Zilzurna Sarhoşlar

Cevapla
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Zilzurna Sarhoşlar

Mesaj gönderen kulihvani »

ZEVK 3111

Yüz Suyun dökemez asla!.. Nakşedenler “Nûr-u MÎMi
Söz– Sohbet– Zevk– Hazzda Hakkın, Zül- Celâlü Cemâl “CİMi
Sokağa döksek alan yok!.. Uyur-Uyurgezer-Sarhoş!..
Ümmet yorgun!.. Resûl üzgün!.. Çile Çağrısı değil mi?..


02.03.2008 13:17
a n t a l y a




Resim

Zilzurna Sarhoşlar

Kul İhvanî

Sünnetullahda; ALLAHÜ ZܒL-CELÂL’in bizim için ortaya koyduğu hayatî tavır ve tarzında her varlık özünün emrindedir.
Bu fakîr kardeşiniz, hayattaki “ Kün feyekün” Küplerinin pek çoğuna daldırılıp çıkarıldı.
Sarhoşluğu ve İçkiyi bilirim.
Tasavvufta; iyi niyyet, ciddîyyet, samimîyet ve dürüstlük esastır. Onun için beni bilenler bilir ki yıllarca ÇÖLde çile çektim...
Çile çekmek, halay çekmek değil ki can bu!...
Kader Kaderullah... BİLdiğin, BULduğun, OLduğun varsa, YAŞAtılır bir gün gelir de denenirsin elbet..
Ben hâlâ sokaklarda gördüğüm zom sarhoş insanlarla ilgilenir ve yardım ederim hep...
Onlar başkalarına açıkça: “BEN buyum işte!” demeden derler…
Onlara kimse kanmaz ve de kimse inanmaz..
Onlar ki biçâre, zavallı ve perişândırlar…

Fakriyetin, Acziyetin, Zillet ve İlletin tümünü fiilen yaşadıklarını, aslında kulluğun esası olan MAHVİYET içinde olduklarını, ciddîye alıp hiç kimsenin onları dinlemediklerini, dönüp bakmadıklarını ve kimseyi kandıramadıklarını bilirim!
Kendim ise sarhoşların islâh ve iflâhları için dua ederim, hacı-hocalığımla, saçımla ve sakalımla HAKK (celle celâluhu)’nun halkını kandırıp çarpmayayım diye RABB’ime sığınırım!.

Ancak tevhid tekemmülünü bilenler bilir ki her çağla acıdır. Zamanla gelen çileler, her canı olgunlaştırır.
Ondandır ki ancak câhiller, portakal bahçesine girip yemyeşil portakal çağlasını dişleyip: “ Zehir zıkkımsın!...” diye taşlarlar. Oysa kâmiller bilir ki her çağla hamdır ve hizmete, zamana, çileye ve duaya muhtaçtır...
Taşa ve sopaya ise asla!...

Kemâlâtın (tekemmülün) formülü:
ALLAHÜ ZܒL-CELÂL’in Mutlak Hidâyeti,
Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’in Şerefli Şefâati,
Allah dostlarının Himâyetkâr Himmeti ve
O kulun; Fakîr, Âciz, Zelîl ve Âlîl oluşunu anlayıp göstereceği Kulluk Gayretidir.

ALLAHÜ ZܒL-CELÂL’in Hidâyeti,
Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’in Şefâati,
Pîr’in Himmeti ve
Kulun Gayreti buluştu mu, buna KEMÂLÂT TEVHİDİ diyoruz...
RABB’imiz (celle celâluhu) BİZlere de nâsib buyursun...
Âmin...

Azîz kardeşim,
Bilmem dikkat edebildin mi?
Dörtlü sistem tevhid tahtasının silinmez yazısıdır.
Lâ-İlâhe-İllâ-ALLAH...
BEDEN Âleminde Lâ..
NEFS Âleminde İlâhe
KALB Âleminde İllâ
RUH Âleminde ALLAH!...

Bu nedenledir ki;
Muhammedi Melâmette İlahî İlim öğretimi ve Muhammedî Edeb Eğitiminde:

BEDEN Âleminin TERBİYEsi: DUYulan HAKK’a Hayrla Uymakta kullanılması.

NEFS Âleminin TEZKİYEsi: ALLAHÜ ZܒL-CELÂL’in HAKK ve HAYR EMRini işlemesi emredilmişken. Zıttında Şeytanın EMİRlerini işlemeye meyilli olan AKILlı Nefsin Bâtıl ve Şerrden temizlenmesi.

KALB Âleminin TASFİYEsi: İlâhî İlhamı alama Kulağımız olan Kalbin, 4 bardakta da billur gibi görünene SUyun, tadıldığında Acı,Tatlı, Tuzlu, Ekşi olduğunu Anlayıp rafine edilmesi, damıtılması arındırılması..

RUH Âleminin TECLİYEsi: Emr Âleminden OLan RUH ASLında içine dışarıdan CAM gibi bir şey emmezken dışarıdan bizim bulaştırdığımız İS-Pis lekelerinin cilâlanması..
Tüm bunların olabilmesi için İnsan AKLının kendini BİLmesi, NAKLi BULması, TESLİM OLup BİZ-BİRiz Olması ve İSTİKAMET üzere ŞEHÂDETini yaşaması MURADULLAHın EMRULLAHıdır..

İmtihan Salonu olan HAYYatta, Başrol Oyuncusu NEFS kendini BİLince, HAKK Dostlarını BULunca, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ile OLunca Şah Damarından da YAKÎN OL-AN Rabbülâlemin celle celâlihu ile YAŞAyacaktır…


Bizim sözlerimiz asla DAVA değildir, DÂVET de değildir, dostun dosta DUAsıdır.
Yararını alırsın, yaramazını iyi niyetimize bağışlarsın.
Daha güzelini ise İnşâallah sen bize ikrâm edersin!..
Sen, ben, o, biz, BİZ Muhammedîyiz...
Hepimiz birimiz, birimiz hepimiz...
BİZ-BİR-İZ…
Onun için davamız yok, dava Hakk (celle celâluhu)’nun... Tasavvufun anayasasındandır ki: “ Kan et, dava etme!...”

Sarhoşlar diyorduk...
İçtiğinin emrine girenler...
Bir ufak içtiyse bir ufak gibi yürüyen, gülen ve işler işleyenler, öyle sallanıp, öyle ahkam kesenler ve dediğim dedik diyenler ki bir büyük rakı içtiyse seyret gümbürtüyü...
İçtiği bir büyük, nasıl evini yaktırıp kahkaha attırıyor ve cümle cihâna seyre çıkarıp baktırıyor!...
Herşeyini esir alıp tüm ölçülere sığmayan işler işletiyor!...

Sadece insanoğlu mu?
Bir kediye, bir kanaryaya, bir file içirin, her şey cüssesi kadar...
Bir damla, bir kaşık, bir fıçı...
Sonuç hep aynı: Hepsi sarhoş oluyorlar...
Olması gerekeni değil de içtiğinin işini işliyorlar!...

Kalbi, Muhammedî Muhabbet Mâbedi olan Kudsî Âşıklar bilir ki bunların da üzerimizdeki hakları, ayıkmalarına Hasbî Hizmettir... Yiğitlik; taşlayıp, haşlamak değil de hasbî hizmete başlamaktır... Gerisi ALLAHÜ ZܒL-CELÂL’e kalır...

Hayatın hırçın sokaklarındaki gaflet sarhoşları!
Umut ufkunun zavallı ve câhil uyurgezerleri!
Dalalete düşen düşkünler!
Ve ÖZlerinde uyuyan, İhânet Karanlığında ışığa hasret kalan kardeşlerim!...
Muhammedî İnanç, Amel, Ahlâk ve Hâllerden ayrı düşmüş ÇÖPlük Garipleri!..
ÇÖLün ÇİLE Çarşısı sizi-BİZi beklemekte!..
Ey Muhabbet Fedâileri!..
Sizler için: Rahmeti gazabını geçen RABB’ımızdan hidâyet diliyorum!...
Rahmetenli’l-âlemin olan Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem)’den şefâat diliyorum.
Muhammedî merhametin ve muhabbetin mümessili ve vârisi olan Âşıkların, hak ve hayr üzere himmetlerini diliyorum!..

ALLAHÜ ZܒL-CELÂL kullarına karşı gayretkeştir...
Ben de Muhammedî gayretkeşim.
Sizler için gayret diliyorum!..
Âcizâne, arza çabaladığım bu üç sınıf ki zifiri, karanlık ve loş insanlar...
Işığa hasret potansiyel Muhammedîler... Rıza rahmetine hasret yaşayanlar!

Azîz Kardeşim,
Kalb gözümüz çalışmazsa kelle gözümüz bizi şaşırtır, hatta düşürür bile!...
Sahih-i Buhârî’de de gördüğüm bir hadis-i şerîften anladığımı aktarayım...
Adı Abdullah olan bir sahabi hep şarab içiyor...
Ne var ki bu zâtı, Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) çok seviyor ve meclisine gelince hürmet edip muhabbet gösteriyor... Bu zât Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’i dişleri görülürcesine güldürebilen çok nüktedân zeki birisidir.
Bir gün sırtında bir yağ tulumu ve elinde sımsıcak ekmeklerle geliyor: “Yâ Resûlullah sana ve ashabına yağ getirdim!...” diyor. Afiyetle yeniyor...
Başka bir gün sırtında bir tulum bal ve sıcak ekmeklerle geliyor... Afiyetle yeniliyor...
Birkaç gün sonra ise yanında iki kişi, süklüm püklüm bir hâlde Meclis-i Muhammed’e girip:
“Yâ Resûlullah bu adam yağının; şu ise balının, parasını istiyor...” deyince Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) öyle içten gülüyor ki mübârek dişleri gözüküyor...
Ve derhâl; o kimselerin parasını kendi parasından ödetiyor.
İşte bu Abdullah, sık sık içki içiyor diye Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’e şikâyet ediliyor.
Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) de: “Şer’î uygulayın!...” buyuruyor ve dayak atılıyor...
Ömer (radiyallahu anhu): “ Allah (celle celâluhu) Abdullah’a lânet...” derken Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’in alnındaki meşhur damar kabarıyor, doğruluyor ve:
“Sus öyle söyleme, vallahi ben Abdullah’ın kalbinde Allah ve Resûlullah sevgisinden başka bir şey bulamıyorum!...” buyuruyor...
İlk Muhammedî Melâmî bu Abdullah (Radiallahu anhu)’dur.
Zâhirî, bâtınını öylesine gizlemiş; kabı, kalbini öyle kamufle etmiş ki Ömer’ül Faruk (Radiallahu anhu) gibi bir zât bile girip çözememiştir...

Bir başkası ise,
İmâm-ı Azam Ebu Hanife (radiyallahu anhu) Efendimiz; Ulu İmâm, ömrünün son yıllarında geceleri evinde, eser bırakmaya çalışıyor; durmadan yazıyor ve ümmet-i Muhammed’e hasbî hizmete çabalıyor...
Ancak bir kimse var ki her akşam hava karardı mı, meyhâneye gidiyor, küpünü şarapla doldurup imâmın penceresinin önüne dikilip başlıyor küfretmeye: “Ey imâm, sana şöyle ederim, böyle ederim!” deyip ağzına geleni söylüyor...
Günler geçiyor, aylar geçiyor çıkıp da bu kimseye tek kelime söylemiyor ve söyletmiyor...
Ne var ki bir gün İmâmın etrafındakiler erken davranıp inzibatlara karakola çektiriyorlar...
Akşam oluyor zaman geçiyor ama kimse yok.
İmâm bekleyip, gelmeyince dışarı çıkıyor ve çocuklara: “Çocuklar benim bülbül gelmedi nerde kaldı ?...” diye sorunca çocuklar: “Dede, ona karakolda falaka dayağı atıyorlar” deyince yalın ayak, baş kabak koşuyor karakola...
Varsa ki dayak deminde ve canhıraş bağırıyor ama çâresiz... İmâm-ı Azam: “Neden dövüyorsunuz, ben şikâyet ettim mi, size ne? Bırakın adamımı!...” deyince bırakıyorlar.
Tabiki İmâm-ı Azam bu, fetvâ sahibi. İtiraz edilemezdi.
İmâm çıkıyor, adam da çıkıyor karakoldan...
Çıkıyor çıkmasına da, hemen meyhâneye koşuyor yarım kalan küpünü şarapla doldurup her zamanki yerine, İmâm-ı Azam’ın penceresinin önüne; dikilip, verip veriştiriyor içeriye makas görmemiş küfürlerle...
Yaşlı ve yorgun imâmımız yavaş yavaş geliyor arkadan baksa ki hâl bu hâl; ellerini bağlayıp kıyamda beklemeye başlıyor...
Biraz sonra adamcağız dönüp de bu hâlini görünce:
“Sen ne biçim insansın, ben sana neler söylüyorum; sen ise, gelip beni kurtarıyorsun ve şimdi ise kıyam duruyorsun!” deyince İmâm-ı Azam:
“ Sen benim Efendimsin, velîyy-i nimetimsin, ben sana bakar da seni böyle, beni böyle kılan RABB’ime şükrederim...
Seni İbret Sahnesinde, beni ise Hikmet Sahnesinde oynatana hamd ederim!...Ben sana bakar da saçlarımı tararım!...” der.
İşte o zaman bizim sarhoşun içindeki şarab, gözlerinden boşanmaya başlar.
Ayaklarına kapanıp af diler...
İmâmımız ise: “Kalk oğlum kalk UYANdığına şükredelim affın kapısı ALLAH (celle celâluhu)’nundur!...” demiştir... diyorum...

Muhammedî Muhabbetle Hasbî Hizmetçi Olmamıza dua ediyorum DUA diliyorum!..


İşte SARHOŞluk ve AYIKlık!...

Kul ihvâni sözün kes
Can dediğin bir nefes
Bir nefeslik nâsibin
Gün gelir bulur herkes!..
Resim
Kullanıcı avatarı
MINA
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2740
Kayıt: 25 Eki 2008, 02:00

Mesaj gönderen MINA »

Allah c.c razı olsunn can agbimiz....

dualarına gönlü aminn diyorum...

Rabbiniz, rahimdir. Bir iyilik yapmak isteyip de yapamayana, bir sevap verir. Yapana, on mislinden 700 misli veya daha fazla sevap verir. Kötülük yapmak isteyip de yapmayana bir sevap, yaparsa bir günah yazar, dilerse onu affeder.) [Taberani]

Demek ki iyilik yapana veya iyiliğe aracı olana ondan yedi yüze kadar, hatta duruma göre daha çok sevap veriliyor. İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:.

Gençlikte, şehvetin, asabiyetin kapladığı anlarda, İslamiyet’in bir emrini yerine getirmek, ihtiyarlıkta yapılan aynı ibadetten çok üstün ve kıymetli olur. [Hele başka maniler de araya katılırsa, bunları dinlemeyip yapılan ibadetin sevabı o kadar çoktur ki, ancak Allahü teâlâ bilir.]

Çünkü, engeller karşısında, ibadeti yapmak güçlüğü, sıkıntısı, o ibadetlerin, şanını, şerefini göklere çıkarır.
Engel olmayarak, kolay yapılan ibadetler, aşağıda kalır. Bunun içindir ki, insanların yüksekleri, meleklerin yükseklerinden daha üstün olmuştur.

Çünkü insan, engeller arasında ibadet ediyor. Melekler ise, engel olmadan emre itaat ediyor. Savaşta, askerin kıymeti artar ve savaşırken ufak bir hizmetleri, barış zamanındaki büyük gayretlerinden daha kıymetli olur. (3/35)

sevgiyle.........
''Ve Allah'a Sımsıkı Sarılın...''

Hacc / 78
Kullanıcı avatarı
sdemir
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye
Mesajlar: 487
Kayıt: 24 Mar 2008, 02:00

Mesaj gönderen sdemir »

Azîz kardeşim,
Bilmem dikkat edebildin mi?
Dörtlü sistem tevhid tahtasının silinmez yazısıdır.
Lâ-İlâhe-İllâ-ALLAH...
BEDEN Âleminde Lâ..
NEFS Âleminde İlâhe
KALB Âleminde İllâ
RUH Âleminde ALLAH!...
Kıymetli Kulihvani hocam,
''Bilmem dikkat edebildin mi?'' diye soruyorsunuz ZİLZURNA SARHOŞluğumdan ayılmaya ve pür dikkat etmeye sayenizde çalışıyorum-çabalıyorum sağ olun var olun efendim.
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/cicekler/sdemirimza.gif[/img]
Kullanıcı avatarı
safa-merve
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 649
Kayıt: 16 Eki 2008, 02:00

Mesaj gönderen safa-merve »

sdemir yazdı:
kulihvani yazdı:Azîz kardeşim,
Bilmem dikkat edebildin mi?
Dörtlü sistem tevhid tahtasının silinmez yazısıdır.
Lâ-İlâhe-İllâ-ALLAH...
BEDEN Âleminde Lâ..
NEFS Âleminde İlâhe
KALB Âleminde İllâ
RUH Âleminde ALLAH!...
Kıymetli Kulihvani hocam,
''Bilmem dikkat edebildin mi?'' diye soruyorsunuz ZİLZURNA SARHOŞluğumdan ayılmaya ve pür dikkat etmeye sayenizde çalışıyorum-çabalıyorum sağ olun var olun efendim.
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/safa_merve.jpg[/img]
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen nur-ye »

Kulihvani yazdı: Resim

sevgili kobra can, senin adın çıkmış!
ne can taşıyanlar var ki kendini koru onlardan!..


ZEVK 3525

Cehennemin 4 Atlısı!..

İLİMsiz kalırsa İnsan, Başını sokar GAFLETe!
EDEBsiz Nefsin çabası Canın çeker CEHALETe!
İRFANsız Gönül batakta, batar-dalar DALALEte!
ERKANsız–RUHsuz Gabirun, CAN Cehennem İHANETe!..

04.03.09 23:50
A k s a r a y
Resim
Kullanıcı avatarı
sev-guzel
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 609
Kayıt: 15 Mar 2008, 02:00

Re: Zilzurna Sarhoşlar

Mesaj gönderen sev-guzel »

Hocam Hayy Allah Razı olsun
Resim
Kullanıcı avatarı
kull
Üye
Üye
Mesajlar: 47
Kayıt: 28 Haz 2011, 01:10

Re: Zilzurna Sarhoşlar

Mesaj gönderen kull »

ZEVK 3525

Cehennemin 4 Atlısı!..

İLİMsiz kalırsa İnsan, Başını sokar GAFLETe!
EDEBsiz Nefsin çabası Canın çeker CEHALETe!
İRFANsız Gönül batakta, batar-dalar DALALEte!
ERKANsız– RUHsuz Gabirun, CAN Cehennem İHANETe!..

04.03.09 23:50
A k s a r a y


Hocam RABBİM razı olsun inşallah sizden.
Maharet güzeli görebilmektir,
Sevmenin sırrına erebilmektir,
Cihan,alem herkes bilsin ki şunu;
En büyük ibadet sevebilmektir.
YUNUS EMRE
Cevapla

“Kul İhvâni Söz ve Sohbetler” sayfasına dön