAN bir CANBAZdır..

AKLı olanların elinde TEVHİD Sopası..

Bir tarafı Lâ İlâhe.. İnkarı.
Diğer taraf İllallah.. İkrarı..

Muhammedi EDEB ise İKİ EL in SEVİYEsine SAHİB Olmaktır ve hep ÖNüne bakmaktır..

İç Dengeniz ve Dış Düzeniniz Daimâ Muhammedi kalsın,
ve Nur-u MîM Olup Nur SAÇsın..

İnşaallah Nur!..
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen nur-ye »

kulihvani yazdı:

1978 idi sanırım Derbentli Deli Hasan Baba muhammedi Melametten dem vurmakta ben de burnum bulutu çiziyor..
Gönül Dergahından bahsetmekte, o neresi bilmem elbet.
"Orada oturacağın POST kendi yüzdüğün kendi POSTundur!" dedi..
Ben de: "Sen Mürşid misin de 3 ay Aksaray'a gelip bana Hizmet ettiğni demektesin ve ne verceksin!" derdim.
O zaman: "Çoban, aklınla konuşma! Bu yolda kimseye bir şeye verilemez-alınamaz, ancak ONDAKİ ortaya çıksın diye dışardan hizmet edlir. Kıyasdan kurtarılır, Muhammedi Seviyesi sağlanır, Hakkı duyar ve Hayra uyar!" gibi şeylerdi..

Bendenizin, Resûlullah sav in Kemalat Metodunun da herkesin Aklınca-Kabınca İlim, Edeb, İrfan ve Erkan Seyr ü Süluku olduğunu anladığımda
Derbentli elifi bilmez Ârif Baba çoktan toprak olmuştu bedenen..
HAKK DOSTlarının hepsi de aynı yolun Hasbi Hizmetçileriydi..


Bu nedenle bendeniz de,
ÇÖLüve Hasbi Hizmet kervanını çok seven Mecburî Kıtmirim..
Ne hoş hepimiz öğrenciyiz ve hepimiz öğretmeniz..
İmam-ı Mutlakın İZinde..
BİZ BİR-İZ..

Muhammedi Muhabbetle..
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen nur-ye »

kulihvani yazdı:Güzel yüreğininize selamet olsun canlar,

Hani o en dar günleri vardı Sevgi Sultanımız sav in!
Koca dünya dar gelmişti!
Şehir şehir, panayır panayır koşuyor ve:
“Ben Allah’ın Resûlüyüm bana inanın!” buyuruyordu da sadece Aziz örtüsü Hz. Hatice aleyhasselam DUYup-Uyuyor ve Sahib çıkıyordu..
O idi ilk sağ elinde tutan pâk elli Sahibesi!..
Tüm sahib çıktıkları taşa tuttukça canhıraş bir Gayret-i Muhammediyye ile sarılıyordu Sahipliğe ve Sabra!..

Yüzünü ve Özünü El Vedûd Vechinden gayrıya dönmeyen Nebî Karındaşı Ali keremullahi veche, kendi tâbiriyle: “7 yıl ben var idim ardı sıra SALL eden , Sıddık-ı Ekber benem! Başka diyen kezzabdır!” buyurarak Sahabette CANı yere seren Seyfullah!

İslam Emirler ve yasakların gelmediği ÇÖL günlerinde çarmıha gerilip, el ve ayakları 4 deveye pay düşen ve inkarı istenen Sümeyye aleyhasselam’ın “Resûlullah sav Sahibimdir! Sahibiyim!” Şehadeti şahlanır Mekke Göklerinde hâlâ DUY-AN a!..

Ve sayısız Sahib çıkan ve çıkılan Sabe-yi Güzin aleyhumsselam!..

Gözümüm biri gibi olan Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem deki Sahabetten, diğer gözüm gibi KUR’ÂN-ı Kerimize bakınca ise:

Kulluk İmtihanı olan bu âlemde ateş ekip sahip-çıkıp da öbür âlemde ateş biçip—ateşin sahib çıktıkları:


“Vellezine keferu ve kezzebu bi ayatina ülaike ashabün nar, hüm fiha halidun: İnkâr edip âyetlerimizi yalanlayanlara gelince, onlar cehennemliktir, onlar orada ebedî kalırlar.” (Bakara 2/39)


“Bela men kesebe seyyietev ve ehatat bihi hatiy'etühu fe ulaike ashabün nar, hüm fiha halidun: Hayır! Kim bir kötülük eder de kötülüğü kendisini çepeçevre kuşatırsa işte o kimseler cehennemliktirler. Onlar orada devamlı kalırlar.” (Bakara 2/81)


“Feashabulmeymeneti ma ashaulmeymeneti.: Sağdakiler, ne mutlu o sağdakilere!” (Vakıâ 54/8)

Yemin Sahipleri..
Nuru sağdan gelenler.


"Onların nurları, önlerinde ve sağlarında (onlarla birlikte) koşar" (Hadid, 12)

İmanlarını yaşayanlar,
Meymenetliler, uğur insanları..
"yemîn" sözü, güzel ve iyi olan şeylere işaret edildiği için, bu kökten olan "Meymene"
Böylece saygınlığı bulunan bir kimse için, "Bu, ashab-ı yemindendir” denir
Bu İman czbinin tahkik oluşu o kadar önemli ki;


Resûlullah sav: "Rahmanın cezbelerinden tek cezbe, yetmiş yıllık ibadetten daha hayırlıdır”
(Keşfû'l-Hafa 1/332.) (Benzer Hadis).


“Ve ashabulmeş'emeti ma ashabulmeş'emeti.: Soldakiler, ne bahtsızdırlar onlar!” (Vakıâ 54/9)

Eş-şimâl lafzı, için eşmel ve meşmele kullanılmştır.
Tıpkı, meymene lafzının kullanılışı gibi, meş'eme lafzı da kullanılmıştır.
Eş-şe'âmu lafzınadan da "Ashabu'l-meş'eme" ve "Ashâbu'ş-şimâl" gibi ifadeler doğmuştur
Şu’m lar uğursuzlar, meymenetsizler..
Şom ağızlılar..



“Vessabikunessabikune.: (Hayırda) önde olanlar,(ecirde de) öndedirler.” (Vakıâ 54/10)

Kulluk İmtihanı müsabakasında öne geçenler..

“Kullu nefsin bima kesebet rehiynetun.: Her nefis, kazandığına karşılık bir rehindir;” (Müddesir74/38)

“İlla ashabelyemiyni.: Ancak sağdakiler başka.” (Müddesir 74/39)

“Kutile ashabül'uhdudi.: o hendek sahiplerine la'net edildi.” (Bürûc 85/4)

“Velleziyne keferu biayatina hüm ashabülmeş'emeti.: Ayetlerimizi inkar edenler ise, onlardır işte şeamet sahipleri (uğursuz kimseler).” (Beled 90/19)

“E lem tera keyfe feale rabbüke bi ashabil fil: Rabbin fil sahiplerine neler etti, görmedin mi?” (Fî 105/1)

Burada da Fîl sahipleri, hayvan fil olduğu kadar fiil sahipleri olarakda zevk edilse ne iyi olur ki can evimiz gib beden evimizin yaratıcısı Sahibine kulluğu her an hatırlasak..

Muhammedi Muhabbetle…
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen nur-ye »

kulihvani yazdı:sanırım 1977 idi..
Derbentli Deli Hasan Baba anlatmıştı:


"Taptık Babanın Dergahı Ekecik Dağının dibindeki Taptık Köyündeydi.
Yonus Baba, dağa çıkar dosdoğru odunları şelek eder sırtında taşırdı dergaha.
Aradan 40 yıl geçmişti.
Görünürde hiç bir şey yoktu, sadece Şeyhi onu hep yâderdi sohbette ve severdi.
Avara kasnak dervişlerde kıskanırdı Yunusu..
Bir gün şeyhe varıp dedilerki: " Bu Yunusun boynu yanır-yarabere içinde odun taşımaktan bir eşşek alsanız!"
Şeyh de: "Peki çağırın gelsin diyelim!" der!
Kan-ter içinde yorgun-argın gelen Yunusa müjde tez verilir.
Taptık Baba: "Evlad, kardeşlerin senin için bir iyilik düşünmüşler, yaşlılık 40 yıldır aklımıza gelmemiş kusur görme!" deyince Koca Âşık Yunus:
Bir "AHHHH!" çekip:
"Hayy, hayy Babacığım Bendenizden AKILlı bir EŞŞEK bulursanız neden olmasın!" buyurmuştur!"


Deyip de eklemişti Derbentli, Bendenize:
"Kul İhavani oğul, dağda odun kalmadı, Eşşeklik kalktı. Dergah dağdan Gönül ÇÖLÜne çekildi, sen de Resûlullah sav in AŞK KERVANında Kıtmiri olursun inşaallah!" buyurmuştu..

Ruhuna rahmetler yağsın!
Ve şâd olsun!..

YILlar çok hızlı geçerken HAKK-HAYRın Hasbî Hizmetinde,
Resûlullah sav Adına, Hesabına ve Şerefine BİZ BİR-İZ olalım inşaallah aziz canlarımız!..
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen nur-ye »

kulihvani yazdı:Değerli kardeşlerim,
Siz de görmüşsünüzdür ki Muhammedinur Sitemiz Muhammedi olan bir Melâmet Yolu izlemektedir.
Ve gerçekten Bu YOLun kadir ve kıymetini bilen sizler gibi değerli CANlarlayız şükür..
Ne varki;
Hakkı HAKK bilen inanan ve Hayrı işlemeyi gaye bilen bu yolda,
İnanç, amel, ahlâk ve haller daima,
Rabbanî
Kur’ânî
Muhammedî
Ehl-i Beytî
Ve Akl-ı Selim Kâmil-Hakk Erenler in sözleri sınırları içinde kalır.
Kervan KITMİRlerimiz yaramaz koku alırsa da engeller inşaallaah..
Elbette Burunun da Muhammedî olması gerekir..

AŞK ve ÂŞIKlar Âleminde “Şatahat” diye bir kelime vardır.
Şatahat: Mânevi sarhoşluk. Kendinden geçer bir hâle gelmek ve böyle istiğrak hâlinde iken söylenen müvazenesiz sözlerdir.

İslam Dininde bu muvazenenin ölçü kuralını ilk başta Kur’ân-ı Kerim koyar..
Buna uyulmazsa, dozajını ayarlayamazsa yukarda açıkça görüldüğü gibi doğrudan-drekt küfre düşer söyleyen !

Bakınız anladığım kadarıyla sizin İlahî bir coşkuyla söylediğiniz:

“BEN SİZİN EN YÜCE RABBİNİZİM desem...” sözünüzün harf harf aynısını söyleyen kulu Firavun için ne buyurmakta Allahu zülcelâl:
“(Habibim!) Sana Musa'nın haberi geldi mi?
Kutsal vâdi Tuvâ'da Rabbi ona şöyle seslenmişti:
Firavun'a git! Çünkü o çok azdı.
“Ona de ki: İster misin (küfür ve isyanından) temizlenesin?
Seni Rabbine ileteyim de O’na karşı derinden saygı duyup korkasın!”
Derken Mûsâ ona en büyük mucizeyi gösterdi.
Fakat o, Mûsâ’yı yalanladı ve isyan etti.
Sonra sırt dönüp koşarak gitti.
Hemen (adamlarını) topladı ve onlara seslendi:
“Ben, sizin en yüce Rabbinizim!” dedi.
Allah onu, ibret verici şekilde dünya ve âhiret cezasıyla cezalandırdı.
Şüphesiz bunda Allah’tan sakınıp korkan kimseler için büyük bir ibret vardır.”
(Nâziât 79/15-26)

Siz gençlerimizle BİZ BİR olarak inşallah Şeriat-ı Garra içinde Hakkın ve Hayrın Hasbî Hizmetçisi olacağız…

Yazınızı bilerek kaldırmadık ki gençlerimice zor görülebilen Dinden çıkış tehlikesini görelim ve gösterebilm BİZ BİRlikte diye..
Bendeniz nice Melâmi şeyhleri duydum ki:
“Şeriat hamlar ve yozlar içindir, biz Hakikat ehliyiz namaz gerekmez bize!” diyen Şeytanî Melamîlerdi.
Bu nedenle Muhammedî Melâmet demek zorunda kaldık BİZ Yolumuza..

Değerli kardeşlerim 40 yıldır içinde olduğum ve geçmekte olduğumuz bu BENlik Batağında, ana işimiz
Gençlerimize İlahî İlim ve Muhammedî Edeb öğretim ve Eğetiminde Hasbî Hizmettir.
Hepimiz Hizmetçiyzi ve Hepimiz öğrenciyiz.
Bu nedenle de kırılmak, gücenmek vs. olmamalıdır..

Muhammedi Muhabbetle..


Şatahat: Mânevi sarhoşluk. * Kendinden geçer bir hâle gelmek ve böyle istiğrak hâlinde iken söylenen müvazenesiz sözler.
Müvazene: Ölçmek. Denk olup olmadığını bilmek için tartmak, ölçmek. * Düşünmek. * İki şeyin vezince birbirine denk olması. Uygunluk
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen nur-ye »

kulihvani yazdı:Resim

İlk Bakış – Koku – Zikir!..

Canan: Zikir tekniğini anlatacaktınız dinliyorum!

Kul İhvanî: Sen anasın bilirsin, bebek doğduğunda başka gıda almazken, özel ve güzel kokar!
Bu kokudur Ana Sevgisi, ömürlerce deler geçer!
Her olayı, zamanı, Zannı!
Koku esması yoktur Kur’ânda..
Uyuyanlar koku alamazlar!
Rüyada koku yoktur!
Koku VEYSÎ özellkitir.
Muhammedi Sırrdır
Seven de çöl kokusu vardır
Çile Çiçeği, gözükmez çölde!
Kokusu kıble olur KITMİRlere
Zaten onların burun ve dilleri vardır sadece!
Elleri de ayaklarıdır
Kıble yollarındaki İZ-i Muhammediyi dilleriyle temİZlerler
ve KOKUyu İzlerler!
Hani vardı ya filimde Bab Azizi gibi..

ZİKİR kokudur!..
Çöplükten Çöle çıkacaksan, çok düşünüp basmalısın ilk adımı!
Dönüşte İZin silinir, kaybolursun
Dönen GABİRUNdur, mahv olur.
Yani Teslimiyyet ŞARTtır
TESLİmiyyette OLan ve Olunan HAKK olmalıdır inşallah!

ÇÖLde ilk bakış ilk adımdır.
İlk bakış, fişi yüreğindeki pirize ilk sokuştur.
Kebanla BİZ-BİR-İZ oluştur..
İyi oku iyi ANLa!..

Resulullah sav, ashab ile meccliste..
Sohbeti kesiyor Kıbleyi kokluyor burnuna çekiyor:
"YemAN dan Er Rahmân KOKUsu almaktayım!" buyurunca...
Sahabe: "Anlamadık yâ Resûlullah! sav" dediler.
Resulullah sav: " Yemen’deki yanımda yanımdaki Yemen’de" buyurdu..

Yıllar SU gibi aktı geçti HAYYatta...
Ali kv Ömer ra ÇÖLe çıktılar..
Bulunca Koku Kaynağını, ÜVEYSÎ Karani: " Siz onu bencileyin (KOKUca) tanıyamazsınız!" dedi
SALLandı SAHRA Bu BİLişten-BULuştan-OLuştan-Resûlullah sav ı YAŞAYıştan!..

Zikir Çölde esen yel gibi!
Yelin getirdiği keramet koksu gib!..
Çok sessiz, içten, ılık, rahat, huzurlu, hep var, yutmuş ve hep okşayan esintidir sanki..
Böyle bir şey ZİKR-i DAİM..
Canımız gibi
Canımızı duyuş gibi
Duyuşa uyuş gibi
Rahmet yağmak gibi
Gizli ağlamak gibi
Aslında bir deliliktir
Bu koku ve zikir
Akla zarar-çöldeki kâr

Çöplükte esen yel, en azından her türlü kokar
Ondan dır Kıtmirler çölden çöpe çıkamaz!
Çıkarsa, sahibi üzülür de gökler ağlar!..

Sen şah damarından yakın Olanın kendi ZİKRini senin kalbinden-dudaklarından
demesini tercih et!
İZin ver İZ İZle!...
Gerisini O anlatır bu ÇÖL MASALInın..

Seyrangâhın sarı gelini..
sevgili canımız, cananımız
BİZ BİR İZ iz!..

İnan bana ki;
BİZ Bilelim
Yolu Bulalım
Yoldaş olalım
SAV de el HAYY olanı Hayyda yaşayalım da,
ZİKr edelim BİZ-BİRlikte İnşâalla...

canan: İnşallah!

kul İhvâni:
Beden ellerimizin ruh ucunda Yaedullah-O'nun eli var aklına söyel...

Çöplüğe çekmesin seni!..

ÇÖL BiZde..ÇÖL İçimizde!..
BİZ BİRiz haktır inşaallah...
Uğraşmadan Zikret gelsin inşallah!.

Ama şunu bilelim ki;
Her KUL, RABBi katında KULu olarak BİR tanedir.
Önemlidir, Sevgilidir!..
Muaradullah tertemiz geldiğin yoldan yine tertemiz geri dönmendir.
Urüc Mi'racı SALL ı budur..
Emrullah bu dönüşün Resûlî ROTASIdır..
Rücu’ Mi'racı SALL ı budur..

Ehl-i Beyt ü Velâyetullah YOldur..
Kün fe yekün Kervanıdır.. Şu AN ŞE'ENidir..
SEN YOLcu musun?..
Emin misin?
Sadık mısın?
Samimi misin?
Sabırlı mısın?..


canan:
EVET dir inşallah

kul İhvâni:
Cevabın "EVET!" ise yüreğinden ötede Habli'l veridden de yakîn Olan Sahibinin sesi: Buyracaktır sana:
“Ya eyyetühennefsülmutmeinnetü:
Ey mutmain olan nefs! Ey, Rabbine, itaat edip huzura eren nefis!

İrci'iy ila rabbiki radiyeten merdiyyeten:
Sen O'ndan hoşnut, O da senden hoşnut olarak Rabbine dön!

Fedhuliy fiy 'ibadiy:
Gir kullarımın içine!

Gir kullarımın içine!
Gir cennetime!”
(Fecr 89/27-30)

Maddî-Manevî bütün ÂLEMler ÂDEMin bu Mi’racında Hizmetçidir!.

Ne mutlu o Muhammedi Hasbî-Habibî Hizmetçilere..

Muhammedi Muhabbetle…
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen nur-ye »

kulihvani yazdı: cankardeşlerimiz,


GEÇENDE TEVBE BİRLİĞİMİZ
ŞU ANDA RIZA BİRLİĞİMİZ
GELENDE DUA BİRLİĞİMİZ
SON NEFESTE ŞEHÂDET BİRLİĞİMİZ

RESÛLULLAH (sav) DE BİZ OLSUN!
CUMAMIZDA CEM' OLSUN!

"Yüce RABB'imiz!
Beleşinden bizi var ettin,
Beleşinden bize can verdin,
Beleşinden bizi besledin, büyüttün
ve bugüne getirdin bir de,
Beleşinden sevgili sahibimiz
ve herşeyimiz olan HABİBULLAH'ın
Sîne Hıra'sında (Kalbinde)
Cennetine sokuver bizi!... "

İNŞÂALLAH!..


AMİN AMİN AMİN. BİRAHMETİKE YA ERHAMNA RASULULLAH (sav) e layık hizmetçiler olmayı nasip eyle... Hizmette daim olma çaba ve gayretindeyiz. Yardım eyle Ya RABBimiz...
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen nur-ye »

kulihvani yazdı:Bendenizden de bir gerçek köpek deyişi:

Efendim, kader Kaderullah yol düştü Bolu’ya...
Ne de olsa gurbet... kimseyi tanımıyorum.
“Yaz, çiz” derken sıkıldım. Sokağa çıktım...
Gurbet zordur...
Gurbeti ve gariblerini, hep omuzlarından tanırım...
Mutlaka bir omuzu çökük olur...
Bendeniz, bir ömür terazileyemedim...
Şikâyet sanılmaya şükrümüz sakın...
ALLAH (celle celâluhu): âşıkların iki yakasını bir araya getirmez ancak, kimselere de yırttırmaz...
Çilesiz âşık, artık yaşamıyordur...
Köroğlu heykeline doğru ana caddede giderken iki üç yüz metre ilerden biri geliyor amma yandan çarklı Şirket-i Hayriyye vapuru gibi...
“Bu kişi hırlı değil!” dedim...
Yanıma yaklaşınca sümük bir yana salya bir yana...
Ancak; gözler âdeta kaynak makinesi gibi ışık saçıyor, rengi meçhul...
Bir şey demedim ve geçti gitti...
İçimden bir ses: “Be cimri adam, şu mübârek zâta birazcık para bile vermedin... sen gerçekten ahmaksın lâf âşığısın!.. v.s.” deyince geri döndüm, koşup yakaladım.
Para cebimdeki elimde, daha çıkarmadan: “Bu gün olamaz!...” dedi ve döndüm.
İkindiyi Karamanlı Mahallemizdeki câmide kıldık.
Bolu’nun insanı misâfirperverdir.
Kim câmiye yeni gelse genellikle hoş beş eder hâl hatır sorarlar... Müezzin İsmail Efendiyle konuşuyoruz.
“Efendim insan olmak lâzım, insan!...” deyince ben de: “Ben bugün gördüm birisini caddede insanın şahıydı ismi belki de Hasandır!..”dedim.
İsmail Efendi:
“Bildim; o zât hârika birisidir.
Ben 17 yıl Yıldırım Beyazit Câmisinde müezzinlik yaptım.
Bu süre içerisinde bahsedilen zât (Ömer de deniliyor Hasan da) sadece sabah namazına 7 köpekle geliyor ve köpekler onu dış kapıda namaz bitinceye dek bekliyorlardı.
Sonra câmiden çıkınca birlikte bir yerlere çekip gidiyorlardı.
Ancak, bir sabah namazında ben imâmdım, namazı kıldırıp selâm verince bir vaveylâ koptu, dönüp bakınca köpeklerin câmi içine girip birkaç saf geride yanyana dizilip yattıklarını gören halk bağırıp çağırırken, Köpekçi Hasan Baba:
“Ulan ben size buraya girmeyin demedim mi? Ne işiniz var mescidlerinde v.s...” diyerek köpeklerini alıp çıktı, gitti...
Bir daha köpekler dış kapıda değil de ilerki köşede beklediler.
Bir köpek gittiyse, başka birisi geldi ki yıllarca sürdü...
Şu anda nerede kılıyor sabah namazını bilemeyeceğim!...” dedi...


Not: Bolu’ya yolu düşen olursa Yıldırım Beyazid Câmisi müezzini İsmail Efendi’den dinler ve kahramanını da gösteriverir de selamımız iletir.
(Ben Bolu’da iken-2002 de İsmail Efendi Karamanlı Câmisinde görevli idi. Zirâ, büyük câmi depremden sonra tâmir oluyordu.)
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen nur-ye »

kulihvani yazdı:Devrân Resim Seyrân Resim Cevlân Resim Hayrân

Değerli kardeşim içinde yaşadığımız sonsuz Kâinât İnsan AKLı önüne serilmiş Muazzam bir Kur’ândır.

Bu âlemde DEVR etmeyen ne var ki madde de Atom da galaksilerde dönmekte,
Kaderler, ömürler, düşünceler ve Ömürler de Devrânda ve İLİM açıkça ortada.

AKl-ı Selim, rüşdüne ermiş AKILlar Seyr de Seyrânda ve AKIL İRADE edecektir, Doğru-Eğriyi ayıracaktır..

BİLen ve BULan Akıllar CEVl edip coşacak Cevlânda dır.
Bulduğu sonucu Doruğa çekecek kâni olacaktır ve İDRAK edecektir..

SON – UÇ ta İŞin ASLını anlayan NEFS, Bu Muhteşem Sistemin yaratılış, idaresi ve son bulup hesaba gidişine HAYR edip Hayrânkalacak ve protezliği-parmak-yüzüklüğü bırakıp et-tırnak gibi BİZ BİR olup fiilen ŞEHADETe İŞTİRAK edecektir..

Hayrân hâlinde serapa hayret ve dehşet vardır.

Tatmîn olmak her nefsin doğal hakkıdır.
Tatmîn etmek için bu Devrân dönüyor,
Bu Seyrân sergide,
Canlar bu Cevlân’da ve,
Halk, HAKK’ın Hakaik ve Dakaiklerine Hayrân’da...

Muhammedi Muhabbetlerimle..

AYRI KALINCA

AŞK: HÂLİK’a muhabbettir
Tüm halkına merhamettir
Cümle cihâna cesettir
HAYY CAN’dan ayrı kalınca...


AŞK: Sirkeyi şarab eder
Yakar-yıkar tûrab eder
KalbResimkabını harab eder
Dost kandan ayrı kalınca...


HAK; yakmıştır sönemem DOST
Gayrısına yönemem DOST
Biter ömrüm dönemem DOST
Devrândan ayrı kalınca...


“Yüsebbuhu sebbahâ”sın
“Yâ Sin” kalbinde “Tâ Hâ”sın
Bulamam “Tuv┠Vâhâsın
Seyrândan ayrı kalınca...


RABB-bü-Birrun Rahîm Vedûd
Hable’l-Verid sır-rı sücûd
Şühûdsuz şaşırır vücûd
Cevlândan ayrı kalınca...


Her letâif HAKK izzetin
RABBü’l-Âlem azametin
İdrak edemez kudretin
Hayrândan ayrı kalınca...


İHVÂNÎ celâl-cemâlîn
Can-Cânân Cem’inde hâlin
Öksüz kalır “Kul Kemâli”n
SULTÂN’dan ayrı kalınca...
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen nur-ye »

kulihvani yazdı:Resim

GÖZ İKİ GÖRüş BİR İken!..
GÖZlük İKİ renkse GÖRüşte TEVHİD Hayaldir!..


Kul İhvanî




Sevgili NuruMuz Oğulcan!

Rahmet damlaları gibi ÖZ DEyişlerini ürpertiyle okudum!
Zor ÇÖlde - Zor YOLda hepimiz Kulluk İmtihanı Cenderesinden,
Hayat Sırat Köprüsünden nefes nefese bir Çile içinde geçip gitmekteyiz.
Dönmüyormuş gibi hızla dönen Dünya Gemisinden inmek-kaybolmak da yok!
Senin toprağın ve mayan hastır!
Geçtiğin yollarda Ak yeleli Kervan Kıtmirinin göz yaşı izleri vardır.
Resûllah sallallahu aleyhi vesellemi BİLmek-Bulmak ve Yüreğinde OLmak-Yaşamak Seferimizde BİZ BİRiz!..
Elhamdülillah o kadar Muhammedi Yüce Yürekli hanım-erkek kardeşlerimiz
oldu ki,
Her zaman, her yer ve her hâlde başını göğsüne yaslayacak ve kalbinde sevgin olacak, ana-baba-abla-abi bulacaksın inşâallah!

SESim İZim.. Bu ÇÖL BİZim!
Nefesini Hakka harca yol uzun ve,
Zaman tez geçer!
Size hizmet etmek ise bu Âciz Kıtmire farz-ı ayndır!
Allah cc inayet ve hidayet etsin!
Resûllah sallallahu aleyhi vesellem, şefaat ve şifa buyursun!
Ehl-i Beyt ü Hakk Erenler Dua ve himmetlerine alsınlar!
Rabbımız BİZe Muhammedi Gayret ve Hizmet gücü versin!
İnşaallah!..
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen nur-ye »

kulihvani yazdı:Resim

EMÎN OL!

Bu derûnî duyuşlarınızı ve uyuşlarınızı
RESÛL ü ALLAH İnşâallah duyulsun duasıyla..


Candan-Cânândan
Mekansız Zamandan
Harfsiz-Sözsüz BİZden yakın
İçerden gelen SIRR SESe bakın!
Kendi AT-Eşinde YUNmakta
AŞKın ARŞına SALL SEVdâsın SUNmakta..
İstivâ İLKinin Ahmedü’l Muhtarına muhabbet!
Ezel-Ebed El Emînü’l- Muhammed!
Sallallahu aleyhi Es Selâmullah!
Yâ Resûlullah!
Arz-ı Hâlimiz Bu!
Lâ Hüve İllâ Huu!..


Ubudiyyet ÇÖLünde SENi BİLmek için,
Velâyet Vâhâsında İZin BULmak için,
Resûliyyet Ravzanda-Rızanda OLmak için,
Uluhiyyet Ufkunda BİZ BİR Yaşamak için,
ANlardan OLuşAN ZamAN Zevkini sormakta cAN!
CANdan Kabı, KÂBEsindeki CÂNÂN!..

TEVHİDî Teslimiyyetin Şuyunî İstikametinde El SULTÂN cc!
Hava gibi yutan, küllî şeye MUHİT OL-AN El HANNÂN!
ÖZün Özünden de küllî şeye MERKEZ, İçe Yakîn OL-AN El MENNÂN!
KULLuluğumuzun Kabulünde KIBLendeyiz Kün fe yekûn! El FURKÂN!
“Yusebbuhu!” EMRin DUYduk – UYduk Yâ SUBHÂN!..

Şah damardan yakîn OLmakla SENle diri bu Beden!
HAKK’ta, HAKK’tan, HAKK’a, HAKK’la, HAKK gelen-giden!
NAKLi BUL-AN AKIL en diri KÂBE Kâinâtında!
Sadık-Samimi-Sabırla Muhammedü’l- Emîn Katında!
BİZ-BİR CANız Hazırında, Hasretinde, Firkatında!..

SALLa BİLdik SIRRImız Şe’eninde Şuûrunda,
SALLa BULduk Şuûrumuz Şe’eninde Nûrunda
SALLa OLduk Nûr-u Mîm’in Şe’eninde Sürûrunda
SALLa YAŞamak için “OL-AN Hakk!” Onurunda!
İle-Bile BİZ BİRiz!
El Emîn’de Emîniz!..
Duy SESimiz!..
Yâ RABB! Yâ HAKK!
Yâ Hakku’l-HALLÂK!..

Yâ ALLAHu Zü’l-CELÂLü Ve’l-İKRÂM!
CELÂL’inden İKRÂM eden MEVL’m!
Gübremizden GÜLümüzü
ÖMRümüzden ÇÖLümüzü
Muhammedî YOLumuzu
Emânda KIL Yâ MUHEYMÎN!
Ve Yâ Emînü’l- Emîn!
Yâ Hayy Amaan!
Yüce’s- SULTAN!..

İrsal Tahtın Direğinde
Birr ü Baht Mendirğinde
Habîbullah Yüreğinde
BAŞını ÖZüne eğen var!
YÜZünü yere değen var!
Naz-Niyaz Seccâdesinde
İki KÂB Kavseyn SECDESİnde
EL BAĞLAyan var! Yâ İLAHÎ!
DİL DAĞLAyan var! Yâ İLAHÎ!
CELÂL İÇİnde-Ateşinde YUNmaya!
CEMÂL’in İÇin TEVBE SUNmaya!
BİZ-BİR geldik Yâ GAFFÂR!
Yâ El CEMÎL! Yâ SETTÂR!

KAPI SENin! KÂB SENin!
Meryem SENin! Mihrâb SENin!
AY SENin! Mehtâb SENin!
İS’mız gibi Sâbi Kıl!
Nûr-u MÎM’imize Tâbi Kıl!
Koru BİZi!
SEVgimizi!...

Sırr-ı Seher Nefesiyle
Kün fe yekün Kafesiyle
Resûlullah’ın Sesiyle
Beldetü’l- EMÎN yerdeyiz
BİZ-BİRiz Seferdeyiz!
El hamdülillah!
Yâ ALLAH! Yâ Resûlullah!
Sallallahu aleyhi Es Selâmullah!

Yâ HUUUU! Yâ RAHMÂN!
Yâ MEN! Yâ DEYYÂN!..
Celle Celâlihu!..
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen nur-ye »

kulihvani yazdı: sevgili kardeşlerimiz,

üniversite öğrencisiydim tatil sonu dönüşümde uğurlamaya gelen Hoca Amucam-Babamız:

"Yeğenim sana bir vasiyetim var bunu yaparsan inşaallah her gün emanda olursun!
Evinden dışarı besmele ve sağ ayağınla çıktığında yolda yürürken:


اللّهُ لاَ إِلَـهَ إِلاَّ هُوَ الْحَيُّ الْقَيُّومُ لاَ تَأْخُذُهُ سِنَةٌ وَلاَ نَوْمٌ لَّهُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الأَرْضِ مَن ذَا الَّذِي يَشْفَعُ عِنْدَهُ إِلاَّ بِإِذْنِهِ يَعْلَمُ مَا بَيْنَ أَيْدِيهِمْ وَمَا خَلْفَهُمْ وَلاَ يُحِيطُونَ بِشَيْءٍ مِّنْ عِلْمِهِ إِلاَّ بِمَا شَاء وَسِعَ كُرْسِيُّهُ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضَ وَلاَ يَؤُودُهُ حِفْظُهُمَا وَهُوَ الْعَلِيُّ الْعَظِيمُ
"Allahü la ilahe illa hüvel hayyül kayyum, la te'huzühu sinetüv vela nevm, lehu ma fis semavati ve ma fil ard, men zellezi yeşfeu indehu illa bi iznih, ya'lemü ma beyne eydihim ve ma halfehüm, ve al yühiytune bi şey'im min ilmihi illa bi ma şa', vesia kürsiyyühüs semavati vel ard, ve la yeudühu hifzuhüma, ve hüvel aliyyül aziym: Allah, O'ndan başka tanrı yoktur; O, hayydir, kayyûmdur. Kendisine ne uyku gelir ne de uyuklama. Göklerde ve yerdekilerin hepsi O'nundur. İzni olmadan O'nun katında kim şefaat edebilir? O, kullarının yaptıklarını ve yapacaklarını bilir. (O'na hiçbir şey gizli kalmaz.) O'nun bildirdiklerinin dışında insanlar O'nun ilminden hiçbir şeyi tam olarak bilemezler. O'nun kürsüsü gökleri ve yeri içine alır, onları koruyup gözetmek kendisine zor gelmez. O, yücedir, büyüktür." (Bakara 2/255)

Bu Âyet-i Kerîmeyi;

Oku önce önüne üfle!
Oku sonra arkana üfle!
Oku sonra sağına üfle!
Oku sonra soluna üfle!
Oku sonra göğe üfle!
Oku sonra yere üfle!
Ve 7.nci okuyuşunu nefes vermeden nefesinle ÖZüne yut İnşâllah!.."


demişti ve bendeniz de hep yaparım şükür..

Muhammedi Muhabbetle..
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen nur-ye »

kamuran yazdı:“İmâm-ı Alî (keremullahi veche): "İlim bir nokta idi, onu câhiller çoğalttı!.." ve yine:
"İlim, besmelenin "be" harfinin altındaki noktadır..."
Buyurması ilmin menşe'inin yüceliğine işârettir...”
(Kul İhvani)


Be harfi, nokta ve ilim arasındaki ilişkide Beytullah'ın, onun kapısının veya Hacer-ül'Esved'in arasında bir ilişki var mıdır? Varsa öğrenmek isteriz...
kulihvani yazdı:Değerli kardeşim acizâne sözlerimden yola çıktığınız için cevab vermeliyim gönlümce.

Resûllullah sallallahu aleyhi vesellam Efendimiz’in buyurduğu İlimin Menşe’i İlmullahtır.
Kur’ân-ı Kerîm Olsun, sahih Hadis-i Şerifleri olsun fark etmez.


“Ve ma yentiku anil heva: O, nefis arzusu ile konuşmaz.” (Necm 53/3)

Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’in: “Ben İlim Şehriyim. İlmin kapısı Alî’dir!”

İlmin kapısı Ali (kv) dir yani EDEBdir.
Edebsiz İlim varsa İblisinkidir.
Ali (kv) Efendimizin buyurduğu: “ Muhammedi Edebden mahrum kalanlar, NAKLi Bilip-Bulmamış kendilerinin Ham AKILlarıyla Zannları üzerine, bu oyun ve eğlence bahçelerinde bir ömür oynayıp eğlendiler!..” demek gibidir.

Âlem-i Asgâr (küçük âlem) olan insanoğlu, hakikatte Âlem-i Ekber’in (Büyük Âlemin) timsâlidir.
Onda olan onda da mevcûddur.
Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’in: “İlmin kapısı Alî’dir!” buyurduğu Azîz Efendim İmâmı Alî (keremullahi veche):

“Eyâ insan cirmike cirmis-sâgirun, ve fike intavâ âlemü’l-ekber...” buyurmuştur.


Tavâ kökü: elbiseyi, yatağı v.s. dürüp katlamaktır.
Mündemic: (dümûc’dan) indimâc eden, dürülüp sarılan, içine yerleşen, içine sokulması olup aynı anlamdadır.


“Ey insanoğlu! Cirmin (cisim, hacim) çok küçüktür, fakat âlemü’l-ekber sende intevadır, mündemictir. İçine sokulmuştur (o kadar da değerin var) !” buyurması ne hârikadır.

Ey insanoğlu Âlemü’l-Ekber senin özüne, enfüsüne, fuadına dürülüp sokulmuştur.
Tıpkı bir tohumun içine yerleşen dev ağaçlar gibi...
Ruh “Âlemü’l-Emr”dendir.
Âlemü’l-Emr ise Emri veren Âlemdendir!...
Kişinin Muhammedî oluşu:

Şerîat-ı Muhammedîyye,
Tarikat-ı Muhammedîyye,
Mârifet-i Muhammedîyye ve
Hakikat-i Muhammedîyye
Her kişinin özünde fitraten mündemictir.
Priz gibi herkesin hilkıyetinde hazır beklemektedir...
Bilir, arar, bulur ve kullanırsa ne mutlu saîddir (evliyâdır).
Reddederse ne yazık ki şâki (eşkıyâ) dır...

Bir başka rivâyette ise İmâmı Alî (keremullahi veche):

“Eyâ insan: Ve tezeimu inneke cismi’ssâgir ve fike inta’l-âlemil kebir: Ey insan, sen cismi sagirsin, zum’ edersin!... Hâlbuki Âlemû’l-Ekber sende müntâvidir (intiva etmiştir, katlanmıştır).”


Zum’ etmek: bâtıl zann, sanı, şüphe.
Müntâvi, Mültevî: ihtivâ eden, bükülüp sarılıp sokulan.


“Ey insanoğlu; sen kendini, küçücük bir şey, bir cisim mi sanıyorsun? Hâlbuki en büyük âlem (evvel-âhir-zâhir-bâtın) sende dürülüp toplanmıştır...”

İlmullah bize bu âlemde İmtihan olan Haytımızda lâzımdır ve Müslim ve kâfir herkese açıktır.
Kâbetullah ise Rabbımıza Kullukta BEDEN Kıblemizidir o da ortada.
Kapısı yerinde ve Nur-u Muhammedi BİZe aktaranlar da yerlerinde olmuştur olacaktır şükür.
BİZ insanlar ise her HACC Ziyaretimizde Hacerü’l-Esvedimizi Selâmlarız!
İlim ve Edebimizi alırız kısacası…

Salât ü Selam olsun…
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen nur-ye »

kulihvani yazdı:
Gariban yazdı:Biz Allah'ın RAHMET'inin gölgesinin gölgesiyiz... (Numarasız söz- Resonance of Allah kitabı ndan)
وَمَا أَرْسَلْنَاكَ إِلَّا رَحْمَةً لِّلْعَالَمِينَ

"Ve ma erselnake illa rahmetel lil alemin: (Resûlüm!) Biz seni âlemlere ancak rahmet olarak gönderdik." (Enbiyâ 21/107)

Hakk Dostu Bawa Muhyiddin (ks) Hazretleri harika bir tesbitte bulunmaktadır:

Allahuzülcelâl, El Rahmân ve El Rahîm (cc) dur.
Resûlullah (sav) O'nun Rahmeti-Ni'met-i Uzmâsıdır..
Kur'ân'a sâdık Ehl-i Beyt (as) ve Veliyyullah da O'nun..
ÖZündeki Nur-u Muhammediyyeye sahip Mü'minler..



Uluhiyyet... : Nûr-u Nûn
Rusûliyyet...: Nûr-u Mîm
Velâyet.......: Nûr-u Mîm-Mîm
Ubûdiyyet....: Nûr-u Mîm-Mîm-Mîm...



Muhammedî Muhabbetle..
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen nur-ye »

kulihvani yazdı:Resim

LÂLE…

L…….: LâM.. Arapçada bir harf.. Kur'âncada Elif ve Mîm ara bağı Lâm…

L…….: İnkâr edatı.. Olmaz-Olamaz-Olmamalı Dili…

LÂL…….: Dilsiz. Söz söyleyemiyen.. Söz Bİlmiş-Sohbet BULmuş-Zevk OLmuş-Hazz Yaşamış da Sükûn ve Sükûta gark olmuş SÎNgin…

LÂLE…….: Lâle denen meşhur çiçek… Tasavvufta Hakk’a işâret.. AŞKta asîl ve dik duruşuyla Mâşuk.. Aşkçada; Lâ-lânet, gerekmez lâmının, Le-Muhahakkak, Lütuf, gerekir, lâzım ve lâyıktır lâmının Eşleşmişi-düğünü…Kul İhvanî’de canının içi... ÇÖLde Zülfikâr, Tevhidin Sırr-ı Süveydâ Sancağı… Güllâle'de neki?.. Hukukta eskiden-vaktiyle suçluların ve delilerin boynuna takılan halka-eğlâl.. Köyde incir koparmak için ucu çatallı değnek…

Hülâsa bu LÂLE SIRRı Kalbden Kalbe akan Kapkara bir NÛRdur…
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen nur-ye »

kulihvani yazdı:Resim


وَإِذْ قَالَ إِبْرَاهِيمُ رَبِّ أَرِنِي كَيْفَ تُحْيِـي الْمَوْتَى قَالَ أَوَلَمْ تُؤْمِن قَالَ بَلَى وَلَـكِن لِّيَطْمَئِنَّ قَلْبِي قَالَ فَخُذْ أَرْبَعَةً مِّنَ الطَّيْرِ فَصُرْهُنَّ إِلَيْكَ ثُمَّ اجْعَلْ عَلَى كُلِّ جَبَلٍ مِّنْهُنَّ جُزْءًا ثُمَّ ادْعُهُنَّ يَأْتِينَكَ سَعْيًا وَاعْلَمْ أَنَّ اللّهَ عَزِيزٌ حَكِيمٌ

" Ve iz kale ibrahimü rabbi erini keyfe tuhyil mevta, kale e ve lem tü'min, kale bela ve lakil li yatmeinne kalbi, kale fe huz erbeatem minet tayri fe surhünne ileyke sümmec'al ala külli cebelim minhünne cüz'en sümmed'uhünne ye'tineke sa'ya, va'lem ennellahe azizün hakim:
İbrahim Rabbine: Ey Rabbim! Ölüyü nasıl dirilttiğini bana göster, demişti. Rabbi ona: Yoksa inanmadın mı? dedi. İbrahim: Hayır! İnandım, fakat kalbimin mutmain olması için (görmek istedim), dedi. Bunun üzerine Allah: Öyleyse dört tane kuş yakala, onları yanına al, sonra (kesip parçala), her dağın başına onlardan bir parça koy. Sonra da onları kendine çağır; koşarak sana gelirler. Bil ki Allah azîzdir, hakîmdir, buyurdu.” (Bakara 2/260)


Darma-duman eden sorulara
Darma-duman deyişler…


Âyet ve meâli yukarıdadır..

BİZ ise BİRlikte anlamak için 4 boyutlu düşünelim-zevk edelim..
İbrahim (as), Rahmet Babası – Ebu Rahîm..
BİZ-BİRliğimizin Rabbî Himmet kaynağı..
İbrahîm.. Ebu Rahîm.. Ra.. Himm.. Himmeti.. m-m hakikati, Melekut Âlemine diriyken ulaşmak-anlamak ihtiyacı..

Hanif Dinin, Tevhidin Bânisi..
4 lü sistemin Tevhid Tekemmülü..
Doğum-Ölüm Âleminde ölüm her an olmakta iken
Dirilmeyi de Bedenen, GÖZle görmek istemek?..
“Yoksa inanmadın mı?” buyruk sorusuna bir daha olumsuza cevap: “Belâ!”
Kalbin tatmin olmaması-olması ne?
Emin, güvenen-güvenilir ve rahatlığı neden?

“Öyleyse, dört kuş tut.”

4 Kuş:
Karga (leş-tutku),
Horoz (şehvet),
Güvercin (muhabbet),
Tavus (vuslat)..

4 kuşu tut-yakala..
Beden-Nefs-Kalb-Ruh.
Toprak-Ateş-Su-Hava mı?..


fe sur hünne ileyke:

fe.. sad+ra… Sur..
sarret: hacet..
Sırr.. sârr.. onların sırlarına gir-parçala..otopsi yap..her birinin özelliklerini iyice bul-bil..iyice tanı..kendini bil..
Tüy.. et.. kemik.. kan..

Onları sana alıştır.. meylettir..
Kendine bağla, çevir..
Karekterlerini iyi tanı-anla..
Seni DUYup UYsunlar!..

Bu Nakli NUR;
Bilgi Erkanı, Bulgu İrfanı,
Aklın;
Olgu-İlmine, Yaşama-Edebine katılırsa,
Ancak diriltmeyi anlayabilmeni ve özünde dirilmeni sağlar...

O halde, o 4 kuşu kendi kimliğinde Bil-Bul-Ol-Yaşa.
Kendiliğine kat, onları özel kimlikleri ile ilmine al!..
Kısacası kendini BİL!
Teklifullahı kabul eden 4 Letâifin-Unsurun olan
Beden-Nefs-Kalb-Ruha mârifet elde et!
Bunu elde et ki;
Kendini bilesin de Hakikate eresin:


Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem):
“Men arefe nefsehu fekad arefe Rabbehu” buyurmuştur.

(Aclunî, Keşfü’l-Hâfâ II/343 (2532)

Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’in:
“Mütü kable en temutü: Ölmeden önce ölünüz!...” buyurmuştur.

(Keşfü’l-Hâfâ II-291-2669)

Sırrına eresin!..

Nasıl yapacaksın..


sümmec'al ala külli cebelim minhünne cüz'en:

kendi kendiliğinde onları analiz et-incele, parçalara ayır, her bir dağın;
İlim, Edeb, İrfan, Erkan,
Şeriat, Tarikat, Mârifet, Hakikat..
Ve tüm 4 lülerimizi iyice bir düşün!..

Nedemek bu:

– İlâhe – İll⠖ ALLAH..

Tasavvur et!.. Tasavvufa geç!..


Cebel: belâ cem’i mi?
Ce..be-lâ..: lâ .. ilâhe..illâ.. Allah

Her bir dağ?: 4 mü 7 mi?.

Kuşların başları neden yanında kalmakta.. onlar ne?..
Küllî ŞEY’in başı nedir?
Neden başları ezmemekte de gövdeleri harmanlamakta?


sümmed'uhünne:
sonra onlara dua et nedir?
dua: de.. ayn.. Ayn’ı daimiyyete dâvet mi?


ye'tineke sa'ya:
neden kuşlar uçarak gelmiyorlar da siğirterek gelmekteler?
sa’yen: koşarak-hızlıca yürüyerek.. kanatlar ne oldu?..
se.. ayn…: ayan-ı sabite sırrına eriş, sahiplik ne?

Kuşları öldüren ve dirilten (izni ile) İbrahim as…

Seninkine inanıyorum da ben nasıl yapacağım bu işi?..
Yapabilir miyim diyen hangi kısmı İbrahim as’ın?..


Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’in:
“Mütü kable en temutü: Ölmeden önce ölünüz!...” buyurmuştur.

(Keşfü’l-Hâfâ II-291-2669)

Kesin bilgiden Makam-ı İlletten..
kesin müşahadeye Makam-ı Hullete (dostluk-Halilullah) nasıl geçerim???
Hayattan hayat verilmesi ne?..

O halde.. Uçan kuş gibi olan Hayatta..
Et-Tayr.. neden harf-i tarifli?.

Neden İbrahim as kalbi tatmin olsun diye Rabbülâlemin 4 kuşu diriltmekte?
Neden İsa as da çamurdan yaptığı kuş Rabbülâlemin izni ile dirilmekte?

İzzet (ilk yaratış) ve hikmet (insan kalbinin tatmin olmasını temin)?*
Kul tercihinin öldürmede kalmayıp diriltmeyi anlayış setrine çıkışına ne dersin?
Zorunlu doğum-ölümden, isteyerek ölüp dirilmeye geçiş nedir?

Tekasür Sûresindeki 4 Biliş ne?..

Bilme : Kella sevfe ta'lemun
Bilme: Sümme kella sevfe ta'lemun
İlmel yakin: Kella lev ta'lemune ilmel yekiyn
Aynel yakin: Sümme leteravünneha aynelyakiyn

Neden iki yakin arasında: Le teravünnelcehiym
Ve neden sonuç: Sümme le tüs'elünne yevmeizin anin neiym

Ni’met nedir?..

İbrahimî oluş.. Himmet rızası BİZ-BİRliği..
El Hayy dan El Muhyi zevkine ye geçiş..
El Azîz ve El Hakîm
İlk Yaratan da El Azîz ne?
Yaratılanı diriltişte El Hakîm ne?

İzzete tutunan-Teslim İpi Akıl mı? Nakil mi?
Hikmet İpine Uyuş ne?
İnfak-cihad..?
Karz-ı hasen, nedir infakta?
Cihad, canın içine geçiş midir?..

Çok çok soru var canımın içindeki?...
Soramadıklarım…
Diyemediklerim…
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen nur-ye »

http://www.muhammedinur.com/modules.php ... ght=#24747

kulihvani yazdı: Sabahın tan yeri kızartısı denizi sarmış, bir efkar ki diz boyu..
eFeM sesiz, küs gibi, cıkcık yok..
Msn de Nur-ye canım selamlamakta OL-AN “AN”ı..
Göz yaşıyla yazdıklarını okurken birden bizim eFeM de
Bir çığlık başladı..

“Ne oldu? Bir şey mi var? Ne anladında coştun? Neşeden mi kederden mi?” Demeye kalmadı:
“Siz İnsanoğlu Ümmeti yok musunuz AKIL Dağında Kulluk Krallığı kurdunuz da bizi Ümmet sanmazsınız!
Oysa BİZ KUŞlar Kur’ân-ı Kerim’de şerefle yâdedilmiş bir ümmetiz!
Ama siz Kur’ân-ı Kerimi de işinize geldiği yerde, zamanda ve hâlde okursunuz ve bir de üstüne üstlük kulak asmazsınız! BİZi hiçbir zaman BİZce görmediniz ki:


أَوَلَمْ يَرَوْا إِلَى الطَّيْرِ فَوْقَهُمْ صَافَّاتٍ وَيَقْبِضْنَ مَا يُمْسِكُهُنَّ إِلَّا الرَّحْمَنُ إِنَّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ بَصِيرٌ

" Evelem yerev ilettayri fevkahum saffatin ve yakbidne ma yumsikuhunne illerrahmanu innehu bikulli şey'in basiyrun.: Üstlerinde kanatlarını aça-kapata uçan kuşları (hiç) görmediler mi? Onları (havada) rahmân olan Allah'tan başkası tutmuyor. Şüphesiz O her şeyi görmektedir.” (Mülk 19/67)

"Tamam eFeM sen ne biçim kuşsun taştan taşa çalmaya başladın, ne Ümmeti Allah aşkına!"
Dememle beraber açtı ağzını yumdu gözünü;

“Sen ak saçlı Kervan Kıtmiriyim dersin!
Bunca yıldır Kur’ân-ı Kerim okursun, yazar çizersin ahkam kesersin de Allahu zül celâlin Ümmetlerinden habersizsin!
Bak Nur-ye neler yazmış gözüne söyle de kalbine aktarsın umulur ki anlarsın!”

Deyince ayıktım bunda bir iş var diye Nur-ye’nin haberine koştum, KUŞ DİLİ aramaya ve ne gördüm:
nur-ye yazdı:

Gasilhane ki işlemleri yaptıktan sonra camiye bırakıp dünyalık evine geldiğimizde NAMAZI kılınıp cemaatla eve gelişi sırasında garip olarak bilinen HAKK DOSTum bütün cemaatında şahid olduğu milyonlarca KUŞ cemaatı ile evinin önünde geldi.
KUŞ cematı önce top oldu sonra iki guruba ayrıldı bir gurup alttan bir gurup üsten geçti. Sonrasında birleştiler evin bulunduğu mahallenin üstünde uçmaya başladılar. Evi mezarlığın hemen bir alt sokağıydı. Bütün KUŞ cemaatı mezarlığa bir kaç kez iniş yapıp havalandılar. ve ardından hoca duasını yaptı bütün cemaat şaşkındı ve şaşırdılar adını koyamadıkları bu olaya!.
garip olarak bilinen GARİP CAN DOSTumun sözü aklıma geldi şimdi bilmezler ÖLdüğümüzde bilecekler sözü yankılandı kulaklarımda!
KUŞ cemaatı sonrasında gözden kayboldu.
“Hımmm anlaşıldı eFeM ne demek istediğin!” dedim.
“Evet, hani Aksarayda yaşamış Mestci Salih Baba vardı. Rical-i Gayb idi.
Sen onun sırrına erince:
“Koçdölü sırrımızı saklarsın değil mi ölenedek!” demişti de sen de saklamıştın Hakk’a yürüyenedek..
İşte o Baba’nın tek kızının kocası Cuma sabahı Hakk’a yürüyen Salih Baba’yı “Hemen kaldıracağım Cuma sonunu bekletmem!” demişti.
Somuncu Babanın torunu Kalaycı Yahya Baba ne kadar yalvarıp:
“Bu Salih Baba Ricâlullahtır, ayıptır, yazıktır etme!” dediyse de:
“Cenaze benim git işine!” demişti.
İşte o zaman da Duhâ Namazı vaktinde bir avuç insancıkla cenazesi kılınmıştı.
Kuşluk namazına neden KUŞluk Namazı denir bilmezsin sen!
İşte ozaman gök yüzüne bakanlar yüzlerce değil binlerce leylek gördüler.
Gök yüzünde müthiş Bir Tavaf ve Girdabla ve de uzun gagalarıyla takıtak yapmakatalardı.
Cenazeyi omuzlayan dervişler
2 km ilerdeki ERVAH’a “Allahuekber! Allahuekber!” çığlıklarıyla ilerlerken birbirinden duyan tüm halk ve Aksaray şehri gökleri çınlatmış yollar yürünemez hale gelmişti.
Gökler dolusu Leylek Ümmeti
Yerler dolusu “Allahuekber! Allahuekber!” diyen İnsanlar!
Ne demişti bunu sana anlatan Kalaycı Yahya Baba boynuna sarılıp ağlarken:
“Gözlerimle gördüm Erenler! Kimlerin teşrif ettiklerini! Ve bir İnsanın nasılda Dipdiri el salayarak, şehadet ve tekbirlere katılarak vedâlaştığını!”
En sonunda pike dalan Leyleklerin halkı nasıl ürküttüğünü…"
Demişti ama,
Siz BİZi hiçbir şeye benzetmezsiniz!
Siz ne idiğini bilmezler iken BİZim Ümmetimize dil uzatır da birbirinizi küçültmek-kötülemek için Kuş Beyinli dersiniz.
Oysa o İnsan Beyninize yüklenen AKIL Emânetini Allahu Teâlâ kimlere yükledi de kaçtılar!
Ama siz İnsanoğlu çok akılısınız sanırsınız:


إِنَّا عَرَضْنَا الْأَمَانَةَ عَلَى السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَالْجِبَالِ فَأَبَيْنَ أَن يَحْمِلْنَهَا وَأَشْفَقْنَ مِنْهَا وَحَمَلَهَا الْإِنسَانُ إِنَّهُ كَانَ ظَلُومًا جَهُولًا

“İnna aradnel emanete ales semavati vel erdi vel cibali fe ebeyne ey yahmilneha ve eşfakne minha ve hamelehel insan innehu kane zalumen cehula: Biz emaneti, göklere, yere ve dağlara teklif ettik de onlar bunu yüklenmekten çekindiler, (sorumluluğundan) korktular. Onu insan yüklendi. Doğrusu o çok zalim, çok cahildir.” (Ahzâb 33/72)

"
Hiç de üstünüze alınmazsınız çok zalim ve de çok cahil olduğunuzu!
Gözleriniz yüce EMELlerle GÖKyüzünde yer ararken, ayak ucunuzdaki ECEL Kuyusuna düşüp YERin dibine batacağınızı akledemezsiniz!
Boyunlarınıza geçen hased, kin, kibir, yalan, haram gaflet, cehalet, dalalet ve hiyanet EGLÂLleriyle birbirinizin canını çıkarma savaşındasınız!
BİZ haddimizi BİLiriz, sen nerden bileceksin Hatice kim, Salih Baba kim, KUŞ kim, taş kim, İnsan kim?
Büyük harle yaz!
“İnsanı İNSAN insan eder!”
Diye de DERMAN Doktorumuzu da analım, o bizim DİLDAŞımızdı, CANDAŞımızdı, DERMANımızdı..
Her gün Sohbetlerini yaz-çiz yapmaktasın hiç anlamayacak mısın İNSAN kim miş?
Mükerrem ve halife kılınan, Rahmetenlilâlemin olan Resûlullah MUHAMMED sallallahu aleyhi vesellem’i DUY-AN ve de UY-AN;
Müslimullah,
Mü’minullah
Evliyâullah
Ricâlullah olanlar!..


“Amann eFeM bir ara ver! Bak akşam oldu duydun Medine Ezanını!
Yaradanımıza bir Yöneliş yapalım!”

Dedim ve baktım ki kıbleye dönmüş başı göklere bakmakta…

***

Alelacele akşamı kıldık iki kişilik cemaatla hanımla ikimiz, bize uydu mu eFeM bilemedim derken gıdıklamaya başladı cıyyik cıyyik…
“Latif BEY, Kıbleye yöneldin mi?
Buradan Kâbeye kadar putlarını temizledin mİ?
Resûlullah MUHAMMED sallallahu aleyhi vesellem’i DUYdun, Uydun İmam-ı Mutlak BİLdin-BULdun mu?
“Allahu ekber!” inde BİZ Oldun mu?
“Şah damarımdan da yakın!” dediğin RABB’inle OKUdun mu Kur’ân-ı Kerim’i?
Bedenin Kimin Kabıydı?
NEFsin eğilebildi mi boynundaki onca Engel-Eglâlleriyle?
Kalbinin Rahmân ve Rahim Kapıları açıldımı iki secdende!
RUHun şehadet oturuşunda Muhammedi Şuur ve Nur ile:
“Ben de Resûlullah MUHAMMED sallallahu aleyhi vesellem’in buyurduğu:
“Eşhedü en lâ ilâhe illâ ALLAH ve Eşhedü enne MUHAMMEDü’r- Resûlullah! Âmennâ! Saddaknâ! Şâhidnâ!” derim diye bildin mi?..”


“Ne Latif Bey’i efem kafayı mı yedin!
Eşşekten düşmüş salatalığa çevirdin!
Pardon ağır oldu dut yemiş bülbüle çevirdin, bir soluklanalım paçavra gibi ettin namazımızı da!”

Dedim demesine de durdu mu Halimcan deli bu BİZim kuş vallaaa..


“ Bak gördün mü?
Hemen hazırsınız hakaret etmeye!
“Aslanım!” desek keyflenir canavarlığa bayılırsınız!
“Eşeksin!” desek kızar HAKK’ın Hizmetçiliğine verir veriştirirsiniz.
Eşek mi yükledi salatalığı sırtına!
Ne olmuş BOLU’da bülbüller bir bahar sana Kapkara KUŞ Şarkıları okudu da Dut mevsiminde AŞKları MEŞKe erdiyse!..
Suç mu bunlar da baş kakıncı ettin!
Siz zaten böylesiniz, hani Hüdhüd Kuşu-İbibik Anamız Süleyman as bir güzellik yapmakiçin Sâbâ Güneşi Belkıs Yelinden bir KOKU getirmeye uçmuştu canı gagasında da;
Süleyman as da demediğini koymamıştı: "Kolunu-kanadını kıracağım, olmadı kafasını koparacağım!" vs . vs…


وَتَفَقَّدَ الطَّيْرَ فَقَالَ مَا لِيَ لَا أَرَى الْهُدْهُدَ أَمْ كَانَ مِنَ الْغَائِبِينَ
لَأُعَذِّبَنَّهُ عَذَابًا شَدِيدًا أَوْ لَأَذْبَحَنَّهُ أَوْ لَيَأْتِيَنِّي بِسُلْطَانٍ مُّبِينٍ

" Ve tefekkadet tayra fe kale maliye le eral hüdhüde em kane minel ğaibin. Le üazzibennehu azaben şediden ev le ezbehannehu ev le ye'tiyenni bi sultanim mübin : (Süleyman) kuşları gözden geçirdi ve şöyle dedi: Hüdhüd'ü niçin göremiyorum? Yoksa kayıplara mı karıştı? Ya bana (mazeretini gösteren) apaçık bir delil getirecek ya da onun canını iyice yakacağım yahut onu boğazlayacağım!” ( Neml 27/20-21)

“Aman bree eFeM nerlere atladın bak!”
Demek istedim ama resti çekti!

“Ben seninle konuşmuyorum!
Git işine! Sen akıllı, yaman, kurnaz, bilmediği bir şey olmayan tipik bir insanoğlusun ve sizden BİZ korkarız zaten!
Ben şu ÇÖL Köpeği varya Kervan Kıtmiri KUL İhvanî onunla gaga çalmaktayım!
Bak sofran kuruldu!
Sarı kart yemeden diz çök!
Sonra beni suçlarsın hemence!”


Bu sefer gerçekten kıpkırmızı değil mosmor oldum garibanım!
Deve Kuşu daha iyi nerden buldum ben bu Kahharî Kanaryayı!
Bana dar gelen dünyamı sıktıkça sıktı!


“Siz; İLİMsiz-Edebsiz-İrfansız-Erkansız bir YOL,
Gözsüz-İzsiz-Sözsüz-Özsüzbir YÖN,
DİLesiz-İLEsiz-BİLesiz-ÇİLEsiz bir CENNET aramaktasınız!
Cihan içinde-Kan içinde-Can içinde cÂN-ÂN!
Şu ÂN! OL-ÂN! Desek ne fayda!”


Sus pus oldum…
Ağlayamadım!
Gülemedim!..
Bir hoş oldum!
Bereket ki yatsı çağrısı geliverdi birden de:

Hayyealesselah!.. Haydi İslah olamaya!
Hayyealelfelah.. Haydi İflah olamaya!.

Sahili salladı da sükun çöktü ÇÖLe…
Çok şükür..


***

Kafam karman çorman oldu vallahi..
Ben mi yemek yedim yemek mi beni,
Ben mi namaz kıldım namaz mı beni anlayamadım doğrusu..
Ümmet de nerden çıktı şimdi?
Gerçi: “Resûlullah MUHAMMED sallallahu aleyhi vesellem’in ümmetindenim, İbrahim Aleyhisselamın Millletindenim!” diye öğretmişti Rahmetli Hoca Babam ama bir kıvılcım attı şu eFeM Akıl Harmanıma şimdi kuruldu tüneğine yangınımı seyretmekte keyfi gıcır maşallah!


Ümm: Ana, anne, vâlide. Nine. Asıl, esas. Başlıca olan şey.
Âma: Kör. Gözü görmeyen.
Nebiyy-ü Ümmî: Allahuzülcelâl’in Ahadiyyet perdesi olan; bilinemezlik varılamazlık sırrına erilemezlik tekliği-eşsizliğ-zıtsızlığından, O’nunizniyle haber getiren Resûlullah MUHAMMED sallallahu aleyhi vesellem..
Ümmet : Bir peygambere inanıp onun yolundan giden insanların hepsi. Bir peygamberin Hakka davet ettiği cemaat. Bir dille konuşan millet.
BİZde BİR OL-ANlar..


***

Baktım olmayacak bir köşeye çekilip kulak kabarttım eFeM ile Kıtmir’in İnsan oğlunun AKLını Silkeleme-Sallama Sohbetine!..
Meğer Kelâmullah’da neler varmış!
İnanan insanın BAĞ demek olan AKLını bağlayan nice âyetleri seriverdiler sahneye..
eFeM:
“Bu insanlar O KİTABI okusalardı BİZimde bir ümmet olduğumuzu görürlerdi..”


وَمَا مِن دَآبَّةٍ فِي الأَرْضِ وَلاَ طَائِرٍ يَطِيرُ بِجَنَاحَيْهِ إِلاَّ أُمَمٌ أَمْثَالُكُم مَّا فَرَّطْنَا فِي الكِتَابِ مِن شَيْءٍ ثُمَّ إِلَى رَبِّهِمْ يُحْشَرُونَ

"Ve ma min dabbetin fil erdi ve la tairiy yetiyru bi cenahayhi illa ümemün emsalüküm ma ferratna fil kitabi min şey'in sümme ila rabbihim yuhşerun: Yeryüzünde yürüyen hayvanlar ve (gökyüzünde) iki kanadıyla uçan kuşlardan ne varsa hepsi ancak sizin gibi topluluklardır. Biz o kitapta hiçbir şeyi eksik bırakmadık. Nihayet (hepsi) toplanıp Rablerinin huzuruna getirilecekler.” (En’am 6/38)


Bak kardeşim daha neler var “ÜMMET” deyince Hükmullah’da:



كَانَ النَّاسُ أُمَّةً وَاحِدَةً فَبَعَثَ اللّهُ النَّبِيِّينَ مُبَشِّرِينَ وَمُنذِرِينَ وَأَنزَلَ مَعَهُمُ الْكِتَابَ بِالْحَقِّ لِيَحْكُمَ بَيْنَ النَّاسِ فِيمَا اخْتَلَفُوا فِيهِ وَمَا اخْتَلَفَ فِيهِ إِلاَّ الَّذِينَ أُوتُوهُ مِن بَعْدِ مَا جَاءتْهُمُ الْبَيِّنَاتُ بَغْيًا بَيْنَهُمْ فَهَدَى اللّهُ الَّذِينَ آمَنُوا لِمَا اخْتَلَفُوا فِيهِ مِنَ الْحَقِّ بِإِذْنِهِ وَاللّهُ يَهْدِي مَن يَشَاء إِلَى صِرَاطٍ مُّسْتَقِيمٍ

"Kanen nasü ümmetev vahideten fe beasellahün nebiyyine mübeşşirine ve münzirine ve enzele mealhümül kitabe bil hakki li yahküme beynen nasi fimahtelefu fih, ve mahtelefe fihi illellezine utuhü mim ba'di ma caethümül beyyinatü bağyem beynehüm, fe hedellahüllezine amenu limahtelefu fihi minel hakki bi iznih, vallahü yehdi mey yeşaü ila siratim müstekiym: İnsanlar bir tek ümmet idi. Sonra Allah, müjdeleyici ve uyarıcı olarak peygamberleri gönderdi. İnsanlar arasında, anlaşmazlığa düştükleri hususlarda hüküm vermeleri için, onlarla beraber hak yolu gösteren kitapları da gönderdi. Ancak kendilerine kitap verilenler, apaçık deliller geldikten sonra, aralarındaki kıskançlıktan ötürü dinde anlaşmazlığa düştüler. Bunun üzerine Allah iman edenlere, üzerinde ihtilafa düştükleri gerçeği izniyle gösterdi. Allah dilediğini doğru yola iletir.” (Bakara 2/213)


وَلْتَكُن مِّنكُمْ أُمَّةٌ يَدْعُونَ إِلَى الْخَيْرِ وَيَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَيَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنكَرِ وَأُوْلَـئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ

"Velteküm minküm ümmetüy yed'une ilel hayri ve ye'mürune bil ma'rufi ve yenhevne anil münker, ve ülaike hümül müflihun: Hem sizden müteşekkil, önde gider, hayra davet eder, maruf ile emir ve münkerden nehyeyler bir ümmet olsun, işte onlardır o felâhı bulacaklar” (Âl-i İmrân 3/104)


كُنتُمْ خَيْرَ أُمَّةٍ أُخْرِجَتْ لِلنَّاسِ تَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَتَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنكَرِ وَتُؤْمِنُونَ بِاللّهِ وَلَوْ آمَنَ أَهْلُ الْكِتَابِ لَكَانَ خَيْرًا لَّهُم مِّنْهُمُ الْمُؤْمِنُونَ وَأَكْثَرُهُمُ الْفَاسِقُونَ

"Küntüm hayra ümmetin uhricet lin nasi te'mürune bil ma'rufi ve tenhevne anil münkeri ve tü'minune billah, ve lev amene ehlül kitabi le kane hayral lehüm, minhümül mü'minune ve ekseruhümül fasikun: Siz, insanların iyiliği için ortaya çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz; iyiliği emreder, kötülükten meneder ve Allah'a inanırsınız. Ehl-i kitap da inansaydı, elbet bu, kendileri için çok iyi olurdu. (Gerçi) içlerinde iman edenler var; (fakat) çoğu yoldan çıkmışlardır.” (Âl-i İmrân 3/104)


فَكَيْفَ إِذَا جِئْنَا مِن كُلِّ أمَّةٍ بِشَهِيدٍ وَجِئْنَا بِكَ عَلَى هَـؤُلاء شَهِيدًا

"Fe keyfe iza ci'na min külli ümmetim bi şehidiv ve ci'nabike ala haülai şehida: Her bir ümmetten bir şahit getirdiğimiz ve seni de onlara şahit olarak gösterdiğimiz zaman halleri nice olacak!” (Nisâ 4/41)

وَأَنزَلْنَا إِلَيْكَ الْكِتَابَ بِالْحَقِّ مُصَدِّقًا لِّمَا بَيْنَ يَدَيْهِ مِنَ الْكِتَابِ وَمُهَيْمِنًا عَلَيْهِ فَاحْكُم بَيْنَهُم بِمَا أَنزَلَ اللّهُ وَلاَ تَتَّبِعْ أَهْوَاءهُمْ عَمَّا جَاءكَ مِنَ الْحَقِّ لِكُلٍّ جَعَلْنَا مِنكُمْ شِرْعَةً وَمِنْهَاجًا وَلَوْ شَاء اللّهُ لَجَعَلَكُمْ أُمَّةً وَاحِدَةً وَلَـكِن لِّيَبْلُوَكُمْ فِي مَا آتَاكُم فَاسْتَبِقُوا الخَيْرَاتِ إِلَى الله مَرْجِعُكُمْ جَمِيعًا فَيُنَبِّئُكُم بِمَا كُنتُمْ فِيهِ تَخْتَلِفُونَ

"Ve enzelna ileykel kitabe bil hakki müsaddikal lima beyne yedeyhi minel kitabi ve mühayminen aleyhi fahküm beynehüm bima enzelellahü ve la tettebi' ehvaehüm amma caeke minel hakk li küllin cealna minküm şir'atev ve minhaca ve lev şaellahü le cealeküm ümmetev vahidetev ve lakil li yeblüveküm fi ma ataküm festebikul hayrat ilellahi merciuküm cemian fe yünebbiüküm bi ma küntüm fihi tahtelifun: (Ey Muhammed!) Sana da o Kitab’ı (Kur’an’ı) hak, önündeki kitapları doğrulayıcı, onları gözetici olarak indirdik. Artık, Allah’ın indirdiği ile aralarında hükmet ve sana gelen haktan ayrılıp da onların arzularına uyma. Sizden her biriniz için bir şeriat ve bir yol koyduk. Eğer Allah dileseydi, elbette sizi tek bir ümmet yapardı. Fakat verdiği şeylerde sizi imtihan etmek için ümmetlere ayırdı. Öyle ise iyiliklerde yarışın. Hepinizin dönüşü Allah’adır. O zaman anlaşmazlığa düşmüş olduğunuz şeyleri size bildirecektir.” (Mâide 5/48)


وَلَوْ شَاء اللَّهُ لَجَعَلَهُمْ أُمَّةً وَاحِدَةً وَلَكِن يُدْخِلُ مَن يَشَاء فِي رَحْمَتِهِ وَالظَّالِمُونَ مَا لَهُم مِّن وَلِيٍّ وَلَا نَصِيرٍ

"Ve lev şaellahü le cealehüm ümmetev vahidetev ve lakiy yüdhilü mey yeşaü fi rahmetih vezzalimune ma lehüm miv veliyyiv ve la nesiyr: Dilese idi Allah elbet hepsini bir ümmet de yapardı ve lâkin dilediğini rahmetine koyuyor da zalimlere gelince ne bir veliy var onlara ne de bir nasîr” (Şûrâ 42/8)

وَلِكُلِّ أُمَّةٍ أَجَلٌ فَإِذَا جَاء أَجَلُهُمْ لاَ يَسْتَأْخِرُونَ سَاعَةً وَلاَ يَسْتَقْدِمُونَ

"Ve li külli ümmetin ecel fe iza cae eclühüm la yeste'hirune saatev ve la yestakdimun: Her ümmetin bir eceli vardır. Ecelleri gelince ne bir an geri kalırlar ne de bir an ileri gidebilirler.” (A’raf 7/34)


وَمِمَّنْ خَلَقْنَا أُمَّةٌ يَهْدُونَ بِالْحَقِّ وَبِهِ يَعْدِلُونَ

“Ve mimmen halakna ümmetüy yehdune bil hakku ve bihi ya'dilun: Yarattıklarımızdan, daima hakka ileten ve adaleti hak ile yerine getiren bir millet bulunur.” (A’raf 7/181)


وَمَا كَانَ النَّاسُ إِلاَّ أُمَّةً وَاحِدَةً فَاخْتَلَفُوا وَلَوْلاَ كَلِمَةٌ سَبَقَتْ مِن رَّبِّكَ لَقُضِيَ بَيْنَهُمْ فِيمَا فِيهِ يَخْتَلِفُونَ

“Ve ma kanen nasü illa ümmetev vahideten fahtelefu ve lev la kelimetün sebekat mir rabbike le kudiye beynehüm fima fihi yahtelifun: İnsanlar sadece bir tek ümmetti, sonradan ayrılığa düştüler. Eğer (azabın ertelenmesi ile ilgili) Rabbinden bir söz (ezelî bir takdir) geçmemiş olsaydı, ayrılığa düştükleri konuda hemen aralarında hüküm verilirdi (Derhal azap iner ve işleri bitirilirdi). (Yunus 10/19)


وَلِكُلِّ أُمَّةٍ رَّسُولٌ فَإِذَا جَاء رَسُولُهُمْ قُضِيَ بَيْنَهُم بِالْقِسْطِ وَهُمْ لاَ يُظْلَمُونَ

"Ve likülli ümmetir rasul fe iza cae rasulühüm kudiye beynehüm bil kisti ve hüm la yuzlemun: Her ümmetin bir peygamberi vardır. Peygamberleri geldiği zaman, aralarında adaletle hükmedilir ve onlara asla zulmedilmez.” (Yunus 10/47)


مَّا تَسْبِقُ مِنْ أُمَّةٍ أَجَلَهَا وَمَا يَسْتَأْخِرُونَ

“Ma tesbiku min ümmetin eceleha ve ma yeste'hirun: Hiçbir millet, ecelinin önüne geçemez, ve onu geciktiremez.” (Hıcr 15/5)


وَلَقَدْ بَعَثْنَا فِي كُلِّ أُمَّةٍ رَّسُولاً أَنِ اعْبُدُوا اللّهَ وَاجْتَنِبُوا الطَّاغُوتَ فَمِنْهُم مَّنْ هَدَى اللّهُ وَمِنْهُم مَّنْ حَقَّتْ عَلَيْهِ الضَّلالَةُ فَسِيرُوا فِي الأَرْضِ فَانظُرُوا كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الْمُكَذِّبِينَ

"Ve le kad beasna fi külli ümmetir rasulen eni'büdüllahe vectenibüt tağut fe minhüm men hedellahü ve minhüm men hakkat aleyhid dalaleh fe siru fil erdi fenzuru keyfe kane akibetül mükezzibin: Andolsun ki biz, «Allah'a kulluk edin ve Tâğut'tan sakının» diye (emretmeleri için) her ümmete bir peygamber gönderdik. Allah, onlardan bir kısmını doğru yola iletti. Onlardan bir kısmı da sapıklığı hak ettiler. Yeryüzünde gezin de görün, inkâr edenlerin sonu nasıl olmuştur!” (Nahl 16/36)

تَاللّهِ لَقَدْ أَرْسَلْنَا إِلَى أُمَمٍ مِّن قَبْلِكَ فَزَيَّنَ لَهُمُ الشَّيْطَانُ أَعْمَالَهُمْ فَهُوَ وَلِيُّهُمُ الْيَوْمَ وَلَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ

"Tellahi le kad erselna ila ümemim min kablike fe zeyyene lehümüş şeytanü a'malehüm fe hüve veliyyühümül yevme ve lehüm azabün elim: Allah'a andolsun, senden önceki ümmetlere de (peygamberler) göndermişizdir. Fakat şeytan onlara işlerini süslü gösterdi de (iman etmediler). işte o, bugün onların velisidir. Ve onlar için elem verici bir azap vardır.” (Nahl 16/63)


وَيَوْمَ نَبْعَثُ مِن كُلِّ أُمَّةٍ شَهِيدًا ثُمَّ لاَ يُؤْذَنُ لِلَّذِينَ كَفَرُوا وَلاَ هُمْ يُسْتَعْتَبُونَ

"Ve yevme neb'asü min külli ümmetin şehiden sümme la yü'zenü lillezine keferu ve la hüm yüsta'tebun: Her ümmetten bir şahit göndereceğimiz gün, artık ne kâfir olanlara (özür dilemelerine) izin verilir ne de onların özür dilemeleri istenir.” (Nahl 16/84)


وَيَوْمَ نَبْعَثُ فِي كُلِّ أُمَّةٍ شَهِيدًا عَلَيْهِم مِّنْ أَنفُسِهِمْ وَجِئْنَا بِكَ شَهِيدًا عَلَى هَـؤُلاء وَنَزَّلْنَا عَلَيْكَ الْكِتَابَ تِبْيَانًا لِّكُلِّ شَيْءٍ وَهُدًى وَرَحْمَةً وَبُشْرَى لِلْمُسْلِمِينَ

"Ve yevme neb'azü fi külli ümmetin şehiden ala haüla' ve nezzelna aleykel kitabe tibyanel likülli şey'iv ve hüdev ve rahmetev ve büşra lil müslimin: O gün her ümmetin içinden kendilerine birer şahit göndereceğiz. Seni de hepsinin üzerine şahit olarak getireceğiz. Ayrıca bu Kitab'ı da sana, her şey için bir açıklama, bir hidayet ve rahmet kaynağı ve müslümanlar için bir müjde olarak indirdik.” (Nahl 16/89)

وَلَوْ شَاء اللّهُ لَجَعَلَكُمْ أُمَّةً وَاحِدَةً وَلكِن يُضِلُّ مَن يَشَاء وَيَهْدِي مَن يَشَاء وَلَتُسْأَلُنَّ عَمَّا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ

“Ve lev şaellahü le cealleküm ümmetev vahidetev ve lakiy yüdillü mey yeşaü ve yehdoi mey yeşa' ve le tüs'elünne amma küntüm ta'melun: Allah dileseydi hepinizi bir tek ümmet kılardı; fakat O, dilediğini saptırır, dilediğini de doğru yola iletir. Yaptıklarınızdan mutlaka sorumlu tutulacaksınız.” (Nahl 16/93)

إِنَّ إِبْرَاهِيمَ كَانَ أُمَّةً قَانِتًا لِلّهِ حَنِيفًا وَلَمْ يَكُ مِنَ الْمُشْرِكِينَ

"İnne ibrahime kane ümmeten kanitel lillahi hanifa ve lem yekü minel müşrikin: Muhakkak ki, İbrahim başlı basma bir ümmet idi, tevhid inancına sahip olarak Allah'a itaat için kıyam etmişti ve asla Allah'a ortak koşanlardan olmadı.” (Nahl 16/120)


وَإِنَّ هَذِهِ أُمَّتُكُمْ أُمَّةً وَاحِدَةً وَأَنَا رَبُّكُمْ فَاتَّقُونِ

"Ve inne hazihi ümmetüküm ümmetev vahidetev ve ene rabbüküm fettekun: Ve işte bu sizin ümmetiniz bir tek ümmet ve Rabbiniz de Benim; artık hep Benden korkun!” ( Mü’minun 23/53)


وَيَوْمَ نَحْشُرُ مِن كُلِّ أُمَّةٍ فَوْجًا مِّمَّن يُكَذِّبُ بِآيَاتِنَا فَهُمْ يُوزَعُونَ

"Ve yevme nahşüru min külli ümmetin fevcem mimmey yükezzibü bi ayatina fehüm yuzeun: O gün, her ümmet içinden âyetlerimizi yalan sayanlardan bir cemaat toplarız da onlar toplu olarak (hesap yerine) sevkedilirler.” (Neml 27/83)

وَنَزَعْنَا مِن كُلِّ أُمَّةٍ شَهِيدًا فَقُلْنَا هَاتُوا بُرْهَانَكُمْ فَعَلِمُوا أَنَّ الْحَقَّ لِلَّهِ وَضَلَّ عَنْهُم مَّا كَانُوا يَفْتَرُونَ

"Ve neza'na minkülli ümmetin şehiden fe kulna hatu bürhaneküm fe alimu ennel hakka lillahi ve dalle anhüm ma kanu yefterun: (O gün) her ümmetten bir şahit çıkarır, (kâfirlere): Kesin delilinizi getirin! deriz. O zaman bilirler ki hakikat Allah'a aittir ve uydurageldikleri şeyler (putlar) da kendilerinden ayrılıp kaybolmuşlardır.” (Kasas 28/75)


وَتَرَى كُلَّ أُمَّةٍ جَاثِيَةً كُلُّ أُمَّةٍ تُدْعَى إِلَى كِتَابِهَا الْيَوْمَ تُجْزَوْنَ مَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ

"Ve tera külle ümmetin casiyeten küllü ümmetin tüd'a ila kitabiha elyevme tüczevne ma küntüm ta'melun: O gün her ümmeti, diz çökmüş görürsün. Her ümmet kendi kitabına çağırılır, (onlara şöyle denilir:) «Bu gün, yaptıklarınızla cezalandırılacaksınız!»” (Câsiye 45/28)

Ve gerçekten diz üstü çöke kaldım!
Alın Yazımı, Parmak İzimle yazdığım Amel Defterimin,
Zerre kadar Hayrımı ve Şerrimi yazdığını görünce yerin dibine gireceğim geldi de:

“eFeM ben seni bıraksam gök yüzüne ne tarafa gidersin dememe gerek yok, sen zaten kestirmeden İzmirin havasını tutarsın değil mi? “
Dedim sessizce içimden yüzüne karşı..

Sadece içli bir
“cııyyyaaak!” çekti!..
Ve çınlattı odayı şakıyarak…

"Seninle uğraşmaktan Necmiye, Devekuşuna, Kapkarakuşa vakit mi kaldı!
Git işine!.."

Demez mi bana!.
Ki ben ona yeni
“SU vermiştim!”…
Resim
Kullanıcı avatarı
safa-merve
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 649
Kayıt: 16 Eki 2008, 02:00

Mesaj gönderen safa-merve »

Sevgili nur-ye ablacığım, hocamızın kıymetli sözlerini NASihatler olarak sunmanız çok harika!
Forumda dağınık olduğundan bulamıyorduk. Ayrı bir başlıkla çok güzel olmuş hizmetiniz daim olsun inşallah!

Sevgi ve Saygılarımla....
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/safa_merve.jpg[/img]
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen nur-ye »

Çok teşekkür ederim safa-merve kardeşim. istifade etmenize sevindim.

Daimi SEVgide kalınız İNŞAALLAH!...


kulihvani yazdı:
BİZden Gayret!
Erenlerden Himmet...
Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’den Şefâat,
RABB’ımız (celle celâluhu)’dan Hidâyet...

Hizmet: HAKK (celle celâluhu)’nun halkına hizmet Hakk’a hizmettir.

Hikmet: Aklın İlmullah ve Edeb-i Resûlullah ile gerçeği (hakk, soyut, öz söz) bilmesi bulması ve hayrı (somut fiil) yaşamasıdır.
Edebsiz ilm ise İblisi hidâyetten çıkarıp lânete ve cehenneme çekmiştir. Hakkın anlaşılıp inanılması ile hayrın bilinip işlenmesi ise ilim, irade, idrak ve iştirak bütünlüğü ve kemâlât ile mümkündür ve hikmettir.
Hikmet: Fıtrî verilen ni’metlerin, fâzilette ve hidâyette kullanıp emânet olan Ahdullah’a sadakat anlayışıdır.
Hikmet: İlmullahla ilgili ilâhî ilhâm ve ledûnnî bir lûtfü-ü-ikrâm ve ihsândır.
Hikmet: Tevhidî teslimiyetle Muhammedî oluş şuûrunun nur ışığı olup ilâhî istikâmette sırât-ı müstakîmi aydınlatır, canlara can katar.
Hikmet: İnsanın ilâhî iletişim (rücû-ürûc, geliş-gidiş) hattı ve nakle teslim olan aklın ilâhî istikamet yürüyüşündeki Kur’ânî ışıktır...
Hikmet: Geçene tevbe fikrinin, gelene dua zikrinin ve şu anda olan (hükm-ü hakk) a rıza şükür ya da sabrının sentezinde Kudretullah katalizörü olan ilâhî bir naz-niyâz nurudur.
Hikmet: Eşyâ aynasının ardındaki sırrın sebebini, Sahibini ve sistemini seziş, biliş,buluş ve oluştur...
Hikmet: İnsanın kabiliyet ve kisbince (çalışma) ilmin (asl) hakikatini ilim, irade, idrak ve iştiraktir.
Hikmet: Merkezdeki vücûdun ve muhitteki mevcûdun i’tidal üzere Muhammedî görüşle izlenmesidir...
Hikmet: Aklı kemâlât bulup ilâhî aşka dönüşen âlim, ârif, âşık ve kâmil olan insanın kendi özündeki., merkezindeki sabit (devrânsız) Muhammedî mesned ve kudsî nur prizi olan Akdes Noktasından Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’e teslimiyet edebi ile İlmullah’dan kabiliyet ve isti’dâdınca alması ve özündeki (a’yân-ı sabitesindeki) Muhammedî hakikatı hayata geçirip hakkı, hayr kılma içgüdüsüdür.
Hikmet: Hakkı ve hayrı derunî dileyiş duası ve devâsıdır...
Hikmet: Subhânî seyr-ü-sülûk olan insanın imkanla imtihanında; bedenin terbiyesi, nefsin tezkiyesi, kalbin tasfiyesi ve ruhun tecliyesi hünerinde gerekli ilm-ü-edeb ve irfân-ü-erkânın sağlandığı Habibî hattır...
Hikmet: Soyut ve mânevî hakk i’tikadının, somut ve maddî hayra ve ameli sâlihe dönüşümünü sağlayan ilim, irade, idrak ve iştirakin bilişim ve bileliğinin birlik bütünüdür.
Hikmet: Nakldeki vahyî İlmullahın, Muhammedî Edebî meleke ile aklın anlayabileceği, Vuslât Vâdisindeki tenezzül ve tevâzu’ udur.
Hikmet: Ahmedî Ahyârların yaşanınca anlaşılan ilâhî aşklarının adıdır. Ahyârlar en hayırlılardır
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen nur-ye »

kulihvani yazdı:cANda cANlar!

"AN"laşmak sözünü-kelimesini DUYunca içim "cızzz!" ediyor!
"CIZZ!" sesi yAN-ANın çıkarıp asla duyamadığı ve de İZleyenlerin DUYup UYup da ANlaştıkları bir DUYum-UYum!..

"bunca yıldır tabAN teptik bu ÂL-eMde neden şu insANcıklarla ANlaşamadık çokça!" diye çıkışsam kendime, kendi özüme!

eFeMe ateş düşer cANı "Cızzzz!" eder ve der ki:

"Ey İnsANlar!
zamAN - mekAN
ve imtihAN içindesiniz!
yERlerinizi BİLin!
yERlerinizi BULun!
yERlerinizde OLun!
yERlerinizde YaşAYINNNN!
Siz de bir ANda ANlaşıverirsiniz!
Bir bırakabilseniz ZamANlaşmayı!..
ükalâ İnsAN Beyinli!.."

Desin halimcAN,
cANı sağ olsun;
Ben-Sen-O BİZ
BİZ Muhammediyiz!
Kendimizle,
Ailemizle,
kAiNatla,
YaratANla "AN" laşalım da,
bir de BİZ bakalım şu ŞE'ENULLAH Penceresinden:
ANlaşANlara,
ZamANlaşanlara
niceler ve niteler...

bu nicelik ve nitelik sorgulaması,
biraz güllalece oldu ama olsun,
o da cANdır..
Resim
Cevapla

“►Nasihat ve Güzel Sözler◄” sayfasına dön