Müştak Baba

Cevapla
Kullanıcı avatarı
kamuran
Aktif Üye
Aktif Üye
Mesajlar: 183
Kayıt: 17 Eki 2008, 02:00

Müştak Baba

Mesaj gönderen kamuran »

MÜŞTAK BABA

Müştak Baba (Müştak-i Bitlisi), 1759 (H. 1172) tarihinde Bitlis’te doğmuştur. Asıl adı Muhammed Mustafa’dır. Müştak Babanın kullandığı mühürde “Muhammed Mustafa Müştak-ı Didar” yazılıdır.

Babası Molla İbrahim, anneleri ise Güneş Hatundur. Annelerinin nesebi, Gavs-ı Azam Seyyid Abdulkadir Geylani Hazretlerine dayanmaktadır.
Müştak Baba on yaşındayken babasını kaybetmiş, onu dedesi Hacı Süleyman Hoca büyütmüştür. İlk mektepten sonra 12 yaşında dedesi tarafından Medreseye bırakılmıştır. Ancak bu yaştayken Mustafa Medreseden kaçarak sık sık saza, söze, musikiye ve şiire meyletmiştir. Medreseden kaçtığını duyan dedesi Süleyman Hoca onu cezalandırma yoluna gitmiştir. Dedesi, torununu beklediğinden farklı bir boyutta bulmuştur. Onun büyük bir ilim sahibi, tasavvuf ehli birisi olmasını beklerken o çalgıya, söze, şiire yönelmiştir. Dedesi 15 yaşından itibaren torununun, belki daha fazla saygı göstereceği bir Mürşit yanında yetişebileceğini tahmin ederek, Hersan Mahallesinde oturan, Bitlisin Güneşi, Şems-i Bitlisi’nin yanına vermeye karar vermiştir. Şems-i Bitlisi aynı zamanda müştak babanın amcasıdır. Bir müddet amcasının yanında ders alan Müştak Baba, amcasının tavsiyesi üzerine 20 yaşından itibaren, Hacı Hasan Şirvani Hocanın yanına verilmiştir. Bu zatın yanında kaç yıl kaldığı bilinmemektedir.

Hacı Hasan Şirvani’den icazet (diploma) almıştır. Daha sonra Mürşitlik makamına oturarak irşada başlamıştır. Müştak Baba, Hacı Hasan Şirvani’den sadece tasavvuf dersi almamıştır. Bir musiki hayranı olan hocasından musiki alanında da dersler almıştır. Musikinin bütün inceliklerine vakıf olan Müştak Baba, musikinin ruh hastalarını tedavi etmede bir vasıta olduğuna kesinlikle inanmıştır. Müziğin; ruhun gıdası olduğunu yıllar önce Müştak Baba söylemiştir. Bu durumu bir şiirinde şöyle dile getirmektedir: Ehl-i şikem idrâk edemez musiki ilmin, Pakize-eda, cana safâ, ruha gıdadır.
Âvâz-ı bülend ile demiş Hazreti Lokman,
Hikmetle teğanni maraz-ı aşka devadır.
Musikide oldukça yol alan Müştak Baba ud çalmakta şöhret kazanmıştır. Hatta bu sahada operaya benzeyen ve Bitlis’i tanıtan tarihi ve edebi bir Salname (Yıllık) yazmıştır. Yazdığı bu eseri Üryan Babaya itham etmek istemiştir. Yazdığı bu eserle, Üryan Babanın huzuruna varır. Kısa bir sohbetten sonra Üryan Baba: “Ey Mustafa! Senin koynunda bir cevahir vardır.” Deyince, Müştak Baba yazmış olduğu kitabını takdim eder. Seyyid Üryan Baba, bu eseri evirip çevirdikten sonra bu iltifata lâyık olmadığını, ancak esere isim verebileceğini söylemiştir. Sonunda esere Asar-ul Müştâk fi Eser-il (Esrar-ul) Uşşak” ismini vermiştir. Esere verilen bu isim, aynı zamanda Şeyh Mustafa’ya da mahlas olmuştur. Bu hadiseden sonra Mustafa ismi unutulup Müştak mahlası ile anılmıştır. Esere isim veren Üryan Babanın ismindeki Baba kelimesi de alınarak şeyh Mustafa’ya Müştak Baba denilmiştir. Esere de kısaca Asar adı verilir. Belli bir çağa gelen Müştak Baba Bitlis’te evlenmiştir. Bu evlilikten biri erkek, ikisi kız olmak üzere üç çocuğu dünyaya gelmiştir. Kızlarından birisi Tafte Hanedanından Ahmet Beyle, diğeri de Ahmet Muhlis Paşa ile evlenmiştir. Oğlu Edhem Baba ise Müştak Babanın ölümünden sonra da onun ismini yad eden, ona layık olan bir evlat olmuştur. İlim, terbiye ve irfan yönüyle mükemmel olan bu insanın şahsiyeti de o derece mükemmeldir. Hiçbir zaman nefsine yenik düşmemiştir. Kimseye üstünlük taslamadığı gibi, gurur ve kibirden kendisini soyutlamasını bilmiştir. Sultan II. Mahmud’un en gözde nedimlerinden birisi olmasına rağmen bu makamını asla kötüye kullanmamıştır. Gerek engin kültürü, gerek şiirdeki dehası, gerek musikideki icra yeteneği ve gerekse düşünceleriyle çevresinden daima takdir toplamış, Şeyh-ül Mütehayyirin lakabıyla anılmıştır. Müştak Baba, 1832 yılında İstanbul’dan ayrılarak Bitlis’e dönmüştür. Dönüş esnasında yol güzergahında olduğundan, Muş’a uğrar. Birkaç günlüğüne orada kalır ve orada katledilir.


Birçok Eser Yazan Müştak Babanın En Önemli Eserleri Şunlardır:
1 - Âsârü’l Müştak Esrarü’l-Uşşak. (Asar) (Biyografidir)
2 - Divan-ı Müştak Baba.
3 - Mektubat-ı Kimya-yı Müştak.
4 - Baharname. (Farsça divan)
5 - Mişkâtü’l-Müştak Mir’atü-l Uşşak.


Ankara’nın başkent olacağını 140 yıl önceden söyler

Başlı başına bir eser olan Müştak Babanın divanı çok ilginç bilgiler vermektedir. Ankara’nın Başkent olacağını 140 yıl önce Müştak Baba müjdelemiş ve divanında da zikretmiştir.


(www.bibilgi.com)dan alıntıdır
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen nur-ye »

Hakk Dost'larını bizlere hatırlatmanız ne kadar güzel.

''Allah'a giden Yol, Allah Dost'larının kalbinden geçer!'' buyruluyor.

Gönlü güzel kardeşim kamuran, hizmetlerin kabul olsun, Mubareklerin Himmetleri üzerimize olsun.
Rahmet bulutu sağanak sağanak üzerlerine yağsın İNŞAALLAH!



"Me'vay-i nazenine kim 'elf' olursa efser
Labür olur o me'va İslambol ile hemser
Nun velkalem başından alınsa nun-u yunus
Aldıkta harfi diğer olur bu remz ezher
Mafi sure-i Kaf serhaddi kaf-ı ta kaf
Munzam olunmak ister ra-i Resul-i peyanber
Hay-i hu ile ahir maksud oldu zahir
Beyt-i veliyyi'l- Ekrem el Hacc-ı İyd-i Ekber
Ey padişah-ı fehham Sultan Hacı Bayram
Ruhan ister ikram-ı Müştak-ı abdıçaker..."



Manası:
Hurufi inancının ileri aşamalarında "ebced" denilen bir hesap metodundan kaynaklanan ve sayılar yardımıyla geleceği belirlediğine inanılan bir sisteme rastlanır. "Cifir" adı verilen, yüksek matematiği andıran ve sıkı kurallara bağlı olan sistemin temeli, alfabedeki her harfin belli bir rakam değeri taşımasına dayanır. Her kelimenin, kendisini meydana getiren harflerin değerlerinin toplamı olan bir sayı karşılığı vardır. Geçmiş asırlarda yaşayan ve çoğu Hurufi olan cifirciler kehanetlerini açık açık değil, şifreyle yazmışlardır ve cifrin Türkiye'deki bilinen en büyük üstadı, 1830'ların başında büyücülük suçlamasıyla idam edilen şair Müştak Baba'dır. Müştak Baba'nın ölümünden sonra, 1846'da basılan "Divan" ındaki bazı şiirlerinde çok sayıda kehanete rastlanır. Şair, Ankara'nın 1923'te İstanbul'un yerini alıp başkent olacağını tâââ 100 küsur sene öncesinden söylemiştir. Şimdi, şairin ağdalı bir dille yazdığı şiiri günümüz Türkçesi'ne nakledelim:"1000 mânâsına gelen ELF sözü, güzeller beldesinin başına EFSER, yani tâc olarak konursa, o belde İstanbul'dan farksız olur. Sonra, Yunus Suresi'ndeki NUN ve KafSuresi'ndeki KAF harfleri alınır. Resul'ün, yani Hazreti Peygamber'in RI harfi de bunlara ilâve olunmak ister ve maksad "hây-ı huy" sözündeki "HE" harfi ile tamamlanır. Ey anlayışlıların padişâhı olan Sultan Hacı Bayram! Senin bulunduğun o güzel belde, bu değersiz kul Müştak'tan hürmet istiyor!" Müştak Baba, şiirin ilk mısraında "1000" mânâsına gelen "elf" ve "tâc" demek olan "efser" sözlerini veriyor ve "efser"in başına "elf"in ilâve edilmesi gerektiğini söylüyor. Ebced hesabıyla 341 tutan "efser"e "elf"in, yani "1000" sayısının ilâvesiyle, Ankara'nın başkent yapıldığı 1923'ün Hicri takvimle karşılığı olan 1341 çıkıyor. Şair, sonraki mısralarda sırasıyla "elif", "nun", "kaf", "rı" ve "he" harflerini veriyor. Bu harfler, bu sırayla yazıldıklarında ortaya "Ankara" kelimesi çıkıyor. Yani, Müştak Baba, "Ankara"nın eski harflerle yazılışı olan "A-N-K-R-H" harflerini sıralıyor, "Güzeller beldesi ve Hacı Bayram'ın memleketi olan Ankara, 1341 yılında başlara tâc olacak ve İstanbul'dan -yani, şiirin yazıldığı zamanın başkentinden- farksız hâle gelecek" diyor.
Resim
Kullanıcı avatarı
fedai
Aktif Üye
Aktif Üye
Mesajlar: 142
Kayıt: 19 Kas 2007, 02:00

Mesaj gönderen fedai »

Hakk Dost'larını bizlere hatırlatmanız ne kadar güzel.

''Allah'a giden Yol, Allah Dost'larının kalbinden geçer!'' buyruluyor.

Gönlü güzel kardeşim kamuran, hizmetlerin kabul olsun, Mubareklerin Himmetleri üzerimize olsun.
Rahmet bulutu sağanak sağanak üzerlerine yağsın İNŞAALLAH!
Cânânı buldu hasta gönül, cânı istemez,
Bir hastadır ki çâre-i Lokmânı istemez.
Zencîr-i zülf ile Pâbend olan gönül,
Bâğ-ı cinânda sünbül ü reyhânı istemez.
Ehl-i kemâle nazîm bildirdi kendini,
Müştâk, eğerçi şöhret ile şânı istemez."


MÜŞTÂK BABA
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/cicekler/sirin_1.jpg[/img]
Cevapla

“İz Bırakanlar” sayfasına dön