ÖMER NASUHİ BİLMEN....

Cevapla
Kullanıcı avatarı
nisa77
Aktif Üye
Aktif Üye
Mesajlar: 133
Kayıt: 01 Ağu 2007, 02:00

ÖMER NASUHİ BİLMEN....

Mesaj gönderen nisa77 »



ÖMER NASUHİ BİLMEN....

Ülkemizde yetişmiş sayılı İslam alimlerinden olan Ömer Nasuhi Bilmen'in hayatı, Kuran'a ve Peygamber Efendimizin sünnetine bağlı ahlakıyla tüm Müslümanlara örnek olmuştur... Ömer Nasuhi Bilmen, 1883 yılında Erzurum'un Salasar köyünde doğdu. Babası Hacı Ahmet Efendi, annesi Muhibe Hanım'dır. Küçük yaştayken babasının vefat etmesi üzerine, Erzurum Ahmediyye Medresesi müderrisi ve Nakibülesraf Kaymakamı olan amcası Abdürrezzak İlmi Efendi'nin himayesine girdi. Amcasının ve Erzurum Müftüsü Narmanlı Hüseyin Efendi'nin rahle-i tedrisinden geçti. İki hocası da kısa aralıklarla ölünce, 1908'de İstanbul'a giderek derslerine devam ettiği Fatih dersiâmlarından Tokatlı Şakir Efendi'den icazet aldı. Ders Vekaleti'nce açılan imtihanı kazanarak 1912'de dersiâmlık şehadetnâmesi aldı. Bu arada okumakta olduğu Medresetü'l kudat'ı da bitirdi. 1912 yılının Eylül ayında Bayezid Medresesi dersiâmı olarak göreve başladı. 1913'te Fetvâhâne-i Ali müsevvid mülazımlığına tayin edildi. Bir yıl sonra başmülazımlığa terfi edildi. 1915'te Heyet-i Te'lif Fiyye üyesi oldu, 1922'de bu dairenin kaldırılması üzerine dersiâmlığa devam etti. 1943'te İstanbul müftülüğüne getirildi. 30 Haziran 1960 tarihinde Türkiye Cumhuriyeti'nin beşinci Diyanet İşleri Başkanı olarak atandı ve daha bir yılını bile doldurmadan emekliye ayrıldı. Ömer Nasuhi Bilmen dini meseleler konusunda asla taviz vermeyen bir yapıya sahipti.
Nitekim, 1960'lı yıllarda dinde reform gerekliliğini savunan ve bunun için çabalayanlara: "Bozulmayan bir dinde reform mu olur?" diyor ve İslam'ın ortaya koyduğu iman, ahlak ve hukuk ilkelerinin orijinalliğini, evrenselliğini kendinden beklenen liyakat ve cesaretle savunuyordu. Memuriyet hayatı boyunca öğretmenlik hizmetinde de bulunan Ömer Nasuhi Bilmen, Darüşşafaka Lisesi'nde yirmi yıla yakın bir süre ahlak ve yurttaşlık dersi okuttu. İstanbul İmam Hatip Okulu'nda ve Yüksek İslam Enstitüsü'nde usul-i fıkıh ve kelam dersleri verdi. Hayatının sonuna kadar ilmi çalışmalarını sürdürdü ve sekiz ciltlik Kuran-ı Kerim tefsirini emekli olduktan sonra yazdı. 12 Ekim 1971'de İstanbul'da vefat eden Ömer Nasuhi Bilmen Edirnekapı Sakızağacı Şehitliğine defnedildi. Ömer Nasuhi Bilmen, İstanbul Müftülüğüne tayin edildiği tarihten vefat edinceye kadar gerek ilmi ve ahlaki otoritesi, gerekse sâmimi dindarlığı ve tevazusu ile dini konularda ülke insanının başlıca güven kaynağı olmuştu. Ehl-i sünnet mezhebini şahsında tam bir liyakatla temsil ettiği için herkesin sevgi ve saygısını kazanmıştı. Bunda şüphesiz, yaşadığı sürece, aktif politikanın dışında kalmasının da önemli bir rolü vardır. Arapça ve Farsça'yı çok iyi bilen, Türkçe ile birlikte üç dilde şiir yazabilen Ömer Nasuhi Bilmen, bir ara Fransızca'ya da merak sarmış ve bu dili de tercüme yapabilecek kadar öğrenmişti. Kendisi Erzurum ağzı ile konuştuğu halde eserlerinde kullandığı üslup mükemmel denebilecek kadar sağlamdır. Gençliğinde yazdığı Türkçe ve Farsça şiirleri de duygu, düşünce ve ölçü açısından oldukça başarılıdır. Hayatının büyük bir kısmını telifle geçiren ve temel İslami ilimler alanında çok sayıda eser veren Ömer Nasuhi Bilmen'in başlıca eserleri şunlardır: Latin harflerinin kabulünden sonra Türkiye'de İslam hukuku alanında kaleme alınmış ilk ve en muhtı eser olan ve o dönemde akademik çevrelerde büyük yankı uyandıran Hukuk-i İslamiyye ve İslahat-i Fikhiyye Kâmûsu; mezhepler arası mukayeseli sistematik bir İslam hukuku kitabıdır. Onun Türkiye çapında tanınmasını sağlayan diğer önemli bir eseri de, Büyük İslam İlmihali'dir. Diğerleri ise; Kur'an-ı Kerim'in Türkçe Meali Alisi, Kur'an-ı Kerim'in Türkçe Tefsiri, Büyük Tefsir Tarihi, Kur'an-ı Kerim'den Dersler ve Öğütler, Sure-i Feth'in Türkçe Tefsiri, İ'tilâ-yi İslam ile İstanbul Tarihçesi, Hikmet Goncaları, Muvazzah-i İlm-i Kelâm, Mülahhas İlm-i Tevhid Akaid-i-İslamiye, Yüksek İslam Ahlakı, Dini Bilgiler'dir. Ömer Nasuhi Bilmen'in ayrıca gençlik yıllarında Farsça olarak yazıp Türkçe'ye çevirdiği Nüzhetü'l Ervah adlı bir divançesiyle, İki Sükûfe-i Taassuk adlı bir de romanı vardır.




Esselamün aleykum ve rahmetullahü ve berekatuhü...
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/berivan.jpg[/img]
786

Mesaj gönderen 786 »

ÇOK DEĞERLI NISA KARDEŞİMİZ 12 EKİM VEFAT GÜNÜNE YAKLAŞMAKTA İKEN YAKİNEN TANIYAMADIĞIMIZ AMA ESERLERİNDEN ÖZELLİKLE BÜYÜK İSLAM İLMİHALİ ESERİNDEN TANIDIĞIMIZ BU DEĞERLİ ZAT ÖMER NASUHİ BİLMEN HOCAYI TANITIMINIZDAN DOLAYI HAKK RAZI OLSUN SIZLERDEN. ALLAH CC'DEN HOCAMIZ İÇİN GANİ GANİ RAHMETLER DİLERIZ, BİZLEREDE ŞEFAATÇİ OLURLAR İNŞAALLAH.

EN GÜZEL MUHAMMEDİ DUALARIMIZLA...786
Kullanıcı avatarı
ahsen
Saygın Üye
Saygın Üye
Mesajlar: 246
Kayıt: 11 Şub 2007, 02:00

Mesaj gönderen ahsen »

kıymetli kardeşimiz nisa77,
bu güzel çalışmanızdan Hakk cc razı olsun..
ben de katkıda bulunmak istedim bu güzelliğe..


ÖMER NASUHİ BİLMEN

Hacı Ahmet Efendi ve Mühibe Hanım’ın mahdumu olan Ömer Nasuhi Bilmen 1883 yılında Erzurum’un Salasar köyünde dünyaya geldi. Küçük yaştayken babasını kaybettiğinden, Nakibül’l-Eşraf kaymakamlığı yapan amcası Abdürrezzak İlmî Efendi’nin himayesinde yetişti.
Amcası ve Erzurum müftüsünden dersler okudu.
Yakın aralıklarla kaybettiği hocalarından sonra, İstanbul’a giderek Fatih Dersiamlarından Tokatlı Şakir Efendi’nin derslerine devam etti.
Bir müddet sonra girdiği imtihanı kazanarak dersiamlık (üniversite hocalığı) şehadetnamelerini aldı.
Türkçe’nin yanı sıra çok iyi derecede Arapça ve Farsça’yı, ağdalı bir kitabı tercüme edecek kadar da Fransızca’yı bilen Hoca Efendi, okumakta olduğu Medresetü’l-Kudat’ı da bitirdi.



YAPTIĞI GÖREVLER

1912’de Beyazıt dersiamı olarak göreve başlayan Bilmen Hoca bir yıl sonra Fetvahane-i Âli müsevvid mülazımlığına tayin edildi.
1923 yılına kadar şu anda muadili bulunmayan muhtelif görevleri îfâ eden Hoca Efendi Müderrisliğe tekrar geri döndü.
1926’da İstanbul Müftü Muavinliğine, 1943’te İstanbul Müftülüğüne, 1960 tarihinde ise Diyanet İşleri Başkanlığı’na getirilen Nasuhi Efendi, 6 Nisan 1961 yılında emekliliğe ayrıldı.
Uzun memuriyet hayatı boyunca muallimliği hiç bırakmadı.
Darüşşafaka Lisesi’nde yirmi yıla yakın bir süre Ahlak ve Yurttaşlık (sosyal bilgiler) dersleri okuttu.
İstanbul İmam Hatip Lisesi’nde ve Yüksek İslam Enstitüsü’nde Fıkıh-Kelam ve Usul-i Fıkıh dersleri okuttu.
Hayatının sonuna kadar ilmi çalışmalarını sürdüren, 8 ciltlik tefsirini emekli olduktan sonra yazan, yaşadığı devrin en mümtaz şahsiyetlerinden biri olan Ömer Nasuhi Bilmen 12 Ekim 1971’de İstanbul’da vefat etti.
İstanbul’da Edirnekapı Sakızağa Şehitliği’ne defnedildi.



KARİYERİ VE TAVRI

İstanbul Müftülüğü’ne tayin edildiği tarihten, vefat ettiği tarihe kadar, gerek ilmî ve ahlakî otoritesi, gerekse samimi dindarlığı ve tevazû ile dini konularda Türkiye müslümanlarının başlıca güven kaynağı olmuştur.
İnançta, ibadet ve ahlakta Ehli Sünnet mezhebini şahsında tam bir liyakatle temsil ettiği için herkesin sevgi ve saygısını kazanmıştır.
Bu sevgi ve saygıda aktif politikanın dışında kalmasının da önemli rolü vardır.
Diyanet İşleri Başkanlığından kısa sürede ayrılmasının sebebi o günkü yönetimin (1961) Türkçe ezan ve benzeri konularda Hoca Efendi’yi kendi politikalarına çekmeye, alet etmeye çalışmalarıdır.
Zira Bilmen Hoca Efendi de kendinden önceki ilim erbabı hocalar gibi, dini meseleler söz konusu olduğunda asla taviz vermeyen bir yapıya sahipti.
Öyle ki 1960’lı yıllarda dinde reform teranesini Türkiye’nin gündeminde tutmak için büyük çaba gösteren çevrelere karşı:
“Bozulmayan bir dinde reform mu olur?” diyerek İslam’ın ortaya koyduğu, iman, ahlak ve hukuk ilkelerinin orijinalliğini, evrenselliğini, kendinden beklenen liyâkat ve cesaretle savunmuştur.


ESERLERİ

Yazdığı sekiz ciltlik “Hukuk-i İslamiyye ve Istılahat-ı Fıkhıyye Kamusu” adlı eseri neşredildiğinde yankı uyandırdı.
Fakat tüm bunların ötesinde Hoca Efendi’nin Türkiye’de tanınmasına sebep olan eser, şimdiye kadar hiçbir kitaba da (Kuran dışında) nasip olmayan (yaklaşık 3 milyon) bir baskıyla neşredilen “Büyük İslam İlmihali”dir.
Cumhuriyet döneminde eser yazımıyla meşgul olan birkaç zattan biri olan Ömer Nasuhi’nin kendisi, memleketi olan Erzurum ağzıyla konuşmasına rağmen, eserlerinde kullandığı üslup ağdalı fakat mükemmel denecek kadar sağlamdır.
Arapça ve Farsça şiirler de yazan Hoca’nın diğer eserleri şöyle.
“Kuran-ı Kerim’in Türkçe Meal-i Âlîsi ve Tefsiri” -8 cilt-,
Büyük Tefsir Tarihi -2 cilt- bu eseri de Türkiye’de tek sayılacak nadide bir kitaptır.
Bu eser tefsircilerin tabakalarını da veren kıymetli bir eserdir.
“Kuran-ı Kerim’den Dersler ve Öğütler”,
“Muvazzah İlm-i Kelam”,
“Mülahhas İlm-i Tevhit”,
“Akaid-i İslamiyye”,
“Yüksek İslam Ahlakı” ve
“Dini Bilgiler”in yanı sıra Beyanü’l Hak, Sırat-ı Müstakim ve Sebilürreşad mecmualarında çeşitli makaleleri yayınlanan Hocaefendi’nin iki de romanı bulunmaktadır.



BİR DEVRİN ANATOMİSİ (TAHLİLİ) -1939-

İstanbul müftü muavini olduğu dönemde basılan Elmalı Hamdi Yazır’ın “Hak Dini Kur’an Dili” isimli Tefsir kitabı için şöyle bir ilan verilir.
“... Kur’an’ı yüzünden okuyabilen üniversite öğrencilerine tam takım olarak hediye edilecektir.”
İlana istinaden gelen gençlerin biri de İstanbul Yıldız Teknik Üniversitesi’nden Faruk Özerengin’dir.
Bilahare Kazım Karabekir’in damadı olacak bu zât, Süleymaniye’deki tarihî müftülük binasına gider ve binanın sakin ve tenha bir köşesinde gördüğü ihtiyara geliş sebebini söyler. Bulunduğu farklı ortam sebebiyle kısmen sıkılan genç, bir başka odadaki sevimli ihtiyarın karşısında Kur’an okumaya başlar.
Annesinden öğrendiği yarım yamalak Kur’an’ı okurken biraz da heyecandan iyiden iyiye şaşırır.
Yeteri derecede okuyamadığını düşünerek özür dilemeyi düşünen Özerengin, ne görsün?
Sevimli ihtiyar zât ağlayarak onun bir şey demesine fırsat bırakmadan “-Aferin evladım, aferin… Biraz daha çalışıp geliştirirsin. Haydi, karşıdaki odadan tefsirini versinler de al git… Hayırlı olsun evladım…”
Ağlayan bu sevimli ihtiyar Ömer Nasuhi Bilmen’dir.
Bakkallarda paket kâğıdı olarak kullanılan tefsir kitabını hiç olmazsa böyle dağıtalım diye düşünen bu insanlar, sürekli öğretici yollar denemektedirler.



EZAN VE KUR’AN

Öyle ki, yıllarca ezan-ı Muhammedî İslam karşıtlığından dolayı “Tanrı uludur…” diye Türkçe okutulmuştur.
Birçok yönden psikolojik ve sözlü, aynı zamanda fiili hakaretlere maruz kalan müslümanlar, sabırla metanetle çıkış yolları aramaktadır.
Nitekim 1950 yılında İstanbul Müftülüğü yaptığı yıllarda sabaha doğru motosikletli bir polis memuru kapısını çaldı.
Elindeki resmi evrakı imza karşılığı teslim ettikten sonra gitti.
Bu evrak yıllar sonra tekrar “Ezan-ı Muhammedî’nin Arapça okunacağı kararının mecliste kabul edildiğini bildiriyordu.”
Ziyadesiyle sevinen Ömer Nasuhi Bilmen Hoca hemencecik yetişebildiği camilere haber göndererek ezanın Arapça okunmasını ister. Kendisi de Fatih Camii’nde sabah namazını Arapça okunan ezandan sonra kılar.
Belirli dönemlerde Türkçe Kur’an okunması ve yazılması konusunda ısrar edilmiştir. “Kuran’ı biz indirdik biz koruyacağız…” emri ilahisinden olacak ki, Allah Teâlâ dinin muhafazasını dirayetli ve yürekli âlimleri vasıtasıyla sağlamıştır.
Tarih boyunca bu alandaki olumsuz girişimler hep neticesiz kalmıştır.
İşte böyle kaos ortamında müftülük ve Diyanet reisliği yapan merhum Bilmen Hoca da tavizsiz ve kararlı tutumuyla dini tahrip noktasındaki çalışmaları durdurmak için elinden geleni yapmıştır.


DEĞERLENDİRME

Dikkat edecek olursak, Ömer Nasuhi Bilmen Hoca geçiş dönemi âlimlerinden biridir. Osmanlıdan Cumhuriyet’e geçerken çok şeyimizin erozyona uğradığı dönemde o kendisini muhafaza etmenin yanı sıra, çevresindeki insanların da ayağının kaymaması için yoğun çaba göstermiştir.
Her yönüyle geçmişten intikam alma yarışına giren yönetici kadroya karşı aslî unsurlarımızı korumak için gecesini gündüzüne katan büyüklerimizdendir.
Her şeyin sütliman olduğu dönemde hakkı ifade etmenin kolaylığı malum.
Ama zulüm ve istibdadın hüküm sürdüğü zamanda sarsılmadan, yıkılmadan, kırılmadan, küsmeden gerçeğin savunucusu olmak, zor olsa gerek.
İşte Ömer Nasuhi Bilmen Hocaefendi de tıpkı İmam-ı Azam, İmam-ı Malik, İmam-ı Şâfî ve Ahmed bin Hanbel gibi ayakta kalmayı başarabilmiş ender şahsiyetlerdendir.
Günümüzde de böyle yürekli ilim adamlarına ne kadar ihtiyacımız var.


KAYNAKLAR

1. Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, cilt:6
2. Osmanlılardan Cumhuriyete İslam Alimleri, V. Vakkasoğlu
Resim
Kullanıcı avatarı
nisa77
Aktif Üye
Aktif Üye
Mesajlar: 133
Kayıt: 01 Ağu 2007, 02:00

Mesaj gönderen nisa77 »

ALLAH(c.c) razı olsun katkılarınızdan dolayı....biribirimizi böyle büyüteceğiz....

esselamün aleykum ve rahmetullahü ve berekatuhü...
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/berivan.jpg[/img]
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Mesaj gönderen kulihvani »

SEVGİLİ NİSA77 CAN,
Büyük bir sistem, kavram ve anlatış-anlayış kargaşası içinde çalkananan genç neslimize kıymetli br hizmet sunmaktasınız.
Ömrünü İlahi İlme ve Muhammedi Edebe harcamış, Tevhid inanç ve uygulamadan asla taviz vermemiş olan Ömer Nasuhi Hocamızı ve eserlerini tanıtmanız ne kadar değerli ve isabetli olmuktadır.
nesl-i Necib olan asil Âlimimizin ruhu şâd olmaktadır rahmetler olsun..
Allah senden razı olacaktır inşaallah..
Resim
Kullanıcı avatarı
nisa77
Aktif Üye
Aktif Üye
Mesajlar: 133
Kayıt: 01 Ağu 2007, 02:00

Mesaj gönderen nisa77 »

Çok Değerli LATİF HOCAM;

Eğer ki bir nebze olsun faydalı olabiliyorsam ne mutlu bana...Ümmet-i Muhammed olabilme çabasında, onun şefaatine nail olma yolunda ufacıkta olsa birşeyler yapabiliyorsam ne mutlu bana....inşaallah ve RAHMAN ve RAHİM olan Yaradanımız (c.c) razı, yâr ve yardımcımız olur....

ESSELAMÜN ALEYKUM VE RAHMETULLAHÜ VE BEREKATUHÜ.....
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/berivan.jpg[/img]
Cevapla

“İz Bırakanlar” sayfasına dön