AHMED KUDDUSİ (ks) DİVANI ŞERHİ

Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: AHMED KUDDUSİ (ks) DİVANI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim GazEL-6


Dimez dost saña 'âşık 'ışk meyine kanmayınca
Dahi pervâne-veş 'ışkın odına yanmayınca!.


Sen İlahî Aşkın şarabını içip kanmadıkça Dost sana “Âşığımsın!” demez!
Ki bunun göstergesi-isbatı, ateşe gözü kapalı dalan pervâneler gibi Aşk Ateşine dalıp yanmadıkça..


Resim

Eğer Hak ise maksûdın sivâsından elifi çek
Aña ehl olamazsın gayriden usanmayınca!.


Eğer gerçekten senin esas maksadın HaKk TeâLâ ise O’ndan gayrısından-yaratıklarına dayanmaktan elini çek ki,
Sen O’ndan başkasından-gayrısından usanıp HaKk TeâLâ’ya dönmedikçe, O’nun ehli olan EHLiLuLLahı olamazsın!


Resim

Bu dünyâ bir tîmâr-hâne behey dîvâne bil kim
Halâs yok kayd u zencîrden saña uslanmayınca!.


AKLını NAKLe ulaştırıp kemÂL bulmamış deli divÂNe iyice bil ki bu DÜNyâ bir akıl hastanesi gibidir,
Sen aklını başına alıp uslanmadıkça, senin için dünyaya bağlılığıyın kelepçe ve zincirinden asla kurtuluş yoktur!


Resim

Murâd uslanmadan 'akl-ı ma'âş zann itme zîrâ
Hudâ sevmez seni 'ışk rengine boyanmayınca!.


Senin ÖZündeki İrade merkezin-Muradın, kendini BİLmedikçe, Silm AKL olmadığı sürece, bu yalan Dünyâda geçim işini düşünen dünyacı bir akılla kurtulurum sanma sakın!
ALLAH celle celâluhu’nun kendi AŞK boyasına boyanmadıkça seni sevmeyecektir!.


صِبْغَةَ اللّهِ وَمَنْ أَحْسَنُ مِنَ اللّهِ صِبْغَةً وَنَحْنُ لَهُ عَابِدونَ
Resim---Sibğatellah, ve men ahsenü minellahi sibğatev ve nahnü lehu abidun: Allah'ın (verdiği) rengiyle boyandık. Allah'tan daha güzel rengi kim verebilir? Biz ancak O'na kulluk ederiz (deyin).” (Bakara 2/138)

Resim

Binüb 'ışk atına hem menzile ir az vakitde
İrilmez çün ırak menzil begim atlanmayınca!.


Sen sana yüklenen İlahî Verilerle AŞK ATIna atla ve süratle KuLLuk kabul Noktasına eriş-ulaş!
Ey beyim iyi bil ki, VuslatuLLAHa ulaşım için, nice nice ibâdet ATLarını temin etmedikçe ulaşılamaz ve çok uzaktır..


Resim

Unut bildiklerini heb dime kim 'âlimem ben
İşin bitmez ki 'arif işiğin yaslanmayınca!.


NAKLe ulaşamamış ham AKLınla “Ben BİLirim, Âlimim!” deme sakın ki, Mânâ Âlemine geçerken Madde Âlemindeki tüm bildiklerini unutmalısın!.
Kaldı ki, KuLLukta seyr-ü-sülukun, bir ÂRİFiBiLLah Eşiğine baş koyup da teslim olup MuhaMMedî İlim-Edeb Tâlim Terbiyesinden geçmedikçe “İşim bitti kurtuldum!” diyemezsin!.


Resim

Seher vaktinde gider yola kervan yol dürilür
Kalur gitmez yola gafil yatan uyanmayınca!.


MuhaMMedî KuLLUk Sünnetinde her seher âşıklar kalkar ve Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e uyar, YOLUndaki AŞK KervÂNına katılırlar, yol alırlar ki yollar dürülür gelir ve menzil yaklaştıkça yaklaşır!
Ne var ki gaflet uykusundan uyunmayan gâfiller, olduğu yerde kalır, dünya derdinden çıkamaz ve AŞK YOLUnu da alamaz!.


Resim

Gice gündüz çalış tevhîde fırsat elde iken
Hudâya vuslat olmaz mâsivâ hoşlanmayınca!.


Ey cÂN, sen canın tendeyken, aklın başındayken ve imkanların var iken HaKk ERENLeri İZLe!. Gece gündüz TEVHiDuLLaha çalış ALLAHu zü’L- CeLÂL’ı zikret!
Mâsivâ/ALLAHdan gayrısına bağımlılığı örseleyip haşlamadıkça ve vaz geçmedikçe Hudâ’ya kavuşumun imkansızdır!.


Resim

Tahammül eyle Kuddûsî cefâya dost yolında
Sadâkat mi olur 'ışk derdine katlanmayınca!.


Ey Kuddusî BaBam kaddesallahu sırrahu, Dostun el VELî ALLAH celle celâluhu için KuLLUk İmtihanın gereği yaratılmakta olan cefâlara sabredip katlan!
SEVen SEVgilisinin AŞKından doğmacak olan AŞK DERDine katlanmadan “ALLAHu zü’L- CeLÂL’e sdakatle bağlıyım!” demenin ne anlamı var!.


El Veliyyü:

Resim


Resim

Pervâne-veş: pervânegibi.
..veş: f. Gibi (mânâsına teşbih edatı.) Mah-veş $ : Ay gibi.
Sivâ: Başka, gayrı, diğer. Kasd.
Mâsivâ: Ondan gayrısı. (Allah'tan) başka her şey hakkında kullanılan tâbirdir) Dünya ile alâkalı şeyler.
Ehl: (Ehil) Yabancı olmayan, alışık olduğumuz. * Dost, sahip, mensup. Evlâd, iyal. Kavm, müteallikat. Usta, muktedir ve becerikli anlamıyla ehil ve ehliyet İslâmiyette önemli bir husustur. Dinimiz, bize işleri ehline vermemizi emreder.
Tîmâr-hâne: f. Akıl hastahanesi, tımarhâne.
Dîvâne: f. Deli. Aklı başında olmayan.
Halâs: Kurtulma, kurtuluş. Selâmete ermek.
Kayd: Kelepçe, bağ. * Bağlamak. * Bir şeyi bir yere yazmak. * Deftere geçirmek. * Sınırlamak. * Şart.
Akl-ı Ma'âş: Aklın en alt tabakası. Dünyada geçim işini düşünen akıl.
İrmek: Ulaşmak.
Menzil: İnilen yer. Konulacak yer. * Yer. Dünya. Ev. * Mesafe.
İşik: Eşik.
Tahammül: Yüklenmek. Bir yükü üstüne almak. * Sabretmek. Katlanmak. * Kaldırmak.
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: AHMED KUDDUSİ (ks) DİVANI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim GazEL-7

İki cennet var birinde dürlü ni'metle safâ
Yok birinde nesne hergiz 'ışk-ı Hakdan mâ'adâ!.


İki cennet var her nefs için ki birisinde her türlü nimet ile sefâlar vardır.
Diğerindeyse asla bir şey yok ki, ancak ve ancak İlahî AŞKtan başka bir şey yok!.


Resim

Âhiret ehline dünyâ çün haram dimiş Resul
Ehl-i dünyâya harâmdur âhiret dinle şehâ


Âhiret ehli olup gerçeği görenler için Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Âhiret ehline bu dünya haramdır” buyurmuştur.
Ey cÂN dinle ki Ehl-i dünyâ olanlara da âhiret harâmdır!.


Resim

Ehl-i Mevlâya haram dünyâ ile ahret kamu
'Aşıkın kalbine girmez bil ki asla mâ-sivâ!.


Ehl-i Mevlâ olanlara hem dünyâ hem de ahret her ikisi de haramdır.
Gerçek hakk Âşığın kalbine HAKk TeâLâ’dan gayrısı asla giremez!.


Resim

Nice sâlihlerde çokdur mâl-i dünyâ dir isen
'Abdinin bilür ki kalbinde ne muzmerdür Hudâ!.


Ancak sen de nice Sâlihler gördük ki dünya malları da çoktu der isen,
HAkk TeâLâ kulunun kalbinde gizli olanı en gerçek bilendir..


Resim

Sen kıyâs itme sakın anları kendi nefsine
Hırs-ıla cem' itme dünyâ cifesin ey bî-hayâ!.


Sen Sâlihleri kendi nefsinle kıyas etme sakın haa,
Ey hayâsız hırsla tamahla dünyaleşini toplayıp duryasın
!.

Resim

Üç gürûhdan kankısı a'lâ idügin fehm idüb
Ol gürûhdan olmak iste Tefinden Kuddûsîyâ!.


Bu üç bölük insandan hangisi daha iyi olduğun anlayıp,
Sen de o bölükten olmak dileyip iste ey Kuddûsî kaddesallahu sırrahu..


Resim

Hergiz: f. Aslâ, kat'iyyen. Hiçbir suretle.
Mâ'adâ: Başka. Fazla. Bundan gayrı. (Bak: Adâ) (İstisnâ kelimesidir)
Cife: Kokmuş et, ölü hayvan, leş.
Bî-hayâ: Kokmuş et, ölü hayvan, leş.
Gürûh: f. Bölük. Cemaat. Takım. Kısım. * Fevc.
Kıyâs: Benzetmek, karşılaştırmak, mukâyese. İki şeyi birbiri ile karşılaştırmak. Benzeterek hüküm ve muhâkeme etmek.

Resim

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Dünya, âhiret ehline haramdır, âhirette dünya ehline. Dünya ve âhiret ise Ehlullaha haramdır.
(İbni Abbas radiyallahu anhüma’dan; Ramuzu’l- Hadis)

Resim
Kullanıcı avatarı
asikcemalim
Dost Üye
Dost Üye
Mesajlar: 70
Kayıt: 14 Mar 2009, 02:00

Re: AHMED KUDDUSİ (ks) DİVANI ŞERHİ

Mesaj gönderen asikcemalim »

Resim GÜDDÜSÜ BABA…

Ay gibi yüzü
Nurludur özü
Unutma bizi
Güddüsu Baba…

*

Allahın Dosdu
Mübârek posdu
Peygamber nesli
Güddüsu Baba…

*

Öyle bir sultan
Bordadır mekan
Mekkeye uçan
Güddüsu Baba…

*

Mübarek aziz
Yolundayız biz
Zikrinde feyiz
Güddüsu Baba…

*

Kadirî kolu
Mürütle dolu
Sorarsan ulu
Güddüsu Baba…

*

Nesline hürmet
Edelim niyet
Bu büyük devlet
Güddüsu Baba…

*

Ruhuna selâm
Azdır bu kelâm
Yaraya melhâm
Güddüsu Baba…

*

Cemâl bu nesli
Öğer hevesli
Ali’den dersli
Güddüsu Baba…
kerremullahi veçhe
kaddesallahu sırrahu

melhâm: melhem. merhem..
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: AHMED KUDDUSİ (ks) DİVANI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim GazEL-8


'Aşıka gelmez kanâ'at 'ışkı derya olsa da
Hem usanmaz mübtelâsı halka rüsvâ olsa da..



Âşığa deyâlar dolusu aşkı olsa da, yeter deyip kanâ'at edemez, bırakamaz.
Aşka mübtelâ olup tutulanlar halk gözünde rezil-kepaze gözükseler de aldırmazlar ve de uasnıp vazgeçmezler..


Resim

İdemez idrâk anın esrârını 'akl-ı beşer
Zâhidin kalbine sığmaz zerre-âsâ olsa da..


AŞKın sırlarını ve insana neler edip de ettirdiğini insanın ham aklı anlayıp idrak edemez.
Aşkın zere kadar en küçüğü bile olsa zâhidin kalbine sığmaz taşar ve aklını başından alır gider..


Resim

Nûr-ı şemsi kör ne bilsün ider inkâr dâ'imâ
Gözi açık olana zâhir hüveydâ olsa da..


Gözleri olmamış körler nasıl güneşin nurunu görebilsinler ki, hâliyle inkâr edeceklerdir.
Gözleri açık olana ise, her şey açık seçik ortadadır ve sorup aramasına gerek de yoktur..


Resim

Şol ki açıkdır basîret gözi 'arşı seyr ider
Her ne denlü cümle göklerden mu'allâ olsa da..


O ALLAH Dostları Âşıklar ki, onların gönül gözleri ki basîretleri-Öz görüşleri açıktır ve ARŞı bile seyrederler..
Her ne kadar ARŞı- Âlâ göklerden de yüksek ve yüce olsa da görürler..


Resim

Keşf-i eşyâ eyleyen kalb gözidir 'ayne'l-yakîn
Baş göziyle Hak 'bilinmez bellü peyda olsa da..


Eşyanın Hakikatını keşfeden basîrettir-Kalb gözüdür hem de AYNe'l- Yakîn, bizzâtihi..
Kafa gözüyle Hakk’ın Hakikatı bilinemez açıkça ortada olsa bile..


Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve selemin DUÂSı: “Allahumme erinî hakaiku eşya kemâ hiye: Allahım bana eşyanın hakikatını göster!” buyurmuştur.
Resim

Açılur zikr-ile kalb gözi devâm it sen afia
'Ârif olmaz kişi nahv ü sarfda yekta olsa da..


İnsanoğlunun Kalb gözü ancak ZikruLLAHa devamla açılır ki sen de durmadan devam et sen ey kardeşim!.
Yoksa zâhirî âlimlerin bilip durdukları Arapça kelime ve dilbilgisini bilmekte en önde olsa bile, o kimse asla ÂRif-i BiLLAH olamaz..


Resim

'İlm-i zâhir ehli Allahı bilür 'ilme'l-yakîn
Bilemez 'ayne'l-yakîn her fenne dânâ olsa da..


Zâhir İlm Ehli olanlar topladıkları aktarma ilimle bildikleri kadar bilirler ALLAHu zü’l- CeLÂL’i..
Her bir fende, bilimde en bilgili olsa bile Hakk’ı 'Ayne'l- Yakîn bilemeyecektir. Çünkü bu işin yolu kalbden kalbe, elden eledir..


Resim

Ma'rifetden zerre mikdârı olamaz hisse-yâb
Okusa bin cild kitâb hem ehl-i takvâ olsa da..


Ne kadar uğraşsa da, Mârifet-i MuhaMMed’den zerre kadar bile hisse/pay sahibi olamaz!
Zâhirde kaldığı sürece bin cild kitâb okusa, her hususta nefsini korusa da mânâda yol alamaz..


Resim

Kalbde 'irfân hâsıl olmaz zühd ile Kuddûsîyâ
DahL ider 'uşşâka zâhid kendi a'mâ olsa da..


MuhaMMedî Tâlim ve Terbiyeden geçmeden sadece kuru kuruya dindârlıkla Kalbde İrfÂN Güneşi doğmaz ey Kuddûsî BaBam kaddesallahu sırrahu!
Sadece zâhirî hükmeden mânâdan habersiz zâhid, gerçek HaKk Âşıklarına dahl eder, itiraz eder, töhmet eder kendisi dünya ahret körü olsa da..


Resim

Mübtelâ: (Bel'. den) Yenilmiş. Yutulmuş.
Rüsvâ: (Rüsvay) f. Rezil, kepaze, maskara, ayıpları meydana çıkarılmış.
Âsâ: f. (Gibi) manasına gelerek birleşik kelimeler yapılır. (Teşbih edatıdır.)
Zerre-âsâ: Zerre gibi.
Hüveydâ: f. Aşikâr. Zâhir. Belli. Apaçık.
Peyda: f. Mevcud, var olan, açık, âşikâr, meydanda olan.
Nahv: (Nahiv) Yol, cihet. Etraf, yön. * Misâl. * Miktar. * Kasd ve azmeylemek. * Gr: Kelimelerin birbirine rabt, izafet ve amel eylemeleriyle ilgili olan kaideleri içine alan ilim. Nahiv ilmi ile Arapça kelimelerin yeri ve usulü bilinir, yani cümle tahlili yapılır.
Sarf: (C.: Süruf) Harcama, masraf, gider. * Fazl. * Hile. * Men etme. Bir kimseyi yolundan ve işinden ayırıp başka tarafa yöneltme. * Farz. * Gr: Bir lisanı meydana getiren kelimelerin değişmesinden, birbirinden türemesinden bahseden ilim şubesi. Kelime bilgisi. Kelime şekli bilgisi. Morfoloji. Tasrif çeşitlerini, isim ve fiil nevilerini öğreten ilim.
İlme'l-yakîn: İlimle bilip öğrenmek.
Ayne'l-yakîn: (Ayn-ül yakîn) Göz ile görür derecede görerek, müşâhede ederek bilmek.
Yekta: bir tek.
Dânâ: f. Bilgili, bilen, malûmatlı, âlim.
yâb: f. "Yaften: Bulmak" mastarından emir kökü olup, birleşik kelimeler yapılır. Meselâ:
Şifayab : Şifa bulan, iyileşen.
Hisse-yâb: hisse alan. Hisse kapan, faydalanan.
Zühd: Dünyaya rağbet etmemek. Nefsâni zevk ve arzudan kendini çekerek ibâdete vermek.
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: AHMED KUDDUSİ (ks) DİVANI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim GazEL-9

Ey fâtır-ı arz u semâ pîr hasteyem rafım it barla
Ma'lûm-durur hâlim sana pes olmışam bî-kes gedâ..


Ey, Benzeri bulunmayan yeri ve gökleri hârika üstün san'atiyle yaratan Rabbım TeâLâ!
Yaşlandım ve hastayım ki kimselerin kaldıramayacağı sıkıntı yükümü kaldır at!
Hâl-i hazır ne hâlde olduğum SENce bilinmektedir ki, şimdi artık kimsesiz ve yapayalnız kalmışım!.


El Fâtiru:
Resim

Resim

Var gerçi evlâd u 'ıyâl yokdur birisinde mecal
Sensin Kerim ü zü'l-Celâl kıl fazlını ana 'atâ..


Gerçi görünürde çoluk çocuk ailem de var ancak onlarda ise, bana bu hususta yardım edecek güç-kuvvet yok!
Sensin, el Kerîm ve zü’l- ceLÂL ü ve’L- İkram ki bana fazlını ihsan edip ver!.


El Kerîmü:
Resim

Zü'l-Celâli Ve'l- İkrâmü:
Resim

Resim

İlimde oldum çün garib itdi beni gurbet meşîb
Bulamadım sâdık habîb ider bana cevr ü cefâ..


İlmullah peşien düştüm gurbetlere gittim ve garib kaldım dünyadan uzaklaştıkça kimsesiz kaldım ve gurbet beni yıpratıp yaşlandırdı elden ayaktan düşürdü..
İnsanlar ise bana candan seven dost olacakları yerde cevr ve cefâ ettiler hep!.


Resim

Cismim 'alîl kalbim hazîn dâ'im işim âh u enîn
Olmaz bana kimse mu'în sen yerdim eyle ey Hudâ..


Bendenim hasta, kalbim her zaman hüzün kulübesi ve işim ise ah çekip inlemek oldu!.
Hiç kimseler bana yardımcı olmamakta artık SEN bana yardım eyle ey Hudâ ALLAH celle celâluhu!.


Resim

Çok akrabâ vü asdikâ 'âciz kamusı bî-vefâ
Sana iderem ilticâ ol dest-gîrim dâ'imâ..


Nice akarabalarım ve sâdık dost gözükenlerim benden usandı dertlerime el edemez oldu ve tümü de vefâsız çıktı!
Ben de Yaratanım olarak SANA sığınırım, SEN de dâimâ elimden tutcum ve yardım edenim ol yâ RABBim!.


Resim

Çocuklayın oldum za'îf çünki kafes gâyet nahîf
Lutf it bana sen yâ Latif geldim bu gün ben kapuna..

Sanki bakıma muhtaç ufacık bebekler gibi zayıf oldum çünkü CÂN KUŞUmun Kanlı kâfesi çok zayıfladı.
Ey yâ Latif ALLAH celle celâluhu! Bu gün kapına çâresiz geldim bana lütfet!


El Latîfü:
Resim

Resim

Düşdü bu Kuddûsî fakîr tut destini olgıl nazîr
Yetmiş tokuz yaşında pîr it merhamet re'fet aña..


Ey her ÂN her ŞEY’ini görüp duran Rabbım TeâLâ!
Fakîr ve kimsesiz Kuddûsî Babam kaddesallahu sırrahu kulun da HÂLden düştü elinden tut!
Yetmişdokuz yaşında bir ihtiyârındır, ona merhemet et ve acı yâ RABBu’L- ÂLEMîn ALLAH celle celâluhum!.


Resim

Fâtir: Benzeri bulunmayan şeyi yaratan. Hârika üstün san'atiyle yaratan. Halkedici Allah (C.C.)
Bâr: yük.
Raf et: Ref’ et: Kaldır.
Pes: f. Arka, art, geri. Öyle ise, imdi...
Bî-kes: Kimsesiz.
Gedâ: f. Fakir. Kimsesiz. Dilenci
Mecal: Tâkat. Güç. Kuvvet. * İktidar. İmkân. * Fırsat.
'Atâ: Verme. Bağışlama. Bahşiş. Lütuf. İhsan.
Fazl: İmân, cömertlik, ihsan, kerem, ilim, ma'rifet, üstünlük, hüner, tefâvüt, inayet.
Meşîb: İhtiyarlık. Yaşlılık. Saç ağarması.
Habîb: (Hubb. dan) Sevilen. Sevgili. Seven. Dost.
'Alîl: Hasta. İlletli.(Mariz bir asrın, hasta bir unsurun, alil bir uzvun reçetesi; ittiba-ı Kur'andır. M.)
Hazîn: Hüzünlü. Keder meydana getiren. Acı uyandıran.
Asdikâ: Sâdıklar. Sabık ve sadık dostlar. * İçi dışına, sözü işine uygun olanlar.
İlticâ: Sığınmak. Melce' ve penaha varmak. Birinden himâye istemek.
Nahîf-Naif: Zayıf, cılız.
Dest-gîr: f. Muavenet. Arka olmak. Tutucu, yardımcı, muin. Zahir.
Dest: f. El, yed. * Mc: Kudret, fayda, nusret, galebe. * Düstur. * Tasallut. * İkmâl. * Âlî makam. Meclisin şerefli yeri.
Re'fet: Merhamet, acımak. * Yüce.
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: AHMED KUDDUSİ (ks) DİVANI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim GazEL-10


Heb cihan halkı senin sâ'illerindür ey Hudâ
Çün saña muhtâc kamusı dâ'imâ şâh u gedâ..


Yâ Hudâ! Yâ Rabbu’lâlemîn! Yarattığın bu cihan halkının tümü de, ister şâh/hükümdâr isterse gedâ/köle olsun SANA Muhtac Mecbur, Me’mur ve Mahkum ve de her zaman, her yer, har HÂL ve her NEFeste kapında SENin DİLencilerindir!.

Resim

Ak sakallu sâ'ilem geldim kapuña itme red
Vir habîbin hürmetine her ne istersem baña..


Ben Kuddusî Kulun ise, Kerem Kapına gelmiş ak sakallı bir dilencinim, el açtım SANA ben, reddedip kovma kapından ve, Habîbin Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem hörmetine her ne istersem HAKtan ve HAYRdan bana lutfen verr!..

Resim

Lutf idüb 'Abdülmecîd Hâkâna olgıl dest-gîr
Eyle ecdadı gibi tevfîk-i tâm ihsan aña..


Lutfun ile kereminle şu ÂNımızın İsLÂM Ülkemizin SultÂNı Halifesi Abdülmecîd Hâkân’a yardımcı ol, muin ol!.
Onu da, atalarına lutfettiğin gibi ihsÂNına muvafık kıl ve ona yardım et!.


Resim

Niyyeti sârâ velâkin yalınızdur hem za'îf
Zâhir ü bâtın cüyûşın eyle çok irsal şehâ..


Abdülmecîd Hâkân’ımızın iç niyyeti sârâ/hâlis, saf, katıksız ancak, etrafında aklı başında kimseler yok yapayalnız ve hâliyle zayıf kaldı devletimiz ve SultaÂNımız!.
Yâ Hudâ! Yâ Rabbu’lâlemîn! SEN ona Zâhir ve Bâtın ordularını çokça gönder de meded eyle!


Resim

Pes bilâd-ı müslimînde fitneler artub gider
'Arz-ı hâl maksûdım ancak nazm-ile bu gün saña..


Gerçekten şimdilerde, Müslüman ülkelerinde fitneler gittikçe artıp gitmekte!
Yâ Hudâ! Yâ Rabbu’lâlemîn, bu gün benim maksadım bu sözlerimle ve şiirlerimle SANA HÂLLerimizi arzetmek, sunmaktır!


Resim

Kervan alurlar haramiler bilürsin ey 'Alîm
Kalmadı emn ü selâmet buldı fırsat eşkıyâ..


Ey her şeyi Bilen el 'Alîm ALLAH celle celâluhu olan bilmektesin ki, yol kesici haramiler/haramcılar kervÂNları soymaktalar her gün..
Devletin başı dışarıda dertteyken, içeride de fırsat kullayıp, yalkalayıp halka kan kusturan bu yol kesiciler yüzünden emniyet ve seLÂMet kalmadı gitti!.


El Âlim:
Resim
El Alîm:
Resim

Resim

Korkılur hem işidüb efrenc bulur ruhsat diyü
Pâdişâh içün du'â eyler bu Kuddûsî gedâ..


İşte Ülke İÇinde bu halde olduğumuzu duyan, gören Frenkler-Fransızlar ve ötekiler birleşip bu ele geçmez fırsatı kullanarak üsütümüze saldırırlar diye korkmaktayım!
Onun için bu fâkir Âşık Kuddûsî kaddesallahu sırrahu, Pâdişâhımız 'Abdülmecîd Hâkân’a durmadan duâ edip Rabbımızın yardımını dilemekteyim!.


Resim

'Âşıkam ey dil-rübâ cân u gönülden saña
Derdime 'ışkın devâ rûhıma ol hem gıda..


Ey gönülleri kapıveren kapkaççı yâr! Ben SANA can u gönülden âşıkım!
SENin AŞKın, KULLuk DERDimin tel çâresi, RÛHum ise aşkınla değil SENinle Hayy olup yaşaya bilir SENsin RÛHumun VARLık gıdası!.


Resim

Sevmişem ey yâr seni sürme kapuñdan beni
Vaslın ile kıl ganî eyleme senden cüdâ..


Ben sadece ve TEKçe, TEK Yürekçe SENi sevmişim! Beni başkalarının kapılarına sürgün edip SEVgi ve AŞK DİLEndirme ve perişÂN etme!
SENden ayrı koyma, SANA kavuşamamı SAĞLa, SILAya SALL Vuslatımla beni ganî kıl, KuLLuk fakirliiğnden kurtar!


Resim

Zikrini leyi ü nehâr eylerem ey Kird-gâr
Olmışam 'ışkınla yâr bulmışam anda safâ..


Ey her şeyi yaratan ve her işi yapan SÂni, ben SANA inanıyorum, gece-gündüz seni ZİKredip hatırımda tutup unutmamaya, eğer unutursam hemen hatırlamaya çalışıyorum! Çünkü ben, Sırr-ı Sıfır hayat safâmı/saff gönül şenliğimi ve hayat eğlencemi onda-SENin Zikrinde BULmuşum!. AŞKınla mecNÛN gibi olmuşum!.

Resim

Nâm u nişan istemem câh-ı cihan istemem
Mülk-i cinân istemem vechiñi göster baña..


Ben bu İLAHÎ AŞK YOLUnda ne nam, ün ve de bir işâret vs. istemem!. Şu CihÂNın Câhını/makamını, mevkisini, itibârını da istemem!. Cennetlerin mülkünü, köşkünü de istemem!.
Yeter ki SEN bana VeCHini/Hüviyyet CEM’i YÜZünü göster!.


Kur'ân-ı Kerimde ALLAHu zü’l- CeLÂL’in BUYruğu;

وَلِلّهِ الْمَشْرِقُ وَالْمَغْرِبُ فَأَيْنَمَا تُوَلُّواْ فَثَمَّ وَجْهُ اللّهِ إِنَّ اللّهَ وَاسِعٌ عَلِيمٌ
Resim ---Ve lillâhi’l- meşriku ve’l- magribu fe eynemâ tuvellû fe semme vechullâh (vechullâhi) innallâhe vâsiun alîm(alîmun): Doğu da Allah'ındır batı da. Nereye dönerseniz Allah'ın yüzü (zatı) oradadır. Şüphesiz Allah'(ın rahmeti ve nimeti) geniştir, O her şeyi bilendir.” (Bakara 2/115)

Resim

Yetmiş iki çün yaşım kalmadı hergiz dişim
Zikre devâmdur işim çıkdı gönülden sivâ..


Çünkü artık benim yaşım 72 ye ulaştı, ağzımdaki tüm dişlerim döküldü, kalmadı..
Bu HÂLe gelinde ANLAdım SENi ve gönlümdeki SENden gayrısı/Mâsivâyı SİLip attım!. Ve artık, işim gücüm her ÂN ZİKR-i DÂİMinde SENi hatırda tutup ZİKRULLAHla megul omak oldu!.


Resim

Vuslatını özlerem ismini vird eylerem
Gayrini ben neylerem sen var iken ey Hudâ..


ASLıma DÖNüp SANA kAVuşmayı ÖZLemekteyim bu nedenle de her ÂN, Her YER, Her HÂL ve de hER NEFeste Esmây- Hüsnânı, ALLAH LafzuLLah isimini kendime sürekli ZiKiR ViRDim EYyLedim!.
Artık bundan sonra başkalarının dedikodusunu ben ne edeceğim SEN vâr iken Yâ Rabbu’l- ÂLEMîn el HuDÂ TeÂLâm!.


Resim

Aç yolunı varayın sen şahıma ireyin
Hem yüziñi göreyin mest olayın dâ'imâ..


Şu ARAmızdak YÂRım NefesLik NEFS Perdesini aç/kaldır da, VASLına VARayım kavuşayım!. Ve SEN Şe’ÂNuLLah ŞÂHım ALLAH celle celâluhuma EReyim!
CeMÂLuLLahını/GÜL YÜZünü GÖReyim de mest olaup bir daha ayılamayayım feNÂ BULup Garl Olayım!.


Resim

Gönlimi cezb it hemîn eyle firâkdan emîn
Ben kuluna ol mu'în kıl saña hem âşinâ..


Bu her yöne meyyal nefsime bağlı gönlümü ZÂTına ÇEKk! Ve beni ebediyen ayrı kalış ayrılığından emîn kıl ve koru!
Sen RaBbımsın ben ABDinim/KULunum bana YÂR ve YÂRdımcı oL!. Hem de artık nefsime ve SANA Âşına ÂRİFlerinden EYyLe y’a RABbîm!.


Resim

'Aybımı setr eyle hem hîç baña gösterme gam
Cürmi kesîr bendeyem mağfiret eyle şehâ..


KULLuk Elbisesinin esası AYıblı olamaktır ya, sen SANA karşı olan edebsizlik ve ayıblarımı setr et/ ört, başıma kakma ve bana şu yalan dünyanda gam gasavet gösterme!.

Resim

Tut elimi düşmişem bî-kes olub şaşmışam
Oda yanub bişmişem 'ışkını it râh-nümâ..


Ben sonUÇta her şeyin boş olduğunu YAŞAyarak görünce ve inanınca kimkimsesiz ve TEKeTEK Teras TEKKende kul ihvÂNi Kıtmirin gibi yapayalnız kalakalmışam.. SENsiz bu diYÂRlarda haSSret AT-Eşinde pişmişem!. SEN de lLutfunla ihsÂNınla AŞKını, AŞKuLLahı bana Yoldaş, Yol gösteren kılavuzum EYyLe!.

Resim

Di baña Kuddûsiyâ kesme ümîd gel baña
'Işkımı virdim saña 'ışk-ıla it iktifâ..


Bana Buyur ki: “EYy Kuddûsi BENden ümîd kesme bana gel!. AŞKımı verdim BEN sana ve AŞKımla yetin.. başka bir şeyler arayıp durma ve yeterli BUL ve KULLUk YOLu AL!.”

Eûzubillâhi's-semî'i'l-alîmi mine'ş-şeytâni'r-racîm.

بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمـَنِ الرَّحِيم

قُلْ يَا عِبَادِيَ الَّذِينَ أَسْرَفُوا عَلَى أَنفُسِهِمْ لَا تَقْنَطُوا مِن رَّحْمَةِ اللَّهِ إِنَّ اللَّهَ يَغْفِرُ الذُّنُوبَ جَمِيعًا إِنَّهُ هُوَ الْغَفُورُ الرَّحِيمُ
Resim ---Kul yâ ıbâdiyellezîne esrefû alâ enfusihim lâ taknetû min rahmetillâh(rahmetillâhi), innallâhe yagfiruz zunûbe cemîâ(cemîan), innehu huvel gafûrur rahîm(rahîmu) :De ki: Ey kendi nefisleri aleyhine haddi aşan kullarım! Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyin! Çünkü Allah bütün günahları bağışlar. Şüphesiz ki O, çok bağışlayan, çok esirgeyendir. (Zumer 39/53)



Resim

Sâ'il: (Sual. den) Dilenci. * Fakir. * Soran. * İsteyen. * Akan, seyelan eden.
Kamu: (Kamuğ) t. Hep, bütün, tamamen.
Gedâ: f. Fakir. Kimsesiz. Dilenci.
Dest-gîr: f. Muavenet. Arka olmak. Tutucu, yardımcı, muin. Zahir.
Tevfîk: Uygun düşürme. * Uydurma. Muvafık kılma. * Cenab-ı Hakkın kuluna yardım etmesi.
Sârâ: f. Hâlis, saf, katıksız. *Hz. İbrahim'in (A.S.) birinci zevcesinin ismi. Cüyûş: (Ceyş. C.) Ceyşler, askerler, neferler, erler. Ordular.
Bilâd: (Belde. C.) Beldeler. Diyarlar. Memleketler. Şehirler.
Ferenc: (Fr: Franc. dan) Bu kelime, Ortaçağda teşekkül ederek, o sıralarda Frankların ve bilhassa Charlemagne'in hükmü altında bulunanlara ve zamanla genişleyerek bütün Avrupalılara denmiştir. Frenk. Avrupalı ve hasseten Fransız.
Ruhsat: (C.: Ruhas-Ruhsat) İzin, müsaade. * Genişlik. * Kolaylık.
Dil-rübâ: f. Gönül alan, gönül kapan.
Cüdâ: f. Sâni. Yapan Allah (C.C.).
Kird-gâr: Kirdikâr. f. Sâni. Yapan Allah (C.C.).
Câh: (Câhe) f. Makam, mansıb. Kadr, itibar.
Hergiz: f. Aslâ, kat'iyyen. Hiçbir suretle.
Sivâ: Başka, gayrı, diğer. Kasd. (Bak: Mâsiva)
Vird: Sık sık ve devamlı okunan dua. * Kur'an-ı Kerim'den her gün okunması vazife bilinen kısım, bir cüz.
Mu'în: Yardımcı. Muâvin. İane eden.
Setr: (Setir) Örtme, kapama, gizleme.
Cürm: (Cürüm) Kabahat, kusur. Hatâ. İsyan. Günah. Kanun hilâfına hareket.
Bî-kes: Kimsesiz.
Râh-nümâ: f. Yol gösteren, kılavuz. (Bak: Rehnüma)
İktifâ: Fazla istemeyiş. Yeter bulmak. Kâfi görmek. Var olanı yeter saymak.
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: AHMED KUDDUSİ (ks) DİVANI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim GazEL-12

Hudâ gönderdi Konya şehrine bir zât bu ezmânda
Nazîri gelmemiş sıdk u salâh u 'ışk u 'irfânda..


Cenâbı ALLAH celle celâluhu şu zamanımızda Konya şehrine bir zât gönderdi ki,
Sadakatta, salahta, aşkta ve irfânda benzeri-eşi gelmemiştir daha..


Resim

Bize mâh-ı siyamda oldı bir gice işaret kim
Anın 'Âşık 'Alî Pâşâ yazıldı ismi dîvânda..


Bana ramazan ayında bir gece işâret verildi ki,
Onun ismi, yüce dîvânda 'Âşık 'Alî Pâşâ yazıldığın gördüm..


Resim

Kubâb altında var nice velîsi gizlü Hallâkın
Mukayyed zann olınur bu dahi dîvân-ı Yezdânda..


El Hallâk ALLAH celle celâluhunun Kubbesi altında nice velîsi gizlidir ancak görene var!. KÖRe ne var?!.
Kesinlikle bilindi ki bu zât da, Yezdân ALLAH celle celâluhu dîvânında Hakk Âşıklar listesindeydi..


El Hâliku
:
Resim
El Hallâku:
Resim

Resim ---Kudsî Hadisinde Cenâb-ı ALLAH buyuruyor:
Evliyai tahte kubabi la yârifühüm ğayri: Benim gök kubbemin altında öyle dostlarım vardır ki onları benden başka kimseler bilmez!''
(Niyazi Mısrî (ks) Hazretleri bunu açıklamıştır.)


ONlar bu fırtınalı HaYyat UMManında Rabbu’l ÂLEMîn ve RAHmetenli’l- ÂLEMîn DEnİZ Fenerleri.. Gönül GÖKYÜZÜnde ROTa RÖperleri ALLAH celle celâluhu Erleridirler;

Resim --- Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Evliyaullah o kimselerdir ki görüldükleri zaman Allah hatırlanır.” buyurmuştur.
(Said İbni Cübeyir radıyallahu anhudan; Nesaî; “Sünen”, Tefsir, (6/362). ; Es-Sabuni, “Safvetü’t Tefasir”, 1/371-372. ; Alûsî, “Rûhu'l Meânî”, c. III. s. 144. ; Ömer Ziyaeddin Dağistani, “Tasavvufi Fetvalar”, s. 185. 5- Said-i Nursi, “Mektubat”, s. 444.)

Resim ---Bir kişi Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'e: "Ey Allah'ın Rasûlü! Allah'ın velileri kimlerdir?" diye sordu. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle cevap verdiler: "Gördüklerinde insana Allah Teâlâ'yı hatırlatan kimselerdir"

(Heysemî, X/78; Bezzar, İbn Abbas'tan)

Resim

Zarar virmez aña etbâ' u ensâr kesreti zîrâ
Gürûh-ı 'ârifân çokdur vezîr ü mîr ü hakanda..


Elbette O’na, kendisine tabî olanların ve yardım edenlerin çokluğu zarar vercek değildir,
Zâten bu ÂLEMinde haknalardan, valilerden, beylerden vezirlerden çokçadır ârifler topluluğu..


Resim

Muhabbet eyledim ez-cân u dil hâlin işitmekle
Velîlerde olur ancak olan hulk-ı hasen anda..


Ben de hâlini dinleyip duymakla candan gönülden memnun olup onunla muhabbet eyledim,
Ve gördüm ki ondaki bu güzel ahlâk ancak Velîyyullahda olabilirdi..


Resim

Benim kârım (budur) hergiz vezirler medhi nazm-ıla
Olur imiş mu'azzeb fâsıkın meddahı nîrânda..


İşte benim işim gücüm kisbü kârım böylesi değerli vezirleri medheder överim ki,
Bu âlemdeki ne ididiği belirsiz fâsıkların meddahı-pohpohlayıcı övücüleri de, iki âlemde nîrânda/ateşlerde olurmuş..


Resim

Umarız biz du'â vü himmetin ol 'âşık-ı Hakkın
Bulınur kenz-i lâ-yuhsâ birader çünki vîrânda..


Biz de o yüce gönüllü HaKk Âşığının duasını ve himmetini umarız ve bekleriz.
Çünkü güzel kardeşim, zâten sayılamaz-hesaba gelmez hâzinler vîrânelerde bulunur.


El Hakku:
Resim

Resim

Ki 'ışkda 'ayn u şın kaf var dahi 'aşkarda var anlar
Anın içün dinür 'aşkar zeban-ı nev'-i insânda..


Ki “AŞK” kelimesinde üç harf, ''ayn ve şın ve kaf vardır. Bu harfler aynı zamanda “AŞKar”da da vardır. Onun için insan türünün dilinde lisanında yiğt doru atlara benzetili de AŞKÂR denir ÂŞIKLara.. gerçi kUl ihvÂNim gibi yaşlanıp-haşlanıp KIRAT olanlar da yok değil Babamm benim rahmetler olsu RÛHuna!..

Resim

Mükâşifler dimişler kim gelür bir er 'Alî adlu
Şebîh olmaz aña bir kimse 'avn-i dîn-i sultânda..


Geçmiş zamanlarımızı MuhaMMedî Mükâşifleri, Keşif ehli olanları demişlerdi ki: “ALΔ isimli bir Hakk âşık Ereni gelecektir!. Günümüzde DİNin-Dünyanın Sultanına-Pâdişaha yardım hususunda,kimse onun kadar yardımcı olamaz ÂLî ERin zamanındada, hiçbir kimse!.

Resim

Sever sâlihleri talihleri sevmez olur mubgız
Muhakkak bil ki bu ahlâk olısar hizb-i merdânda..


O öylesi yüce MuhaMMedî ahlâklı ki, SÂLİHleri sever ki onlar -> İşe yarar, elverişli, uygun, iyi. Haklı olan, itikatlı, dindar, dinî emirlere uyan. Faziletli, ehl-i takva olan kimselerdirler.
Tâlihleri asla sevmez ki onlar -> Faydasız, yaramaz işlerini Rabbımıza yüklerler ve de “kem/kötü Talih yazmış, kör talih vs.” dedikleri için onları kötüler buğz eder, kintutar onlara.
İşte bu tür değerli ahlâk ancak MERDLer-ERENLer Topluluğunda olabilir ancak..


Resim

Bize bağışlasun Hak ol 'azîzi eyleyüb ibkâ
Gerekdür öyle bir zâtın bulunması bu ahyânda..


El Hakk ALLAH celle celâluhu bu azîzi değerli âşığımızı bize bağışlasın ve ömrünü uzun etsin ki,
Bu zamanımızda böylesi yiğit yürekli Hakk Âşıkların bulunması Lâzım-Lâyık ve de gEReklidir!.


Resim

Bu Kuddûsî fakîr dir ol 'Alî bu olması me'mûl
Yazıldı zann olınur çünki ismi levh-i Rahmânda..


Bu Kuddûsî fakîr kaddesallahu sırrahu BaBammız der ki: “Levh-i Rahmân”da İsmini yazılı gördüğüm “ÂLî” bu zât olması ümit edilir ve beklenir..


Resim

Sıdk:Doğru söz.Hakikata muvâfık olan. Bir şeyin her hususu tam ve kâmil olması.*Ahdinde sâbit olmak.*Peygamberlere mahsus en mühim beş hasletten birisi.*Kalb temizliği.
Salâh: Bir şeyin en iyi hâli. Rahatlık, sulh, iyileşme, düzelme, iyilik. Dine olan bağlılık. Her hayra câmi faziletlerin toplanmasında hâsıl olan yüksek bir sıfat.
Mâh-ı siyam: Oruç ayı. Ramazan.
Kubâb: Kubbeler.
Mukayyed: Kayıtlı.Serbest olmayan. Sınırlı. Bağlı.*Deftere geçmiş, kaydedilmiş olan. Bağlanmış.
Etbâ': Tâbi olanlar, bağlı olanlar, emri altında bulunanlar.
Ensâr:(Nâsır.C.)Yardımcılar.Müdâfiler.*Peygamberimiz Resul-ü Ekrem(A.S.M.)Mekke'den Medine'ye hicretinde Onun mücadelesine iştirak edip ona yardımcı, müdâfi, muhafız vaziyetini alan ve Cenâb-ı Hak'tan ve Hz. Peygamber'den(A.S.M.)yardım ve nusret dileyen Sahabe-i Kiram hazeratı.Bu Zevat-ı Kirâm Medine'deki"Evs ve Hazreç"kabilesindendirler.(R.Anhüm) Ensârullah da denir.
Gürûh: f. Bölük. Cemaat. Takım. Kısım. * Fevc.
Mîr: Amir. Bey. Baş. Kumandan. Vâli.
Ez: f. ...den, ...den.
Hulk:Huy.Ahlâk.Tabiat. Yaratılıştan olan haslet.Seciyye.Cibilliyet.* İnsanın doğuştan veya sonradan kazandığı ruhî ve zihnî hâller.
Hasen: Güzel. Hüsünlü. Güzellik. * Güzel olmak.
Mu'azzeb: Eziyet çeken, azab içinde bulunan. Sıkıntıda kalan.
Nazm: şiir.
Lâ-yuhsâ: Hesaba gelmez. Hesabsız. Pek çok.
Kenz: Define, hazine.Yeraltında saklı kalmış kıymetli eşya, para veya altın gibi şeyler.
'aşkar: Koyu kırmızı. * Kırmızı saçlı adam. * Doru at.
Zeban: f. Dil, lisan, lügat, lehçe.
Mükâşif: (Keşf. den) Mükâşefede bulunan.
Keşf: Açmak. * Olacak bir şeyi evvelden anlamak. Gizli kalmış bir şeyin Cenab-ı Hak tarafından birisine ilham olunması ile o gizli şeyin meydana çıkarılması.
Şebîh: (Şibh. den) Benzer, benzeyen, mümasil, nazir.
Avn: Yardım. İmdâd. * Mededkâr. Yardım eden. Yardımcı. Zahir.
Talih: Faydasız, yaramaz iş. (Kısmet ve kader mânasında: Bak: Tâli')
Mubgız: Buğzeden, kinci.
Hizb: Cemaat. * Takın, kısım, fırka. Parti.
Merdân: (Merd. C.) Merdler. İnsanlar, erkekler, yiğitler.
İbkâ: Bâkileştirmek.Devamlı etmek. Azletmeyip yerinde bırakmak. Yerinde devamlı etmek.
Ahyân: (Hin. C.) Arasıra. Vakit vakit. Vakitler. Zamanlar.
Me'mûl: Umulan. Ümid edilen. Beklenilen.
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: AHMED KUDDUSİ (ks) DİVANI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim GazEL-13

'Aceb var mı garîb olmış benim gibi vatanda
Katî suçlu gözi yaşlu hakîr meczûb cihanda


Acaba bu esfelin vatanında benim gibi böyle garîb kalmış ya da bu dünyanın gurbet olduğu şuuruna ulaşmış bir kimse daha var mıdır?.
Vve bu cihan da kulluk görevini yapamamaış kesin suçlu, pişman ve gözü yaşlı, aşkla dünya aklın kaybedip deli, divane olmuş başka bir kimse daha var mıdır?.


Resim

Mecazî 'ışk-ıla 'ömr-i 'azîzimi geçirdim
İçim vîrân dışım ma'mûr adım dervîş lisânda


Hakiki aşk için verilen çok kıymetli azîz ömür sermayemi, dünyevî-maddî aşkla kaybettim.
Dışıma sözde, derviş elbisesi giyindim saç-sakal taktım içim ise kan ağlamakta virÂNe halde..


Resim

Şerî'atdan tarîkatdan hakîkatden habersiz
Kocayım halk beni 'arif sanurlar şu zemânda


MuhaMMedî Şerî'atdan, tarîkatdan, hakîkatden hiç haberim yok yaşlanmış birisiyken, içinde bulunduğum şu zamandaki insanları ise beni Ârif birbilge sanmaktalar..

Resim

Ne bilsün Tenrisin ol kim henüz nefsini bilmez
Nice 'arif oluram ben ki kaldım şekk ü zanda


Daha henüz kendi nefsimi bilmez haldeyken RABBımı nasıl bilebilirim ki,
Tevhidimi TAMMlamamış, Yaratan ve yaratılanı ANLAmamış ve tahkik imanı elde edememiş şekte şüphede iken ben nasıl kendimi ârfi kabul edebilirim!.


Resim ---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz: “Men arefe nefsehu fekad arefe Rabbehu: Nefsine ârif olan-tanıyan RABBine ârif olup-tanır!” buyurmuştur.
(Aclunî, Keşfü’l-Hâfâ II/343 (2532)

Resim

Olur tevhîde meşgul olmag-ıla kişi 'arif
Bilür kimdir tasarruf eyleyen kevn ü mekânda


Gerçek MuhaMMedî ÂRif ise o kimsedir ki, dâima tevhidle uğraşarak; Bilip, BULuo, OLup, YAŞAyarak
Kendi Nefsinini ASLını ANLAr da,
Bu ZeRRe-MekÂNında ve KüRre KâinÂtında mülkünü yaratan ve kullanan kimdir Rasûlullah sallallahu aleyhi ve selemi DUYup UYar inşae ALLAHu TeÂLÂ..


Resim

'Aşâ'irde kabâ'ilde esîr-i şöhret olan
Cüdâ olur Hudâsından murâd sürmez cihanda


Aşiret ve kabile ırkçılığına kapılan ve ömrünü, nefsî şöhret peşinde bir esir gibi geçiren-bitiren kimse,
Elbette tekrar RABBısına Rücû’-Dönüş için geldiği bu bataklıkta hepsi gel-geç-gölge isteklerinin sonunda bir vefâ görüp murad da alamadan Şahdamarından da AKRABA/Yakın RABBısı TeÂLÂ’dan da ebediyen ayrılık cehennemini peşin peşin boylar..


Resim

Bu dünyâ ehl-i 'ukbâya haram 'aksi de böyle
İkisi de haram Hak ehline çün gönü anda


İçinde bulunduğumuz İmkÂNla KULLuk İmtihÂNı Dünyası, ebedî-bâki âlem ehline haramdır.. elbette ahret Âlemi güzellikleri de Ehl-i Beyt aleyhumu's-selâm-i Dünyayay haramdır.. hürmeten giremez..
Gerçek MuhaMMedî Hakikatına ULAŞıp bu Şehâdet Âleminde yaşayarak yaşatarak HaKkTeÂLÂ’nın Hakikat Hizmetçileri olmuş Ehl-i Hakk ERENLere ise İKİ Âlem de haramdır.. tek Hedef vardır o da CemÂLuLLAHtır..


Resim

Diler Kuddûsî-yi bî-çâre olmak ehl-i Yezdan
Hemîn bakmak cemâline ki dâr-ı câvidânda


Bu Çâresiz Kuddûsî BaBama kaddesallahu sırrahu da, ehl-i Yezdan, f. Cenab-ı HaKk’ın HaSs KuLLarından olmak diler.
Ve de CemÂLuLLAHı o Samedî Sermedî câvidân DiYÂRında seyrÂN eyllermek ister bu Âlemde yaşarken ki EHLULLAHtır elhamdulillahirabbilâlemîn..


Resim

Meczûb: Başkasının te'siri ile hareket hâlinde olan. Cezbedilmiş. Aklı gitmiş olan. Aşk-ı İlahî ile kendinden geçmiş. * Deli. Divane. Mecnun
Azîz: İzzetli. Çok izzetli. Sevgili. Çok nurlu. * Dost. * Şerif. * Nadir. * Dini dünyaya âlet etmeyen. * Sireti temiz. * Ermiş. Mânevi kudret ve kuvvet sahibi. * Mağlup edilmesi mümkün olmayan ve daima galib olan manasında Cenab-ı Hakk'ın bir ismidir.
Şekk: (C.: Şükuk) Şüphe, zan. Bir şeyin varlığı ile yokluğu arasında tereddüt etmek.
Zann: şüphe. Zannetmek, samak. Sezme.
Tasarruf: İdare ile kullanmak. Sarfetmek. Tutum. Sâhib olmak. İdare etmek. Sâhiblik. Kullanma hakkı.
'Aşâ'ir: (Aşiret. C.) Aşiretler. Kabileler.
Kabâ'il: (Kabile. C.) Kabileler. Bir soydan türemiş cemaatler, silsileler.
Cüdâ: f. Ayrılık. Ayrılmış.
Ukbâ: Âhiret, öbür dünya, bâki olan âlem.
Câvidân: (Câvidân, câvidâne, câvidânî) f. Sermedî, sonu olmayan, sonsuz, dâimî, lâyemut.
Sermedî: Dâimî, sürekli, ebedî, ezelî.
Samedî: Her şeyin kendine muhtaç olup, kendisi hiç kimseye ve hiç bir şeye muhtaç olmayan. (Allah) *Pek yüksek, dâim. * Refi' ve âli ve içi dolu şey. * Kavmin ulusu.
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: AHMED KUDDUSİ (ks) DİVANI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »


GazEL-14
Resim


Bugün bir bahre taldım kim görünmez hîç kenar anda
Elimi ka'nna saldım ki bî-had inci var anda


Ben bu gün bir AŞK DERyâsına DALdım ki, asla bir sahili yok, kenarı yok, çıkışı yok..
Ben bu Dipsiz DERyânın yüreğine AŞK Elimi SALLdım ki İÇinde sonsuz-sınırszı İNCİ yatağı vardı..


Resim

Anuñ birini sultâna götürdüm isteyüb bahşiş
'Atâ itdi baña ol bî-nihâyet bî-şümâr anda


Ben bu İlahî TEVHÎD İNciLerinden “TEK-BİR”ini gönlümden çıkarıp, NEFsime BahtiYÂRLık-SeLÂMet Bahşişi istemek için SıRr SuLtÂNıma götürdüm ve gördüm ki, ELİmdeki EMÂNet-HiLÂfet, ZÂTından KULuna nihâyetsiz, sayısız ve bedelsiz bir lütuf ve İhsÂNıymışş..

Resim

Metâ'ımı alub kıldım 'azîmet bir ırak yola
Giderken bir nazar kıldım ki çok âteş yanar anda


Bezm-i ELEST BeLÂ BâZârından MutLak KULLuk Ticaret Sermâyemi-Malımı ALıp, İLLİYYinden ESFeLin OYUN bAHçesine İNdim.. KULLuk YOLunda giderken bir de BAKtım ki, her Yerde ATEŞ Yanmakta.. ANLadım ki ceheNNeme girmişim..

وَإِن مِّنكُمْ إِلَّا وَارِدُهَا كَانَ عَلَى رَبِّكَ حَتْمًا مَّقْضِيًّا
Resim ---Ve in minkum illâ vâriduhâ, kâne alâ rabbike hatmen makdıyyâ(makdıyyen).: Ve sizden biriniz (bile hariç olmamak üzere hepiniz), illâ (muhakkak) ona (cehenneme) varacaksınız. (Bu), senin Rabbinin üzerine (aldığı) kesinleşmiş bir hükümdür.” (Meryem 19/71)


Resim

O nâra kendimi atdım didim yanub olayım kül
Düşüben sahnına bakdım ki var hoş gül'izâr anda


ALLAH celle celâluhu MuraduLLahını DUYup, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Yüreğinde EMRuLLaha UYup Nefsimi bu HaYyat Tuzağına attım ki, giyindiğim İbLis Elbisemi ve İKİLik ŞeYtÂNlığımı YAKıp, ÇOKLuktan-YOKLuktan KURtuLup “TEK”Lİk KÜLü OLayım!.
KızıL KÖZün sımsıcak kÖZüne DÜŞünce baktım ki İBrahîMî GÜL BAĞÇesi OLmuş.. NÂRım, NÛRumu DOĞurmuş HÂL-i HAZIRımda HÂNİF OLarak:


قُلْنَا يَا نَارُ كُونِي بَرْدًا وَسَلَامًا عَلَى إِبْرَاهِيمَ
Resim ---Kulnâ yâ nâru kûnî berden ve selâmen alâ ibrahîm: “Ey ateş! İbrahim için serinlik ve selâmet/esenlik ol!” dedik.” (Enbiyâ 21/ 69)


Resim

Gözüm gördi nazîrsiz bir gül-i ra'nâ o gülşende
Aña bülbül olub ötdüm nice dem bî-karâr anda


Gönül GÜL BAĞında Gördüğüm o eşsiz göz ve gönül alıcı gonca GÜLe divÂNe BÜLBÜL oldu da gönlüm, kararını kaybetti ve gece gündüz demeden hiç durmadan ötmekte
figan etmekte!.


Resim

İhata eyledi etrafını bî-had diken anın
Batar dirmek murâd itsem elime has u hâr anda


Ne çâre ki GÜLÜmün altı yanını sayısız-sınırsız hançere dikenler kuşatmış,
Ne zaman el uzatıp dermek ve murad almak istesem GÜLden gayrısı gonca olsun dikeni olsun elime batar da kanımı döker yerlere o GÜLün..


Resim

Bu Kuddûsî olub meczûb unutdı zühd ü takvayı
Melâmiyyûna karışdı ne nâmûs var ne 'âr anda


Bu Hakk ÂŞIK Kuddûsî Babam kaddesallahu sırrahu CEZBeye tutulmuş ki, YÂRinin çektiği yere elinde olmadan gitmekte, aklı başındakilerin çekincelerini korkularını çoktan unutmuş bu aşk yüzünden..
Kınanmış MuhaMMedî MeLÂMi ÂŞIKLara karışmış utanmayı-ÂRLanmayı ise çoktan unutmuşş..


nOt: Hakk ÂŞIK Kuddûsî Babam kaddesallahu, bunu fiilen yaşamıştır.. başını alıp gittiğinde geride çoluk çocuğu kalmıştır.. iki kere firarı olmuş.. ikisinde de soluğu Medinede almıştır.. toplam 18 yıl.. Himmeti var olsun Rahmetler olsun inşâe ALLAHu TeÂLÂ..


Resim

Ka'n: f. Bir şeyin menbaı.*Kuyu. Kaynak.*Mâden ocağı.*Bir keyfiyetin. (niteliğin)bol olarak bulunduğu kimse.
Bî-had: Hududsuz, sınırsız.
'Atâ: Verme. Bağışlama. Bahşiş. Lütuf. İhsan.
Bî-şümâr: f. Sayısız, pek çok.
Metâ': Fayda. Menfaat. * Kıymetli eşya. Tüccar malı.
Nazîr: Bir şeye benzemek üzere yapılan şey. Denk, eş, örnek. Benzeyen
Ra'nâ: İyi, güzel, hoş, lâtif. Pür ve revnak olan.
Hâr: Diken.
Âr: Utanma, mahcubiyet. Utanılacak şey. Ayıp. Şiyb. Şerm. Haya.
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: AHMED KUDDUSİ (ks) DİVANI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »


GazEL-15
Resim

Bilürsin ey 'Alîm bî-haddür ekdârım bu ezmânda
Latifsin hem Cevâdsın yok nazíriñ lutf u ihsanda


Ey Alîm ALLAH celle celâluhu, mutlak bilirsin kişu zamanlarımda hadsiz, sınırsız kederler içindeyim ki,
ZÂT-ı Âli’yinn ise lütuf, ihsan ve cömertlikte ASLa bir benzeri olamayan mutlak cömert olan el Cevâd ALLAH celle celâluhusun..


El Alîm:
Resim

El Latîfü:
Resim
Resim

--------------------- kaynakta eksik

Resim

Diler leyl ü nehâr gufran bu Kuddûsî fakîr senden
İdüben i'tirâf dir biz garîkız bahr-i 'isyanda..


MuhaMMedî Hakk ÂŞIK Kuddûsî fakîr kaddesallahu sırrahu KULun, bizim isyan denizinde boğulmuş olduğumuzu kabul edip, SEN mutlak Cevâd Rabbımız TeÂLÂ’dan gece ve gündüz durmadan, günahları affedip örtmeni, bağışlayıp rahmet etmeni dileyip duâ eder..


Resim

Bî-had: Sınırsız.. çokça..
Ekdâr: (Keder. C.) Kederler, acılar, üzüntüler.
Ezmân: Zamanlar. Vakitler. Müddetler.
Cevâd: (Cevvad) Çok çok ihsan eden. Çok cömert.
Nazír: Bir şeye benzemek üzere yapılan şey. Denk, eş, örnek. Benzeyen.
Gufran: Cenab-ı Hakk'ın günahları affedip örtmesi, rahmeti.
i'tirâf: (İtiraf) Kabahatini saklamamak. Suçunu söylemeği kabul etmek. Gizleyip söylemek istemediği şeyi açıklamak.
Bahr: (C.: Bihâr - Ebhâr - Ebhur - Buhur) Deniz.
Leyl ü nehâr: Gece ve gündüz.
Garîk: Gark olmuş, boğulmuş..
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: AHMED KUDDUSİ (ks) DİVANI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »


GazEL-16
Resim

.
Elif Allahın habîbidür MuhaMMed Mustafâ
Be beni dûr itmesün rahmetle 'ışkdan ol Hudâ..


“Elif” harfi, ALLAHu zü’l- CeLÂL’in HABÎBidir ki, MuhaMMed Mustafâ aleyhisselâmdır.
“Be” harfi İlahî BİLElik BAĞımız OLup, O Yüce Hudâ Rabbımız celle celâlihu rahmetiyle AŞKuLLAHtan beni geri durdurmasın ebeden..


Resim

Te teşerrüf eylerem ism-i şerifin yâd ile
Se sevâb olur anı yâd idene bî-had şehâ..


Yâ RABbî!.
“Te” harfiyle, SENin ism-i şeriflerini yâd eder/ANarım, hatırımda tutar zikredeerim.
“Se” harfiyle ey Şâhh, sınrsız sevâb elde ederler ism-i şeriflerini yâd edenler..


Resim

Cim cemâli nûrının bir zerresidür âfitâb
Ha hayât-ı câvidân bulur olan 'âşık aña..


“Cim” harfiyse, pek-çok güzel cemâlullah Nûruyun bir zerresidir dillerde.
“Ha” harfine ÂŞIK olanlar ise, ebedi-sonsuza hayattan hazz payı bulur ve yaşarlar..


Resim

Hı halîlidir Hudânın hem resûli bî-gümân
Dal didi peygamberimdir ol habîb-i bâ-safâ..


“Hı” harfi, hem Hudâ celle celâlihu’nun hem de Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in şeksiz şüphesiz Sâdık Dostudur.
“Da” harfine “o sefâlı sevgili peygamberimdir!” buyurdu Hakk TeÂLÂ celle celâlihu..


Resim

Zel zelîl olmaz aña her kim ki eyler ittibâ'
Re risâlet tahtının sultânı fahr-i enbiyâ..


“Zel” harfinin sırlarına her kim ki, Kur’ÂNca sarılırsa ve tâbi olup-uyup-uygularsa asla zelil olup ayakları sürçüp sapmaz Hakk YOLUndan bir daha..
“Re” harfiyse, Risâlet Tahtının Sultânı ve peygamberlerin Övünç kaynağıdır..


Resim

Ze zevâl yok şer'ine anın ilâ-yevmül-kıyâm
Sin sa'âdet bulısar ol şâha iden iktidâ..


“Ze” harfi ki, kıyamet gününe kadar ALLAHu zü’l- CeLÂL’in Şeriatına zâil olma-sona ermenin olmadığına işârettir..
“Sîn” harfinin şâhça SIRRlarına sarılıp iktidâ edenler/SîN SultÂNı Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in hareketini örnek alarak ona benzemeye çalışanlar MuhaMmedî Mutluluğa elbet ULAŞırlar..


Resim

Şın şefâ'at tacını başına geydirdi Hudâ
Sad salât ile selâm üstüne olsun inkızâ..


“Şın” harfiyle, şefâ'at tâcını Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in başına giydirdi,
“Sad” harfiyle salât ile selâm, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in üzerine hatm olun tastamam olsun!.


Resim

Dad dalâlet üzre itmez ümmeti hîç içtimâ'
Tı taparlar Hakka ancak dileyüb vasl-ı lika..


“Dad” harfiyse, dalâlet/islâmiyet yolundan sapmaya remzolmuştur ve asla ÜMMet-i MuhaMMedi bir araya getirip birlite etmez!.
“Tı” harfiyse, HAKk TeÂLÂ’ya ulaşıp BİZ BİR-İZ olmayı dileyerek Hakça tapanların işâret harfidir..


Resim

Zı zuhur itdikde nün gitdi küfriñ zulmeti
'Ayn âlemlere rahmet geldi ol Hayrü'l-verâ..


“Zı” harfiyse, zuhurat remzi olup küfrün karanlığının NÛrun aydınlığına dönüşümü..
“Ayn” harfiyse, tüm ÂLEMlerin ve yaratılanların HaYR ve RAHMet kaynağı Rahmeten li'l-âlemîn Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in geliş işaretidir..


وَمَا أَرْسَلْنَاكَ إِلَّا رَحْمَةً لِّلْعَالَمِينَ
Resim ---Ve mâ erselnâke illâ rahmeten li'l-âlemîn (âlemîne): (Rasûlum!) Biz seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik.” (Enbiyâ 21/107)

Resim ---Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: “ALLAH’ın yarattığı şeylerin ilki, benim nûrumdur.” buyurdu.
(Aclûnî, Keşfü’l- Hafâ 1, 309, 311, 827, İmam Suyutî, Kastalanî)

Resim ---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Evvelu mâ halakallâhu nûra nebiyyike yâ Câbir: ALLAH Teâlâ herşeyden evvel senin Peygamberinin nûrunu yarattı ey Câbir!”
(Câbir bin Abdillah tarikiyle Abdürrezzak’tan; el-Aclûnî, Keşfü’l-Hafâ, 1:205, 2:129.)


Resim

Gayn gârât eyledi 'ışkı bu gönlüm şehrini
Fe firâkıyla tutuşub yanaram subh u mesâ..


“Gayn” harfiyse gönül şehrimi yağmalayan AŞKın vurguncusu..
“Fe” harfiyse, gece-gündüz tutuşup yandığım ayrılık acılarımın alevidir..


Resim

Kaf kudûmiyle teşerrüf eyledi halk-ı cihan
Kef kerîmdür sâ'iline bî-hisâb eyler 'atâ..


“Kaf” harfiyse KudretULLAH kadimiyyet kademiyle cihÂNdaki halk bu ÂLEMi şereflendirdi..
“Kef” harfi, el Kerîm ALLAHu zü’l- CeLÂL’in dileyenlere hisabsız ni’metler ihsanlar bahşetmesinin cömertliğine işârettir..


Resim

Lâm livâ'ü'l-hamdi ihsan itdi Yezdan hem aña
Mim mahabbet eyleyen bulur o sultâna 'ulâ..


“Lâm” harfiyle ALLAHu zü’l- CeLÂL, Rahmeten li'l-âlemînine livâ'ü'l-hamd/ÜMMetinin CEM’ noktasını ihsanıdır..
“Mim” harfiyle MuHABBet-i MuhaMMed’e sarılanlar o Yüce Sultân’a ilk evvel ulaşanlardan olur..


Resim

Nun nebîler hâtemidür hem kamuniñ efdali
Vav vücûda geldi anınçün bu arz-ile semâ..


“Nûn” harfi ki, o Nebiyyü’l- ÜMMî, Hâteme’n- Nebiyyin ve kâinâtın en faziletlisi Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in Nûru..
“Vav” harfiyle bu yer ve gökler O’nun için vücûda geldi mevCÛD oldular NÛRundan ->NURuLLAHtan..


مَّا كَانَ مُحَمَّدٌ أَبَا أَحَدٍ مِّن رِّجَالِكُمْ وَلَكِن رَّسُولَ اللَّهِ وَخَاتَمَ النَّبِيِّينَ وَكَانَ اللَّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمًا
Resim ---Mâ kâne muhammedun ebâ ehadin min ricâlikum, ve lâkin resûlallâhi ve hâteme’n- nebiyyine, ve kânallâhu bi kulli şey’in alîmâ (alîmen).: Muhammed, sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir; ancak o, Allah'ın Resûlü ve peygamberlerin sonuncusudur. Allah, her şeyi bilendir.” (Ahzâb 33/40)


Resim

He hidâyet bulmışuz anınla biz Hak râhına
Lâm elif lâ lâ-yezâlin dostıdur ol tâ' ü hâ..


“He” harfiyle biz, Hakk TeÂLÂ YOLuna hidâyet bulmuşuz onunla BİZz..
“Lâm-Elif” harfiyle, ALLAHu zü’l- CeLÂL’in zeval bulmaz ve yok olmazlığının işâretidir ki o, “tâ' ve hâ” harflerinin dostudur..


Resim

Ye yaraşur Halik u mahlûk anı medh itmeye
Sende Kuddûsî anın meddahı olgıl dâ'imâ..


“Ye” harfiyse halkeden ve halk edilenlerin medh etmelerine yarayan-yaraşandır..
Ey Kuddûsî kaddesellahu sırrahu sen de her zaman o Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in övücülerinden ol inşâe ALLAHu TeÂLÂ..


El Hâliku:
Resim

Resim

Teşerrüf: şereflenme. şeref bulma. Ulviyete erişme.
Âfitâb: f. Güneş. * Mc: Pek güzel. * Çok güzel yüz.
Câvidân: ebedi, sonsuza âit, sonsuza müteallik.
Bâ-safâ: safâ ile.
İttibâ': Tabi' olma. Arkasından gitme. İtaat etme. Tebaiyyet ve imtisal etme.
Fahr: Övünme. Yaptığını sayarak övünme. Övülmeye sebeb olacak kimse. Fazilet. Büyüklük. Şeref.
Zevâl: Zâil olma, sona erme. * Gitmek. Yerinden ayrılıp gitmek
İktidâ: Uymak, tâbi olmak. Birinin hareketini örnek alarak ona benzemeye çalışmak. İttiba etmek.
İnkızâ: (Kazâ. dan) Sonu gelip bitme. Tamam olma. Mühleti sona erme.
Lika: Kavuşmak. Rast gelip buluşmak. Görüşmek. Yalnız görüşmek.
Gârât: (Gâret. C.) Yağmalar. Çapulculuklar.
Subh u mesâ:Sabah ve akşam.
Kudüm:Uzak ve uzun bir yoldan gelmek.*Ayak basmak.*İleri geçmek. İlerilik
Sâ'il: Dilenci.
'Atâ: Verme. Bağışlama. Bahşiş. Lütuf. İhsan.
'Ulâ: Birinci, ilk, evvel.
Livâ'ü'l-hamd: Hz. Peygamber'in (aleyhisselam) bayrağı. Ona inananlar kıyâmetten sonra bu bayrağın altında toplanacaklardır.
Lâ-yezâl: Zeval bulmaz. Yok olmaz.
Meddah: (Mübalâga ile) Çok çok medheden, sena eden.
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Re: AHMED KUDDUSİ (ks) DİVANI ŞERHİ

Mesaj gönderen nur-ye »

Resim

istiğfar antivirüsüMüz:
Subhaneke allahümme ve bi hamdike, eşhedu en lâ ilâhe illâ ente vahdeke lâ şerike leke estağfiruke ve’etubileyke!
Ve'l-HaMduliLLÂhiraBBu’l-ÂleMîNN!.

Ya RaBBulâlemin, ya Rasûllallah sallallahu aleyhi ve sellem istecertu!.
ALLAH! ALLAH! ALLAH! RaBBî lâ uşrike bî şeyin!
Ve Lâ Havle Velâ Kuvvete İllâ Billlahi'l- Aliyyi'l- Aziym!.
Es salâtu ve’s- selâmu aleyke Yâ Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem
!.

Resim
Resim'' Allâhumme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedin
Abdike (Muhammediyyeti) ve
Nebiyyike (Mahmudiyyeti) , ve
Rasûlike (Ahmediyyeti) ve
Nebiyyi’l-Ummiyyi (Habîbiyyeti) ve alâ âlihi, ehl-i beytihi ve sahbihi ve ummetihi... ''Resim

ALLAHümme ve salli ve sellim ve barik ala seydina muhammedin nuru zatı sırrı sarihi fil cemil vel esmâi vel sıfat biadedi ilmiken daimen kesiren mübâeken tayiben fiyh ya RaBBu'l -Âlemîn!


ResimELİF DUASI

Bu DUÂda Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimizin mübarek ismi Arapçadaki
her harf ile anılmış ve onun yüzüsuyu hürmetine Cenab-ı ALLAH'tan
dilekte bulunulmaktadır.


Resim Bİ'SMİ'LLÂHİ'R-RAHMÂNİ'R-RAHÎM
Elif bi Hürmeti Âli Muhammed!
Be bi Hürmeti Burak-ı Muhammed!
Te bi Hürmeti Tevhid-i Muhammed!
Se bi Hürmeti Senâü Muhammed!
Cim bi Hürmeti Cemâl-i Muhammed!
Ha bi Hürmeti Hayat-ı Muhammed!
bi Hürmeti Hilât-ı Muhammed!
Dal bi Hürmeti Delâlet-i Muhammed!
Zel bi Hürmeti Zikr-i Muhammed!
Ra bi Hürmeti Remeyte Muhammed!
Ze bi Hürmeti Zikr-i Muhammed!
Sin bi Hürmeti Saadet-i Muhammed!
Şın bi Hürmeti Şefâat-i Muhammed!
bi Hürmeti Tâat-i Muhammed!
bi Hürmeti Zâhir-i Muhammed!
Ayn ve bi Hürmeti İlm-i Muhammed!
Ğayn ve bi Hürmeti Gayret-i Muhammed!
Fe ve bi Hürmeti Fikr-i Muhammed!
Kaf ve bi Hürmeti Kur'ân-ı Muhammed!
Sad ve bi Hürmeti Sadakat-ı Muhammed!
Kef ve bi Hürmeti Kelimatullahi Muhammed!
Lam ve bi Hürmeti Lutf-u Muhammed!
Mim ve bi Hürmeti Mi’rac-ı Muhammed!
Nun ve bi Hürmeti Nimet-i Muhammed!
Vav ve bi Hürmeti Vilâdet-i Muhammed!
He ve bi Hürmeti Hidâyet-i Muhammed!
Lam-elif ve bi Hürmeti L İlaâhe İllallah Muhammeden Rasûlullah!

Allahümme essemii duai ve hasılı muradi ve maksadi bi lutfikel Kerim
bi hakkı Hazihil esmai şerifeti, Amin ya muiyn eğısni ya gıyasel müstağıysin.
Ve'l-HaMduliLLÂhiraBBu’l-ÂleMîNN!.


Duanın evvelinde ve sonunda 3 defa Salâvât-ı Şerîfe getirmek en güzelidir.


Resim
Resim'' Allâhumme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedin
Abdike (Muhammediyyeti) ve
Nebiyyike (Mahmudiyyeti) , ve
Rasûlike (Ahmediyyeti) ve
Nebiyyi’l-Ummiyyi (Habîbiyyeti) ve alâ âlihi, ehl-i beytihi ve sahbihi ve ummetihi... ''Resim


Bİ'SMİ'LLÂHİ'R-RAHMÂNİ'R-RAHÎM
Rahmân ve Rahîm olan ALLAH’ın adıyla..

Muhammed Aleyhi’s-selâm’ın Âilesindeki Elif hürmetine..
Muhammed Aleyhi’s-selâm’ın Burakındaki Be hürmetine..
Muhammed Aleyhi’s-selâm’ın Tevhidindeki Te hürmetine..
Muhammed Aleyhi’s-selâm’ı Senâdaki Se hürmetine..
Muhammed Aleyhi’s-selâm’ın Cemâlindeki Cim hürmetine..
Muhammed Aleyhi’s-selâm’ın Hayatındaki Ha hürmetine..
Muhammed Aleyhi’s-selâm’ın Hakikat Hırkası olan Hilâtındaki hürmetine..
Muhammed Aleyhi’s-selâm’ın Delilliğindeki-Resulî Rehberliğindeki Dal hürmetine..
Muhammed Aleyhi’s-selâm’ın Zikrindeki Zel hürmetine..
Muhammed Aleyhi’s-selâm’ın Attığı zamanki hürmetine..
Muhammed Aleyhi’s-selâm’ın Zikrindeki Ze hürmetine..
Muhammed Aleyhi’s-selâm’ın Saadetindeki Sin hürmetine..
Muhammed Aleyhi’s-selâm’ın Şefâatindeki Şın hürmetine..
Muhammed Aleyhi’s-selâm’ın Tâatindeki hürmetine..
Muhammed Aleyhi’s-selâm’ın Zâhirindeki hürmetine..
Muhammed Aleyhi’s-selâm’ın İlmindeki Ayn hürmetine..
Muhammed Aleyhi’s-selâm’ın Gayretindeki Gayn hürmetine..
Muhammed Aleyhi’s-selâm’ın Fikrindeki Fe hürmetine..
Muhammed Aleyhi’s-selâm’ın Kur`ânındaki Kaf hürmetine..
Muhammed Aleyhi’s-selâm’ın Sadakatındaki Sad hürmetine..
Muhammed Aleyhi’s-selâm’ın Kelimatullahındaki Kef hürmetine..
Muhammed Aleyhi’s-selâm’ın Lutfundaki Lâm hürmetine..
Muhammed Aleyhi’s-selâm’ın Mi'racındaki Mim hürmetine..
Muhammed Aleyhi’s-selâm’ın Nimetindeki Nun hürmetine..
Muhammed Aleyhi’s-selâm’ın Vilâdetindeki-Doğumundaki Vav hürmetine..
Muhammed Aleyhi’s-selâm’ın Hidâyetindeki He hürmetine..
Muhammed Aleyhi’s-selâm’ın Lâ İlâhe İllâ Allah Muhammeden Rasûlullah-Tevhidindeki Lâm-Elif hürmetine..

ALLAHümme Es-Semi'i duaî ve Hasılı Muradî ve Maksadî bi Lutfike'l- Kerîm bi Hakkı Hazihi'l- Esmai Şerifeti,
Âmin ya Muîn eğısnî Yâ Gıyasel Müstağıysin. Ve'l-HaMduliLLÂhiraBBu’l-ÂleMîNN!.

Allahım!
Duamı duy!
Ve şu şerefli esmalar hakkı için El Kerîm lutfunla maksadımı ve muradımı hasıl et!
Kabul et Ey Muîn- Tek Yardımcı!
Sana sığındım Ey sığınanların imdadına yetişen!
El Hamd, âlemlerin Rabbi Allah'a mahsustur.


Rameyte :

فَلَمْ تَقْتُلُوهُمْ وَلَٰكِنَّ اللَّهَ قَتَلَهُمْ ۚ وَمَا رَمَيْتَ إِذْ رَمَيْتَ وَلَٰكِنَّ اللَّهَ رَمَىٰ ۚ وَلِيُبْلِيَ الْمُؤْمِنِينَ مِنْهُ بَلَاءً حَسَنًا ۚ إِنَّ اللَّهَ سَمِيعٌ عَلِيمٌ
Resim---''“Fe lem taktulûhum ve lâkinnallâhe katelehum, ve mâ rameyte iz rameyte ve lâkinnallâhe ramâ, ve li yubliyel mu’minîne minhu belâen hasenâ(hasenen), innallâhe semîun alîm(alîmun). : (Savaşta) onları siz öldürmediniz, fakat Allah öldürdü onları; attığın zaman da sen atmadın, fakat Allah attı (onu). Ve bunu, müminleri güzel bir imtihanla denemek için (yaptı). Şüphesiz Allah işitendir, bilendir.”'' (Enfâl 8/17)



Resim
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: AHMED KUDDUSİ (ks) DİVANI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »


GazEL-17
Resim

<= Resim =>


Cennetde çok imiş yiyüb içüb giyüb itmek safâ
Men isterem itmek nazar gökçek yüziñe ey Hudâ..


Cennet-i âLâ’da yiyip içmek, giyip sefâlar sürmek çokçaymış ancak,
Yâ RaBBu’L- ÂLemîn, benim istek ve arzum sadece güzel yüzünü görmek CemÂLuLLAHı seyretmektir..


Resim

Vakt-¡ sabâda başladım 'ışkın odına yanmağa
İsm-i şerifini işidüb olmışam 'âşık saña..


Ki ben henüz ana karnındayken “Kuddûsu Kuddûs” zikrini sürekli çektiğim için doğduğumda “Kuddûsî” ismimi vermiş babam.. ve tâa o zamandır, AŞKuLLaH Ateşine yanmışım, El Kuddûs İsm-i şerifini DUYup/UYup Sana Âşık olup EHLuLLAH seçilmişim..

El Kuddûsü:
Resim

Resim

Uyub hemîn 'ışka hisâbsız çekmişem zahmet mihen
A'dâyı taslît eyledi İblîs hased idüb baña..


AŞKuLLaH’a hemence baş eğip, ÂŞIKLığın gereği tüm ÇİLLEleri, hesabsız zahmet ve sıkıntıları çeke gelmişim..
Lânetli İblîs AŞKıma Hased edip, nice düşmanları başıma musallat eyleyip sardı..


Resim

Kullarını îkâz içün çok sa'y ü gayret eyledim
Âhir zemân 'âlimleri pes itdiler baña cefâ..


Şu BeLÂ’ BÂZÂRı DÜNyâmızda KULLarını uyarmak için MuhaMmedî Gayretle çok uğraşıp çabaladım ancak,
Ne var ki akılları midelerine bağlı, Âhir zamânın zamÂNe âlimleri türlü türlü ezâlar cefâlar eylediler bana..


Resim

Şimdi olub pîr ü za'îf nâsdan firar itdim kamu
Sen eylediñ tevfîk bu Kuddûsî gedâya inziva..


Şimdi ise, çok yaşlandım gücüm kuvvetim kalmadı zayıfladım, insanların hepsinden kaçtım uzaklaştım.
Bu Kuddûsî kaddesallahu sırruhu kimsesize-fâkire KİMse oldun, yardım edip halktan el-etek çekip bir kuytuda, halkın dedi-kodusundan uzakta, nefsin heveslerini bırakıp ilm-i Kur'ÂN ve imÂNla, ibâdet ve tâatla, ÜMMet-i MuhaMMede Hasbi Hizmetle vakit geçirmemi nasib ve lütfettin elhamdulillahirabbilâlemin..


Resim

Gökçek (t): Güzel.
Sabi: Henüz süt emen çocuk.*Büluğ çağına gelmemiş olan çocuk.*Üç yaşını tamamlamayan erkek çocuk.
Sababet: Bebeklik.
Mihen: (Mihnet. C.) Mihnetler, sıkıntılar.
A'dâ: (Adüv. C.) Düşmanlar.
Taslît: Musallat etmek. Birini başka birine belâ etmek. Sataştırmak.
Tevfîk: Uygun düşürme.*Uydurma. Muvafık kılma.*Cenab-ı Hakkın kuluna yardım etmesi.
İnziva: Feragat edip bir tarafa çekilmek. Bir işe karışmamak. Dünya işlerini bırakmak. Süfli ve hevesi işleri bırakıp ilm-i Kur'an ve imanla, ibadet ve taatla, Kur'ân ve imana hizmetle vakit geçirmek.
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: AHMED KUDDUSİ (ks) DİVANI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim GazEL-18


<= Resim =>



Ehl ü evlâd nefs ile mâl cümlesi düşmen baña
Senden erham dahi ekrem yok-durur dost ey Hudâ..


Ehli, âilem, evlâdım, nefsim ve malım tümü de düşman oldu bana,
bu ÂLemde, bana merhamet edipi ikramda bulunup da sonsuz cömert olan SENden başkası asla yoktur yâ Hüdâ yâ ALLAH celle celâlihu..


Resim

Cinn ü insânda vesâ'irlerde a'dâ bî-hisâb
İsti'âze eylerem dâ'im kamusından saña..


Cinnlerden, insânlardan ve diğer yaratıklardan olsun sayısız düşmanlarım var.
Tümünden de dâimâ ancak SANA sığınırım yâ ALLAH celle celâlihu!.


Resim

Hem gülüb yüzime ardımdan 'adavet idenin
Sakla şerrinden beni ey Rabb ü Hallâku’l-verâ..


Ve en tehlikelisi ise, hem yüzüme gülüp dost görünen hem de, sonrada arkamdan düşmanlık edenlerin şerlerinden beni SEN sakla ve koru ey cümle yaratıkların halk edip yaratanı ey Rabbu’l- ÂLEMîn celle celâlihu!..

El Hâliku:
Resim

El Hallâku:

Resim

Resim

Eyledim çünki cemî'-i emrini tefvîz hemîn
Saña yalvarub iderem gice gündüz iltica..


Ben artık tüm emirlerini ihlâsla işlememi ve işlerimi SANA havâle ettim,
Gece gündüz SANA yalvarıp, SANA Sığınır, yardımını ve korumanı dilerim yâ RaBbîm ALLAH celle celâlihu!.


Resim

Yok bu Kuddûsî garibin 'askeri etbâ'ı hîç
Sen şehen-şâh u Hafîza sığınur ol dâ'imâ..


Bu Hakk Âşık Kuddûsî kaddesallahu sırruhu kuluyun hiçbir askeri ya da kendisine candan bağlı olan kimsesi yok!
O da dâimâ ve sadece, SEN PadiŞÂHLar PadiŞÂHı, SEN el Hafîz ALLAH celle celâlihu’yâ sığınır yâ RaBbîm ALLAH celle celâlihu!.


El Hâfizu:
Resim

El Hafîzu:

Resim



Resim

A'dâ: (Adüv. C.) Düşmanlar.
İsti'âze: "Euzü besmele" okuyarak Allah'a sığınmak.
Adavet: Husumet, düşmanlık. Kin. buğz. Garaz.
Verâ: Halk. Mahluk. Arzı örten mahlukat. Yaratılmış olanlar.
Tefviz: Birisine bırakma. * İşini Allah'a (C.C.) havâle etme. * Sipariş ve ihâle etme.
İltica: Sığınmak. Melce' ve penaha varmak. Birinden himâye istemek.
Etbâ': Tâbi olanlar, bağlı olanlar, emri altında bulunanlar. (Cenâb-ı Hakka ve Resul-ü Ekreme (A.S.M.) tâbi ve muti olan veli bir üstâdın ve bir mürşid-i ekmelin gösterdiği Hak ve hakikat, iman ve Kur'ân yolunda gidenler, ona tâbi' olanlar.)
Şehen-şâh: f. Pâdişahlar pâdişahı. Şâhlar şâhı. En büyük pâdişah..
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: AHMED KUDDUSİ (ks) DİVANI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim GazEL-19


<= Resim =>


Ey Hudâ ben kulunu fazlınla ehl eyle saña
Cennetinle şâd idüben eyleme senden cüdâ..


Yâ RaBbenâ ey Ey Hudâ ben kulunu fazlınla/ ihsanınla kereminle ÂTına EHLuLLAH eyle.
Dâru’s- SeLÂM CeNNetinle mutlu kıl ki SENden EBEDen Yarılık Cehennemine düşmeyeyim bu Âlemde KuLLuk edmeyip de..


Resim

Var imiş bir cennet anda yok imiş hûr u kusur
Ko habîbin hürmetine sen beni lutf it afla


Ben ki MuhaMMedî Hakk Âşıkım CeNNetini dileyişim huriler ve köşkler değildir dileğim CemÂLuLLAH CeNNetindir ki, SENin en SEVdiğin HabîBuLLAH Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem hürmetine SEN banaadaletinle değil merhametinle muamele edip Affını lütfet yâ RaBBenâ ALLAH celle celâlihu!.

Resim

Mâ-sivâdan her ne ki var ise gönümden çıkar
Kalmasun dil kişverinde zerrece hubb-ı sivâ


Mutlah Vahdeti engelleyen SENden gayrı maddî-manevî sevgisi olan KüLLî Şey’inher şeyini silip çıkar ve,
Gönül Ülkesinde zerrece başka ŞEYy SEVgisi kalmasın yâ RaBBenâ ALLAH celle celâlihu!.


Resim

Bende yok ise liyâkat hîç saña ehl olmağa
Sen be-küllî şey'e kadirsin bu câhı vir baña..


SENi BİLip-BULup-Olup-YAŞayıp Şâhidin olmak EHLULLAHlık ehli olmak yeteneği ben de yok ise de,
SEN ben KULuna bu yüce makamı lutfet ki, KüLLî ŞEY’e Kadîr ALLAH celle celâlihusun!.


Resim

Âdemi hâkden yaraduben halîfe eylediñ
Oldı insân nev'iniñ ceddi atası enbiyâ..


ELest İKLiminde topraktan yaratıp halîfe eylediğinilk insÂN İlk Peygamber Âdem aleyhisselâmki, kıyamete kadar gelecek tün İnsanların Babası ve CEMmü’l- Cemm CihÂNıdır..

İnsan; Allah’ın yeryüzünde halifesi olarak yaratılmıştır.:

وَإِذْ قَالَ رَبُّكَ لِلْمَلاَئِكَةِ إِنِّي جَاعِلٌ فِي الأَرْضِ خَلِيفَةً قَالُواْ أَتَجْعَلُ فِيهَا مَن يُفْسِدُ فِيهَا وَيَسْفِكُ الدِّمَاء وَنَحْنُ نُسَبِّحُ بِحَمْدِكَ وَنُقَدِّسُ لَكَ قَالَ إِنِّي أَعْلَمُ مَا لاَ تَعْلَمُونَ
Resim---Ve iz kâle rabbuke li’-l melâiketi innî câilun fî’l- ardı halîfeten, kâlû e tec’alu fîhâ men yufsidu fîhâ ve yesfikud dimâe, ve nahnu nusebbihu bi hamdike ve nukaddisu lek (leke), kâle innî a’lemu mâ lâ tâ’lemûn (tâ’lemûne).: Hatırla ki Rabbin meleklere: Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım, dedi. Onlar: Bizler hamdinle seni tesbih ve seni takdis edip dururken, yeryüzünde fesat çıkaracak, orada kan dökecek insanı mı halife kılıyorsun? dediler. Allah da onlara: Sizin bilemiyeceğinizi herhalde ben bilirim, dedi.(Bakara, 2/30)

Resim

Gökleri dört günde yaratdın iki günde yeri
Altı günde halk olundı yedi yer yedi semâ..


Ey ALLAHım celle celâlihu SEN ki, gökleri dört günde, iki günde yeri yarattın ki, toplam altı günde ahlkoldu 7 kat gökler ve yedi kat yerler!.

Kur'ÂN-ı Kerîmimizde,

إِنَّ رَبَّكُمُ اللّهُ الَّذِي خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضَ فِي سِتَّةِ أَيَّامٍ ثُمَّ اسْتَوَى عَلَى الْعَرْشِ يُغْشِي اللَّيْلَ النَّهَارَ يَطْلُبُهُ حَثِيثًا وَالشَّمْسَ وَالْقَمَرَ وَالنُّجُومَ مُسَخَّرَاتٍ بِأَمْرِهِ أَلاَ لَهُ الْخَلْقُ وَالأَمْرُ تَبَارَكَ اللّهُ رَبُّ الْعَالَمِينَ
Resim---İnne rabbekumullâhullezî halaka’s- semâvâti ve’l- arda fî sitteti eyyâmin summestevâ alâ’l- arşı, yugşî’l- leylen nehâre yatlubuhu hasîsen ve’ş- şemse ve’l- kamere ven nucûme musahharâtin bi emrihi, e lâ lehu’l- halku ve’l- emr (emru), tebârakallâhu rabbulâlemîn (âlemîne).: Gerçekten sizin Rabbiniz, altı günde gökleri ve yeri yaratan, sonra arşa istiva eden Allah'tır. Gündüzü, durmaksızın kendisini kovalayan geceyle örten, güneşe, aya ve yıldızlara kendi buyruğuyla baş eğdirendir. Haberiniz olsun, yaratmak da, emir de (yalnızca) O'nundur. Alemlerin Rabbi olan Allah ne yücedir.” (Arâf 7/54)

وَهُوَ الَّذِي خَلَق السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضَ فِي سِتَّةِ أَيَّامٍ وَكَانَ عَرْشُهُ عَلَى الْمَاء لِيَبْلُوَكُمْ أَيُّكُمْ أَحْسَنُ عَمَلاً وَلَئِن قُلْتَ إِنَّكُم مَّبْعُوثُونَ مِن بَعْدِ الْمَوْتِ لَيَقُولَنَّ الَّذِينَ كَفَرُواْ إِنْ هَذَا إِلاَّ سِحْرٌ مُّبِينٌ
Resim---Ve huvellezî halaka’s- semâvâti ve’l- arda fî sitteti eyyâmin ve kâne arşuhu alâ’l- mâi li yebluvekum eyyukum ahsenu amelâ (amelen), ve le in kulte innekum meb’ûsûne min ba’di’l- mevti le yekûlennellezîne keferû in hâzâ illâ sihrun mubîn (mubînun).: O'nun arşı su üzerinde iken amel bakımından hanginizin daha iyi olduğunu denemek için gökleri ve yeri altı günde yaratan O'dur. Andolsun onlara: "Gerçekten siz, ölümden sonra yine diriltileceksiniz" dersen, inkâr edenler mutlaka: "Bu, açıkça bir büyüden başkası değildir" derler.(Hûd 11/7)

إِنَّ رَبَّكُمُ اللّهُ الَّذِي خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضَ فِي سِتَّةِ أَيَّامٍ ثُمَّ اسْتَوَى عَلَى الْعَرْشِ يُدَبِّرُ الأَمْرَ مَا مِن شَفِيعٍ إِلاَّ مِن بَعْدِ إِذْنِهِ ذَلِكُمُ اللّهُ رَبُّكُمْ فَاعْبُدُوهُ أَفَلاَ تَذَكَّرُونَ
Resim---İnne rabbekumullâhullezî halaka’s- semâvâti ve’l- arda fî sitteti eyyâmin summestevâ alâ’l- arşi yudebbiru’l- emr (emre), mâ min şefîin illâ min ba'di iznihî, zâlikumullâhu rabbukum fa'budûhu, e fe lâ tezekkerûn (tezekkerûne).: Şüphesiz sizin Rabbiniz, altı günde gökleri ve yeri yaratan, sonra arşa istiva eden, işleri evirip çeviren Allah'tır. Onun izni olmadıktan sonra, hiç kimse şefaatçi olamaz. İşte Rabbiniz olan Allah budur, öyleyse O'na kulluk edin. Yine de öğüt alıp düşünmeyecek misiniz?(Yûnus 10/3)

الَّذِي خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَا فِي سِتَّةِ أَيَّامٍ ثُمَّ اسْتَوَى عَلَى الْعَرْشِ الرَّحْمَنُ فَاسْأَلْ بِهِ خَبِيرًا
Resim---Ellezî halaka’s- semâvâti vel arda ve mâ beynehumâ fî sitteti eyyâmin summestevâ ale’l- arşi’r- rahmânu fes’el bihî habîrâ (habîren).: O, gökleri ve yeri ve ikisinin arasındakileri altı günde yaratan ve sonra arşa istiva edendir. Rahman (olan Allah)dır. Bunu (bundan) haberi olana sor.” (Furkân 25/59)

اللَّهُ الَّذِي خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَا فِي سِتَّةِ أَيَّامٍ ثُمَّ اسْتَوَى عَلَى الْعَرْشِ مَا لَكُم مِّن دُونِهِ مِن وَلِيٍّ وَلَا شَفِيعٍ أَفَلَا تَتَذَكَّرُونَ
Resim---Allâhullezî halaka’s- semâvâti ve’l- arda ve mâ beynehumâ fî sitteti eyyâmin summestevâ ale’l- arş (arşi), mâ lekum min dûnihî min veliyyin ve lâ şefîi (şefîin), e fe lâ tetezekkerûn (tetezekkerûne).: Allah; gökleri, yeri ve ikisi arasında olanları altı günde yarattı, sonra arşa istiva etti. Sizin O'nun dışında bir yardımcınız ve şefaatçiniz yoktur. Yine de öğüt alıp düşünmeyecek misiniz?(Secde 32/4)

وَلَقَدْ خَلَقْنَا السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَا فِي سِتَّةِ أَيَّامٍ وَمَا مَسَّنَا مِن لُّغُوبٍ
Resim---Ve lekad halakne’s- semâvâti ve’l- arda ve mâ beynehumâ fî sitteti eyyâmin ve mâ messenâ min lugûb (lugûbin).: Andolsun, Biz gökleri, yeri ve ikisi arasında bulunanları altı günde yarattık; Bize hiçbir yorgunluk dokunmadı.(Kaf 50/38)

هُوَ الَّذِي خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ فِي سِتَّةِ أَيَّامٍ ثُمَّ اسْتَوَى عَلَى الْعَرْشِ يَعْلَمُ مَا يَلِجُ فِي الْأَرْضِ وَمَا يَخْرُجُ مِنْهَا وَمَا يَنزِلُ مِنَ السَّمَاء وَمَا يَعْرُجُ فِيهَا وَهُوَ مَعَكُمْ أَيْنَ مَا كُنتُمْ وَاللَّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَصِيرٌ
Resim---Huvellezî halaka’s- semâvâti ve’l- ardafisitteti eyyâmin summestevâ ale’l- arş (arşi), a’lemu mâ yelicu fî’l- ardı ve mâ yahrucu minhâ ve mâ yenzilu mine’s- semâi ve mâ ya’rucu fîhâ, ve huve meakum eyne mâ kuntum, vallâhu bi mâ ta’melûne basîr (basîrun).: Gökleri ve yeri altı günde yaratan, sonra arşa istiva eden O'dur. Yere gireni, ondan çıkanı, gökten ineni ve ona çıkanı bilir. Her nerede iseniz, O sizinle beraberdir, Allah, yaptıklarınızı görendir.(Hadîd 57/4)

قُلْ أَئِنَّكُمْ لَتَكْفُرُونَ بِالَّذِي خَلَقَ الْأَرْضَ فِي يَوْمَيْنِ وَتَجْعَلُونَ لَهُ أَندَادًا ذَلِكَ رَبُّ الْعَالَمِينَ
Resim---Kul e innekum le tekfurûne billezî halaka’l- arda fî yevmeyni ve tec’alûne lehû endâdâ (endâden), zâlike rabbu’l- âlemin (âlemîne).: De ki: "Gerçekten siz mi yeri iki günde yaratanı inkâr ediyor ve O'na birtakım eşler kılıyorsunuz? O, alemlerin Rabbidir." (Fussilet 41/9)

وَجَعَلَ فِيهَا رَوَاسِيَ مِن فَوْقِهَا وَبَارَكَ فِيهَا وَقَدَّرَ فِيهَا أَقْوَاتَهَا فِي أَرْبَعَةِ أَيَّامٍ سَوَاء لِّلسَّائِلِينَ
Resim---Ve ceale fîhâ revâsiye min fevkıhâ ve bâreke fîhâ ve kaddere fîhâ akvâtehâ fî erbeati eyyâm (eyyâmin), sevâen li’s- sâilîn (sâilîne).: Orda (yerde) onun üstünde sarsılmaz dağlar var etti, onda bereketler yarattı ve isteyip arayanlar için eşit olmak üzere ordaki rızıkları dört günde takdir etti.(Fussilet 41/10)

ثُمَّ اسْتَوَى إِلَى السَّمَاء وَهِيَ دُخَانٌ فَقَالَ لَهَا وَلِلْأَرْضِ اِئْتِيَا طَوْعًا أَوْ كَرْهًا قَالَتَا أَتَيْنَا طَائِعِينَ
Resim---Summestevâ ile’s- semâi ve hiye duhânun fe kâle lehâ ve li’l- ardı’tiyâ tav’an ev kerhâ (kerhen), kâletâ eteynâ tâiîn (tâiîne).: Sonra, duman halinde olan göğe yöneldi; böylece ona ve yere dedi ki: "İsteyerek veya istemeyerek gelin." İkisi de: "İsteyerek (İtaat ederek) geldik" dediler.” (Fussilet 41/11)

فَقَضَاهُنَّ سَبْعَ سَمَاوَاتٍ فِي يَوْمَيْنِ وَأَوْحَى فِي كُلِّ سَمَاء أَمْرَهَا وَزَيَّنَّا السَّمَاء الدُّنْيَا بِمَصَابِيحَ وَحِفْظًا ذَلِكَ تَقْدِيرُ الْعَزِيزِ الْعَلِيمِ
Resim---Fe kadâhunne seb’a semâvâtin fî yevmeyni ve evhâ fî kulli semâin emrehâ ve zeyyenne’s- semâe’d- dunyâ bi mesâbîha ve hıfzâ (hıfzen), zâlike takdîru’l- azîzi’l- alîm (alîmi).: Böylece onları iki gün içinde yedi gök olarak tamamladı ve her bir göğe emrini vahyetti. Biz dünya göğünü de kandillerle süsleyip donattık ve bir koruma (altına aldık). İşte bu, üstün ve güçlü olan, bilen (Allah)'ın takdiridir.(Fussilet 41/12)

Resim

Niceler dünyâyı sevdi nice kullar cenneti
Pes bu Kuddûsî kulun saña ehl it ey Hudâ..


Bu imkÂNLarla KULLUK İmtihÂNı diyarı DÜNYâda SENin KULLarından nice kullar Dünya derdine düştü dünyâperestoldu bir kısım kulların da cennetin derdinedüştü,
Ben KULun Kuddûsî kaddesallahu sırrahunun dileğiyse SENin EHLin/ EHLuLLAHın olmak duâetmekte kabul buyur yâ RABBenâ ALLAH celle celâlihu!..


Resim

Fazl: Âlimlere yakışır olgunluk. * İmân, cömertlik, ihsan, kerem, ilim, ma'rifet, üstünlük, hüner, tefâvüt, inayet.
Şâd: f. Sevinçli, ferahlı, memnun, mesrur, şen, bahtiyar.
Cüdâ: f. Ayrılık. Ayrılmış.
Hûr: Huri.
Kusur: saraylar, köşkler.
Mâ-sivâ: Hak Teâlâ’dan gayrısı.
Hubb-ı sivâ: Hak Teâlâ’dan gayrısının sevgisi.
Kişver: f. Memleket, ülke. * İklim.
Liyâkat: İktidar. Ehliyet. Hüner. Lâyık olmak. Fazilet. Kıymetlilik.
Câh: (Câhe) f. Makam, mansıb. Kadr, itibar
.
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: AHMED KUDDUSİ (ks) DİVANI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim GazEL-20


<= Resim =>


Kird-gârın âşinâsıdır MuhaMMed Mustafâ
'Âşıkânın dil-rübâsıdır MuhaMMed Mustafâ!. Aleyhisselâm..


O yüceler yücesi MuhaMMed Mustafâ aleyhisselâm ki, Yaran ve yaratılış sırrının tek âşinâsı, fiilen başlangıcı olan NûR-u MuhaMMed sahibidir.
HaKk MuhaMMedî âŞıkLarın GÖNÜL Evidir MuhaMMed Mustafâ aleyhisselâm!.

Resim

Nûr-ı pâkinden Hudâ bu halkı inşâ eyledi
Kâ'inâtın mübtedâsıdır MuhaMMed Mustafâ!. Aleyhisselâm..


ALLAHu zü’L- CeLÂL, tertemiz NÛrundan bu halkı ve ÂLEMLeri inşâ edip vücuda getirdi.
KûN feyeKûN OL-Ânı KâNÂtın ASLın fASLı, ÜMMü-ANAsı-TEMELde tek-İLK NOKtasıdır MuhaMMed Mustafâ aleyhisselâm..


اللَّهُ نُورُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ مَثَلُ نُورِهِ كَمِشْكَاةٍ فِيهَا مِصْبَاحٌ الْمِصْبَاحُ فِي زُجَاجَةٍ الزُّجَاجَةُ كَأَنَّهَا كَوْكَبٌ دُرِّيٌّ يُوقَدُ مِن شَجَرَةٍ مُّبَارَكَةٍ زَيْتُونِةٍ لَّا شَرْقِيَّةٍ وَلَا غَرْبِيَّةٍ يَكَادُ زَيْتُهَا يُضِيءُ وَلَوْ لَمْ تَمْسَسْهُ نَارٌ نُّورٌ عَلَى نُورٍ يَهْدِي اللَّهُ لِنُورِهِ مَن يَشَاء وَيَضْرِبُ اللَّهُ الْأَمْثَالَ لِلنَّاسِ وَاللَّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ
Resim---ALLÂHU NÛRUS SEMÂVÂTİ VEL ARD (ardı), meselu nûrihî ke mişkâtin fîhâ mısbâh(mısbâhun), el mısbâhu fî zucâceh(zucâcetin), ez zucâcetu ke ennehâ kevkebun durrîyyun, yûkadu min şeceratin mubâraketin zeytûnetin lâ şarkîyetin ve lâ garbiyyetin, yekâdu zeytuhâ yudîu ve lev lem temseshu nâr(nârun), nûrun alâ nûr(nûrin), yehdîllâhu li nûrihî men yeşâu, ve yadribullâhul emsâle lin nâs(nâsi), vallâhu bi kulli şey’in alîm(alîmun): ALLAH, GÖKLERİN VE YERİN NURUDUR. O'nun nurunun misali, içinde çerağ bulunan bir kandil gibidir; çerağ bir sırça içerisindedir; sırça, sanki incimsi bir yıldızdır ki, doğuya da, batıya da ait olmayan kutlu bir zeytin ağacından yakılır; (bu öyle bir ağaç ki) neredeyse ateş ona dokunmasa da yağı ışık verir. (Bu,) Nur üstüne nurdur. Allah, kimi dilerse onu kendi nuruna yöneltip iletir. Allah insanlar için örnekler verir. Allah, her şeyi bilendir.” (Nûr 24/35)

Ve Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bağlantısı her AN Şe’ÂN yaratılışında BİZ BİR-İZdir ki;

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bir hadisi kudsîde: "ALLAH: "Seni kendi nurumdan, diğer şeyleri de senin nurundan yarattım."buyurdu" buyurmuştur.
(Îmân Ahmed, Müsned IV-127; Hâkim, Müstedrek II-600/4175; İbni Hibban, El İhsân XIV-312/6404; Aclûnî, Keşfü'l-Hâfâ I-265/827)


Hepimizin Nuru, O’nun Nuruyuz..
Ve görürüz ki Âfak Akıl için, Ulaştıkça daha ilerisi OL-AN târifsiz Sonsuz UFUKlar, DIŞımız olup:
MUHiT-te O ALLAH celle celâluhu..


وَللّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الأَرْضِ وَكَانَ اللّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ مُّحِيطًا
Resim---Ve lillâhi mâ fîs semâvâti ve mâ fîl ard(ardı). Ve kânallâhu bi kulli şey’in MUHÎTâ(muhîtan) : Göklerde ve yerde ne varsa tümü Allah'ındır. Allah, her şeyi kuşatan-kapsayandır.” (Nisâ 4/126)


Resim

İns ü cin peygamberi iki cihanın serveri
Enbiyânın pîşvâsıdır MuhaMMed Mustafâ!. Aleyhisselâm..


AKLı olduğu için KULLukla mükellefvarlıklar olan insÂNlar ve CİNLerin Hidâyet Rehberi-ResûLü, dünyâ ve âhiretin serveri/başı-seyyidi,
Diğer Nebîlerin-Peygamberimizin de imâmı, başı-sonu, TÜMMLeyeip TAMM Kılanı MuhaMMed Mustafâ!. Aleyhisselâm..


Resim

'Âlemine rahmet irsal eyledi Mevlâ anı
Bize Yezdânın 'atâsıdır MuhaMMed Mustafâ!. Aleyhisselâm..


El Mevlâ ALLAH celle celâlihu O’nu ÂLEMLereRAHMet olarak irSÂLL edip ReSÛLL Kıldı ve, O bize Yüce Yaratıcımızın Ni’met-i Uzmâsı, Lütuf ve İhsandır MuhaMMed Mustafâ aleyhisselâm..

El Mevlâ:
Resim

Rahmetenli’l- ÂLEMîn olan Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, ALLAHu zü’l- CeLÂL’in Akıl Âlemindeki Rahmet ve Nakil kaynağı Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Ni'met-i Uzmâ RAHMettir:

وَمَا أَرْسَلْنَاكَ إِلَّا رَحْمَةً لِّلْعَالَمِينَ
Resim---Ve mâ erselnâke illâ rahmeten li’l- âlemin (âlemîne):Seni âlemlere ancak rahmet olarak gönderdik.” (Enbiyâ 21/107)

Resim---Bir sahabe: “Yâ Resulullah! Müşriklere beddua etsen” diye kendisine gelindiğinde: “Ben lânetçi olarak gönderilmedim, ben rahmet peygamberi olarak gönderildim.” buyurmuştur.
(Müslim, Birr, 87)

لَقَدْ جَاءكُمْ رَسُولٌ مِّنْ أَنفُسِكُمْ عَزِيزٌ عَلَيْهِ مَا عَنِتُّمْ حَرِيصٌ عَلَيْكُم بِالْمُؤْمِنِينَ رَؤُوفٌ رَّحِيمٌ
Resim---Lekad câekum resûlun min enfusikum azîz (azîzun), aleyhi mâ anittum harîsun aleykum bi’l- mu’minîne raûfun rahîm (rahîmun).: Andolsun size, içinizden sıkıntıya düşmeniz O'nun gücüne giden, size pek düşkün, mü'minlere şefkatli ve esirgeyici olan bir elçi gelmiştir.” (Tevbe 9/128)


Resim

Olmasaydı ol eğer biz ihtida itmez idik
Ehl-i îmânın hüdâsıdır MuhaMMed Mustafâ!. Aleyhisselâm..


Eğer Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, olmasaydı bizim NAKİLsiz AKLımız nasıl ihâyete Erip HAKk TeÂLÂ’ya geri DÖNüp Rucû’ edecekti.
Onun için İmÂN Edenlerin Hidâyet REHBERi Resûlullah sallallahu aleyhi vesellemdir hamdolsun!.


Resim

Nûr-ı 'irfân-ı Hudâdan itdi bizzat iktibas
'Ârifânın reh-nümâsıdır MuhaMMed Mustafâ!. Aleyhisselâm..


Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, NûRuLLahtan İrfÂN NÛRunu her ÂN ve AYNen BİZe aktararak SALL-ü- SELL etmektedir.
MuhaMMedî Hakk ÂRİFLerin Reh-nümâsı/Yol gösteren Kerem Kılavuzudur MuhaMMed Mustafâ!. Aleyhisselâm..


Resim

Sırr-ı mi'râcın tuyan bilür 'ulüvv-i sânını
Cümle a'lâlar 'ulâsıdır MuhaMMed Mustafâ!. Aleyhisselâm..


Resûlullah sallallahu aleyhi vesellemin Mi'râc-ı MuhaMmedîyyesinin Sırrna Erenler RÛHunda DUYanlarO’nun ne kadar Yüce, Muhteşem ve Mukaddes bir SAN’at-ı İlahîyyenin BAŞLangıcı OLuş şöhretiniANLAr ve hörmet duyar..
Onun için en Ahsenler ahseni güzeller güzelidir MuhaMMed Mustafâ!. Aleyhisselâm..


Resim

Andan özge kimse Hakkı baş göziyle görmedi
Hak habîbi bâ-safâsıdır MuhaMMed Mustafâ!. Aleyhisselâm..


Resûlullah sallallahu aleyhi vesellemden bAŞKa, ÂTınamahsus, AYNa’L- YAKîn Beden GÖZüyle gören olmadı olmayacak da..
Çünkü HaKk TeÂLÂ’nın SıRR-ı SâFâsı, Tek Mustafası ve SegiLisi HabîBuLLAH MuhaMMed Mustafâ aleyhisselâmdır..


Resim

İtdi anınla tevessül enbiyâ vü mürselîn
Çünki dertlüler devâsıdır MuhaMMed Mustafâ!. Aleyhisselâm..


BiLeLik Bağının BağLayıcıları NEBîLer ve ULAşım irSÂLe Hattları Peygamber aleyhumusselâm cÜMMLesi O’nun Adıyla ULAŞım SAĞLadılar çünkü O İLK NOKta-SON-Uçtur.
Bütün gönül dertlerinin ŞİFÂsı O’nun Şefâatı olan MuhaMMed Mustafâ!. Aleyhisselâmdır..


Resim

Aña geydirdi şefâ'at hil'atini ol Hudâ
Cümle emrazın şifâsıdır MuhaMMed Mustafâ!. Aleyhisselâm..


ALLAHu zü’l- CeLÂLimiz O’na Şefâat KÂFtÂNını EZELinde giydirdi ve Yaratılmışların cÜMMLesinin maddî-manevî hastalıklarına şifâ kıldı hamd olsun!.

ـ4349 ـ3ـ وَعَنْ جابرٍ رَضِيَ اللَّهُ عَنْه قَال: ]قَالَ رَسُولُ اللَّهِ #: أُعْطِيتُ خمْساً لَمْ يُعْطَهُنَّ أحَدٌ مِنَ
ا‘نْبِيَاءِ قَبْلِى: كَانَ كُلُّ نَبِىٍّ يُبْعَثُ إلى قَوْمِهِ خَاصَّةً وَبُعِثْتُ الى ا‘حْمَرِ وَا‘سْوَدِ؛ وَأُحِلَّتْ لِىَ الْغَنَائِمُ وَلَمْ تَحُلَّ ‘حَدٍ قَبْلِى، وَجُعِلَتْ لِىَ ا‘رْضُ طَيِّبَةً وَطَهُوراً وَمَسْجِداً، فَأُيُّمَا رَجُلٍ أدْرَكَتْهُ الصََّةُ صَلّى حَيْثُ كَانَ، وَنُصِرْتُ بِالرُّعْبِ عَلى الْعَدُوِّ بَيْنَ يَدَىْ مَسِيرَةِ شَهْرٍ، وَأُعْطِيتُ الشَّفَاعَةَ[. أخرجه الشيخان والنسائي.وزاد في رواية: ]بُعِثْتُ بِجَوَامِعَ الْكَلمِ[
Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: "Bana 5 şey verilmiştir ki, bunlar benden önceki peygamberlerden hiçbirine verilmemiştir:1- Her peygamber sadece kendi kavmine gönderilmiştir. Ben ise kırmızılara (Acemlere) ve siyahlara (Araplara) da gönderildim.
2- Bana ganimetler helal kılındı. Halbuki benden öncekilerden kimseye helal değildi.
3- Yer bana tahur, pâk ve mescid kılındı. Her kim namaz vaktine girerse, nerede olursa olsun namazını kılar.
4- Ben, bir aylık mesafede olan düşmanımın içine düşen bir korku ile yardıma mazhar oldum.
5- Bana ŞEFAAT (etme yetkisi) verildi."
(Câbir radıyallahu anh’dan; Buhârî, Teyemmüm 3, Salât 56,l Humus 8; Müslim, Mesâcid 3, (521; Nesâî, Gusl 26, (1, 210-211)

Azîz kardeşlerim,
MuhaMMedî Şuûr'un, Nûrun, Sürûrun ve Onurun bilinmesi, anlaşılması ve yaşanması, ALLAH-U ZÜ'L-CELÂL'in hidâyeti, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in şefâatı, Erenlerin hayır dua himmeti ve kulun kendi tercih ve gayretinin ne kadar önemli olduğu aşikârdır.
MuhaMMedî Neş'e bir bütündür, külldür. Tümüyle tektir.
Onun için iyi DUYmamız ve UYmamızla ulaşabiliriz.
Cenabı ALLAH celle celâluhu'nun bize Nİ’MET-i uzması (en büyük Nİ’MET) olan MuhaMMed aleyhi’s-selâm; dinimizin, dünyamızın ve âhiretimizin Şâfiî'si (şefâatçisi) kulluk derdimizin şifâsıdır.
Ahmed aleyhi’s-selâm'ın AHAD Tealâ'ya hamd ve halkına şefâat makamı olan Makam-ı Mahmud'undaki Livâü'l-Hamd'i (hamd sancağı) altında; merhâmet, muhabbet, ismet ve iffet içinde hesabsız cennet ehli olan, MuhaMMedî oluş şuûrunu kelime-i şehâdetle yaşayanlardan olmak için iyi niyet, ciddîyet ve samimîyyetle teslimiyyet ve istikâmette azmimiz ve ALLAH Tealâ'yı vekîl edişimiz, erdemimizdir...
ALLAH muînimiz olsun. Âmin!.


Resim

Gökde Ahmed dahi cennetde aña Mahmûd dinür
Yir yüzinüñ rûşenâsıdır MuhaMMed Mustafâ!. Aleyhisselâm..


Bu ÂLemde MuhaMMed, GÖKLerde AHMeD ve Âhiretteyse MahMûd İSMiyle ANıLdı,O, Yeryüzünün sönmeyen NÛR KAYnağı Hayat IŞIğıdır MuhaMMed Mustafâ!. Aleyhisselâm..

وَإِذْ قَالَ عِيسَى ابْنُ مَرْيَمَ يَا بَنِي إِسْرَائِيلَ إِنِّي رَسُولُ اللَّهِ إِلَيْكُم مُّصَدِّقًا لِّمَا بَيْنَ يَدَيَّ مِنَ التَّوْرَاةِ وَمُبَشِّرًا بِرَسُولٍ يَأْتِي مِن بَعْدِي اسْمُهُ أَحْمَدُ فَلَمَّا جَاءهُم بِالْبَيِّنَاتِ قَالُوا هَذَا سِحْرٌ مُّبِينٌ
Resim---Ve iz kâle îsebnu meryeme yâ benî isrâîle innî resûlullâhi ileykum musaddikan li mâ beyne yedeyye minet tevrâti ve mubeşşiren bi resûlin ye’tî min bagdîsmuhû ahmed (ahmedu), fe lemmâ câehum bil beyyinâti kâlû hâzâ sihrun mubîn (mubînun).: Hani Meryem oğlu İsa da: "Ey İsrailoğulları, gerçekten ben, sizin için Allah'tan gönderilmiş bir elçiyim. Benden önceki Tevrat'ı doğrulayıcı ve benden sonra ismi "Ahmed" olan bir elçinin de müjdeleyicisiyim" demişti. Fakat o, onlara apaçık belgelerle gelince: "Bu, açıkça bir büyüdür" dediler.” (Saff 61/6)

وَمِنَ اللَّيْلِ فَتَهَجَّدْ بِهِ نَافِلَةً لَّكَ عَسَى أَن يَبْعَثَكَ رَبُّكَ مَقَامًا مَّحْمُودًا
Resim---''Ve minel leyli fe tehecced bihî nâfileten lek(leke), asâ en yeb’aseke rabbuke makâmen mahmûdâ: Gecenin bir kısmında kalk, sana aid nafile olarak onunla (Kur'an'la) namaz kıl. Umulur ki Rabbin seni övülmüş bir makama ulaştırır.” (İsrâ 17/79)


Resim

Sıdk u şevk ile bu na'tı okuyan hem dinleyen
Bildi halkın müntehâsıdır MuhaMMed Mustafâ!. Aleyhisselâm..


Candan sadakat, istek ve arzuyla Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem övmekte olan bu güzelim şiirimi okuyan ve dinleyenler BİLip-BULup-Kâni OLup ANLAyıp daİmÂN ettiler ki cümle Halkın BAŞLangıç Noktası NÛR-u MuhaMMed ve SON-UÇ nihâyeti de HATmen MuhaMMed Mustafâ!. Aleyhisselâmdır..

Kevniyette; OLÂN KüLLî ŞEY’in İcâdın İcâbı, OLÂN OLmazsa OLmazı, İlk ŞEY’i, İlk Noktası, İlk NÛRu, Duâ edeni kabul görüp cevâb vereni, “KÛN”un “feyeKÛN”u Resûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem..

وَمَا أَرْسَلْنَاكَ إِلَّا رَحْمَةً لِّلْعَالَمِينَ
Resim---Ve mâ erselnâke illâ rahmeten li'l-âlemîn(âlemîne): (Rasûlum!) Biz seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik.” (Enbiyâ 21/107)

Resim---Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: “ALLAH’ın yarattığı şeylerin ilki, benim nûrumdur.” buyurdu.
(Aclûnî, Keşfü’l- Hafâ 1, 309, 311, 827, İmam Suyutî, Kastalanî)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Evvelu mâ halakallâhu nûra nebiyyike yâ Câbir: ALLAH Teâlâ herşeyden evvel senin Peygamberinin nûrunu yarattı ey Câbir!”
(Câbir bin Abdillah tarikiyle Abdürrezzak’tan; el-Aclûnî, Keşfü’l-Hafâ, 1:205, 2:129.)

Resûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem’in Rahmetenli’l-âlemin Denizi’nde her varlığın damla oluşu.
Nûrullah, Nûr-u Mîm, Nûr-u MuhaMMed SıRRı…


وَمَا أَرْسَلْنَاكَ إِلَّا رَحْمَةً لِّلْعَالَمِينَ
Resim---Ve ma erselnake illa rahmetel lil alemin: (Resûlüm!) Biz seni âlemlere ancak rahmet olarak gönderdik.” (Enbiyâ 21/107)

Her insan için bir kez görünen biçimin ilk maddesi, Büyük Rûh’udur!

Resim---Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem): “Evvelü mâ halakallahu nûrî, evvelü mâ halakallahu kâlemü, evvelü mâ halakallahu’l-akl:ALLAH’ın ilk yarattığı şey benim nûrumdur, ALLAH’ın ilk yarattığı şey kâlemdir, ALLAH’ın ilk yarattığı şey akıldır.”
(İ.Ahmed V/317; Keşfül Hâfâ I/311 (823,824,827); Hilyetül Evliyâ III-318)


Resim

Eyle Kuddûsî aña her dem salât-ile selâm
Ki Hudânın Mustafâsıdır MuhaMMed Mustafâ!. Aleyhisselâm..


Ey MuhaMmedî HaKk Âşık Kuddûsî BaBam kaddesallahu sırrahu,
Sen de Resûlullah sallallahu aleyhi veselleme her dâimâ salât ile selâm eyle, Bağ kur ve kesme ki,
O, Halkı EZELinde elenip deen üstte TEK KALan, ıstıfa edilen Mustafâsı, MuhaMMed Mustafâ aleyhisselâmdır..
İlmuLLAHça saLât-ü- SeLÂM Olsun O’na, Âline, EhL-i Beytine, Ashâbına ve deÜMMetine aleyhumusselâm..


Ebu'l-Hasen-eş-Şâzeli (kaddasallahu sırrehu)'ya âit Salâtu'n- Nuri'z- Zâtî..
İÇ sıkıntıları ve zorlukların aşılmasında ŞiFâdır İnşâ ALLAHu TeâLâ!.


Resim

TÜRKÇESİ: Allâhumme salli ve sellim ve bârik alâ Seyyidinâ
ve Mevlânâ Muhammedin Nûri'z
-Zâti
Ve's-sirri's-sâriî fî cemi'i'l-âsâri
Ve'l-esmâi ve's-sıfâti Ve alâ âlihi ve sahbihi ve sellim
Adede kemâl'illâhi ve kemâ yelîku bikemâlihi
.


MÂNÂSI: "ALLAH'ım! Zâtın nûru,
Esmâ ve sıfatların bütün eserlerine
(mevcûdat) sârî (süren, süregen, sürücü, yayılan) sırrı olan
Efendimiz ve Sahibimiz Muhammed
(salallahu aleyhi ve sellem)'e,
ailesine ve ashabına salât-ü-selâm ve bereketini ihsân eyle!
ALLAH'ın kemâli adedince ve O'nun kemâlinin lâzım ve lâyıkınca!"


Resim

Gird-gâr: f. Allah.Yaratıcı. Kudret sahibi.
Kird-gâr: f. Sâni. Yapan ALLAH celle celâlihu.
Dil-rübâ: f. Gönül alan, gönül kapan.
Mübtedâ: Baş taraf, başlangıç. Baş.
Server: f. Reis. Baş. Seyyid.
Pîşvâ: (Pişuva) f. Reis, baş. Hâkim. * Mukteda, imâm.
İrsal: (Resul. den) Göndermek, gönderilmek, yollamak.
Atâ: Verme. Bağışlama. Bahşiş. Lütuf. İhsan.
Hüdâ: Doğru yol göstermek. * Doğruluk. Hidâyet.
İhtida:Hidayete ermek.Delâlet ve irşadı kabul edip doğru yola girmek. Allah'a ve Resül-ü Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm Efendimize iman etmek.
İktibas:Bir söz veya yazıyı olduğu gibi veya kısaltarak almak. Birisinden ilmen istifade etmek. İstifade suretiyle almak, alınmak.*Söz arasında Kur'an-ı Kerimden veya Hadis-i Şeriftden veya başka makbul eserlerden bir cümlenin kâmilen veya kısmen az tasarruf ile veya tasarrufsuz alınması.
Reh-nümâ: f. Yol gösteren. Kılavuz.
Ulüvv:Büyüklük, yükseklik.*Bir şeyin yukarısına çıkma.*Şan, şeref ve kadr sahibi olma.
Sân: Şanı, anılışı.
Ulâ: Birinci, ilk, evvel.
Bâ-safâ: Safâ ile.
Safâ: Gönül şenliği, eğlence.*Duru olmak, itmi'nan ve meserret üzere olmak. Temiz, sâfi olmak.
Tevessül:Allah'ın dergâhına yaklaştıracak amel işlemek.*Sarılmak.* Baş vurmak.*İnanmak.*Sebeb tutmak.
Hil'at: Yüksek makamdaki zatların beğendiği kimseye ve takdir edilen zevata giydirdiği kıymetli, süslü elbise. Kaftan.
Emraz: (Maraz. C.) Hastalıklar. Marazlar.
Rûşenâ: Parlak, aydın, belli, âşikâr.
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: AHMED KUDDUSİ (ks) DİVANI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim



<= Resim =>


GazEL-21


Olmışam müştak u tevvâk ben sabî iken saña
Ey Hudânın dostı Mahmûd u MuhaMMed Mustafâ!. Aleyhisselâm..


Eyy el Hâdî-Hudâ ALLAH celle celâlihu’nun Dostu ve Habîbi-sevglis olan Hamîd-ü- Mahmûd-u-MuhaMMed Mustafâ Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem,
Ben Bebe iken Seni AŞK ile Şevk ile Duymuşum-Uymuşum Yâ Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem!.


Resim

Gün-be-gün gönlümde şevkin artub oldum bî-karâr
Halk içinde senden a'lâ yok güzel mahbûb baña..


Yaşımla birlikte gönlümdeki Aşkın ve kavuşma şevkim de büyüdü.. Arttı ve bir yerlerde duramaz oldum ve karasız kaldım hayatta..
Tüm yaratıkların halkıniçinde bana, benim gönlümü alıp götüren daha iyisi bir EZEL Güzeli SEVgiLi Olmadı Yâ Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem!.


Resim

Kayseriden bir gice çıkdım senin sevdân ile
Şeyh-i Turhal Hazretiyle görişüb buldum 'ulâ..


Senin aklımı başımdan alan sevdân ile bir gece Kayseri Şehrinden çıktım, Turhal’a Şeyh Mustafa Efendi kaddesallahu sırrahu ile görüşüp onda AŞKıyın Şan ve şerefinin yüceliğini BULdum!.

Resim

Sonra Arzingâna gitdim uyuben bir kâmile
Sakin oldum anda birkaç mâh şedîd idi şitâ..


Sonra ErzicÂN İline gittim bir kâmil dost ile birlikte ve o zâtta birkaç ay şiddetli karakış soğukarında misâfir olup oturdum kaldımm..

Resim

Yaz gelince Şâma 'azm itdim yayan hem yalınuz
Mısra andan Mekkeye varub idüb haccı edâ’..


Yaz ayları gelince yapayalnız tek başıma ve yayan olarak ŞAM-ı Şerife gitmeye azm ettim.. Sonra Mısır’a geçtim.. Oradan da Mekke-yi Mükerrem’ede Hacc görevimi yerine getirdim..

Resim

Hak Te'âlâ eyledi tevfîk irişdim şehrine
Oluben anda mücavir saña itdim iltikâ..


Haccdan sonra HaKk Te'âlâ’nın yüce yardımıyla Medine-yi Münevvere Şehrimize Eriştim.. Orada BİZ BİR-İzine KAVuştum.. ve Mücavirin/ Yurdunu terkederek zamanını Haremeyn-i Şerifeyn'de ibadetle geçiren bir DERvişin oldum El hamdu lillâhi rabbi’l- âlemin..

Resim

Cümle mahlûk yaradılmışdur senin içün hemîn
Kendüsi içün yaratmışdur seni ancak Hudâ..


Yâ Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem cÜMMLe Halkın Yartılma SeBeB ve SON-UÇu SENsin ve SENi de, ALLAHu zü’L- CeLÂL ZÂTı için HALK etmiştir El hamdu lillâhi rabbi’l- âlemin..

Resim

Şimdi Kuddûsî olub pîr ü za'îf eyler hemân
Rûz u şeb saña salât-ile selâm bî-had aña..


Şimdilerde ise bu MuhaMMedî HAKk ÂŞıkın Kuddûsî kaddesallahu sırrahu, çok yaşlı ve zayıf düştü.. artık işi-gücü gece-gündüz durmadan sana hadsiz sayısız sınırsız hiç durmadan SaLât ile SeLâm göndermekte.. Yâ Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem!.



Resim

Müştak: (şevk. den) Arzu ve iştiyak gösteren, fazla istekli.
Şevk:Çok istek, şiddetli arzu. * Neş'e. *Bir şeyi bir yere şeye sağlamca bağlama. * Memnun. Şâduman
Tevvâk: Uygun gelme. Uyma. Mutabakat. Muvafık olma. İşi iyi gitme.* Tesirli dua.
Sabî: Henüz süt emen çocuk. * Büluğ çağına gelmemiş olan çocuk. * Üç yaşını tamamlamayan erkek çocuk.
'Ulâ: Şanlı, şerefli kimse.
Arzingân: Erzincan’ın ismi, Eriza’dan Arzingân’a sonrada son dönemde Erzincan’a dönüşmüş.
Şedîd: Sert, sıkı, şiddetli. * Musibet, belâ. *
Şitâ: Kış. Senenin soğuk mevsimi.
Edâ’: Yerine getirmek. Ödemek. Borcunu vermek. Vazifesini yapmak.
Tevfîk: Uygun düşürme. * Uydurma. Muvafık kılma. * Cenab-ı Hakkın kuluna yardım etmesi.
Mücavir: Komşu. * Bir mâbed veya tekke yakınında çekilip oturan. * Yurdunu terkederek zamanını Haremeyn-i Şerifeyn'de ibadetle geçiren.
İltikâ: Rast gelmek. Buluşmak. Kavuşmak. * Kavuşturulmak.
Pîr ü za'îf: Zayıf ve yaşlı birisi.
Rûz u şeb: Gündüz gece..


ResimTurhal Şeyhi MuSTaFa Efendi kaddesallahu sırrahu:

Turhal Şeyhi diye de meşhûr olan Mustafa Efendi kaddesallahu sırrahu on sekizinci yüz yılda yaşamıştır. En meşhur talebesi Niğde Bor'da medfun bulunan Ahmed Kuddûsî kaddesallahu sırrahu hazretleridir. Mustafa Efendinin kabri ise Turhal'da Kesikbaş Câmii yanında bulunan Kesikbaş türbesinde olup, ilçede en çok ziyâret edilen yerlerden biridir..

Tokat iline bağlı Turhal ilçesinde medfun bulunan Mustafa Efendi Hazretleri, fazilet sahibi bir zattır. Tahsiline Amasya'da başlamış. İstanbul'a gelerek burada tamamlamıştır.

Sonra da Şeyh Murad Nakşibendî Hazretleri'nin oğlu Ali Efendi Hazretleri'ne intisap edip, kendisinden halifelik almış, bundan sonra da memleketi olan Turhal'a dönmüştür. Burada dergâhını kuran Şeyh Mustafa Efendi Hazretleri, derhal irşad faaliyetlerine başlamıştır.
Dergâh henüz ayakta durmamakla beraber, kendisi tarafından yaptırılan ve halen "'Kesikbaş Camii" olarak bilinen eser yörenin en meşhur eserleri arasındadır. Yine bizzat kendisinin yapımına delalet ettiği köprü yakın tarihe kadar Yeşilırmak üzerine büyük bir ihtiyacı karşılamakta idi. Yakın bir geçmişte yerine gidiş gelişli betonarme bir köprü yapılmıştır.

Şeyh Mustafa Efendi Hazretleri 1197 (m. 1782) yılında vefat etmiş ve yaptırdığı dergâh ve caminin yanında defnedilmiştir. Sadrazam Seyyid Muhammed Paşa'nın kendisine bağlılığı ve sevgisi dolayısı ile Turhal civarında bulunan Dazya köyünün mülkiyeti padişah tarafından kendisine verilmiştir. Daha sonra bu köydeki vakıf mülklerinin, bizzat yapımına önderlik ettiği cami tekke ve köprüye vakfetmiştir.

Sahih hadislerden derleyip toparlamak suretiyle "el-Bedrü'l-Münir fî Şerh-i Ehadisi'l-Beşîri'n-Nezîr" adındaki hadise dâir eseriyle "Mürşidü's- Sâlikîn" adında bir eseri, "Hadis-i Erbâin" adında diğer bir eseri daha vardır.

Osmanlı Müellifleri adlı eserin yazarı, M. Tahir Bursavî Şeyh Mustafa Efendi Hazretleri'nin, Halvetiyye tarikatının Şabaniyye kolundan da hilafet aldığını, buna dair belgeyi Üsküdar'da bir kütüphanede gördüğünü bildirmektedir.

Şeyh Mustafa Efendi Hazretleri'nin en meşhur halifesi, Niğde Bor'da medfun bulunan Ahmed Kuddûsi Efendi Hazretleri'dir.

Mustafa Efendi Hazretleri'nin yaptırdığı camiye "Kesikbaş Camii" de denmektedir. Cami bu adını, hicri 85 yılında Hüseyin Ântakî Hazretleri ile gelen bir şehitten almaktadır. Rivayete göre, yörede şehit olan bir zatın başı, gövdesinden ayrıldıktan sonra da yaşamaya devam etmiş, nice harikalar meydana getirmiştir.
Yüce Allah sırrını Mukaddes ve Mübarek kılsın
.
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: AHMED KUDDUSİ (ks) DİVANI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim


<= Resim =>

GazEL-22


Ey 'Azîz ü Müntakim men eylerem şekvâ saña
Şol kişilerden ki dâ'im işleri nâsa cefâ..


Ey Küllî şeye gücü yeten ve zayıfların intikamlarını alan el Azîzu’l-Muntakîm ben bu gün sana şikayet ederim şu kişilerden ki, bunları daima gece-gündüz işleri halka zara-ziyan verip ezâ-cefâ etmektir.

El Azîz:
Resim

El Müntâkimü:
Resim

Resim

Çok emek çekdim ki irşâd eyleyem anları pes
Olmayub irşada lâyık oldılar düşman baña..


Bu insanları Hakka ve Hayra İrşâd edeyim diye çok emekler çektim ancak ne var ki, onlar İrşâdın kıymetini bilip ona lâyık olamadılar ancak bana düşman kesildiler ve beni düşman bildiler..

Resim

Aşikâre fıskı eylerler o fâsıklar hemân
Eylemezler çünki senden havf dahi halkdan hayâ..


Açıkça ve alenen fısk-ü-fücur işlemekteler, ALLAHu zü’L CeLÂ L’in emirlerini terk ve O'na isyan etmekte ve doğru yoldan sapıp çıkmakta utanmamaktalar yapmaktalar pisliklerini..
Çünkü bu azgınlar SENden Korkmazlar Halktan da hayâ edip utanmazlar Yâ RABBenâ!.


Resim

Ehl-i 'ilmi iden istihfaf olur kâfir o dem
'Avreti boş cümle a'mâli dahi olur hebâ..


Şeriât-ı GaRRamızda, İLİm EHLini hafife alıp, alay konusu yapıp hakaretler etmek o anda kâfirliğini gerektirir ki hemen kâfir olur..
Karısının nikahı kalkar, boş olur ve o güne kadar ki tüm A’melleri-hayr hasenatı da hebâ olur yok olur eli boş kalır..


Resim

Ekserinde yok devâm tîz bozılur dostlıkları
Söyledi Hakkı deyü küfre iderler ictirâ..


Bu zamane düzenbazlarının çoğunda devamlı-istikrarlı dotlukları yoktur tezce-hemence kaybolur sahte dostlukları..
Karşısındakinin söylediğinin karşılığı-hakkıymış gibi hemence küfre cür'et edip, küfre yeltenip, kavgaya atılma cesâreti gösterirler..


Resim

Şetm iderler buğz iderler ehl-i 'ilm ü 'ırza hem
Kati iderler güçleri yiter ise ol eşkıyâ..


Namusuna Sahib Âile ve İnsanlara, açıkça sövmek, azarlamak, küfretmek yetmez de gizli kin güdüp, husumet beslerler hemde.
Eğer güçlerinin yeteceğini anlarlar ise tüm YOLLarı kesen eşkiyâlar olurlar.


Resim

Ehl-i 'ırz havf eyleyüb kurtdan koyun korkar gibi
Ağlaşurlar inleşürler ditreşürler dâ'imâ..


Mâsum ve korumasız insÂNLar koyunun kurttan korktuğu gibi bunların pisliklerinden korkarlar da, gece-gündüz dâimâ ağlaşıp, inleşip titreşirler durmadan..

Resim

Korkmayub hem pâdişâhdan ol gürûh-ı tâğiyân
Zann iderler başımıza hîç bizim gelmez kazâ..


Bu azğınlar sürüsü pâdişâhdan da korkmazlar da,
Dmezler ki olmaz ama, ya olur da enselerinden devlet eli tutarsa halimzi nolur demezler..İlAHî Kanunun kazasından da kurtuluruz zannederler..


Resim

İtdi Kuddûsî bugün şekva saña ey Müntakim
Yetmiş üç yıl eyledi yardım kamu hâlde aña..


ey el Müntakim olan ALLAH celle celâlihu, bu Hakk ÂŞIK Kuddûsî kaddesallahu sırrahu, bu gün ki,
onların tümüne de 73 yıldır yardım edegeldiği halde bıktı usandı ve SANA Onları şikâyet etti..


El Müntâkimü:
Resim


Resim

Şekvâ: Şikâyet, âciz kaldığını ve zayıflığını haber vermek.
Nâs: f. İnsanlar.
Fısk: Haddini tecavüz. Günah. Haktan ayrılmak. * Fık: Allah'ın emirlerini terk ve O'na isyan etmek ve doğru yoldan sapıp çıkmak. Böyle olanlara şeriat dilinde "fâsık" denir.
Havf: Korku, korkutmak.
Hayâ: Hicab, utanma, edeb, ar, namus. Allah korkusu ile günahtan kaçınmak.
İstihfaf: Küçük ve aşağı görmek, küçümsemek, tahkir ve tahfif etmek.
'Avret: Kadın. Zevce. Nikâhlı.
İctirâ: (Cür'et. den) Cesaret etme, cür'et etme, yeltenme, atılma.
Şetm: Sövmek, azarlamak, küfretmek.
Buğz: Sevmeme. Birisi hakkında gizli ve kalbi düşmanlık hissetme. Kin, husûmet.
Irz: Namus. Temizlik. Cinsî haysiyet. * Ehil ve ıyal. İnsanın korumağa mükellef olduğu nefsi, hasebi, şerefi ve mahremleri, zemmedilecek veya medhedilebilecek durumları.
Eşkıyâ: Şakiler. Yol kesenler. Asiler. Allah'a veya kanunlara isyan edip kötülük yapanlar. Haydutlar, anarşistler, âsiler. Hak ve kanunlara baş kaldıranlar, Allahın emirlerine karşı gelenler.
Tâği: (Tagy) (Tuğyan. dan) Azgın. Azmış. Asi. Mütekebbir ve ahmak olan.
Müntakim: (Nakm. dan) İntikam alan, öç alan, suçluya cezasını veren.
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: AHMED KUDDUSİ (ks) DİVANI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim


<= Resim =>

GazEL-23

Gel sözimi tut eyle firar Hakk u İlâha
Kulluk idegör şevk-ı hulûs-ıla o şâha..


Haktan ve Hayrdan kaçan kişi,gel sözümü tut da el HAKk, El İlâh ALLAH celle celâlihu’ya kulluk etmeye başla.
Ol Şaha kulluğunu,her hayırlı işi ve ameli Allah rızâsını niyet ederek arzuyla istekle yap!.


El Hakku :
Resim

El İlâhu:
Resim

Resim

Tevhide devâm eyle hemîn gice vü gündüz
Anın ile irer kişi zîrâ ulu râha..


Yokluk ve Çokluktan vaz geçip TEKlik Vahdeti TEVHİDine gece vü gündüz demeden devam et ki, her kişi o yüce Sırat-ı müstakîm YOLuna ancak TEVHİDle girilir ve YOL alınır..

Resim

Dirlerse disünler saña dîvâne 'adular
Kendi düşer elbetde 'adû kazdığı çâha..


Din düşmanları sana deli derlerse desinler, elbette kendi düşer kendi kazdığı kuyuya düşmanın..

Resim

Zikr ide ide kalbde toğar şems ü ma'ârif
Hak 'arifi ol gir çalışub sen o penâha..


ZikrULLAHı zikr ede edekalbinde Mârifet Güneşi doğar..
Sen de HAKk TeÂLÂyı ANLA ki, ÂRiFuLLah olup o yolda çalışarak o Yüce Sığınağa teslim olup sığınaBİLesin..


Resim

Kuddûsîye zikri pederi eyledi telkîn
Ol itdi süluk mürşidinin gitdiği râha..


Bu HAKk Âşığı Kuddûsî kaddesallahu sırrahu’ya ZikrULLAHı Rahmetli Babası Hâcı İbrâhim Efendi Tâlim ve Terbiye eyleyip öğretti.. O ise, sadakatla çalışıp Mürşidinin İzinde Tarikat-ı MuhaMmediyye YOLUnda ömür boyu YOL aldı!.


Resim

Firar: Kaçmak. Kaçış.
Şevk: Çok istek, şiddetli arzu. * Neş'e. *Bir şeyi bir yere şeye sağlamca bağlama. * Memnun. Şâduman.
Hulûs: Hâlislik. Saflık. * Samimiyet. Hâlis dostluk. İçden davranmak. Her hayırlı işi ve ameli Allah rızâsını niyet ederek yapmak.
Râh: (Reh) f. Yol. Tarz. Usûl. Meslek.
Adu: Adüvv. Düşman, hasım.
Çâh: (Çeh) f. Kuyu. Çukur.
Penâh: f. Sığınma. Sığınacak yer. Dayandığı nokta.
Telkin: (C.: Telkinât) Zihinde yer ettirmek. Fikir aşılamak. Zihinde yer etmiş düşünce. * Yeni müslüman olana İslâm esaslarını anlatmak.
Süluk: (Silk. den) Belli bir gruba girme. Bir yolu takib etme. Bir tarikata bağlanma. Mânevi terakki mertebelerinde devam etme.
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: AHMED KUDDUSİ (ks) DİVANI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim


<= Resim =>

GazEL-24


Sâlik dü cihandan geçüb ol 'âşık-ı Mevlâ
Ağyarına meyl itme sakın pendimi tut hâ..


EYy AKLı NAKLe ULAşmış Hakikat-ı MuhaMmediyyesÎne YOL Almak seyr-ü-süLûk DİLEyen AŞKuLLah YOLcusu artık dünya-âhiret derdinden geçip şimdi, şu ÂNda, ŞeÂNuLLAHta oL Yüce el MevLÂmız ALLAH celle celâlihuya gERçek MuhaMMedî ÂŞIK OL inşâe ALLAHu TeÂLÂ ki,
Gel bu nasihatımı tut ve sakın sakın mâsivÂya->HAKk TeÂLÂdan gAYRısı Halkına bel bağlayıp peşlerine düşme üç günlük İmkÂNla KULLuk İmtihÂNı DÜNyâsında!.


El Mevlâ :
Resim

Resim

Hâlık mı 'azîz halk mı 'azîz eyle te'emmül
Kankısı 'azîz ise kul ol sıdk-ile aña..


KüLLî ŞEYy’i Her ÂN yENiden Yaratıp-DURmakta ve ebedî El Bâki OL-ÂN El Hâlık TeÂLÂ mı El Azîz, yoksa izafî-iğreti-gelgeç-ölümlü-fâni halkı mı azîz iyice bir daha DÜŞün.. ANLA!.ki,
Hangisi gerçek Azîz ise var sen de ona sadakatla KULLuk yap artık!.


El Bâkî:
Resim

El Hâliku :
Resim

El Hallâku :
Resim

El Azîz:
Resim

Resim

Evlâd u 'ıyâl nefs-ile mâlın saña düşman
Pes cümlesidür fitne iderler seni ilhâ’..


Kur'ÂN-ı KerîmimİZe Kulak VERirsen eğer, göreceksin ki, çoluk-çocuk, âile efrad, nefsin ve malların sana bu, İmkÂNla KULLuk İmtihÂNı ÂLEminde düşmanların ve DENEme TAKtalarındır.. ve TÜMMü-HEPisi de seni şoş şeylerle meşgul ederler de, gaflete-cehâlete-dalalate ve hatta ALLAH Korusun ihânete sokan FİTNElerin olurlar..

“Fitne” kelimesi, Türkçe’de “Azdırma, baştan çıkarma, karışıklık, fesat, arabozan, karıştırıcı… (Şemsettin Sami, Kamusi Türkî) gibi anlamlara gelmektedir. Ancak Arapça’da kelimenin esas anlamı “sınamak” (Asım Efendi, Kamûs Tecümesi) , deneme, imtihan (hayır veya şerle) sınama (Lisânü’l’Arab) dır. Açıkça görüleceği üzere “Fitne” kelimesinin Türkçe’de kullanıldığı anlam, Arapça’daki esas anlamından farklıdır.

“Fitne” kelimesi, Arapça’da “sınav” anlamına gelmektedir ve İKİ TERcihten ->"TEK"ini KULLanmak gerçeği DENEmesi-dir Kur'ÂN-ı Kerîmimizde..

زُيِّنَ لِلنَّاسِ حُبُّ الشَّهَوَاتِ مِنَ النِّسَاء وَالْبَنِينَ وَالْقَنَاطِيرِ الْمُقَنطَرَةِ مِنَ الذَّهَبِ وَالْفِضَّةِ وَالْخَيْلِ الْمُسَوَّمَةِ وَالأَنْعَامِ وَالْحَرْثِ ذَلِكَ مَتَاعُ الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَاللّهُ عِندَهُ حُسْنُ الْمَآبِ
Resim---Zuyyine lin nâsi hubbu’ş- şehevâti minen nisâi ve’l- benîne ve’l- kanâtîri’l- mukantarati mine’z- zehebi ve’l- fıddati ve’l- hayli’l- musevvemeti ve’l- en’âmi ve’l- hars (harsi), zâlike metâu’l- hayâti’d- dunyâ, vallâhu indehu HUSNU’L- MEÂB (meâbi).: İnsanlara, kadınlar, oğullar, altın ve gümüşten istiflenmiş yığınlar, yaylıma salınmış (güzel) atlar, davarlar ve ekinlerden yana nefsin isteklerine muhabbet, süslenip bezendi. Fakat bunlar, dünya hayatının geçici menfaatıdır. Halbuki sonuç güzelliği Allah katındadır.” (Âl-i İmrân 3/14)

وَاعْلَمُواْ أَنَّمَا أَمْوَالُكُمْ وَأَوْلاَدُكُمْ فِتْنَةٌ وَأَنَّ اللّهَ عِندَهُ أَجْرٌ عَظِيمٌ
Resim---Va'lemû ennemâ emvâlukum ve evlâdukum fitnetun ve ennallâhe indehû ecrun azîm (azîmun).: Ve biliniz ki; çocuklarınız ve mallarınız, sizin için sadece bir fitnedir (imtihandır). Ve Allah ki; O’nun katında, (muhakkak) azîm bir ecir (bedel, ücret) vardır.” (Enfâl 8/28)

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِنَّ مِنْ أَزْوَاجِكُمْ وَأَوْلَادِكُمْ عَدُوًّا لَّكُمْ فَاحْذَرُوهُمْ وَإِن تَعْفُوا وَتَصْفَحُوا وَتَغْفِرُوا فَإِنَّ اللَّهَ غَفُورٌ رَّحِيمٌ
Resim---Yâ eyhuhellezîne âmenû inne min ezvâcikum ve evlâdikum aduvven lekum fahzerûhum, ve in ta’fû ve tasfehû ve tagfirû fe innallâhe gafûrun rahîm (rahîmun).: Ey iman edenler, gerçek şu ki, sizin eşlerinizden ve çocuklarınızdan bir kısmı sizler için (birer) düşmandırlar. Şu halde onlardan sakının. Yine de affeder, hoş görür (kusurlarını yüzlerine vurmaz) ve bağışlarsanız, artık elbette Allah, bağışlayandır, esirgeyendir.(Teğâbun 64/14)

إِنَّمَا أَمْوَالُكُمْ وَأَوْلَادُكُمْ فِتْنَةٌ وَاللَّهُ عِندَهُ أَجْرٌ عَظِيمٌ
Resim---İnnemâ emvalukum ve evlâdukum fitneh (fitnetun), vallâhu indehû ecrun azîm (azîmun).: Oysa sizin mallarınız ve evlâtlarınız fitnedir (imtihandır). Ve Allah ki, ecrun azîm (en büyük mükâfat) O’nun indindedir (katındadır).(Teğâbun 64/15)


Resim

'İrfânı olan kişiye yiter bu nasihat
Câhil dahi dir fehm idemem söyleme baña..


MuhaMmedî İlim-İrade-İdrakta MuhaMmedî İrfâna-İştrak Şefâtı Şerefine ULşana KİMsye bu nasihatim yeterlidir..
Amma veLÂkin, ALLAH celle celâlihu'yu unutmuş Ahmakk olmuş kimseye sözüm kâr etmez.. zâten o da: “Bana BOŞuna ANLAtıp durma yeter artık bee!.” der geçer ->pis DÜnyâsına KULLuğa..
ALLAH celle celâlihu korusun ÜMMet-i MuhaMMed aleyhisselâmı..


Resim

Kuddûsîye bu pendi Hudâ eyledi ilham
Her kim ki kabul itse bulur rütbe-i bâlâ..


Hakk ÂŞIkı Kuddûsî BaBam kaddesallahu sırrahuya, bu Muhteşem-Mübârek Nasihatı buyurmasını el Hadî Hudâ ALLAH celle celâlihu ilhâm buyurdu..
Her KİM ki, bu İmkÂNla KULLuk İmtihÂNı CeheNneminde bu nasiahtlerimi kabul edip Uygularsa, ALLAHu Zü’L- CeLÂL Katında Yüce MuhaMmedî VelîYyuLLAH Rütbelerine daha yaşarken ULAŞır inşâe ALLAHu TeÂLÂ!
.



Resim

Sâlik: (Sülûk. dan) Bir yolda giden. Belli bir yol tutup giden. * Bir tarikat yolunda olan.
Meyl: Ortadan bir tarafa eğik olmak. * İstek. Yönelme. Arzu. * Sevme, tutulma, âşık olma. * Gönül akışı.
Azîz: İzzetli. Çok izzetli. Sevgili. Çok nurlu. * Dost. * Şerif. * Nadir. * Dini dünyaya âlet etmeyen. * Sireti temiz. * Ermiş. Mânevi kudret ve kuvvet sahibi. * Mağlup edilmesi mümkün olmayan ve daima galib olan manasında Cenab-ı Hakk'ın bir ismidir.
Te'emmül: İyice, etraflıca düşünmek. Derin derin düşünmek.
Iyâl: Fık : Bir adamın üzerine nafakasını vermek vacip olan, kendilerini geçindirdiği kimseler.
Fitne: İnsanın akıl ve kalbini doğrudan doğruya, hak ve hakikatten saptıracak şey. * Muhârebe. * Azdırma. * Karışıklık. Ara bozmak. Dedikodu. * Küfr. Fikir ihtilâfı. * Şikak. Kavga. * Delilik. * Mihnet ve beliye. * Mal ve evlâd. * Potada altın ve gümüşü eritmek. * İmtihan ve tecrübe etmek.
İlhâ: Boş şeylerle meşgul etmek. Gaflet.
Fehm: (Fehim - Fehm) Anlayış. Zihnen kavrayış.
Pend: f. Nasihat, vaaz, öğüt.
Bâlâ : f. Yüksek. Yukarı. Yüce. Yüksek kat.
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: AHMED KUDDUSİ (ks) DİVANI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim


<= Resim =>

GazEL-25

Zikre devâm it dir iseñ olsun celîs Mevlâ baña
Bu pendi işit cân u dilden itme gaflet sâlikâ..

Eğer bana: “ZikruLLAHa devam et!.” Der isen, o zaman el Mevlâ ALLAH celle celâlihu bana, zikirdaşım-hemdemimolsun!.
Ey HaKk YoLunun YOLcusu bu öğüdümü candan gönülden duy ve uy!. Sakın vurdumduymazlık edip de ALLAHu z’L- CeLÂL’i ve emirlerini unutma!.


El Mevlâ :
Resim

Resim

Çün Hak sever zâkirleri hem zikr ider anları ol
Evkâtini fevt eyleme zikre çalış subh u mesâ..


HaKk TeÂLÂ zikredenleri çok sevdiği gibi onlarla birlikte onları ZiKReder!
Onun için sen de sabah akşam demenden, vaktini kelinden kaçırmadan ve hiç durmadan ZikruLLAHa çalışıp zikret!.


اتْلُ مَا أُوحِيَ إِلَيْكَ مِنَ الْكِتَابِ وَأَقِمِ الصَّلَاةَ إِنَّ الصَّلَاةَ تَنْهَى عَنِ الْفَحْشَاء وَالْمُنكَرِ وَلَذِكْرُ اللَّهِ أَكْبَرُ وَاللَّهُ يَعْلَمُ مَا تَصْنَعُونَ
Utlu mâ ûhıye ileyke mine’l- kitâbi ve ekımı’s- salât (salâte), inne’s- salâte tenhâ ani’l- fahşâi ve’l- munker (munkeri), ve le zikrullâhi ekber (ekberu), vallâhu ya’lemu mâ tasneûn (tasneûne).: Kitaptan sana vahyedilen şeyi oku ve salâtı ikâme et (namazı kıl). Muhakkak ki salât (namaz), fuhuştan ve münkerden nehyeder (men eder). Ve Allah’ı zikretmek mutlaka en büyüktür. Ve Allah, yaptığınız şeyleri bilir.” (Ankebût 29/45)

فَاذْكُرُونِي أَذْكُرْكُمْ وَاشْكُرُواْ لِي وَلاَ تَكْفُرُونِ
Fezkurûnî ezkurkum veşkurû lî ve lâ tekfurun (tekfurûni).: Öyle ise Beni zikredin ki Ben de sizi zikredeyim. Ve Bana şükredin ve Beni inkâr etmeyin.” (Bakara2/152)

الَّذِينَ يَذْكُرُونَ اللّهَ قِيَامًا وَقُعُودًا وَعَلَىَ جُنُوبِهِمْ وَيَتَفَكَّرُونَ فِي خَلْقِ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ رَبَّنَا مَا خَلَقْتَ هَذا بَاطِلاً سُبْحَانَكَ فَقِنَا عَذَابَ النَّارِ
Ellezîne yezkurûnallâhe kıyâmen ve kuûden ve alâ cunûbihim ve yetefekkerûne fî halkı’s- semâvâti ve’l- ard (ardı), rabbenâ mâ halakte hâzâ bâtılâ (bâtılan), subhâneke fekınâ azâben nâr (nârı).: Onlar (ulûl elbâb, lüblerin, Allah'ın sır hazinelerinin sahibleri), ayaktayken, otururken, yan üstü yatarken (daima) Allah'ı zikrederler. Ve göklerin ve yerin yaratılışı hakkında tefekkür ederler (ve derler ki): "Ey Rabbimiz! Sen bunları bâtıl olarak (boşuna) yaratmadın. Sen Subhan'sın, artık bizi ateşin azabından koru.(Âl-i İmrân13/91)

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اذْكُرُوا اللَّهَ ذِكْرًا كَثِيرًا
Yâ eyyuhâllezîne âmenûzkûrullâhe zikren kesîrâ (kesîran).: Ey iman edenler, Allah'ı çokça zikredin.” (Ahzâb 33/41)

Resim

Gafillere olma karîn kaç ehl-i dünyâdan dahi
Uyuz gibi eyler sirayet anların hulkı saña..


HaKk TeÂLÂ’dan habersiz, başına geleceği önceden düşünmeyip ALLAHu zü’L- CeLÂL’i unutan gafillere aykın durma ve dünyaperestlerden de durma kaç!
Yoksaonların bu pis hastalığı uyuz gibi anında sana da bulaşıverir de sen de onların ahlâkıyla huylanırsın sonra haa!.


Resim

'Âşıklara ol yâr-ı gâr iki cihanı eyle terk
Pes ol güruhun işleri zikr-i Hudâ terk-i sivâ..


Sen HaKk Âşıklara candan sadık dost ol ve dünya âhiret derdini düşünme HaKk YOLda YOLdaşsın artık İnşâe ALLAHu TeÂLÂ!.
Çün kü o yüce topluluğun işi-gücü Hüdâ ALLAH celle celâlihu zikri ve O’ndan gayrısını terketmektirher dâim..


Resim

Eyle şerî'atle 'amel gir râh-ı 'Abdü'l-kâdire
İder seni irşâd o zât Kuddûsîdür mensûb aña..


Şerî'at-ı MuhaMMedî İsLÂM Diniyle âmeller işle ve Tarikat-ı MuhaMMedîde ise, Gavsu’L- Azam 'Abdü'l-kâdir GeylÂNî kaddesallahu sırrahu YOLuna düş ve göreceksin ki o mübârek zât, Mürşîd-i MuhaMMedîyye HİMMetiyle seni RÜDe Erdirip HaKk’a ULşatıracaktır ki,
AHMEDî Kuddûsîdür kaddesallahu sırrahu Baban da, O’na mensûb MuhaMMedî Mürşidlerdendir hamd olsun.. RÛHuşâd OLsun ve Rahmetler DOLsun!. ÂMiN!.


Resim

celis: Ekseri bir yerde oturan. Arkadaş. Birlikte oturan.
Sâlik: (Sülûk. dan) Bir yolda giden. Belli bir yol tutup giden. Bir tarikat yolunda olan.
Sâlikâ: Ey sâlik!.
Gaflet: Dikkatsizlik, endişesizlik, vurdumduymazlık. En mühim vazifeyi düşünmeyip, Cenab-ı Hakk'a itaat gibi işleri bilmeyip, başka kıymetsiz şeylerle uğraşmak. Nefsine ve hevesâtına tâbi olarak Allahı ve emirlerini unutmak.
Evkât: (Vakit. C.) Vakitler.
Fevt: Ölüm, mevt. * Kaybetme. Elden çıkarma. Kaçırma. Bir şeyin bir daha ele geçmiyecek şekilde elden çıkması.
Subh u mesâ: Sabah akşam.
Karîn: Yakın. Hısım. Akraba. * Arkadaş. Yaşı aynı olan arkadaş. Refik. Komşu. * Bir şeyi elde eden, nâil olan. * Pâdişahın daimi surette yakınında bulunan. Mâbeynci.
Sirayet: Yayılmak, bulaşmak, geçmek.
Hulk: Huy. Ahlâk. Tabiat. Yaratılıştan olan haslet. Seciyye. Cibilliyet. * İnsanın doğuştan veya sonradan kazandığı ruhî ve zihnî hâller.
Yâr-ı gâr: Çok yakın arkadaş, sadık dost.
Güruh: f. Bölük. Cemaat. Takım. Kısım. * Fevc.
Râh: (Reh) f. Yol. Tarz. Usûl. Meslek.

Resim

Abdülkâdir Geylânî
kaddesallahu sırrahu


Muhyiddin Ebû Muhammed Abdulkâdir b. Ebî Sâlih Mûsâ Zengîdost el-Geylânî ya da daha bilinen adıyla Abdülkâdir Geylânî.. Büyük Selçuklu Devleti döneminde, günümüz İran'ının Hazar Denizi kıyısındaki Gilan Eyaleti'nde 1078 (H. 471) yılında doğan âlim ve mutasavvıf şeyh. 1166 (H. 561) yılında Bağdat'ta vefât etti ve türbesi buradadır.

1989-1990 Türbesinde İki kerre ziyâret nâsibim olmuştu.. Ümre gidişlerimde çok şükür..kulihvÂNi..

Kimliği:
Muhyiddin, Gavs-ül-A'zam, Kutb-i Rabbanî, Sultan-ul-Evliyâ, Kutb-i A'zam ve El-Bâz el-Eşheb gibi lakabları vardır. Babası Ebu Salih bin Musa Cengidost'tur. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem torunu Hasan bin Ali'nin oğlu olan Hasan el-Mu'tena'nın oğlu Abdullah el-Kâmil'in soyundandır. Annesinin ismi Fatıma, lakabı Ümm-ül-hayr olup, anne tarafından da peygamber aleyhisselâm torunudur. Bu nedenle de Abdülkâdir Geylânî hem Seyyîd (baba tarafından peygamber torunu) hem de anne tarafından Şerîf'tir.
Hayatı:
Çok küçük yaşlardan itibaren farklı bir yapısı olduğu çeşitli kaynaklarda belirtilmektedir. Bağdat'ta dönemin tanınmış âlimlerinden dersler alarak hadis, fıkıh ve tasavvuf eğitimini geliştirdi.
Hocalarından Ebu Said Mahzumî'nin medresesinde haftada üç gün pazartesi, salı ve cuma gecesi verdiği ders ve vaazları çok yoğun ilgi görmüştür. İslam tasavvuf'unu herkesin anlayacağı şekilde sundu. Önceden Şafii mezhebi'nde idi. Hanbeli mezhebi unutulmak üzere olduğundan, Hanbeli mezhebine geçti ve bu tercihi mezhebin yayılmasında etkin bir yeri olmuştur.

Ailesi:
Abdülkâdir Geylânî kaddesallahu sırrahu, çok sayıda kız ve erkek çocuk sahibi olmuştur. Onlar vâsıtasıyla Kadirîlik tarikatı Mısır, Kuzey Afrika, Endülüs (İspanya), Irak, Suriye ve Anadolu'ya yayılmıştır. Oğullarından Ebû Abdurrahmân Şerafeddîn Îsâ Mısır'a yerleşmiş olup Mısır'daki Kâdirî şeriflerin dedesidir. Abdülkâdir Geylânî'nin torunları, Kuzey Afrika'da daha çok "Şerîf", Irak, Suriye ve Anadolu'da ise Seyyîd ve Geylânî diye anılmaktadır.
HiMMeti var olsun rahmetler yağsın kaddesallahu sırrahu…


36. SALÂVÂT-I ŞERÎFE

Gavsı Azam Abdulkadîri Geylânî (kaddasallahu sırrehu)'nun salâvâtı (1)

Resim

TÜRKÇESİ: Allahümme salli ve sellim alâ Seyyidinâ ve Mevlânâ Muhammedin essâbiki lil-halki nûruhu Resim Ve rahmeten lil-âlemîni zuhûrûhu Resim Adede men medâ min halkike Resim Ve men beka ve men saîde minhum ve men şekâ Resim Salâten testâgrikul-adde ve tuhîtu bil- haddi Resim Salâten lâ gâyete lehâ velâ mühteha velâ inkidâe Resim Salâten dâimeten bi devâmike Resim Ve alâ âlihi ve sahbihi ve sellim teslimen kesiren misle zâlike.

MÂNÂSI: ALLAH'ım! Nûru mahlûkattan önce yaratılan (ilk halk), zuhûru âlemlere rahmet olan Efendimiz ve Sahibimiz Muhammed (salallahu aleyhi ve sellem)'e; geçmiş ve gelecek mahlûkatın sayısınca, kullarından saîd (ehli tevhid, mutlu) olanlar ve şâki (inkârcı, bedbaht, mutsuz) olanlar sayısınca salât-ü-selâm getir! Rahmetini ihsân eyle, teslimiyet ve istikamet ulaşımımıza vesile kıl! Öyle bir salât ki sayılar, içinde gark olsun (sayıları, adedleri yutsun) ve hadleri (hudud, sınır) ihata etsin (kapsasın, içine alsın). Öyle bir salât ki sınırı (gayesi) ve sonu (nihâyeti) olmasın, asla kesilmesin! Senin sonsuz ebedîliğiyin devâmınca bir salât! Ailesine ve ashabına da böylece, çokca, tam bir şekilde selâmla, selâmette kıl rahmet ihsân eyle!

ÂMİN YÂ MUÎN ALLAH CELLE CELÂLUHU!.
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: AHMED KUDDUSİ (ks) DİVANI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim


<= Resim =>

GazEL-26

Sen Rahîmsin hem Halîmsin bize rahm it ey Hudâ
Geldi istihkakımız ile bu envâ'-ı belâ..


Rahmet edici, bağışlayan ve merhamet sahibi, kullarına hoş muamele yapan Hudâmız ALLAH celle celâlihu SENsin bize rahmet et!.
Kulluk yapmak için geldiğimiz şu âlemde gafletle yaparak hak edip kazandıklarımız yüzünden başımız hertürlü belâ dert keder geldi!.


er RahîM:
Resim

El Halîmü :
Resim

Resim

Cürmimiz hadden tecâvüz eyledi çünki bizim
Ehl-i tevhidiz bilürsin itmişüz îmân saña..


çünki bizim, SENin emrin hilâfına işlediğimiz kabahat, kusur, hatâ, isyan ve günahmız KULLuk sınırını aştı..
Bizler MuhaMMedî Tevhid Ehliyiz bilirsin ki, biz sana îmân etmişiz..


Resim

Hem habîbin ümmetiyüz ol bize re'fet ider
Eyleriz dâ'im salât-ile selâm bî-had aña


Biz ki, SENin SEVgilin MuhaMMed aleyhisselâmın ümmetiyiz ki O bize MuhaMMedî Merhamet ve Muhabbet gösterir dâima..
Biz de ona her zaman candan gönülden dâima sonsuz sınırsız salât ile selâmederiz..


Resim

Bizi ıslâh it olalım sâlihîn ü muslihîn
İdelim kulluk saña cân ü gönülden dâ'imâ..


Yâ RaBBenâ!
Bizi dinî emirlere uyabilecek kıvamda islah kıl ki biz Senin emirlerine uyan islah olmuş ve islah ediciler olalım!.
Bizde her yerde her zaman her HÂLde ve her nefeste candan gönülden sana KULLuk EDeBİLelim..


Resim

'Aybımız sâdır olur ise eğer setr eyle hem
Dû cihanda kılma rüsvâ bizi sen beynei-verâ..


Fakriyet-Acziyyet-Zillet ve İlletle KULLuğumuzu yaparken SANA karşı ayıplarımız ortaya çıkarsa lütfedip gizle hem de..
SENsin bizi takvânın ortasında tutacak tek mesnedimiz..

Resim

Lutf u rahm idüb bize ref’ it beliyyâtı kamu
Gice gündüz eyleyelim şevk ile hamd ü senâ..


Lütfun ve rahmetinle bizi indiğimiz eEsfelinden İLLiyine yücelt ve başımızdaki belâları kaldır at!.
Biz de candan gönülden isteyerek şevkle gece-gündüz hamd ü senâ edelimm..


Resim

Pîr-i fânî haste Kuddûsî dahi olub hazîn
Senden eyler 'afv u gufran neşr-i bârânı recâ..


MuhaMMedî Hakk Âşık Kuddûsî kaddesallahu sırrahu KULun, hasta, Pîr-i fâni/pek yaşlı, zayıf, dünyayı terketmiş ihtiyar hâliyle çok hüzünlü ve,
Senden afvını, bağışlamanı ve rahmetiyin yağmur gibi başına yağmasını lütf ü kereminle SENden ricâ edip yalvarmaktadır..



Resim

İstihkak: Kazanılan şey, hak edilen. * Hakkını almak. Hakkını istemek.
Envâ': (Nev'. C.) Neviler, çeşitler, türler.
Cürm: (Cürüm) Kabahat, kusur. Hatâ. İsyan. Günah. Kanun hilâfına hareket.
Tecâvüz: Haddini aşma. Söz veya hareketle ileri gitme. * Aleyhine hareket etme. * Zorlama. * Geçme. * Sataşma, saldırma, sarkıntılık.
Re'fet: Merhamet, acımak. * Yüce.
Bî-had: Sınırsız.
Sâlih: (Salâh. dan) İşe yarar, elverişli, uygun, iyi. Haklı olan, itikatlı, dindar, dinî emirlere uyan. * Faziletli, ehl-i takva olan.
Muslih: Islah eden. İyileştiren. Terbiye edici.
Sâdır: Sudur eden, çıkan, meydana gelen.
Dû cihanda: İki dünya. Dünya ve âhiret.
Rüsvâ: (Rüsvay) f. Rezil, kepaze, maskara, ayıpları meydana çıkarılmış.
Beyn: Arası, arasında, aralık. İki şeyin arası. İkisinin ortası.
Verâ: Takvânın ileri derecesi. Bilmediği ve şüphe ettiğini öğrenip iyiye ve doğruya göre hareket edip bütün günahlardan çekinme hâleti.
Ref’: Kaldırma, yüceltme, yukarı kaldırma. * Lağvetme, hükümsüz bırakma.
Beliyyât: (Beliyye. C.) Felâketler. * Gamlar. Kederler.
Şevk: Çok istek, şiddetli arzu. * Neş'e. *Bir şeyi bir yere şeye sağlamca bağlama. * Memnun. Şâduman.
Hazîn: Hüzünlü. Keder meydana getiren. Acı uyandıran.
Gufran: Cenab-ı Hakk'ın günahları affedip örtmesi, rahmeti.
Neşr: Neşretmek, yaymak, bir haberi fâşetmek, herkese duyurmak, şâyi kılmak.
Bârân: f. Yağmur. Rahmet.
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: AHMED KUDDUSİ (ks) DİVANI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim


<= Resim =>

GazEL-27


Eyledik biz cürmi çok itdi gazab şimdi Hudâ
Geldi çünki biribirinden büyük dürlü belâ..


Biz Ümmet-i MuhaMMed olarak durmadan karşı cürm/kabahat, kusur, hatâ, isyan, günah işedik çekinmeden âşikâre ve sonun da ALLAHu Zü’L- CeLÂL bize gazab etti..
Çünkü birbirinden büyük en büyük felâketler ardı ardına gelmeye başladı..


Resim

'Uzlet itdim pîr-i fânî oluban lâkin bugün Hakk TeÂLÂ’ya
Yok huzur kalbimde bî-had hüzne oldum mübtelâ..


Yaşlı başlı bir ihtiyâr olarak bir köşeye çekilip HaKk TeÂLÂ İLE-liğe oturdum ne çâre ki Cenâb-ı HaKk TeÂLÂ’ya ULAşmış bir HUZUR BULamadım gönlümde olan sadece sınırsız bir HAKk’ın HALkına hüzün ve acıma duygusu var..

Resim

'Âmmeten geldi kamumıza mesâ'ib Tenriden
Eylerem ref'-i belâ içün gice gündüz du'â..


Yüce MevLâ HaKk TeÂLÂ’dan hepimizi içine alan, hususî ve bazılara mahsus olmayan, umumî olan belâler-dertler geldi başımıza..
Ben de gece gündüz demeden bu belâların kalkması için durmadan DUÂ etmekteyim..


Resim

Pâresi yok çâresi yok ekseri nâsın fakîr
Ağlayub dirler hemân yâ Rabbena fâğfir lenâ..


Elide bir parça geliri yok ve de hiçbir çâresi yok pek çok fukara insancıklar ki ağalayarak hiçdurmadan yaratan RABBlarına: “ey RABBımız bizi bağışla!.” demekteler..

الَّذِينَ يَقُولُونَ رَبَّنَا إِنَّنَا آمَنَّا فَاغْفِرْ لَنَا ذُنُوبَنَا وَقِنَا عَذَابَ النَّارِ
Resim---Ellezîne yekûlune rabbenâ innenâ âmennâ fagfir lenâ zunûbenâ ve kınâ azâben nâr (nâri).: Onlar (takva sahipleri): “Rabbimiz, biz hiç şüphesiz mü’min olduk (îmân ettik), artık bizim günahlarımızı (sevaba çevirerek) bize mağfiret et ve bizi ateş azabından koru.” derler.” (ÂL-i İmrân 3/2-16)


Resim

Çıkdı çün on dört guruşa bir ratıl hınta bugün
Eyle istiğfâr dahi rahmet recâ Kuddûsîyâ..


Bu günümüzde buğdayın 0,416 kilogramı 14 kuruşa çıktı..
Halkın bu açlık derdi içinde oluşuna Hakk Âşık Kuddûsî kaddesallahu sırrahu BaBam tevbe-isitiğfar ile RAHMet için RABBımız HaKk TeÂLÂ’ya ricâ edip yalvarmaktadır durmadan hamd olsun..



Resim

Cürm: (Cürüm) Kabahat, kusur. Hatâ. İsyan. Günah. Kanun hilâfına hareket.
Uzlet: Yalnızlık. İnsanlardan ayrılarak bir tarafa çekilip yalnız kalmak.
Bî-had: Sınırsız.
Gazab: Kabahat, kusur. Hatâ. İsyan. Günah
Mübtelâ: Dertli. Hasta. Başı sıkıntılı. Rahatsız. Belâlı. Düşkün. Tutkun. Tutulmuş.
Âmme: Herkese âit. Umuma âit. Hususi ve bazılara mahsus olmayan. Umumi.
Kamu: (Kamuğ) t. Hep, bütün, tamamen.
Mesâ'ib: Musibetler. * Güçlükler.
Ref'-i belâ: Belânın derdin kalkması.
Ratıl: (Ratıl) Eskiden kullanılan sıvı ölçüsü olup bâzı yerlerde yüzotuz dirhem sayılmıştır. Bâzen oniki kıyyedir. Kıyye kırk dirhemdir. 1 dirhem 3.2 grdır.
1 ratıl: 416 gram ki 0,416 kğ.
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: AHMED KUDDUSİ (ks) DİVANI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim


<= Resim =>

GazEL-28

Eğer bitsün işim dirsen gice gündüz hemân ağla
Virir maksûdını elbetde Hallâk-ı cihan ağla..


Eğer bu âleme geliş sebebim olan HAKK’ı DUYup da HaYra UYmak OLan KULLUK İŞİm bitsin dersen hiç durma hemence, gece gündüz HaKk Kapısına yapış ve ağla!.
Elbette bu cihÂNı her ÂN yeniden “KÛN feyeKÛN” yaratmakta olan el Hallâk ALLAH celle celâlihu elbette seni maksadına SALL edip ULAŞtıracaktır emîn OL!..


El Hâliku :
Resim

El Hallâku :
Resim

Resim

Du'ânın kıblesi çünki semâdır sen hemân dâ'im
Semâya destini ref’ eyleyüb di el-emân ağla...


Duânın KıBLesi gönül semâsıdır o halde sen hiç durmadan dâimâ semâya eLLerini kaldırıp-aç ve “el emÂN ya RABBeNâ!” deyip yardım ve aff dile, ricâ ve niyâz edip göz yaşı dök ki görecektir HÂLİni ALLAH celle celâlihu..

قَدْ نَرَى تَقَلُّبَ وَجْهِكَ فِي السَّمَاء فَلَنُوَلِّيَنَّكَ قِبْلَةً تَرْضَاهَا فَوَلِّ وَجْهَكَ شَطْرَ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ وَحَيْثُ مَا كُنتُمْ فَوَلُّواْ وُجُوِهَكُمْ شَطْرَهُ وَإِنَّ الَّذِينَ أُوْتُواْ الْكِتَابَ لَيَعْلَمُونَ أَنَّهُ الْحَقُّ مِن رَّبِّهِمْ وَمَا اللّهُ بِغَافِلٍ عَمَّا يَعْمَلُونَ
Resim---Kad nerâ tekallube vechike fî’s- semâi, fe le nuvelliyenneke kıbleten terdâhâ, fe velli vecheke şatra’l- mescidi’l- harâm (harâmi), ve haysu mâ kuntum fe vellû vucûhekum şatrah (şatrahu), ve innellezîne ûtûl kitâbe le ya’lemûne ennehu’l- hakku min rabbihim ve mâllâhu bi gâfilin ammâ ya’melûn (ya’melûne).: Biz, senin yüzünü çok defa göğe doğru çevirip durduğunu görüyoruz. Şimdi elbette seni hoşnud olacağın kıbleye çevireceğiz. Artık yüzünü Mescid-i Haram yönüne çevir. Her nerede bulunursanız, yüzünüzü onun yönüne çevirin. Şüphesiz, kendilerine kitap verilenler, tartışmasız bunun Rablerinden bir gerçek (hak) olduğunu elbette bilirler. Allah, yaptıklarınızdan gafil değildir.” (Bakara 2/144)


Resim

Budur 'âdet ki hüzn-ile muradına irer tâlib
Hudâya vuslat istersen hemân turma ki kan ağla..


AŞKuLLahhın âdeti-usulü böyledir ezelden beri ki, HaKk’ı dileyen HaKk Âşıklar, kendi benliklerini hüzünle terkedip muradlarına Vusul-Ulaşım BULmuşlardır..
Sen de Rabbına ULAŞım dilersen hiç durmadan hemence iki gözünden kan ağla ve yalvar!.


Resim

Ferah eyle kimi gördün bağışlanmış hatî'âtı
Suçunı i'tirâf it iste Hannândan hanân ağla..


Ve bu hayatta çokça hata yapıp da tevbe-istiğfarla bağışlanmış âşıkları gördükçe gönlüne rıza rahatlığı-ferahlığı gelsin!.
Sen de, benlik kibrinden vaz geçip KuLLuk suçlarını açıkça kabul et ve o Yüce padişahlar padişahı el Hannân ALLAH celle celâlihu’dan affını, rahmetini, ni’metini ve de cennetini dile-iste ve ağla!.


El Hannan:
Resim

Resim

Eğer 'âşık isen dîdârına dildârın ey sâlik
Cinânın arzusından geç hemîn 'ışk-ıla yan ağla..


Eğer gerçekten KüLlî ŞeYy’in RABBısına İnandınsa ve gül CemÂLine âşıksan, o hâlde O’nu, mutlak-kesin DİLDÂRın-Kalbini hükmü altında tutan sevgilin eyle ey HAKk YOLunun YOLcusu..
Bunun için de, cihân ve cennet istemkten vazgeçip CeMÂLuLLAH için AŞK ile yanıp gözyaşı döküp ağla!.


Resim

Meseldir ağlayan düşde, güler uyanıcak dirler
Yarın olmak dilersen âhiretde şâd-mân ağla..


Bilirsin bu HaYyat DÜŞÜnde çokça ağlarken; Resûlullah sallallahu aleyhi vesellemi DUYup-UYan HaKk ÂŞIKLar bu gaflet UYkusundan uYANınca gülerler.. dedikleri duyduğun mesellerdendir ama, gerçektir..
Eğer sen de yarın gelincek ÂHİRet ÂLemi ben de, şen-şakrak, sevinçli ve bahtiyâr oluyum dilersen ve dersen AŞK ile yanıp gözyaşı döküp ağla!.


Resim

Nişanı ehl-i 'ışkın ağlamakdır derd-i 'ışk-ıla
Sakın zâhidleyin olma ki sen de bî-nişân ağla..


Bu Sırat-ı Mustakîm YOLUnda MuhaMMedî HaKk ÂŞIKLarın tek işâreti-nişânı AŞK DERdiyle ağlamaktır ve öyle ki, görenler “bu delidir” diyeler..
Sakın sen de, ham sofular gibi elde bir şey olmadan kuru gürültü nişânlar takınıp çalıp oynama da, AŞK ile yanıp gözyaşı döküp ağla!.


Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellem: “Bir kimseye dELi DEnmedikçe onun îmanı TaMMam OLmaz!” buyurdu…
(İmam Rabbanî, 65 Altmışbeşinci Mektûb)


Resim

Muradı ağlamakdan 'âbidin cennet imiş ancak
Yaraşmaz 'âşıka ücret hemân sen rây-gân ağla..


İŞin ASLını fASLını Anlamadan, Nefsine ve de RABBına ÂRİF OLup ANLamadan ham KULLuk yapıp gözünü buradan daha çok güzel şeyler varmış diye CENNETe diken ve son Muaradı CeMÂLuLLah Olmayanlar gibi olmak yakışmaz MuhaMMedî HaKk ÂŞIKLara: “ben bunları yaptım SEN de Cennetini ver!”diye ücretini peşin istemek de gerçekten yakışmaz ve sen HAKk TeÂLÂ’ya güvenip beleş-parasız, bedâvadan AŞK ile yanıp gözyaşı döküp ağla!.

Resim

Melikdir bendenin maksûd-ı aksâsı değil mülki
Sivâyı ko Hudâ içün beher dem her zemân ağla..


HAKk TeÂLÂ’ya inanarak-mü’min-gerçek KUL OLANLarın netice–sonuç amaçları mülkü değil de, mülkün sahibne SALL-ULAşımdır ki bunun için sen hiç durma ve hemen AŞK ile yanıp gözyaşı döküp ağla!.

El Melikü:
Resim

Resim

Riyâ olmaz gürûh-ı 'âşıkânda zerre mikdârı
Gözünden seller aksun aşikâr ağla nihân ağla..


Ve unutma ki bu MuhaMMedî HaKk ÂŞIKLar toplumunda asla-katiyyen yalan ve riyâ olamaz zerre kadar bile olsa haramdır-yasaktır..
Onun için İçinden gelerek ÂŞIKça-Erce-Açıkça ağla ki gözlerinden AŞK SELLeri aksın ve gİZLce AŞK ile yanıp gözyaşı döküp ağla!.


Resim

Ferâ'izde kusur itme nevâfille tekarrüb kıl
Kula kulluk gerek kardaş virüb cânâna cân ağla..


Bu HAYyat asla ALLAH celle celâlihu’nu FARZlarını terk etme, hata yapma!. Nâfile ibâdetlerinle RABBımıza YAKLaş!.
Kim ki “RABBımın Kuluyum” diyorsa ona, RABBısına KULLuk gerekir kardeşim!.
Sen de Şahdamarından AKRABA-Yakın RABBına cânını fedâ edip AŞK ile yanıp gözyaşı döküp ağla!.


Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “Allah Teala buyurdu ki: Kim benim velime düşmanlık ederse ona harb ilan ederim, kulum bana kendisine farz kıldığım şeyden daha sevimli bir şeyle bana yaklaşmamıştır, kulum bana nâfilerle kendisini sevinceye kadar bana yaklaşmaya devam eder, ben onu sevince işiten kulağı, gören gözü, tutan eli, yürüyen ayağı olurum, eğer benden istese muhakkak ona veririm, bana sığınsa onu korurum!.” buyurdu.
(Ebu Hureyre (radiyallahu anhu)’den; Buharî; İ. Ahmed, Müsned; Taberanî; ibni Ebiddünya; Ebu Nuaym)

Resim

Tefekkür eyle masnû'unda ki Hallâk Te'âlânın
Basîret gözin açılsun görüb anı 'ayan ağla..


Sen şu Kâinât SeyrÂNgÂHındaki TEK-Bir SanatKÂR olan ve Şe’ÂNuLLAHta, her ÂN yeniden yaratp durmakta olan el Hallâk Te'âlânın SAN’atını Kafa GÖZünle-Basarınla GÖR ve iyice ve de derince bir düşün!.
Kalbiyin Basîret Gözü açılsın ki, gerçeği gerçek-açıkça GÖRüp de AŞK ile yanıp gözyaşı döküp ağla!.


El Hallâku :
Resim

Resim

Mukarrebler bükâ ile tekarrüb itdiler Hakka
Dahi ağladı hüzn-ile Resûl-i ins ü cin ağla..


Ve unutmaki Kur'ÂN-ı Kerîmde çokça bildirilen HAKk TeÂLÂ’ya, bu ÂLEMde Yaşarken Yakın olmuş olanların cÜMMLesi de ağlayarak HAKk TeÂLÂ’ya VuSLât edip YAKlaştılar..
İşte bunun için İnsÂN ve Cİnnin Peygamberi hüzünle ağladı sen de, AŞK ile yanıp gözyaşı döküp ağla!.


Resim---Berâ (radiyallâhu anhu) anlatıyor: Biz Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem ile birlikte bir cenâzede beraberdik. (Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem) kabrin kenarına oturup ağladılar, öyle ki (göz yaşlarıyla) toprak ıslandı. Sonra da: “Ey kardeşlerim! İşte (başımıza gelecek) bu aynı (ölüm hâdisesi) için iyi hazırlanın" buyurdular.
(Kütüb-i Sitte, Cild 17, Hadîs No: 7282, Sayfa: 584)


Resim---Hazret-i Enes (radiyallâhu anhu) anlatıyor: Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, Zeyd, Ca'fer ve İbnu Revâha'nın öldüklerini onlardan haber gelmezden önce bildirdi. Şöyle demişti: "Bayrağı Zeyd aldı ve isabet aldı (öldü). Bayrağı ondan sonra Ca'fer aldı o da öldü. Sonra Abdullah İbnu Revâha aldı, o da öldü. (Böyle deyince Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem'in gözleri yaşla doldu) (Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem sözlerine devam etti): “Bayrağı, sonra Allah'ın kılıçlarından bir kılıç, tâyin edilmeksizin aldı: Hâlid İbnu'l-Velîd... Allah Teâlâ Hazretleri ona zafer verdi.”
(Kütüb-i Sitte, Cild 12, Hadîs No: 4272, Sayfa: 216; Buhari, Cenâiz 4, Cihâd 7, 183, Menâkıb 25, Fedaili'l-Ashâb 25, 44; Nesâi, Cenâiz 27, (4, 26) Zübdet'ül-Buhari, Sayfa: 184)


Resim

Lisânın zikre meşgul ola Kuddûsî gönül fikre
Dem-â-dem 'andelîb-âsâ idüb âh u figân ağla..


Eyy Kuddûsî BaBam kaddesallahu sırrahu, Dilin ZiKRuLLAHla, gönlün ise FiKrULLAHla meşgul olsun..
Hiçdurmadan AŞK BÜLBÜLü gibi ah ve feryâd edip AŞK ile yanıp gözyaşı döküp ağla!.



Resim

Maksûd: Kasdedilmiş. Kasdedilen. * İstenilen şey. İstek. Arzu. Gâye.
Dest: f. El, yed.
Ref’: Kaldırma, yüceltme, yukarı kaldırma.
El-emân: (Emân) Emniyet. İmdat. Yardım dileği. Afv, ricâ, niyâz.
Tâlib: (C.: Tulleb-Tullâb-Talebe) İsteyen, istekli. * Talebe, öğrenci.
Ferah: Şen, sıkıntıda olmayan. İç açıcı. Şenlendiren. * İnşirah. Sevinç.
Hatî'ât: Hatalar, yanlışlar.
İ'tirâf: (İtiraf) Kabahatini saklamamak. Suçunu söylemeği kabul etmek. Gizleyip söylemek istemediği şeyi açıklamak.
Hanân: (Hân. C.) f. Hânlar, hükümdarlar, pâdişahlar, kağanlar.
Dîdâr: f. Mülâkat, görüş. * Görünme. * Yüz. Çehre. * Görüş kuvveti, göz.
Dildâr: f. Kalbi hükmü altında tutan. Sevgili, mâşuk.
Sâlik: (Sülûk. dan) Bir yolda giden. Belli bir yol tutup giden. * Bir tarikat yolunda olan.
Şâd-mân: (şâd-mân) f. Mesruriyet, sevinçlilik. * Mesrur, bahtiyar.
Bî-nişân: f. Parasız, bedâva. * Pek fazla, pek çok.
Rây-gân: f. Parasız, bedâva. * Pek fazla, pek çok.
Aksâ: En uzak. En son. Kusvâ. Nihayet. Irak.
Maksûd: Kasdedilmiş. Kasdedilen. * İstenilen şey. İstek. Arzu. Gâye.
Sivâ: HAKk teÂLâ’dan gayrısı..
Beher dem: her zaman.
Gürûh-ı 'âşıkân: Âşıklar topluluğu..
Âşikâr: Açıkça.
Nihân: Gizlice.
Ferâ'iz: (Farîze. C.) Allah'ın farz kıldığı ibadetler, yapılması mecburi olan din emirleri. * Şeriatın hükümleriyle mirasçılar arasında mal taksimi bilgisi. İslâmın miras hukuku.
Nevâfil: (Nâfile. C.) Farz ve vâcib olandan başka ibadetler. Nâfile (yani sevab için kılınan) namaz veya tutulan oruçlar.
Tekarrüb: Birbirine yaklaşma. Birbirine yakın gelme. * Tedenni etme.
Masnû': (Sun'. dan) San'atla yapılan, yapılmış. Yapma, yapmacık.
Mukarreb: (Kurb. dan) Yakınlaşmış. Yakınlaştırılmış. Yakın. * Büyük zât veya padişah gibi kimselere hizmette yaklaşmış olan.
Bükâ: Ağlama.
Dem-â-dem: f. Zaman zaman. An be an. Sık sık. Her vakit.
Andelîb: Bülbül. Seher kuşu. * Mc: Hz. Resul-u Ekrem'in (A.S.M.) bir ismi.
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: AHMED KUDDUSİ (ks) DİVANI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim


<= Resim =>

GazEL-29


Ben bu sahraya geldim 'ışkınla
Bahr-i sevdâya taldım 'ışkınla..


Ben bu İmkÂNla KULLuk İmtihÂNı olan ÇiLe ÇÖLüne İlahî AŞKınla geldim..
İlahî AŞKınla öyle bir kara SEVdâ DERyâsına daldım ki tÂRİFi Mümkün değil ham Akıllara..


Resim

Târ-mâr itdi 'aklımı şevkin'
Âkıbet Mecnûn oldum 'ışkınla..


Yâ RABbenâ!. Şu ÂNda İçinde YAŞAmakta Olduğum Şe’ÂNuLLAH NEŞ’eyin şiddetli Şevki Aklımı karmakarışık eyledi ve ben yüce AŞKınla son-Uçta ÇiLLe ÇÖLünün her ŞEYyi LeYyLÂ GÖRen mest OLmuş Mecnûn’un oldum hamd Olsun!.


Resim

Neylerem ey dost mâsivâyı çün
Hüsn-i dîdârın bildim 'ışkınla..


Ey El VELîyyu olan Dâim Dost ben ZÂTından gAYRısı olan mâsivâyı/KüLLî ŞEYyineylerem ki hepsi de izafî-İğreti-gelgeç ve ölümlü gölge varlıklar..
Ve ben SENin bana EZEL ELest’inde yüklediğin İlahî AŞKınla, SENin mükemmel Cemâli Hizmet-i MuhaMMed aleyhisselâmile BİLdim-BULdum-OLdum ve YAŞadım Elhamdulillahirabbilâlemînn!..

El Veliyyü :
Resim

Resim

Zühd ü takvâyı değişüb 'ışka
Varımı yağma kıldım 'ışkınla..


Ham aklımın kendince yürüttüğü dünyadan kaçış ve hayattan çıkış çıkmazından Şefât-ı Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem şifâsı sâyesinde kurtulup ODUNumu ALTINa değiştirip benim sandığım sanal “var”lığımı yağmaya verdim herkese beleş dağıttım İlahî AŞKınla Elhamdulillahirabbilâlemînn!..

Resim

Dilde kir ü pas her ne var ise
Komayub zerre sildim 'ışkınla..


Şu Deli gönlümü yalıtkan edip de iletkenliğe hasret bırakan ne kadar pisi-pası varsa tümünü HabibuLLah aleyhisselâm Hamamında zerresini koymadan tertemiz kazıyıp sildim İlahî AŞKınla Elhamdulillahirabbilâlemînn!..

Resim

'Ar ü nâmûsın şişesini hem
Uruban taşa çaldım 'ışkınla..


Gönlümü Halkından HAKk’a çevirince âr ve namus şişemi benlik taşıma çalıp kırdım vev Habli’l VERîDime çekildim ki, meczublar gibi garib-gurebâ kaldım bu cihÂNda halkın eğlencesi oldum İlahî AŞKınla Elhamdulillahirabbilâlemînn!..


وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنسَانَ وَنَعْلَمُ مَا تُوَسْوِسُ بِهِ نَفْسُهُ وَنَحْنُ أَقْرَبُ إِلَيْهِ مِنْ حَبْلِ الْوَرِيدِ
Resim---“Ve le kad halaknel insane ve na'lemu ma tuvesvisu bihi nefsuh ve nahnu akrabu ileyhi min hablil verid : Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin kendisine fısıldadıklarını biliriz ve biz ona şah damarından daha yakınız.”
(Kaf 50/16)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: " ............... عن أبي هريرة ؛ قال : قال رسول الله صلى الله عليه وسلم:
بدأ الإسلام غريبا وسيعود كما بدأ غريبا. فطوبى للغرباء "

İslam garib olarak başladı ve yine başladığı gibi garibliğe dönecektir. Fe tûBâ li’l- GureBâ: Ne mutlu o gariblere!” buyurdu.

(Ebu Hureyre radiyallahu anhu’dan; Müslim : 1. Cilt 145. No ; İbni Mâce : 10.3987.No)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: "........ عن عبد الله بن عمرو قال : قال رسول الله صلى الله عليه وسلم : طوبى للغرباء طوبى للغرباء طوبى للغرباء فقيل من الغرباء يا رسول الله قال ناس صالحون في ناس سوء كثير من يعصيهم أكثر ممن يطيعهم "

"Müjdeler olsun o gariblere. Müjdeler olsun o gariblere. Müjdeler olsun o gariblere!” buyurunca dediler ki : “Kimdir o garibler Yâ Rasûlullah?” Buyurdu ki : “Kötü insanlar içinde çok az bulunan Sâlih insanlardır. Onların -içerisinde bulunduğu toplumda- isyan edenler çok, itaat edenler ise azdır!”

(Abdullah b.Amr b. As radiyallahu anhu’dan; İ. Ahmed , Müsned 2 / 222.7032 ; Shf. Sahiha : 4 . cilt 1619. No)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “قال رسول الله صلى الله عليه وسلم : بدأ الاسلام غريبا وسيعود غريبا كما بدأ فطوبى للغرباء: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu: "El İslamu bedâ gariben ve seyuudu gariben fe TûBÂ lilgurebâ: İslâm garib olarak başladı ve başladığı gibi (günün birinde) garib hâline dönüşecektir. Fe tubâ li’l-gurâbâ: Ne mutlu-Müjdeler Olsun Gariblere! (Sıddık Ve Âdil Muhammedî Âşıklara!)” .
(Ebu Hureyre radiyallahu anhu dan; İbni Mâce, Sünen, Fiten- 3986 ve Müslim Enes bin Mâlik radiyallahu anhu dan; İbni Mâce, Sünen, Fiten-3987 Zevâid Abdullah İbni Mes’ud radiyallahu anhu dan; İbni Mâce, Sünen, Fiten 3988 ve Tirmizî)

Karib : Çok yakın. Yerce ve mekânca uzak olmayan. * Yakın hısım.
Garib : Kimsesiz. Zavallı. * Gurbette olan. Hayret verici. Tuhaf. *
Gureba : (Garib. C.) Garibler.
Tûbâ gurabâ! : Ne mutlu Gariblere! ( Hadis-i şerifden)
Habli’l- verîd : İnsanı hayata bağlayan tek ip. Şah damarı diye tercüme edilmiştir âlimlerimizce.

Resim

Bağrımı yakdı âteş-i firkat
Göklere tütün saldım 'ışkınla..


Bu Âlemin gerçekten sanal, esfelin ve gelgeç ÇiLLe ÇÖLÜ olduğunu Takik İmÂNla ANLayınca, ASıL SıLÂM olan İLLiYyînde CeMâLuLLah hasretinin ayrılık ateşi Sînemi kızıl KORla yakmakta..
Külüm rüzgarda, dumanım göklerde.. ben ise ÇiLLe ÇÖLLerindeyim İlahî AŞKınla Elhamdulillahirabbilâlemînn!..

Resim

Mübtelâyım bir derde yok 'ilâç
Bilmezem ki ben noldum 'ışkınla..


Öylesine bir İlahî AŞK derdine düşmüşüm ki, Bezm-i Elest’te bu Âlemde asla ilacı yok.. ben de bilemiyorum ki nolmuşum böylesine İlahî AŞKınla Elhamdulillahirabbilâlemînn!..

Resim

Kalmadı tâkat nice sabr idem
Başıma gavgâ aldım 'ışkınla..


Tüm benliğimi avcuna alan İlahî AŞK ATEŞi beni kendine çevirip yuttu ki, ben nasıl çâre arayıp ya da güç kuvvet yetirip de sabr EdeBİLeyim..
Ben EZEL BEZMinde Başıma öylesine bir “BEL” kavgası almışım ki târifi imkansız Nakilsiz AkıLLara hüLÂsa.. İlahî AŞKınla Elhamdulillahirabbilâlemînn!..


Resim

Katre-yi nâçîz idim evvel ben
'Aleme şimdi toldum 'ışkınla..

ASLımdan fASLım bir damlacık-küçücük-ehemmiyetsiz, değersiz ve de hüküm gücü yok bir Yaratık –atık “SU” idim en EVVELinde ben..
Şimdi ise, “ÂLEMde OLan ÂDEMde” Oldum cümmle cihÂNı doldurdum-cihÂNa doldum İlahî AŞKınla Elhamdulillahirabbilâlemînn!..



bir dAMMLa SU ->insÂN ASLı:

أَوَلَمْ يَرَ الْإِنسَانُ أَنَّا خَلَقْنَاهُ مِن نُّطْفَةٍ فَإِذَا هُوَ خَصِيمٌ مُّبِينٌ
Resim---E ve lem yerel insânu ennâ halaknâhu min nutfetin fe iza huve hasîmun mubîn: İnsan, kendisini bir damla sudan yarattığımızı görmedi mi de, şimdi apaçık bir hasım kesildi?”
(YâSîn 36/77)

وَاللَّهُ خَلَقَ كُلَّ دَابَّةٍ مِن مَّاء فَمِنْهُم مَّن يَمْشِي عَلَى بَطْنِهِ وَمِنْهُم مَّن يَمْشِي عَلَى رِجْلَيْنِ وَمِنْهُم مَّن يَمْشِي عَلَى أَرْبَعٍ يَخْلُقُ اللَّهُ مَا يَشَاء إِنَّ اللَّهَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ
Resim---“Vallâhu halaka kulle dâbbetin min mâin, fe minhum men yemşî alâ batnih(batnihi) ve minhum men yemşî alâ ricleyn(ricleyni) ve minhum men yemşî alâ erba’(erbain), yahlukullâhu mâ yeşâu, innellâhe alâ kulli şey’in kadîr(kadîrun) : Allah, her canlıyı sudan yarattı. İşte bunlardan kimi karnı üzerinde yürümekte, kimi iki ayağı üzerinde yürümekte, kimi de dört (ayağı) üzerinde yürümektedir. Allah, dilediğini yaratır. Hiç şüphesiz Allah, her şeye güç yetirendir.”
(Nûr 24/45)

Resim

Ağladım bî-had sen nigârım çün
Buluban âhir güldüm 'ışkınla..


Ben bu ÇiLLe ÇÖLüne düşünce binbir derd içinde hasrette sınrısız sorumlu ağladım gezdim diYÂR diYÂRki SEN Gül Güzeli yüzlü sevgilim için..
AKLım NAKLine Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem NÛRunda-ERDEMinde ERince El VeDÛD olan SEN YÂRimi BULdum da, GÜLeBİLdim sonunda İlahî AŞKınla Elhamdulillahirabbilâlemînn!..


El Vedûdu:
Resim

Resim

Dü cihânın ben istemem câhın
Cümleden geçdim kaldım 'ışkınla..


Artık bundan sonra iki cihânın ne makamını ne de itibârını istmem..
cümle cihânın ayrı-gayrısından vazgeçip ZÂTıyın TEK-BİR CemÂLiyle başbaşa kaldım artık İlahî AŞKınla Elhamdulillahirabbilâlemînn!..


Resim

Dir ki Kuddûsî istedim senden
Sen dilârâyı buldum 'ışkınla..


MuhaMMedî HaKk Âşık Kuddûsî der ki “SENi SEN’den İstedim” ve SONunda SEN ki, Kalbimi süsleyen, gönlümü zinetlendirenimi BULdum İlahî AŞKınla Elhamdulillahirabbilâlemînn!..


Resim

Sahra: (C.: Sahârâ-Sahravât) Kır, ova, çöl.
Bahr: (C.: Bihâr - Ebhâr - Ebhur - Buhur) Deniz.
Târ-mâr: f. Dağınık, karmakarışık, perişan.
Şevk: Çok istek, şiddetli arzu. * Neş'e.
Hüsn: (Hüsün) Güzellik. İyilik. Eksiksizlik. Cemal ile kemal.
Yağma: f. Zorla mal alma, çapul.
Dil: Gönül.
Firkat: (Fürkat) İftirak. Dostlardan ve sâir sevdiği şeylerden ayrılış. Firak. Müfarakat.
Mübtelâ: Dertli. Hasta. Başı sıkıntılı. Rahatsız. Belâlı. Düşkün. Tutkun. Tutulmuş.
Tâkat: Güç, kuvvet. İktidar.
Katre: Damla. Su damlası. * Bir damla olan şey
Nâçîz: (Nâ-çiz) f. Çok küçük, ehemmiyetsiz şey, değersiz, hükümsüz.
Bî-had: Sınırsız, sonsuz.
Nigâr: f. Güzel yüzlü sevgili.
Dilârâ: f. Kalbi süsleyen, gönlü zinetlendiren.
Câh: (Câhe) f. Makam, mansıb. Kadr, itibar.
Resim
Cevapla

“►Allah Dostları Divan Şerhleri◄” sayfasına dön