Re: NIYAZİ MISRİ DİVANI ŞERHİ
Gönderilme zamanı: 16 Şub 2015, 13:10
LXVI ŞİİR
Eya Deccâl Hakk'ın takdiri bil hergiz bozulmaz
Ezel levhindeki yazı silinmez hem yuyulmaz..
Ey benimle uğraşıp/gölgem gibi peşimde dolaşıp duran zamâne Deccâlı/ Hakkı bâtıl, bâtılı hak olarak gösteren şeytan uşağı, şunu iyice bil ki, ALLAHu Zü’l- CeLÂL’in Mübrem kaderi asla bozulup değişmez.. el Mukaddder lâ yugayyer-Takdir olan bozulmaz.. takdir ki, o fiilin olmasına sebeb Muradullahtır ve işlenmesi ise mecburidir Kudretullahtır..
Levh-i Ezel, Levh-i Mahfuz, Alın Yazısını suyla yıkarımdasilerim sanma herşeyi ÖZünden GÖZetleyeni unutma!.
وَلِلّٰهِ الْمَشْرِقُ وَالْمَغْرِبُ فَاَيْنَمَا تُوَلُّوا فَثَمَّ وَجْهُ اللّٰهِ اِنَّ اللّٰهَ وَاسِعٌ عَلٖيمٌ
---"Ve lillahi’l- meşriku ve’l- mağribu fe eynema tuvellu fe semme vechullah, innallahe vasiun alîm: Doğu da Allah'ındır, batı da. Her nereye dönerseniz Allah'ın yüzü (VECHi) orasıdır. Şüphe yok Allah, kuşatandır, bilendir. " (Bakara 2/115)
وَمَا تَكُونُ فِي شَأْنٍ وَمَا تَتْلُو مِنْهُ مِن قُرْآنٍ وَلاَ تَعْمَلُونَ مِنْ عَمَلٍ إِلاَّ كُنَّا عَلَيْكُمْ شُهُودًا إِذْ تُفِيضُونَ فِيهِ وَمَا يَعْزُبُ عَن رَّبِّكَ مِن مِّثْقَالِ ذَرَّةٍ فِي الأَرْضِ وَلاَ فِي السَّمَاء وَلاَ أَصْغَرَ مِن ذَلِكَ وَلا أَكْبَرَ إِلاَّ فِي كِتَابٍ مُّبِينٍ
---''Ve mâ tekûnu fî şe'nin ve mâ tetlû minhu min kur'ânin ve lâ ta'melûne min amelin illâ kunnâ aleykum şuhûden iz tufîdûne fîhi ve mâ ya'zubu an rabbike min miskâli zerretin fîl ardı ve lâ fîs semâi ve lâ asgara min zâlike ve lâ ekbere illâ fî kitâbin mubîn(mubînin).: Senin içinde olduğun herhangi bir durum, onun hakkında Kur'an'dan okuduğun herhangi bir şey ve sizin işlediğiniz herhangi bir iş yoktur ki, ona (iyice) daldığınızda, biz sizin üzerinizde şahidler durmuş olmayalım. Yerde ve gökte zerre ağırlığınca hiç bir şey Rabbinden uzakta (saklı) kalmaz. Bunun daha küçüğü de, daha büyüğü de yoktur ki, apaçık bir kitapta (kayıtlı)-Levh-i Mahfuz’da olmasın.” (Yûnus 10/61)
وَمَا مِن دَآبَّةٍ فِي الأَرْضِ إِلاَّ عَلَى اللّهِ رِزْقُهَا وَيَعْلَمُ مُسْتَقَرَّهَا وَمُسْتَوْدَعَهَا كُلٌّ فِي كِتَابٍ مُّبِينٍ
---''Ve mâ min dâbbetin fîl ardı illâ alâllâhi rızkuhâ ve ya'lemu mustekarrahâ ve mustevdeahâ, kullun fî kitâbin mubîn(mubînin).: Yeryüzünde hiç bir canlı yoktur ki, rızkı Allah'a ait olmasın. Onun karar (yerleşik) yerini de ve geçici bulunduğu yeri de bilir. (Bunların) Tümü apaçık bir kitapta (yazılı)dır. “ (Hûd 11/6)
Ne denlü sây edersen et sonunda hep hebâdır
Çamurdur havzının içi bulandıkça durulmaz..
Sen ki bu gelgeç dünya menfaatların için Hakk Dostlarının peşindesin avcı gibi..ne türlü çabalarsan çabala en son nefesin beyhude olacak elin boşa çıkıp toprak dolacak!.
O Akıl Tasıyın ve kalb Kazanıyın içi, KAZA ve Kader hususunda pislik çamuru-hased-fesad tortusu dolu.. sen kötülük peşinde coştukça sadece bulandırırsın.. tıpkı deniz suyu gibi içtikçe susar.. susadıkça içersin geberinceye kadar..
Gönül durulmadıkca âlem-i gaybın şemusu
İçini eylemez aydın karagusu sürülmez..
Halbuki Rabbu’l- ÂLEMîn’in Pây-i Tahtı olan Kalb İKLimi durulup kesiflikten kurtulup letâfete ulaşmadıkça, KAZA ve Kader hususundaki MuhaMMedî Gayb Âlemi Güneşleri ki TEceLLî Zuhurları o kalbe doğamaz ve içini NÛRuLLah kaplayamaz!
Elbette Gaflet-CEhâlet-Dalalet-İhânet Karanlıkları sürülüp çıkamaz da sen debellenir durursun pislik böceği gibi..
Ne denlü gayriyi ağlatsa bir kimse anı da
Mukallib ağlatır sonunda aslâ yüzü gülmez..
Bu Âlem bir “ AL GÖZüm VER GÖZüm!” âlemidir kimsenin ettiği yanına kÂR KALmaz!. Bir Zalım bir Mazlumu ne türlü ağlatırsa ağlatsın o zalımı da, küLLî Şeyi, Olayı ve Zamanı HÂLden HÂLe değiştiren el GâLib ALLAH celle celâlihu öyle bir ağlatır ki ebeden yüzü gülemez!.
Ne hoş demiş ATALarımz: “Alma mazlumun ahını çıkar aheste aheste!.
Ve sevgili EfendimizResûlullah sallallahu aleyhi vesellem:
عَنْ ابْنِ عَبَّاسٍ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُمَا أَنَّ النَّبِيَّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ بَعَثَ مُعَاذًا إِلَى الْيَمَنِ فَقَالَ:
“اتَّقِ دَعْوَةَ الْمَظْلُومِ فَإِنَّهَا لَيْسَ بَيْنَهَا وَبَيْنَ اللَّهِ حِجَابٌ”
---İbn Abbas radiyallahu anhu’n nakledildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem
Muaz radiyallahu anhu’ı Yemen’e vâli olarak gönderdiğinde ona: “Mazlumun bedduasından kork. Çünkü mazlumun bedduası ile Allah arasında hiçbir engel yoktur.” Buyurdu.
(Buhârî, Zekâk 63, Cihâd 180, Mezâlim 30,35; Meğâzî 60)
Durur kendisi yok gibi işin işler hafâda
Alan veren odur kendisi mahfîdir görülmez..
O ALLAH celle celâlihu, öyle bir RABBu’l- ÂLEMîn ki, Gaybîdir/ Şah damarımzıdan da AKRABa-en Yakınımız Olduğu HÂLde görünmez her İŞİ O İŞLer de, isanoğlunun ham AKLı kendisi yaptı-çattı ZANNeder bu KULLUK İMtihÂNI MeydÂNında maalesef..
Oysa SEbeb-SONuÇLarı yaratan, Alan-VERen bizZÂT ZÂT-ı ÂLİdir ve AKLın KULLuk İMtihÂNI gereği GİZLenmişti ÖZünde.. Ondandır ki İMÂN Gaybîdir:
الَّذِينَ يُؤْمِنُونَ بِالْغَيْبِ وَيُقِيمُونَ الصَّلاةَ وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنفِقُونَ
---“Ellezîne yu’minûne bi’l- gaybi ve yukîmûne’s- salâte ve mimmâ razaknâhum yunfikûn (yunfikûne).: Onlar (takva sahipleridir) ki, gaybe (gaybte Allah’a) îmân ederler, namazlarını kılarlar ve kendilerini rızıklandırdığımız şeylerden infâk ederler (başkalarına verirler).” (Bakara 2/3)
Neam zâhirdürür gözlülere âmâya mahfî
Anı zâhir gören işini bozmağa yonılmaz..
Sakın sen hiç gözükmez ZANNetmeyesin!. Evet ALLAHu Zü’l- CeLÂL Ez Zâhir ALLAH celle celâlihudur.. ki tekBİR-gerçek Ez Zâhir O’dur MuhaMMedî GönüL GÖZü Açılanlara..Cehâlet KÖRLüğünü tercih edip güneşe gözünü kapatıp Güneş yok!” diyen ANAdan Körlere ise hiçbir şey yoktur ve HaKk celle celâlihu’ya da perdelidir-Mahcûbdur/ Tehhid ehli değildir...
ALLAHa ve ReSûLüne TesLim OLUp,
ALLAHa ve ReSûLüne İmÂN EDip,
ALLAHa ve ReSûLüne Tâbi OLUp,
ALLAHa ve ReSûLüne İtâat Eden Hakk MuhaMMedî ÂRİFLergaflet perdesini yırtanlar-kozadan çıkan AŞKKelebeklerinin açıkça Gördüğü MevCÛDLarı VüCÛDa getiren, Vâcibu’l- VüCÛD ALLAHu Zü’l- CeLÂL’in Mutlak ve TEK-BİR Ez Zâhir celle celâlihu Olduğunu BİLip-BULup-OLup fiilen YAŞAyan HaKk MuhaMMedî ÂŞIKLar artık KULLUğun Şartı HaKK TeÂLÂ’ya İMÂN İŞİni BOZmaya YÖNelmezler de her nereye Baksalar Hakk GÖRürler inşae ALLAHU TeÂLÂ!.
تُوَلُّوا فَثَمَّ وَجْهُ اللّٰهِ اِنَّ اللّٰهَ وَاسِعٌ عَلٖيمٌ
---"Ve lillahi’l- meşriku ve’l- mağribu fe eynema tuvellu fe semme vechullah, innallahe vasiun alîm: Doğu da Allah'ındır, batı da. Her nereye dönerseniz Allah'ın yüzü (kıblesi) orasıdır. Şüphe yok Allah, kuşatandır, bilendir. " (Bakara 2/115)
Ez Zâhiru:
Zarafetle bu Mısrî'den haber alsam deme hiç
Hakk'ın sırrı emin olmayana bil kim denilmez..
Sakın sen kurnazlıkla kibarca görünüp de Mısrî Babam Kaddesallahu sırruhu’dan İLm-i Ledünn Haberleri alsam diye heveslenme hiç boşuna ve şunu iyice bil ki,
MuhaMmedî EMîNLik RŞDüne Erip ERENce emîn olmayanlara,
Halk kiçin Lâzım ve Lâyık olan “HaKk'ın SıRRı” emÂNet EDilp DEnilemez!.
Her NEFS için Elest Bezmi EMÂNeti TEVhiddir elbette.. ve MuhaMmedî EMîN Mü’MiNlere verilmesi haktır inşae ALLAHU TeÂLÂ!.
Kur'ÂN-ı Kerîmimzde ALLAHu Zü’l- CeLÂL buyruğu:
إِنَّ اللّهَ يَأْمُرُكُمْ أَن تُؤدُّواْ الأَمَانَاتِ إِلَى أَهْلِهَا وَإِذَا حَكَمْتُم بَيْنَ النَّاسِ أَن تَحْكُمُواْ بِالْعَدْلِ إِنَّ اللّهَ نِعِمَّا يَعِظُكُم بِهِ إِنَّ اللّهَ كَانَ سَمِيعًا بَصِيرًا
---“İnnallâhe ye’murukum en tueddû’l- emânâti ilâ ehlihâ ve izâ hakemtum beynen nâsi en tahkumû bi’l- adl (adli). İnnallâhe niımmâ yeızukum bihî. İnnallâhe kâne semîan basîrâ (basîran).: Allah size, mutlaka emanetleri ehli olanlara vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder. Allah size ne kadar güzel öğütler veriyor! Şüphesiz Allah her şeyi işitici, her şeyi görücüdür.” (Nisâ 4/58)
---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “Emânet zayi edildiğinde kıyametin kopmasını bekleyin.” buyurunca, sahabeleri: "Yâ Resûlallah, emânetin zâyi edilmesi nasıl olur?" deyince, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “Görev ehlinden başkasına verildiği zaman kıyameti bekleyin)” buyurdu.
(Buharî)
---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “Emânete riayet edilmezse, zekât zorla verilirse, ilim, dine hizmet için değil de, para ve makam için öğrenilirse, kişi hanımının meşru olmayan arzusunu yapmaya çalışırsa, ana babasına isyan ederse, fâsık ve ehil olmayanlar işbaşına getirilirse, kötülüğünden korkup zâlime hürmet edilirse, gayrı meşru ilişkiler, çalgılı içkili yerler çoğalırsa, yeni nesil, önceki âlimleri kötülerse, o zaman çeşitli belâya maruz kalırlar.” buyurdu.
(Bezzâr)
---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “Emânete riâyet etmeyenin imânı yoktur. Onun namazı da, zekâtı da kabul olmaz!.” buyurdu.
(Bezzâr)
Şemus (A.): Şems'in çoğulu, güneşler.
Âlem-i gayb: Görün¬meyen âlem.
Karagu (T.): Karanlık.
Mukallib (A.): Bir şeyin hâlini ve keyfiyetini bir hâlden baş¬ka bir hâle değiştiren.
Hafâ (A.): Gizlilik.
Mahfî (A.): Gizlenmiş.
Neam (A.): Evet.
Emin (A.): Kendisine güvenilen kimse.
Deccâl: Hakkı bâtıl, bâtılı hak olarak gösteren.
Mübrem: Kaçınılmaz olan. Vazgeçilmez olan. Acele yapılması lüzumlu bulunan. Elzem.
Zarafet: Zariflik, incelik, kibarlık. Nâzik davranış. Muamelede, harekette ve giyimde hoşluk ve temizlik.