LÂ İLÂHE İLLALLAH! ~ Münir DERMAN (ks)

Cevapla
Kullanıcı avatarı
aNKa
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2797
Kayıt: 02 Eyl 2007, 02:00

LÂ İLÂHE İLLALLAH! ~ Münir DERMAN (ks)

Mesaj gönderen aNKa »

Ana Sayfa Haberleri ~ 06-03-2011

Resim

ALLAH DOSTU
Münir DERMAN (ks)

LÂ İLÂHE İLLALLAH!

"Yok dedim oğlum cin var mı!"
"Efendim dedi o cin yok!"dedi şimdi.
Gittim karşıya orda cin vâr ordan al.
Dedi ki: "Karşıya bak bende yok!" dedi.
İllâ kendisindekini sokuşturacak bana.
Aha "mü’min mü’minin aynasıdır.”
Aynanın arkası bile değil mü’minin mü’mine.
Görülür, arkasını da çevir. Bir şey olduk biz bir şey, ama ne.
Söylenmez burda.
Terâzi mala tamah etseydi yanlış tartardı oğlum. Ne korsan aynını tartar.
Cenâb-ı Peygamberin bir hadisi var.
"Ben sizden peygamberlik için ücret istemiyorum.”
Diğer bir hadisinde diyor ki:
"Gönlünde sabırı olmayana ALLAH îman vermemiştir.”



Hepimiz dinimizi babadan bedâva bir mîras bulduk dini oğlum.
Hepimizin babasından mîras geldi bize değil mi din. Bedâva.
Onun için başını şükretmede çevirdik hepimiz mîras geldi.
Kefene bindirerek bulsaydın bulduğun yerde olurdu.
Babadan, babam kılıyordu ben. Bedâva öğrendik dini bedava geldi.
Ne çileler çekmişler hemi de.
Dışımızdaki elbiseler güzel ama içimizi bir açarsak paramparça oluruz.
Aha bu param parçalığı silkinip atmak için bu lakırtıları söylüyorum size.
Hepimizin bir iyi bir şeysi var. Mihenge vururlar.
Yok bir şey be. Neyimiz olacak?.
Yalan mı söyledik, ırza mı tasallut ettik.
Birisinin parasını mı çaldık. Yetim malı mı yedik.
Devlete mi isyan ettik.
Aha hepimiz orta halli insanlarız.
Hangimizin apartumanı var.
Kimin malını yedik.
Temiziz ya sen bakma benim lakırtılarıma!...
İyice temizlenmek için hanı bâzı sinirli hanımlar vardır.
Kapısının, bizim ev öyle. Kapısının tokmağı tertemizdir.
Her gün vimnen siler.
Aha bende vimnen silmek için söylüyorum.
Öyle korkacak bir şey yok yavvv arkada koskaca Rasûlullah..
Aha hırsızlık anahtarını da öğrediniz, bitti.
İyilik ve kötülükten meydana gelen sûretler gizli olmayıp da meydanda bulunsaydı, küfür ve îman apaçık meydana çıkar, bu âlemde put kalmazdı. Puta tapan da bulunmazdı.
Kimsenin kimseye alay etmeye mecâli kalmazdı.
Dünyâ kıymet kesdi der, kıyâmete hiç kimse, suçsuz giderdi.
ALLAH bütün mütecâzatı gizledi.
Gizledi, gizledi amma âvâmdan gizledi.
Kendine yakîn olanlardan, hayır oğlum.
Ay buluta girse ben bulutun arkasında ayın olduğunu hepimiz biliriz.
Herifin birine demişler ki, bak şimdi hatırıma geldi.
"Ne içtin?”demişler.
"Destidekinden içtim!" demiş. "Destidekinden!”
"Desti de ne var?"
"İçtiğim şey var!" demiş.
"Bu gizli laf ne içtin?"demiş. "İçtiğin ne?”
"Desti de gizli olan şeyden içtim!" demiş.

Yağma yok söylenmez, bul testiyi iç!.
Deminden beri, destinin hamurunu yapıyoruz.
Bu sual cevâbı birbirine dolanıp gider, ooooo uzar gider.
Çokta tepelenirse insan, çamura kapılmış eşşek gibi çamura kapılır.
Aldırmayacaksın, dediğimizi yapacaksın. İşine bakacaksın!.
Tahtaların içinde hani küçücük kurt olur.
O yer içinde toz yapar.
Bizim küçüklüğümüzde sünnetçiler o tozu kullanırdı. Yaraya ekerlerdi.
İşte penisilin, o yavv penisilin.
Penisilin akıyor, çürüktür.
Tahta kurdu oğlum. Tahtanın içindeki o küçük kurt.
Tahtanın fidanlık hâlini bilmez oğlum değil mi nerden bilsin.
İnsan bunları bilmediği için bâzen şeytanlaşır.
Bâzen bakarsın melekleşir.
Bâzen toprak kesilir.
Bâzen yırtıcı hayvan!
Ondan sonda da tövbe eder.
Yoooooo. Tövbe zevki oğlum tövbe büyük bir zevktir.
Tövbe zevki, her sarhoşun mezesi olamaz.
Edepsizliği yap: Tövbe estağfirullah!..”
Yoook oğlum!...

"Efendim beni şeytana uydurdun ya!."
Yoo yoo yooo şeytana atfetme.
Bu çok ince bir lakırtıdır ağalar!
Çok ince bir lakırtı çok dinledim.
"Şeytana uydum da şöyle!"
Yo yo yo . Şeytana kabahat bulma!.
Bu lakırtıyı da hiç unutma!
Bu çok büyük bir lakırtı. Deştikçe genişler.

Hz. Âdem’i yarattı Cenâb-ı ALLAH. Koydu cennete, değil mi?
Ondan sonra şeytana:
"Gel buraya dedi. Git!" dedi.
"Her şeyi bilen bir insan yarattım ben topraktan!”
dedi orda.
"Git onu kandır de. Elmadan ye armuttan ye ne varsa ye kovacağım onu şeyden!”
Şeytan gitti.
ALLAH’ın izni olmasa şeytan adım atabilir mi?
Başka birinin emrinde mi şeytan?
Çok dikkat buyurun!
Gitti Âdem’i kandırdı. Cennetten atıldı Âdem.
Âdem Cenâb-ı ALLAH’a dedi mi ki: “Ben şeytana uydum!.”
Demedi gizledi onu.

"Sen bunu böyle yaptırdın!" demedi.
"Ya RABBi ben nefsime uydum. Nefsime zulmettim. Sen beni affeyle!" dedi. Aha tövbe böyledir.
"Efendim şeytan beni bilmem ne etti de!"
Onu kendine bul kendine!.
Şeytanın vekili sen olmuşsun. Anladın m?.
Tövbe böyle olur.

"Ya RABBi ben hatâ ettim nefsimin esiri oldum!"
"Haaa ben oturuyorum gâyet iyi de o gelip beni ku ku ku kışlattı!."
Öyle iş olur mu yavvv..
Abdestli olana şeytan karışmaz yav, yanaşmaz.
Îmannan almışsın abdest burda geldin namazda kılıyorsun.
Birde kafan Muttalib’e gitmiş.
"Ulan koyun ordaydı da. Satamadık da acaba ne edeyim?" de...”
İmam "Allahuekber!" demiş sen karışmışsın.
Sonra dışarıda efendim:
"İmam Efendi sen secdeye gittim de ben secdeyi unuttum. Eeee sehiv secdesi lâzım mı?"
"Eee lâzım yâhut iâde et namazı. Ne oldu sana?"
"Valla şeytan benim kafamı karıştırdı."
Eee hadis nerde yahuuu.
"Abdestli olana şeytan karışmaz!"
Şeytanın burda ne işi var.
Şeytana kabahat bulma!.
Bu ince nokta, ince nokta.
Haaa şimdi öteki mahallelere bir dağılır.
Vâiz Efendi dedi ki: "Şeytana kabahat bulma!"
Gider bâzı câhillerin ağzına: "Şeytanı yok etti!"derler..

Secde et yaklaş!. Ve ilâ Rabbike ferğab.
Ancak bundan sonra yanaşabilir ALLAH’a!..
E lem neşrah leke sadrak(sadrake).
Ve veda’nâ ‘anke vizrak(vizrake).
Ellezî enkada zahrak(zahrake).
Ve refa’nâ leke zikrak(zikrake).
Fe inne ma’al ‘usri yusra(yusran).
İnne ma’al ‘usri yusrâ(yusran).
Fe izâ ferağte fensab.
Ve ilâ rabbike ferğab.
Bu temizlikten elem neşrahleke sadrak.
Sadrını yaracaksın!.
Cenâb-ı Peygamberin sadrı yarıldı.
Bizde kendi kendimize yaracağız.
Tamah hislerini, hased hislerini, pislikleri atacağız, işte elem neşrahleke sadrak.
O oldu mu gel diyor. Hele gel bakıyım.
Parayı tutarsın, mıknatıs çekmez.
Hakîkaten parayı çekmez. Demir parçasını çeker.
Para kıymetlidir dünyâ metâıdır da.
Efendim para kıymetli şey metâı ama der pirinçten yapılmış yok bilmem neyden.
Neden yapılırsa yapılsın.
Altını da çekmiyor gümüşü de çekmiyor.
"Niye çekmiyor?"
İçinde bir kargaşalık olursa çeker onu da.
Temizlen "Şuuuup!" diye çeksin a mıknatıs.
Onun için mü’minde ateşi söndürmek imkânı var.
"Yarın yaparım!”deme.
Nice yarınlar geçti nerdeyse ikindi geçecek.
Yarına bırakma işi bu akşamdan başla.
Yaptığımızdan utanıyoruz değil mi?.
Bir edepsizlik yaparsak utanıyoruz.
O halde elimizde bir "ihtiyâr" var demek ALLAH verdi.
Yapıp yapmama da ihtiyârımız varsa…
Yoksa o halde utanma nedir?
Utanma nedir niye utanıyoruz?
Onu söylemem oğlum. Onu sen bul!.
Bu haberi verdim.
Aha bu dediklerimi yap utanma nedir o zaman gör!.
Kim çok uyanıksa o o kadar dertlidir.
Kim işi çok anlamışsa yüzü daha sarıdır oğlum.

Bu mübârek demin söylediğim ALLAH şefâatine nâil eyleye Ayşe Vâlidemiz oturuyormuş.
Yorulmuş böyle bacaklarını uzatmış.
Her zaman ordan geçen bir kör varımış, tamamıyla kör.
O zamânın evleri böyle apartmanlı asansörlü değil ki.
Asansör var o zaman var ama, göğe doğru asansör varıdı o zaman göğ asansörü varıdı.
Burak gelir alır. Sallallâhu aleyhi ve sellemi götürürdü mi’raca.
Var idi asansör o zaman ama bizim gözümüz görmezdi bu asansörü.
Oturuyormuş kör içeri girmiş bir şey almak için.
Ayşe Vâlidemiz bir hışırtıynan hemen dizlerini örtmüş.
Kör demiş: "Ya ‘Âişe demiş. Ne hışırdadın orda demiş. Benim gözlerimin kör olduğunu biliyorsun!” demiş.
Nâmahrem olarak ayaklarının açık maçık felan aceba görür mü?.
"Ben biliyorum senin görmediğini ama demiş, ALLAH görüyor ya!" demiş.
Lakırtıya bak oğlum.
"Bir edepsizliği aman şöyle görmesin, annem görmesin babam görmesin, felanca görmesin!.”
ALLAH görüyor yahu!. ALLAH’tan utanmıyoruz da kuldan utanıyoruz.

Gül mevsimi geçip gülşen harâb olunca gül kokusunu nereden alacaksın. Değil mi? Geçti gitti!.
"Benim ömrüm edepsizliknen geçti, bir şey yapamadım ne olacağım şimdi?
Gülşen bitti gül kokusunu nerden alacağım?"
Gül kokusunu nerden alacağını söyleyim mi sana?
Vereyim mi sırrı nerden alacaksın?
Gül suyundan oğlum, gül suyundan.
Aynen gülşenin kokusunu alırsın.
“Eeee bunun gül suyu nerde?”
Deminden beri onu anlatıyorum yavvvv:
"Lâ İlâhe illallah"
Yapamadığından bir şey yetmişbin "Lâ İlâhe İllallah" hazırla kendini.
Göğe kaldır bak kafanı kaldır bak..
"Ya Habibim! Göğe bak. Bak bak. Kusur bulamazsın!”
Gök en temiz yer biliyorsunuz.
Göğe Cenâb-ı Peygamber Efendimize âyeti kerîme de kaldır başını bak yâ habîbim.
Başın ve "huve hasîr" önüne düşer.
Tekrar kaldır bak. Sekiz on defa kaldır bak.
Tertemizdir kusur bulamazsın.
Dediği halde o temiz göğde kusur bulanmadığı halde biz yere, yer üzerinde oturuyoruz.
Yere ne kadar bakmak lâzım ki onun temizliğini bulabilmemiz için, yâni o kadar fazla secde yapmak lâzım.

"Kim ALLAH’ı bilirse onun dili tutulur. ALLAH hakkında bir şey söyleyemez."
Hadis-i Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem.
ALLAH büyüktür. Âmennâ ve saddeknâ.
Merhâmetlidir, rahmeti çoktur. Âmennâ.

"Eeee, ekmeğim yok demin dediğim gibi. Dertten öleceğim. Korkuyorum!"
Hani "Tanrı merhâmetliydi!" diyordun?
O halde bu korku ne?
İşte bu bunu böyle söylemek en büyük şirk oğlum.
"Nezle oldum, aman gebersem, param gitti aman gebersem.
Şu evim yandı bilmem ne oldu. Şu işten zarar ettim aman ne!."
Duuuuur!. İslâm bu değil!.
ALLAH düşünceye sığmayan YOK’luk. YOK mu, işte ALLAH ordadır.
Bu cihan denizdir ağam deniz deniz.
Senin vücûdun da balık. Denizde yüzüyor. Rûhun da Yunus.
Yunus, ALLAH’ı tesbih ettiği için balık hazmedemedi onu, kustu dışarı.
Kur’ânda var ya.
"Lâ ilâhe illâ ente subhâneke innî kuntu mine’z-zâlimîn”
dedi atladı denize yüzdü, değil mi?.
Yûnus, balığının içine girdi.
ALLAH’ı dâima tesbih ettiği için balık onu hazmedemedi kustu dışarı.
O halde senin Vücûdun balıksa, Rûhun da Yûnus.
Bu deniz, bu dünyâ denizi yüzlerce Yûnus Balıklarıyla dolu.
Sen görmüyorsun ama etrâfında gezinip duruyor.
Sende Yûnus Balığının içinden kurtulmağa çalış.

Aha o "Lâ İlâhe İllallah" nan çalış.
O Peygamber: “Lâ ilâhe illâ ente subhâneke innî kuntu mine’z-zâlimîn”dedi.
Bir "Lâ İlahe İllallah" la kurtuldu.
Bizde yetmiş binnen kurtuluruz.
Haaaah, anladın mı. Unutma bunu!.
Bunları yaptı mı, Tanrı katında büyüklere yer açılır.

"Tanrı katında büyüklerin nazarında pis şeyler temiz olur" der hadis.
Hz. Aişe’nin hadisi bu.

Şeyh meyhâneye girer.
Meyhânedeki bütün küpler bal olur.
Zarûret vakti, her pisi temiz yapar bilirsiniz.
Öleceğini bildiğimiz zaman domuz eti helâl olur insana bilirsiniz değil mi?
Öleceğini bildiğin halde katırını matırını helâl olmayan şeyleri öleceğini bilirsen şey eder, şeriat..
O halde açlıktan ölme korkusu geldiği zaman bâzı haram olanlar helâl oluyor.
İçki, haram, ama hastasın.
Mü’min bir doktor dedi ki: "şunun içinde alkol var içeceksin!"
İçersin helal olur sana.
Ama meyhâneye gidip de içmek değil haaaa.
Bunu başka türlü te’vil etmeyin!.
Zâten bütün millet etrafta bekliyor.
Bu adam bir şeyler söylesin de tersine lakırtıyı çevirelim.
Ama benim lakırtı demir gibi değil eğilmez çeliktir, bir tarafa doğru eğilir.

Velî zehiri yer bal olur. Biz bal yeriz zehir olur.
Öyle büyük bir insan gördüğün zaman, ona mürşid derler bilirsiniz.
Denize benzeyen bir gönlü vardır.
Deniz hani bâzen medd u cezir olur. Yükselir ve alçalır.
Onun rûhu da öyle yükselir ve alçalır.
Taşar, çekilir. Tekrar taşar çekilir.
Bundan istifâde edeceksen, nefsinin tekmesi altından kurtulanlardır ancak.
Nefsinin tekmesinden kurtuldu mu onun medd u cezirine girersin.
Kazâ ve kader bâzı insanı ahmâk bir hâle sokar, akıllıyı da. Abdal deriz ona abdal.
Dinde abdallar vardır. Varlığını değişmiş olan insanlar vardır.
Tanrının değiştirmesiyle şarabı sirke olan kimse demektir abdal.
İçimizdeki pislik şarap.
Aha onu sirke yap. Herkes sirke yapamaz.
Nohut koy içine der falan olmaz hiç.
Üzümden yapar sirke olmaz.
Ama Yukarı Mahallede Kemâl vardır sirkeci.
Bir sirke yapıyor. Hüneri o.
Senin içindeki o nefis şarabını da sirke yapmak için bir oraya bir maya koyar.
Aha söyledik mayayı yetmişbin!.

"Savaştan evvel yiğitlik olmaz”buyuruyor Cenâb-ı Peygamber.

Bunları yaparsak.
Hani hanımlar yâhut buradakiler Müezzin Efendiler tutar bir iki kişi.
Bu halıları dışarıda asar kilimleri.
Alırlar sopayı ver babam ver "küt! Küt! küt! küt!" gider.
Kilime vuran kilimi dövmez oğlum kilimi dövmez. Kilimdeki tozları götürmek için.
Bâzen korkutucu lakırtı söylesem, iğneleyici tokmak gibi lakırtı söylesem üzerinize almayın!.
Aha bu kilim hikâyesi hatırınıza gelsin anladınız mı?
Rüzgar eser tozları kağıtları ortaya karıştırır fakat rüzgâr görünmez tozların altında gizlenir.
İnsanların, Peygamber Efendimizin sözüdür:
"Her insan kendi dilinin altında gizlidir"

Annesi çocuğunu azarlar: "Hüt! müt!" der.
Çocuğu azarlamıyor çocuğu azarlamıyor, kendi parçası.
Bir felâkete uğrasa Maazalllâhu teâlâ saçını başını yolar kadıncağız.
O anda olan onda olan fenâ huyu azarlar halbuki.

Üzüm suyunu git sor Kemâl Efendiye.
Şarap olsun diye küpe hapsederler, değil mi şarapçılar?.
Kara papaz şarabı bilmem beyaz papaz şarabı, yeşil papaz şarabı sakallı papaz şarabı.
İşte bir çok arabalar geçiyor görüyorsun değil mi vardır.
Kara papaz mı nedir o?.
Papaz karası şarabı işte neyse.
Onu yapan herif, üzüm suyunu şarap olsun diye küpe hapsediyor.
“Niçin küpe hapsediyor?"”
Gizlensin diye.
Arapçada bir tâbir vardır. Hannâs, Hannâs.
Kul eûzu bi rabbin nâsi. Melikin nâsi. İlâhin nâsi. Min şerril vesvâsil hannâs. Ellezî yuvesvisu fî sudûrin nâsi. Mine’l-cinneti ve’n-nâsi.
Hannâs var ya! hah o hannâs!.
Hannâs, hunus, kirpi gibi kafasını içeri çeken demektir.
Yapacağı işte başını içeri çeker kirpi gibi. Şeytan işte o.
Periler gizlidir derler görülmez göze.
İnsan perilerden daha gizlidir oğlum.

"Ben insanın sırrıyım, insan benim sırrım" diyor Cenâb-ı ALLAH.
"El insâne sırrî ve ene sırra.”
O halde biz her şeyden gizliyiz. Hannastan da mannastan da.
Kendi kendimizi çevirmek lâzım tabi. Tersine çevirmemiz lâzım.
Nasıl çevirirsen iyi olur?.
Pantollarınızı evde haftada bir ütülerken, hanım evde tersine çevirir onu, kırışıklığı böyle ise, şöyle tersine yapar onu bir ütüler güzel tutsun diye.
İçinizi dışarı çevirin dışa çevirin.
Tövbe işte içini dışına ütüyü iyi yapar.
Ama ben ütü olmayacağım.
Aşağıda o kadar ütüler var ki ne makineler var oğlum.
Cennet, cehennemde. İstediğin kıratta çıkarır.
Izgara mı olacaksın. Şiş mi olacaksın. Kavurma mı olacaksın.
Düdüklü tencere mi istiyorsun hepisi var orda.
Ama buradan hazır gidersen bu ütülüdür denirsin geçer gidersin!.

Peygamberi seviyorsun. ALLAH’ı seviyorsun.
Bir zevk var içinde.
Bu sana yeter bu müjde.
İnsanların gönlünde Tanrı sevgisi artarsa bil ki Tanrı seni seviyor demektir.
ALLAH seni seviyor demektir.
Bunda hiç şüphe etme.
Çeken gizliii!
Fakat göreceğin gözü olmadığından gafletten görmüyoruz.
ALLAH istemese zor gelirsin şuraya oğlum.
O halde ALLAH seni seviyor hah.
Secdenin karşılığını? Nedir bu, secdenin karşılığı?
ALLAH’a yakınlıktır oğlum!.
Secde et de yakın ol!. Ve ilâ rabbike ferğab
Vücûdun secde etmesi, canlarımızın ALLAH’a yaklaşmasına sebebtir.
Hacc, ALLAH’ın Evi’ni ziyârettir. Evi var.
Sana senden yakîn olan içinin haccını yaparsan asıl "EV" lik burda işte.
Onun için kötülere, fesatçılara, isyancılara: "Ya İlahî merhâmet et!" diye duâ edelim inşaallah.
Her hareket edenin bir hareket ettiricisi vardır.
Kendiliğinden oynamaz bir şey.
Cenâb-ı ALLAH bütün insanların, mü’minlerin suçlarını örter örter.
Ama cezâsını da verir oğlum, örter amaa..verir.

"İhtiyatlı davranın" diye bir lakırtı vardır bilirsiniz.
İhtiyatı elden bırakmayın.
Burada lafı gelmişken söyleyim.
İhtiyat diye bir lakırtı var.
İhtiyat, iki tedbir arasında tereddüde düşmemek demektir.
Buradan bir köye gideceksin, değil mi?.
Birisi dedi sana ki:"Sende çok susuyorsun. Bir matara almışsın omuzlarına, mataraylan gidecen!"”
"Niye aldın bunu?."
"Ağam felan köye gidiyorum yolda çeşme meşme yok!"
Eeee yoktur.
İyi.
Termosu taktın koluna.
Biraz ilerde birisi: “Yavvv nereye gidiyorsun bu kadar yüknen?”
“İşte felan köye gidiyorum!” bilmem ne.
“Eeee bu termos nedir bu testi de elinde?”
"Yavvv yolda su yok.”
"Aman be birâder bırak demiş. Her adım başı çeşme var. Ben o köylüyüm dedi.”
Şimdi, birisi "Su yok!"dedi.
Birisi: "Su var!"dedi.
Sen şimdi tereddüd içindesin.
Burada ihtiyat, korkudan kurtulmaktır değil mi?hah.
Yanına su al! Yoksa dökersin. Ya yoksa, haa ihtiyat bu.
Onun için efendim felanca diyor ki:
"Öldükten sonra hep kömür olacağız yok bir şey ortada!"

Peki yoksa yok ağam ben seni inandıracak değilim.
Aha bu sol yoldaki gibi, su yolu hikâyesini anlattım ya onun gibi tedbirli git! .
Tedbirli git al cebine koy.
Yetmiş buraya, yetmiş buraya yetmiş buraya yetmiş.
Ne kadar cebin varısaaa.
“Efendim ben ceplerime değil sandığa dolduracağım!”
Bavula doldur oğlum. Doldura bildiğin kadar doldur.
Bu, ne demek bu. Birisi sen rahat rahat uyuyorsun şöyle.
Birisi baktı ki öteden bir yılan geliyor sana doğru.
Geldi hemen: "Kalk be!”
“bırak be yav ne uyandırdın beni. Rahat rahat rüya görüyordum burda!”
Kızma.
Uyandığın zaman o adama kızarsın değil mi?
Fakat adamın: "Bak şurada şu var!" dedi mi, o zaman pişman olursun...



KELİMELER:

Cindâr: Muskacı, cinci, büyücü.
Miras: Ölen kimseden akrabalarına ve yakınlarına kalmış olan mal, mülk
Mihenk: (Mihek) Altının ayarını anlamaya mahsus bir taş. Ölçü. İyiyi kötüyü ayıran, ayar âleti. Mc: Bir insanın kıymetini, ahlâkını anlamaya yarayan vasıta.
Tasallut: Musallat olmak. Birini rahatsız etmek. Tebelleş olmak. Tahakkumâne hareket etmek.
Mecal: Tâkat. Güç. Kuvvet. İktidar. İmkân. Fırsat.
Mütecazat: Mücâzat. Cezâ. Suçlara karşı verilen karşılık. Karşılık.
Desti: f. Testi.
Zaruret: Çaresizlik. Muhtaçlık. Sıkıntı. Yoksulluk.
Maazallah: ALLAH’a sığındık. ALLAH korusun.



HADİSLER:

Rasûlullah sallallâhu aleyhi vessellem : “Mü’min, kardeşinin aynasıdır; ve mü’min mü’minin kardeşidir, onun zarar ve ziyâna uğramasını, helâkını önler, arkasında da onu çevreleyip korur ve ihti-yaçlarını görür”

(Ebû Dâvud, Edebü’l- Müfred)



ÂYETLER:


فَتَلَقَّى آدَمُ مِن رَّبِّهِ كَلِمَاتٍ فَتَابَ عَلَيْهِ إِنَّهُ هُوَ التَّوَّابُ الرَّحِيمُ

“Bu durum devam ederken Âdem, RABBinden bir takım ilhamlar aldı ve derhal tevbe etti. Çünkü ALLAH tevbeleri kabul eden ve merhâmeti bol olandır.”
(Bakara 2/37)



وَيَا آدَمُ اسْكُنْ أَنتَ وَزَوْجُكَ الْجَنَّةَ فَكُلاَ مِنْ حَيْثُ شِئْتُمَا وَلاَ تَقْرَبَا هَـذِهِ الشَّجَرَةَ فَتَكُونَا مِنَ الظَّالِمِينَ

“(ALLAH buyurdu ki) : Ey Âdem! Sen ve eşin cennette yerleşip dilediğiniz yerden yeyin. Ancak şu ağaca yaklaşmayın! Sonra zalimlerden olursunuz.”
(A’raf 7/19)



أَلَمْ نَشْرَحْ لَكَ صَدْرَكَ
وَوَضَعْنَا عَنكَ وِزْرَكَ
الَّذِي أَنقَضَ ظَهْرَكَ
وَرَفَعْنَا لَكَ ذِكْرَكَ
فَإِنَّ مَعَ الْعُسْرِ يُسْرًا
إِنَّ مَعَ الْعُسْرِ يُسْرًا
فَإِذَا فَرَغْتَ فَانصَبْ
وَإِلَى رَبِّكَ فَارْغَبْ


“E lem neşrah leke sadrak(sadrake). Ve veda’nâ ‘anke vizrak(vizrake).
Ellezî enkada zahrak(zahrake). Ve refa’nâ leke zikrak(zikrake).
Fe inne ma’al ‘usri yusra(yusran). İnne ma’al ‘usri
Resim
Cevapla

“MART” sayfasına dön