GÖNLÜMÜZÜN SESİ

Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9091
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Re: GÖNLÜMÜZÜN SESİ

Mesaj gönderen nur-ye »

ZEVK 1561

RABB ü BİRRUN’a Abd olan, zâhir-bâtın bâde içti
Selsebil-i SIDDIK -> SIFIR! Şükür SIRRın SIFIR seçti
Geldi: “Nasrullahi ve’l-Feth”! Sırr-ı Yâ-Sîn oldu SIFIR
Yükü SIFIRlar -> Sırat’tan -> rüzgâr gibi geldi-geçti!..


16.08.1999 14:32
Lârâ shllri...



Er RaBB
Resim

El BeRRu

Resim



إِذَا جَاء نَصْرُ اللَّهِ وَالْفَتْحُ
Resim---'' İzâ câe nasrullâhi vel feth(fethu) :Allah'ın yardımı ve fetih geldiği zaman '' (Nasr 110/1)

لِيَغْفِرَ لَكَ اللَّهُ مَا تَقَدَّمَ مِن ذَنبِكَ وَمَا تَأَخَّرَ وَيُتِمَّ نِعْمَتَهُ عَلَيْكَ وَيَهْدِيَكَ صِرَاطًا مُّسْتَقِيمًا
Resim---'' Li yagfire lekallâhu mâ tekaddeme min zenbike ve mâ teahhare ve yutimme ni’metehu aleyke ve yehdiyeke sırâtan mustekîmâ(mustekîmen) :Öyle ki Allah, senin geçmiş ve gelecek (her) günahını bağışlasın, üzerindeki nimetini tamamlasın ve seni dosdoğru bir yola yöneltsin.'' (Fetih 48/2)

عَلَى صِرَاطٍ مُّسْتَقِيمٍ
Resim---''Alâ sırâtın mustekîm(mustekîmin) :Dosdoğru bir yol üzerinde(sin). (Yâ-Sîn 36/4)



ZEVK 1562

Seyyid Ahmed er Rüfaî, Gözü Nuru MuhaMMed’in
Sırrımın seması SIDDIK, Sırr Süruru MuhaMMed’in
EL ELe -> Direkler gibi, Nur-u MuhaMMed getiren
Ruhum fedâ cümlenize, Kalb Onuru MuhaMMed’in
sallallahu aleyhi ve sellem..


16.08.1999 14:38
Lârâ shllri...



إِنَّ الَّذِينَ يُبَايِعُونَكَ إِنَّمَا يُبَايِعُونَ اللَّهَ يَدُ اللَّهِ فَوْقَ أَيْدِيهِمْ فَمَن نَّكَثَ فَإِنَّمَا يَنكُثُ عَلَى نَفْسِهِ وَمَنْ أَوْفَى بِمَا عَاهَدَ عَلَيْهُ اللَّهَ فَسَيُؤْتِيهِ أَجْرًا عَظِيمًا
Resim---'' İnnellezîne yubâyiûneke innemâ yubâyiûnallâh(yubâyiûnallâhe), yedullâhi fevka eydîhim, fe men nekese fe innemâ yenkusu alâ nefsih(nefsihî), ve men evfâ bi mâ âhede aleyhullâhe fe se yu’tîhi ecren azîmâ(azîmen) :Muhakkak ki sana biat edenler ancak Allah'a biat etmektedirler. Allah'ın eli onların ellerinin üzerindedir. Kim ahdini bozarsa, ancak kendi aleyhine bozmuş olur. Kim de Allah ile olan ahdine vefa gösterirse Allah ona büyük bir mükâfat verecektir.'' (Fetih 48/10)



ZEVK 1563

Âlemi HAKK’a bağlamak için cehdeyleyene Hu!
Kendim HAKK’tan bîhaberim, hüsrandayım diyene Hu!
Halk -> Halık’ın.. RABB ü Merbub.. OL-AN -> Hükmü.. Lâzım-Lâyık
RABB’ın Rızasına razı olup boynun eyene Hu!..


16.08.1999 14:52
Lârâ shllri...



جَزَاؤُهُمْ عِندَ رَبِّهِمْ جَنَّاتُ عَدْنٍ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا أَبَدًا رَّضِيَ اللَّهُ عَنْهُمْ وَرَضُوا عَنْهُ ذَلِكَ لِمَنْ خَشِيَ رَبَّهُ
Resim---'' “Cezâuhum inde rabbihim cennâtu adnin tecrî min tahtihel enhâru hâlidîne fîhâ ebedâ(ebeden), radıyallâhu anhum ve radû anh(anhu), zâlike li men haşiye rabbeh(rabbehu) : Rableri katında onların ödülleri, içinde ebedi kalıcılar olmak üzere altından ırmaklar akan Adn cennetleridir. Allah, onlardan razı olmuştur, kendileri de O'ndan razı (hoşnut, memnun) kalmışlardır. İşte bu, Rabbinden 'içi titreyerek korku duyan kimse' içindir.'' (Beyyine 98/8)

Resim---'' Yezid İbnu Hayyan, Zeyd İbnu Erkam radıyallâhu anh'tan naklen anlatıyor:
Rasûlullah aleyhi's-salâtu ve's-selâm buyurdular ki:
"Haberiniz olsun! Ben size iki ağırlık bırakıyorum. Bunlardan biri ALLAHu Teâlâ'nın KİTABı'dır. O, ALLAH'ın (semâ-arz arasına uzanmış) ipi olup, kim ona tutunursa hidâyet üzere olur, kim de onu terkederse dalâlete düşer. İkincisi Itret'im, Ehl-i Beytim'dir."
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9091
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Re: GÖNLÜMÜZÜN SESİ

Mesaj gönderen nur-ye »

ZEVK 1564

Mâsivadan geçse Nefis, sanki yetim-öksüz kalır
Sûret ü Sîret soyunsa, letâifler yüksüz kalır
Sıfır Sahrası çok ıssız, Sebili’r- Reşaddır SIDDIK
Elin tut zavallı Nefsim! Tutmayanlar köksüz kalır…


16.08.1999 15:09
Lârâ shllri...


Kök: Emn ü Emânet


وَمِنَ اللَّيْلِ فَتَهَجَّدْ بِهِ نَافِلَةً لَّكَ عَسَى أَن يَبْعَثَكَ رَبُّكَ مَقَامًا مَّحْمُودًا
Resim---'' Ve mine'l-leyli fe tehecced bihî nâfileten lek(leke), asâ en yeb’aseke rabbuke makâmen mahmûdâ(mahmûden): Gecenin bir kısmında kalk, sana âid nâfile olarak onunla (Kur'an'la) namaz kıl. Umulur ki RABBin seni övülmüş bir makâma ulaştırır.(İsrâ 17/79).

Resim---'' Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: "Kim ezanı duyduğu zaman; "Bu eksiksiz çağrının, dosdoğru kılınan namazın RABBi olan ALLAH'ım; Muhammed sallallâhu aleyhi ve sellem efendimize vesileyi ve fazileti ve onu vadettiğin makâm-ı mahmûda gönder" diye duâ ederse, ona şefaatim gerekir, gerekli olur." Buyurmuştur. (Buhârî, Ezan, 152).



ZEVK 1565

SIDDIK’ın Sırr-ı SIFIRı -> Tevazû’ ve Tenezzüldür
Kalbi kırık Hali harab, semâya savrulan küldür
Edeb-i ilâhî ile -> Halkı -> HAKK’a davet eder
Va’zı veciz, Nushu beliğ, Bağ-ı Belâda Bülbüldür..


16.08.1999 15:17
Lârâ shllri...


فَلَا يَحْزُنكَ قَوْلُهُمْ إِنَّا نَعْلَمُ مَا يُسِرُّونَ وَمَا يُعْلِنُونَ
Resim---'' Fe lâ yahzunke kavluhum, innâ na’lemu mâ yusirrûne ve mâ yu’linûn(yu’linûne) :Artık onların sözleri seni mahzun etmesin. Muhakkak ki Biz, sakladıklarını da açıkladıklarını da biliriz.'' (Yâ Sîn 36/76)




ZEVK 1566

Girdim SU’K-ı SIDDIK’a Dost! Ni'met ü Esrâre şaştım!
Zevâiklar zuhurunda ah ü enin- zâre şaştım!
ZITların zevkinde TEVHİD, İnkâr-İkrâra ulaştı
Lâ İlâhe İllâ ALLAH! Ağyâr ile YÂRe şaştım!..


16.08.1999 15:25
Lârâ shllri...



فَاعْلَمْ أَنَّهُ لَا إِلَهَ إِلَّا اللَّهُ وَاسْتَغْفِرْ لِذَنبِكَ وَلِلْمُؤْمِنِينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ وَاللَّهُ يَعْلَمُ مُتَقَلَّبَكُمْ وَمَثْوَاكُمْ
Resim---'' Fa’lem ennehu lâ ilâhe illâllâhu vestagfir li zenbike ve lil mu’minîne vel mu’minât(mû’minâti), vallâ hu ya’lemu mutekallebekum ve mesvâkum :Şu halde bil; gerçekten, Allah'tan başka ilah yoktur. Hem kendi günahın, hem mü'min erkekler ve mü'min kadınlar için mağfiret dile. Allah, sizin dönüp dolaşacağınız yeri bilir, konaklama yerinizi de.'' (Muhammed 47/19)
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9091
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Re: GÖNLÜMÜZÜN SESİ

Mesaj gönderen nur-ye »

ZEVK 1567

Vâcibü’l-Vücûd El VEDÛD! CeLÂL’in -> CEMÂL’i için
Hakk MuhaMMed MuhaBBetin -> CEMÂL’in KEMÂL’i için
Vücûd- Şühûd- Sücûd- Ühûd! Devrân- Seyrân- Cevlân- Hayrân!
HÂLinde SIDDIK’ı SEYR et! -> Şe’ende (şu ÂN) ŞEMÂL’i için…


16.08.1999 15:34
Lârâ shllri...



ZEVK 1568

Zühd ü takvâ, Aşk ü Cezbe Nasr ü Feth-i HAKK mi’katı
Sıdk ü Huşû’, Havf ü Recâ Azîzü’l- Hamîd Mir’atı
AZAMET Celâl’i HEYBET! HADDin bil SIDDIK’a sarıl!
SIRRı SUBHÂN’da SIFIRdır Makam-ı ÜNS’ün SIRAT’ı…


16.08.1999 15:50
Lârâ shllri...




ZEVK 1569

Her Sûretin işâretin mânâsın zâhir gör NEFSim!
Kendi Sîretin kirli bil! Başkasın tâhir gör NEFSim!
“Ben SENde SEN bende gibi-İkimiz bir TENde gibi”
De!.. Muhabbetle teslim ol! MÜRŞİDin mâhir gör NEFSim!


16.08.1999 15:55
Lârâ shllri...


فَأَشَارَتْ إِلَيْهِ قَالُوا كَيْفَ نُكَلِّمُ مَن كَانَ فِي الْمَهْدِ صَبِيًّا
Resim---'' Fe eşâret ileyh(ileyhi), kâlû keyfe nukellimu men kâne fîl mehdi sabiyyâ(sabiyyen) :Bunun üzerine Meryem çocuğu gösterdi. "Biz, dediler, beşikteki bir sabî ile nasıl konuşuruz?" (Meryem 19/29)

إِنَّ اللَّهَ وَمَلَائِكَتَهُ يُصَلُّونَ عَلَى النَّبِيِّ يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا صَلُّوا عَلَيْهِ وَسَلِّمُوا تَسْلِيمًا
Resim---'' “İnnallâhe ve melâiketehu yusallûne alen nebiyyi, yâ eyyuhellezîne âmenû sallû aleyhi ve sellimû teslîmâ(teslîmen) : Şüphesiz, Allah ve melekleri Peygambere salat ederler. Ey iman edenler, siz de ona salat edin ve tam bir teslimiyetle ona selam verin.(Ahzâb 33/56)

فَإنْ حَآجُّوكَ فَقُلْ أَسْلَمْتُ وَجْهِيَ لِلّهِ وَمَنِ اتَّبَعَنِ وَقُل لِّلَّذِينَ أُوْتُواْ الْكِتَابَ وَالأُمِّيِّينَ أَأَسْلَمْتُمْ فَإِنْ أَسْلَمُواْ فَقَدِ اهْتَدَواْ وَّإِن تَوَلَّوْاْ فَإِنَّمَا عَلَيْكَ الْبَلاَغُ وَاللّهُ بَصِيرٌ بِالْعِبَادِ
Resim---'' “Fe in hâccûke fe kul eslemtu vechiye lillâhi ve menittebean(menittebeani), ve kul lillezîne ûtûl kitâbe vel ummiyyîne e eslemtum, fe in eslemû fe kadihtedev, ve in tevellev fe innemâ aleykel belâg(belâgu), vallâhu basîrun bil ibâd(ibâdi) : Eğer seninle çekişip tartışırlarsa, de ki: "Ben, bana uyanlarla (tâbi olarak-teslimiyetle) birlikte, kendimi Allah'a teslim ettim." Ve kitap verilenlerle ümmilere de ki: "Siz de teslim oldunuz mu?" Eğer teslim oldularsa, gerçekten hidayete ermişlerdir. Fakat yüz çevirdilerse, artık sana düşen yalnızca tebliğ(etmek)dir. Allah, kulları hakkıyla görendir.(Âl-i İmrân 3/20)
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9091
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Re: GÖNLÜMÜZÜN SESİ

Mesaj gönderen nur-ye »

ZEVK 1570

Her SÛR’da RAHMÂN Nefhası! Naz ü Niyaz HAKK Nefesi
HAKK’ın Hakikatı -> ÜRYÂN!. GÖRülen -> Esrâr Perdesi
Soyunmak için ->SIFIRa ->ÇAĞIRıyor ->SIDDIK HEKİM!
Her yerde-Her zaman-Her hâlde HAKK’ın KULları herkes..


16.08.1999 16:14
Lârâ shllri...


AN-ım MaHKuM O-NûR-una
SîNe TÛRu-mda SÛR-una
CeZB ET RUH-um HuZuRu-na…
Es SALLat u ve’s- SELÂMu aleyKE Yâ Rasûlallah
LebbeyKE Yâ Azîz ALLAH!. Sâdeyke Yâ Rasûlallah!..


قُلِ ادْعُواْ اللّهَ أَوِ ادْعُواْ الرَّحْمَنَ أَيًّا مَّا تَدْعُواْ فَلَهُ الأَسْمَاء الْحُسْنَى وَلاَ تَجْهَرْ بِصَلاَتِكَ وَلاَ تُخَافِتْ بِهَا وَابْتَغِ بَيْنَ ذَلِكَ سَبِيلاً
Resim---'' Kulid’ullâhe evid’ur rahmân(rahmâne), eyyen mâ ted’û fe lehul esmâul husnâ, ve lâ techer bi salâtike ve lâ tuhâfit bihâ vebtegı beyne zâlike sebîlâ(sebîlen) :De ki: "İster Allah deyin, ister Rahman deyin. Hangisini deseniz olur. Çünkü en güzel isimler O'na hastır." Namazında yüksek sesle okuma; onda sesini fazla da kısma; ikisinin arası bir yol tut. '' (İsrâ 17/110)




ZEVK 1571

Kemiyetsiz-Keyfiyyetsiz Va’d-i VEDÛD ->VUSLAT SIFIR
ŞEY’siz ŞEY’dir ->ŞE’ENidir -> Sebil SIFIR ->Sırat SIFIR
Muhammed SIDDIK’ın Kalbi>“kûn feyekûn!” Külhânıdır
KÜL OLdu Kervan Kıtmiri!.. -> Ak yeleli KIR-AT ->SIFIR…


16.08.1999 16:18
Lârâ shllri...


Resim---'' Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: “İnsan vücûdunda bir et parçası vardır o düzelirse bütün vücud düzelir, o bozulduğunda bütün vücud bozulur. İyi bilin ki, o et parçası kalbdir.” (Buhârî, İmân, 39; Müslim, Musâkât, 107)



ZEVK 1572

Tahdis-i Ni’met SIDDIK’tan, hadis-i zâhir dediğim
Zât-ı Kadîm'e sözüm yok, HaK'tan Halka söylediğim
Bu Bazarın Bezirgânı>FEHM Ü AKIL>ALıp-SATmaz!
Muhabbetine meftunum ->ARZ ü HÂLdir eylediğim…


16.08.1999 16:24
Lârâ shllri...
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9091
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Re: GÖNLÜMÜZÜN SESİ

Mesaj gönderen nur-ye »

ZEVK 1573

ŞAH’ın ŞE’EN Şafağındaa HAYREtte YANp ŞAŞmışım!
NÂRım, NÛRumu Doğurmuş! Kendi kÖZümde Pişmişim!
Kâf ü Nûn, SIDDIK’ın Kalbi! TEVHİDin KEMÂL Tandırı
Soydu SIRRımı SIFIRım!.. Ya itmişler… Ya düşmüşem..


16.08.1999 16:30
Lârâ shllri...


Resim---Ebu Said İbnu`l-Mualla radıyallahu anh anlatıyor: Ben Mescid-i Nebevi`de namaz kılıyordum. Resulullah (sav) beni çağırdı. Fakat (namazda olduğum için) icabet edemedim. Sonra yanına gelerek: "Ey Allah`ın Resulü namaz kılıyordum (bu sebeple cevap veremedim diye özür beyan ettim). Bana: "Allahu Teala Kitabında: "Ey iman edenler, Allah ve Resulü sizi çağırdıkları zaman hemen icabet edin" buyurmuyor mu?" (Enfal, 24) dedi ve arkasından ilave etti: "Sen mescidden çıkmazdan önce, sana Kur`an-ı Kerim`in (sevabca) en büyük süresini öğreteyim mi?" dedi ve elimden tuttu. Mescidden çıkacağı sırada ben: "Sana en büyük sureyi öğreteceğim" dememiş miydiniz? dedim. Bana: "O sure Elhamdü lillahi Rabbi`l Alemin`dir (ki namazlarda tekrar tekrar okunan) yedi ayet (es-Seb`u`l-Mesani) ve bana verilen yüce Kur`an`dır" buyurdu.
(Buhârî, Tefsir 1; Nesâî, iftitâh 26, Ebû Dâvud, Vitr 15)

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ اسْتَجِيبُواْ لِلّهِ وَلِلرَّسُولِ إِذَا دَعَاكُم لِمَا يُحْيِيكُمْ وَاعْلَمُواْ أَنَّ اللّهَ يَحُولُ بَيْنَ الْمَرْءِ وَقَلْبِهِ وَأَنَّهُ إِلَيْهِ تُحْشَرُونَ
Resim--- ''Yâ eyyuhâllezîne âmenûstecîbû lillâhi ve lir resûli izâ deâkum limâ yuhyîkûm, va'lemû ennallâhe yehûlu beynel mer'i ve kalbihî ve ennehû ileyhi tuhşerûn (tuhşerûne) :Ey iman edenler, size hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, Allah'a ve Resûlü'ne icabet edin. Ve bilin ki muhakkak Allah, kişi ile kalbi arasına girer ve siz gerçekten O'na götürülüp toplanacaksınız.'' (Enfâl 8/24)


nOt: BİZim divÂnelerden birisinin yolu ANtalyaya düşmüş..müş.. parası çok ama sonradan GÖRme bir hemşerisi, gösteriş için beş yıldızlı bir otele yemeğe götürmüş..müş.. havuz başında al gülüm ver gülüm derken.. önlerinde havuz başında oynanayan bir BeBe suyla oynarken ANiden düşmüş Havuza.. herkes grandtuvalet bağrış çağrış ama atlayan da yok!.. bir anda BİZimkisi kendini SUda bulmuş.. yüzmek nedir ZÂTen bilmez!.. can havliyle, su yutarak çocuğu da kapmış kıyıya tutunmuş.. bir alkış tufanı kopmuş: "Kahraman Adam!".. vs..
BİZimkisi havuzdan çıkar çıkmaz bağırmış: "ULANn kim itti beni havuza!.." DEmiŞş.. mıŞş.. miŞş..



ZEVK 1574

Gâh Yılan–Gâh Asâ NEFSim! İnkâr ile İkrâr DÂVET
Sulha dâvete TESLİM OL! --> Felah ile İSTİKÂMET
Düştün SÂDIKlar İZİne! YÖNün dönüp geri bakma!
''Muhabbetün Fillah'' Olmak, SIFIR SEYRinde İCÂBET…


16.08.1999 16:38
Lârâ shllri...


Muhabbetün Fillâh:
Bizim Muhammedî teslimiyet ve ilâhî istikamette yolumuz sırât-ı müstakîm, ahlâkımız ve hâlimiz de Muhammedî olarak; HAKK (celle celâluhu)'ya ve halkına muhabbet mecburiyetimiz var. Hakkı ve hayrı ALLAH için severiz! Bâtılı ve şerri, işlendiğinden dolayı, ALLAH için sevmeyiz! Hakta ve sabırda ALLAH için vasiyetleşiyorum seninle... Hukuk ve sorumluluk âleminde yaşıyoruz! Hakk (celle celâluhu)'ya ve mahlûkatına karşı hududlar âleminde Muhammedî şuûra ulaşanlar olarak birbirimize hasbî hizmet, hürmet, merhamet ve muhabbetle emrolunduk ve mecbur kılındık... Ne yiyip ne içiyor, nasıl yaşıyor ve nasıl ibâdet ediyorsun bilmiyorum ve bana gerekmiyor da, sana ait hususî saha... Ancak, muhabbet ve dua umumî (genel) dir. ALLAH için islâhımıza ve iflâhımıza dua edip birbirimizi seversek, sevenleri ALLAH (cc) ayırmaz ve müşterek muhabbet kaynağımız Muhammed (aleyhi's-selâm)'la evvel-âhir-zâhir-bâtın "bile" kılar.



ZEVK 1575

Kulağın kıl ki KALBini, SIDDIK’ın SOHBETin DUYsun!
Vücûdun SECDE Eylesin! Şühûdun AHDine UYsun!
BİLYE gibi Baş-Ayaksız! Rüzgâr gibi Yersiz-Yurtsuz
Sûret - Sîret BENliğini SIFIR SAHRASInda SOYsun!..


16.08.1999 16:45
Lârâ shllri...
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9091
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Re: GÖNLÜMÜZÜN SESİ

Mesaj gönderen nur-ye »

ZEVK 1576

“A’ciz - Fakir - Zelil - Alil Oldum!” deme SIFIR soyun!
Hem ÖZünden hem YÜZünden TANInır Kurt ile Koyun!
Vâcibü’l-Vücûd’a ver VARın! KULlara Kulluktan kurtul!
SIDDIK SOHBETİn ZEVK Eyle! Zâhir-Bâtın” sanma OYUN!..


16.08.1999 16:52
Lârâ shllri...




ZEVK 1577

“Külli ŞEY’in Muhit” OL-AN Habli’l- Verîd Tenhasında
VAR OLÂN >"SEN" ile KÂİm -> Yakîn-i TEVHİD Tasında
Evvel -> Âhir -> Zâhir -> Bâtın ZÂT-ı ÂLÂ bilir ZÂT’ın
Teşbihten -> Tenzih ederiz! AKL ü FEHMin ötesinde..


16.08.1999 17:07
Lârâ shllri...


ZEVK 1578

Yedi Rengin ötesinde -> simsiyah SIFIR SAHRASI
“leyse kemislihu şey’un.. -> ” şâhidi yok ki başkası
Gözsüz-Kulaksız ve kalbsiz-Bensiz-Sensiz-Onsuz, “O” VAR!
“Lehü’l-Mülkü ve lehü’l-Hamd..” Ne İnkâr var ne de İkrâr…


28.08.1999 14:25
Lârâ shllri...


فَاطِرُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ جَعَلَ لَكُم مِّنْ أَنفُسِكُمْ أَزْوَاجًا وَمِنَ الْأَنْعَامِ أَزْوَاجًا يَذْرَؤُكُمْ فِيهِ لَيْسَ كَمِثْلِهِ شَيْءٌ وَهُوَ السَّمِيعُ البَصِيرُ
Resim---''Fâtırus semâvâti vel ard(ardı), ceale lekum min enfusikum ezvâcen ve minel en’âmi ezvâcâ(ezvâcen), yezreukum fîh(fîhi), leyse ke mislihî şey’un, ve huves semîul basîr(basîru) :O, gökleri ve yeri yoktan yaratandır. Size kendinizden eşler, hayvanlardan da (kendilerine) eşler yaratmıştır. Bu suretle çoğalmanızı sağlamıştır. O'nun benzeri hiçbir şey yoktur. O işitendir, görendir. '' (Şûrâ 42/11)

وَيُمِيتُلاَ اِلهَ اِلاَّ اللهُ وَحْدَهُ لاَ شَرِيكَ لَهُ، لَهُ الْمُلْكُ وَلَهُ الْحَمْدُ يُحْيِى
وَهُوَ حَىٌّ لاَ يَمُوتُ بِيَدِهِ الْخَيْرُ وَهُوَ عَلَى كُلِّ شَىْءٍ قَدِير
ٌ
Resim---'Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem "Her kim bu duayı on kere okursa, Lâ ilâhe illallâhü vahdehû lâ şerîke leh. Lehül-mülkü ve lehül-hamdü yuhyî ve yümît. Ve hüve hayyün lâ yemûtü biyedihil-hayr. Ve hüve alâ külli şey’in kadîrHz.İsmail peygamberin oğullarından (sülalesinden) dört köle azad etmiş gibi sevab kazanır". buyurmuştur. (Buhari, Müslim, Tirmizi)
Resim
Kullanıcı avatarı
anlamak
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye
Mesajlar: 546
Kayıt: 12 May 2008, 02:00

Re: GÖNLÜMÜZÜN SESİ

Mesaj gönderen anlamak »

nur-ye yazdı:Resim

ZEVK 1489

Kullî Varımız Yok Etti! Bu Vâridat! Bu İNŞİRAH!
Mecnûn’a Döndürdü Bizi! Nerde Akşam Orda SABAH!
Yersiz-Yurtsuz Yeller Gibi, SIFIR Seyrinde SIDDIK’ın!
Her Nefesin “Huu!” Sudur ki → “ALLAH! ALLAH!.” Ârifte “ ”Ahh!”


28.07.1999 12:45
Lârâ shllri..

İNŞİRAH: Ferahlanmak, mesrur olmak.




ZEVK 1490

İyi BAK Şu Kâinâta! Kâf’sız Nun’suz Kûn’suz SEYR Et!
Halkla SEYR Et! HAKK’la SEYR Et! O’nlu SEYR Et! O’nsuz SEYR Et!
Varlığın SIRRI’nı Sildir! CAM’a Dönsün AYNA CAN’ın!
SIDDIK Sermâyesi SIFIR! Sâdık OL da SON’suz SEYR Et!


28.07.1999 12:52
Lârâ shllri..




SADAKAT SIRRI

KUL İhvanî


ZEVK 1491

Kâinâtın Kölesi Oldum! Kanaat Yok-Tevekkül Yok!
Tamahla-Hırs-Şehvet-Gazab, Kalbimi Virân Eyledi!
Ehl-i Nifâk, Ehl-i Riyâ, Ehl-i Dünyayyım! Derdim Çok!
Sordum Sırrın SIDDIK’ına :“Otur Oğlum!..Otur!..” Dedi..


28.07.1999 12:59
Lârâ Sahilleri..

Kanaat: Aç gözlü olmayıp hırs göstermemek. Kısmetinden fazlasına göz dikmemek. Helâl ile yetinip haramı istememek. Az şeyi de olsa kısmetine razı olmak.
Tevekkül: İşi başkasına ısmarlamak. * Sebeblere tevessül ettikten sonra neticesini Allah'a bırakmak. Allah'tan gelene razı olmak. Kendine ait vazifeyi yaptıktan sonra neticelerini Allah'dan istemek. Kadere razı olmak. Hakka güvenmek. * Yeis ve kederden uzak olmak. * Âcizlik göstermek.
Tamah: (Tımah - Tumuh) Bir şeye göz dikip bakma.
Gazab: Hiddet, öfke, dargınlık, kızgınlık.
Nifâk: Müslüman gibi görünüp kâfir olmak. İki yüzlülük. * Bozuşukluk, ara açılmak. * Dinde riyâ etmek. * İhtiyaca sarf olunacak şeyler.
Riyâ: Özü sözü bir olmamak. İnandığı gibi hareket etmeyiş. İki yüzlülük etmek. Gösteriş için yapılan hareket.






Bu bir ZEVKtir ki NEFSim!..
Doğru OKU!
AŞKı Anla!..


Resim

Ömrümün o zamAN Dilimleri çok ilginç İmtihan Sorularıyla geçmekte idi..
Çok erken emekli olmuş, Mimar olduğunu söyleyen oğlumla bir de ortak alıp büro açmış iş yapmaya uğraşmaktaydık..
Resûlullah sav’in Özel ve Güzel yardımıyla 1954 yılından beri Antalya’da yaşayan ve Siirtli Hafız diye meşhur olan Muhammed SIDDIK Hekim Hocamla Benden taleb ve O’ndan dâvet olmaksızın Resûllah sallalahü aleyhi vesellem’de yeniden buluşmuştuk.
İlk defa 1971 yılında görüşmüş ama Aksarayda olunca yakınlaşamamıştık.
1980 sonrası sadece dinlemeye zaman zaman gider tek kelime olmaz sadece: “Nasılsın?” derdik…
Bir zamAN geldi ki hep BİZ ve BİR OLduk!..


Her ikindi namazından sonra belki 40 yıldır süren SOHBETHÂNEsinde buluşurduk.
Kapısında hâlâ asılı duran “BUYURUN!” küçük levhasıyla orası meczub, akıllı, yerli, yabancı olup olmadığı sorulmayan ve harika çaydan yeter deyinceye kadar içilen ZEVKHÂNE idi…

SIDDIK Hocam daha 7 yaşını bitirmeden kendi iki gözü kör iken yine iki gözü doğuştan âmâ olan Meşhur bir Hafızdan, harfsiz-okumasız sadece SES ile Kur’ân-ı Kerîmi HIFZ etmiş nâdir HAFIZlardan idi.
Sanırım 1967 de ise bir Kadir Gecesinde tüm Kur’ân-ı Kerîmi Yatsı ve Teravih Namazı olmak üzere 33 rekatta hatmetmiş ve kayda alınmıştır..
Baştan sona bu kayıt-kasetleri şu anda bendenizde de mevcuttur.
Hızlı okumayı takib etmek için Kudsal Gecelerde 5,5 saatte Hatmederiz şükür..

İşte bu ortam içindeydik..
O akşama Kandil Gecesiydi..
Fatma Ana ve kızım Ahsen oruç tuttular ve akşama dondurma getirmemi istediler..

Sohbete katıldım..
O zamanlar bendeniz gelmeden Hocam sohbete başlamazdı, beklerdi de insanlar elimde olmadan geç kalsam:
“Hocamı bekletme!” derlerdi..
Hocam çok severdi bendenizi: “Vallahi-Billahi-Tallahi Abdüllatifi çok seviyorum!” dedi bir gün!
“Seni benimle buluşturan RABB’ime hamd olsun!” dedi..
Dedi amma bu kıskançlık ateşini de yaktı!..
Kasetlere aldığı sohbetlerini 4 cilt kitab hâline getirdim..
Yüzlerce kasete sohbetlerini aldım..
Hocamla bazı hususları paylaşamazdık.
Kendisi eski tasavvuf sistemini aynen uygulardı..
Oysa Zaman yeni AŞK, MEŞK ve İNSANlara gebeydi..
Tarikatın karışmış zinciri yerine bizzât Resûllah sallalahü aleyhi vesellem’i İmam-ı Mutlak ve Mürşid-i Mutlak BİLmek-BULmak-OLmak ve YAŞAmak zamANındaydık…
Bunda hem fikirdi ancak alıştığını da uygulardı..

Neyse..
O gün karşılıklı otururken içimden: “Acaba BİZ bu İŞin neresindeyiz? Bir görsek de Kalbimiz yatışsa!” dedim.
Sohbet 1-2 saat sürerdi.
Bitti, çıktım büroya uğrayıp bir şey aldım ve dondurmacıya yürüdüm..

Ama kendimi bir ANda bir mahalle içinde buldum.
Aklım yerinde ama hatırlamam-hafızam sıfırdı.
“Burası nere?” diye sordum bazılarına ama çıkaramamaktaydım.
Anladım ki bir yakaza içindeydim.
Akşama 1 saat yoktu.
Yaşlı bir kimseye: “Bakınız ben yabancı oldum buralarda bir mescid var mıdır? Lütfen beni ulaştırsan!” dedim.
Merkez Bankasının arkasındaki ufacık ve çok eski Mescide getirdi gitti..
İçeri girdiğimde tam ortada tıraşı çok uzamış gibi kısa sakallı rençber gibi yanık yüzlü birisi âdeta taş gibi donmuş kalmıştı.
Selâmı vs alacak hâli yoktu.
Kafamın bir kısmı çalışmataydı.
2 rekat namaz kıldım.
Ben de oturdum ZİKRe..


Ama bir ANda Kerbelâ Çölünün dağlarla buluştuğu bir Vâdi başında buldum kendimi..
1989 yılında Ümre haccına giderken hepimiz uyuyakalmışız da, Kerbelâ Ziyaretine vakit harcamak istemeyen Adana’lı şöfürümüz yolu sapıtıp buralar gelmiş ve askerlerle epey uğraşmıştık da tekrar İmam Hüseyin (as) a dönmüştük çölden çıkabilmek için…

Tek başıma kan-ter içinde idim.
Bana: “ 9 Şiir Şehrin harab olmakta!.. Kum Seli basmakta koş-yetiş!” denmişti.
O zamanlar 9.uncu AŞK Defterim bitmişdi.
Vâdiye girdim ki yukarıdan aşağı korkunç bir Kum Seli akmakta ve her şeyi yutmakta idi...
“Demek ki KIYAMET kopmuş ben anlamamışım!” dedim..
Öylesine sert bir rüzgâr esmekte idi ki:
“Bu ne rüzgârı Yâ RABBî!” diye haykırdım.
Gökler dolusu bir ses Türkçe olarak:

“Azîzü’l- Hakîm Rüzgârı!” buyurdu.
Bana en yakın ve son 9.uncu Şiir Şehrimin binbir GÜL-Çiçek ve Köşkleri de kuma teslim olmakta ve yutulmaktaydı..

O ANda hemen önümde 7 Mezar oluştu.
“Hayret bunlar Benim Mezarlarım! Ben ne zaman ölmüşüm?” dedim.
Hemen ayaklarımın ucundakini rüzgâr kazımış-açmıştı..
Kol ve bacak kemiklerim çıkmıştı dışarı.
Birisini aldım, elimde un-ufak oldu.
“Belki de 500 yıl olmuş BEN öleli! Bu BENim BEDEN MEZARIM!” dedim.
İkincisinde çoğu kurumuş ala kanlı bir deri parçası vardı.
“Bu da NEFS MEZARIM!” dedim.
Üçüncüsü âdeta leğende bir SU gibi idi.
“Bu da KALB MEZARIM!” dedim.
Dördüncüsü ise Yakamoz hâlinde bir Şûle pırıltısı idi..
“Bu da RUH MEZARIM!” dedim.

Ben mezarlarıma bakarken bir anda Kum Selinin ayaklarımı geçip dizime çıkıverdiğini görünce var gücümle Vâdinin sol yamacına koştum.
Çok dik ve sarp yamaçta tuttuğum her şey elime gelmekte ve Kum Seli ise benle yükselmekte idi.
Sağ olduğumdan emindim ve korkum korkunçtu..
Bâzen bir köklü ota tutunup çıkarken tırnaklarımın söküldüğünü ve kanlar aktığını görmekteydim..
Kan-ter içinde çabaladım durdum var gücümle..

Ve binbir ZORlukla bir yere çıktım ki aşağıda kıyamet koparken burası âdeta CENNET gibi idi..
Oturdum SEYR ettim..
Çok yorgun ve yapayalnız idim.
Anlatılmaz serinlik, güzellik ve kokusu olan bir rüzgâr esmekteydi.
“Bu ne rüzgârı Yâ RABBî!” diye yalvardım.
Yine Gökler dolusu bir ses Türkçe olarak:

“Rahmânü’r- Rahîm Rüzgârı!” buyurdu…

Çok rahatladım ama yapayalnız kalıştan korktum!
Kalkıp da tepenin zirvesine çıkınca az ilerde tek bir ağaç ve tek dalı sanki şemsiye gibi!
Altında ise Muahmmed SIDDIK Hocam..
Sırtını ağaca dayamış, sol bacağı üzerine oturmuş sağ dizi dikili, elinde İnciden bir tesbih var ve tek tek ZİKR etmekte..
Ve aşağıdaki fırtınayı SEYR etmekte idi..
Sadece koyu gri bir bulut kaplamıştı aşağıyı..
Onu görünce nasıl heyecanlandım anlatamam!
Yanına koşarak ve bitkin bir hâlde vardım.
Belki anlatacaktım neler olduğunu!
Ama dilim boğazıma dolmuş gibiydi ağlayamamaktaydım!
Hocamın altında bir kişilik Bizim Aksaray el dokuması Halı Seccade vardı.
Sağ tarafında az bir yer kalmıştı.
Hocam orayı göstererek bana bakmadan ve SEYRini bozmadan:
“Otur Oğlum!..Otur!..” dedi..


Bendeniz başımdan geçenleri insanlara yararı olsun diye anlatırım bu nedenle de bazı kısımları sanırım sansürlenir ki hatırlayamam.
Burada da sonra neler oldu hatırlamamaktayım.
Hatırladığım ise;

Baktım ki her yön sonsuz sayıda ve büyüklükte dağlar-tepeler ile çevrilmişti..
“Hocam BİZ burada hapis gibi ebediyen kaldık mı? Yol yok! Yön yok!” dedim..
Hocam tesbihli sağ elini çevirerek KIBLE YÖNÜne getirdi ki az ilerde gözleri kamaştıran bir NUR Hüzmesi İçinde
RAVZA-yı MUTAHHARA gözüktü..

Resim

Allahümme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedin Abdike ve Nebîyyike, ve Rasülûke ve Nebîyyi’l-Ümmiyi ve alâ âlihi, ehl-i beytihi vessahbihi!
El hamdülillahi Rabbülâlemîn! dedik..

Bir gün sonraki sohbete geldiğimiz de Hocam:
“ANLAt bakalım Abdüllatif oğlum! Resûllah sallalahü aleyhi vesellem’e güvenenin eli hiç boşta kalır mıymış?” dedi..
“Allahü Zülcelâl ve Resûllah sallalahü aleyhi vesellem BİZe GÜVENmekte! Biz ise Allahü Zülcelâl’e ve Resûllah sallalahü aleyhi vesellem’e GÜVENip GÜVENmemekte denenmek olan KULluk İmtihanı içindeyiz!” buyurdu..

Ve aktı gitti Söz-Sohbet-Zevk-Hazz Seli..
Gönülden Gönüle..
İşte bu ZEVK o günün ve ANın hatırası…


MuhaMMedi MuhaBBetlerimle
“ANLAt bakalım Abdüllatif oğlum! Resûllah sallalahü aleyhi vesellem’e güvenenin eli hiç boşta kalır mıymış?” dedi..
“Allahü Zülcelâl ve Resûllah sallalahü aleyhi vesellem BİZe GÜVENmekte! Biz ise Allahü Zülcelâl’e ve Resûllah sallalahü aleyhi vesellem’e GÜVENip GÜVENmemekte denenmek olan KULluk İmtihanı içindeyiz!” buyurdu..


RABBİM , takıldım, düştüm, ANLAMAKTA zorlanıyorum. Affet!..
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/cicekler/anlamak.jpg[/img]
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9091
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Re: GÖNLÜMÜZÜN SESİ

Mesaj gönderen nur-ye »

ZEVK 1579

gÖZlüğümün CAMı kirli, gÖZümün GÖRüşü bozuk!
Sûret Sahnesinde şaşkın!.. gÖZlerimi YUMuyorum
Sîret Sahrasında -> SIFIR.. Yok OLmuşum YOLda YAZık!
NASRULLAH’ı diliyorum!. -> FETHULLAH’ı UMuyorum!..


30.08.1999 13:04
Lârâ shllri...



إِذَا جَاء نَصْرُ اللَّهِ وَالْفَتْحُ
Resim---''İzâ câe nasrullâhi vel feth(fethu) :Allah'ın yardımı ve fetih geldiği zaman.'' (Nasr 110/1)




ZEVK 1580

“KÛN” Kalemi CEBRÂİLi, Kalb-i Muhammed -> KİTABı
Evvel- Âhir-Zâhir-Bâtın HAKK’ın -> Halkına HİTABı
KUR’ÂN-ı KADÎMi Dinle! Sükût et! Sâkin Ol SEYR et!
SIDDIK’ın SIFIR SEYRinde “FeyeKÛN” de KALB ve KABI…


30.08.1999 14:32
Lârâ shllri...



بَدِيعُ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ وَإِذَا قَضَى أَمْراً فَإِنَّمَا يَقُولُ لَهُ كُن فَيَكُونُ
Resim---Bedîus semâvâti vel ard(ardı), ve izâ kadâ emren fe innemâ yekûlu lehu kun fe yekûn(yekûnu):Gökleri ve yeri (bir örnek edinmeksizin) yaratandır. O, bir işin olmasına karar verirse, ona yalnızca "OL" der, o da hemen oluverir.
(Bakara 2/117)


قَالَتْ رَبِّ أَنَّى يَكُونُ لِي وَلَدٌ وَلَمْ يَمْسَسْنِي بَشَرٌ قَالَ كَذَلِكِ اللّهُ يَخْلُقُ مَا يَشَاء إِذَا قَضَى أَمْرًا فَإِنَّمَا يَقُولُ لَهُ كُن فَيَكُونُ
Resim---Kâlet rabbi ennâ yekûnu lî veledun ve lem yemsesnî beşer(beşerun), kâle kezâlikillâhu yahluku mâ yeşâ’(yeşâu) izâ kadâ emren fe innemâ yekûlu lehu kun fe yekûn(yekûnu): Meryem: «Ey Rabbim, bana bir beşer dokunmamışken, nasıl çocuğum olur?» dedi. Allah: «Öyle, Allah ne dilerse yaratır, O, birşeyi dilediğinde, yalnızca ona «Ol» der, o da hemen oluverir.» buyurdu.
(Âli İmrân 3/47)


إِنَّ مَثَلَ عِيسَى عِندَ اللّهِ كَمَثَلِ آدَمَ خَلَقَهُ مِن تُرَابٍ ثِمَّ قَالَ لَهُ كُن فَيَكُونُ
Resim---İnne mesele îsâ indallâhi ke meseli âdem(âdeme), halakahu min turâbin summe kâle lehu kun fe yekûn(yekûnu): Şüphesiz, Allah katında İsa'nın durumu, Adem'in durumu gibidir. Onu topraktan yarattı, sonra ona "ol" demesiyle o da hemen oluverdi.
(Âli İmrân 3/59)


وَهُوَ الَّذِي خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضَ بِالْحَقِّ وَيَوْمَ يَقُولُ كُن فَيَكُونُ قَوْلُهُ الْحَقُّ وَلَهُ الْمُلْكُ يَوْمَ يُنفَخُ فِي الصُّوَرِ عَالِمُ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ وَهُوَ الْحَكِيمُ الْخَبِيرُ
Resim---Ve huvellezî halakas semâvâti vel arda bil hakk(hakkı), ve yevme yekûlu kun fe yekûn(yekûnu), kavluhul hakk(hakku), ve lehul mulku yevme yunfehu fîs sûr(sûri), âlimul gaybi veş şehâdeh(şehâdeti), ve huvel hakîmul habîr(habîru).Gökleri ve yeri, yerli yerince yaratan O'dur. Bir şeye «ol» dediği gün hemen oluverir. O'nun sözü haktır. «Sûr»a üfürüldüğü gün de mülk ancak O'nundur. O, gizliyi ve açığı bilendir. O, hikmet sahibi, her şeyden haberdardır.
(En'âm 6/73)


إِنَّمَا قَوْلُنَا لِشَيْءٍ إِذَا أَرَدْنَاهُ أَن نَّقُولَ لَهُ كُن فَيَكُونُ
Resim---İnnemâ kavlunâ li şey’in izâ erednâhu en nekûle lehu kun fe yekûn(yekûnu):Bizim herhangi birşey için sözümüz, onu murad ettiğimiz zaman, sade ona şöyle dememizdir: «Ol» hemen oluverir
(Nahl 16/40)


مَا كَانَ لِلَّهِ أَن يَتَّخِذَ مِن وَلَدٍ سُبْحَانَهُ إِذَا قَضَى أَمْرًا فَإِنَّمَا يَقُولُ لَهُ كُن فَيَكُونُ
Resim---Mâ kâne lillâhi en yettehıze min veledin subhâneh(subhânehu), izâ kadâ emren fe innemâ yekûlu lehu kun fe yekûn(yekûnu):Çocuk edinmek asla Allah'ın şanına yakışmaz. O bundan münezzehtir. O, bir şeyin olmasını dilerse, ona sadece «ol» der, o da oluverir.
(Meryem 19/35)


إِنَّمَا أَمْرُهُ إِذَا أَرَادَ شَيْئًا أَنْ يَقُولَ لَهُ كُنْ فَيَكُونُ
Resim---İnnemâ emruhû izâ erâde şey’en en yekûle lehu kun fe yekûn(yekûnu):Bir şeyi dilediği zaman, O'nun emri yalnızca: "Ol" demesidir; o da hemen oluverir.
(Yâsîn 36/82)


هُوَ الَّذِي يُحْيِي وَيُمِيتُ فَإِذَا قَضَى أَمْرًا فَإِنَّمَا يَقُولُ لَهُ كُن فَيَكُونُ
Resim---Huvellezî yuhyî ve yumît(yumîtu), fe izâ kadâ emren fe innemâ yekûlu lehu kun fe yekûn(yekûnu):Dirilten ve öldüren O'dur. Bir işin olmasına hükmetti mi, ona yalnızca: "Ol" der, o da hemen oluverir.
(Mu'min 40/68)


هُوَ الْأَوَّلُ وَالْآخِرُ وَالظَّاهِرُ وَالْبَاطِنُ وَهُوَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ
Resim---“Huve'l-evvelu ve'l-âhiru ve'z-zâhiru ve'l-bâtın(bâtınu), ve huve bi kulli şey’in alîm: O, Evveldir, Âhirdir, Zâhirdir, Bâtındır. O, her şeyi bilendir.”
(Hadîd 57/3)




ZEVK 1581

NASIL da saplandık kaldık, üç boyutlu şu EŞYÂya
Zâtı, Vâcibü’l-Vücûd HAKK.. Sıfatı, SUBBÛH ESMÂya
KUR’ÂN KİTAB..KALBin KİTAB.. Kendin ve kâinât KİTAB
Mürşid-i KÂMİL ELİn tut! “Muhabbetün fîh” i MEVLÂya…


30.08.1999 14:52
Lârâ shllri...



إِنَّ الَّذِينَ يُبَايِعُونَكَ إِنَّمَا يُبَايِعُونَ اللَّهَ يَدُ اللَّهِ فَوْقَ أَيْدِيهِمْ فَمَن نَّكَثَ فَإِنَّمَا يَنكُثُ عَلَى نَفْسِهِ وَمَنْ أَوْفَى بِمَا عَاهَدَ عَلَيْهُ اللَّهَ فَسَيُؤْتِيهِ أَجْرًا عَظِيمًا
Resim---İnnellezîne yubâyiûneke innemâ yubâyiûnallâh (yubâyiûnallâhe), yedullâhi fevka eydîhim, fe men nekese fe innemâ yenkusu alâ nefsih(nefsihî), ve men evfâ bi mâ âhede aleyhullâhe fe se yu’tîhi ecren azîmâ: Şüphesiz sana biat edenler, ancak Allah'a biat etmişlerdir. Allah'ın eli, onların ellerinin üzerindedir. Şu halde, kim ahdini bozarsa, artık o, ancak kendi aleyhine ahdini bozmuş olur. Kim de Allah'a verdiği ahdine vefa gösterirse, artık O da, ona büyük bir ecir verecektir.” (Fetih 48/10)

AN-ım MaHKuM O-NûR-una
SîNe TÛRu-mda SÛR-una
CeZB ET RUH-um HuZuRu-na…
Es SALLat u ve’s- SELÂMu aleyKE Yâ Rasûlallah
LebbeyKE Yâ Azîz ALLAH!. Sâdeyke Yâ Rasûlallah!..

قُلِ ادْعُواْ اللّهَ أَوِ ادْعُواْ الرَّحْمَنَ أَيًّا مَّا تَدْعُواْ فَلَهُ الأَسْمَاء الْحُسْنَى وَلاَ تَجْهَرْ بِصَلاَتِكَ وَلاَ تُخَافِتْ بِهَا وَابْتَغِ بَيْنَ ذَلِكَ سَبِيلاً
Resim---'' Kulid’ullâhe evid’ur rahmân(rahmâne), eyyen mâ ted’û fe lehul esmâul husnâ, ve lâ techer bi salâtike ve lâ tuhâfit bihâ vebtegı beyne zâlike sebîlâ(sebîlen) :De ki: "İster Allah deyin, ister Rahman deyin. Hangisini deseniz olur. Çünkü en güzel isimler O'na hastır." Namazında yüksek sesle okuma; onda sesini fazla da kısma; ikisinin arası bir yol tut. '' (İsrâ 17/110)

Resim---Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: “Hacer-i Esvede elini süren, Rahmânın Eline elini sürmüş gibi olur.” buyurdu.
(İbni Mâce)
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9091
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Re: GÖNLÜMÜZÜN SESİ

Mesaj gönderen nur-ye »

ZEVK 1582

Üç Boyutlu şu EŞYÂnın gölgesi -> gök yüzü bana
Nefsimin Hevâ - Hevesi -> göstermedi ÖZü bana
Buz-Su-Buhar-Bulut gibi Olamadım! Ona YANdım!
Kulağım -> KALbim DELerse, yeter SIDDIK SÖZÜ bana…


30.08.1999 15:00
Lârâ shllri...


أَلَمْ تَرَ كَيْفَ ضَرَبَ اللّهُ مَثَلاً كَلِمَةً طَيِّبَةً كَشَجَرةٍ طَيِّبَةٍ أَصْلُهَا ثَابِتٌ وَفَرْعُهَا فِي السَّمَاء
Resim---''E lem tere keyfe daraballâhu meselen kelimeten tayyibeten ke şeceretin tayyibetin asluhâ sâbitun ve fer’uhâ fis semâ(semâi) :Görmedin mi ki, Allah nasıl bir örnek vermiştir: Güzel bir söz, güzel bir ağaç gibidir ki, onun kökü sabit, dalı ise göktedir.'' (İbrahim 14/24)



ZEVK 1583

“EMR”in “KADER”in Kaynağı -> Âlem-i Vâsi’ye RABB’ım!
Sırf SIFIRlara SIR-Atsız.. YOL vermez ÂSÎ’ye RABB’ım!
SADAKATta SIDDIKî et! Muhabbette Muhammedî!
“Sırf SIFIR” dan eyle BENi! “SIFIR!..” diye diye RABB’ım!


30.08.1999 15:07
Lârâ shllri...


Er RABB:
Resim

El Vâsi'u :
Resim


وَإِذْ أَخَذْنَا مِيثَاقَكُمْ وَرَفَعْنَا فَوْقَكُمُ الطُّورَ خُذُواْ مَا آتَيْنَاكُم بِقُوَّةٍ وَاسْمَعُواْ قَالُواْ سَمِعْنَا وَعَصَيْنَا وَأُشْرِبُواْ فِي قُلُوبِهِمُ الْعِجْلَ بِكُفْرِهِمْ قُلْ بِئْسَمَا يَأْمُرُكُمْ بِهِ إِيمَانُكُمْ إِن كُنتُمْ مُّؤْمِنِينَ
Resim---''Ve iz ehaznâ mîsâkakum ve refa’nâ fevkakumut tûr(tûra), huzû mâ âteynâkum bi kuvvetin vesmeû kâlû semi’nâ ve aseynâ ve uşribû fî kulûbihimul icle bi kufrihim kul bi’se mâ ye’murukum bihî îmânukum in kuntum mu’minîn(mu’minîne) :Hatırlayın ki, Tûr dağının altında sizden söz almış: Size verdiklerimizi kuvvetlice tutun, söylenenleri anlayın, demiştik. Onlar: İşittik ve isyan ettik, dediler. İnkârları sebebiyle kalplerine buzağı sevgisi dolduruldu. De ki: Eğer inanıyorsanız, imanınız size ne kötü şeyler emrediyor!"
(Bakara 2/93)


آمَنَ الرَّسُولُ بِمَا أُنزِلَ إِلَيْهِ مِن رَّبِّهِ وَالْمُؤْمِنُونَ كُلٌّ آمَنَ بِاللّهِ وَمَلآئِكَتِهِ وَكُتُبِهِ وَرُسُلِهِ لاَ نُفَرِّقُ بَيْنَ أَحَدٍ مِّن رُّسُلِهِ وَقَالُواْ سَمِعْنَا وَأَطَعْنَا غُفْرَانَكَ رَبَّنَا وَإِلَيْكَ الْمَصِيرُ
Resim---Âmene'r-rasûlu bimâ unzile ileyhi min rabbihî ve'l-mu’minûn(mu’minûne), kullun âmene billâhi ve melâiketihî ve kutubihî ve rusulih(rusulihî), lâ nuferriku beyne ehadin min rusulih(rusulihî), ve kâlû semi’nâ ve ata’nâ gufrâneke rabbenâ ve ileyke'l-masîr(masîru).: Rasûl, RABBinden kendisine indirilene îmân etti ve mü'minler de, hepsi ALLAH'a, O'nun meleklerine, kitaplarına ve rasûllerine îmân etti. “Biz, O'nun rasûlleri arasından (hiç) birini, diğerinden ayırmayız.” Ve “ışittik ve itaat ettik! Ve RABBimiz, Senin mağfiretini (dileriz). Ve masîr (varış) Sana'dır (Sana doğru yola çıkarız ve Sana ulaşırız).” dediler.
(Bakara 2/285)


إِنَّمَا كَانَ قَوْلَ الْمُؤْمِنِينَ إِذَا دُعُوا إِلَى اللَّهِ وَرَسُولِهِ لِيَحْكُمَ بَيْنَهُمْ أَن يَقُولُوا سَمِعْنَا وَأَطَعْنَا وَأُوْلَئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ
Resim---İnnemâ kâne kavle'l-mu’minîne izâ duû ilallâhi ve rasûlihî li yahkume beynehum en yekûlû semi’nâ ve ata’nâ ve ulâike humu'l-muflihûn(muflihûne).: Onların aralarında hüküm vermesi için Allah'a ve resûlüne davet edildikleri zaman mü'minlerin sözü “işittik ve itaat ettik” demeleridir. Ve işte onlar, onlar felâha erenlerdir.”
(Nûr 24/51)


ZEVK 1584

“SIRR” dır SIDDIK’ın SIFIRı BİR TOHUM ki nice Ağaç!
Nice Meyve -> Nice -> Gölğe gizlidir Baş Basarına
RABB ü BİRRUN’un İHSANı, Basîreti -> Başlara Taç
AKIL -> AYNasın kaybeder! GARK Olur Üns Envârına…


30.08.1999 15:17
Lârâ shllri...
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9091
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Re: GÖNLÜMÜZÜN SESİ

Mesaj gönderen nur-ye »

ZEVK 1583

“EMR”in “KADER”in Kaynağı -> Âlem-i Vâsi’ye RABB’ım!
Sırf SIFIRlara SIR-Atsız.. YOL vermez ÂSÎ’ye RABB’ım!
SADAKATta SIDDIKî et! Muhabbette MuhaMMedî!
“Sırf SIFIR” dan eyle BENi! “SIFIR!..” diye diye RABB’ım!


30.08.1999 15:07
Lârâ shllri...


Er RABB:
Resim

El Vâsi'u :
Resim


وَإِذْ أَخَذْنَا مِيثَاقَكُمْ وَرَفَعْنَا فَوْقَكُمُ الطُّورَ خُذُواْ مَا آتَيْنَاكُم بِقُوَّةٍ وَاسْمَعُواْ قَالُواْ سَمِعْنَا وَعَصَيْنَا وَأُشْرِبُواْ فِي قُلُوبِهِمُ الْعِجْلَ بِكُفْرِهِمْ قُلْ بِئْسَمَا يَأْمُرُكُمْ بِهِ إِيمَانُكُمْ إِن كُنتُمْ مُّؤْمِنِينَ
Resim---''Ve iz ehaznâ mîsâkakum ve refa’nâ fevkakumut tûr(tûra), huzû mâ âteynâkum bi kuvvetin vesmeû kâlû semi’nâ ve aseynâ ve uşribû fî kulûbihimul icle bi kufrihim kul bi’se mâ ye’murukum bihî îmânukum in kuntum mu’minîn(mu’minîne) :Hatırlayın ki, Tûr dağının altında sizden söz almış: Size verdiklerimizi kuvvetlice tutun, söylenenleri anlayın, demiştik. Onlar: İşittik ve isyan ettik, dediler. İnkârları sebebiyle kalplerine buzağı sevgisi dolduruldu. De ki: Eğer inanıyorsanız, imanınız size ne kötü şeyler emrediyor!"
(Bakara 2/93)


آمَنَ الرَّسُولُ بِمَا أُنزِلَ إِلَيْهِ مِن رَّبِّهِ وَالْمُؤْمِنُونَ كُلٌّ آمَنَ بِاللّهِ وَمَلآئِكَتِهِ وَكُتُبِهِ وَرُسُلِهِ لاَ نُفَرِّقُ بَيْنَ أَحَدٍ مِّن رُّسُلِهِ وَقَالُواْ سَمِعْنَا وَأَطَعْنَا غُفْرَانَكَ رَبَّنَا وَإِلَيْكَ الْمَصِيرُ
Resim---Âmene'r-rasûlu bimâ unzile ileyhi min rabbihî ve'l-mu’minûn(mu’minûne), kullun âmene billâhi ve melâiketihî ve kutubihî ve rusulih(rusulihî), lâ nuferriku beyne ehadin min rusulih(rusulihî), ve kâlû semi’nâ ve ata’nâ gufrâneke rabbenâ ve ileyke'l-masîr(masîru).: Rasûl, RABBinden kendisine indirilene îmân etti ve mü'minler de, hepsi ALLAH'a, O'nun meleklerine, kitaplarına ve rasûllerine îmân etti. “Biz, O'nun rasûlleri arasından (hiç) birini, diğerinden ayırmayız.” Ve “ışittik ve itaat ettik! Ve RABBimiz, Senin mağfiretini (dileriz). Ve masîr (varış) Sana'dır (Sana doğru yola çıkarız ve Sana ulaşırız).” dediler.
(Bakara 2/285)


إِنَّمَا كَانَ قَوْلَ الْمُؤْمِنِينَ إِذَا دُعُوا إِلَى اللَّهِ وَرَسُولِهِ لِيَحْكُمَ بَيْنَهُمْ أَن يَقُولُوا سَمِعْنَا وَأَطَعْنَا وَأُوْلَئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ
Resim---İnnemâ kâne kavle'l-mu’minîne izâ duû ilallâhi ve rasûlihî li yahkume beynehum en yekûlû semi’nâ ve ata’nâ ve ulâike humu'l-muflihûn(muflihûne).: Onların aralarında hüküm vermesi için Allah'a ve resûlüne davet edildikleri zaman mü'minlerin sözü “işittik ve itaat ettik” demeleridir. Ve işte onlar, onlar felâha erenlerdir.
(Nûr 24/51)




ZEVK 1584

“SIRR” dır SIDDIK’ın SIFIRı BİR TOHUM ki nice Ağaç!
Nice Meyve -> Nice -> Gölğe gizlidir Baş Basarına
RABB ü BİRRUN’un İHSANı, Basîreti -> Başlara Taç
AKIL -> AYNasın kaybeder! GARK Olur Üns Envârına…


30.08.1999 15:17
Lârâ shllri...




ZEVK 1585

Günler geçer-Biter ÖMÜR! Gâfilleri taklid etme!
Sokma CANın Cehenneme! Câhile tâbi olup gitme!
NuR-u MuhaMMed taşıyan, el ele DİREKler gibi
Katıl SIDDIK Katarına hevâ yü hevesin gütme!..


30.08.1999 15:32
Lârâ shllri...


HEVÂ VÜ HEVES: Zevk ve şehvetler. Boş ve geçici şeyler.
HEVÂ : "değersiz, neticesiz ve boş kuruntular" mânâsına da gelir.



وَأَمَّا مَنْ خَافَ مَقَامَ رَبِّهِ وَنَهَى النَّفْسَ عَنِ الْهَوَى
Resim---''Ve emmâ men hâfe makâme rabbihî ve nehennefse anil hevâ.:Rabbinin huzurunda durmaktan korkan ve nefsini hevâ ve hevesten alıkoyan kimseye gelince,''
79/NÂZİÂT-40

فَإِنَّ الْجَنَّةَ هِيَ الْمَأْوَى
Resim---''Fe innel cennete hiyel me’vâ.:Şüphesiz ki cennet onun varacağı yerin tâ kendisi olacaktır.''
79/NÂZİÂT-41


Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem efendimiz, hevâyı ilâh edinmenin ne kadar büyük bir kötülük olduğunu şöyle ifade eder:

Resim---Allah’a göre, gök kubbe altında ibadet edilen sahte ilâhlar arasında, peşine düşülen hevâdan daha ağırı ve daha kötüsü yoktur.”
(Heysemî, I, 188)

Resim---Üm­me­tim adı­na en çok kork­tu­ğum şey; ne­fis­le­ri­nin he­vâ­la­rı­na uy­ma­la­rı­dır.”
(Bkz. Heysemî, I, 187; Sü­yû­tî, I, 12)

Resim---Sizin hakkınızda en çok korktuğum şeylerden biri, mîdeleriniz ve iffetleriniz hususunda sizi azgınlığa sürükleyen şiddetli arzular, diğeri de hevâ ve hevesinizin sizi dalâlete düşürmesidir.”
(Ahmed, IV, 420, 423; Heysemî, I, 188; Ebû Nuaym, Hilye, II, 32)

Resim---Akıllı kişi, nefsine hâkim olan ve ölüm sonrası için çalışandır. Âciz kişi de, nefsini hevâsına tâbi kılan ve Allah’tan dileklerde bulunup duran (bunu kâfî gören)dir.”
(Tirmizî, Kıyâmet, 25/2459. Ayrıca bkz. İbn-i Mace, Zühd 31; Ahmed, IV, 124; Hâkim, IV, 251)

Resim---Cehennem, nefse hoş gelen şeylerle kuşatılmış; cennet de nefsin istemediği şeylerle çepeçevre sarılmıştır.”
(Buhârî, Rikâk, 28; Müslim, Cennet, 1. Ayrıca bkz. Ebû Dâvûd, Sünnet, 22; Tirmizî, Cennet, 21; Nesâî, Eymân, 3)
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9091
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Re: GÖNLÜMÜZÜN SESİ

Mesaj gönderen nur-ye »

ZEVK 1586

HAKK’ın -> Hukuk-u İlâhîsi -> Hüsn-ü Hülûktur -> KULunda
Hüsn-ü Hülûk >Hûlk-i Nebî >Hûlk-u KUR’ÂN >HULKULLAHtır
TESLİMiyyet >İstiKÂMET >Müslim > Mü’min >HAKK YOLUnda
-> HAKK’ın RIZASInda -> RaZı OLÂN-a VELİYY -> ALLAH-tır…


30.08.1999 15:47
Lârâ shllri...


Resim

El Veliyyü
Resim

EL VELÎ (celle celâluhu) ZEVKİ:

Mazhar olan, El Velî (celle celâluhu)'nun Velîsi, Evliyâullahı olur. Tüm sevgililerinden ayırıp, o kimseye ebedî sevgili ve gerçek dosd (El Velî celle celâluhu) olur. O'ndan gayrısına meyil verip gönül bağlamaz ve bağlayamaz. Sevgilimden ayıran oldu bana Sevgili!...


ارْجِعِي إِلَى رَبِّكِ رَاضِيَةً مَّرْضِيَّةً
Resim---İrciî ilâ RaBBiki râdıyeten mardıyyeh(mardıyyeten) : “Sen O’ndan razı, O da senden razı olarak RaBBine dön!” (Fecr 89/27)




ZEVK 1587

Dağ gibi yığdı başıma elemleri EMELLerim
Zevk Zelzelesinde ezildi, duaya açık ELLerim
Evvel- Âhir-Zâhir-Bâtın her ŞEYim yok oldu.. SIFIR
Tevbem-Duam-Şükrüm- Sabrım “Meded!.. RABB ü BİRRUN!” derim..


30.08.1999 16:00
Lârâ shllri...



ZEVK 1588

SIFIR Sahrasında ESen YAKÎNin -> LATÎF Rüzgârı!
“UYkusuz–SUsuzuz!” sanma! RABB ü BİRRUN Bergüzârı!
“SADAKATta Sabit Kadem Ol-ÂN” lar -> Sîne-yi SIDDIK!
“ALLAH!. ALLAH!. ALLAH!. ALLAH!..” her NEFES HUU!” ah ü zârı!..


30.08.1999 16:23
Lârâ shllri...


“ALLAH!. ALLAH!. ALLAH!. ALLAH!..”:

Ahadiyyet-i Uluhiyyet
Ahadiyyet-i Rübubiyyet
Ahadiyyet-i Mâhiyyet
Ahadiyyet-i Hüviyyet
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9091
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Re: GÖNLÜMÜZÜN SESİ

Mesaj gönderen nur-ye »

ZEVK 1589

Harf Libasın SOYun -> SIFIR OL ki Nokta-yı Üryân gez!
Yedi Cahim-Sekiz Cennnet -> NÂRında NÛRun Püryân gez!
Leyse kemislihu ŞEY’un..” “fe eynema tüvellü..” BİL!
Gâh MERKEZin Mu’kimi OL! Gâhi MUHİTte Heryân gez!..


30.08.1999 16:30
Lârâ shllri...


فَاطِرُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ جَعَلَ لَكُم مِّنْ أَنفُسِكُمْ أَزْوَاجًا وَمِنَ الْأَنْعَامِ أَزْوَاجًا يَذْرَؤُكُمْ فِيهِ لَيْسَ كَمِثْلِهِ شَيْءٌ وَهُوَ السَّمِيعُ البَصِيرُ
Resim---''Fâtırus semâvâti vel ard(ardı), ceale lekum min enfusikum ezvâcen ve minel en’âmi ezvâcâ(ezvâcen), yezreukum fîh(fîhi), leyse ke mislihî şey’un, ve huves semîul basîr(basîru) :O, gökleri ve yeri yoktan yaratandır. Size kendinizden eşler, hayvanlardan da (kendilerine) eşler yaratmıştır. Bu suretle çoğalmanızı sağlamıştır. O'nun benzeri hiçbir şey yoktur. O işitendir, görendir. '' (Şûrâ 42/11)


وَلِلّٰهِ الْمَشْرِقُ وَالْمَغْرِبُ فَاَيْنَمَا تُوَلُّوا فَثَمَّ وَجْهُ اللّٰهِ اِنَّ اللّٰهَ وَاسِعٌ عَلٖيمٌ
Resim---"Ve lillahi’l- meşriku ve’l- mağribu fe eynema tuvellu fe semme vechullah, innallahe vasiun alîm: Doğu da Allah'ındır, batı da. Her nereye dönerseniz Allah'ın yüzü (kıblesi) orasıdır. Şüphe yok Allah, kuşatandır, bilendir. " (Bakara 2/115)


MERKEZ:sükût-sabit
MUHİT: hareketli




ZEVK 1590

SIRF SIFIR -> AYNasız-SIRRsız -> Görmek KABsız-KALBsiz gÖZsüz
Kâf ü N’unsuz KELÂM etmek! DİL-DUDAKsız, Harfsiz-sÖZsüz..
Mürşidim Muhammed SIDDIK -> Meydan-ı MAHVın Medârı
Buz-SU-Buhar-Bulut eyler -> VARlığını KORsuz-kÖZsüz…


30.08.1999 16:50
Lârâ shllri...



ZEVK 1591

SIDDIK Eşiğinde başım -> Giren bassın-Çıkan bassın!
Beni meth eyleyen bassın! -> Hatırımı yıkan bassın!
SIFIR -> SIRR-ı EMÂNEttir -> İlm-i İmâmü’l-Emîn’den
Bin bir kerre SIFIR SÖZüm SIRR-ı SIFIR.. Bıkan bassın!..


30.08.1999 19:00
Lârâ shllri...
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9091
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Re: GÖNLÜMÜZÜN SESİ

Mesaj gönderen nur-ye »

ZEVK 1592

AKL-ı Ma’zur ->AKLMaaş ->AKLMaad ->AKLKâmil..
İBRAHİM’in NÂRı -> Al GÜL.. ->MUSA’ya BEŞİK oldu NİL
ALLAH’ın AYNası ->AKIL -> AKL-ı KÜLLÎ -> MUHAMMEDÎ
NÛRun alâ NÛRdur SIDDIK -> Kalbi KÂMİLde ->AKLın BİL!..


30.08.1999 19:12
Lârâ shllri...


Ma’zur: Mazereti olan, mazeretli. Özürlü. Özrü olan. (Osmanlıca'da yazılışı: ma'zur)
Maaş:üretim sürecine katılmaları karşılığında belli sürelerde yapılan ödeme.
Maad:İrfan ve ilimle terbiye olan ahiretini düşünen akıl. Geleceği kavrayan akıl. (Osmanlıca'da yazılışı: akl-ı maad (mead))
Kâmil: bütün tam noksansız, eksiksiz. Kemale ermiş olgun, Yaşını başını almış terbiyeli, görgülü. Alim, bilgin


اللَّهُ نُورُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ مَثَلُ نُورِهِ كَمِشْكَاةٍ فِيهَا مِصْبَاحٌ الْمِصْبَاحُ فِي زُجَاجَةٍ الزُّجَاجَةُ كَأَنَّهَا كَوْكَبٌ دُرِّيٌّ يُوقَدُ مِن شَجَرَةٍ مُّبَارَكَةٍ زَيْتُونِةٍ لَّا شَرْقِيَّةٍ وَلَا غَرْبِيَّةٍ يَكَادُ زَيْتُهَا يُضِيءُ وَلَوْ لَمْ تَمْسَسْهُ نَارٌ نُّورٌ عَلَى نُورٍ يَهْدِي اللَّهُ لِنُورِهِ مَن يَشَاء وَيَضْرِبُ اللَّهُ الْأَمْثَالَ لِلنَّاسِ وَاللَّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ
Resim---Allâhu nûrus semâvâti vel ard(ardı), meselu nûrihî ke mişkâtin fîhâ mısbâh(mısbâhun), el mısbâhu fî zucâceh(zucâcetin), ez zucâcetu ke ennehâ kevkebun durrîyyun, yûkadu min şeceratin mubâraketin zeytûnetin lâ şarkîyetin ve lâ garbiyyetin, yekâdu zeytuhâ yudîu ve lev lem temseshu nâr(nârun), nûrun alâ nûr(nûrin), yehdîllâhu li nûrihî men yeşâu, ve yadribullâhul emsâle lin nâs(nâsi), vallâhu bi kulli şey’in alîm(alîmun) : Allah, göklerin ve yerin nurudur. O’nun nurunun temsili şudur: Duvarda bir hücre; içinde bir kandil, kandil de bir cam fânûs içinde. Fânûs sanki inci gibi parlayan bir yıldız. Mübarek bir ağaçtan, ne doğuya, ne de batıya ait olan zeytin ağacından tutuşturulur. Bu ağacın yağı, ateş dokunmasa bile neredeyse aydınlatacak (kadar berrak)tır. Nur üstüne nur. Allah, dilediği kimseyi nuruna iletir. Allah, insanlar için misaller verir. Allah, her şeyi hakkıyla bilendir.'' (Nûr 25/35)


ZEVK1593

AŞK bir ATEŞ Hakk Âşıklar ->Ağzında Demir Leblebi
Saff SIDDIKlar, SIRF SIFIRlar SOFRASI ->SIRRın Sebebi
AŞKın ASLı EDEBiyyat ->Evvel- Âhir-Zâhir-Bâtın
İLMin başına TAÇ eder -> ÂRİF İlâhî EDEBi…


07.09.1999 14:24
Lârâ shllri...


ZEVK 1594

Nefes nefes Şuunullah -> Şuûru Sünnetullah mı?
Hülk-u Rasûl -> Hülk-u Kur’ân -> Edebiyyat ->Hülkullah mı?
Sormalı SIDDIK’a SIRRın -> SOYUNup SIRRlardan SIFIR
Evvel- Âhir-Zâhir-Bâtın -> Edib-i Mutlak ALLAH mı?...


09.09.1999 13:00
Lârâ shllri...
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9091
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Re: GÖNLÜMÜZÜN SESİ

Mesaj gönderen nur-ye »

ZEVK 1595

Muhabbete İŞTİRAKsız -> İLİMle Vefâ olur mu?
İRADEsiz-İDRAKsızım -> Boş söze Sefâ olur mu?
Sâdık SIDDIK Olamadım! Sadatların Sofrasında
SEVemedim! SEVilmedim! SEVene Cefâ olur mu?


22.09.1999 12:18
Lârâ shllri...


ZEVK1596

YARATANla yalnızlıktır -> Sonsuzda SÜKÛTtur SIFIR
SÎNEmdeki SIRR SÜKÛNdur -> Korkuyla UMUTtur SIFIR
AHAD ü AHMED’in AHDi -> ÂRİFlerin Ah ü ZÂRi..
Kâf ü Nûn’un ŞE’ENİnde -> YAŞAnAN KUNUTtur SIFIR…


27.09.1999 00:16
Lârâ shllri...


KUNUT: Mâsivânın teşkilsiz, Teşbihsiz, Tahdidsiz, Tahayyülsüz olarak;
“MUTLAK VARLIK” ı Tenzihi, Tesbihi, Temcidi, Tekbiri, ve Takdisidir…


ZEVK1597

İnsan-ı Kâmilin Kalbi -> Sırr-ı SUBHÂN Değirmeni
HAKK’ta -> HAKK’tan -> HAKK’a -> HAKK’la SIFIR eder seni Beni
Naz ü Niyaz, NÛR u NÂR Dost! RABB ü Merbub Meclisinde
Şu Şe’enullah Şehrinde -> Mürşid, Muhabbet mahzeni…


27.09.1999 02:10
Lârâ shllri... shr..
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9091
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Re: GÖNLÜMÜZÜN SESİ

Mesaj gönderen nur-ye »

Resim

ZEVK 1598

Zâhir -> Abdike MuhaMMed (sav) -> Cism-i Şeriat Sahibi
Bâtın -> Nebiyyike MahMud(sav) -> İsm-i Tarikat Tabibi
Âhir -> Resûlike -> AHMED (sav) -> MâRiFeTin Muttasıfı
Evvel -> Nebiyyü'l- Ümmüyyün -> Hakikat-ı HAKK Habibi..


27.09.1999 02:14
Lârâ shllri...shr..

Nebiyyü'-l Ümmüyyün : Ahadiyyet âmâsından haber veren..

ResimEs-selâmu aleykum ve rahmetullâhi ve berekâtuhu.

Eûzubillâhi's-semî'u'l-alîmu mine'ş-şeytânirracîm.
Bismillâhirrahmânirrahîm.
Es-selâtu ve's-selâmu aleyke Ya Rasûlullah '' Allâhumme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedin
Abdike ve
Nebiyyike ve
Rasûlike ve
Nebiyyi'l- Ummiyi ve alâ âlihi, ehl-i beytihi ve's-sahbihi ve ummetihi...''

Dâimen ebeden
İn şâe ALLAH.
Subhâneke Allâhumme ve bihamdike eşhedu en Lâ ilâhe illâ ente vahdeke la şerîke leke estağfiruke ve etûbu ileyke.
Ve'l-hamdu li'llâhi RABBi'l-âlemîn.


MuhaMMedi MuHABBEtleriMle!....



ZEVK 1599

Bura Muhabbet Meydanı -> Muhammed MÎM’in Vücûdu
Gölgesin YOK eden KULluk -> Makam-ı Mahmud Şühûdu
Kâbe Kavseyn Kurbiyyeti -> Şâhid ü Meşhûd Sücûdu
HAKK’ın Habibi’ne EMÂNET -> AHAD ü AHMED Ühûdu…


27.09.1999 03:53
Lârâ shllri...shr..




ZEVK 1600

Cevr -i Cihan -> Çark-ı ÇİLE BAŞımda Dost!.-> DEVR-i DEVRÂN
TEVHİDimin Tekemmülü -> kalbimdeki HAKK!. -> SEYR-i SEYRÂN
CELÂLi -> CEMÂLi -> CEM’de -> CANda CÂNÂN -> CEVL-i CEVLÂN
SIDDIK’ın SIFIR Sülûku -> HAKK’tan -> HAKK’a -> HAYR-ı HAYRÂN..


27.09.1999 10:38
Lârâ shllri...
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9091
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Re: GÖNLÜMÜZÜN SESİ

Mesaj gönderen nur-ye »

ZEVK 1601

Yedi Cahim-Sekiz Cennnet -> Bin bir ÇİLEnin Çiçeği
Vuslat Vâdisinde VEFÂ -> GÖNLün GÖRülmez Gerçeği
Sâdık- SIDDIK -> -> Ah ü ZÂRda -> Gam yeme Sefil İhvÂNi!
Âşıkların gÖZ Yaşıdır -> Gece-Gündüz İçeceği…


27.09.1999 13:30
Lârâ shllri...


ZEVK 1602

Mürşidim Muhammed Sıddık->Âlim-Ârif-Edîb-Kâmil
HAKK’ın Huzurunda Hazır -> Hâli ile dâim Âmil
PÎR Hüsameddin Bülbülü -> Hâce Alâaddin GÜLü
Muhabbetün Fillah YOLU -> Fırka-yı Nâciye BİL!..


23.10.1999 12:12


DeMden Resim DeMe Resim ÇİLe ÇÖLüMde Resim cANda cAN Hocam...

Resim

ZEVK 1603

Muhabbet Mürşidim SIDDIK, SIFIR SIRRa eL eYyLeyen
RABB ü Merbub Meydanında
.. Abdi >RABBı geL eYyLeyen
Mâhiyyeti
->Mezhebi ->Hak..-> Meşrebi->Mâliyeti ->Hak
Bâtınım ->Zâhirim EYyLeyen..
-> Âhirim ->Evvel eYyLeyen


31.10.1999 11:59

ResimMuhaMMed Sıddık Hekim kaddesallahu sırrahu:
Hocamızın RÛHu ŞÂD OLsun!.


Resim

41. SALÂVÂT-I ŞERÎFE : Muhammedî Mürşid Mevlânâ Halid-i Bağdadî Hazretlerinin salâvâtı
Nakşî Tarikatı kollarının kemâl kavşağı olan,
Şam'da Salihiye Tepesinde medfûn bulunan ve
maddî ve mânevî tahsilini Bağdad'da yaptığı için Bağdadî diye anılan
Muhammedî Mürşid Mevlânâ Halid-i Bağdadî Hazretlerinin salâvâtı:


TÜRKÇESİ: (3 defa okunur)
“Allahümme salli alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âli seyyidinâ Muhammedin bi adedi külli dâin ve devâin ve bârik ve sellim aleyhi ve aleyhim kesîra.”
(Ücüncüsünde kesîran ile okunur)
Allahümme salli alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âli Seyyidinâ Muhammedin bi adedi külli dâin ve devâin ve bârik ve sellim aleyhi ve aleyhim kesîran kesîra.”

MÂNÂSI: ALLAH'ım! Efendimiz MUHAMMED (sallallahu aleyhi ve sellem)'e ve Efendimiz Muhammed (salallahu aleyhi ve sellem)'in ailesine; dert çekenlerin (devâ dileyen çağırıcıların) ve devâ (çâre) lerinin tümü adedince salât-ü-selâm et. O'na ve onlara çok çok (çokça) bereket ver ve selâmlar et!.


ResimResimResim

Mevlânâ Halid-i Bağdadî Hazretlerinin istigasesi
(ALLAH-U ZÜ'L-CELÂL'e sığınması):


Resim

TÜRKÇESİ:

Bismillâhirrahmânirrahîm

“Yâ Hayyu Yâ Kayyûm Resim Yâ Ze'l-celâlî ve'l-ikrâm Resim Yâ ALLAHu bike tâhassentü ve bi abdike ve Resûlîke Seyyidinâ ve Mevlânâ Muhammedîn Sallallahu Tealâ aleyhi ve sellime istecertü Resim Allahümme innî eselûke Yâ RAHMÂNu Yâ RAHÎMu bi esmâike'l-izâmi ve melâiketike'l-kirâmi ve Resûlîke aleyhim eftalü's-salavâti ve etemmü's-selâmi Resim Ente'l-mahnî bilemhati ehl-i Bedrin velâ mâhatihim ve tenfahni bi nefâhatihim bi hakkihim aleyke YÂ RABB!”Resim

MÂNÂSI:
Yâ Hayyu Yâ Kayyum! Yâ Ze'l-celâlî ve'l-ikrâm! Yâ ALLAH! Sana sığındım (siper edindim) ve Senin kulun ve Resûlün Seyidimiz ve Efendimiz Muhammed Sallallahu Tealâ Aleyhi Vesselleme (teslim ve tâbi' olup) boyun eğdim! ALLAH'ım! Yâ Rahmân yâ Rahîm Senden Azîm isimlerin, keremli meleklerin ve Salâvâtların en fazîletlisi ve selâmların en tamı kendisine olan Resûlün ile (yüzü suyu hürmetine) istiyorum! (ki) Beni imtihan eden (deneyici-sınayıcı) Sensin, Bedir Ehlini bir lemhada (göz açıp kapayıncaya kadarlık sürede) bir üfürüşle (merhametle hayat verişle) mahvolmaktan (silinip yok olup gitmekten) kurtardığın gibi; onların Senin üzerindeki (hatırı) hakları hakkı için, onlara olan rahmet üfürüşünle (imdat edişinle) bana da üfür ve hayat ver (meded kıl) Yâ RABBi!


ResimÂmin yâ Latîf ALLAH celle celâluhu
ResimÂmin yâ Kerîm ALLAH celle celâluhu
ResimÂmin yâ Rahîm ALLAH celle celâluhu
ResimÂmin yâ VeDÛD ALLAH celle celâluhu
ResimÂmin yâ Vehhâb ALLAH celle celâluhu
ResimÂmin yâ Fettâh ALLAH celle celâluhu
ResimÂmin yâ Gaffâr ALLAH celle celâluhu
ResimÂmin yâ Settâr ALLAH celle celâluhu
ResimÂmin yâ ALLAH!. yâ ALLAH celle celâluhu!..
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9091
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Re: GÖNLÜMÜZÜN SESİ

Mesaj gönderen nur-ye »

ZEVK 1604

Yanar dağ gibi Yüreğim, Gönül Güzelim ÖZlerim
Neyleyeyim NAZda YÂRim, Niyazda YOLUn gÖZlerim
Şaşkın-taşkın bir Âşığım, burada bîçâre avâre
Kıtmirim KUL Kervanında, Sâdıklar İzin İzlerim…


31.10.1999 12:10



ZEVK 1605

Ne mutlu ey gönlüm BİZe, SIDDIK’ın elin tutmuşuz
Yok eylemiş de VARımız -> kendimizi unutmuşuz
Uyuyanlar uyansınlar -> KÂMİLin KALBinde KEMÂL
CEMÂLin GÖRdü gÖZümüz ->Uykuları Uyutmuşuz…


31.10.1999 12:25



ZEVK 1606

DÖRT UNSUR

Âşıklar olmasa eğer, bu ÂLEM yok olur gider!
Her ÂN âşık ağlamasa, gÖZler kurur-SUlar biter
YANmasa Âşık Yüreği, GÜNEŞ donar feryâd eder
SIDDIKlarda her NEFES “Hu!” HAVA olur imdad eder…


31.10.1999 12:45
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9091
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Re: GÖNLÜMÜZÜN SESİ

Mesaj gönderen nur-ye »

ZEVK 1607


Girmişim SU’K-ı SIDDIK’a, sakın sanma ki çıkarım!
GÖZü ile görür gönlüm, SÖZüyle ÖZüm yıkarım!
Evvel- Zâhir-Bâtın- Âhir, kûn feyekûn Kemâlinde
Boynumda SIDDIK Tasması ne usanır ne bıkarım!..


31.10.1999 12:48


Kalem nerden geldi oraya???..


ZEVK 1608

DAMLA DERYÂya ULAştı ->AYRılığın ADı bitti
Acı- Tatlı - Ekşi -Tuzlu ->GAYrılığın tADı bitti
“Es Selâ!” Edin Âşıklar!
“Fe kulî veşrabî ve karrî AYNâ..”
Öksüzlük – Yetimlik bitti.. DAMLAnın FeryÂDı bitti!.


31.10.1999 13:53 antlya..

İSA aleyhi's-selâm, MERYEM aleyha's-selâm'ın tahtından..

فَكُلِي وَاشْرَبِي وَقَرِّي عَيْنًا فَإِمَّا تَرَيِنَّ مِنَ الْبَشَرِ أَحَدًا فَقُولِي إِنِّي نَذَرْتُ لِلرَّحْمَنِ صَوْمًا فَلَنْ أُكَلِّمَ الْيَوْمَ إِنسِيًّا
Resim---''Fe kulî veşrabî ve karrî aynâ(aynen), fe immâ terayinne minel beşeri ehaden fe kûlî innî nezertu lir rahmâni savmen fe len ukellimel yevme insiyyâ(insiyyen) :Artık, ye, iç, gözün aydın olsun. Eğer herhangi bir beşer görecek olursan, de ki: "Ben Rahman (olan Allah)'a oruç adadım, bugün hiç kimseyle konuşmayacağım." (Meryem 19/26)




ZEVK 1609

Muhammed SIDDIK Kitabın, Ben MuhaBBet Sahifesiyim
SÛR onun>Nefha HAKK’ın ->Benden duyduğun >Sesiyim
Boynumda SIDDIK Tasması!. KUL Kervanında Kıtmirim!
Şaşırdım kaldım vallahi!. ->Ben de bilmem ki nesiyim?..


31.10.1999 13:59
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9091
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Re: GÖNLÜMÜZÜN SESİ

Mesaj gönderen nur-ye »

ZEVK 1610

Şu Zulmet-i Beşeriyyet, Kâinâtta KESRET Sözü
HAKK’ın NÛR-u Hakikatı ve de VAHDET ile MESTÛR
->"Lâ ilâhe illâ ALLAH!." "AYNı ŞEY"in -> İKİ YÜZÜ
AĞzınla kuş tutsan boşa, KÂMİLin KALBİnde DESTÛR…


06.12.1999 10:34


Zulmet: Karanlık. * Mc: Sıkıntı.
Beşeriyyet: İnsanın tab' ve hilkati ve fıtrî halleri. İnsanlık.
KESRET: Çokluk, sıklık. * Bir şeyin ekserisi ve muazzamı. Bolluk. (Bunun zıddı kıllettir)(Hayat, kesrette bir çeşit tecelli-i vahdettir. Onun için ittihada sevkeder. Hayat, bir şeyi her şeye mâlik eder. M.)(...Hem bütün âlemlerin Rabbi kesret tabakatında vahdaniyeti ilân etmek istemesine mukabil; en azamî bir derecede bütün merâtib-i tevhidi ilân eden, yine bizzarure O Zâttır. S.)
MESTÛR: Örtülmüş. Setredilmiş. Gizlenmiş. (Bak: Tesettür)
DESTÛR: f. İzin, müsaade. Şerlilerden kurtulmak için söylenen söz. * Allah'ın inayeti.

Resim
أَلَمْ تَرَ كَيْفَ ضَرَبَ اللّهُ مَثَلاً كَلِمَةً طَيِّبَةً كَشَجَرةٍ طَيِّبَةٍ أَصْلُهَا ثَابِتٌ وَفَرْعُهَا فِي السَّمَاء
Resim--- ''E lem tere keyfe daraballâhu meselen kelimeten tayyibeten ke şeceratin tayyibetin asluhâ sâbitun ve fer’uhâ fis semâ(semâi) :Görmedin mi ki, Allah nasıl bir örnek vermiştir: Güzel bir söz, güzel bir ağaç gibidir ki, onun kökü sabit, dalı ise göktedir.'' (İbrahim 14/24)


تُؤْتِي أُكُلَهَا كُلَّ حِينٍ بِإِذْنِ رَبِّهَا وَيَضْرِبُ اللّهُ الأَمْثَالَ لِلنَّاسِ لَعَلَّهُمْ يَتَذَكَّرُونَ
Resim--- ''Tu’tî ukulehâ kulle hînin bi izni rabbihâ, ve yadrıbullâhul emsâle lin nâsi leallehum yetezekkerûn(yetezekkerûne) : (O ağaç), Rabbinin izniyle her zaman yemişini verir. Öğüt alsınlar diye Allah insanlara misaller getirir.'' (İbrahim 14/25)




ZEVK 1611

Şu zavallı Ebleh nefsim, ACZin BİLmez iftikârsız
ZİLLETte bir ALÎL iken, hADDin Bilmekte kararsız
İŞTİRAK ARAr RABB’ına, İRTİBAT iken EMr-i HAKK
SIDDIK Sofrasın dİZ ÇÖKer, HAYR ü BEREKETin GÖRür
Emânet-Ni’met TANImaz! Sohbet netsin SÖZ yararsız…


06.12.1999 21:27


Ebleh: Ahmak, bön, budala.
İftikâr: Çok ihtiyacı olmak, yoksulluğunu fakirliğini açığa vurmak, tevazu alçak gönüllü olmak.
Alîl: Hasta, illetli





ResimŞeMS Sûresi

ZEVK 1612

Şaşarım şu Şaşkınlara -> KÖRün KÖRe KANDİLi hoş!
-> İfrad-Tefrid-Taşkınlara -> sağı dinler dandili hoş!
RABb ü BİRRUN ü Muhammed, Mürebbîsi SIDDIKiyndir
-> Riâyeti Rû’yeti HAKK -> Şühûdu ŞEMS ŞEN-DİLi hoş!..


06.12.1999 21:36
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9091
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Re: GÖNLÜMÜZÜN SESİ

Mesaj gönderen nur-ye »

ZEVK 1613

Cevr-i Cihan -> Çark-ı ÇİLE… Belâsız BERÂT olur mu?
CANın, CEMÂL görmek için -> CELÂLsiz Mİ’RAT olur mu?
EL ELe Ezele ELEST -> Muhabbet-i Mürşid Mahşer
ZITların ZEVKİnde ZUHUR -> SIDDIKsız SIRR-AT olur mu?


06.12.1999 21:42



ZEVK 1614

“Vahdehu lâ şerike leh..” Hak SÖZ.. GAYRı bilâkistir..
RUHun duyduğu rayiha -> ASALET değil AKİStir
“Lehü’l- mülkü ve lehü’l- hamd.” Muhammed ü MAHMÛD’u ki
AHMED ü HABİBULLAH’a El EVVEL’inden Tahsistir…


06.12.1999 21:50


ZEVK 1615

ÂLEMde ÂDEMi GÖR ki ->ÂDEMde ESMÂyı SEYR et!
KALBin Semâsında ESMÂ -> AKS-i Müsemmâyı SEYR et!
->Sıfat-ı Ahyâr ki RUHî -> Sıfatı Eşrâr NEFSî bil!
İ’tikad – NİYYET, AMELle -> Gel şu MUAMMÂyı SEYR et!


06.12.1999 22:07
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9091
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Re: GÖNLÜMÜZÜN SESİ

Mesaj gönderen nur-ye »

ZEVK 1616

->“Hassinu efkânikum..” -> Amellerin KEFENin Dost’
Sûrette Ni’met ->Sîrette Emânet! Bilmem ki ne senin Dost!
Gir sen de SU’K-i SIDDIK’a SIRR-ı Süveydâ SEYRetsen!
ZITların ZEVKİne ERsen! Keder ile Neşenin Dost!..


06.12.1999 23:29

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Hassinû esvâteküm bi’l-Kur’ani” = "Kur'an okumayı sesinizle güzelleştirin" buyurmuştur. (Ebu Davud, Salât 355)

ZEVK 1617

Rasûlullah-i EKREM KALB, BİZ ise Eczâ-i Vücûduz
Şeriâtında Kâimiz -> Hakikatında Sücûduz
Safî SIDDIK Sâyesinde gönül Güzelin gölgesi
Fahr-i Kâinâtta fâni -> BİZ, ASLında nâmevcûduz…


07.12.1999 00:03

ZEVK 1618

Baş Basarı ile ->ÂSAR -> Kalb Basîretiyle ESMÂ
Hâzik bir MÜRŞİD elinde -> Müşâhede-yi Müsemmâ
Evvel- Âhir-Zâhir-Bâtın -> Sûreti Hakk- Sîreti Hakk
Bir MÜRŞİD elin tutmadan -> HAYALin HAKİKAT sanma!..


07.12.1999 11:27

ÂSAR: EserLer. EşyâLar.
ESMÂ: EserLerin ASLı-Projesi..
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9091
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Re: GÖNLÜMÜZÜN SESİ

Mesaj gönderen nur-ye »

ZEVK 1619

“Allahuekber!” Tekbirin -> SÖZünü Kulağın DUYsun!
SALÂT Sarayına GİRdin -> KALIBın KALBine UYsun!
On iki harf ile TEVHİD -> Hüviyyet ü Mâhiyyet-i HAKK
Altı DIŞta -> Altı İÇte -> SIDDIK gERek SIRRın SOYsun!..


07.12.1999 11:40

ZEVK 1620

BUZ dağı olmaktan vaz geç! Eri -> SU ol! -> ARKa gel Dost!
MÜRŞİDler AŞK Değirmeni, ÇİLE Çekip -> ÇARKa gel Dost!
“Lâ İlâhe!” ne demektir? Fehm EYLEyip -> FARKa gel Dost!
FARKın CEM’i “İllâ ALLAH!” -> FARKı TERK et! -> GARKa gel Dost!..


07.12.1999 11:42


ZEVK 1621

On iki bin KAPIsı OL-ÂN bir SARAYsın ki SEN KULsun!
ANAHTARların TEVHİDin -> SEN TEVHİD ile Makbulsun!
SIDDIK’ın bul’ SIFIR Soyun! SIRRdaşı Ol SÂDIKların
CAN ile CÂNÂN CEM’ Etsin! -> Muhabbetün Fillah OLsun!..


07.12.1999 12:07

Muhabbetün Fillâh:
Bizim Muhammedî teslimiyet ve ilâhî istikamette yolumuz sırât-ı müstakîm, ahlâkımız ve hâlimiz de Muhammedî olarak; HAKK (celle celâluhu)'ya ve halkına muhabbet mecburiyetimiz var. Hakkı ve hayrı ALLAH için severiz! Bâtılı ve şerri, işlendiğinden dolayı, ALLAH için sevmeyiz! Hakta ve sabırda ALLAH için vasiyetleşiyorum seninle... Hukuk ve sorumluluk âleminde yaşıyoruz! Hakk (celle celâluhu)'ya ve mahlûkatına karşı hududlar âleminde Muhammedî şuûra ulaşanlar olarak birbirimize hasbî hizmet, hürmet, merhamet ve muhabbetle emrolunduk ve mecbur kılındık... Ne yiyip ne içiyor, nasıl yaşıyor ve nasıl ibâdet ediyorsun bilmiyorum ve bana gerekmiyor da, sana ait hususî saha... Ancak, muhabbet ve dua umumî (genel) dir. ALLAH için islâhımıza ve iflâhımıza dua edip birbirimizi seversek, sevenleri ALLAH (cc) ayırmaz ve müşterek muhabbet kaynağımız Muhammed (aleyhi's-selâm)'la evvel-âhir-zâhir-bâtın "bile" kılar.
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9091
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Re: GÖNLÜMÜZÜN SESİ

Mesaj gönderen nur-ye »

Resim

ZEVK 1622

SIRR-ı SIDDIK’a SIĞINıp -> SIRAT üzre GELselerdi “
Lâ İlâhe!” BENlik PASIn -> “İllâ ALLAH!” la SİLselerdi
Herc ü Merc Olurdu CİHAN -> CELÂLden ÇIKardı CEMÂL
Kimdir ki Muhammed SIDDIK -> İnsanlar BİR BİLselerdi!..


16.01.2000 20:40

Herc u Merc: f. Darmadağınık. Karmakarışık. Allak bullak.




ZEVK 1623

AŞK -> ALLAH’ın RIZASıdır!. -> Ârif ANLAr Ahmak değil!
Minnetsiz Muhabbet HAKK’A! Hakkı OLmayana Hak değil
-> ŞEYtAN Şehvetine kanma!. -> Dünya hevesin inanma!
SÂDIK OL SIDDIK’a NEFSim! -> Hüner MÜRİD OLmak değil!..


16.01.2000 20:43




ZEVK 1624

Bezm-i Muhabbet Bağımız!. -> Âlemde AŞK Ağacımız
Temâşâ TÛRUnda CEMÂL->KEMÂLde TEVHİD TACImız
AŞK ü Muhabbete Me’mur ->Merhamete Mecbûr OLduk!
HAKK’ın KULluk Kapısında -> SIRR-ı SIDDIK İLACımız!..


16.01.2000 20:56
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9091
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Re: GÖNLÜMÜZÜN SESİ

Mesaj gönderen nur-ye »

ZEVK 1625

KİMsesiz bî-çâre İNSAN ->TEFRİDde kalıyor ŞAŞkın!
ÇIKmak için ÇABALayıp -> İFRADda oluyo TAŞkın!
Mürşidsiz Muhabbet HAYAL -> Sıkı tut SIDDIK ELİni
FIRKA-yı NÂCİYYE o ki -> İ’TİDÂLde adı AŞKın!..


17.01.2000 12:20

ZEVK 1626

Yâ Latîf! Yâ Kerîm ALLAH! -> Zuhur ZEVKim ZİKİR ETtin!
Soktun SIDDIK Sohbetine -> HAKK’I FEHMim FİKİR ETtin!
SALÂVÂT -> RIZA-yı RASÛL -> Es Selâm OLsun Sayısız!
Yâ şekûr! Yâ Vedûd ALLAH! -> Şikâyetim -> ŞÜKÜR ETtin!..


17.01.2000 12:47

ZEVK 1627

Ak Ateşle YANdı BAŞım -> YÂR YOLU yokuş YORULdum!
Coştum–Köpürdüm DAĞlarda >İNdim SAHİLe DURULdum!
Ne Zemherirâ ->Ne Cahîm -> ne Fiirdevsi ->Ne de Nâim
SIDDIK SEYR-i SEHERİnde -> Zât-ı VEDÛD’a ->VURULdum!..


17.01.2000 12:54
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9091
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Re: GÖNLÜMÜZÜN SESİ

Mesaj gönderen nur-ye »

Resim
ZEVK 1628
Yâ ŞEYHÜ’l-HAZÎN (ks)

HAKK’ın Halkına Hazine ŞEYH HAZÎNisin RASÛL’un
Şe’en Şafağın Şahbâzı -> Gavsü’l- ŞAHısın her KULun
Mevlânâ Âlâaddin ÖZü -> Muhammed SIDDIK’ın sÖZü
->Âşıkların Işığısın -> Hem Şühûdun -> hem Meçhûlun!..


celle celâluhu
sallallahu aleyhi ve sellem
kaddesallahu sırrahu..


17.01.2000 13:03 antlya..

Resim

Şeyh Muhammed El Hazin (kaddesallahu sırrahu)

Önceleri merkeze bağlı bir köy konumundayken ilçe olması üzerine Tillo’ya bağlanan Fersaf köyünde dünyaya gelen Muhammed El Fersafî (1816-1891)’nin lakabı Hazin’dir. Bu lakabın bir istiğrak halinde kendisine ait salavat-ı şerifesini söylerken, “Kul Ya Hâzin, Kul!.” hitabına mazhar olduğu ve kendisine bizzâtihi Hazret-i MuhaMMed aleyhisselâm tarafından verildiği, nakledilir.

Moğolların Bağdad’ı işgal etmeleri üzerine şerif olduğu (Hazret-i Hasan’ın soyundan geldiği) belirtilen cedlerinin Anadolu’ya göç ettikleri ve Fersaf köyüne yerleşerek halkı irşada başladıkları anlatılır. Babası Şeyh Musa Efendidir. İlk tahsilini Siirt’te Hamid Ağa Medresesinde yapmıştır. Siirt’teki Hocası Molla Halil el Siirdî’dir. Molla Halil el-Ömeri Hazretleri, kendisine emânet edilen Muhammed’i çok sever ve ona dâima iltifatta bulunur. Başlangıçta onu, mâiyetindeki âlimlerden birinin ders halkasına tâyin ederse de çok geçmeden huzuruna çağırarak bizzât kendi halkasına katılmasını emreder. Ondan sonra Muhammed el-Fersafî tam on dört yıl boyunca bu üstadın rahle-i tedrisinde ilim tahsil eder. Bu müddet içerisinde hocasının derin sevgisini kazanır ve hususî sohbetlerinde bulunur. Molla Halil Efendi Hazretleri (rahmetullahi aleyh), bazen talebesi Muhammed el-Fersafî’yi çağırır, saçını ona tıraş ettirir, bu vesile ile de kendisine dua eder.

Daha sonra Mardin’e giden ve iki yıl süreyle Kasımpaşa Medresesinde ilim tahsil eden Muhammed el Hazin oradan Irak’a geçerek Şeyh Muhammed El Behdinî, Şeyh Haydar el Sohranî ve Şeyh Abbas el Bağdadî’den tasavvuf dersleri alır.
Sonra memleketine dönerek Şeyh Salih Sipkî Hazretlerini ziyâret eder. Onun işâreti üzerine, uzaktan akrabası ve medrese arkadaşı olan Hakkarili Seyyid Taha (kaddesallahu sırrahu) Hazretlerine müracaat ederek onun tavsiyelerini alır.
Seyyid Taha Hazretleri, Şeyh Muhammed el- Fersafî’den yaşça büyüktür. Onun için Şeyh Muhammed ona derin bir saygı gösterir, nasihatlerini dinler. Gıyabında: “Amcamız, büyük üstadımız”, diye kendisinden bahsetmektedir. Seyyid Taha Hazretleri, Muhammed el-Fersafî’ye: “Sevgili yeğenim, senin kalbinin anahtarı Halepçe’de, Şeyh Osman Efendi Hazretlerinin elindedir”, diye buyurur112. Bunun üzerine Muhammed el-Fersafî, Halepçe’ye giderek Şeyh Osman Tavilî (kaddesallahu sırrahu) Hazretlerinin manevî terbiyesine girer. Şeyh Osman Hazretleri, Mevlana Halid-i Bağdadî (kaddesallahu sırrahu), Hazretlerinin halifelerindendir113. Muhammed el-Fersafî burada bir müddet seyr ü süluk ile olgunlaştıktan sonra tasavvuf icâzetnamesini de alarak üstadı tarafından irşad vazifesiyle görevlendirilir.

Şeyh Muhammed el-Fersafî, 1844 yılında, Irak’tan dönerek doğduğu Fersaf köyüne gelip yerleşir. Burada irşad ve tedris hayatına başlar. Kurduğu medresede yüzlerce talebe yetiştirir. İnsanlara daima zühd ve takvâ yolunu gösterir. Çok geçmeden bölgenin âlimleri ona büyük bir hürmet duymaya başlar ve onu ziyâret ederek ilminden istifade etmeye çalışırlar.
Bunların başında vaktiyle ona ders veren Molla Halil Efendi Hazretlerinin çocukları ve yakınları gelmektedir. Bunlardan, Molla Ömer Efendi ve Zokaydalı Molla Abdülkahhar Efendi en meşhurlarıdır. Ayrıca Nuvinli Şeyh İbrahim Efendi, Halid bin Velid (radiyallahu anhu)’in soyundan gelen Siirtli Şeyh Abdullah Efendi, Siirtli Mahmud Cemaleddin Efendi, Siirtli Şeyh Hattab Efendi, Zadolu Şeyh Muhammed Efendi, Huvitli Şeyh Abdullah Efendi, İskambolu Şeyh Derviş Efendi, Fersaflı Şeyh Abdülhakim Efendi ve Verkanisli Şeyh Fethullah Efendi gibi şahsiyetler, onun yanında tasavvuf terbiyesi alırlar. Bu zatlardan Fersaflı Şeyh Abdülhakim Efendi, Zokaydalı Şeyh Abdülkahhar ve Verkanisli Şeyh Fethullah Efendi Hazretleri, daha sonra üstadları Şeyh Muhammed Fersafî’nin işâreti üzerine Seydâ-yi Taği Hazretlerine giderek seyr ü süluk terbiyesini onun yanında tamamlamışlardır.

Şeyh-ül Hazin Hazretleri hayatta iken, defnedileceği yeri göstererek Halid Bin Velid’in (radiyallahu anhu) savaş sırasında çadırını oraya kurmuş olduğunu söylediği, rivâyet edilir. Türbenin yapımı sırasında toprağın altında birkaç ok ve kıvırcık saçlı bir şehid bulunur.
Şeyh Muhammed El Hazin’in Türbesine götürülen akıl hastalarının iyileştiklerine inanılmaktadır. Türbede bulunan bir zincire bağlanan ve geceyi orada geçiren hastaların ertesi gün iyileşmiş olarak evlerine döndükleri anlatılır. Diğer taraftan, Şeyhü’l Hazin türbesindeki ağaç, hamile kalmak isteyen kadınlar için kudsal kabul edilir.
İlahî aşka dair kasidelerinden başka onun Hazreti Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem)’e “Gayatü’l-Hayrat” adı altında manzum olarak yazıp hediye ettiği on üç kıta salâvât-ı şerifeleri vardır. Bu salâvât, doğuda geniş bir muhitte namazlardan sonra okunmaktadır.
Şeyh Muhammed el Hazin’in Arapça bir münâcaatı bulunmaktadır. Münâcaatında, Allah’tan visâli istemiş, ALLAHu TeâLâ ise ilhamla ona şöyle cevab vermiştir: “Ya Hazinu kad karrabtüke ileyye bi’l- visali Ve refe’tü lekennikabe an vechi Cemâli”
Yani: “Ey Hazin, seni visâlim ile kendime yaklaştırdım. Ve perdeyi cemâlimin yüzünden sana kaldırdım.” (Dördüncü beyitin sonuna kadar devâm eder.)

Bazı kasidelerinde, “Mevlana Halid-i Bağdaîi, Zülcenaheyn, yedi yaşımda iken bana hırka giydirdi” demiştir. Mevlana Halid, vefât ettiğinde Şeyhü’l- Hazin yedi yaşındadır. Şeyh Muhammed el Hazin’in bazısı Arapça, bazıları Kürtçe olmak üzere kasideleri vardır. Şeyh, bu kasidelerin bazılarında ALLAH’ın kendisine ihsan ettiği ni’metlerden bahseder.

Muhammed el Hazin’in kerâmetlerinden biri de, vefâtından hemen önce: “Gök ve yer onların ardından (helakine) ağlamadı, onlara mühlet de verilmedi” (Duhân süresi:29) mealindeki âyet-i kerimeyi okuyup, tefsir ettikten sonra şöyle der: “Melekler kuş sûretine bürünüp Allah’ın bazı velîlerinin cenâzeleri ile birlikte giderler.”
Nakledilir ki, cenâzesi ile birlikte hazır olanlar, bu yabancı kuşları görmüşlerdir.

Şeyh-el Hazin Hazretlerinin ilk hanımı olan Şeyyide Fatım Hanımdan Muhyeddin, Kutbeddin, Abdullah, ikinci hanımı Şeyyide Hanife hanımdan Fahreddin, Necmeddin, Sadeddin, Kemaleddin, Nureddin, üçüncü hanımı Şeyyide Halime hanımdan Vefaeddin, Şerafeddin, Alaeddin, ve Diyaeddin isimli çocukları olur..

Anlatılır ki, Siirt ve havalisinde uzun süre yağmur yağmamıştır. Dereler kurumuş, değirmenler çalışmaz olmuştur. Muhammed Hazin bu günlerde talebelerine: “Kalkın! Unumuz kalmadı, değirmene gidip un öğütelim!.” der. Talebelerinin: “Değirmenler su olmadığı için çalışmıyor.” demesine rağmen, “Gidelim!” der. Bir çuval buğday alıp değirmene giderler. Muhammed Hazin talebelerine değirmeni temizlemelerini söyler. Kendisi dolabı tâmir eder. Bu sırada gökyüzünü yavaş yavaş bulutlar kaplar. Bir süre sonra yağmur yağmaya başlar. Bardaktan boşanırcasına yağan yağmur dereyi coşturur ve değirmen çalışmaya başlar. Buğday öğütme işi tamamlanınca, yağmur diner.

Muhammed Hazin Hazretleri, ömrünün sonuna doğru rahatsızlanıp, yatağa düşer. Vefât anı yaklaştığında yanında talebelerinden olan müezzini Yusuf Efendi vardır. Muhammed Hazin bir âyet-i kerime okuduktan sonra şöyle buyurur: “ALLAHu TeâLâ’nın kullarından bazıları öldüklerinde, gökler kendilerine doğru yükselen amellerin son bulması sebebiyle ağlarlar. Yine aynı şekilde yerler de üzerlerinde yapılan iyi amellerin kesilmesinden dolayı ağlarlar. Melekler bu sırada garib kuşlar şeklinde gelip, cenâze ile birlikte giderler. Sübhanallah velîlerin ruhları ne kadar hızlı!. Meleklerden daha çabuk gelip gidiyorlar.” der. Daha sonra Yusuf Efendiden Kur’ÂN-ı kerim okumasını ister. Yusuf Efendi Kur’ÂN-ı kerim okurken Muhammed Hazin vefât eder. Cenâzesi evden çıkarıldığında hafiften yağmur yağmaya ve etrafta kalabalık halde garib kuşlar uçmaya başlar.

Dereyamaç köyündeki türbesi, halk tarafından ziyaret edilir. Türbeye asabî olan insanlar götürülür, şifâ bulacağına inanılır. Ayrıca ağlayan çocuklara da burası ziyâret ettirilir. Hastalar buradaki odada zincirlere bağlanır ve birkaç saat durmaları sağlanır. Yine türbede bulunulan tokmağı ağrısı olanlar, ağrıyan yerlerine vurarak ağrılarının geçeceğine inanırlar. Konuşamayan insanları da, bu türbeye ziyârete götürürler ve buradaki hayvan gemine benzeyen tahtayı, hastaların ağızlarına koyarak, konuşacaklarına inanırlar.


Kaynak; Siirt Evliyâları , Abdulhalim Durma , sayfa 153-158


42. SALÂVÂT-I ŞERÎFE
http://www.muhammedinur.com/salavat.php
ResimŞEYHÜL HAZİN HAZRETLERİN'İN SALÂVATI
GAYÂTÜ'L-HAYRÂT


Resim

Resim Allahümme salli adde mesâkîli zerreyati'l-vücûdi biddevâmi
Ve adde ma kad ehâta bihi ilmüke yâ Allâmi
Mimma kâne ve mâ kad yekûnü ebede'l-âbidine
Ala seyyidinâ Muhammedin ve âlihi ve sahbihi ve cemi'il enbiyâi aleyhimüsselâmi


-Ey ALLAH'ım!
- Mevcûd zerrelerin ağırlığı ve devâmınca
- Ey Alîm, ilmiyin kuşattığınca
- Ebediyete kadar olacaklar ve olanlarca
- Efendimiz MUHAMMED sallallahu aleyhi ve sellem'e-âline-ashabına cemîi'l-enbiyâya salât getir!..


Resim

ResimVe salli RABBi adde mesâkîli mâ kad hasale bit temâmi
Min darbi zerreyâti'l-vücûdi fi nefsiha bi'd-devâmi
Ve mislihi âlâfi ulufi elfi merreten yâ Kerîmû
Alâ Resûlike'l-Mustafa Muhammedin Seyyidi'l-enâmi


-Yâ RABBİ!
- Tam olarak meydana gelen (kemâlât) lerin sayısınca
- Mevcûdâtın zerreleri ve devâmları sayısınca
- Ey Kerîm; bir milyar mislince
- Peygamberin MUHAMMED MUSTAFA'ya sallallahu aleyhi ve sellem bütün varlıkların Efendisine salât et!.


Resim

Resim Ve salli Rabbi adde mesâkîli ma takdiru entucîdehu mine'l-a'demi
Fi'l-kevni ve lâ mekâni' hatte mâ ba'de'l-haşri yevme'l-kıyâmi
Ve adde mâ yahsilü min darbihâ fi nefsiha dâimen yâ Alîmu
Alâ menillezî ihtertehü alâ küllü'l-halâiki ve rafa'tehü ilâ ağlel makâmi


-Yâ RABBİ!
- Takdir edip yoktan vucûda getirdiğin ve getireceğin şeyler sayısınca
- Kâinâtta ve Lâ mekânda kıyâmete kadar .... hatta haşırdan sonra bile...
- Ey Alîm; dâimâ meydana gelecek şeyler ve bir katı sayısınca
- Bütün varlıklara Peygamber olarak seçip, en yüce makama yükselttiğin Zât'a salât et!.


Resim

Resim Ve salli Rabbi adde'l-evâmiri vennevâhî ve'l-âyâti ve'l-ahkâmi
Ve addemâ veka'a fi'l-kulûbi minel havâtiri ve'l-vesvâsi ve'l-ilhâmi
Ve addel harekâti ve's- sekenâti ve'l-enfâsi ve elvâni'l-halâiki
Alâ menillezî faddaltehü ve karrabtehü ve nezzelte aleyhi ahsene'l-kelâmi


-Yâ RABBİ!
- Emirler, nehiyler, âyetler, hükümler sayısınca
- Kalbde meydana gelen düşünceler, ilhâmlar, vesveseler sayısınca...
- Hareketler, sükûnetler, nefes alıp vermeler ve mahlûkatın renkleri sayısınca...
- Üstün kıldığın, kendine yaklaştırdığın ve en güzel sözü indirdiğin Zât'a salât et!..


Resim

Resim Ve salli Rabbi adde efradi cüziyyâti envâi'l-ervâhi ve'l-ecsâmi Ve adde mâ halaktehu
ve kevventehü fi haze'd- dâri ve fi dâri's- selâmi
Ve adde mevcûdâti'l-kevneyni vemâ fihâ mine'l-hakaiki ve'd- dekaik
Alâ menillezi levlâhü lemâ halakte'l-halka vele'l-eflâke'l-azâmi


-Yâ RABBİ!
- Ferdler, parçalar, envâi çeşit ruhlar ve bedenler sayısınca...
- Bu âlemde ve selâmet yurdunda yarattıklarıyın ve var ettikleriyin sayısınca...
- İki âlemdeki varlıklar ve içlerindeki hakikatler ve incelikler sayısınca...
- “O, olmasaydı halkı ve büyük felekleri yaratmazdım!”buyurduğun Zât'a salât et...


Resim

Resim Ve salli Rabbi adde mesâkîli zerreyâti dâirati'l-imkâni
Min tâhti's- serâ ilâ a'le'l-arşi vemâ kad yekûnü fi'l-cinâni
Ve adde mâ hasale min darbihâ finefsihâ bi adedihâ yâ Muhîtu
Alâ Habîbike'l-Muhtâr Muhammedî'n-nebiyyî âhiri'z-zamani


-Yâ RABBİ!
- İmkan dâiresindeki bütün zerreler sayısınca...
- Yerlerin altından yüce ARŞ'a kadar ve Cennetinde olacaklar sayısınca...
- Ey Mûhit; onların (yukardakilerin) kendileri ve kat kat fazlası sayısınca...
- Âhir zaman Peygamberi olarak seçtiğin Sevgilin MUHAMMED sallallahu aleyhi ve sellem'e salât et!..


Resim

Resim Ve salli RABBi adde mâ keşeftehü likulûbi'l-Ârifîne fi'l-kevni velâ mekani
Ve adde ma teallekat bihi's- seb'ü's-sıfâti bi'l-'icâdi ve'l-imkâni
Ve adde mâ yahsilü min darbi'l-madrûbi fi'l-madrûbi fi küllü tarfeti'l-aynî
Alâ men'illezî rafa'tehü ile bisati'l-kudreti hatta raâke bi'l-i'iyâni


-Yâ RABBİ!
- Âriflerin kalplerine kâinâtta ve Lâ Mekân da keşfettirdikleriyin sayısınca...
- Yaratma ve icâbla alâkalı yedi sıfatın taâllûk ettiği şeyler sayısınca...
- Göz açıp kapayıncaya kadar meydana gelecek şeylerin kat ve kat adedince...
- Kudret Makamına ulaştırdığın ve Seni ayân-beyân gören Zât'a salât-ü-selâm et!..


Resim

Resim Ve salli Rabbi adde mâ fi'l-arşi ve'l-kürsiyyi ve's-sidreti ve'l-cinâni
Mine'l-melâiketi ve'l-hûri ve'l-kusûri ve't-tuyûri ve'l-vildâni
Ve adde vezni mesakilihim bimâ fihim kezâ mâ'a's-sebi't-tıbâki
Ala menillezî karrabtehü kabe kavseyni ve kellemtehü bi ebleği'l-beyâni


-Yâ RABBİ!
- ARŞ'da, Kürsî'de, Sidre'de ve Cennet'te olan,
- Melekler, Hurîler, Saraylar, Kuşlar ve Vildânların (ağırlığınca) ve içlerindekilerin sayısınca...
- Ve kezâ yedi tabakâ (yedi kat semâ) ağırlığınca...
- Kâbe Kavseyn'e yaklaştırıp en belâğâtlı sözle konuştuğun Zât'a salât et!..


Resim

Resim Ve salli Rabbi adde mâ'fil ardı mine'l-insi ve'l-cinni ve'l-envâi'l-hayevâni
Ve adde mâ'fi'l-enhari ve'l-uyuni ve'l-buhuri kezâ mea mâ fi'n- nirâni
Ve adde vezni mesekilihim bimâ fihim mea adde eczâ' i cem'i'l-halâiki
Alâ menillezî isteğraka fi cemâlîke ve hatabeke bi efsahi'l-lisâni


-Yâ RABBİ!
- Yeryüzünde bulunan insan, cin ve her çeşit hayvan sayısınca...
- Ve nehirlerde, kaynaklarda, denizlerde, niranda (narlar-nurlarda) olan şeyler sayısınca...
- Bunların ve içlerindekilerin ağırlıklarıyla beraber onların ve onların her zerresi ve bütün varlıkların da sayısınca...
- Senin Cemâline gark olan (dalan) ve Sana en güzel hitâbda bulunan Zât'a salât et!..


Resim

Resim Ve salli Rabbi adde mâ fi'l-levhi'l-mahfûzi kezâ mea mâ fi'l-Kur'ânî
Mine'l-âyâti ve'l-lügâti ve'l-hurûfi ve'l-elfâzi ve'l-meânî
Ve adde eczâi cüz'iyyâti'l-ekvâni vemâfihâ minne'l-iberi ve'l-esrâri
Ala nûri'l-kevneyni sirrü'l-vücûdi Muhammedin seyyidi ehli'l-cinâni


-Yâ RABBİ!
- Levh-i Mahfuz'da bulunan ve kezâ Kur'ân'da bulunan,
- Âyetler, lugâtlar, harfler, lâfızlar ve mânâlar sayısınca...
- Kâinâtın en küçük zerresi ve onun içindeki (taşıdığı-gösterdiği) ibâre, ibret ve sırları sayısınca...
- İki âlemin nuru, varlığın sırrı ve Cennet ehlinin Efendisi olan Zât'a salât et!..


Resim

Resim Ve salli Rabbi adde mesâkîli cemi'i mâ zekertü fil ebyâti bi'l-mekâli
Mea adde mâ kad hasale min darbi'l-mecmu i fi'l-mecmu'i'bi'd-devmi ve'l-kemâli
Alâ ruhi'l-vücûdi şemsi'd-duhâ Muhammedin Ve'l-enbiyâ-i cemi'an
Ve Ebi Bekri's-sıddık ve Ömere ve Osmânâ ve Alîyyi ve's-sahâbeti ve'l-âli


- Yâ RABBİ!
- Beyitlerde sözlü olarak zikrettiğim (söylediğim) şeyler sayısınca...
- Ve bunların kat kat fazlasıyla, devâmları ve kemâlleri sayısınca...
- Varlığın ruhu, kuşluk vaktinin (Duhâ) güneşi,
- Hazreti MUHAMMED sallallahu aleyhi ve sellem'e ve tüm peygamberlere... Ebu Bekir'e, Ömer'e, Osman'a ve Alî'ye... Ashabına ve Ailesine de salât et!..


Resim

Resim Ve salli Rabbi adde mesâkîli küllü mâ halaktehü fi hâze'l-kevni vefi'lkevni'l-bekâi
Alâ nûri'l-hudâ Muhammedini'l-meb'ûsi rahmeten li'l-âlemîne hatemi'l-enbiyâi
Ve şeffi'hi ilâhi fi'l-hakîri'l-fakîril müsemmâ bi ismihi'l-Hâzînî
Vefinâ ve fi cemi'il müznibîne kemâ şeffe'tehu fi ehli'l-ibâi


- Yâ RABBİ!
- Bu âlemde ve Beka âleminde yarattıklarıyın sayısınca...
- Hidâyet nuru ve âlemlere rahmet olarak gönderdiğin, Peygamberlerin sonuncusu MUHAMMED sallallahu aleyhi vesellem'e salât et!..
- O'nu bu fakîr ve hâkir, HÂZÎN ismiyle müsemmâ olana (isimlendirilene) şefâatçi kıl.
- Bize ve bütün günâhkârlara, abâ ehline şefâatçi kıldığın gibi şefâatçi kıl YÂ RABBİ!


Resim

ResimSalavâtüllahi ve cemii'l-halki bi'd-devâmi Adde mâ kad ehâta bihi ilmüke yâ Allâmi!
Alâ Seyyidinâ Muhammedini'l-meb'ûsi rahmeten li'l-âlemîne ve âlihi ve's-sahbihi ve'l-enbiyâi aleyhimu's- selâmi


ALLAH'ın ve bütün mahlûkatın salât ve selâmı; devâmla ve ilminin kuşattığı şeyler sayısınca, Efendimiz Rahmetenlil âlemin olarak gönderilen MUHAMMED sallallahu aleyhi ve sellem'e, âline, ashabına ve bütün peygamberlere olsun! Âmin!



ResimÂmin yâ Latîf ALLAH celle celâluhu
ResimÂmin yâ Kerîm ALLAH celle celâluhu
ResimÂmin yâ Rahîm ALLAH celle celâluhu
ResimÂmin yâ VeDÛD ALLAH celle celâluhu
ResimÂmin yâ Vehhâb ALLAH celle celâluhu
ResimÂmin yâ Fettâh ALLAH celle celâluhu
ResimÂmin yâ Gaffâr ALLAH celle celâluhu
ResimÂmin yâ Settâr ALLAH celle celâluhu
ResimÂmin yâ ALLAH!. yâ ALLAH celle celâluhu!..


ZEVK 1629

Gönül Güvercini PÎRim, konarda Kalbim Burcuna
AKLımı başımdan alır-sokar zamAN orucuna
Şeytan – Nefis- Dünya kalmaz Yolum Yoldaşım MuhaMMed sav
Can –CÂNÂN Cem’inde CENNET! Tükenir cümle curcuna..


17.01.2000 13:08

ZEVK 1630

İçimde SIDDIK Soluğu, eser Seher Yeli gibi
Ârifanlar, Ahmak değil, Veli gibi-Deli gibi
“Kûn fe yekûn” Kubbesinde, SÖZümüz var SIDDIK ile
gÖZ Yaşımız buluşacak Sırr-ı Subhân Seli gibi…


17.01.2000 13:10

Resim

KuN fe Ye KÛN:

بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
Resim---Bismillâhir rahmânir rahîm : Rahmân, Rahîm Allahın ismiyle (Fâtiha 1/1)


قَالَتْ يَا أَيُّهَا المَلَأُ إِنِّي أُلْقِيَ إِلَيَّ كِتَابٌ كَرِيمٌ
Resim---Kâlet yâ eyyuhel meleu innî ulkıye ileyye kitâbun kerîm(kerîmun): (Hüdhüd'ün mektubu götürüp bırakmasından sonra Saba melikesi Belkıs:) Dedi ki: "Ey önde gelenler gerçekten bana oldukça önemli bir mektup bırakıldı." (Neml 27/29)


إِنَّهُ مِن سُلَيْمَانَ وَإِنَّهُ بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
Resim---İnnehu min suleymâne ve innehu bismillâhir rahmânir rahîm(rahîmi) : "Gerçek şu ki, bu, Süleyman'dandır ve 'Şüphesiz Rahman ve Rahim Olan Allah'ın Adıyla' (başlamakta)dır."(Neml 27/30)


بَدِيعُ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ وَإِذَا قَضَى أَمْراً فَإِنَّمَا يَقُولُ لَهُ كُن فَيَكُونُ
Resim---Bedîus semâvâti vel ard(ardı), ve izâ kadâ emren fe innemâ yekûlu lehu kun fe yekûn(yekûnu):Gökleri ve yeri (bir örnek edinmeksizin) yaratandır. O, bir işin olmasına karar verirse, ona yalnızca "OL" der, o da hemen oluverir. (Bakara 2/117)


قَالَتْ رَبِّ أَنَّى يَكُونُ لِي وَلَدٌ وَلَمْ يَمْسَسْنِي بَشَرٌ قَالَ كَذَلِكِ اللّهُ يَخْلُقُ مَا يَشَاء إِذَا قَضَى أَمْرًا فَإِنَّمَا يَقُولُ لَهُ كُن فَيَكُونُ
Resim---Kâlet rabbi ennâ yekûnu lî veledun ve lem yemsesnî beşer(beşerun), kâle kezâlikillâhu yahluku mâ yeşâ’(yeşâu) izâ kadâ emren fe innemâ yekûlu lehu kun fe yekûn(yekûnu):Meryem: «Ey Rabbim, bana bir beşer dokunmamışken, nasıl çocuğum olur?» dedi. Allah: «Öyle, Allah ne dilerse yaratır, O, birşeyi dilediğinde, yalnızca ona «Ol» der, o da hemen oluverir.» buyurdu. (Âli İmrân 3/47)


إِنَّ مَثَلَ عِيسَى عِندَ اللّهِ كَمَثَلِ آدَمَ خَلَقَهُ مِن تُرَابٍ ثِمَّ قَالَ لَهُ كُن فَيَكُونُ
Resim---İnne mesele îsâ indallâhi ke meseli âdem(âdeme), halakahu min turâbin summe kâle lehu kun fe yekûn(yekûnu): Şüphesiz, Allah katında İsa'nın durumu, Adem'in durumu gibidir. Onu topraktan yarattı, sonra ona "ol" demesiyle o da hemen oluverdi. (Âli İmrân 3/59)


وَهُوَ الَّذِي خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضَ بِالْحَقِّ وَيَوْمَ يَقُولُ كُن فَيَكُونُ قَوْلُهُ الْحَقُّ وَلَهُ الْمُلْكُ يَوْمَ يُنفَخُ فِي الصُّوَرِ عَالِمُ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ وَهُوَ الْحَكِيمُ الْخَبِيرُ
Resim---Ve huvellezî halakas semâvâti vel arda bil hakk(hakkı), ve yevme yekûlu kun fe yekûn(yekûnu) , kavluhul hakk(hakku), ve lehul mulku yevme yunfehu fîs sûr(sûri), âlimul gaybi veş şehâdeh(şehâdeti), ve huvel hakîmul habîr(habîru) :Gökleri ve yeri, yerli yerince yaratan O'dur. Bir şeye «ol» dediği gün hemen oluverir. O'nun sözü haktır. «Sûr»a üfürüldüğü gün de mülk ancak O'nundur. O, gizliyi ve açığı bilendir. O, hikmet sahibi, her şeyden haberdardır. (En'âm 6/73)


إِنَّمَا قَوْلُنَا لِشَيْءٍ إِذَا أَرَدْنَاهُ أَن نَّقُولَ لَهُ كُن فَيَكُونُ
Resim---İnnemâ kavlunâ li şey’in izâ erednâhu en nekûle lehu kun fe yekûn(yekûnu):Bizim herhangi birşey için sözümüz, onu murad ettiğimiz zaman, sade ona şöyle dememizdir: «Ol» hemen oluverir (Nahl 16/40)


مَا كَانَ لِلَّهِ أَن يَتَّخِذَ مِن وَلَدٍ سُبْحَانَهُ إِذَا قَضَى أَمْرًا فَإِنَّمَا يَقُولُ لَهُ كُن فَيَكُونُ
Resim---Mâ kâne lillâhi en yettehıze min veledin subhâneh(subhânehu), izâ kadâ emren fe innemâ yekûlu lehu kun fe yekûn(yekûnu):Çocuk edinmek asla Allah'ın şanına yakışmaz. O bundan münezzehtir. O, bir şeyin olmasını dilerse, ona sadece «ol» der, o da oluverir.(Meryem 19/35)


إِنَّمَا أَمْرُهُ إِذَا أَرَادَ شَيْئًا أَنْ يَقُولَ لَهُ كُنْ فَيَكُونُ
Resim---İnnemâ emruhû izâ erâde şey’en en yekûle lehu kun fe yekûn(yekûnu):Bir şeyi dilediği zaman, O'nun emri yalnızca: "Ol" demesidir; o da hemen oluverir.(Yâsîn 36/82)


هُوَ الَّذِي يُحْيِي وَيُمِيتُ فَإِذَا قَضَى أَمْرًا فَإِنَّمَا يَقُولُ لَهُ كُن فَيَكُونُ
Resim---Huvellezî yuhyî ve yumît(yumîtu), fe izâ kadâ emren fe innemâ yekûlu lehu kun fe yekûn(yekûnu):Dirilten ve öldüren O'dur. Bir işin olmasına hükmetti mi, ona yalnızca: "Ol" der, o da hemen oluverir.(Mu'min 40/68)
Resim
Cevapla

“Kul İhvâni ŞİİR ve ZEVKleri” sayfasına dön