DÜŞÜNDÜREN? NÜKTELER!
- nur-ye
- Özel Üye
- Mesajlar: 9091
- Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00
DÜŞÜNDÜREN? NÜKTELER!
Yelpaze
Nasreddin Hoca, geçim sıkıntısından tavuk tüyünden yelpaze yapıp satmaya başlamış.Müşteriler yelpazeyi kullanıp denemiş, tüyler hemen dağılmaya başlamış.
-Bu nasıl yelpaze, sallar sallamaz tüyleri dökülmeye başladı, demiş müşteriler.
Hoca :
-Kullanmasını bilmek lazım, yelpazeyi sıkı tutarak, başınızı iki tarafa sallarsanız olur, diye cevap vermiş
Yelpaze
Nasreddin Hoca, geçim sıkıntısından tavuk tüyünden yelpaze yapıp satmaya başlamış.Müşteriler yelpazeyi kullanıp denemiş, tüyler hemen dağılmaya başlamış.
-Bu nasıl yelpaze, sallar sallamaz tüyleri dökülmeye başladı, demiş müşteriler.
Hoca :
-Kullanmasını bilmek lazım, yelpazeyi sıkı tutarak, başınızı iki tarafa sallarsanız olur, diye cevap vermiş
- nur-ye
- Özel Üye
- Mesajlar: 9091
- Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00
DÜŞÜNDÜREN? NÜKTELER!
GAZETE SATICISI:
- İkinci baskııı... 100 lira... İkinci baskııı... 100 lira...
Birisi parayı ödedi, gazeteyi aldı gitti. Biraz sonra geri dönüp, söylenmeye başladı:
- Niye yalan söylüyorsun? 100 liraya sattığın gazetenin üzerinde "Fiyatı 50 liradır" yazıyor.
Gazete satıcısı, pişkin:
- Aman amca! Sen gazetenin her yazdığına inanacak kadar saf mısın?
GAZETE SATICISI:
- İkinci baskııı... 100 lira... İkinci baskııı... 100 lira...
Birisi parayı ödedi, gazeteyi aldı gitti. Biraz sonra geri dönüp, söylenmeye başladı:
- Niye yalan söylüyorsun? 100 liraya sattığın gazetenin üzerinde "Fiyatı 50 liradır" yazıyor.
Gazete satıcısı, pişkin:
- Aman amca! Sen gazetenin her yazdığına inanacak kadar saf mısın?
- nur-ye
- Özel Üye
- Mesajlar: 9091
- Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00
- nur-ye
- Özel Üye
- Mesajlar: 9091
- Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00
DÜŞÜNDÜREN? NÜKTELER!
Tavan
Nasreddin Hoca'nin evine tüccar arkadaşı misafir olmus.Hoca ona mantı pişirip getirmiş. Arkadaşı acele edip mantıyı hemen ağzına atinca boğazı yanmış. Boğazının yandığını belli etmemek için başını tavana doğru dikmis ve yanmanin etkisi gidince de başını tavandan indirmeyip sormuş :
-Hocam bu tavanı ne zaman yaptınız.
Hoca hemen :
-Boğazına ateş düstüğü zaman, demiş
Tavan
Nasreddin Hoca'nin evine tüccar arkadaşı misafir olmus.Hoca ona mantı pişirip getirmiş. Arkadaşı acele edip mantıyı hemen ağzına atinca boğazı yanmış. Boğazının yandığını belli etmemek için başını tavana doğru dikmis ve yanmanin etkisi gidince de başını tavandan indirmeyip sormuş :
-Hocam bu tavanı ne zaman yaptınız.
Hoca hemen :
-Boğazına ateş düstüğü zaman, demiş
- nur-ye
- Özel Üye
- Mesajlar: 9091
- Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00
DÜŞÜNDÜREN? NÜKTELER!
Ya ÜstüNde Ben Olsaydım...
Bir gün Hoca eşeğini kaybetmiş. Aramadık yer, sormadık insan bırakmamış ama ne olmuşsa olmuş,bulamamış eşeği.Oturup derdine yanacak yerde, bu hale de şükretmeye başlamış. Komşuları:
-Bre Hoca, canın sağ olsun ama, neticede eşekten oldun, şükredecek ne var bunda?" demişler.
Hoca cevap vermiş:
-A komşular, ben şükretmeyim de, kimler şükretsin, ya
ben de eşeğin üstünde olsaydım!
Ya ÜstüNde Ben Olsaydım...
Bir gün Hoca eşeğini kaybetmiş. Aramadık yer, sormadık insan bırakmamış ama ne olmuşsa olmuş,bulamamış eşeği.Oturup derdine yanacak yerde, bu hale de şükretmeye başlamış. Komşuları:
-Bre Hoca, canın sağ olsun ama, neticede eşekten oldun, şükredecek ne var bunda?" demişler.
Hoca cevap vermiş:
-A komşular, ben şükretmeyim de, kimler şükretsin, ya
ben de eşeğin üstünde olsaydım!
- nur-ye
- Özel Üye
- Mesajlar: 9091
- Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00
DÜŞÜNDÜREN? NÜKTELER!
Nasreddin Hoca fakirlikten Kurban Bayramı'nda kurban kesememiş.Bayram namazından dönerken sokakta bir keçi görmüş, hemen yakalayıp kurban edip yemiş.Bunu öğrenen komşusu Nasreddin Hoca'ya :
-Hocam kıyamet günü keçi için sorguya çekileceksiniz, o zaman ne diyeceksiniz? demiş.
Hoca :
-İnkar ederim, demiş.
-İnkar edemezsiniz, kıyamet günü keçi dirilip tanıklık edecek.
-Öyleyse daha iyi, demiş Hoca.Kıyamet günü keçi dirilip gelse hemen yakalayıp sahibine geri verip bu dertten kurtulurum
Nasreddin Hoca fakirlikten Kurban Bayramı'nda kurban kesememiş.Bayram namazından dönerken sokakta bir keçi görmüş, hemen yakalayıp kurban edip yemiş.Bunu öğrenen komşusu Nasreddin Hoca'ya :
-Hocam kıyamet günü keçi için sorguya çekileceksiniz, o zaman ne diyeceksiniz? demiş.
Hoca :
-İnkar ederim, demiş.
-İnkar edemezsiniz, kıyamet günü keçi dirilip tanıklık edecek.
-Öyleyse daha iyi, demiş Hoca.Kıyamet günü keçi dirilip gelse hemen yakalayıp sahibine geri verip bu dertten kurtulurum
- nur-ye
- Özel Üye
- Mesajlar: 9091
- Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00
DÜŞÜNDÜREN? NÜKTELER!
Aydınlık
Nasreddin Hoca kapısının önünde
bir seyler aranıyormuş.Komşuları:
-Hayrola Hoca efendi,demişler,bir şey mi yitirdin?
-hoca:
-Mühürüm düştü de...
-Nerede düşürdün?Söyle,biz de bakıverelim.
-İçerde düşürdüm,avluda.
-Avluda yitirilen şey sokakta aranır mı be Hoca?
-Avlu karanlık.Burası daha aydınlık da onun için burada arıyorum!.
Aydınlık
Nasreddin Hoca kapısının önünde
bir seyler aranıyormuş.Komşuları:
-Hayrola Hoca efendi,demişler,bir şey mi yitirdin?
-hoca:
-Mühürüm düştü de...
-Nerede düşürdün?Söyle,biz de bakıverelim.
-İçerde düşürdüm,avluda.
-Avluda yitirilen şey sokakta aranır mı be Hoca?
-Avlu karanlık.Burası daha aydınlık da onun için burada arıyorum!.
- NuruM
- Saygın Üye
- Mesajlar: 350
- Kayıt: 22 Mar 2008, 02:00
DÜŞÜNDÜREN? NÜKTELER!
ADAMIN BİRİ MOTORSİKLETİNLE YOLCULUĞA ÇIKACAKTI!
ANCAK HAVA ÇOK SOĞUKTU.
BU YÜZDEN ADAM CEKETİNİ RÜZGARDAN KORUNSUN DİYE TERS GİYER VE ARKADAN İLİKLER!
ADAM YOLCULUĞU SIRASINDA MOTORSİKLETİYLE KAZA YAPAR, YARALANIR
VE BAYILIR!.
KAZA YAPTIĞINI GÖRENLER DURUR YARDIM ETMEK İSTERLER.
ARALARINDA TARTIŞIRLAR.
ADAMIN KAFASININ TERS DÖNDÜĞÜ KANISINA VARIRLAR.
--VE; ADAMIN BOYNUNU TERSİNE ÇEVİRİRLER!--
NOT: nur-ye yazmış Eklemek istedim resmi görünce
Selam ve Dua ile...
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/cicekler/NuruMimza.gif[/img]
- nur-ye
- Özel Üye
- Mesajlar: 9091
- Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00
- nur-ye
- Özel Üye
- Mesajlar: 9091
- Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00
DÜŞÜNDÜREN? NÜKTELER!
Adam doktora gitmiş, Doktor Bey:
--''kalbim çok hızlı atıyor."
Doktor;
--"Atmaması lazım" demiş.
Bunun üzerine adam koşa koşa eczaneye gidip
--"Sizde Atmaması var mı?" diye
sormuş.
Eczacı:
--"Atmaması bizde olmaz, karsıdaki veterinere soracaksınız."
Bunun üzerine adam veterinerden 5 kutu Atmaması alıp beş ay kullanmış.
Sonuç süper. bes ay sonra şikayeti yeniden başlamış. Veterinere gidip
Atmaması istemiş. Veteriner:
-- "Maalesef bizde de kalmadı" demiş.
Bunun üzerine adam panik halinde doktora giderek Doktor Bey:
--AT MAMASI! bitmiş
diye yakınmış.
Doktor cevap vermiş:
--- "Bitmemesi lazım"..
Adam doktora gitmiş, Doktor Bey:
--''kalbim çok hızlı atıyor."
Doktor;
--"Atmaması lazım" demiş.
Bunun üzerine adam koşa koşa eczaneye gidip
--"Sizde Atmaması var mı?" diye
sormuş.
Eczacı:
--"Atmaması bizde olmaz, karsıdaki veterinere soracaksınız."
Bunun üzerine adam veterinerden 5 kutu Atmaması alıp beş ay kullanmış.
Sonuç süper. bes ay sonra şikayeti yeniden başlamış. Veterinere gidip
Atmaması istemiş. Veteriner:
-- "Maalesef bizde de kalmadı" demiş.
Bunun üzerine adam panik halinde doktora giderek Doktor Bey:
--AT MAMASI! bitmiş
diye yakınmış.
Doktor cevap vermiş:
--- "Bitmemesi lazım"..
- nur-ye
- Özel Üye
- Mesajlar: 9091
- Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00
- nur-ye
- Özel Üye
- Mesajlar: 9091
- Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00
DÜŞÜNDÜREN? NÜKTELER!
Mısır tanesi ve adam
Adamın birisi tavuklardan korkmaktadır. Yakınları adamı bir psikologa götürüler. Doktor sebebi öğrenir. Adam kendisini mısır tanesi zannetmektedir. Doktor adamı ikna etmek için bir-kaç seans düzenler. Sonunda adamı mısır tanesi olmadığına ikna eder.
Adam:
-- "mısır tanesi olmadığımı ve insan olduğumu anladım doktor bey" der.
-- "Ama bunu tavuklar da biliyor mu? Sen bir de onlara anlat..."
Mısır tanesi ve adam
Adamın birisi tavuklardan korkmaktadır. Yakınları adamı bir psikologa götürüler. Doktor sebebi öğrenir. Adam kendisini mısır tanesi zannetmektedir. Doktor adamı ikna etmek için bir-kaç seans düzenler. Sonunda adamı mısır tanesi olmadığına ikna eder.
Adam:
-- "mısır tanesi olmadığımı ve insan olduğumu anladım doktor bey" der.
-- "Ama bunu tavuklar da biliyor mu? Sen bir de onlara anlat..."
- nur-ye
- Özel Üye
- Mesajlar: 9091
- Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00
- nur-ye
- Özel Üye
- Mesajlar: 9091
- Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00
- nur-ye
- Özel Üye
- Mesajlar: 9091
- Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00
DÜŞÜNDÜREN? NÜKTELER!
Düşünen Hindi
Küçük bir papağanın onbeş altına satıldığını gören Nasreddin Hoca, bir koşuda evine gidip kümesteki hindisini tutmuş. Apar topar pazara götürüp başlamış bağırmaya :
- Satılık hindii.... Satılık hindii.... Yirmi altına satılık hindi !Şaşırmış pazardakiler.
- Yahu hocam demişler. Bir hindinin yirmi altın ettiği nerde görülmüş.
- Ne olmuş diye çıkışmış Hoca. Demin bir kuşu onbeş altına sattılar.
- Ama o papağandı demişler. Tıpkı insan gibi konuşuyor o.
- Olsun demiş Nasreddin Hoca. O konuşuyorsa bu da DÜŞÜNÜR!
- nur-ye
- Özel Üye
- Mesajlar: 9091
- Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00
- NuruM
- Saygın Üye
- Mesajlar: 350
- Kayıt: 22 Mar 2008, 02:00
SEN KOKLADIN BEN TOPLADIM
Hep şikâyet, hep şikâyet, hep şikâyet
Dün de böyleydi, yarın da böyle olacak, öbür gün de Deyim yerindeyse, tarih tekerrür edip duruyor.
Osmanlı devrinde Edirne Valisi olan Hacı İzzet Paşaya bir heyet gelmiş; halkın şikâyetlerini anlatmış, belediye meclisi üyelerinden yakınmışlar
Paşa, şikâyetleri dinledikten sonra, Aklıma Nasreddin Hocadan bir fıkra geldi! demiş ve başlamış anlatmaya:
Hoca, bir gün eşeğiyle tarlaya gidiyormuş. Eşek yol boyunca durmuş, gördüğü her gübreyi koklamış. Hoca da eşeğin kokladığı gübreleri torbaya atmış. Akşam eve gelip ahıra bağlayınca, torbadakileri çıkarıp eşeğin önüne koymuş. Eşek beğenmeyip başını çevirince de kızmış:
- Koklaya koklaya bir saatlik yolu iki saate çıkardın Ben de, bunlardan hoşlandın diye toplayıp getirdim, şimdi beğenmiyorsun O halde niye kokladın?
Vali Paşa bu fıkrayı anlattıktan sonra gelenlere dönmüş ve demiş ki:
Bu adamları da siz seçtiniz, şimdi gelip bana şikâyet ediyorsunuz!
***
Kısacası mesele Peygamber Efendimizin (s.a.v.) buyurdukları gibi Ne hal üzereyseniz öyle idare olunursunuz noktasına gelip dayanıyor. Biz kendimiz iyi olacağız, kriterlerimiz düzgün olacak ki doğru-dürst yöneticiler seçebilelim.
Hep şikâyet, hep şikâyet, hep şikâyet
Dün de böyleydi, yarın da böyle olacak, öbür gün de Deyim yerindeyse, tarih tekerrür edip duruyor.
Osmanlı devrinde Edirne Valisi olan Hacı İzzet Paşaya bir heyet gelmiş; halkın şikâyetlerini anlatmış, belediye meclisi üyelerinden yakınmışlar
Paşa, şikâyetleri dinledikten sonra, Aklıma Nasreddin Hocadan bir fıkra geldi! demiş ve başlamış anlatmaya:
Hoca, bir gün eşeğiyle tarlaya gidiyormuş. Eşek yol boyunca durmuş, gördüğü her gübreyi koklamış. Hoca da eşeğin kokladığı gübreleri torbaya atmış. Akşam eve gelip ahıra bağlayınca, torbadakileri çıkarıp eşeğin önüne koymuş. Eşek beğenmeyip başını çevirince de kızmış:
- Koklaya koklaya bir saatlik yolu iki saate çıkardın Ben de, bunlardan hoşlandın diye toplayıp getirdim, şimdi beğenmiyorsun O halde niye kokladın?
Vali Paşa bu fıkrayı anlattıktan sonra gelenlere dönmüş ve demiş ki:
Bu adamları da siz seçtiniz, şimdi gelip bana şikâyet ediyorsunuz!
***
Kısacası mesele Peygamber Efendimizin (s.a.v.) buyurdukları gibi Ne hal üzereyseniz öyle idare olunursunuz noktasına gelip dayanıyor. Biz kendimiz iyi olacağız, kriterlerimiz düzgün olacak ki doğru-dürst yöneticiler seçebilelim.
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/cicekler/NuruMimza.gif[/img]
- Mecnun
- Özel Üye
- Mesajlar: 681
- Kayıt: 23 Ara 2007, 02:00
- Mecnun
- Özel Üye
- Mesajlar: 681
- Kayıt: 23 Ara 2007, 02:00
Talat Paşa ve Neyzen
Talat Paşa, bir gün Neyzen Tevfik'e memuriyet almasını teklif
etmişti.Neyzen, Paşanın bu nazik iltifatına gülerek şu cevabı verir:
-Memur olursam sonunda ne olacağım?
Talat Paşa memurluk silsilelerini saydıktan sonra:
-Hiç!..der.
Neyzen, Paşaya dönerek:
-İşte ben bugün de (hiç)im!.
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/imza4.gif[/img]
- nur-ye
- Özel Üye
- Mesajlar: 9091
- Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00
DÜŞÜNDÜREN NÜKTELER!
Osmanlı Padişahı Yavuz Sultan Selim, tebdili kıyafet yapmış, Kuşlar Çarşısı'nı geziyormuş... Avcılar avladıkları kuşları, tuzakçılar yakaladıkları maharetli, eğitimli, güzelim kuşları satıyorlar.
Bir ara gözü kekliklere ilişir padişah'ın.
Bir grup kekliğin üzerindeki varakta, "Tane işi satış fiyatı 1 altın" yazıyor. Hemen yanı başlarında asılı, adeta altın kafes içinde bir keklik daha var ki, fiyatı; 300 altın.
Padişahın gözü 300 altınlık kekliğe takılır.
--"Hayırdır" der satıcıya,
--"Bunun diğerlerinden ne farkı var ki, bunlar 1 altın, bu 300 altın?"
Satıcı,
-- "Bu keklik özel eğitimli, çok güzel ötüyor, ötmesi bir yana bunun ötüşünü duyan ne kadar keklik varsa hepsi onun etrafına doluşuyor" diyor. "Tabii bu arada avcılar da o etrafa doluşan keklikleri daha rahat avlıyorlar" diye ekliyor.
--"Satın alıyorum" diyor Padişah, "Al sana 500 altın..." Parayı veriyor; hemen oracıkta kekliğin kafasını kesiyor.
Adam şaşırıp,
-- "Ne yaptınız, en maharetli kekliğin kafasını koparttınız, yazık değil mi" diye dövünürken;
Padişah gürlüyor:
--"Bu kendi soyuna ihanet eden bir kekliktir. Bunun akıbeti er veya geç ancak budur." der.
Osmanlı Padişahı Yavuz Sultan Selim, tebdili kıyafet yapmış, Kuşlar Çarşısı'nı geziyormuş... Avcılar avladıkları kuşları, tuzakçılar yakaladıkları maharetli, eğitimli, güzelim kuşları satıyorlar.
Bir ara gözü kekliklere ilişir padişah'ın.
Bir grup kekliğin üzerindeki varakta, "Tane işi satış fiyatı 1 altın" yazıyor. Hemen yanı başlarında asılı, adeta altın kafes içinde bir keklik daha var ki, fiyatı; 300 altın.
Padişahın gözü 300 altınlık kekliğe takılır.
--"Hayırdır" der satıcıya,
--"Bunun diğerlerinden ne farkı var ki, bunlar 1 altın, bu 300 altın?"
Satıcı,
-- "Bu keklik özel eğitimli, çok güzel ötüyor, ötmesi bir yana bunun ötüşünü duyan ne kadar keklik varsa hepsi onun etrafına doluşuyor" diyor. "Tabii bu arada avcılar da o etrafa doluşan keklikleri daha rahat avlıyorlar" diye ekliyor.
--"Satın alıyorum" diyor Padişah, "Al sana 500 altın..." Parayı veriyor; hemen oracıkta kekliğin kafasını kesiyor.
Adam şaşırıp,
-- "Ne yaptınız, en maharetli kekliğin kafasını koparttınız, yazık değil mi" diye dövünürken;
Padişah gürlüyor:
--"Bu kendi soyuna ihanet eden bir kekliktir. Bunun akıbeti er veya geç ancak budur." der.
- nur-ye
- Özel Üye
- Mesajlar: 9091
- Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00
- nur-ye
- Özel Üye
- Mesajlar: 9091
- Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00
DÜŞÜNDÜREN? NÜKTELER!
SEN BU PİSLİĞİ YENİ YEMEYE BAŞLAMADIN
Hoca bir gün ava çıkar . Av içinde bir atmacası vardır .Atmaca belirli bir süre gezdikten sonra av araya araya yorulur . Ve gider bir mandanın kafasına konar .
Hoca :
-----Hah ! Bizim atmaca bir manda yakaladı . Der ve hayvancağızı getirip ahırına bağlar . Mandanın sahibi gelir mandayı ister.
Hoca :
-----Onu bizim atmaca yakaladı veremem .
-----Ama nasıl olur, küçücük bir kuş kocaman bir hayvanı nasıl yakalar.
-----Orasını ben bilmem der ve adamı geri gönderir .Sahibi hocayı mahkemeye verir . Orada da rüşvet yiyen bir hakim vardır .
Hoca hakime gider :
-----Hakim bey sen benden yana ol , sana mandanın yağından , çökeleğinden gönderirim der .
Hakim de bu teklifi kabul eder . Ve mahkeme kurulur .Mandanın sahibi ne kadar haklı olsada, haksız gösterilir , manda kalır hocaya . İleriki bir zamanda hoca bir kap alır , kabın dibine yarıya kadar manda pisliği doldurur , geri kalanına ise yağ koyar ve hakime götürür . hakim sevinir , kabul eder .Hakimin evinde yağ yarı olunca pislik çıkmaya başlar .
Hakim Hocaya ;
-----Ne bu rezalet ! Ben fışkı mı yiyeceğim der.
Hocada ;
------Sen bu pisliği yeni yemeye başlamadın ki der .
Hoca mandayı sahibine tekrar verir . Hakim de bunun bir oyun olduğunu anlar bir daha hiç rüşvet yemez .
- mim
- Özel Üye
- Mesajlar: 2416
- Kayıt: 07 Şub 2008, 02:00
- nur-ye
- Özel Üye
- Mesajlar: 9091
- Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00
- gulgoncaa
- Aktif Üye
- Mesajlar: 182
- Kayıt: 12 May 2008, 02:00
Saltanat
Selçuklu Sultanlarından biri Mevlânâ'yı ziyaret etmek istemiş. Bu ziyaretini
gerçekleştirdiğinde ona, saltanatları arasında ne gibi bir farkın olduğunu sormuş.
Hz. Mevlânâ söz konusu soruya şu cevabı vermiş:
"Senin saltanatın gözlerin açık olduğu müddetçe vardır. Oysa benim saltanatım,
gözlerimi kapadığımda başlar.
Selçuklu Sultanlarından biri Mevlânâ'yı ziyaret etmek istemiş. Bu ziyaretini
gerçekleştirdiğinde ona, saltanatları arasında ne gibi bir farkın olduğunu sormuş.
Hz. Mevlânâ söz konusu soruya şu cevabı vermiş:
"Senin saltanatın gözlerin açık olduğu müddetçe vardır. Oysa benim saltanatım,
gözlerimi kapadığımda başlar.