GÖNENLİ MEHMED EFENDİ

Cevapla
Kullanıcı avatarı
Hacer
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye
Mesajlar: 505
Kayıt: 03 Nis 2007, 02:00

GÖNENLİ MEHMED EFENDİ

Mesaj gönderen Hacer »

GÖNENLİ MEHMED EFENDİ



Resim

Mehmet Öğütçü l905'de Gönen'de dünyaya geldi. Hafız, hoca, ehl-i Kur'ân, büyük bir İslâm âlimi ve hizmetkârıdır. l943'de Seyyid Şefik Efendi ile Denizli'de Bediüzzaman'ın çok sevdiği ve iltifatlarda bulunduğu bir zattır. Sultanahmed Camii Baş imamlığı yaptı. Süleymaniye, Eyüp Sultan, Kadıköy ve Üsküdar camilerinde ve pek çok camilerde vaazlar ve dersler verdi. 2 Ocak l992'de vefat etti.



Yıllardan beri çok arzu ve hayal ettiğim bir görüşme, l982 Mayıs'ında gerçekleşti. Büyük din ve hakikat erbabı Gönenli Mehmed Efendi bizleri kabul ederek, Bediüzzaman'la alâkalı hatıralarını büyük bir vecd içerisinde anlattı.

Bizleri kabul edip, aziz hatıralarını naklettiği makam ve mevki ise, muhteşem Süleymaniye Camiinin mihrabı idi. "Bediüzzaman'la geçen günlerim hayatımın en tatlı, en güzel ve en mes'ut zamanlarıdır" diyerek, hatıralarını büyük bir sürur ve memnuniyet edası içerisinde anlatıyordu.

Bu mülâkat bizim için sanki bayram olmuştu. "Süleymaniye'de Bayram Sabahı" ismini taşıyan muhteşem mısralar, âlemimizde ve Süleymaniye mihrâbında canlanıyordu:

"Artarak gönlümün aydınlığı her saniyede

Bir muhabbetli sabah oldu Süleymaniye'de."

Gönenli Mehmed Efendi'nin okuduğu âyetleri çınlayan kubbenin altında dinlerken, anlattığı aziz hatıraları huşu içinde tesbit ederken, ruhumuz, kalbimiz ve gönlümüz ışıklanıyor, nurlanıyor ve aydınlanıyordu. Âdeta bizim için Süleymaniye akşamında sanki aydınlık sabah oluyordu.

"Hür ve engin vatanın hem gece, hem gündüzüne

Uhrevî bir kapı açmış buradan gözyüzüne

Tâ ki geçsin ezelî rahmete ruh orduları

Bir neferdir bu zafer mabedinin mîmarı."

Gönenli Mehmed Efendi'nin açtığı âhiret kapısının eserlerini sevinç ve heyecan içinde dinliyordum.



"Mine'l-Bâb ile'l-mihrâb" mükemmel bir insandı

Süleymaniye mihrabında Gönenli Hocaya, "Hocam, lütfederseniz hatıralarınızı dinlemek istiyoruz" dedim. "Estağfirullah" diyerek güzel sohbetine başladı:

"Üstad baştan aşağıya fevkalâde bir insandı. Baştan aşağı mükemmel, mine'l-bâb ilel-mihrâb..

"Hareketleri, kıyafeti, garib ve misilsizdi. Eskidenberi bu zata fevkalâde hürmetim vardı. Eserlerini okuyro, vecizelerini ezberlemeye çalışıyordum. Gittikçe iştiyakım artıyordu. Tanıdıklara devamlı olarak soruyordum.

"l943'deki Denizli hapsinin arefesinde bir rüya gördüm. İşte polislerin gelmesi bu rüyanın akabinde idi. 'Emir böyle. Fakat yanlış anlamayın. Benim dine karşı saygım var. İki gün size müsaade. Sonra gelip teslim olun' dediler. Denizli Hapishanesien gidişim böyle oldu.

"Üstadın yanına gidince, bana 'Hoş geldin Muhammed Efendi, hoş geldin. Sen burada lâzımdın. Korkma! Korkma!' dedi. 'Korkum yok efendim' dedim.

"Hapishaneye girenlere sorarlar mı bilmiyorum. Bana 'Neresini istiyorsun?' diye sordular. 'İdamlıklar nerede ise, orasını' diye cevap verdim. Katillerin arasında yaşadık. Üstadla görüştük. Mahkemeye gidip geldik, beraber kelepçelendik. Bazen Üstada Kur'an okudum. İşte böyle, elhamdülillâh, tatlılandık, lezzetlendik.

"Mahkemede ifade verirken, müddeimûmî 'Sus! Edebiyat yapma!' dedi. Ben de cevaben, 'Konuşma selâhiyeti verdiniz ya! Ben de konuşuyorum. Bizim âdetimiz, Müslümanların âdeti budur' dedim.



Üstadla namaz

"Denizli Hapishanesinden tahliye olduktan sonra, içimde Üstadla beraber bir namaz kılma arzusu belirdi. Bir müddet sonra Üstad, kalbi arzuma muvafık olarak, 'Beraber namaz kılalım' diye beni çağırttı. Otelin önündede, kalabalık bir cemaat, 'İstanbullu hoca vaaz verecekmiş' diye bekliyordu. Ben o sırada gerçekten mütereddit kalmıştım. Sonra Üstaddan beni rahatlatan haber geldi: 'Vazifesini yapsın. Sonra gelsin, namaz kılarız.'

"Tahliyeden sonra Denizli'de bir hafta kadar kalmıştım. Müftü 'Sen hangi camii istersen orada vaaz ver, hutbe oku' diyerek bana müsaade vermişti.

"Aradan yıllar geçti. İstanbul'a geldiğini haber aldım. Fatih Camiine davet ettim. 'Başkalarına haber vermez ve beni halka göstermezse gelirim' demiş. Derhal Hünkâr mahfilini hazırlattım. Sonra camiye geldi. Hünkâr mahfilinde, imamlığında namaz kıldık. Allah'a şükür, arkasında namaz kılmak da nasip oldu.



"Üstad bendeki kısmetini almaya geldi"

"Bir husus daha vardı. 'Yâ Rabbi! Bu zâtın bende hiç kısmeti yok mu? diye düşünürdüm. Evime davet ediyordum, gelmiyordu. Devamlı olarak 'Söyleyin Hafız Mehmed'e, Sakın sakın yanıma gelmesin' diye hocalarla haber gönderiyordu.

Bir Kurban bayramındaydı. Sabah namazından sonra kapı çalındı. 'Muhammed kardaşım! Muhammed kardaşım!' diye bir ses çağırıyordu. Kapıya çıktım. Baktım ki Üstad. Boynuma sarıldı ve 'Sen Kur'ân'a çok hizmet ediyorsun. Benim yanıma gelenleri çok tâciz ediyorlar. Seni tâciz etmemeleri için, benim yanıma gelmesin, diye haber gönderdim' dedi. Yanında talebeleri de vardı. 'İstanbul'da hiçbir kimsenin evine gitmemeye karar vermiştim' dedi. Yanındaki talebeye işaret etti. 'Ver kabımı, kısmetimi versin' dedi. Keramete bakınız. Daha önce 'Bu zatın kısmeti yok mu?' demiştim ya. Kısmetini almaya gelmişti. Evde yumurta tatlısı vardı. Ondan verdim.

"Orada dedi ki: 'Bir Müslüman bir beldede bulunduğu sırada bayram olsa, oranın din büyüğünü ziyaret etmek ona vâcibdir. Madem ki bu kardaşımız Hazret-i Kur'ân'a hizmet için ortaya çıkmış. Ben de onu bu beldenin şeyhülislâmı kabul ederek ziyarete geldim' dedi. İşte böyle geçti aramızdaki konuşmalar. Elhamdülillâh. Allah şefaatine nail eylesin. Ona çok şey borçluyum. Cesaret ve kuvveti kendisinden aldım.

"Biz Kur'an'ın mânâsına çalışıyoruz, Gönenli Mehmet Efendi ise lâfzına çalışıyor. Onun talebelerini kendi talebelerim gibi Nur talebesi kabul ediyorum' diyordu."

Hatta Üstad bunu söylediği vakit bir takkesi içinden, "Üstadım onlar Risale-i Nur okumuyor" deyince. "Cidden talebem olarak kabul ediyorum" diyor.

Gönenli Hoca anlatmaya devam ediyordu:

"Bizim eskiden edebiyat, Arabiye hocamız İhsan Bey vardı. O zata 'Nasıl bir zattır?' diye Üstadı sormuştum. 'Vallahi kardeşim, benim anlayabildiğim kadarıyla bu zat İbnü'l-vakittir' dedi. Allah şefaatine nail eylesin. Hayatımın kıymetli yâdigârı olarak saklıyorum onunla görüşebildiğim zamanları..."

Mübarek, maneviyât ehli Gönenli Hocaya, Denizli hapsine nasıl bir irtibat kurularak götürüldüğünü sordum.

"Hadise sırasında, bir beldede benim ismimi de bulmuşlar, bunun üzerine bizi de alıp hapsettiler" diye cevap verdi.

Hapishanede Üstada nasıl Kur'an okuduğunu ise şöyle anlattı:

"Ben içerdeydim, Üstad ise avludan beni dinlerdi. 'Muhammed Efendi Kur'ân okusun' der, benim Kur'ân okumamı arzu ederdi."

Denizli hapsinden tahliye sonrası ile alâkalı olarak ise Gönenli Hocamaz şöyle diyor:

"Ben başka bir otelde kalıyordum. Ama Üstadın kaldığı otele gidip geliyordum. Orada bir vak'aya şâhit oldum. Oranın dinden uzak bir doktoru, Üstadın karşısında diz çökmüş, kuzu gibi nasihatlarını dinliyordu. Ben orada iken Belediye reisinden selâm getirdiler.'isterse para verelim. İsterse lokantadan ne istersen gönderelim' diye Üstada haber gönderdi. Üstad, 'Yirmi kuruşluk bir ekmek bana dört gün yeter' diye cevap verdi."

"Bu mevzular böyle konuşmakla bitmez" diyen Gönenli Mehmed Efendinin hürmetle ellerini öpmek istedik, "Estağfirullah, Estağfirullah!" diyerek ellerini çekti. Müsaade isteyip, ulvî bir vecd içinde yanından, Süleymaniye mihrabından ayrıldık.

Allah mekânını cennet etsin.
Resim
Kullanıcı avatarı
Sibgatullah
Yeni Üye
Yeni Üye
Mesajlar: 14
Kayıt: 28 Oca 2011, 15:04

Re: GÖNENLİ MEHMED EFENDİ

Mesaj gönderen Sibgatullah »

Amin.

Cenabı Hak sizden gani gani razı olsun kardeşim.

Zevkle okuduk.. Elhamdulillah.
Sıbgatallâh(sıbgatallâhi) ve men ahsenu minallâhi sıbgaten, ve nahnu lehu âbidûn.
Kullanıcı avatarı
Hacer
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye
Mesajlar: 505
Kayıt: 03 Nis 2007, 02:00

Re: GÖNENLİ MEHMED EFENDİ

Mesaj gönderen Hacer »

Bir nesil yetiştiren Gönenli Mehmet Efendi

2 Ocak 1991’de İstanbul’da Rabb’imizin rahmetine tevdi ettiğimiz Gönenli Mehmed Hocaefendi 78 senelik hayatını nasıl değerlendirdi, ne türlü bir hizmetin kurucusu ve devam ettiricisi oldu?



Vefatından on beş sene sonra rahmetle andığımız bu büyük hizmet insanını bir daha büyük bir takdirle gündemimize getirmek istiyoruz. Denilebilir ki, Gönenli Hocaefendi tek başına bir alim değil bir alemdi. ‘Bir nesil yetiştirdi’ demek hiç de abartılı bir ifade olmaz. Belki eksik bile kalabilir. Çünkü o, İstanbul’daki tüm camilerin harabe külliyelerini yurt gibi kullanarak okumaya çalışan yoksul öğrencilerin hem hocası hem de tüm sorumluluğunu tek başına üstlenmiş velisi, dert babasıydı. Kimsesiz öğrencilerin her türlü ihtiyaçlarını karşılamayı vazife saymış, yetiştirme azim ve aşkıyla da hocaları olmayı görevi bilmişti...

Bu sebeple ‘İstanbul kazan ben kepçe’ tabirini bütün ömrü boyunca yaşayan Hocaefendi’nin vaaz etmediği cami, uğramadığı çarşı, ziyaret etmediği esnaf kalmazdı. Çarşı ziyaretlerinde caddenin başından girdiğini gören ilk esnaf, anında caddenin sonuna kadar haberi uçururdu:

- Dikkat, Gönenli Hocaefendi geliyor, herkes öğrencileri için vereceği hediyesini hazırlasın!..

Gerçekten de caddenin ortasında iki yana selam vererek geçen ak sakallı, nur yüzlü Hocaefendi, sırtında çuvalla yürüyen bir gençle görünürdü... Herkes dükkanında sattığı malın cinsinden çuvalın içine koyacağını koyar, para verecek olanlar da Hocaefendi’nin pardösü cebine elini sokar, ne vermişse bir Allah bir de Hocaefendi bilirdi. Oradan bir başka caddeye, oradan da bir başka çarşı, pazara, camiye.. dur durak yoktu gün boyunca Hocaefendi için.

Yatsı namazını imamı bulunduğu Sultanahmet Camii’nde kıldırdıktan sonra mihraptan karşısında diz çökmüş bekleşen öğrencilerini süzerek sorardı:

-Senin ihtiyacın ne?

- Soğuklar başladı, kendimi koruyamıyorum. Lastiğe, meste, paltoya ihtiyacım var.

Gündüz caddelerde arkasında çuvalla dolaşan gence seslenir:

- Getir bakayım şu çuvalı. Neler çıkacak yavruların nasiplerine?

Çuval, halının üzerine dökülür, herkes lazım olan giyim kuşam ihtiyacını kapışırcasına alır. Ayakkabı, mest, gömlek, iç çamaşırı, pardösü, esnaf ne koymuşsa...

Ertesi gün Hocaefendi yine yollarda, çuvalı yine doldurma azminde... Yatsıdan sonra ise çuval yine ortada, ihtiyaç sahipleri yine karşısında...

O akşam giyim kuşam istekleri tamam. Ancak ihtiyaç sadece giyecekten ibaret değil ki! Para ihtiyacı da var işin içinde. Bu yüzden bereketi asla tükenmeyen cebinden çıkardığı avuç dolusu parayı önüne, halının üzerine döküp dağıtmaya başlayan Hocaefendi’den neden sonra aynı azimli ses yine yükselir:

- Bu akşamlık nasip bu kadarmış. Yarına Allah Kerim’dir. Harçlıklarını alamayanlar yarın gelsinler.

Hiç unutamam. Bir öğrenci ihtiyacını şöyle dile getirmişti:

- Verdiğiniz adresteki doktora gittim, muayene ettikten sonra şu reçeteyi yazdı. Şimdi sıra ilaçları almaya geldi?

Hemen eline kalemi kağıdı alan Hocaefendi bir adres yazıp uzattı:

- Bu eczaneye arkadaşınla git, sana lazım olan ilaçları versinler!..

Birlikte gittik öğrenciyle Fatih Akdeniz Caddesi’ndeki ismini hiç unutmadığım Şifa Eczanesi’ne. Kağıtta Hocaefendi’nin imzasını görünce heyecanlanan eczacı, özel bir ilgiyle raflardan ilaçları toplayıp paketleyerek öğrenciye uzatırken:

- Hocaefendi’ye hürmetlerimi arz ederim. Başka emirlerini de beklediğimi duyurun lütfen... diyerek yeni ihtiyaç sahibi öğrenci beklediğini de ima ediyordu.

Her muhitte fırıncılarla anlaşması vardı. Ay boyunca camilerde barınan öğrencilere ekmek veren fırıncılar, ay sonunda Hocaefendi’den verdikleri ekmeğin parasını alırlardı. Ancak bazen Hocaefendi fırıncıların paralarını toplayamaz, Fatih’te oturduğu evini satılığa çıkarırdı.

Bunu duyan hamiyet sahibi insanlar, fırıncıların borcunu öder, defalarca satılığa çıkan evi yine kurtarırlardı. Bugün modern yurtlarda özel bir ilgiyle yetiştirilen bakımlı öğrencileri görünce, 1950’lerin cami harabelerinde okumaya çalışan mahrumiyet dolu günlerimizi hatırlıyor, geldiğimiz noktayı: ‘Nereden nereye!..’ diyerek şükür duygularıyla karşılarken, talebelerine şefkat kucağını açarak yetişmemize sebep olan aziz hocamızı rahmet ve minnetle yâd ediyoruz.



Ahmet Şahin,zaman,03.01.2006
Resim
Kullanıcı avatarı
Hacer
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye
Mesajlar: 505
Kayıt: 03 Nis 2007, 02:00

Re: GÖNENLİ MEHMED EFENDİ

Mesaj gönderen Hacer »

Gönenli MEHMET EFENDİNİN Duâsı


ALLAH’ım Sana şükrümde, Seni zikrimde ve Sana en güzel ibâdetlerimi yapmamda bana yardım et.

Ya RABB kalplerimizi ilminle süsle, ibâdetinle bütün âzâlarımızı güzelleştir, takvâ ile kerâmete kavuştur.

Her an Seninle berâbermişiz gibi bizlere lezzet ver.

Kur’an okunurken can veren, Cenneti A'la’da peygamberlerinin yanında bayramlara eren kullarından eyle.

ALLAH’ım bizleri Seni gönülden anan kullarından eyle. Bizi ömrümüzün sonuna kadar îmanlı yaşat. Senin cemâline müştak olduğumuz zaman bizleri kendine çağır, Ya RABBi.

Ya RABB, bize Senin sevdiklerini sevdir. Bizleri râzı olduğun işlerle meşgul eyle.

Cümlemizi âhir zaman fitnelerinden muhafaza eyle.

Her zaman ALLAH ile arası hoşnut olan ameli güzel kullarından eyle.

Soğuk sıcak demeden aşk-ı ilâhi ile koşan ve koştuğunu da bilenlerden eyle.

Ya RABB bizleri ezdirme, üzdürme, îmansız gezdirme.

İlâhi kudretine bakıp da korkan kullarından eyle.

Ya RABBi anne baba duâsı alanlardan eyle.

Ölümsüz yere Sultan olanlardan eyle.

Bizleri Kur’an ahkâmı ile müşerref eyle.

Erenler, evliyalar defterine kaydeyle.

Meleklerin geldiği yerlerde gezen, meleklerin müjdelerini alanlardan eyle.

Bizleri ALLAH’ı ile sevinen, Peygamberi ile övünen, Kur’an’dan ders alan, doğruluğu bırakmayan kullarından eyle.

Ey bana iyilik verip de bana rızık veren,
Ey bana iyilik verip de kötülükten uzak tutan,
Ey benim güzel RABBim yolundan ayırma.

Bize sıkıntı çektirecekleri bize musallat etme.

Ya RABB Sen bize Kur’an‘ın ile tecelli eyle.

Dünyâ bir keder evi. RABBim, Sana inandım, Senden istiyorum.

Bizleri mübârek gecelerin şefaatine nâil eyle.

ALLAH’ım bizi iyilerle haşır neşir olan kullarından, kulum dediğin kullarından eyle.
Ya RABB, ne kadar kötü ne kadar günahkâr kulların varsa hepsini affet. Cehenneminden kurtar, cennetine al.

RABBim, bizi korunan, sabreden, selâmete eren kullarından eyle.

Bizi dünyâ üzüntüsü ile değil, âhiret kaygısı ile ağlat. Îmanımızın nûrunu göster, sevgisini tattır ALLAH’ım.

Ya RABB, bizi ibret için gezenlerden ve en kıymetlilerden eyle.


MEVLAM, bizleri bütün peygamberlerin feyizlerine erdirsin.

Kaynak: Sohbetler
Resim
Cevapla

“İz Bırakanlar” sayfasına dön