SUNULLAH GAYBİ (ks) DİVANI ŞERHİ

Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: SUNULLAH GAYBİ (ks) DİVANI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

<...

Resim.. ...>* IV *

<=>

Görün zâhid aceb sevdâya düşmüş
Hakı buldum sanub davâya düşmüş..


Gelin görün ki siz şu ham sofunun işine ki, sevdâ deyü bir garib işe girişmiş ki, HaKk ERENLeri dinlemeden rastgeleye gece gündüz uğraşmakta İZ BİLmeden, BİZ BİLmeden ki, Resûlullah salllallahu aleyhi ve selleme teslim olmadan “Ene’l- Hakk-Hakkı BULdum!”dercesine ya da öyle zannedip bir kupkuru bENLik davasına düşmüş..

Resim

Şehâdette mecâli yok sunuda
Sanup gördüm aceb aleyhisya düşmüş..


Daha, henüz, şu Ânda ki, Şe’ÂNuLlahtaki ŞEHÂdetten habersiz ki buyükü kaldırmaya mecâli de yokken, işlediği işler sanatında “gördüm!.” Sanmakta ve de demekte.. acebâ aleyhis mı görmüş hayallere mi düşmüş..

Resim

Hayâl-i hâb ile olup teselli
Keenne rütbe-i ulyâya düşmüş..


Uyuyan kör ve de ham AKLının rüyâsında, uyku hayaliyle nefsini teselli edip,
sanki çok yücemertebelere çıkıp rütbeler mi takındığı yanılgısına düşmüş..


Resim---Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: “İnsanlar uykudadır, ölünce uyanırlar!” buyurmuştur.
(Aclûnî, Keşfü’l-Hâfâ II/414 (2795)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem!: “Mutü kable en temutü: ÖLmeden önce ÖLünüz!”
(Aclunî, Keşfü’l-Hâfâ II-291-2669)

Resim

Ayan olan sana mestur olucak
Nihân olan çü hep ihfâya düşmüş..


Ey Hakk TeÂLÂ’yı bırakıp Halkının peşine düşen şaşkın,
Ortada âşikâr, belli,aklı olan herkesin bilebileceği ve görebileceği gerçek, senin gibi ahmaklara, setredilmiş, gizlenmiş, örtülmüş olunca,
HAkk’ı; gizli, saklı, bulunmayan sanmaktasın ki, bu gizlilik çukuruna düşürmüş..


Resim

Vücûdı olmuş iken mazhar-ı hû
Yine zâhirde huya haya düşmüş..


Halbu ki senin kendi VüCÛDun, RABB-HAKk-HaYy-HUu Esmâlarının zuhur yeri iken ve her ÂN TeCELLî HÂLi iken,
Sen ise zâhirde huya haya düşmüş sadece anlamsız sesller çıkarmakla çıkmaza düşmüşsün!..


Resim

Mudıllın mazharı oldu hakikat
Anınçün dembedem iğvâya düşmüş..


Garib olan şu ki, ALLAHu Zü’l-CeLÂL’in NÛRu olan şu Hakikat Şehri sanki senin saptırcı AYNan oldu da,
Onun için durmadan ömür boyu sapıklık içinde yüzüp gitmektesin ki hayret!..

Resim

Buların her nesi varsa hakikat
Maaşı emrine sermâye düşmüş..


Bu ham-yoz akıllı kimselerin kendisine ezel elestinden her ne gibi hakikat payı yüklendiyse tümünü de,
Hayvan gibi sadece dünyada yaşamını sürdürmek için sermâye gibi verildi yanılgısına düşmüş..


Resim

Aman zâhid geç irşâd da'vîsinden
Kul âzâd eylemek Mevlâya düşmüş..


Helehelesen bu kör aklınla halka mürşitlik davandan bir vazgeç bırak bu işide onların da HAKK YOLLarını kesip de Eşkiyâları olma, Eviyâ ararlar iken..
Hakkın kullarını kötülükten kurtarıp serbest bırakmak sana mı kalmış RABBısı Yüce MevLâ TeÂLA duruken!.


Resim

Özini bilmedin Ebu-Cehl iken sen
MuhaMMed Mustafâ hemsâye düşmüş..


Sen bu hâlinle, tıpkı Ebu-Cehil gibi cehâlette iken,
Ne acı ki, MuhaMMed Mustafâ aleyhisselâmı DUYup-UYmadın ve de, sollayıp gölgeye aldın da, SÂYEsinde Nefsini zülumdan kurtarmadın ateşe düşürüdün!..


Resim

Göz açmak gözü açıkla iş iken
Acebdir şimdi ol a'maya düşmüş..


UYUYANı UYANık UYANdırırken, GÖZü açık bir HaKK ÂŞIkı gönül GÖZünü AÇaBİLecekken,
Ne garib iş işledin ki vardın gittin bir KÖRe teslim olup tuzağa düştün!.


Resim

Muvahhid bildi Hakdan gayrı yokdur
Anınçün “lâ”ya ne “illâ”ya düşmüş..


Gerçekten DUYup-DİNLeyip-ANLAsaydın gerçek Tevhid EHLi MuhaMMedîlerin “Lâ HüveİLLâ el HAKk-HaKk’tan gayrı bu Âlemde debir nesneyoktur!” söyleyip-bilip-yaşadıklarını anlar da, sen de onların düşmediği gibi,
“Lâ” ve “iLLâ” tuzaklarına düşmezdin de, el İLÂH’ın, ALLAHu zü’L- CeLÂL Olduğunu BİLir-BULur Yaşardın Şâhidi olarak..


Resim

Hakikat ana bürhân-ı MuhaMMed
Kime telkin-i surî mâye düşmüş..


O yüce gönüllü MuhaMMedî Hak ÂŞIKLara MuhaMMedî Bürhân/delil, hüccet, isbat vasıtası, rehber Hakikattır ki,
Her kime telkin edildiyse/İslâm esasları anlatıldıysa, Sûrtine Mâya olmuş, Sîretine Ulaşmış Mârifet-i MuhaMMedîyeye ERmiştir..

Resim

Mahabbetten bulanlar vahdete yol
Ne esmâ virdi ne ihyâya düşmüş..


Bunca ÇOKLuk-Kesret içinde VAHdet Şuûruna Erişi MuhaMMedî MuhaBBeti elde ederek bulanlar,
İçi boş zarflar gibi harflerin tekrarı ESMÂ zikri çekerek Kalblerini DİRiLteceğini zannedenler ömrün sononda pişman olacaklardır!. ANA YOL açık ve BİLdirilmiştir ki bu gerçek Kur'ân-ı Kerim gerçeği:


1-“ALLAH ve REsûlune TeSLİm OLunuz!”
2-“ALLAH ve REsûlune İMAN EDiniz!”
3-“ALLAH ve REsûlune TÂBİ OLunuz!”
4-“ALLAH ve REsûlune İTÂAT EDiniz!”


Resim

Şuhûd eyle bugün didâr-ı Hakkı
Anı sen sanma kim ferdâya düşmüş..


ALLAHu zü’L- CeLÂL’in SÖZü, Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellemin Sesi Kur'ân-ı Kerimi dodoğru DUYup-UY ki, el HAKk TeÂLÂ CeMÂLiniŞeÂNuLLahta her ÂN Görüp Şâhidi ol ve bu yüceliğin ilerde ölünce olacağı zannına kapılma!.

Ali kerremullahi veche: “Lem a'bud rabben lem erahu: Ben görmediğim Rabba tapmam!” buyurmuştur.

Resim---Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem: “Rabbımı Rabbımla gördüm!” buyurmuştur.

Resim

Hakı bilen görür her şeyde Hakkı
Anı hasr eylemek tersâya düşmüş..


“Lâ Huve İLLâHUu!” gerçeğini HATMedip HAZMedenler, küLLî ŞEY’in NÛRULLaH OLduğunu ANLAyıp da YAŞAyanlar elbette her ŞEYyde HAKk TeÂLÂ’yı görmektedirler..
O’nu GÖRmeyi hasr eylemek/yalnız bir takım kimselere-rahiblere mahsus kılmak ancak ve ancak Hristiyanların işidir..


küLLî ŞEY’in NÛRULLaH Olduğu:
Yer ve GÖKLer ki KüLLî Şey NÛRULLAHtır..

اللَّهُ نُورُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ مَثَلُ نُورِهِ كَمِشْكَاةٍ فِيهَا مِصْبَاحٌ الْمِصْبَاحُ فِي زُجَاجَةٍ الزُّجَاجَةُ كَأَنَّهَا كَوْكَبٌ دُرِّيٌّ يُوقَدُ مِن شَجَرَةٍ مُّبَارَكَةٍ زَيْتُونِةٍ لَّا شَرْقِيَّةٍ وَلَا غَرْبِيَّةٍ يَكَادُ زَيْتُهَا يُضِيءُ وَلَوْ لَمْ تَمْسَسْهُ نَارٌ نُّورٌ عَلَى نُورٍ يَهْدِي اللَّهُ لِنُورِهِ مَن يَشَاء وَيَضْرِبُ اللَّهُ الْأَمْثَالَ لِلنَّاسِ وَاللَّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ
Resim---ALLÂHU NÛRUS SEMÂVÂTİ VEL ARD (ardı), meselu nûrihî ke mişkâtin fîhâ mısbâh(mısbâhun), el mısbâhu fî zucâceh(zucâcetin), ez zucâcetu ke ennehâ kevkebun durrîyyun, yûkadu min şeceratin mubâraketin zeytûnetin lâ şarkîyetin ve lâ garbiyyetin, yekâdu zeytuhâ yudîu ve lev lem temseshu nâr(nârun), nûrun alâ nûr(nûrin), yehdîllâhu li nûrihî men yeşâu, ve yadribullâhul emsâle lin nâs(nâsi), vallâhu bi kulli şey’in alîm(alîmun) : ALLAH, GÖKLERİN VE YERİN NURUDUR. O'nun nurunun misali, içinde çerağ bulunan bir kandil gibidir; çerağ bir sırça içerisindedir; sırça, sanki incimsi bir yıldızdır ki, doğuya da, batıya da ait olmayan kutlu bir zeytin ağacından yakılır; (bu öyle bir ağaç ki) neredeyse ateş ona dokunmasa da yağı ışık verir. (Bu,) Nur üstüne nurdur. Allah, kimi dilerse onu kendi nuruna yöneltip iletir. Allah insanlar için örnekler verir. Allah, her şeyi bilendir.” (Nûr 24/35)

Resim

Basîretle basarla Hakkı görmek
Hak ile Hak olan dânâya düşmüş..


Hem Kafa gözü BASARı, hem de Kalb GÖZü Basîretiyle HAKk TeÂLÂ’yı Hakkınca GÖReBİLmek,
HAKk’ta HAKk’tan HAKk’a HAKk İle OLÂN Halis-Muhlis-Sıddık ve de ÂDiL MuhaMMedî AKIL DÂNÂları İŞİdir.. ve ASLa piyasa İŞİ dedeğildir.. Dİyen BİLmez.. BİLen de DEmez ZÂten ki kuL ihvÂNim KıtMÎRimm..


Resim

Gel imdi ehl-i vahdet yoluna git
Ki anların yolu bâlâya düşmüş..


Bunca ANLAttık eğer azıcık ANLAdıysan sen de, gerçek MuhaMMedî TevHid EHLi Olan ALLAH DOSTLarının Vahdet YOLuna YOLcu OL, YOLdaş BUL ki, onların YOLu Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellemin YÜCELik YOLUdur.. YüCe ALLAHu zü’L- CeLÂL’e Çıkar inşâe ALLAHu TeÂLÂ!.

Resim

Ko gayri kendin ihyâ eyle Gaybî
Diriltmek ölüyü İsâ'ya düşmüş..


Eyy Gaybî Babam kaddasallahu sırrahu,
Bırak artık şupisNefsinin kölesi olmuşSÖZ DUYup-Uymazları da kendi Özünü DİRilt!.
Onları dirilmek ise, ALLAHu zü’L- CeLÂL’in Görevlisi-peygamberi İSÂ aleyhisselâmın yapabileceği bir İŞtir..



Resim

Mecal: Tâkat. Güç. Kuvvet. * İktidar. İmkân. * Fırsat.
Hâb: f. Uyku. Rü'yâ.
Keenne: sanki.
Ulyâ: (Müe.) Pek büyük, pek yüce, daha yüksek. Çok yüksek olan.
Ayan: (İyân) Aşikâr. Belli. Herkesin bilebileceği ve görebileceği.
Mestur: Örtülmüş. Setredilmiş. Gizlenmiş. (Bak: Tesettür)
Nihân: f. Gizli, saklı. Bulunmayan. Mevcut olmayan. * Sır.
İhfâ: Saklamak. Gizlemek. Ketmetmek. Gizlenilmek
Çü: f. (Teşbih ve tâlil edatı) Gibi.
Mudıll: İdlâl edici, yoldan çıkaran, eğri yola teşvik edici.
İğvâ: Ayartmak. Azdırmak. Baştan çıkarmak.
Mâişet: Maaş. (Ayş. dan) Yaşayış. Yaşama. Ömür. * Yaşamaya lüzumlu bulunan maddeler.
Da'vî: dava edip iddia etmek..
Sâye: 1. gölge, 2. koruma, sahip çıkma, 3. yardım.
Hemsâye: hem-sâye, yani sâyesi bir olan. aynı gölgeyi paylaşan, birbirini koruyup kollayan, yardımlaşan. komşu yani.
A'ma: Kör. Gözü görmeyen. * Manevi körlük, cahillik, bilgisizlik.
Muvahhid: Allah'ın birliğine inanan. Tevhid eden. * Birleştirici olan.
Bürhân:Delil, hüccet, isbat vasıtası.*Man:Yakînî mukaddemelerden meydana gelen kıyas.*Red ve inkâr için itiraz kabul edilmeyecek surette isbat-ı hakikat eden kavi hüccet.
Telkin: (C.: Telkinât) Zihinde yer ettirmek. Fikir aşılamak. Zihinde yer etmiş düşünce. * Yeni müslüman olana İslâm esaslarını anlatmak. * Ölü gömüldükten sonra imam tarafından söylenen söz.
Surî: Surete ait, görünüşe ait ve müteallik. Hakiki, ciddi ve samimi olmayan. Zâhirî.
Mâye: Damızlık. * Esas. Temel. * Bir şeyin mayalanması ve ekşimesi (tahammürü) için konulan madde. * Para, mal. İktidar. Güç. * İlim. * Dişi deve.
İhyâ: Diriltmek. Yeniden hayata kavuşturmak. Canlandırmak. Şenlendirmek. Uyandırmak. * Gece de uyumayıp çalışmak veya ibâdetle vakit geçirmek.
Şuhûd: şâhidler. * Görme, şahid olma. * Müşahede etme. * Görünecek halde şekillenme.
Didâr: Yüz. Çehre.
Ferdâ: f. Yarın. Bugünden sonraki gün. * Arabçada: Bir olarak. Tek olarak.
Hasr:Bir şeyin içine alma. Yalnız bir şeye mahsus kılma.*Bir çember içine almak. Askerle etrafını kuşatmak.*Sıkıştırma. Kısaltma.*Okurken tutulup kalmak.*Vakfetmek.* Zaman ayırmak.
Tersâ: (C.: Tersâyâ) Hristiyan. İsevi.
Dânâ: f. Bilgili, bilen, malûmatlı, âlim.
Bâlâ: f. Yüksek. Yukarı. Yüce. Yüksek kat.
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: SUNULLAH GAYBİ (ks) DİVANI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

<...Kafiyetü’s- Sad

Resim.. ...>* I *

<= Resim =>


Gel gönül gözle rızâyı aşka uy sen hâsü’l-hâs
Geç bu da'vâ-yî emelden aşka uy candan menâs..


Eyy gönlüm gel artık ALLAHu zü’L- CeLÂL’in Rızasını gözet İZLe ve MuhaMMMedî AŞKuLLAHa sen de en güzel, en has safî UY-UYgula!.
Peşindeki ECELi unutup bitmez EMEL Davalarıyın peşinde koşmaktan vaz geçde, senin tek çıkış kapın, VARış Yolun, sığınağın olan AŞKuLLAHa canla başla Uyy!.


Resim

Derd-i aşk zâhir olunca şöyle çalış durma hiç
Râh-ı Hakdır aşk yolu hem anda olur ihtisas..


AŞKa düştüğün tıpkı ateşe düştüğün gibi açıkça ortaya çıkınca sakın geri kaçma AŞK YOLUnda YOLcu ol ve çalış!
Çünkü AŞK YOLU HAKk YOLUdur ve KuLLUk Tekemmülü ancak Aşk YOLunda yürümek tercihi ve gereğini yapmak çabasıdır..


Resim

Pes celâl yüzünde makhûr olmayınca nefs-i bed
Neylesun nitsün şu kul kim bed hûdan olmaz halâs..


Gerçek şu ki, insanoğluna KULLUK İmtihanı gereği yüklenmiş olan Nefsin kötü ahlâk ve huyları ancak Hakk’ın CeLÂLinde kahrolup-yok olmadıkça, ne yapsın ne etsin tek başına yol bulmaya çalışan şu zavallı KUL ki, kötü nefsin “HU!” zikri çekmesiyle nasıl tertemiz OLaBİlecek!..

Resim

Her ki geldi bu tarikde ömrün ifnâ eyledi
Derd-i aşkdan geldi ana bir hulûs ile ihlâs..


Eğerki birMuhaMMedî Tarikat Ocağına geldi el bağladıysa ancak, tÜMM ÖMRünü Fâni edip HAKk’ın EMrien-YOLuna YOLcu oldu!.
İşte o zaman gerçekten ATEŞe düşmüş birisi gibi AŞK DERDini Yaşar ve ATEŞ gibi olan AŞKuLLAH onu kendine benzetir de Bedenî-Maddî ve Kalbî-Mânevî tertemizliğe saflığa ulaşmışolur..


Resim

Hak yoluna kim girerse âkıbet şâdan olur
Anın içün buldu Gaybî çok şükür şirkden halâs..


Bu İlahî Vâdediştr kiHAKK YOLUna kim girerse son-UÇu bahtiYÂRlıktır ve bu Gaybî BaBam kaddesallahu sırruhu da bu yüzden İKİLİK Şirkinden kurtulu TEKLik TEVHİDİne geçiş SeLÂMetine erdiçok şükür..



Resim

Hâss: (C.: Havass) Hususi. Hâlis. Kıymetli ve ileri gelen mühim yakınların topluluğu. * Bir şeyde bulunup başkasında bulunmayan. Umumi olmayıp mahsus olan. * Tam ayar olan, yabancı maddelerle karışık olmayan ve içinde bozuk bulunmayan. Tek, münferid. * Saf.
Hâsü’l-hâs: En güzel, en has.
Menâs: Sığınacak yer. Melce'. Penah. * Deprenmek. * Fevt.
Râh: (Reh) f. Yol. Tarz. Usûl. Meslek.
İhtisas: (Husus. dan) Kendine mahsus kılmak. Bir kimsenin dünyevi veya uhrevi, Kur'âni, İslâmi, imâni bir mesleğe, fen veya san'ata hasr-ı mesâi etmesi; yalnız onunla meşgul olması.
Pes: f. Arka, art, geri. * Öyle ise, imdi...
nefs-i bed:kötü nefs.
Bed: f. Fenâ. Kötü. Çirkin. Yaramaz. şer. şeni'.
Halâs: Kurtulma, kurtuluş. Selâmete ermek.
İfnâ: Mahvetmek. Tüketmek. Kıymetini kaybetmek. Çok zarar etmek. Yok etmek.
Hulûs: Hâlislik. Saflık. * Samimiyet. Hâlis dostluk. İçden davranmak. Her hayırlı işi ve ameli Allah rızâsını niyet ederek yapmak.
İhlâs: (Hulus. dan) Kalbini safi etmek. İçten, samimi, riyasız sevgi. İçten gelen sevgi ile doğruluk ve bağlılık. * Sırf Allah emretmiş olduğu için ibadet etmek. Yapılan ibadet ve işlerde hiçbir karşılık ve menfaati, hakiki ve esas gaye etmeyerek yalnız ve yalnız Allah rızasını esas maksat ve gaye edinmek. İnsanlara riyakârlıktan, gösterişten uzak olmak.(Bu dünyada, hususan uhrevî hizmetlerde, en mühim bir esas, en büyük bir kuvvet, en makbul bir şefaatçi, en metin bir nokta-i istinad, en kısa bir tarik-i hakikat, en makbul bir duâ-yı manevî, en kerametli bir vesile-i makasıd, en yüksek bir haslet, en sâfi bir ubudiyet ihlastır....Cenab-ı Hakk'ın rızası ihlas ile kazanılır. Kesret-i etba' ile ve fazla muvaffakiyet ile değildir. Çünkü onlar vazife-i İlâhiyyeye ait olduğu için istenilmez; belki bazan verilir. Evet, bazan bir tek kelime sebeb-i necat ve medar-ı rıza olur. Kemmiyetin ehemmiyeti o kadar medar-ı nazar olmamalı. Çünkü, bazan bir tek adamın irşadı, bin adamın irşadı kadar rıza-yı İlâhîye medar olur. Hem, ihlas ve hakperestlik ise, müslümanların nereden ve kimden olursa olsun, istifadelerine taraftar olmaktır. Yoksa benden ders alıp sevap kazandırsınlar düşüncesi, nefsin ve enaniyetin bir hilesidir. L.)(Cay-ı ibret bir hâdise: Bir vakit İmam-ı Ali Radıyallahü Anh, bir kâfiri yere atmış. Kılıncını çekip keseceği zaman, o kâfir O'na tükürmüş. O kâfiri bırakmış, kesmemiş. O kâfir, O'na demiş ki: "Neden beni kesmedin?" Dedi: "Seni Allah için kesecektim. Fakat bana tükürdün; hiddete geldim. Nefsimin hissesi karıştığı için ihlasım zedelendi. Onun için seni kesmedim." O kâfir, O'na dedi: "Beni çabuk kesmen için seni hiddete getirmekti. Mâdem dininiz bu derece sâfi ve hâlistir; o din haktır." dedi. M.)
Âkıbet: Bir şeyin sonu. Nihayet. Netice, sonuç.
Şâdan: f. Sevinçli, bahtiyar.
Şirk: En büyük günah olan Allah'a (C.C.) ortak kabul etmek. Allah'tan (C.C.) ümidini keserek başkasından meded beklemek. (Şirkin mânası mutlak küfürdür.) (Politeizm)(Evet, küfür mevcudatın kıymetini ıskat ve mânasızlıkla ittiham ettiğinden bütün kâinata karşı bir tahkir ve mevcudât âyinelerinde cilve-i Esmâyı inkâr olduğundan; bütün Esmâ-i İlâhiyeye karşı bir tezyif ve mevcudâtın Vahdâniyete olan şehâdetlerini reddettiğinden, bütün mahlukata karşı bir tekzib olduğundan istidad-ı insanîyi öyle ifsad eder ki: Salâh ve hayrı kabule liyâkatı kalmaz. Hem bir zulm-ü azimdir ki; umum mahlukatın ve bütün Esmâ-i İlâhiyenin hukukuna bir tecavüzdür. İşte şu hukukun muhafazası ve nefs-i kâfir hayra kabiliyetsizliği küfrün adem-i afvını iktiza eder. $ şu mânâyı ifade eder. S.)(Mâdem bir hâkimiyet-i mutlaka hakikatı vardır, elbette şirkin hakikatı olamaz. Çünki, $ âyetinin hakikat-ı katıasiyle; müteaddid eller müstebidâne bir işe karışsalar, karıştırırlar. Bir memlekette iki padişah, hattâ, bir nâhiyede iki müdür bulunsa; intizam bozulur ve idare herc ü merc olur. Halbuki, sinek kanadından tâ semâvat kandillerine kadar ve hüceyrât-ı bedeniyeden tâ seyyârâtın burçlarına kadar öyle bir intizam var ki: Zerre kadar şirkin müdâhalesi olamaz. Ş.)
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: SUNULLAH GAYBİ (ks) DİVANI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

<... Kafiyetü’l- Ayn

Resim.. ...>* I *

.
<= Resim =>

Kulûb-ı evliyâdır bil metali’
Me'ârifle hakâyıkdır tevâli..


Bu ÂLEmde şeriat ve Tarikat-ı MuhaMMediyyenin TeceLLî Tahtası, meydÂNa çıkış ve tulu’ ediş-DOĞuş yeri EvliyâuLLAHın Kalbleridir ve ı Mârifet-i MuhaMMediyye ile Hakikat-ı MuhaMMediyye olarak vUSLta kadar uzar gider KULLuk YOLu..

Resim

Hakâyıkdır bu sûretler yüzünün
Tecellîyâtı olur hep levâmi’..


İnsanın ham akılla görüp durduğu Zâhirî Eşyâ Sûretlerinin Bâtınında İlahî Tecellî Hakikatleri OLuşup durmakta dalga dalga NUR Işıları gibi..

Resim

Mezâhirdır bu eşya gerçi hakka
Velî meclâ-yı a'zam kevni câmi..


Gerçi bu gördüğümüz tüm ŞEYLer HaKk TeÂLÂ’nın Kudreti TeceLLîsini gösteren zuhur yerleridir.
VeliYyuLLAH ise HaKk TeÂLÂ’nın Muazzam TeceLLîsinigösteren HaKk TeÂLÂ’nın AYNALarıdır ki tüm Kâinâttaki Kevnin/Oluşumun CEM’ olduğu ÂLEMe CÂMi’dir.. ÂLEMde OLÂN ne varsa ÂDEMdedir..


Resim

Aceb yüzdür şu kim yüzbin yüzü var
Kiminde nâtık u kiminde sâmi'..


Bu nasıl bir VECHuLLAHtır ki yüz binlerce yüzü NÛRunda TeceLLîettirmektedir her ÂN..
Kimi yaratıklarında KONUşan iken kimilerindeyse DİNLEyen olmaktadır..


Resim

Tecellî etmezse Gaybî iradet
Niçün âlem olurdu ana hâşi..


Ey Gaybî kaddesallahu sırruhu, ALLAHu Zü’l- CeLÂL’in iradeti/ irade, istek, dilemesi ŞeÂNuLLAHta her ÂN Yeniden durmadan Tecellî etmeseydi bu sonsuz gözüken ÂLEMLer neden O’na Tav’en ya da Kerhen, Tevazuyla alçak gönüllülük göstererek tâbi olup EMRini fiilen yaşasalardı ki!..

أَفَغَيْرَ دِينِ اللّهِ يَبْغُونَ وَلَهُ أَسْلَمَ مَن فِي السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ طَوْعًا وَكَرْهًا وَإِلَيْهِ يُرْجَعُونَ
Resim---E fe gayre dînillâhi yebgûne ve lehû esleme men fî’s- semâvâti ve’l- ardı tav’an ve kerhen ve ileyhi yurceûn (yurceûne).: Peki onlar, Allah'ın dininden başka bir din mi arıyorlar? Oysa göklerde ve yerde her ne varsa -istese de, istemese de- O'na teslim olmuştur ve O'na döndürülmektedirler.(Âl-i İmrân 3/83)



Resim

Metali’: Matla'lar. Tulu' edecek yerler veya zamanlar. Güneş veya benzerinin doğduğu yerler.
Hakâyık: (Hakikat. C.) Hakikatler.
Tavâli: Uzayıp gitmek, devam etmek. Birbiri ardınca sıra ile gelmek. Sürmek.
Levâmi’: (Lâmia. C.) Parıldayan şeyler, nurlar, parıldamalar.
Mezâhir: Şereflenmeler. Mazharlar. Eşyanın göründüğü yerler. Eşyanın görünen tarafları. Zâhir ve meşhud olanlar.
Meclâ: (C.: Mecâli) Ayna, mir'at. * Çıkma ve görünme yeri.
Kevnî: Hudus. Varlık, var olmak. Vücud, âlem, kâinat. Mevcudiyet.
Câmi: Cem'etmiş, toplamış bulunan, hâvi ve muhit olan.
Nâtık: Konuşan. Söz eden, söyleyen, beyan eden. İdrak eden. Bildiren. Fikir ederek düşünen
Sâmi': İşiten, duyan, dinleyen.
İradet: (İrade. C.) İstemeler, buyruklar, iradeler, emirler, fermanlar.
Hâşi: Huşu içinde olan, alçak gönüllülük eden. * Kusurlarını düşünerek, ürpererek Cenâb-ı Hakka niyâz edip yalvaran
Hâşian: Tevazu ve mahviyetle. Alçakgönüllülük göstererek.
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: SUNULLAH GAYBİ (ks) DİVANI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

<... Kafiyetü’l- Gayn

Resim.. ...>* I *

.
<= Resim =>


Tâlib-i Hâdî olan itmez mahabbetten ferağ
Âşık-ı didâr olan eyler mi sohbetten ferağ..


Nefsini/Aklıni Hidayete, doğruluğa eriştireni isteyen/dileyen gönül eri, YÂR ile Muhabbetten/zâhir-bâtın BİLELik Hakikatından vaz geçebilir mi hiç?.
O YÂRin GÜL Yüzüne ÂŞIK OLan O’nunla her nefes sohbetten/Sahib ÇIKışlıktan vaz geçebilir mi hiç?.


El Hâdî:
Resim

Resim

Vâdi-i eymen femin anda lisanındır Kelim
Hiç zeban-ı aşk gelir mi ilm u hikmetten ferağ..


Musa aleyhisselâmı HaKk’ın Çağırdığı Vâdinin sağ yanındaki ağaç gibi konuşan Ağzın ve ondan duyulan SENin Lisanındır her kelime..
Böylesi yüce AŞKLarın SÖZLe ANLAtımı, İlimsiz hikmetsiz bomboş kelimelerle mümkün olabilir mi?.


فَلَمَّا أَتَاهَا نُودِي مِن شَاطِئِ الْوَادِي الْأَيْمَنِ فِي الْبُقْعَةِ الْمُبَارَكَةِ مِنَ الشَّجَرَةِ أَن يَا مُوسَى إِنِّي أَنَا اللَّهُ رَبُّ الْعَالَمِينَ
Resim---Fe lemmâ etâhâ nûdiye min şâtıı’l- vâdi’l- eymeni fîl buk’ati’l- mubâreketi mine’ş- şecerati en yâ mûsâ innî enallâhu rabbu’l- âlemin (âlemîne).: Derken oraya geldiğinde, o kutlu yerdeki vadinin sağ yanında olan bir ağaçtan: "Ey Musa, Alemlerin Rabbi olan Allah benim;" diye seslenildi.(Kasas 28/30)

Resim

Baştan ayağa vücûdun sırrını keşf eyleyen
Eyler ol âlemdeki keşf-ü- kerametten ferağ..


Silm/RüŞDe ERmiş AKIL Sahibi bir kimse baştan ayağa kendi vücûdunun sırrını keşf eylese,
Ne diye cÜMMLecihÂNın Keşfiyle-kerâmetiyle uğraşsınki elbette vaz geçer..


Resim

Pertev-i aşk-ı Hûda kim dilde eyleye zuhur
Gün be-gün gelür ana la-büd cehâletten ferağ..


AŞKuLLAH’ın NÛru hangi gönülde zuhur eder gözükürse bu âlemde,
O kimse hiç durmadan-sürekli câhilliğini kaybeder-soyunur ve boşalır..


Resim

Kendisiyle kendüye aşık olupdur Gaybîyâ
Ayn-ı eşya oldu ol itmedi halvetten ferağ..


EYy HaKk ÂŞIk SÛNuLLAHGaybî kaddesallahu sırrahu Babam, HaKk’ın Kendisiyle kendine ÂŞIK OLmuştur.
EşYÂ’nın Hakikatına Erdi ancak Şahdamarından akrabası YÂRiyle HÂLvetten/TEKe TEKLikten ayrılmadı..


Resim

Tâlib: (C.: Tulleb-Tullâb-Talebe) İsteyen, istekli.
Hâdî: Hidayete ermiş. Mürşid. Rehber, delil. Hidayet yolunu gösteren. Hidayete, doğruluğa eriştiren. Önde giden.
Mahabbet: Sevgi, sevme. * Sohbet. Ruhun, kendisinden lezzet duyduğu şeye meyletmesi.
Ferağ: Vaz geçmek. Hiç bir şeyle meşgul olmayıp dinlenmek. * Boşaltma.
Didâr: f. Mülâkat, görüş. * Görünme. * Yüz. Çehre.
Fem: Ağız. Dihen. (Kelimenin aslı: "Feveh" veya "Fâh" dır.)
Zeban: f. Dil, lisan, lügat, lehçe
Pertev: (Pertav) f. Ziya, ışık. * Atılma, sıçrama, hız.
Lâ-büdd: Çok lâzım. Elzem. Gerekli. * Her halde. Mutlaka. Muhakkak. * Ayrılık yok.
Ayn: (C.: A'yan-A'yun-Uyûn) Göz. * Pınar, kaynak. Çeşme. * Tıpkısı, tâ kendisi. * Zât. * Eşyanın hakikatı.
Halvet: Yalnızlık. Tek başına kalmak. Tenhaya çekilme. * Gizlilik.
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: SUNULLAH GAYBİ (ks) DİVANI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

<... Kafiyetü’l- Fe

Resim.. ...>* I *

.
<= Resim =>


Muvahhidler ana derler tasavvuf
Hakk’ın ola ten u cânda tasarruf..


Gerçek TEVHİD EHLi ALLAH'ın birliğine tahkik inananlar Tasavvuf Ehli diye ona derlerki, Hakk ÂşIKın teninde cÂNında kullanım hakkı HaKk TeÂLÂ’nın elinde ola!.

Resim

Böyle her anda bu ş’ân-ı îlâhi
Şu'ûnat üzre etmeye teşerrüf..


Ve bu MuhaMMedî HaKk’ın ÂŞIKı, şimdi şu Ânda-her ÂNda Şe’ÂNuLLAHta OL-ÂN Maddî-Mânevî tÜMM OL-ÂNLarın hepsini yapanın ALLAHu zü’l- CeLÂL olduğuna mutlak inanıp, kendisinden ortaya çıkan OLAYLarı “ben yaptım!.” Zannederek kendine mal edip şereflenmeye ve şeref bulmaya kendine..

Resim

Ne hâle mazhar ise razı ola
Vücûduna getirmeye tekellüf..


Hangi OLAYınzuhur yeri olduysa o OLAYı yapanın HaKk TeÂLÂ Olduğunu ANLAyıp razzı olmalı ve emÂNet VüCÛDuna zorluk yüklemeye.. bedenine, Nefsine Kalbine.. VüCÛDuna..

Resim

Hakâyıkdan eğer müşkil sorulsa
Cevâbında hiç etmeye tavakkuf..


Hakikatu’l- HaKK’tan bir şey sorulursa kendisine asla cevÂBını hiç geciktirmeden-duraksamadan hemence vermelidir..

Resim

Tecellîye ola tâbi hemîşe
Mahalle göre kullana tasarruf..


Kendi AKLının ZANNLarından çok İlahî Tecellîye dâima ve her zaman tâbi olmalıdır ve lâzım ve Lâyık Yerde-Mahalde Hakkı ve Hayrı Söyleme Hakkını kuallanmalıdır..

Resim

Ebu'l-vakt ola hâle nazır ola
Anınçün olmaya asla teessüf..


Ebu'l-vakt/ Vaktin OğLu olmalı ki, kendi iradesini bırakıp HaKK’ın İradesiyle Yapılan İŞLeri HÂLLerin HÜKMü İÇİnde ANLAyıp, ŞeÂNULLAHta sürekli Yeniden YARATıLış SeBBehası Seyrinde ve Tecellîlerin Tasarrufu TAHtında OLUŞ MuhaMMedî Şefâat veŞerefiyle YAŞAyış yüceliğinde Ola ve Her Zamanda, Her Yerde ve Her HÂLde YARım Nefeslik Vaktin/Ânın oğlu Olduğunu unutmaya!.
Ve “OLsun!. OLmasın!.. OLdu!. Olmadı!.” Üzüntüsünü asla çekmeye ve OL-Âna ŞÜKredip Yaratan HaKk TeÂLÂ’ya Hamd-ü-SeNÂ ede!.


Resim

Hakikat cümle sırra ârif ola
Velâkin halka göstere tasarruf..


Hakikatte cÜMMLe Hakikat-ı MuhaMMediYye Sırlarına ÂRİF ve ÂşiNÂ Olmalı ancak,
HAKk’ın HALKına üstünlüktaslamayıp idâre etmeli ve SIrRRını açmaya rast geleye!..


Resim

Ne yüze tutsa anda Hakkı bula
Bulunmaya ana göre tasarruf..


Her Nereye BAKarsa BAKsın KüLLî ŞEYde VecHULLAHı GÖReBİLmeli ve bu HÂLİnden ÇIKması asla mümkün olmaya!.

Ve VECHidir NÛRuLLaHtan VAR OL-ÂNLar..

وَلِلّهِ الْمَشْرِقُ وَالْمَغْرِبُ فَأَيْنَمَا تُوَلُّواْ فَثَمَّ وَجْهُ اللّهِ إِنَّ اللّهَ وَاسِعٌ عَلِيمٌ
Resim---Ve lillahil meşriku vel mağribü fe eynema tüvellu fe semme vechüllah, innallahe vasiun âlim : Doğu da Allah'ındır batı da. Nereye dönerseniz ALLAH'ın yüzü (zatı) oradadır. Şüphesiz Allah'(ın rahmeti ve nimeti) geniştir, O her şeyi bilendir.” (Bakara 2/115)

Resim

Tasarruf Gaybî dervişin katında
Olandır bi-teellüf bi tasarruf..


Ey Gaybî kaddesallahu sırrahu Babam,
MuhaMMedî DervİŞ’in katında dâimâ, ŞeÂNuLLAHtaki her ÂN yENiden Yaratılan TECELLÎLerin Seyr Sâhibliği, kendi Nefsi adına bir sahiblik ülfeti-sevgi bağı ve kullanma arzusu asla taşımamalıdır ki HaKk ÂŞIK Ola!.



Resim

Muvahhid: Allah'ın birliğine inanan. Tevhid eden. * Birleştirici olan.
Tasarruf: İdare ile kullanmak. Sarfetmek. Tutum. Sâhib olmak. İdare etmek. Sâhiblik. Kullanma hakkı.
Şu'ûnat: Şuunlar. Keyfiyetler, haller. * Emirler.
Teşerrüf: Şereflenme. şeref bulma. Ulviyete erişme.
Mazhar: Sahib olma, nâil olma. Şereflenme. * Bir şeyin göründüğü, izhar olunduğu yer. Çıktığı yer.
Tekellüf: Kendi isteğiyle külfete girmek, bir zorluğa katlanmak. * Gösterişe kapılmak. Özenmek. * Yapmacık hâl ve hareket. Zoraki hareket.
Hakâyık: (Hakayık) (Hakikat. C.) Hakikatler.
Tavakkuf: Durma. Eğlenip kalma. Duraklama.
Hemîşe: f. Dâima. Her zaman.
Tasarruf: İdare ile kullanmak. Sarfetmek. Tutum. Sâhib olmak. İdare etmek. Sâhiblik. Kullanma hakkı.
Teessüf: Eseflenmek. Kederlenmek. * Beğenmemek ve râzı olmadığını ifade etmek.
Bi-teellüf: Alışma. Hoş geçinmesiz.ülfetsiz.
Ülfet: Alışma, alışkanlık. Birisiyle münasebette bulunmak. Ünsiyet. Ahbablık, dostluk. Huy etme. Görüşme, konuşma.
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: SUNULLAH GAYBİ (ks) DİVANI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

<... Kafiyetü’l- Kaf

Resim.. ...>* I *

.
<= Resim =>


Ey tâlib-i Hak
Âşık ol ÂŞIK!.
Ey şeyh-i mutlak
->ÂŞIK oL ÂŞIK!.


Ey Halk içinde yaşayan ve halkı yaratan HAKk TeÂLÂ’yı dileyen KULLuk Hakikatını BİLip-BULup-OLup-YAŞAyıp-ŞÂHiDî OLmayı AKLIn gereği sayan Tâlib-i TEVHid o zaman gerçekten Âşık oL ÂŞIK!.
Kendi aklının ve halkın mutlak sandığı ŞEYH Efendi, gel sen de, MeLÂMet ATEşine GİR de Âşık oL ÂŞIK!.


Resim

Gayriyi terk et
Aşk yoluna git
Sana baş öğüt
ÂŞIK oL ÂŞIK!.


Gerçek HAKk ÂŞIKlığı için ilk işin HAKk TeÂLÂ’dan gayrısı olan Halkı terk et ve AŞKuLLAH YOLUna git!.
İşte AŞK YOLumuzda sana baş öğüdümüz şudur ki, Hakk Âşık oL ÂŞIK!.


Resim

Mâsivâyı sil
Halvet olsun dil
Hakk’ı sende bil
ÂŞIK oL ÂŞIK!.


HAKk TeÂLÂ’dan gayrısı olan Halkı Aklından fikrinden sil ki, dilin lâl olsun.. kelimeler silinsin dilinden..
Şahdamarından da AKREBa olan RABBını ÖZünden de ÖZ-sende BİZ BİR-İZ BiL ki, candan ciğerden Âşık oL ÂŞIK!.


Resim

Çille vü halvet
>Bâis-i gaflet
>Aşkı kıl âdet
ÂŞIK oL ÂŞIK!.


AŞKuLLah Olmadan, Mâsvâyı Kıble edinip, câhil şeyhlerin vs. eline düşüp Nefsî çilleler çekip halktan kaçmak, sadece gaflet şaşkınlığına sebebdir..
Onun için tıpkı ateş gibi her hususu-şeyi kendine çeviren başkasına fırsat tanımayan AŞKı ÂDET et, Aşkı sürekli, alışılmış bir davranış tarzı eyle ve MuhaMMedî Hakk ÂŞık oL ÂŞIK!.


Resim

Düşme esmâya
Kalma rü'yâya
Er müsemmâya
ÂŞIK oL ÂŞIK!.


Hakikat-ı MuhaMMediyyeyin SIRRı RÜŞDüne Ermeden içi boş esmâ zikriyle oyalanma ve Resûlullah sallallahu aleyhi veselleme dayanmayan rastgelerüyâ yorumları yapan ve halkı sürükleyenlerden uzak dur..
Sen sonsuz isimler ESMÂsında MuhaMMedî Kalbî TEKEMMüLü TÜMMLeyip, tüm İSİMLerin ve ŞEYLerin yaratanı ve İSİMLENDİREnine SALL et-ULAŞ-ER de MuhaMMedî Hakk ÂŞık oL ÂŞIK!.


Resim

Aşkı kim buldu
Yolu doğruldu
Hakk ile oldu
ÂŞIK oL ÂŞIK!.


Bu kargaşa Âleminde, sonsuz tercihler içinden AŞKULLAHı SEÇenler, AŞK YOLunu BULanalar, dosdoğru Sırat-ı Mustkîmdedir ve HAKk TeÂLÂ’nın NÛRuydu bunu ANLAdı ve Halkı İÇİnde HAKK İleyim dedi ki sen de gel MuhaMMedî HaKk ÂŞık oL ÂŞIK!.

Resim

Aşkdır mâye
Elde sermâye
Gaybî bul pâye
ÂŞIK oL ÂŞIK!.


Bu Kâinâtın HALKediLiş Sebebi,başlangıç mâyası AŞKULLAHtır.. Bu Hayat AŞK Üzere KURulmuş ve AŞK ANA SErMâyesi olmuştur cÜMMLe yaratıkların.. Üreme mevsimindeki hercanlı türünün kanlı savaşlarının temelinde görülen ÜREMenin ANAsı AŞKtır..
Ey Gaybî Babam kaddesallahu sırrahu HÂL bu iken sen de MeLÂMet Mahşerimizde MUhaMMedî HAKk ERENLer NiŞÂNını takmak için MuhaMMedî Hakk ÂŞık oL ÂŞIK!. Elhamdulillahi..



Resim

Tâlib: (C.: Tulleb-Tullâb-Talebe) İsteyen, istekli. * Talebe, öğrenci.
Mutlak: Salıverilmiş. Itlak olunmuş. Serbest. * Kat'i. Şüphesiz. * Aslâ bir şarta bağlı olmayan. Yalnız, tek
Gayr: Diğer, başkası, mâadâ, âher, yabancı.
Mâsivâ: Hakk TeÂLÂ’dan gayrısı..
Halvet: Yalnızlık. Tek başına kalmak. Tenhaya çekilme. * Gizlilik.
Bâis: (Ba's. dan) Gönderen. Sebeb olan. İcab ettiren.
Âdet: Usul, görenek, alışılmış davranış. Huy, tabiat. Toplumda nesiller boyunca uyulan ve kamuoyunda (umumî efkârda) saygı ve müeyyideye sahip hareket kaideleri (Sosyoloji). İslâm cemiyetinde âdetler de İslâmî olur, İslâma uygun olur. Müslüman, İslâma aykırı âdetlere uymaz. Cemiyetin yabancı âdetlerle bozulmamasına gayret gösterir.
Müsemmâ: İsimlendirilen, ad verilmiş olan, bir ismi olan.
Mâye: Damızlık. * Esas. Temel. * Bir şeyin mayalanması ve ekşimesi.
Sermâye: f. Ana mal. Esas para. İlk elde mevcut olan para. * Kazanılmış ilim. * Hayat. Ömür.
Pâye: f. Rütbe, derece. * Merdiven ayağı. * İlim sahibi olanların bir derecesi.


Resim

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: ALLAH celle celâluhu: “Küntü kenzen mahfiyyen Fe ahbebtü en u’refa fe halaktü’l-halka Li ya’rifânî: Ben kenz-i mahfi-gizli bir hazine idim. Bilinmek istedim, mahlukatı yarattım.” buyurdu.
Bu Hadis-i Kudsînin kaynakları şöyledir:
1. Ed-Dürerü’l-Müntesire, Celalettin-i Suyuti,125
2. El-Esraru’l-Merfua, Aliyyu’l-Kâri, 273
3. Aclunî , Keşfu’l-Hafa, Aclunî, 2:133
4. El-Fetevâ, El-Halîlî, 1:72
5. Mesnevi, Celâleddin-i Rumî, 5:104
6. Divan-ı Mevlânâ Câmî, 37
7. Divân-ı Niyaz-i Mısrî, 2
8. Divân-ı Şeyh Ahmet Cezerî, 1:190
9. İşârâtu’l-İ’câz, Bediüzzaman Said Nursi, 23..


Resim---Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem : "ALLAH Teâlâ buyurdu ki : “Ben insanı kendi sûretimde yarattım”"
(Buhari ve Müslim’den; Kudsi Hadisler, C. 1, s.172, Madve Yayın., 1991-İstanbul)

Resim---Rasûlullah Sallallâhu Aleyhi ve Sellem Efendimiz şöyle buyurdu: " İnnellahe haleke Ademe, ala suretihi : Muhakkak ALLAH Adem'i kendi sûreti üzerine yarattı."
(Sadreddin Konevî, Hadis-i Erbain,12)


Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: ALLAH celle celâluhu:Lâ yese'unî erdî ve lâ semaî ve lâkin yese'unî kalbü abdil mümini : Yere ve göğe sığmam. Fakat, mümin kulumun kalbine sığarım.
(Aclûnî, Keşfu’l-Hafâ, II, 195)


Resim--- Resûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem: “ Mûtû kable en temûtû: Ölmeden önce ölünüz! ” buyurmuştur.

(Aclunî, Keşfü’l-Hâfâ II-291-2669)
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: SUNULLAH GAYBİ (ks) DİVANI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

<...

Resim.. ...>* II *

.
<= Resim =>

MuhaMMed mazhar-ı Hakdır muhakkak
Ne mazhar belki aynü’l- Hakdır el-Hak..


Bu âlemde hakikatı ve gerçeği kesin olan MuhaMMed aleyhisselâmın; ASLın fASLı, ALLAHu zü’L-CeLÂL’in NÛRUnun İLK-TEK Mazharı-HaKK’ın ZuHUR YERi oluşudur..
Muhakkak-el hak olan, mazhar oluştan da ilerde belki de Aynü’l- Hakdır ki HAKk’ın tâ kendisidir insan aklı için...

Resim

Mezâhir mâye-i feyzine muhtaç
Hakikatte odur feyyâz-ı mutlak..


Eşyanın göründüğü yer ya da, zâhir ve meşhud oluş yeri desek, bu âlemde gözüken küllî şey zâten görünebilmek için Resûlullah sallallahu aleyhi vesellemin VAR OLuş Feyzinin ANA Mayasına muhtaçtır..
Gerçekte küllî şey, ŞeÂNuLLAHta O’nun NÛRundan her ÂN yaratılıp durmakta ki her kimse ve şeyy için mutlak ÜMM O’dur Rahmetenli’l- ÂLEMîn aleyhisselâm..


Resim

Kemâl-i kibriyâsın bundan anla
Buyurdu “men re'âni kad re'el-Hak”..


Resûlullah sallallahu aleyhi vesellemin AzametuLLah AYNAsı OLuş büyüklüğünün-Ahmaediyyet TEKLiğinin TÜMMLük Kemâlini bu sözlerimden ANLA!.
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem bunu BİZ ÜMMetine buyurup DUYurdu ki;


Resim--- Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “Men re'âni kad re'el-Hak: Benî gören gerçekten Hakkı görmüştür” buyurdu.
(Buhârî. Tâbir. 10; Müslim. Rüyâ. 2: Darimî. Rüyâ. 4)


Resim

Hakikat mazharıdır kâinatın
Anın zâtından oldu cümle müştak..


KÛN feyeKÛN OLuş kâinatının Hakikat zuhur NOKTAsıdır Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.
O’nun yüce ZÂTından doğdu cümle varlığın şeÂN ŞEVKi Hayat Zevki ve her AN YENİLenmekte..


Resim--- Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bir hadisi kudsîde: "ALLAH: "Seni kendi nurumdan, diğer şeyleri de senin nurundan yarattım."buyurdu" buyurmuştur.
(Îmân Ahmed, Müsned IV-127; Hâkim, Müstedrek II-600/4175; İbni Hibban, El İhsân XIV-312/6404; Aclûnî, Keşfü'l-Hâfâ I-265/827)


Resim

Vücûda gelmese ol sırr-ı levlâk
Küşâd olur muydu bu sırr-ı muğlak..


ALLAHu zü’L-CeLÂL’in “Levlâke- Eğer sen olmasaydın” Sırrı Vücûda gelip MevCÛDat var olamazdı Resûlullah sallallahu aleyhi vesellemin NÛRu olmasaydı..
Bu Yaratılış SıRRının AÇILIŞ Noktası-Menbağı olan NÛR-u MuhaMMed olmasaydı VAR OLuş Kapısı açılıp NEŞR-i Kâinat olmazdı..


Eflâk-Felekler-Âlemler Nûr-u Mimden yaratılan ALLAHın Nurlarıdır..

وَمَا أَرْسَلْنَاكَ إِلَّا رَحْمَةً لِّلْعَالَمِينَ
Resim---Ve mâ erselnâke illâ rahmeten lil âlemîn (âlemîne): (Rasûlum!) Biz seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik.”
(Enbiyâ 21/107)


Resim--- Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem, Hadis-i Kudsî de ALLAH celle celâluhu: “Levlâke levlâke Lema halaktü’l-eflâk: Sen olmasaydın, sen olmasaydın Ben âlemi yaratmazdım” buyurdu.
(Suyutî’nin El-Leâli’l-Masnûa; Aliyyü’l-Kârî’nin El-Esrâru’l-Merfûa ve diğer bir eseri olan Şerhü’ş-Şifâ; Şevkânî’nin El-Fevâidü’l-Mecmûa; Hâfız Aclunî’nin Keşfü’l-Hafâ; Muhammed Said Zalûl’ün Tahkîk; İmam-ı Nevevî’nin El-Ezkâr adlı eserlerinde kayıtlıdır. Diğer yandan Mevlânâ Câmî, Ahmed-i Cezerî, Mevlânâ Hâlid, İmam-ı Rabbânî, Bedîüzzaman Said Nursî gibi nice İslâm âlimleri bu hadis-i kudsîyi eserlerine alıp tevhid inancına uygun izahlar getirmişlerdir.)


Resim

Velîler cümleten ubbâd-ı vakttir
Düşerler şer'-i vaktte hep muvaffak..


ALLAHu zü’L-CeLÂL’in VelîyULLAHı olanların CÜMMLesi VAKTinin Oğulları-kullarıdır, her ÂN YENİden Yaratılış NEŞ’esini Fiilen Yaşayıp ALLAHu zü’L-CeLÂL’e Şâhid olurlar. Her ÂNları, ŞeriatULLAH İÇİndedirler ve buna es SeLÂ SILAsına Kavuşurlar..Gönül gâyesine erişmişlerdir..

Resim

Şefi' olmasa Gaybî'ye o Hazret
Vilâyet tahtına olur mu elyak..


Bu Hakk âşık Gaybî babam kaddesallahu sırrahuya, O yüce Zâtı Muhterem şefaat sahibi eş ŞEFi’ Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem
Şefâat etmeseydi hiç bu Vilâyet tahtına daha Lâyıklardan OlaBİLir miydi hiç!..



Resim

Mazhar: Sahib olma, nâil olma. Şereflenme. * Bir şeyin göründüğü, izhar olunduğu yer. Çıktığı yer.
Mezâhir: Şereflenmeler. Mazharlar. Eşyanın göründüğü yerler. Eşyanın görünen tarafları. Zâhir ve meşhud olanlar
Feyz: (C.: Füyuz) Bolluk, bereket. * İlim, irfan. Mübareklik. * Şan, şöhret. * İhsan, fazıl, kerem. Yüksek rütbe almak. * Suyun çoğalıp çay gibi taşması. Çok akar su. * Bir haberi fâş etmek. * İçindeki düşüncesini izhar etmek
Feyyâz: Çok feyz veren. Çok bereket ve bolluk veren.
Kibriyâ: Azamet. Cenab-ı Allah'ın azameti ve kudreti, her cihetle büyüklüğü.
Müştak: (şevk. den) Arzu ve iştiyak gösteren, fazla istekli.
Küşâd: (Küşât) f. Açış. İlk açılış merasimi. * Açma, fethetme.
Muğlak: (Galak. den) Kapalı, kilitli. * Anlaşılmaz, çapraşık söz.
Ubbâd: Abdler..kullar..
Muvaffak: Başarmış. Gâyesine erişmiş. Ulaşmış. Başarılı.
Şer': Emir ve nehy gibi hükümleri vaz' etmek. * Bir işe başlamak. * Dalmak. * Girmek. * Zâhir etmek, göstermek. * Cenab-ı Hakk'ın emri. Âyet, hadis, icma-i ümmetle ve kıyas-ı fukaha ile sâbit olan dinin temelleri, şeriat.
Şefi': Şefaatçı. Suçların affı için yardım eden
Vilâyet: Birisine kefil olmak. * Dostluk. Muhabbe
Elyak: Daha münâsib. Daha lâyık.
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: SUNULLAH GAYBİ (ks) DİVANI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

<... Kafiyetü’l- Kef

Resim.. ...>* I *

.
<= Resim =>


Gerçek velî olan kişi
Aşk derdine düşmek gerek!.
Düş görmeden bitmez işi
Aşk derdine düşmek gerek!.


Gerçekten VelîyuLLah, Hakka ve Hayra sahib ALLAH Dostu oLmak isteyen kişi İmkÂNla İmtihÂN ÇÖLünde AŞK YOLuna ki, derdine düşmesi bu YOLun OLmazsa OLmazıdır!. Çoğu insanlar bu dünya derdiyle yanarken, ölüp-öldürürken, Hakkı dileyen DERVİŞin, AŞK ÜLKesine inanıp DÜŞÜnü Yaşaması gerek!.

Resim

Cümle havalardan geçe
Zehri şeker diyü içe
Cehd ide can gözün aça
Aşk derdine düşmek gerek!.


Şu nefsin hevâ heveslerinin her türlüsünden vaz geçip, nefsi çok çok istese de ona şeker diye zehri içirip,
ki bunlardan maksadımız aklını başına toplayıp azm-ü-cehd ile gücünü kuvvetini toplayıp, Can/Kalb/Gönül GÖZünü AÇaBİLmek yolunda
gayret etmesi mutlaka gerektir..


Resim

Er yoluna bel bağlaya
Hem ciğerini dağlaya
Ga-âh inliye gâh ağlaya
Aşk derdine düşmek gerek!.


EL ELe ELLer YEDuLLah’a.. ERenLer YoLuna girip, destur alıp da BELinden, BAĞsız BAĞla BAĞLana,
ve bu aşkın meşkinde ciğerleri dağlana ve öyleki şikâyetsiz ŞÜKR içinde bâzen inleye bâzen de ağlaya ki AŞKı dileyene, Aşk derdine düşmek gerek!.


Resim

Aşksızlara bu yol haram
Anun işi olmaz tamam
Derviş olanlar subh u şam
Aşk derdine düşmek gerek!.


AşkULLAHtan habersizlere ve ciddiye almayan ahmaklara bu AŞK YOLu haramdır.. hürmete değerdir.. ve bu kimseler ise hörmetsiz nankörlerdirler. Ve Bu türlü İlahî Aşktan nasibsiz ya da kısmetsiz olanların işleri her yerde her zaman ve her HÂLde noksandır-eksiktir..
Hâlbuki AŞKuLLah YOLUnu seçen gönüllü MuhaMMedî DERvişLerin gece-gündüz, sabah-akşam işleri güçleri AŞK DERDiyle uğraşmaktır ve dertlerini zevk edebilmektir..


Resim

Gaybî verenler varını
Duydu gönül esrarını
Bir gün görürler yarını
Aşk derdine düşmek gerek!.


Ey Gaybî Baba kaddesallahu sırrahu, BİLirsin ki bu ERENLer YOLUnda, zâten İzafî-gölge olan TüMM VARLığını verenler, varlık perdesini sıyıranlar, canları sıRR-ı SıFır CAM gibi safflaşanlar YARin SÖZünü YÂRDen Gönül Sırrlarıylla duydular.. Gelecekler tez gelir ve herkesler bu günün SON-UÇu Yarını ki elde ettiklerinin neticelerini görürüler.. tüm bunlar için gerken şey, Aşk Derdine düşmek gerek!.



Resim

Velî: Sahib, mâlik. * Evliya. * Muin. Muhafaza eden.
Cehd: Fazla çalışma. Güç ve kuvvetini sarfetme. İnsanın nefsine hâkim olması. * Azim, gayret, fedakârlık.* Takat.
Gâhi: (Gehî) Arasıra, zaman zaman.
subh u şam: Sabah ve akşam.
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: SUNULLAH GAYBİ (ks) DİVANI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

<... Kafiyetü’l- Lâm

Resim.. ...>* I *

.
<= Resim =>


Ârifin bir sohbeti bin halvete minnet değil
Ala gör bir can ile bin can ana kıymet değil..


Ârif-i BİLLAH HAkk Dostunun TEK-BİR Sohbeti, binlerce Tekbaşına yalnız kalmaya minnet hissi duymaktan daha değerlidir ki, elde olan TEK-cÂNını bu YOLa koyup o SıRR Sohbeti elde etmeye koş ki, o MuhaMmedî Mârifet YOLUnun
kıymeti bin cÂNdan da pahalıdır unutma!.


Resim

Halvet edüp mâsivâdan kalmayan tâlib değil
Bulmaya rıdvân mülk-i ahret cennet değil..


TEKe TEKLik gERçeğinde HÂL-i Hazırını HAKk TeÂLÂ’dan gayrısı HALKtan temizlemeyen kişi, Tahkik TEVHİDe tâlib-Dileyen değildir.
RaBBımız TeÂLÂ’nın Raziyeten-Merziyyeten Rızasını bulamaz ki bu, âhiret mülkü, cennet ve cennet kapısındaki melek değildir!.


Resim

Halvet idüp kendüyi halkdan cüdâ tutan kişi
Günde bin kez halvet etse kâbil-i kurbet değil..


Bir MuhaMMedî Mürşid Elinde;
Bedenini Terbiye
Nefsini Tezkiye
Kalbini tasfiye
RÛHunu TECLiye etmemiş MuhaMMedi tÂLim ve tERbiyeden geçmemiş kişi, tek başına yada bir câhil elinde, kendini halktan ayırıp, bir köşeye saklanmakla ve bunu günde bin defa tekrarlamakla,
Şahdamarımızdan da AKRABA RaBBımız TeÂLÂ’mıza Kurbet/Yakınlık/akrabalık imkanı elde etmesi/olabilirliği yoktur bu YOLumuzda!.


وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنسَانَ وَنَعْلَمُ مَا تُوَسْوِسُ بِهِ نَفْسُهُ وَنَحْنُ أَقْرَبُ إِلَيْهِ مِنْ حَبْلِ الْوَرِيدِ
Resim---Ve lekad halaknel insâne ve na’lemu mâ tuvesvisu bihî nefsuh(nefsuhu), ve nahnu AKREBu ileyhi min hablil verîdi :Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin ona ne vesveseler vermekte olduğunu biliriz. Biz ona şahdamarından daha yakınız.(Kaf 50/16)


Resim

Halvet ettüm deyü sofi gayra hor bakma sakın
Hakdan ayrı yer mi vardır kangı yer halvet değil..


Ey YOZ-Yobaz Elindeki hamm sofu, sakın bir köşeye çekilip Halvete girdim diyerek Hakk’ın başka kullarına hor bakıp hâkir görmeyesin haa!.
HAKk TeÂLÂ’dan ayrı olan başka bir yer mi var ki, köşe-bucak kaçıp da: “yalnız kaldım!” demektesin sen!.


هُوَ الَّذِي خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ فِي سِتَّةِ أَيَّامٍ ثُمَّ اسْتَوَى عَلَى الْعَرْشِ يَعْلَمُ مَا يَلِجُ فِي الْأَرْضِ وَمَا يَخْرُجُ مِنْهَا وَمَا يَنزِلُ مِنَ السَّمَاء وَمَا يَعْرُجُ فِيهَا وَهُوَ مَعَكُمْ أَيْنَ مَا كُنتُمْ وَاللَّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَصِيرٌ
Resim---Huvellezî halaka’s- semâvâti ve’l- ardafisitteti eyyâmin summestevâ ale’l- arş (arşi), a’lemu mâ yelicu fî’l- ardı ve mâ yahrucu minhâ ve mâ yenzilu mine’s- semâi ve mâ ya’rucu fîhâ, ve huve meakum eyne mâ kuntum, vallâhu bi mâ ta’melûne basîr (basîrun).: Gökleri ve yeri 6 günde yaratan O’dur. Sonra arşın üzerine istiva etti. Arza gireni ve ondan çıkanı ve semadan ineni ve orada uruç edeni (yükseleni) bilir. Ve siz nerede iseniz O, sizinle beraberdir. Ve Allah, sizin yaptıklarınızı en iyi görendir.” (Hadîd 57/4)


Resim

Halvet etmenin meâli âkıbet vuslat ise
Ayn-ı eşyâyım dedi Hak kangı yer vuslat değil..


Eğer şu Halvet etmenizin meâli/ kısaca mânâsı, meydana gelen neticesi son-Uçta, VusLÂt- ASLına kavuşma, ulaşma ise eğer,
EşYânın AYNı-HaKikatı BENim buyurdu HAKk TeÂLÂ o zaman Kâinâtın hangi NOKtasında BULuşup BİRLeşmek ki MutLak TEVHİD imkansız olsun!.


Kafa gözü basardır.. Basar baktığını görür ve kararını verir.
Kalb gözü, basîrettir. Basîret ise ön gürüş, iç seziş ve ilhâmî görüştür.
Basar (aklî): Kafa gözü görüşü "ilelik"dir. Parmak-yüzük gibidir..
Görür, unutur. Binlerce görür, binlerce unutur. Sistemi budur hayatın. Yoksa olamaz...


Basîret (aşkî, naklî): Kalb gözü görüşü "BİLElik"dir. Et-tırnak gibidir. Gördü mü iş bitti, unutmaz... Sürekli ve sonsuz görme gücü.

Basîret, Hakikatı kalbiyle hissedip anlama. Kalbde eşyânın hakikatlarını bilen kuvve-i kudsiyye. Ferâset. İm'ân-ı dikkat. * İbret alınacak hidâyet sebepleri. Beyyine. Hüccet.

Basîret, İlâhî seziştir ki Eşyânın hakikatini ANLAyış;…

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Allahümme erine’l- eşyae kemahiye: Allah’ım, bana eşyanın hakikatini göster” buyurdu.
(Fareddin Razî Tefsirü’l- Kebir, TâHâ Sûresi)

ALLAHÜ ZÜ'L-CELÂL, Kur'ÂN-ı Kerîmde;

سَنُرِيهِمْ آيَاتِنَا فِي الْآفَاقِ وَفِي أَنفُسِهِمْ حَتَّى يَتَبَيَّنَ لَهُمْ أَنَّهُ الْحَقُّ أَوَلَمْ يَكْفِ بِرَبِّكَ أَنَّهُ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ شَهِيدٌ
Resim---Se nurîhim âyâtinâ fî’l- âfâkı ve fî enfusihim hattâ yetebeyyene lehum ennehu’ hakk (hakku), e ve lem yekfi bi rabbike ennehu alâ kulli şey’in şehîd (şehîdun).: Âyetlerimizi afâkta (ruhumuzun baş gözüyle) ve enfüste (nefsimizin kalb gözüyle) onlara göstereceğiz. O’nun hak olduğu onlara tebeyyün etsin (açıkça belli olsun) diye. Rabbinin herşeye şahit olması kâfi değil mi?”-"İnsanlara âfâk (ufuklar) ve enfüslerinde (nefslerinde) âyetlerimizi göstereceğiz ki onun (Kur'ân'ın) gerçek olduğu, onlara iyice belli olsun. RABB'inin her şeye şâhid olması yetmez mi?" (Fussilet 41/53)


Âfâk: ufuklar, muhit, arzdan Arşa, dış âlem, kâinât.
Enfüs: nefsler, merkez, bedenden-akdes'e iç âlem, insân.


Resim

Hâne-i dilden havâtır nakşını mahv edene
Sanma kim kesret yüzünden görüne vahdet değil..


Kim ki, ENfüsünü-Gönül HÂNesini Mâsivâ/HAKktan gayrısının nakışlarını-varlığını mahvedip tertemiz etmiş ise,
Sen artık sanma ki o kimse KESRette Vahdeti seyredemez.. her koordinatta TEK NOKta TEKliğini Yaşamış MuhaMmedî Âşıklardır onlarhamd olsun!.


Resim

Gaybî'yâ sen kendini gönülde pinhân et hemân
Çünkü maksûdun senin âfet olan şöhret değil..


EYy Gaybî BaBam kaddesallahu sırrahu sen hemence, Halka karışmadan; BİLip-BULup-OLup da YAŞAmakta Olduğun Hakikat-ı MuhaMMedîyyen İLe zâhir MevCÛDLuğunu, ÖZünde GİZLe-setret!.
Çünkü üçgünlük dünyada senin ANA AMacın-maksadın her nefsin mahvoluşu olan gelgeç ŞÖHreti değil ki, Ebedî Hayat YOLcususun hamd olsun!.



Resim

Halvet:Yalnızlık. Tek başına kalmak. Tenhaya çekilme. * Gizlilik.
Minnet:İyiliğe karşı duyulan şükür hissi.*Birisine iyilik etmek.*Yapılan iyilikleri sayarak başa kakmak.
Rıdvân:Memnunluk, razılık, hoşnudluk.*Cennet'in kapıcısı olan büyük melek.
Cüdâ: f. Ayrılık. Ayrılmış.
Kurbet:Yakınlık.*Fık: Allah'a manevî yakınlığa sebeb olan amel-i sâlih.
Sofi: Ham akıllı zâhiri derviş.
Havâtır: Hâtıralar. Fikirler. Düşünceler.
Nakş: Bir şeyi çeşitli renklerle boyamak.
Pinhân: f. Gizli, saklı, hafi, mahfi, mestur, müstetir.
Maksûd: Kasdedilmiş. Kasdedilen. * İstenilen şey. İstek. Arzu. Gâye.
Âfet: Belâ. Musibet. Büyük felâket.
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: SUNULLAH GAYBİ (ks) DİVANI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

<... Kafiyetü’l- Lâm

Resim.. ...>* II *

.
<= Resim =>



Gönül gitti elimden
Ele gelesi değil
Hallâk ile bir oldu
Artık ölesi değil..


Gönlüm öylesien birgüzelin peşine gitti ki, artık ele geçesi değil.
KüllîŞeYyi yaratan-halkeden El Hallâk ALLAH celle celâlihu ile BİZ Bir-İZ OLduki artık ölümlü de değildir..


Resim

Ol bir ile bir olan
Cümle âleme dolan
Böyle sultânlık bulan
Kulluk kılası değil..


O Mutlak VÂHİD Olan ALLAHu zü’L- CeLÂL İLE-BİLE BİR OLan, cÜMMLe cihÂNla CEM’ OLup cÜMMLe ÂLEMe dOLan,
KULLuK İtihÂNını BAŞarıp böylesine bir SULTÂNLığa SALLeden ULAŞan artık KULLUK KILacak değil ki, TAMMdır-tÜMMdür inşâ ALLAHu TeÂLÂ!.


Resim

İrişmiyen vahdete
Vahdetteki lezzete
Girer ise cennete
Hergiz bulası değil..


Vahdet-i MevCÛD, Vahdet-i ŞüHÛD, Vahdet-i SüCÛD DERyâlarını Aşıp, Vahdet-i VüCÛD TEKliğine ULAŞmayannefs,
Vahdaniyyet Lezzetini ancak CeNNette BULaBilir ki başka Yer, Zaman ve HÂLde asla bulacak da değildir!.


Resim

Can iline dalmayan
Hak dadını bulmayan
Bu sûrette gülmeyen
Hergiz gülesi değil..


]ŞAHdamarından- Habli’l- VERîd ÜLKEsine Ulaşamayna CÂNdan da AKREBa CÂNÂN-RABBıyla BİZ BİR-İZ OLuş Tadını asla BULamaz!
Bu en son GÜLüşle Gülemeyen ebediyyen asla GÜLecek dedeğildir ALLAH celle celâlihu korusun!.


وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنسَانَ وَنَعْلَمُ مَا تُوَسْوِسُ بِهِ نَفْسُهُ وَنَحْنُ أَقْرَبُ إِلَيْهِ مِنْ حَبْلِ الْوَرِيدِ
Resim---Ve lekad halaknel insâne ve na’lemu mâ tuvesvisu bihî nefsuh(nefsuhu), ve nahnu akrebu ileyhi min hablil verîdi :Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin ona ne vesveseler vermekte olduğunu biliriz. Biz ona şahdamarından daha yakınız.” (Kaf 50/16)


Resim

İkiliği silmiyen
Hakkı canda bulmayan
Gaybî kendin bilmiyen
Hakkı bilesi değil..


Nakle ULAŞmamış HaMm AKLındaki,TEVHİD TEKLiğine engel olan, İKİ ŞEYLik-> ŞEY-t-ÂN-lığını Silip-Müslüman edip de CÂNından da ÖZ de HAKk TeÂLÂ’yı fiilen-YAŞArken BULup da ŞÂHİDi Olmayan ki,
Eyy Gaybî kaddesallahu sırrahu BaBam kısacası Kendini-Nefsini BİLmeyen RABBını-HAKKı Nerden ve Nasıl BİLsin ki?!.


Resim---Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: "Sizden her birinizin bir şeytanı vardır. Evet, benim de şeytanım var, fakat ALLAHu Teâlâ bana yardım etti ve şeytanım müslüman oldu, bana yalnız iyiliği emr eder!" buyurdu.
(İbn-i Mes'ud’dan; Müslim)

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz: “Men arefe nefsehu fekad arefe Rabbehu: Nefsine ârif olan-tanıyan RABBine ârif olup-tanır!” buyurmuştur.
(Aclunî, Keşfü’l-Hâfâ II/343 (2532)



Resim

Hallâk: Yaratan, her şeyi halkeden, Kadir-i Zülcelal, ALLAH celle celâlihu..
Vahdet: Allah'a yakınlık. Gönlünü, kalbini tamamen Allah ile meşgul etme hali.
Vahdaniyyet: Birlik. Yalnızlık. Teklik. (Kesretin zıddıdır.) Birlik, infirad. Benzeri olmamak. Artmaktan, ayrılmaktan, eksilmekten beri ve münezzeh olmak gibi mânaları ifade eden Allah'ın bir sıfatıdır. Bu sıfatla muttasıf olana Vâhid denir ki; benzeri olmayan; tecezziden, tekessürden beri olan zât demektir.
Hergiz: f. Aslâ, kat'iyyen. Hiçbir sûretle.
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: SUNULLAH GAYBİ (ks) DİVANI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

<... Kafiyetü’l- Lâm

Resim.. ...>* III *


.
<= Resim =>



Özünü bilmeyen nâ-dân u câhil
Neden sanur aceb kendini kâmil..


Kendi NefsininÖZünü ve Özünden de Akraba-Yakın RABBını BİLmeyen, haddini bilmez câhil,
Halkın keyfine oyununa aldanıp neden kendisini gerçek MuhaMMedî Kâmil sanmaktadır acaba!.


Resim

Amel hammalıdır erbâb-ı berzah
Hakikat erleri âlim ve âmil..


Tasavvur ile Tasavvu ara GEÇitinde güyâ Halkı terbiye edici tasavvuf simsarları nefislerini hevâ-heves işlerinin amele hammallarıdırlar.
Gerçek MuhaMMedî Hakk ve Hakikat ERLeri ise, MuhaMMedî Âlim ve MuhaMMedî Âmil ki MuhaMMedî İŞLerle uğraşmaktadırlar..


Resim

Seni cehlindürür Hakdan ayıran
Hakikat yokdurur ortada fasıl..


Senin kendini bilmezliğin Hakikat İlminden hebersizliğindir ki seni HaKk TeÂLÂ’dan ayıran.
İşte bu yüzden İKİLikte-ortada Hakikattan eser yoktur ne yazık!.


Resim

İlm ayn-ı amel hem ayn-ı zâttır
Anınla kat' olur Hakka menâzil..


İlim, İlmullahtan ise, Hakk YOLu YOLcusunun bizzât kendisine ve işlerine YÂR OLur ki,
Onunla HaKk TeÂLÂ’ya SALL-ULAŞım YOLu Menzilleri aşılarak YOL ALınır ancak!.


Resim

Gönül mülkü Hüdânın ilm ü mülkü
Amel olmaz hakikat ana dâhil..


Gönül dediğimiz ÖZümüzdeki HaKk TeÂLÂ’nın bâtın-İLim ve zâhir-mülk Pâyitahtıdır ki,
Bir gerçek haikattır kisadece amel işleyrek o şehre girilip HaKk’a ULAŞılamaz asla!.


Resim

İlim Hakkın amel halkın kemâli
İlim bâki amel lâ-büdde zâil..


İLim HaKk TeÂLÂ’nın Kemâl sıfatıdır.. Amel ise, Halkın KuLLuk Kemâli İŞLeridir..
İLMuLLAH ALLAHu Zü’L- CeLÂL Sabit Sıfatıdır, ezelebed ve bâkidir.. Amel ise, kesinlikle-mutlaka geçip gidecek yokolacaktı az sonra!.


Resim

Hüdânın ilmidir yürü ol agâh
Cehâlet sûretinde kalma gâfil..


İlim El Alîm ve El Âlim olan ALLAH celle celâlihunun İLMidir iyice ANLAyıp UYan da YOLuna yürü..
Haktan ve Hayrdan habersiz câhiller suretinde yaşama ve bu başına geleceği önceden düşünmeyen ahmaklar gibi Allah'ı unutup gâfillerden olmayı bırak artık!.


Resim

Seni sen Nûr-ı Hakla bildin ise
Komadın kıl kadar ortada hâil..


Eğer sen seni-kendini-nefsini HaKk TeÂLÂ’nın Nûru Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem iLe BİLdin ise RABBin TeÂLÂ’yıda BİLdin ve gereğini yaparsın artık ki,
Abdi İLe RABBi ARAsında kıl kadar bile olsa hiçbir engel-perde kalmamıştır..


Resim

Özün bîlmekde olagör mücâhid
Olasın sen de Gaybî Haka vâsıl..


Sen gerçekten DiNuLLahı-İsLÂMı BİLip-BULup-OLup YAŞAmak için çalışan MuhaMMedî Mücâhid isen önce Özünü Tanımaya çabala ki,
Ey Gaybî kaddesallahu sırrahu Babam sen de, HaKk TeÂLÂ’ya Ulaşsıp Yaşarken şâhidi OLaBİlesin inşâe ALLAHu TeÂLâ!.


Resim

İlim billaha sa’y eyle yürü var
Bu beyhude amellerden ne hâsıl..


İLMuLLAH seni ALLAHu Zü’L- CeLÂL’e ULAŞtıracak MuhaMMedî gerçeğinde çalışıp çabala yürü ve YOL AL!.
Yoksa Nefsin hevâ heves ürünü bomboş-faydasız işlerden-amellerden hiçbir şey ortayaçıkıp san YÂR OLmaz kuLİhvÂnim AKLını BAŞınaTopla!.



Resim

Nâ-dân: f. Câhil, bilmez, haddini bilmez.
Erbâb: Terbiyeciler.
Fasl: (Fasıl) İki şey arasındaki ek yeri.
Kat': Yol almak.
Menâzil: (Menzil. C.) Menziller. İnecek yollar. Duralar. Konak yerleri.
Dâhil: (Bak: Dahl-Dehal) Girmek, karışmak.
Lâ-büdd: Çok lâzım. Elzem. Gerekli. * Her halde. Mutlaka. Muhakkak.
Agâh: (Ageh) f. Haberdar. Uyanık. Kalbi uyanık. Malumatlı. Basiretli. Vâkıf. Bilen.
Hâil: Perde. Mânia. İki şey arasını ayıran.
Sa’y: Çalışma, Çalışıp çabalama. Gayret sarfetme. Bir maksadın meydana gelmesi için elden geleni yapma..
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: SUNULLAH GAYBİ (ks) DİVANI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim


<... Kafiyetü’l- Lâm

Resim.. ...>* IV *


.
<= Resim =>

Resim

Sırr-ı Hakdan âgeh olmak ister isen ey gönül
Sen seni müşkül edinüp sen seni hall eyle gil!.
Ehl-i Hakka hem-reh olmak ister isen ey gönül
Sen seni müşkil edinüp sen seni hall eyle gil!.


Ey gönül sen, HAKk TeÂLÂ’nın KuLLarını yaratma sebebi Sırrından Haberdâr-Bilenlerden olmak ister isen,
Sen kendindeki-Şahdamarından da AKRABa İlahî “BEN” Sırrını iyice ve derince bir düşünüp, sana KuLLuk İmtihanı gereği giydirilen izâfi-iğreti-gelgeç-gölge “ben”liğin bir perde olduğunu ve “sen”i yaratan ALLAHu Zü’L- CeLÂL’in gerçek “BEN” olduğunu ANLA artık!.
Ey gönül sen de, HAKk’ı DUYup Hayra UYan HAKk ERENLer ile HAkk YOLda, Yol arkadaşı, yoldaşı olmak istiyorsan,
Sen kendindeki-Şahdamarından da AKRABa İlahî “BEN” Sırrını iyice ve derince bir düşünüp, sana KuLLuk İmtihanı gereği giydirilen izâfi-iğreti-gelgeç-gölge “ben”liğin perde olduğunu ve “sen”i yaratan ALLAHu Zü’L- CeLÂL’in gerçek “BEN” olduğunu ANLA artık ki, KÛN feyeKÛN OYUNunu ANLAyaBİL!. Seni Yaratanın RABBu’L- ÂLEMîn ile “BİZ BİR-İZ”lik SEN-liğinin mânasını çöz, sadakatla-dostluk bağlarını sağlamlaştır..



MERKEZ-de.. ->AKRAB.. ->RABB’ı!. BİZliği..:

وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنسَانَ وَنَعْلَمُ مَا تُوَسْوِسُ بِهِ نَفْسُهُ وَنَحْنُ أَقْرَبُ إِلَيْهِ مِنْ حَبْلِ الْوَرِيدِ
Resim---“Ve le kad halakne’l- insane ve na'lemu ma tuvesvisu bihi nefsuh ve nahnu AKRABu ileyhi min HABLİ’l- VERîD :Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin kendisine fısıldadıklarını biliriz ve biz ona şah damarından daha yakınız.” (Kaf 50/16)


MuHitte..“ENâ!.” >“BEN ALLAH’ım!.” “feyeKÛN >sİZ”i:

“EnALLAH!”:

إِنَّنِي أَنَا اللَّهُ لَا إِلَهَ إِلَّا أَنَا فَاعْبُدْنِي وَأَقِمِ الصَّلَاةَ لِذِكْرِي
Resim---“İnnenî enallâhu lâ ilâhe illâ ene fa’budnî ve ekımis salâte li zikrî: Muhakkak ki ben, yalnızca ben Allah'ım. Benden başka ilâh yoktur. Bana kulluk et; beni anmak için namaz kıl.” (TâHâ 20/14)


“feyeKÛN OYUNu”:

إِنَّمَا أَمْرُهُ إِذَا أَرَادَ شَيْئًا أَنْ يَقُولَ لَهُ كُنْ فَيَكُونُ
Resim---“İnnemâ emruhû izâ erâde şey’en en yekûle lehu kun fe yekûn(yekûnu).: Bir şeyi dilediği zaman, O'nun emri yalnızca: "Ol" demesidir; o da hemen oluverir. (Yâsîn 36/82)


Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz: “Men arefe nefsehu fekad arefe Rabbehu: Nefsinin Bilen RABBini BİLir” buyurmuştur. (Aclunî, Keşfü’l-Hâfâ II/343 (2532)



Resim

Sana senden gayrisinden yokdur asla fâide
Merci’-i ilm özündür hep sanadır aide
Her nefes Hakdan nüzul etsün dilersen mâide
Sen seni müşkil edinüp sen seni hall eyle gil!.


Seni yaratan HAKk TeÂLÂ, bu âlemde sana Lâzım ve Lâyık olan maddî-mânevî her şeyi sana kaderince-kadarınca vermiştir ve kimseler senin yerine bir damla su içipidrarını yapamaz ki, senden başkasından hiçbir fayda bekleme!.
Bu hayatta sana gereken ve senle ilgili olan her türlü ilimin kaynağı kendi ÖZÜndedir ve yaratılışnda fıtraten verilmişitir..
Eğer sen de, her nefeste hiç durmadan gönlüne gökten mârifet ilmi sofrası aksın dursun dersen,
Sen, senin HAKk TeÂLÂ’nın KULu oluşuyun problemini çöz.. Sen, senin kulluğuyun kimlik ve kişilik durumunu ve gereğini hallet/bu temel meseleni çöz, bir sonuca ulaştırve hal yoluna koy!.


Resim

Devr-i dâim hidmet üzre bu cihan bir bendedir
Bildim eyle zirâ sırr-ı sübhân sendedir
Zâhir ü bâtın Hakindir çünkü bu can tendedir
Sen seni müşkil edinüp sen seni hall eyle gil!.


Bu ÂLEM ki, AKIL Ni’metiyle tüm EsmâULLAHı kuşanmış İnsanoğlunun hizmetinde dönüpduran bir devrÂN-seyrÂN-cevLÂN ve HayrÂN ÂLEMidir.. Ve emrine amâde hizmetçisidir bunu iyice ANLA!.
Bu hususu iyice BİL-BUL-OL-YAŞA ki, bu Sübhânî Sırr sendedir fıtrî-yaratılışında verilmiştir.. topraktan yaratılış sırrını anlarsan Zâhir ve Bâtınıyın beden içinde CEM’ edildiğin göreceksin..
Sen senin HAKk TeÂLÂ’nın KULu oluşuyun problemini çöz.. Sen, senin kulluğuyun kimlik ve kişilik durumunu ve gereğini hallet/bu temel meseleni çöz, bir sonuca ulaştırve hal yoluna koy!.


Resim

Kadrini fehm et sakın sermâyen ibtâl eyleme
Gel ma'âd u mebde’in ilminde ihmâl eyleme
Sen sana eyle teveccüh gayra ikbâl eyleme
Sen seni müşkil edinüp sen seni hall eyle gil!.


Kâinâtın göz bebeği OLUŞuyun kadir ve kıymetini BİL-ANLA ki, yarım nefeste gelip geçecek KULLUk İmtihÂNı için sana bahşedilen ÖMÜR sermâyeni boşuboşuna çürütüp hükümsüz bırakma!.
Ve sakın sakın Elest Bezmindeki yaratılış sebebini-temelini unutma!. Ve de, Mahşer son-UÇ hesabına DÖNeceğini aklından çıkarıp önemsemezlik etme!
Sen sendeki İlahî gerçeklere dön başkasına bel bağlayıp geleceğini onlarda sanma sakın!.
Sen senin HAKk TeÂLÂ’nın KULu oluşuyun problemini çöz.. Sen, senin kulluğuyun kimlik ve kişilik durumunu ve gereğini hallet/bu temel meseleni çöz, bir sonuca ulaştırve hal yoluna koy!.


Resim

Hâb-ı bîdâriyetindir hep görünsün sen seni
Senliğindir sana perde sen seni anla seni
(Men aref) sırrına el ur Gaybî'yâ olgıl gani
Sen seni müşkil edinüp sen seni hall eyle gil!.


KuLLuk İmtihanın gereği, zâhirde uyanıkken bâtında gaflet uykusunda olacağını asla unutma!. ve “sen”in, yaratana muhatab gerçek KUL olan “sen” olanını gör!. Bu İmkÂNla İmtihÂN Sahnesinde hayyal olan iğreti “sen”liğinin perde olduğunu gerçek “sen”liğiyin Denizdeki DAMLa gibi NÛRuLLAH OLduğunu ve ASLıyın ALLAH celle celâlihu OLduğu BİZ BİR-İzliğini ANLA artık!.
Ey GAYBî BaBam kaddesallahu sırrahu sende, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellemin: “Men arefe nefsehu fekad arefe RaBBehu: Nefsini TANıyan ->RABBini TANır! ” SıRRına SALLet-ULAŞş!. Ebedî gınaya-yeterliliğe kavuş, es SAMed ALLAH celle celâlihu Sırrına err!.
Ve sen senin HAKk TeÂLÂ’nın KULu oluşuyun problemini çöz.. Sen, senin kulluğuyun kimlik ve kişilik durumunu ve gereğini hallet/bu temel meseleni çöz, bir sonuca ulaştırve hal yoluna koy!.


Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz: “Men arefe nefsehu fekad arefe RaBBehu: Nefsini TANıyan ->RABBini TANır! ” buyurmuştur.
(Aclunî, Keşfü’l-Hâfâ II/343 (2532)


Es Samedu:

Resim


Resim

Âgeh: Âgah. f. Haberdar. Uyanık. Kalbi uyanık. Malumatlı. Basiretli. Vâkıf. Bilen.
Müşkil: Müşkül. (Müşkile) Zorluk, güçlük, zor olan iş. Çetinlik. * Edb: Mânasının derinliği veya edebi bir san'atla ifade edilmiş olmasından dolayı teemmül ve tefekkürsüz anlaşılmayacak derecede hafî olan lâfızdır. Mânaca nass'ın mukabilidir.
Hail: Perde. Mânia. İki şey arasını ayıran.
Hem-reh: Hem-rah.. (C.: Hem-râhân) f. Yol arkadaşı, yoldaş.
Hall: Sağlamlaştırmak. * Dostluk, sadâkat.
Merci’: Merkez. Kaynak. Baş vurulacak yer. Müracaat edilecek yer. Dönülecek yer. Sığınılacak yer.
Aid: Geri gelen, dönen. Râci. Dâir. * Bir kimse veya bir şeyle ilgili olan. * Hastayı ziyaret eden.
Nüzul: İniş, inmek, aşağı inmek,
Mâide: Yemek sofrası. Üzerinde nimetler bulunan sofra. Ziyafet. * Kur'an'ın 5. Suresinin adıdır ve Medine-i Münevvere'de nâzil olmuştur.
Hidmet:Hizmet. Birinin işini görme. Bir kimsenin hesabına veya menfaatına iş görme, bu suretle yapılan iş, vazife. Memuriyet. * Bir insan, hayvan veya nebatın muhtaç olduğu işler ve takayyüdat.
Bende: f. Bağlanmış olan. Köle. Esir. Hizmetçi. Hizmetkâr. Kul.
İbtâl: Battal etmek. Çürütmek. Hükümsüz bırakmak.
Ma'âd: (Meâd) (Avdet. den) Âhiret. Dönülüp gidilecek yer. * Dönüş. * Ahiret işleri. Uhrevi işler.
Mebde’: Baş taraf. Başlangıç. Başlama. * Kaynak. Kök. Temel. Esas.
İhmâl: Ehemmiyet vermemek. Yapılması lâzım bir işi sonraya bırakma. Dikkatsizlik. Başlayıp bırakmak. Terk etmek.
Teveccüh: Bir şeye doğru yönelme, bir tarafa dönme. Çevrilme. * Mânen üzerine düşme. * Ait olmak. * Hoşlanmak. * Sevgi, alâka.
İkbâl: Bir şeye yönelmek. Teveccüh etmek. Reddetmeyip kabul etmek. Bir şeyi birinin önüne götürmek. Baht açıklığı. Talih. Refah. * İstemek.
Hâk: f. Toprak. Turabç
Hâb: f. Uyku. Rü'yâ.
Bîdâr: f. Uykusuz, uyumayan. Uyanık.
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: SUNULLAH GAYBİ (ks) DİVANI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim


<... Kafiyetü’l- Lâm

Resim.. ...>* V *


.
<= Resim =>

Resim

Ey hakikat gencine ersem diyen
Zikr-i Hakka cân-ü- dilden tâlib ol
“Men aref” cennetine girsem diyen
Zikr-i Hakka cân-ü- dilden tâlib ol..


Eyy bu ÂLEMdeki KULLUK Karmakarışıklığı içindeki-ÖZümdeki, Hakikat-ı MuhaMMedîYye Hazinemi BİLsem-BULsam-ERsem de YAŞAsam diyen NEFs Sâhibi cÂN!.
O zaman; her yer-her zamÂN- her HÂL ve de her Nefeste HaKk teÂLÂmızın ZİKRini, DİLEyen, DUYan ve UYan MuhaMMedî MuHABBet Öğretim ve Eğitim OKULunda Öğrenci OL!.
Ve bunun BİRinci SINIf DERSi OL-ÂN “KİM ki ANLAdı!.” cÂSNda cÂNÂN CeNNetİne bende YAŞArken GİRsem Diyen NEFs Sâhibi cÂN!.
O zaman; her yer-her zamÂN- her HÂL ve de her Nefeste HaKk teÂLÂmızın ZİKRini, DİLEyen, DUYan ve UYan MuhaMMedî MuHABBet Öğretim ve Eğitim OKULunda Öğrenci OL!.


Resim---Sevgili Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz:
“Men arefe nefsehu fekad arefe Rabbehu: Kim ki NEFSini ANLAdı, kesinlikle RABBını da ANLAdı”” buyurmuştur.
(Aclunî, Keşfü’l-Hâfâ II/343 (2532)


Resim

Zikr-i Hakdan dilini etme cüdâ
Tâ ere dilden dile feyz-i Hûda
Kıl tazarru can ile baş et fedâ
Zikr-i Hakka cân-ü- dilden tâlib ol..


HaKk teÂLÂmızın ZİKRinden Kafa ve kalb DİLini sakın sakın asla ayırmayasın!
Tâ ki, kelle Dilinden ->KALB DİLİne ->HaKk teÂLÂmızın ZİKRi ULAŞıp coşsun ve fışkırsın feyezÂNın İnşâe ALLAHu TeÂLÂ..
Bunun için sen de candan gönülden isteyerek, nefsî kusurlarını bilip kibirinden vaz geçip tevâzu ile yalvararak, BAŞını Sıart-ı Mustakî YOLuna İsmâİLî KurbÂN Et ki KarÎBkik-YAKLaşım-Ulaşım BUL!.
Ve o zaman; her yer-her zamÂN- her HÂL ve de her Nefeste HaKk teÂLÂmızın ZİKRini, DİLEyen, DUYan ve UYan MuhaMMedî MuHABBet Öğretim ve Eğitim OKULunda Öğrenci OL!.


Resim

Niceye dek bu heva ile heves
Murg-ı cana idesin cismin kafes
Gel nefes tut Hakkile sen her nefes
Zikr-i Hakka cân-ü- dilden tâlib ol..


İmkÂNLarla KULLuk İmtihÂNı İçin İLLiYYînden İndirildiğin bu en Aşağılık ESFELînde daha ne zamana kadar; NEFSiyin Rabblığa meyli OL-ÂN Hevesin ve İLâHLığa meyli OL-ÂN HevÂn ile, cÂN KUŞUnu bu bir Lokmacık Leş BEdeNinde esir edip duracağını sanmaktasın ey cÂN!.
geL sen, sana İLk-SON üfürlen ve hâlâ Alıp-Vermekte olduğun er RAHMÂN ALLAH celle celâlihu Nefesinin Gerçek Sagibi ANLA da gelgeçbenLik Kimliğinde iğreti nefeslerini ZiKRuLLAHta Harca İnşâe ALLAHu TeÂLÂ..
Ve o zaman; her yer-her zamÂN- her HÂL ve de her Nefeste HaKk teÂLÂmızın ZİKRini, DİLEyen, DUYan ve UYan MuhaMMedî MuHABBet Öğretim ve Eğitim OKULunda Öğrenci OL!.


Aziz kardeşlerimİZz;
Nefs-i Emmâremiz, esâsen şeytanın bile cür’et edemediği şeyi çekinmeden yapabilir.

فَقَالَ أَنَا رَبُّكُمُ الْأَعْلَى
Resim---Fe kâle ene rabbukumul a’lâ. Dedi ki: "Sizin en yüce Rabbiniz benim." (Naziât 79/24)

Ena rabbikum âlâ” diyen nefistir.
“Ben sizin yüce rabbınızım” diyen Firavunun nefsidir. Halbuki şeytan ise:

كَمَثَلِ الشَّيْطَانِ إِذْ قَالَ لِلْإِنسَانِ اكْفُرْ فَلَمَّا كَفَرَ قَالَ إِنِّي بَرِيءٌ مِّنكَ إِنِّي أَخَافُ اللَّهَ رَبَّ الْعَالَمِينَ
Resim---Ke meseliş şeytâni iz kâle lil insânikfur, fe lemmâ kefere kâle innî berîun minke innî ehâfullâhe rabbel âlemîn(âlemîne): Münafıkların durumu tıpkı şeytanın durumu gibidir. Çünkü şeytan insana "İnkâr et" der. İnsan inkâr edince de: Ben senden uzağım, çünkü ben âlemlerin Rabbi olan Allah'tan korkarım, der.” (Haşr 59/16)

KİMi kÖLe OLmuş >NEFSin LEŞine
->İLÂHLık SATıYOR >ALAN ARıYOR!.:

NEFSin LEŞine.: Beden Dünyâsı.

أَرَأَيْتَ مَنِ اتَّخَذَ إِلَهَهُ هَوَاهُ أَفَأَنتَ تَكُونُ عَلَيْهِ وَكِيلًا
Resim---E raeyte menittehaze ilâhehu hevâhu, e fe ente tekûnu aleyhi vekîlâ (vekîlen).: Hevasını ilâh edinen kişiyi gördün mü? Yoksa sen mi ona vekil olacaksın?(FurkÂN 25/43)

Resim

Mâsivâdan kalbini kıl halvet et
Sırrına aşkdan cilâ ver celvet et
Hak ile Hakdan Haka sen vuslat et
Zikr-i Hakka cân-ü- dilden tâlib ol..


KuLLuk imtiihÂNın gereği gönlünü türlü türlü ÇELdirici OLarak yaratılan ->ALLAH celle celâlihu’dan gAYRsı-Mâsivâda YAŞArken ÖZünü-KaLBini koru ve o, EMîn BELDEye Çekilip Şahdamarından da AKRabana Misafir Ol HÂLvet et-Halk İÇinde HAKk TeÂLÂ iLe YAŞA!.İnşâe ALLAHu TeÂLÂ..
Ve bu HÂLvetinle de, İnsÂNoğlunu VARLık Sebebi Bu SıRRR-ı SIFIRına AŞKuLLAHtan bir TeCELLî CiLÂsı ÇEKip TAhtında-Altında CeLvet et.. HÂLvetin netîcesinde ALLAHu Zü’L- CeLÂL’de FenâFiLLAH BULup fâni OL!ma CELVeti CEMmü’L- CEMM’ine Kavuş İnşâe ALLAHu TeÂLÂ..


HAKk’ta, HAKk’tan, HAKk’a, HAKk TeÂLÂ İLe BİZ BİRİZ cÂNda cÂNÂN CENNetinde CEM’ OLup SILÂna Kavuş İnşâe ALLAHu TeÂLÂ..
İşte bunun için ve o zaman; her yer-her zamÂN- her HÂL ve de her Nefeste HaKk teÂLÂmızın ZİKRini, DİLEyen, DUYan ve UYan MuhaMMedî MuHABBet Öğretim ve Eğitim OKULunda Öğrenci OL!.

وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنسَانَ وَنَعْلَمُ مَا تُوَسْوِسُ بِهِ نَفْسُهُ وَنَحْنُ أَقْرَبُ إِلَيْهِ مِنْ حَبْلِ الْوَرِيدِ
Resim---Ve lekad halaknel insâne ve na’lemu mâ tuvesvisu bihî nefsuh(nefsuhu), ve nahnu akrebu ileyhi min hablil verîdi :Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin ona ne vesveseler vermekte olduğunu biliriz. Biz ona şahdamarından daha yakınız.” (Kaf 50/16)

Resim

Tıfl-ı cana şehd-i aşkı kıl gıda
Vâsıl ol gıl rütbe-i merdâne tâ
Lezzet almak ister isen dâima
Zikr-i Hakka cân-ü- dilden tâlib ol..


LüBbü’L- LÜBBün, ÖZünün ÖZü cÂN Çocuğunu AŞKuLLaH BİZ BİR-İZ BALıyla EMzir-BESLe gıdÂsı yapp!.
KalbinMuhaMMedî MUhaBBet YOLunun ERDEM ERLerinin divÂN DERECELerine ULAŞıncaya kadar sürsün İnşâe ALLAHu TeÂLÂ..
İşte bu Gönül DİLi Lezzetinden Tadmak Dilersen,
O zaman; her yer-her zamÂN- her HÂL ve de her Nefeste HaKk teÂLÂmızın ZİKRini-ZikruLLahı, DİLEyen, DUYan ve UYan MuhaMMedî MuHABBet Öğretim ve Eğitim OKULunda Öğrenci OL!.


Resim

Her kimin olsa dilinde zikr-i Hak
Lâ-cerem düşer anın kalbine Hak
Zikr u fikr ile bulunur sırr-ı Hak
Zikr-i Hakka cân-ü- dilden tâlib ol..


Şu husus, bu ÂLEMde bir ALLAH celle celâlihu Lutfüdür ki, akıl sahibi her kimse Kafa ve KaLb DİLinden HAKk TeÂLÂ Zikrini DÜŞürmez ise, Şeksiz-Şüphesiz o KİMsenin KALbine HAKk TeÂLÂ teCELLî edecektir..
MuhaMmedî MuhaBBet YOLUNun OLmmazsa Olmazıdır ki,
Zikr-i Dâim -> Fikr-i Dâim -> Şükr-ü Dâim -> Sabr-ı Dâim -> SıRR-ı HAKk TeÂLÂ^ya Çıkar ve ARANan ARAyanda BULunur İnşâe ALLAHu TeÂLÂ..

O zaman sen de; her yer-her zamÂN- her HÂL ve de her Nefeste HaKk teÂLÂmızın ZİKRini-ZikruLLahı, DİLEyen, DUYan ve UYan MuhaMMedî MuHABBet Öğretim ve Eğitim OKULunda Öğrenci OL!.


Resim

Zikr-i Hakka kim olur İse enis
Gaybî"yâ Hakdır ana lâ-büdd celîs
Meclis-i aşkda nefâ'isden nefis
Zikr-i Hakka cân-ü- dilden tâlib ol..


HaKk teÂLÂmızın ZİKRine-ZikruLLaha gerçekten kimlerEzel-Ebed ENÎS-canciğer dost olur her nefes BİZ BİR-İZi YAŞar ise,
eYy Gaybî BaBam kaddesallahu sırrahu, o kimseye HaKk teÂLÂmızdır lâ-büdd/mutlaka elzem gerekli ve ayrılıksız BİZ BİR-İZi TAMMLayan-TÜMMleyen senLik Lutfunun CEM’ EDeni Hamd OLsun!..
Bu ise, gerçek MuhaMMedî AŞKuLLAH MECLisinin nefisten de nefis, en güzel ve beğenilen ZikruLLahı ki,
O zaman sen de SILAna SALÂVât ve SALL ULAŞımın için ; her yer-her zamÂN- her HÂL ve de her Nefeste HaKk teÂLÂmızın ZİKRini-ZikruLLahı, DİLEyen, DUYan ve UYan MuhaMMedî MuHABBet Öğretim ve Eğitim OKULunda Öğrenci OL İnşâe ALLAHu TeÂLÂ!.




Resim

Genc: f. Define, hazine. Gömülü hazine. Kenz.
Tâlib: (C.: Tulleb-Tullâb-Talebe) İsteyen, istekli. * Talebe, öğrenci.
Cüdâ: f. Ayrılık. Ayrılmış.
Feyz: (C.: Füyuz) Bolluk, bereket. * İlim, irfan. Mübareklik. * Şan, şöhret. * İhsan, fazıl, kerem. Yüksek rütbe almak. * Suyun çoğalıp çay gibi taşması. Çok akar su. * Bir haberi fâş etmek. * İçindeki düşüncesini izhar etmek.
Tazarru: Bir şeye gizlice yaklaşmak. * Kendi kusurlarını bilip kibirden vaz geçip tevâzu ile yalvarmak.
Fedâ: Kurban. * Uğruna verme, gözden çıkarma.
Murg: mürg. Merg. Kuş.
Halvet: Yalnızlık. Tek başına kalmak. Tenhaya çekilme. * Gizlilik.
Celvet: Yerini, yurdunu terketme. * Tas: Abdin fenâfillah olup halvetten ayrılması.
Vuslat: Visal. Sevdiğine kavuşma, ulaşma, bitişme. Bitiştiren.
Tıfl: Küçük çocuk.
Şehd: Bal. Gömeç balı, asel.
Merdâne: f. Erkekçesine. Merdcesine. Er'e yakışır surette.
Lâ-cerem: şüphesiz, elbette, besbelli. * Nâçar, zaruri.
Enis: (Üns. den) Dost, arkadaş, ünsiyet edilmiş olan. Alışılmış, kendisi ile ülfet edilmiş olan. Sevgili.
Lâ-büdd: Çok lâzım. Elzem. Gerekli. * Her halde. Mutlaka. Muhakkak. * Ayrılık yok.
Celîs: Ekseri bir yerde oturan. Arkadaş. Birlikte oturan.
Nefâ'is: (Nefise. C.) Değerli, güzel ve beğenilir şeyler.
Rütbe: Basamak, derece. * Memuriyet derecesi. * Sıra. Mertebe, menzile. * Efkârın sonu. * Merdiven ayağı.
Ünsiyyet: Enislik. Alışkanlık, dostluk. Birlikte düşüp kalkmak. Ahbablık.
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: SUNULLAH GAYBİ (ks) DİVANI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim


<... Kafiyetü’l- Lâm

Resim.. ...>* VI *


.
<= Resim =>

Resim


Ey tecellî-i cemâlin tâlibi
Gel cemâl-i pîre candan tâlib ol!.
Vey teselli-i visalin râgıbı
Gel cemâl-i pîre candan tâlib ol!.


Ey bu âlemde Hakkı Hayrı, Bâtıl ve Şerrden fark eden ve Zü’l- CeLÂLin CeMâLLuLah İkramı TeCELLîsine mazhar olmak isteyen âşık ADayı,
O zaman CeMâLLuLah TeCELLîsinin TEK-BİR Mazharı OL-ÂN, MuhaMMed aleyhisselâm NÛRunun şu ÂNda AYNası olan, Zamanın PÎRinin CemÂLini İste!. BİLip-BULmak- BİZ BİR-İZ OLmak ve YAŞAmak için tercihini kullan ve DİLe!.
Ve ey bu diyâr-ı gurbet DÜNYâsında dilemesini-ragbetini, CeMâLLuLah’a kavuşmak tesellisine bağlayan MuhaMMedî HaKk Âşık,
Sen de gel, CeMâLLuLah TeCELLîsinin TEK-BİR Mazhar MuhaMMed aleyhisselâm NÛRunun şu ÂNda AYNası olan Zamanın PÎRinin CemÂLini İsteBİLip-BULmak- BİZ BİR-İZ OLmak ve YAŞAmak için tercihini kullan ve DİLe!.


Resim

Sâlik-i râha gerekdir aşk-ı Hak
Merd-i Hakka hidmet eyle al sabak
Dide-i Hak-bîn İle gel Hakka bak
Gel cemâl-i pîre candan tâlib ol!.


MuhaMMedî Hakikat YOLU olan Sırat-ı Mustkîm YOLcularına mutlaka gerekli olan HaKk teÂLÂ AŞKıdır.
Sözümü ANLAdıysan eğer hiç durma hemence Hakikaten MuhaMMedî Hakikat Merdi olan bir Yürek Yiğidine hizmetçi ol ve Tarikat-ı MuhaMMedîyye DERSini AL-DUY- ve Uygula İnşâe ALLAHu TeÂLÂ!.
HaKk’a tahkik imân edip HaKk GÖZüyle GÖRen dost, HaKk ERENLer GÖZüyle gel de HAKk’a Bak ki, UYanasın İnşâe ALLAHu TeÂLÂ!.
Sen de gel, CeMâLLuLah TeCELLîsinin TEK-BİR Mazhar MuhaMMed aleyhisselâm NÛRunun şu ÂNda AYNası olan Zamanın PÎRinin CemÂLini İsteBİLip-BULmak- BİZ BİR-İZ OLmak ve YAŞAmak için tercihini kullan ve DİLe!.


Resim

Nûr-ı Hakdır görünen nûr-ı cemâl
Anın içün yokdur ana hiç misâl
Budur ancak mazhar-ı küll-i kemâl
Gel cemâl-i pîre candan tâlib ol!.


CeMâLLuLah NÛRu dediğimiz HayaLî değil GÖRüp Durduğun ve NÛRuLLahtan ->NÛR-u MUhaMMed Olan ->KüLLî Şey Kâinâtıdır ki ->ASLı ->ALLAHu TeÂLÂ NÛRudur ve bunu,
Nakilsiz Hamm Akıl Sahnesine çekip hiç bir misâl ile anlatmak mümkün değildir..
İşte budur Kâinâttaki-İnsan AKLındaki, tüMM ANLAyış KemÂL-ERginliği Erdeminin GÖReBİLme AYNAsı olan KALbin Salâhı-Felâhı..
Sen de gel, CeMâLLuLah TeCELLîsinin TEK-BİR Mazhar MuhaMMed aleyhisselâm NÛRunun şu ÂNda AYNası olan Zamanın PÎRinin CemÂLini İsteBİLip-BULmak- BİZ BİR-İZ OLmak ve YAŞAmak için tercihini kullan ve DİLe!.


Resim

Hasta-i aşk olana gelür tabîb
Feyz umar anın içün cümle garib
Oldurur senden olan sana karib
Gel cemâl-i pîre candan tâlib ol!.


Sen herşeyden önce bu gelgeç-ölümlü-sanal âlem DÜNyâsında KULLuk DERDinden Kurtuluş YOLu OLan AŞK Hasatsı olduğunu ANLA ki, TabîBuLLAH OLan HabîBuLLah aleyhisselâm teşrif etsin SÎNene..
İşte bu yüzden AKL-ı SELîm olan Bu Yalan Dünyâ Gariblerinin CÜMMLesi de ->O’ndan FeyzuLLAH-İLahî BoLLuk ve Bereket UMMakatalr durmadan..
Oysa ARAdığın Şahdamarındanda AKRABa-Karîb-YakîN OLÂN Rabbu’l- ÂLEmîn ALLAH celle celâlihudur..
O HÂLde sen de gel, CeMâLLuLah TeCELLîsinin TEK-BİR Mazhar MuhaMMed aleyhisselâm NÛRunun şu ÂNda AYNası olan Zamanın PÎRinin CemÂLini İsteBİLip-BULmak- BİZ BİR-İZ OLmak ve YAŞAmak için tercihini kullan ve DİLe!.


Resim

Aşkına düşgil o zâtın rûz-u-şeb
Keşf ola sırr-ı vücûdun cümle heb
Ayn-ı Rabdır sanma anı gayr-ı Rab
Gel cemâl-i pîre candan tâlib ol!.


O ZÂTULLahın ve O’na ULAŞtırıcı irSALL EDici ve de HabîBi Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in AŞKına gündüz-gece düş ki,
Bu Âlemdeki gelgeç-izafî-ölümlü-sanal MevCÛD-Luğunun, VAR OLuş KULLUK SıRRının HEPisi de sana KEŞF OLsun ki, ÖZünde gizli kalmış olan “kim”lik SORUnun CeVÂBı ->Cenab-ı HaKk TeÂLÂ tarafından sana ilham olunsun ve de meydana çıksın İnşâe ALLAHu TeÂLÂ!.
ŞAHdamarından da AKRaba OL-ÂN RABBu’l- ÂLEMÎn CüMMLede AYNıdır sanma ki herkeste bAŞKa bAŞka RABB var hâşâ..
Ki kısır ve haMM AKLınla iyi ANLA NAKLen ki, Buzdolabı, Fırın,Ampülün cÂNı Türkiyede TEK-Bir MERKEZ KEBANdır.. TEKtir yâni..
O HÂLde sen de gel, CeMâLLuLah TeCELLîsinin TEK-BİR Mazhar MuhaMMed aleyhisselâm NÛRunun şu ÂNda AYNası olan Zamanın PÎRinin CemÂLini İsteBİLip-BULmak- BİZ BİR-İZ OLmak ve YAŞAmak için tercihini kullan ve DİLe!.


MERKEZ-de.. ->AKRAB.. ->RABB’ı!. BİZliği..:

وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنسَانَ وَنَعْلَمُ مَا تُوَسْوِسُ بِهِ نَفْسُهُ وَنَحْنُ أَقْرَبُ إِلَيْهِ مِنْ حَبْلِ الْوَرِيدِ

Resim---“Ve le kad halakne’l- insane ve na'lemu ma tuvesvisu bihi nefsuh ve NAHNU AKRABu ileyhi min HABLİ’l- VERîD :Andolsun, insanı BİZ yarattık ve nefsinin kendisine fısıldadıklarını bilirİZ ve BİZ ona şah damarından daha yakınIZ.”
(Kaf 50/16)

MuHitte..->“ENâ!.” >“BEN ALLAH’ım!.” “feyeKÛN >sİZ”i: “EnALLAH!”:

إِنَّنِي أَنَا اللَّهُ لَا إِلَهَ إِلَّا أَنَا فَاعْبُدْنِي وَأَقِمِ الصَّلَاةَ لِذِكْرِي

Resim---“İNNENî ENAllâhu lâ ilâhe illâ ENÂ fa’budnî ve ekımis salâte li zikrî: Muhakkak ki BEN, yalnızca BEN ALLAH'ım. BENden başka ilâh yoktur. BANA kulluk et; BENi anmak için namaz kıl.”
(TâHâ 20/14)



Resim

Aşk-ı pîr oldu bu yolda rehnümâ
Anın aşkı olmasa oldun cüdâ
Aşk-ı pîrden gayrısıdır mâsivâ
Gel cemâl-i pîre candan tâlib ol!.


ALLAHu Zü’l-CeLÂLin Hidâyetini, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in Şafâatın, Velâyet PîRimiz ÂLi kerremallahu veche’nin HiMMetini ki onun adı MuhaMMedî Tasavvufta ->“PÎR AŞKı”dır.. ve unutma ki, bu AŞKuLLah YOLUnda sana Rehber-i ReSÛL EhL-i Beyt aleyhumusselâmdır..
Sakın Sakın haa hamm AKLına Uyma!. O yüce AŞKı elde etmeden her YOLun sonu hsrÂN ve AYRıLıkıtır ALLAH celle celâlihu KORUsun!. Demedin DEme!.
Ve iyi ANLA ki EL ELe -> EhL-i Beyt aleyhumusselâm ->Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’e ve de SONUÇ’ta EL -> YEDuLLAH’adır ki gerisi kuru gürültü HAKk’a çıkmayan KüLLî ŞRYy YOLudur..
360 dercelik dâirede KIBLe TEKBiR Oktur SeLÂMettir ve İmÂNdır. Geri kalan ve saptrıan 359 derceyse FeLÂkettir ve Küfürdür unutma!.
O HÂLde sen de gel, CeMâLLuLah TeCELLîsinin TEK-BİR Mazhar MuhaMMed aleyhisselâm NÛRunun şu ÂNda AYNası olan Zamanın PÎRinin CemÂLini İsteBİLip-BULmak- BİZ BİR-İZ OLmak ve YAŞAmak için tercihini kullan ve DİLe!.


Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Veda Haccı’ndan Medine’ye dönerken “Gadir-i Humm” denen su başında Hz.Ali’yi yanına alarak şunları buyurdu:
Hicret’in Onuncu yılında Hz.Rasûl-i Ekrem (s.a.v.) artık Risaleti’nin adetâ bir özeti ve tamamlayıcı olgusu olarak tarihlerde Veda Hacc’ı diye bilinen haccı yerine getirdi. Komşu kabilelerdeki Müslümanların da kendisine katılmalarını emretti ve Mekke’de 100 binin üzerinde insan toplandı; bir kişiyle başlayan İslâm davası 23 yıl gibi kısa bir zaman içerisinde 100 binden fazla kişiyi Hacc’da toplayabilecek hale gelmişti.
Veda Hacc’ında “Veda Hutbesi” diye bilinen ve genel bir “tebliğ” niteliğindeki hutbesini okuyup Hacc’ını da tamamladıktan sonra Medine’ye doğru yola koyuldu.
Yolda Gadir-i Humm denilen bir su başına geldiğinde kafile durdu ve Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) öğle vakti bir ağacın altına kurulan kürsüye çıkarak Hz.Ali’yi de yanına alıp şunları buyurdu:


“Ey Müslümanlar! Ben ancak bir insanım! Rabbimin elçisi gelip de ona icabet etmem yakındır. Ben size iki kıymetli ve ağır şey bırakıyorum. Onlar birbirinden ayrılamaz. Eğer bunlara uyarsanız yolunuzu sapıtmazsınız. Bu iki kıymetli şeyden biri içinde Nur ve doğru yol bulunan Allah’ın Kitabı’dır ki O’nun gökten yere sarkıtılmış ipidir. Ona tutulan doğru yolu bulur Ondan ayrılan sapar. Diğeri de Ehl-i Beyt’i Itret’imdir.
(Sahih-i Müslim 2: 325; Tirmizi H. No: 4036 4038; İ.Hanbel Müsned 5: 182 189 3: 26.)

“Ey Müslümanlar! Ben bütün Mü’minlere öz canlarından daha evlâ değil miyim? Öyleyse ben kimin Mevlâsıysam Ali de onun mevlâsıdır. Ya Rabb! Onu Velî edinenlerin Velisi ol düşmanlarına da düşman ol!”
(İ. Hanbel Müsned 4: 281 Buhari Tarih 1: 375 İ. Mace Sünen H. No:116)


Resim

Gaybîya kim kılsa Hakkanî nazar
Cezbe-i Hak canına eyler eser
İlmi koyup aynına eyle sefer
Gel cemâl-i pîre candan tâlib ol!.


Ey Gaybî BaBam kaddesallahu sırrahu, gerçekten her kim gönlünü hak ve adalete uygun, haklılığa uyar ve yakışır şekilde Şahdamarından da AKREBAOlan RABBu’L- ÂLEMîn’e DÖNdürse ve “Kendini-Nefsini ve RABBını BİLip-BULup-OLup- ANLAyıp- YAŞAsa,
O en YÜCE ALLAHu TeÂLÂ’nın Mutlak ÇEKiciliğ câzibesine Kapılır ve CÂNını CÂNÂNı Çeker Alırda Her <nefeste YENİden YARATıLışSıRRına ERiŞ ESRİHÂLİne gelir İnşâe ALLAHu TeÂLÂ!.
Sen de Tasavvuf Simsarlarının Tevhid Tüccârlarının içi BOŞ İLİMlerini bırak da artık, BizZÂT A’yÂN-ı SABİten Olan HABL’iL VERîD ki MUhaMMedî HAKikat İPİNe Sarılıp SALL-ü-SÂLÂVÂT YOLUnua ÇIK sefer et İnşâe ALLAHu TeÂLÂ!. İnşâe ALLAHu TeÂLÂ!.
O HALde sen de gel, CeMâLLuLah TeCELLîsinin TEK-BİR Mazhar MuhaMMed aleyhisselâm NÛRunun şu ÂNda AYNası olan Zamanın PÎRinin CemÂLini İsteBİLip-BULmak- BİZ BİR-İZ OLmak ve YAŞAmak için tercihini kullan ve DİLe!.


Resim

Tecellî: Tecellâ. Görünme. Bilinme. * Kader. * Allah'ın (C.C.) lütfuna uğrama. * İlâhi kudretin meydana çıkması, görünmesi. Hak nurunun te'siriyle kulun kalbinde hakikatın bilinmesi.
Tâlib: (C.: Tulleb-Tullâb-Talebe) İsteyen, istekli. * Talebe, öğrenci.
Teselli: Avunma. Kederli ve gamlı olan bir kimseyi söz ve nasihatle ferahlandırma.
Visal: (Vasıl. dan) Vâsıl olma. Sevdiğine ulaşma. Kavuşma. Ayrılıktan kurtulma.
Râgıb: (Râgıbe) (Ragbet. den) İsteyen, rağbet eden.
Sâlik: (Sülûk. dan) Bir yolda giden. Belli bir yol tutup giden. * Bir tarikat yolunda olan.
Râh: (Reh) f. Yol. Tarz. Usûl. Meslek.
Hidmet: Hizmet. Birinin işini görme. Bir kimsenin hesabına veya menfaatına iş görme, bu suretle yapılan iş, vazife. Memuriyet. * Bir insan, hayvan veya nebatın muhtaç olduğu işler ve takayyüdat.
Sabak (a): Ders meşk, ödül.
Dide: f. Göz, ayn, çeşm. * Görmek. * Gözcü. * Göz bebeği. * Göz ucu.
Hak-bîn: f. Hakkı gören. Hak veren. Hakka imân eden. Hakka inanan.
Mazhar: Sahib olma, nâil olma. Şereflenme. * Bir şeyin göründüğü, izhar olunduğu yer. Çıktığı yer.
Cemâl: Yüz güzelliği. Fertteki güzellik. * Cenâb-ı Hakk'ın lütuf ve ihsânı ile tecellisi. * Hak ile söylenen doğru söz. * Hüsün.
Kemâl: Kâmillik, olgunluk. Olgunlaşma. Erginlik. Bütün güzel sıfatlarla muttasıf olmak. Fazilet. * Değer, baha. * Fazlalık. * Sıdk ile yapılan güzel iş.
Feyz: (C.: Füyuz) Bolluk, bereket. * İlim, irfan. Mübareklik. * Şan, şöhret. * İhsan, fazıl, kerem. Yüksek rütbe almak. * Suyun çoğalıp çay gibi taşması. Çok akar su. * Bir haberi fâş etmek. * İçindeki düşüncesini izhar etmek.
Garib: Hayret verici. Tuhaf. * Kimsesiz. Zavallı. * Gurbette olan.
Karib: Çok yakın. Yerce ve mekânca uzak olmayan. * Yakın hısım. Akraba..
Rûz-u-şeb: Gündüz ve gece..
Rehnümâ: f. Yol gösteren. Kılavuz.
Cüdâ: f. Ayrılık. Ayrılmış.
Mâsivâ: Ondan gayrısı. (Allah'tan) başka her şey hakkında kullanılan tâbirdir) Dünya ile alâkalı şeyler
Hakkanî: Hak ve adalete uygun. Haklılığa uyar ve yakışır.
Nazar: Göz atmak. Mülahaza, düşünmek, bakmak, imrenerek bakmak, düşünce. Yan bakış, kötü bakış. Bir türlü kabul etmek. * Gözdeğmesi. * İltifat. * İtibar.
Cezbe: Tas: Meczubiyet, istiğrak. Allah'ı hatırlayıp Allah sevgisi ile kendinden geçer bir hale gelme..
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: SUNULLAH GAYBİ (ks) DİVANI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim


<... Kafiyetü’l- Lâm

Resim.. ...>* VII *


.
<= Resim =>

Resim

Sem'-i vaslın âşık-ı pervanesi
Oldu bilmem nice olur şeydâ gönül..
İştiyâk-ı yâr ile dil hanesi
Doldu bilmem nice olur şeydâ gönül..


Nazlı YÂRe Ulaşmak-kAVuşmak döngüsü SıRR-ı Sıfır SEMÂ’sının AŞK PervÂNesi oldu NazLı YÂRe tutkun divÂNe oldu deli gönlüm ki, bilmiyorum bundan sonraki ömrüm nice geçecek!
O kadarçok YÂRimi ÖZLemekte ve hasret çekmekte ki, deli GÖNüL Evim AŞKla doldu ki, bilmiyorum bundan sonrası, deli göNLüm nice olur da zavallı ÖMRüm geçecek!.


Resim

Nefs-ü-şeytân-u- hevâ aldı yolu
Mâsivâ kapladı hep cân-ü-dili
İrmez ise dâmen-i vasla eli
Kaldı bilmem nice olur şeydâ gönü!..


Dünyaya paçasını kaptıran, Hevâ ve Hevesine uyduran Nefsim ve ŞEY-t-ÂNı, Nazlı YÂRe Ulaşmak-kAVuşmak Vuslat YOLunu kapadılar!.
ALLAHu zü’l CeLÂL’dan gAYRı her ŞEYy, YOLumu, GÖNLümü ve de cÂNımı Tuttu-KAPLadı..
YEDuLLAHa-YÂR ELine uzanan ELi havada KALdı ki, VUSLât Eteğine değmezse ELLeri, bilmiyorum bundan sonrası, deli göNLüm nice olur da zavallı ÖMRüm nasıl geçer!.


Resim

Geldi gitmek üzre kendin bilmedi
Nevm-i gafletten uyanmış gelmedi
Gül cemâlin hasretinden gülmedi
Soldu bilmem nice olur şeydâ gönül..


İLLiYYin İLİnden ESFELin Dünyâsına gERi DÖNmek üzere SÖZ VERerek geldi de, şu Yalan Dünyanın serhoşu oldu kendini BİLemedi!.
ASLInda KULLuk İmtihÂNı ve TEVHİD tERcihi MeydÂNı OLan Dünya GAFlet Uykusundan UYanarka Kendine GELemedi!.
Oysa iğreti-İzafî-Gelgeç-Ölümlü ve de fÂNi Dünya OYUNunu ANLAdı, SILasına-YÂRinin Gül CemÂLine hasretin DERDine düştü gülmedi de!.
MasivÂya Tapıcılık ATEŞinde Yandıkça Hevâ-Hevesi SOLdu gitti gitmekte ki, bilmiyorum bundan sonrası, deli göNLüm nice olur da zavallı ÖMRüm geçecek!.

Resim---Bu Zâhiri DÖNüşü GÖRemeyen NEFS-Akıl ve AN-layamayan KALB için Sevgili Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz:

“Men arefe nefsehu fekad arefe Rabbehu: Kim ki NEFSini BİLdi, kesinlikle RABBını da BİLdi””
buyurmuştur.
(Aclunî, Keşfü’l-Hâfâ II/343 (2532)

Resim

Râh-ı Hakkı bilmedikçe gidemez
Hazz-ı nefsi koyup ahdin güdemez
Varlık ile kimse vuslat idemez
Bildi bilmem nice olur şeydâ gönül..


HAKK TeÂLÂ’mızın Sıarat-ı Mustakîm YOLunu BİLmedikçe, RAHmet BAĞı OLan Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem Elini BULmadıkça, MuhaMmedî MÜRşid GÖNLünde Olmadıkça, SIRATuLLAHı, SüNNetuLLAH Üzere YÜRÜmedikçe ANLAdım ki, gidemez!
Bu Sanal Dünyanın sevgisine ve ŞakŞukasına kendini öylesine kaptırdı ki, Bezm-i Elestteki “BeL” sözü solda sıfır oldu ve ANLAdım ki, “RABBına KULLuk AHDini-SıRR SÖZ”ünü unuttu Güdemez-Sürdüremez artık!.
Buna rağmen “ASLın, FÂNi SANAL fASLI.. Vâcibu’L- VüCÛD’un ÖLÜMLü MevCÛDu İzafî VARLık Gözükenlerin TÜMününde HAKK TeÂLÂ’ya ULAşım Engeli ve perdesi Olduğu” gerçeğini BİLip-ANLAdı.. Ama yine de bu, DELinin de VELînin de her ÂN KAYaBİLdiği bu KAYpak DÜNya HaYYatında bilmiyorum bundan sonrası, deli göNLüm nice olur da zavallı ÖMRüm geçecek!.


Resim

Meyl ider durmaz kuru sevdâlara
Uğradır başımızı gavgâlara
Gaybî dervişi aceb ferdâlara
Saldı bilmem nice olur şeydâ gönül..


ALLAHu zü’l CeLÂL’in HÜKMünü-EMRini DUYduğu HÂLde, ResûLü Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’e Uymayıp, Nefsin Hevesini RABBı HevÂsın İlâhı Edinip kupkuru İKİLİK-ŞEY-t-ÂNlık SEVdÂLarına eğilip, pEŞine düşüp HAKk ÂŞıK BAŞımızı SONu GELmez cÂNLar cENgi Kavgalarına uğratır “cÂHiL bENLik” Bataklarında BOĞuşturup DURur!.
MuhaMMedî HAKk ÂŞıK GaYBî dERviş kaddesallahu sırrahu BaBamı, YaAŞAnmadan ANLAtılamaz, hayrete düşüren, Taaccüb, şaşma, hayret, garib,hoş, lâtif ve nâdirü’l- vücud GELecek SILası SıRR-ı SIFIRına ki SIRATuLLAH SıRTına SALLadı El hamdu lillâhi rabbi’l- âlemin!.
YiNede ben NEFsim dEVRe Dışı KALıncaya Kadar-Kader ki, yine de bu KAYpak DÜNya HaYYatında, BİLmiyorum bundan sonrası, deli göNLüm nice olur da zavallı ÖMRüm geçecek!.




Resim

Şeydâ: f. Tutkun. Divane. * Çok sevgiden hâsıl olan hal.
İştiyâk: Fazla arzu ve şevk. Tahassür. Hasret çekmek. Özlemek. Göreceği gelmek.
Dâmen: f. Etek. Kenar. Taraf. Zeyl. Elbise veya dağ eteği.
Vasl: Âşığın sevdiğine kavuşması. Kavuşmak. * Birleştirmek, ulaştırmak.
Nevm: Uyku. Uyumak. Rüya. * Sönmek. Sükun.
Gaflet: Dikkatsizlik, endişesizlik, vurdumduymazlık. En mühim vazifeyi düşünmeyip, Cenab-ı Hakk'a itaat gibi işleri bilmeyip, başka kıymetsiz şeylerle uğraşmak. Nefsine ve hevesâtına tâbi olarak Allahı ve emirlerini unutmak.
Râh: (Reh) f. Yol. Tarz. Usûl. Meslek.
Hazz: Sevinç duyma. Hoşlanma. Zevklenme. Saadet. Tali'. Nasib. Nimet ve süruru mucib şey.
Ferdâ: f. Yarın. Bugünden sonraki gün.
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: SUNULLAH GAYBİ (ks) DİVANI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim


<... Kafiyetü’l- Mîm

Resim.. ...>* I *


.
<= Resim =>

Resim


Muktedâmız aşk-ı Hakdır aşkı edindik imâm
Anın içün oldu her demde sâlâtımız müdâm..


Hayat Namazımızda, SıLa Salâtımızda uyduğumuz İmamımız HâKk Te’ALÂ AŞKıdır, biz AŞKı imamımız kabul ettik.
Ondandır ki bizim Aşk Namazımız herdemdedir, süreklidir ebddir..


Resim

Aşk-ı Hakdır ilm nafile bize safi amel
Aşk-ı Hakdır zikrimizle şuglumuz her subh u şâm..


bizim için İLİm, Kupkuru nafile İLMi bilmek farz değil yetmez bize saff kulluk ameli sadece HâKk Te’ALÂ AŞKıdır.
Onun için,her sabah-akşam, zikrimizle, gece-gündüz işimiz, gücümüz durmadan HâKk Te’ALÂ AŞKıdır..


Resim

Her ibadetin hakikat canı aşk-ı Hak durur
Aşk-ı Hak olmayıcak hiç olamaz bir şey tamâm..


Bütün kulluk görevlerimizin yaşayan-yaşatan can hakikatı HâKk Te’ALÂ AŞKıdır.
HâKk Te’ALÂ AŞKı olmazsa bu Âlemde hiçbir iş tamamalanamaz!.


Resim

Aşkı inkâr eyleyenler Hakkı inkâr ettiler
Enbiyâ vü evliyâ aşkdan alurlar feyz-i tam..


NûruLLAH olan HâKk Te’ALÂ AŞKını İnkâr edenler ZâtuLLAh olan HâKk Te’ALÂ’yı inkâr ettiler..
Bütün peygamberlerin velîlerin TaMMLanıp-TüMMLenme feyzlerini-faziletini AŞKtan alırlar..


Resim

Zâhir u bâtın kamu aşk ile kâ'imdir cihan
Sûret-i aşkdır bu âlem Gaybî'yâ bil vesselam..


Kâinât olan bu cihÂNnın devamlı MevCÛD duruşu ancak ve ancak AŞK ile kıyam durmaktadır.
Ey Gaybî BaBam kaddesallahu sırrahu, bu ÂLEMdenilen KüLLî Şeyy, NÛRuLLAHın-AŞKuLLAHın bir sûreti-gölge görüntüsüdür SON-UÇta ve’s-SeLÂM..


Resim

Muktedâ: Kendisine uyulan. Önde giden. * Müçtehid. Pişivâ. Peşivâ. * Namazda kendine uyulan imam.
Müdâm: Devam eden. Sürekli. Dâim ve bâki olan. * Mübtelâ olan
Şugl: İş, meşgul olunacak şey, gaile.
Subh u şâm: Sabah ve akşam.
Feyz: (C.: Füyuz) Bolluk, bereket. * İlim, irfan. Mübareklik. * Şan, şöhret. * İhsan, fazıl, kerem.
Kâ'im: Ayakta duran. Mevcut. Baki. * Vaktini ibadetle geçiren.
Nafile: Fık: Farz ve vâcibden gayrı mecburiyet olmadığı hâlde yapılan ibadet. Fazladan yapılan iş. * Menfaatli olmayan. Ziyâdeden olan.
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: SUNULLAH GAYBİ (ks) DİVANI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim


<... Kafiyetü’l- Mîm

Resim.. ...>* II *


.
<= Resim =>

Resim


Ben dimekden geç bu sende ben diyen Hakdır beğim
Belki can ayn-ı bâtındır cümle ten Hakdır beğim..


Ham aklınla “bEN!.”demekten aKLını NAKLe ULaştırarak gerçekten Habli’l- Verîd Şahdamarından da AKRaBa-YAKInın Olan gerçek “BEN” Ol-ÂNı gör ki HAKk TeÂLâ O’dur Beyim!.
İyi ANLArsan BİL ki cÂN dediğimiz Bâtının-Soyut-Mânânın AYNen fASLı, ASLının tıpkısı, tâ kendisi gibi ölümlü gölgesi, ALEMin ÂDEMi ve Eşyanın Hakikatının Zâhiridir Beyim!.


وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنسَانَ وَنَعْلَمُ مَا تُوَسْوِسُ بِهِ نَفْسُهُ وَنَحْنُ أَقْرَبُ إِلَيْهِ مِنْ حَبْلِ الْوَرِيدِ
Resim---“Ve le kad halaknel insane ve na'lemu ma tuvesvisu bihi nefsuh ve nahnu AKRABU ileyhi min hablil verid: And olsun, insanı biz yarattık ve nefsinin kendisine fısıldadıklarını biliriz ve biz ona şah damarından daha YAKINız.”
(Kaf 50/16)

Resim

Hüsnü zâhir olmak içün nevbenev hil'at giyüp
Ahsen-i sûrette dâ'im devr iden Hakdır beğim..


Biz bizZÂT ZâhiRuLLAHın GÖZüken CeMÂLuLLAHı OLarak ve Şe’ÂNuLLAHta her ÂN, YENiden YARATılış KULLuk ve KUL SuLtANLık-İnsÂNlık KuLLuk Kaftanını her Nefeste YENiden GİYerek,
Her ÂN Yeniden NÛRuLLAHın sonsuz güzellik, iyilik ve doğruluk Sûretleri-görüntüleri olarak sonsuz KimLik ve KişiLikler olarak şu DevrÂNullahta ki KULLuk İmtihÂN DÜNyâmızda hayatın devamında DEVR eder gider Beyim!.


صِبْغَةَ اللّهِ وَمَنْ أَحْسَنُ مِنَ اللّهِ صِبْغَةً وَنَحْنُ لَهُ عَابِدونَ
Resim---“Sıbgatallâh (sıbgatallâhi) ve men ahsenu minallâhi sıbgaten, ve nahnu lehu âbidûn (âbidûne).: Allah’ın boyası; Allah’ın boyası ile boyanandan daha ahsen (daha güzel) olan kim vardır? Ve biz, O’na kul olanlarız.”
(Bakara 2/138)

أَفَحُكْمَ الْجَاهِلِيَّةِ يَبْغُونَ وَمَنْ أَحْسَنُ مِنَ اللّهِ حُكْمًا لِّقَوْمٍ يُوقِنُونَ
Resim---“E fe hukmel câhiliyyeti yebgûn (yebgûne) ve men ahsenu minallâhi hukmen li kavmin yûkınûn (yûkınûne).: Onlar hâlâ cahiliyyet devrine ait hükmü mü istiyorlar? Ve yakîn sahibi olan bir kavim için, Allah’tan daha güzel kim hüküm verir.”
(Mâide 5/50)

لَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنسَانَ فِي أَحْسَنِ تَقْوِيمٍ
Resim---“Lekad halakne’l insâne fî ahseni takvim (takvîmin).: Andolsun ki Biz, insanı (nefsini), ahseni takvim içinde (nefs tezkiyesi ve tasfiyesi yaparak en güzele ulaşabilecek özellikte) yarattık.”
(Tîn 95/4)

Resim

Arş-ı dilde ma'rifet mi’racın idin ârifâ
Vech-i âdemden cemâli gösteren Hakdır beğim..


Ey MuhaMMedî Ârif olan cÂN Bilirsin ki,
Gönül ARŞında MuhaMMedî Mi’râcı Yaşayan, Nefsini ve RABBını TANIyanlar ANLAr ve YAŞAr ki,
Âdemoğlunun YÜZünde CemÂLini gösterip DURan El HAKk TeÂLÂ ALLAH celle celâlihudur Beyim!.


Resim---Sevgili Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz: “Men arefe nefsehu fekad arefe Rabbehu: Kim ki NEFSini TANIdı, kesinlikle RABBını da TANıdı”” buyurmuştur.
(Aclunî, Keşfü’l-Hâfâ II/343 (2532)

El Hakku :
Resim

Resim

Didiler âgâh-ı vahdet ger Nebî-vü- ger velî
Âdem-u- âlem tonunu bürünen Hakdır beğim..


Gerek Nebî aleyhisselâm gerekse MuhaMMedî VelîyuLLAH kaddesallahu sırrahu, VAHdetuLLAHı ilim-bilim ve akıl-nakille buyurdular ki,
Tüm ÂLEMLer ve ÂDeMoğlu Donlarını Sûretlerini-Kimliklerini-İsimlerini alan KüLLî ŞEYy ->ASLın ->fASLı ve hASLıdır ve El HAKk TeÂLÂ ALLAH celle celâlihudur Beyim!.


Resim

Dîde-i Gaybî ile baksan hakikat âşıka
Zerre zerre kâinatta görünen Hakdır beğim..


Eğer sEN de şu GEL-GEÇ Dünya ŞakŞukasından Özünü Çekip Gerçek MuhaMmMedî HAKk Âşığı SûNuLLAH GAYBî BaBamın kaddesallahu sırrahu GÖNüL GÖZüyle BAKsan Bâsîretle Görsen Hakikat OLan AŞKuLLAHa,
O zaman ANLArsın ki, şu Gördüğün, TEK-BİR OLAN ZÂTULLAH’ın KÛN feyeKÛN NÛRu OLan KÂİNÂT-KüLLî ŞEYi AYNen El HAKk TeÂLÂ ALLAH celle celâlihudur Beyim!.



Resim

Ayn: (C.: A'yan-A'yun-Uyûn) Göz. * Pınar, kaynak. Çeşme. * Tıpkısı, tâ kendisi. * Zât. * Eşyanın hakikatı.
Bâtın: İç, dâhilî. Gizli. İçyüz. Sır, esrar. Künh ve zâtı itibarı ile gizli. (Zıddı: Zâhir'dir) (Bak: Batn)
Hüsn: (Hüsün) Güzellik. İyilik. Eksiksizlik. Cemal ile kemal.
Nevbenev: f. Tâzeden tâzeye. Yeniden yeniye.
Hil'at: Yüksek makamdaki zatların beğendiği kimseye ve takdir edilen zevata giydirdiği kıymetli, süslü elbise. Kaftan.
Ahsen: En güzel. Çok güzel.
Arş: Bağ çardağı. * Gölgelik. * Kürsü, taht, yüce makam. En yüksek gök. Allahın kudret ve saltanatının tecelli yeri. (Arş kâinatı kaplar. Allah'ın kudreti ve ilmi de herşeyi kaplar.) * Fevkiyyet, ulviyyet. * Arş-ı Alâ, Arş-ı Rahman, Arş-ı İlâhi, Arş-ı Yezdan, Felek-i Eflâk, Felek-i Atlâs, Felek-i Azâm gibi isimlerle Cenab-ı Hakkın izzet ve saltanatından kinaye olarak söylenir.
Dil: f. Gönül, kalb, niyet. * Cesâret, yürek.
Ma'rifet: Bilme, bir şeyi cüz'i vecihle bilmek. * Hüner. Üstadlık. San'at. * Tuhaflık, garib hareket. * Vasıta, tavassut. * İlim ve fenlerle tahsil olunan mâlumat. İrfan kazanmak.
İrfan: Bilmek, anlayış, tecrübe ve zekâdan ileri gelen zihnî kemal. * İkrar. * Mücazat. * Fık: Esrar-ı İlâhiyeye, iman ve Kur'an hakikatlarına vukufiyet.
Mi’rac: Merdiven, süllem. * Yükselecek yer. * En yüksek makam. * Huzur-u İlâhî. Peygamberimiz Hz. Muhammed (A.S.M.) Efendimizin, Receb ayının 27. gecesinde Cenab-ı Hakk'ın huzuruna ruhen, cismen, hâlen çıkması mu'cizesi ki; en büyük mu'cizelerinden birisidir.
Vech: (Vecih) Yüz, çehre, surat. * Tarz, üslub. * Her şeyin karşısına gelen ve karşısında olan. Satıh. Ön. Alın. Cephe. * Tarih. * Suret. * Sebeb. * Bir şeyin nefsi ve zatı. * Semt. Cihet. * Münasebet.
Âgâh: (Ageh) f. Haberdar. Uyanık. Kalbi uyanık. Malumatlı. Basiretli. Vâkıf. Bilen.
Dîde: f. Göz, ayn, çeşm. * Görmek. * Gözcü. * Göz bebeği. * Göz ucu.
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: SUNULLAH GAYBİ (ks) DİVANI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim


<... Kafiyetü’l- Mîm

Resim.. ...>* III *



<= Resim =>


Resim

Sohbet-i câhil yeter âriflere nâr-ı cehîm
Âhirette görmesin ister ise nâr-ı elim..


MuhaMMedî Âriflere cehhennem ateşini anlamak için câhillerin sohbetine katılmaları yeterlidir.
Eğer âhirette çok şiddetli ağrı veren gerçek ateş acısını görmesin ister iseler bu onlara kâfidir..


Resim

Canını sıtma tutar şöyle sakîm eyler seni
Meclisinde oturursa iki saat bir leîm..


Eğer MuhaMMedî Ârifin bulunduğun bir mecliste, başkalarını çekiştirici, mayası bozuk münafık birisi iki saat bile oturursa,
O Ârifin canını sıtma hastalığı sarar da, yastık-yorgan hasta eyler seni..


Resim

Meclise câhil burûdet bahş eder dâim hemân
Kır domuzun görmedinse var anınla ol mukîm..


Bir câhil ki bir meclise girerse münafık soğukluğunu da getirir dâima hemence,
Eğersen yaban domuzu görmedinse git onunla otur sohbet et!.


Resim

Feyz-i ilhamım kesilsün der ise ger bir velî
Hemdem olsun dâ'ima anınla bir câhil sakîm..


Bir Velîyullah ki: “İlahî Feyzim ve İlhamım kesilsin!.” diyorsa,
Hemence gönlü hasta bir zır câhili bulsun ve onunla içli-dışlı dost gibi yaşasın dîma da, görsün göreceğini!.


Resim

Kelbe rağbet eyle etme bunlara rağbet sakın
Dediler câhilden evlâ oldu bir kelb-i âlim..


Halkın kötü zannettiği köpeklere gönül bağla da, bu câhillere yönünü dönme sakın haa,
Onun için dediler: “Gerçek Âlim olan Köpek bile olsa, bir câhilden evlâdır/tercihe değerdir!.”


Resim

Duzahiler çehresini seyr ise maksûd eğer
Çeşmini ayırma erbâb-ı cehlden tut sırât-ı müstakim..


maksadın eğer cehennemliklerin yüzünü görmek ise,
Hemence devrindeki cehâlet liderlerini seyret de uyan ve MuhaMMedî Sıarat-ı Mustakîmi İZLe!.


Resim

Ehl-i duzah olduğuna câhilânın Gaybîyâ
Şâhid-i âdil bu kim ehl-i Haka olmaz nedim..


Eyy Gaybî kaddesallahu sırrahu BaBam!
Bu câhiller sürüsünün cehennem ehli olduklarına en doğru şâhid, onların asla HAKk Ehline sohbet arkadaşı olamayışları ve bunu isteyemeyişleridir!.


Resim

Cehîm: Câhim. Şiddetli ve kat kat birbiri üzerine yanan ateş. Çukur yerde yanan ateş. * Cehennem'in bir tabakası.
Elim: (Elime) Acı veren, acıtan, ağrıtan. Çok şiddetli ağrı veren.
Sakîm: Hasta, keyifsiz, sağlam olmayan.
Leîm: Alçak, deni, rezil, zelil, levm edilen. Cimri. * Mayası bozuk ve kötü.
Bürudet: Soğukluk. Soğuk olmak. Hararetsizlik. * Mc: Münasebetteki soğukluk. Münaferet. Muhasama.
Mukim: İkamet eden. Ayakta duran. * Okuyan. * Bir memlekette devamlı duran.
Feyz: (C.: Füyuz) Bolluk, bereket. * İlim, irfan. Mübareklik. * Şan, şöhret. * İhsan, fazıl, kerem. Yüksek rütbe almak. * Suyun çoğalıp çay gibi taşması. Çok akar su. * Bir haberi fâş etmek. * İçindeki düşüncesini izhar etmek.
İlham: Allah tarafından kalbe gelen mâna.
Rağbet: (Ragbet) İstek, arzu. İyi sayılmak. Bir şeyi çok iştiyakla istemek. İhlasla dua etmek, teveccüh etmek.
Duzah: f. Cehennem. Tamu.
Nedim: (C.: Nedmân - Nüdemâ) Sohbet arkadaşı, meclis arkadaşı. * Tatlı konuşan. Güzel hikâye anlatan.
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: SUNULLAH GAYBİ (ks) DİVANI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim


<... Kafiyetü’l- Mîm

Resim.. ...>* IV *


.
<= Resim =>

Resim


Bir sözde kim vardır hatâ estağfirullah-el-azîm
O işde varsa nâ-sezâ estağfirullah-el-azîm..


İmkÂNLar içinde KuLLuk İmtihÂNı olan her Nefs, söyleyebileceği bir sözünde, hata ve yanlışlık olduğunu anladığı anda; El Gâfuru, El Gâfiru, El Gaffâru, El Azîmu olan ALLAHu Zü’L- CeLÂL’den “estağfirullahe’l- azîm” ki,”Ey El Azîm olan ALLAHım SENden kusurlarımın affedilmesini, günahlarımın bağışlanmasını diler, yönümü SANA çevirir Tevbe Ederim!.” demelidir.
İmkÂNLar içinde KuLLuk İmtihÂNıı olan her Nefs, işleyebileceği bir İŞ’te, hata ve yanlışlık olduğunu anladığı o İŞ’im lâyık, lâzım ve münasib olmadığı anda; El Gâfuru, El Gâfiru, El Gaffâru, El Azîmu olan ALLAHu Zü’L- CeLÂL’den “estağfirullahe’l- azîm” ki,”Ey El Azîm olan ALLAHım SENden kusurlarımın affedilmesini, günahlarımın bağışlanmasını diler, yönümü SANA çevirir Tevbe Ederim!.” demelidir.


El Gaffâru :
Resim

El Gâfiru :
Resim

El Gâfuru:
Resim

El Azîmü :

Resim

Resim

Şer'-i şerif imiş temel makbul değil ansız amel
Bildik işmiz hep halef estağfirullah-el-azîm..


Bu İmtihÂN Âleminde, doğru ve makbul olan KULLuk amelinde esas-temel-ana olan husus, Cenâb-ı Hakk'ın Emir ve yasak hükümlerine Uymaktır.
Oysa hepimizin çok iyi bildiği işlerimizin hemen hepsi de, EMruLLAHa ters olduğunda; El Gâfuru, El Gâfiru, El Gaffâru, El Azîmu olan ALLAHu Zü’L- CeLÂL’den “estağfirullahe’l- azîm” ki,”Ey El Azîm olan ALLAHım SENden kusurlarımın affedilmesini, günahlarımın bağışlanmasını diler, yönümü SANA çevirir Tevbe Ederim!.” demelidir.


Resim

Bâtılda etmedik karâr Hakdan yana ettik firar
Şer'a muhâlif her ne var estağfirullah-el-azîm..

BİZLer MuhaMMedî Mü’minler olarak; Bâtıla inanıp Şerri işlemekte israr etmedik ve Hak’a inanpı Hayrı işlemekten yana kaçtık.
Ve hayatımızda Şaeriât-ı MuhaMMed aleyhisselâma ters olan işlediklerimizden; El Gâfuru, El Gâfiru, El Gaffâru, El Azîmu olan ALLAHu Zü’L- CeLÂL’den “estağfirullahe’l- azîm” ki,”Ey El Azîm olan ALLAHım SENden kusurlarımın affedilmesini, günahlarımın bağışlanmasını diler, yönümü SANA çevirir Tevbe Ederim!.” demeliyiz.


Resim

Kimin yolu ilhâd ola sanma anı irşâd ola
Âhır demi berbâd ola estağfirullah-el-azîm..


Bu ÂLemde her kimin ki hayat Yolu ilhâd/dinsizlik-imânsızlık olduğu açık seçikse, sen sakın sanma onu seni irşâd edip sana doğru yolu gösterecek ki, asla kör köre kandil tutamaz!.
Bu yanlış yolu seçenlerin son nefeste son ÂNı, gerçekten telef-yazık-hebâ olur ki, çâresi bu ÂN gelmeden; El Gâfuru, El Gâfiru, El Gaffâru, El Azîmu olan ALLAHu Zü’L- CeLÂL’den “estağfirullahe’l- azîm” ki,”Ey El Azîm olan ALLAHım SENden kusurlarımın affedilmesini, günahlarımın bağışlanmasını diler, yönümü SANA çevirir Tevbe Ederim!.” demelidir.


Resim

Şer'i bırakmamış selef sonra gelen hayr-ül-halef
Olmayalım biz de telef estağfirullah-el-azîm..


Resûlullah sallallahu aleyhi vesellemden Şariat-ı Garrâsını öğrenip uygulayan selefi/kendisini her hususta İZLeyenleri ve onları İZleye İZLeye gelen Altın Zincir HAYR Halefleri-ard arda, EL ELe EL YeDuLLAH’a HüKMuLLaH’ını unutup HAKk’a KULLuk İmkÂNımızı boş yere harcayı kaybetmeden; El Gâfuru, El Gâfiru, El Gaffâru, El Azîmu olan ALLAHu Zü’L- CeLÂL’den “estağfirullahe’l- azîm” ki,”Ey El Azîm olan ALLAHım SENden kusurlarımın affedilmesini, günahlarımın bağışlanmasını diler, yönümü SANA çevirir Tevbe Ederim!.” demelidir.

Resim

Hakkın habîbi Mustafa odur bu yolda rehnümâ
Andan cüdâ Hakdan cüdâ estağfirullah-el-azîm..


El HAKk ALLAH celle celâlihu’nun SEVgilisi MuhaMMed Mustafa aleyhisselâm.. O’dur bu Sırata-ı Mustakîm Yolunda Rehnümâ/İsâl edeci, götürücü, kılavuz ki Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem..
Bu âlemde; gaflet, cehâlet, ihânet içinde kalıp da O’ndan ayrılış, ebediyyen HAKk TeÂLÂ’dan ayrılıştır ki, her sapışa kalkışta; El Gâfuru, El Gâfiru, El Gaffâru, El Azîmu olan ALLAHu Zü’L- CeLÂL’den “estağfirullahe’l- azîm” ki,”Ey El Azîm olan ALLAHım SENden kusurlarımın affedilmesini, günahlarımın bağışlanmasını diler, yönümü SANA çevirir Tevbe Ederim!.” demelidir.


Resim

Gaybî heman budur sözüm şer' üzre muhkemdir özüm
Döndü mübâhiden yüzüm estağfirullah-el-azîm..


Gaybî kaddesallahu sırrahu BaBam buyurur ki;
AKL-ı SiLm tüMM MuhaMmedî Müslimlere hemence söyleyeceğim en önemli sözüm ki; sözlerim kesinlikle Şariat-ı Garrâ üzeredir ve,
Benim ÖZüm ve YÜZüm yalancılardan Hakk ve Hayra döndü elhamdulillahirabbilâlemîn ve dönüş için; El Gâfuru, El Gâfiru, El Gaffâru, El Azîmu olan ALLAHu Zü’L- CeLÂL’den “estağfirullahe’l- azîm” ki,”Ey El Azîm olan ALLAHım SENden kusurlarımın affedilmesini, günahlarımın bağışlanmasını diler, yönümü SANA çevirir Tevbe Ederim!.” demelidir.


Resim

İstiğfar: (Gufran. dan) Afv dilemek. Cenâb-ı Hak'tan kusurlarının affedilmesini, günahlarının bağışlanmasını dilemek. Tevbe etmek. Yalvarmak. " Estağfirullâh" demek
Nâ-sezâ: f. Lâyık ve münasib değil.
Şer': Emir ve nehy gibi hükümleri vaz' etmek. * Bir işe başlamak. * Dalmak. * Girmek. * Zâhir etmek, göstermek. * Cenâb-ı Hakk'ın emri. Âyet, hadis, icma-i ümmetle ve kıyas-ı fukaha ile sâbit olan dinin temelleri, şeriat.
Şerif: Şerefli, mübarek.
Halef: (Hulf. den) Anlaşmazlık, uyuşmazlık, karışıklık, ikilik. * Birisinin halifesi olmak.
Halef: Birinin yerine sonradan geçen kimse. Babadan sonra kalan oğul.
Muhâlif: Uymayan. Birbirine benzemiyen. Birbirine zıt olan. * Başka şekilde düşünen. * Karşı duran.
Selef: (Self) Eskiden olan. Evvelce bulunmuş olan. * Yerine geçilen. * Önde olmak, ileri geçmek. * Eski adam.
Firar: Kaçmak. Kaçış.
İlhâd: Dinden çıkmak. Dinsizlik. Dinden dönmek. Allahın varlığına, birliğine inanmamak. İmânsızlık.
İrşâd: Doğru yolu göstermek. Akli ve kalbi, mukni ve te'sirli eserler veya sözlerle gafletten uyandırıp hidâyet yolunu göstermek. Cadde-i kürba-yı Kur'aniye yolunda selâmetle devam ettirmek. Allah'a ibadet ve itaata kavuşturmak. Veli bir zâtın, bir kimsenin hidâyete ermesine vesile olması. * Ist: Hak ve hakikatı arayan kimselere bir mürşid-i ekmelin Kur'ânî ve İslâmî eserleriyle veya sözüyle Sırat-ı Müstakim olan İslâmiyet yolunu tanıtması ve tarif etmesi. İmanı kuvvetlendiren ve inkişaf ettiren tahkikî ve yakînî delillerle hak ve hakikatı talim ve tedris etmesi.
Berbâd: f. Harap. Kötü. Virâne. Bozuk. Perişan. Telef ve helâk olmuş.
Rehnümâ: f. Yol gösteren. Kılavuz.
Cüdâ: f. Ayrılık. Ayrılmış.
Muhkem: Sağlam. Metin. Sıkı sıkıya. Kuvvetli. Tahkim edilmiş. Sağlamlaştırılmış. * Fık: Tefsir edilenlerden daha kuvvetli olan söz. İhtimalli olmayan söz.
Mübâhi: Yalan söyleyen.
Tellef: Yok olmak. Ölmek. Zâyi olmak. * Boş yere harcamak.
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: SUNULLAH GAYBİ (ks) DİVANI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim


<... Kafiyetü’l- Mîm

Resim.. ...>* III *


.
<= Resim =>

Resim

Elin aldım öperek
Gayri eli neylerim
Yolum buldum azizim
Gayrı yolu neylerim..


Ben MuhaMMedî Mürşidimi buldum EL Verip Elini öperek aldım başka eli neylerim.
Ben Sırat-ı Müstakîm Yoluna kavuştum bundan gayri dünya yollarını ben neylerim ki.


Resim

Bizi bize bildirir
Benliğimiz öldürür
Aşk ile doldurur
Gayri dolu neylerim..


Verdiği Aşkullah bâdesiyle Bizi Bize BİZ BİR-İZBİLdirir ki, bu ham aklına tapıcı “ben”liğimizi enâniyetimizi öldürür.
Kalan HAYyatımızı AŞKuLLAH şarabıyla doldururu gayri bundan başkasının dolusunu serHOŞluğunu neylerim..


Resim

Cümle erlerden kavi
Dostlara mürüvvetli
Sözü baldan lezzetli
Gayrı balı neylerim..


Nice boş laflarla “yol yoldaşıyım!.” diyen tasavvuf tüccarlarından daha sağlam ve dostlarına karşımanevî Erliği açık-seçik..
MuhaMMedî Mesnedli-senedli sözleri ballardan daha lezzetli ki ben başka balı neylerim..

Resim

Pîrin yüzü Hak yüzü
Pîrin özü Hak özü
Pîrin sözü Hak sözü
Gayrı sözü neylerim..


EL ELe El YeduLLAHa MuhaMMedî Tarikat YOLUmuzda Pîrimin yüzü HaKk’ın yüzü, ÖZü de HAKk’ın ÖZÜdür.
Pîrimin sÖZü de HAKk’ın sÖZÜdür ki, ben bundan sonra başka sÖZü neylerim..


Resim

Dersi Gaybî okudur
Cana lezzet akıdır
Hak kokusu kokudur
Gayrı gülü neylerim..


Gaybî kaddesallahu sırrahu Babama Gaybî Olan Rabbu’l- Âlemîn dersini okutur-tanıtır ve cÂNımıza BALLar akıtır.
Cenâb-ı HAKk’ın Hak GÜLÜ MuhaMMed aleyhisselâm GÜLünü kokutur ki, başka GÜLü neylerim..


Resim

Kavi: Sağlam, metin, zorlu, kuvvetli, güçlü. * Varlıklı, zengin, sâlih, emin, mutemed.
Mürüvvet: İnsaniyet. İnsanlığa uygun olan şeyi yapmak. Güzel ve iyi şeyleri alıp, kötü şeyleri ve hâlleri bırakmak. * Ana baba saadeti. * Mertlik, yiğitlik. * Reculiyet.
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: SUNULLAH GAYBİ (ks) DİVANI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim


<... Kafiyetü’l- Nun

Resim.. ...>* I *


.
<= Resim =>


Resim

Mürşid odur kim demâdem Hakkı eyleye ayan
Vech-i pâkinde tecellî eyleye ol bi-nişân..


MuhaMMedî Mürşid o Kİmsedir ki-> her yerde, her zamÂNda, her HÂLde ve de her NEFeste dâima El HAKK TeÂLÂ’nın, MuraduLLAH Hakkını Her NEFsin bilebileceği ve görebileceği kadar net, âşikâr ve açıkça belli eyleyeBİLe ve de,
O Mürşidin Hâlis, Muhlis, Sıddık ve Âdil tertemiz ÖZünde-YÜZünde ->bî-nişÂN/bir Şeyle ANLAtmaktan münezzeh OL-ÂN’ın Tecellîsi/CeLÂLinden CeMÂLi ortaya ÇIKaBİLsin İnşâe ALLAHu TeÂLÂ!. HaYy Dostt!.


Resim

Nutku mıknatıs ola kabil vücûdun cezbine
Gaşy ola ger talibe kılsa nazar bir kez hemân..


O MuhaMMedî Mürşid-i KâmiL ki; SÖZleri MuhaMMedî Mıknatıs oLup, buna mukabil/karşılık ve hakkı olarak karşısındaki Demr Tozu tenezzülündeki MuhaMMedî Müridin MevCÛDiYyetini TÜMMden cezb edip/İÇine İÇercesine ÇEKeBİLmeli ki,
Öylesine ki, karşısındaki tam teSLiM MuhaMMedî Müridini ->TEK-BİR BAKışta ->bu âLemdeki izafî “ben”-Liğinden-KENDİnden GEÇireBİLmeli!. İnşâe ALLAHu TeÂLÂ!. HaYy Dostt!.


Resim

Hem ledünni ilmini bilmekde hızr-ı vakt ola
Hak anda zâhir olup Hakla ola her zaman..


Hem de, ReSûLî Ledünnî İLMi Bilmekte “HÂL-i Hazır VAKT”in ->HIZIRı Olmalı ki,
Şerr yok Olup ->HAYR-ü-HAK O’nda zâhir olmalı ->HAKk’tan ->HAKk’ta ->HAKk’a ->HAKk’La YAŞAmalı!. İnşâe ALLAHu TeÂLÂ!. HaYy Dostt!.


Resim

Aşk ile ihyâ ede mürde kulubu dembedem
Feyz-i irfanı ile mi'râc ede Isi-i can..


Öyle ki, ÖLmüş KALBLeri ->her yerde, her zamÂNda, her HÂLde ve de her NEFeste dâima ->AŞKuLLAH iLe DiRiLteBİLmeli!.
Öyle ki, her CÂN SâHiBi MuhaMMedî Müridi, O’nun AKtracağı MuhaMMedî-İlâhî Feyz/ MuhaMMedî Edeb, İliM, İrfÂN ve ErkÂN BOLLuğuyLa İçinde yaşamakta Olduğu EsfeLîn NÂRından ->EMR Olunduğu İLLiYYîn NÛRuna MuhaMMedî Mi'râc EDeBİLmeli İnşâe ALLAHu TeÂLÂ!. HaYy Dostt!.


Resim

Zâhir ü bâtında ki müşkilleri hall eyleye
Kâşif-i esrâr-ı vahdet ola herdem her zaman..


Öyle ki, O MuhaMMedî Mürşid-i KâmiL, MuhaMMedî Müridinin ->Maddî-Manevî, Zâhir-Bâtınındaki tüm müşkilleri/ zorluk, güçlükleri ÇÖZüp ve ->İNiş-ÇIKışları ->DümDÜZ Sırat-ı Mustakîm EYyLeyeBİLe!.
Ve Öyle ki, her yerde, her zamÂNda, her HÂLde ve de her NEFeste dâima ÇOKLukİfratındanve YOKLuk Tefritinden her yerde, her zamÂNda, her HÂLde ve de her NEFeste dâima münezzeh TEKLik VAHDETine MuhhaMMedî ÂRiF-i BİLLAH OLa ve kuru gürültüye kürek çektirip sonunda pişman ettirmeye ALLAH celle celâlihu korusun!. HaYy Dostt!.


Resim

Âlem-i gayb-ü- şehâdet hep ana mekşûf ola
Cism ola âlem ana ol âleme rûh-ı revân..


Şu İÇinde yaşamakta Olduğumuz Şehâdet ÂLemi ve OLduğu HÂLde herkese gözükmeyen GAYBî Âlem, kendisine mutlaka mekşûf/ keşf olunmuş, meydana çıkarılmış, açık-seçi besbelli OLamalı!.
NÛRuLLAh ->NÛR-u MuhaMMed’den yartılmakta OL-ÂN ÂLEMler O’nun Cismî Bedenî Ola ki, O’nun MuhaMmeDî HaKikata ERmiş RÛHu ÂLEMin-Herkesin-HerŞEyin ->KLLuk İmtihÂNındaki RÛHunu ASLına AKıtaBİLeBİLe!. İnşâe ALLAHu TeÂLÂ!. HaYy Dostt!.


Resim

Enfüs-ü- âfâk denilen ana nisbet bir ola
Âlem-i vahdette olmaz zira Hakka in-ü-ân..


“İnsÂNoğLunun İmkÂNla İmtihÂN ÇÖLünde AYAKları gibi ->İKİ-Lik ki ->Şeyt-ÂN-Lık AKLının İki UCu ->MaDDe ÂfÂkı- Sonsuz UFUKLar ve mÂn ENfÛsü-SıRRRı-Sıfır LüBBü’L- LÜB ->ÖZün ÖZü!.”
MuhaMMedî AKL-ı SİLM OL-ÂNLar ÂRiFtir ki ->İnsan AKLIna GÖZüken Şuhudî VAHdÂNiYYette ve OLduğu HÂLde GÖZükmeyen GaYBî AHADiYyette AYNı SEViyededir ve BİZ BİR-İzdir.. ELbette YARATAN HALLAKu’L ALîm ALLAH celle celâlihu için GEÇMiş-GELecek ve de ŞUÂN yoktur!. HaYy Dostt!.


El Hallâku :
Resim

El Alîm:
Resim

Resim

Hâb-ü- bidâride her ne kim görürse Hak diye
Vahdet-i Hakdan özin ayırmaya bir dem bir an..


Şu Dünyâ Batağında gençlik gibi UYur ->ya da OLgunluk gibi Uyanık HÂLLerde ->her KİM ki hilesiz, Hakkça, ÖZünde HAKK’ı GÖRürse “EL HAKk” diye,
UYANsın ->Uyanıksa ->şu VAHDetten KesreTe ÖZ GÖZüyle bir daha BAKsın ki ->Kesrette VAHDet-i HAKk’ı GÖRecektir.. ve artık Mutmîn OLan Özünü şuna buna ayırmaya bir ÂN bile OLsaŞiRKe düşmeye İnşâe ALLAHu TeÂLÂ!. HaYy Dostt!.


Resim

Aşka tergîb ettirip âdetleri hark ettire
Kalmaya asla berâzih hep ayan ola nihân..


Her birisi Hamm AKlının KULu zavallı insancıkların, âdetleri-düpedüz-duyduğunca İŞLeri İşlemelerinin TÜMMünü YAKıp-YOK EDip Özünü AŞKuLLAHa ki ->AKLını-NAKLuLLAHa rağbet ettirip isteklendire ve razı ede İnşâe ALLAHu TeÂLÂ!.
ÖYLesine, HAKkı DUYup HAYRa Uymalı ki ->ASLa BâtıLa ve Şerre GEÇit KALmaya ve ->Kalbindeki Karanlıklar NÛRLana -> GİZLi BİLdkleri Açık-seçik ortada Olamalı İnşâe ALLAHu TeÂLÂ!. HaYy Dostt!.


Resim

Kavl-ü- fil-ü- hulku tezhîb eyleyip safî ola
Aks ola âyine-i kalbine anın dü-cihân..


Bedenini MuhaMmedî Terbiye,
NeFSini MuhaMmedî Tezkiye,
KaLBini MuhaMmedî Tasfiye,
RÛHunu MuhaMmedî TeCLiye EYyLeyip,
SÖZünü, FiiLini ve Ahlâkını SüNNetULLAH ve SüNNNet-i ReSûLuLLAH ile SÜSLeyip halis muhlis tertemiz eyleye İnşâe ALLAHu TeÂLÂ!.
Öylesine ki Dünya ve Âhiret Âlemleri o MuhaMMedî Müridin Kalb AYNasına Aks etmeli.. BİZ BİR-İZ TEVhidini ŞeÂNuLLahta şu ÂNda YAŞayıp Şâhidi oLmalı İnşâe ALLAHu TeÂLÂ!. HaYy Dostt!.


Resim

Bâde-i vahdet suna hem sohbetine her nefes
Mest-i meczûb ettirip hall ettire müşkil hemân..


Öyle ki, O MuhaMMedî Mürşid-i KâmiL, Özünün SÖZünü, Hasbî SOHBEte DÖKmeli her Nefes ve, Müridlerininyanlış yerlere uzanan KOLLarını ve ELLerini koparmadan, tereyağından kıl çekercesine ->HabîBî Hünerle ve MuhaMmedî CEZBeye/Hakk İle Halktan vaz geçirmeye SOKup, hertürlü zorluklarını-düğümlerini HOŞlukla Çözdüre ve hemence tez VAKtinde İnşâe ALLAHu TeÂLÂ!. HaYy Dostt!.

Resim

Nusha-i vahdet olan nefsini ta'lîm eyliye
Gün-be-gün vire terakki Hakka ola tercemân..


Zâten şu Ândaki NEFsinin -> ALLAH’ın NÛRUndan ->MuhaMMedî NÛR Olduğu Şûrunu BİLdirip-BULdurarak-OLdurak ve ->Kendi NESİnin de ->“NEFSü’z- ZÂT”tan NÛR OLduğu SüRÛRunu, Fiilen YAŞAtarak ->ÇOKLuk-YOKLuk BeLÂsının ->TEKLiK-VAHDÂNiYyet DERyâsı OLduğunu ANLAma MuhaMmedî ÂRiF-liğine Ermeyi Öğrete-Eğite İnşâe ALLAHu TeÂLÂ!.
bÖYLece tıpkı doğup büyüyen her cÂNLı gibi gün-be-gün El HAKk celle celâlihu’yu Hakça ANLAyış TekeMMül ve TeRAKkîsinde TERcüMÂNı OLa İnşâe ALLAHu TeÂLÂ!. HaYy Dostt!.


Resim

Talibe mâhiyet-i zât u sıfatı bildire
(Men arefe nefseh) hadîsinde komaya bir gümân..


MuhaMMedî Mürşid-i KâmiL o KİMse ki ->Hasbe’l- Kader kendinden TEVHiD TALeb eden Müridine;
ZÂtULLLah -> SıFatULLah-Z ESMâuLLAh ->EŞyâULLah’ın mâhiyetini/İÇ YÜZünü, ASLını, ESASını açık-seçik kandırmadan İNANdıra İnşâe ALLAHu TeÂLÂ!.
Ve o gerçekten HAKk’ı DiLeyen safff gönüllü MuhammEdî Müridin GÖNLündeki “NEFSini Anlayan -> hemence RABBini de ANLAr!.” İnancı ve Yüce MuhaMMedî BUYruğun Uygulanmasında zanna-şüpheye asla yer bırakmamalı İnşâe ALLAHu TeÂLÂ!. HaYy Dostt!.


Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz: “Men arefe nefsehu Resimfekad arefe RaBBehu: Resim NefSini ANLAyan ResimRABBini ANLAr!.” buyurmuştur.
(Aclunî, Keşfü’l-Hâfâ II/343 (2532)

Resim

Devre düşmekden kamu esnafı tahlîs eyleye
Gün-be-gün müridlere ola hayât-ı câvidân..


Şu İÇinde DÖnüP DURduğumuz DevRÂNın ->SanaL-HayaL OYUN DÖNgüsü DEVrine DÜŞüp de ->“DEVre Uydum!.” DEmekten tüm Halkı-Esnafı-her sınıftan-her türlü MüslümÂNı ayırıp gayırmadan ve “BİZ BİR-İZ” İÇİnde Tahlîs eyle!.ye/ Hâlis-Muhlis, İŞin ÖZünü, hülâsasını Öğrenmiş MuhaMMedîLer EYyLeye İnşâe ALLAHu TeÂLÂ!.
Ve her gün Yeniden doğan GÜNeş gibi, MuhaMmedî Müridlerini ->Ebedî ve Sonsuz HAKk HaYyatına İSÂLe EDici-AKıtıcı OLmaLı İnşâe ALLAHu TeÂLÂ!. HaYy Dostt!.


Resim

Mâ-hasal gözün görüp sözün işiden Gaybî'yâ
(Len terâni) gussasın çekmeye ola şâdmân..


EYy Gaybî BaBam kaddesallahu sırrahu, Senin Şu MUhaMmedî İrŞÂD SÖZLerini DUYup da -> OLÂNLarı GÖZLeriyle GÖRenlerden ->hâsıl olan, meydana çıkan netice, sonuç şu ki ->Onlar bu âlemdede asla “BENi Göremezsin!.” Gussasını/tasasını, gamını, kederini çekmeyip ->Şe’ÂNULLAHta her ÂN BİZ BİR-İZ YENiden YARATış MuhaMmedî NEŞ’esi İÇinde ki-> MuhaMmedî Sekînet ve SüRÛR İÇİnde YAŞAr GEÇerle bu GEÇitten İnşâe ALLAHu TeÂLÂ!. HaYy Dostt!.

وَلَمَّا جَاء مُوسَى لِمِيقَاتِنَا وَكَلَّمَهُ رَبُّهُ قَالَ رَبِّ أَرِنِي أَنظُرْ إِلَيْكَ قَالَ لَن تَرَانِي وَلَـكِنِ انظُرْ إِلَى الْجَبَلِ فَإِنِ اسْتَقَرَّ مَكَانَهُ فَسَوْفَ تَرَانِي فَلَمَّا تَجَلَّى رَبُّهُ لِلْجَبَلِ جَعَلَهُ دَكًّا وَخَرَّ موسَى صَعِقًا فَلَمَّا أَفَاقَ قَالَ سُبْحَانَكَ تُبْتُ إِلَيْكَ وَأَنَاْ أَوَّلُ الْمُؤْمِنِينَ
Resim--- “Ve lemma cae musa li mikatina ve kelemehu rabbühu kale rabbi erini enzir ileyk kale len terani ve lakininzur ilel cebeli fe inistekarra mekanehu fe sevfe terani felemma tecella rabbühu lil cebeli cealehu dekkev ve harra musa saika felemma efaka kale sübhaneke tübtü ileyke ve ene evvelül mü'minin :Musa tayin ettiğimiz vakitte (Tûr'a) gelip de Rabbi onunla konuşunca «Rabbim! Bana (kendini) göster; seni göreyim!» dedi. (Rabbi): «Sen beni asla göremezsin. Fakat şu dağa bak, eğer o yerinde durabilirse sen de beni göreceksin!» buyurdu. Rabbi o dağa tecelli edince onu paramparça etti, Musa da baygın düştü. Ayılınca dedi ki: Seni noksan sıfatlardan tenzih ederim, sana tevbe ettim. Ben inananların ilkiyim.”
(A’raf 7/143)



->ÖZeL nOtuMm:

Gaybî Mürşidim Azîz cÂNım Gaybî Babam kaddesallahu sırrahu ->Hakk buyurusunuz da;

->1 Mayıs 1970 Yılı/Günü idi.. ilk defa İstanbul’a gitmiştim.. Rahmetli Nureddin Topçu Hocamla buluşmaya.. öğrencilerinden Hatay Yayladağ’dan Arap asıllı Mehmed Doğan bana yardım etmekteydi..ve bir ara coşkuyla anlatmıştı.. ve hiç unutamadım..
“Gardaş bizim HaleP’ten akraba, çok yaşlı bir Şeyh Baba, Babamları ziyârete gelmiş.. Yayladağ’da bizim evi arıyor.. ancak mahallenin veledleri Şeyhi allı-pullu görünce Köçek sanmış ve çevrelemişler hemence Babayı: “YaLeLLi de yaLeLLi!. İLLâ OYNAyacaksın!.” .. Baba ellerinden kurtulamazken köşeden birden ben çıktım:"EhLen sehLen yâ Şeyhî!. ben Muhammed!.” deyince BaBa bana: “Âhii!. Âhii!. memleket Mazbûtt!. emmâ velâkin veledler bûştt!.” dedi.. hâlâ gülerim.. İÇinde yaşamakta Olduğumuz şu ÇiLLe ÇÖLündeki ->Tevhid Tüccârı ve de Tasavvuf Simsarı zamÂNenin puştt veledlerine!. HaYy Dostt!..

(kuL ihvÂNi TEK TAHTasızım..)


Resim

Demâdem: f. Zaman zaman. An be an. Sık sık. Her vakit.
Ayan: (İyân) Aşikâr. Belli. Herkesin bilebileceği ve görebileceği.
Vech: (Vecih) Yüz, çehre, surat. * Tarz, üslub. * Her şeyin karşısına gelen ve karşısında olan. Satıh. Ön. Alın. Cephe. * Tarih. * Suret. * Sebeb. * Bir şeyin nefsi ve zatı. * Semt. Cihet. * Münasebet.
Tecelli: Görünme. Bilinme. * Kader. * Allah'ın (C.C.) lütfuna uğrama. * İlâhi kudretin meydana çıkması, görünmesi. Hak nurunun te'siriyle kulun kalbinde hakikatın bilinmesi.
Kabil: Kabul eden. Olabilir, istidatlı, mümkün olan, önde ve ileride olan.
Gaşy: Bayılma, kendinden geçme.
Ledünni: (Ledünn. C.) Allah Teâlâ Hazretleri tarafından hususi vecih üzere bâtınan ihsan olunanlar.
İhyâ: Diriltmek. Yeniden hayata kavuşturmak. Canlandırmak. Şenlendirmek. Uyandırmak.
Mürde: (Mürd) f. Ölmüş, ölü.
Kulub: (Kalb. C.) Kalbler, gönüller.
Is: (Kalb. C.) Kalbler, gönüller.
Müşkil: (Müşkile) Zorluk, güçlük, zor olan iş. Çetinlik.
Hall: Sağlamlaştırmak.
Kâşif: Keşfedici. Keşfeden. Gizli bir şeyi meydana çıkarıp, izah eden. Açıklayan.
Esrâr: (Sır. C.) Sırlar. Gizli hikmetler ve mânalar. Bilinmeyen şeyler.
Mekşûf: Keşfolunmuş, meydana çıkarılmış. Açık. Belli.
Revân: f. Giden, akıcı. * Derhal. * Ruh, can. Nefs-i nâtıka. * Edb: Su gibi akıp giden güzel söz.
Nisbet: Münasebet, yakınlık, bağlılık, ölçü. * Rağmen.
Hâb: f. Uyku. Rü'yâ.
Bidâr: f. Uykusuz, uyumayan. Uyanık.
Tergîb: Şevklendirme, ümidlendirme. Rağbet verdirme. İsteklendirme.
Hark: Yakmak. Yanmak. Yangın.
Berâzih: Berzah. İki âlemin arası. Kabir. Dünya ile âhiret arası. * Perde. * Sıkıntılı yer. * İki yer arasındaki geçit. * Mani'a, engel,
Nihân: f. Gizli, saklı. Bulunmayan. Mevcut olmayan. * Sır.
Kavl: Anlaşma. Sözleşme. * Konuşulan söz. Söz cümlesi. * İtikad, delâlet. * Tarif. * İlham.
Fi'l:Fiil. Müessirin te'siri. Amel, iş.
Hulk: Huy. Ahlâk. Tabiat. Yaratılıştan olan haslet. Seciyye. Cibilliyet. * İnsanın doğuştan veya sonradan kazandığı ruhî ve zihnî hâller.
Tezhîb: (Zeheb. den) (C.: Tezhibât) Yaldızlama işi, yaldızlama sanatı. * Süsleme. * Altın sürme.
Aks: (C.: Ukus) Hilâf, muhâlif, zıd, ters. * Gölge gibi şeylerin bir yerde eser peydâ etmesi. Sesin veya ışık gibi şeylerin bir yere çarparak geri dönmesi. * Döndürmek. * Bir şeyin evvelini ahir ve âhirini evvel yapmak
Meczûb: Başkasının te'siri ile hareket hâlinde olan. Cezbedilmiş. Aklı gitmiş olan. Aşk-ı İlahî ile kendinden geçmiş. * Deli. Divane. Mecnun.
Nusha: (C.: Nüsah) Yazılı şey. Yazılı bir şeyden çıkarılan suret.
Ta'lîm: Öğretmek. Yetiştirmek. Alıştırmak. Belli etmek. İdman.
Terakki: İlerleme. Yukarı çıkma, yükselme. * Artma, çoğalma. * Bilgi ve medeniyetçe yükseliş.
Tercemân: (Tercüman) Terceme eden. Bir dilden başka bir dile çeviren. * Birisinin veya bir şeyin maksadını anlatmaya, bir şeyi tasvir ve ifadeye vasıta olan.
Talib: (C.: Tulleb-Tullâb-Talebe) İsteyen, istekli. * Talebe, öğrenci.
Gümân: f. Zan. Tahmin. Sanmak. şüphe.
Esnaf: Sınıflar. Sıralar. Türlüler, menbalar, menşe'ler, asıllar, esaslar.
Tahlis: Kurtarmak. Halâs etmek. * Bir şeyin özünü, hülâsasını almak.
Câvidân: f. Câvidân, ebedi, sonsuza âit, sonsuza müteallik.
Mâ-hasal: Hâsıl olan, meydana gelen. * Netice, sonuç.
Gussa: Keder. Tasa. *Gam.
Şâdmân: (şâd-mân) f. Mesruriyet, sevinçlilik. * Mesrur, bahtiyar.
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: SUNULLAH GAYBİ (ks) DİVANI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim


<... Kafiyetü’l- Mîm

Resim.. ...>* II *


.
<= Resim =>

Resim


Ehl-i vahdetten su'âl et sırr-ı dehrin neydiğin
Sırr-ı devri bilmeyen bilmez bu devrin neydiğin..


Eğer sen soracaksan AKLı, NAKLe ki RÜŞDüne ERmiş Vahdet Ehlinden sor ZamÂN Algısının Ana Tahtası DEHRin SıRRının ne olduğunu..
Eğer bir kimse DEHRin SıRRının ne olduğunu bilmiyorsa içinde yaşamakta olduğu DEVRin içinde bataklıkta debellenir durur ölenedek..


هَلْ أَتَى عَلَى الْإِنسَانِ حِينٌ مِّنَ الدَّهْرِ لَمْ يَكُن شَيْئًا مَّذْكُورًا
Resim---“Hel etâ alâ’l- insâni hînun mined dehri lem yekun şey’en mezkûrâ (mezkûran).: İnsanın üzerinden, henüz “anılmaya değer bir şey” değilken,(anılmaya değer bir varlık olana kadar) uzun bir zaman geçmedi mi? (ilk defa tek hücre olarak yaratılmasının üzerinden, anılmaya değer bir varlık haline gelmesine, doğmasına kadar geçen süre)”
(İnsan (Dehr) 76/1)

Resim

Devrin itmam etmeyüp esfelde devr eden garîb
Kanda idrâk îder ol lûtf ile kahrın neydiğin..


Fiilen içinde yaşamakta olduğu DEVRini, şu Esfel-Mâsivâ-Dünya Âleminde KULLuk Tercihini Hakka ve Hayra kullanarak DEVrÂNda, TÜMMLeyip-TAMMLayıp -> SyrÂN-CevLÂN ->HayrÂN’a geçemeyen garib kimse,
Nerde nasıl İlim ve İrâde bulup da, LutfuLLAH ve KahruLLAH’ın ne olduğunu idrâk edeBİLecek..


Resim

Câmi'-i dünyâ vü ukbâ hazret-i âdem durur
Âdem ol kim bilesin haşr ile neşrin neydiğin..


Maddî-Manevî, Somut-Soyut, Dünyâ-Âhiretin CÜMMLesi de, “ÂLEMde OLaN ÂDEMde CEM’dir” gerçek gereğince ÂDeM içindir.
İyice BİLesin ÂDeM ise ol kimsedir ki, BİLeBİLmeli Haşr ile Neşrin mânası nedir..


Resim

Eyleyüp kat'-ı berâzih ân-ı dâ'im olmayan
Bilmedi nutkun dahi hem kutb-ı arzın neydiğin..


Tüm esmâları yüklenmiş olan âdemoğlu; cansız taşlar, bitkiler, hayvanlar gibi kendilerine yüklenen insana hizmet hayatını yaşayıp geçip gidenler gibi değildir. Şu ÂNı, dâimî zannedip çakılıp kalmadan madde-mânâ arakesitini geçmelidir.
Hâliyle, “Küllî Şeyin-ARZın ANA MERKEZ MİLİ”nin Âdemoğlu olduğu SÖZünü de bilmesi de mümkün olmadı..


Resim

Vahdet-i sırfa erip aynûnete sâil olan
Gaybî'yâ ol bildi ancak sırrı devrin neydiğin..


Kesret ÇOKLuğu olarak gördüğü küLLî Şeyin, ASLında sırf VAHdet olduğu gerçeğine erip, şu fASL Âleminden A’yÂN-ı SABitesi olan Hakikat-ı MuhaMMediYyesini sorup, isteyen ve SALL edip ULAŞan,
BİLeBİLdi şu durmadan DÖNen zerre-kürre DEVRinin AKLen; Eşyâ -> Olay -> ZamÂN -> ZÂNn Algısının ne olduğunu ve NAKLen gerçeğini ey Gaybî BaBam kaddesallahu sırrahu!.


Resim

İtmam: Tamamlamak. Bitirmek. İkmal etmek. Tekmil etmek.
Esfel: En sefil, çok sefil, en alçak, en aşağı, çok fenâ.
Kahr: Zorlama. Cebir. * Ezme. Mahvetme. * Fazlaca üzüntü. Keder içine işleme. * Cenâb-ı Hakkın şiddetli ve azab verici vasıflarının tecellisi.
Ukbâ: Âhiret, öbür dünya, bâki olan âlem.
Haşr: (Haşir) Toplanmak, bir yere birikmek. * Toplama, cem'etmek. * Kıyametten sonra bütün insanların bir yere toplanmaları. Allahın, ölüleri diriltip mahşere çıkarması. Kıyamet.
Neşr: Neşretmek, yaymak, bir haberi fâşetmek, herkese duyurmak, şâyi kılmak.
Kat': Kesme, ayırma. * Geçme. Yol almak. Yüzerek geçmek. * Delil ve bürhan ile ilzam etmek.
Berzah: İki âlemin arası. Kabir. Dünya ile âhiret arası. * Perde. * Sıkıntılı yer. * İki yer arasındaki geçit. * Mani'a, engel,
Nutk: (Nutuk) Söyleyiş, söyleme kabiliyeti, konuşma, hitabet. * Dervişlerce büyüklerin manzum sözleri.
Kutb: (Kutub) Dünyanın şimâl veya cenub uçları. (Güney ve kuzey taraflarının son kısımları.) * Elektrik cereyânını meydana getiren veya mıknatısın uçlarından her biri.
Sâil: Soran. * İsteyen.
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: SUNULLAH GAYBİ (ks) DİVANI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim


<... Kafiyetü’l- Mîm

Resim.. ...>* III *


.
<= Resim =>

Resim

Gönül tıflı demâdem ders alır pîr-i tarikatten
Olur elbette müstahrec bu esrâr-ı hüviyyetten..


Gönül Çocuğum, MuhaMMedî Hakikatına ulaşıp, Rıza RÜŞDüne ERmeyi dileyip, Târikat-ı MuhaMMedîyye Tâlim-Terbiye, Öğretim-Eğitimi görmek için, MuhaMMedî Mürşidi-PÎRinden durmadan emek vermektedir.
Kendi Özüne yüklenmiş, Esmaî Sırlar yüklü KULLuk Kimlik ve Kişiliği Hüviyyetini elbette bu sarsılmaz MuhaMMedî Gayretle içinden dışına çıkaracaktır..


Resim

Müderris aşkdır ilm-i ledünn dersine bil ey can
Mülâzım ol dergâha haberdâr ol hakikatten..


Ey cÂNn!. Târikat-ı MuhaMMedîyye Tâlim-Terbiye, Öğretim-Eğitim OKULunda, İlm-i Ledünn/“insanoğlunun kendi enfüsünde/ÖZünde var ama gİZLi olan İlahî BİLgilerden heberdÂR olmak” dersinin öğretmeni-bu dersi vereni, AŞKuLLAHtır bunu iyice BİL!.
Sen de, Habli’l- Verîdinde/ÖZünde/Enfüsündeki GöNüL Dergâhına-dershÂNesinde Mülâzım ol/ Tevhid Tahsilini bitirip, stajını yap ve “MuhaMMedî Hakikatı RüŞDüne ERmişsin” Dost ŞeHâdetnÂMeni-Diplomanı aL!. İnşâe ALLAHu TeÂLÂ!.


Resim

Özünü bilmeğe sarf eyle ömrü sarf ise maksûd
Ko nahv ü mahvı ciddiyle halâsa kayd-ı kesretten..


Sen de, her AKLı olan İnsÂN canlısı gibi ÖMRünü YAŞAmaksa, Mecburî Maksadın-Gönül Gâyen.. o zaman;
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellemi DUYup UY ki, ÖZüyün GİZLediği Şahdamarından da AKARABan-YakÎN RABBın TeÂLÂ’yı TANıyaBİLmek OLsun!.
Şu İçinde yaşamakta olduğun Kesret/ÇOKLuk-YOKLu BAĞLarından gerçekten kurtulup-SeLâMete ERmek için AŞKuLLAH YOLunca Çabalayıp Çalış ve seni sadece tek yönlü olursa, SON-Uçta YOLundan çeldirecebilecek olan, Nahiv İlmi ile Arapça kelimelerin yerini ve usulünü bilip, yâni cümle tahlili yapmalarınla mahv/insÂNî noksanlıklardan kurtuluş hâline ereceğini sanma!. ve halkı bırakıp MuhaMMedî ERENLer Hakikatına dön yÖNünü!.


Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz: “Men arefe nefsehu fekad arefe Rabbehu: Nefsini-kendini Bilen-Tanıyan-ANlayan RABBini BİLir.. ”” buyurmuştur.
(Aclunî, Keşfü’l-Hâfâ II/343 (2532)

Resim

Me'âni zevkine sa'y et beyân eyle bedâyi'den
Me'ânidir murâd olan bu elfâz u bu sûretten..


Maddî boş lafları-lakırtıları bırak da, Mânâ ZEVKine çalış!. ve İŞe başından başla!. Bedâyi'den/ibtida-en ön olan taze, nâdide, güzel ve yeni duyulan, HAKk ERENLerce beğenilen ve takdir edilen çok çok yeni ŞeyLer koy ortaya ESER OLarak, MuhaMMedî İZLer olarak.
Ve unutma ki; bu gördüğün sonsuz Maddî Sûret-GÖRüntü ve MÂnevî-Sîret-SÖZlerde MuraDuLLah, SÖZleriyin EN ÖZü olarak SÎNende SAKLı ve senin Hakikatın olan MuhaMMedî Me'ânin-MâNâLarındır..


Resim

Usul ile furû' ise muradın ey fâkih-ı can
Usûliyle eriş aşka garaz bu fer'-i hilkatten..


Ey zâhirî Fıkıhçı can, eğer senin murad edip candan istediğin, Usul-u Fıkıh İlmi/ Fıkıh ilmine âit bilgilerin esası ve mesnetleriyle,
İlm-i Furû'/ Bir kökten ayrılmış İLİM kısımları, dalları ve budaklarıyla uğraşmaksa o zaman,
Şunca sonsuz ŞEYLerin Fer'-i Hilkatinden/halkediliş detay ve teferruatından maksad-gaye, senin RABBine RÜCÛ’ YOLun Olan AŞKuLLAH’a USULünce VUSLat BULman için SÜNNetULLAHtır!. İnşâe ALLAHu TeÂLÂ!.


Resim

Kelâm-ı mantık istersen haber al nutk-ı pâkinden
Sıfât-u- zâtın fehm et yeter hey'etle hikmetten..


Eğer sen, Kelâm-ı Mantık Dersi/ Doğru muhakeme ve doğru düşünceyi öğreten İlim öğrenmek istersen, o zaman o dersin haberini, KeLÂMuLLAH olan, RABBu’L- ÂLemînin SÖZü Resûlullah sallallahu aleyhi vesellemin SESi olan, Nutk-ı Pâkinden/en pâk en tertemiz sözlerinden al!
Kendi ve Kâinât Kur'ÂN-ı Kerîmini Oku!.
Afakta-Dışta Gördüğün Hey'etLer/Şekil, Sûret, Görüntüler ile Enfüste-İÇte Gördüğün HikmetLer/ Sîretleri, Basîretle ANLArsan her ZeRRe-KüRRe sana ANLatacaktır;
EŞYÂuLLaHı ->ESMÂ uLLaHı ->SIFATuLLaHı ->ZÂTuLLaHı.. ki bu ise MuraduLLah olandır.. İnşâe ALLAHu TeÂLÂ!.


Resim

Muhaddis olmak istersen hadis-i nefsini anla
Hadis-i sırrını duyan duyar sırr-ı nübüvvetten..


Resûlullah sallallahu aleyhi vesellemin, söz, emir, hareketi ve Sünnet-i Nebeviyyesi olan Hadis ilminin bir çok usul ve füru’unu bilen bir Muhaddis olmak istersen, her şeyden önce, kendi NEFSiyin ne DEmekte olduğunu ve ne istediğini iyce bir ANLa!.
Unutma ki, SıRRULLLah, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellemdir.. ve Şahdamar-habli’l- VERîD dediğimiz Hakikat-ı MuhaMMedîyye SIRRındır ki, buna ULAŞman için SıRR-ı NEFSini SİLmen gerekir ki GÖReBİLeSÎNn.. İnşâe ALLAHu TeÂLÂ!.


Resim

Kitâbullâh-ı ekber hem kelâmullâh-ı nâtıksın
Müfessir olmak istersen haberdâr ol bu fıtrattan..


TüMm EsmâULLAHın YÜKLü OLduğu MuhaMMedî Mü’minin NAKiL YOLCUsu AKLı, ALLAHu Zü’L- CeLÂL’in en büyük kitabıdır ve koskoca kâinâtta AKLı OLan tek mevCÛD ÂDEMoğludur KeLâmuLLâHı ->BİLen-BULan-OLan-Konuşan-Konuşturan-yaşayan-yaşatan.. sensin sen!.
Eğer Kur'ÂN-ı Kerîmi tefsir adip halka açıklamak arzususundaysan Şe’ÂNuLLahta her ÂN SüNnetuLLAH Üzere OLmakta ve YAŞAnamkta olan bu fıtrattan-tıynetten-madd’i-manevî yeniden YARATIŞ-YARADıLışından haberler ALmalısın Gerçek MuhaMMedî HAKk ERENLerden.. kaddesallahu sırrahum..


Resim

Eğer bilmek dilersen künhünü nefsin ve idrâkin
Mücellâ eyle dil mir'âtını zeng-i küdûretten.


EYy CÂN!
Şu “ben” dediğin izafî-iğreti-gelgeç-gölge ve ÖLümLü NEFSiyin künhünü/ Aslını-faslını, Cevherini, ÖZünü, Vechiini; MuhaMMedî İLim-İrâde-İdrak-İştirak İÇİnde BİLmek DİLersen o zaman,
Gerçek MuhaMMedî HAKk ERENLerin SubhÂNî-ResuLî SOHBetLerine katıl ki; Zeng-i Küdûretten/kesret yokluk-çokluğu bulanıklık-koyuluk- kesiflik kaygıları ve kerderlerinin PİSinden-PASından KALB AYNAnı TETEMİZ edip CİLÂlayasın..

Ve Unutma ki, MuhaMMedî Tasavvuf YOLunda tek gerçek;
BEDENin TERBiyesi,
NEFSin TEZKiyesi
KALbin TASfiyesi
RUHun TECLiyesidir!. İnşâe ALLAHu TeÂLÂ!.


Resim

Mücellâ et sarây-ı hâss olan kalbi ta'allukdan
Tecell-i Hûda sofi olur ancak, bu halvetten..


Ve YiNE Unutma ki;

Sarây-ı Hâss/ YARATANın ZÂTuLLAHa mahsus-tahsiLi OL-ÂN SARayını; Kalbin-FUÂDın-HaBLi’L VERîdini-GÖNLünü, Yarattıklarına aşırı-seviyesiz bağlılık, münasebet ve alâkayla Kalbe sokuştan uzak tutup, SubhÂNî Sarâyı ALLAH celle celâlihu için CİLÂLayıp da pırıl pırıl eyle ki,
Bu en İNce “HÂL İÇİnde HÂL HÂLveti”nden, “TEKe TEK”Liğinden ANcak ve ANcak El HÂDî HuDÂ ALLAH celle celâlihu TECELLî GÜNeşi doğr ey MuhaMMedî SUFî KÂRıNDÂŞımm!.. İnşâe ALLAHu TeÂLÂ!.


El Hâdî:
Resim

Resim

Cemâl-i sun'-ı Rabbanîde seyr et sâni’in nakşın
Bu rü'yetten hakikatte garaz mi'râc-ı Hazretten..


Her YÂRım NEFesinde KÛN feyeKÛN Kâinât SÂN’atını Şe’ÂNuLLahta şu ÂNda SERgilemekte OL Yüce SubHÂN NAKKÂŞ SâNatKÂR celle celâlihu’nun İLMuLLAHça çok Zerrede-KüRRede Rabbanî Nakışlarından CeMÂLuLLAHı seyr et ki!
Mi’RÂC-ı MuHaMMed aleyhisselâm’ın RABBıMıza RÜCÛ’sunda BİZ BİR-İZ OLaBİLip, Mi’RÂCuLLAH’a YAŞarken ŞÂHid OLmaŞefât-Şerefine-ŞEHÂdetine kAVuşasın!. İnşâe ALLAHu TeÂLÂ!.


Resim

Müşâhed olamaz olsa mücerred maddesiz Allah
Münezzehdir diyen mahcüb olupdur Hakkı rü'yetten..


Ve ham akıllıların sanıp-zannetikleri gibi kupkuru-içi boş “FeNâFiLLAH”sözleriyle hayeller kurma ki,
Yaratmkata oldu MaDDeden münezzeh, mücerred/hâlis, saf, katışıksız, karışık olmayan, MUTLAK YaLnız, TEKe TEK-BİR ALLAH celle celâlihu’yu KELLe-Kafa GÖZüyle SÛReten görüp de şâhidi olurum sanmayasın haa o Tasavvuf Simsarları gibi sen de!.

İmkÂNLar içindeki NEFsin/AKLın KULLuk İmtihÂNı o ki;
NAKLe ULaşmamış AKLın, Hamlığını-Yozluğunu-Yalıtkanlığını-Mahcüblüğnü-PERdesini ancak ve ancak HAKk ERENLer OCAĞInda ERitip MuhaMMedî EREN ERLerinden OLaBİLirsin İnşâe ALLAHu TeÂLÂ!.

MuhaMMedî Şeriat ->MuhaMMedî Tarikat ->MuhaMMedî Mârifet->MuhaMMedî Hakikat YOLumuz İZlerisen;
EŞYÂuLLaHı ->ESMÂ uLLaHı ->SIFATuLLaHı ->ZÂTuLLaHı.. ki bu ise ZÂTen MuraduLLaH olandır.. İnşâe ALLAHu TeÂLÂ!.


Resim

Anâsırdan müşâheddir cemâl-i nûr-i yezdânî
Basîretle sana sen bak habîr ol ayn-ı vuslattan..


Şu Âlem Ağacımızın Dalları ki, Anâsı-rı Erbaa, 4 temel UNSUR olan Ateş-Hava-Su-Toprak..dan meydana gelen KÜLLî Şeyde ALLAHu Zü’L- CeLÂL’in CeLÂL’inden İKRÂMı olan MADDî NÛRULLaH CemÂLini Afakî-DIŞ-Kafa BASARınla her ÂN seyredip durmakta ve ŞÂHİDi OLmaktasın ZÂTen..
HAKk ERENLer OCAĞInda Rabbanî-ResûLî TÂlim ve TERbiyeden geçersen, kendi ÖZüne, Enfusî-İÇ-KaLb Basîretinle BAKaBİLdiğinde Haberdâr OLup-Göreceksin ki, VUSLât-BİZ BİR-İZ-BİLeliği “AYN”en GÖRüLmekteymiş!.. İnşâe ALLAHu TeÂLÂ!.


El Celîlü:
Resim

El Cemîlü:
Resim

El Celâlü:
Resim

Zü'l-Celâli Ve'l- İkrâmü:

Resim

Resim

Kemâl ile eğer mâhiyetin idrâk edeydin sen
Ferahdan canını ihdâ ederdin sen bu lezzetten..


Sen de eğer HAKk ERENLer OCAĞInınANA YASAsı gibi olan: “Hizmet iLe KeMÂL -> HiMMet iLe CeMÂL” MuhaMMedî İZin İZLeseydin, şu ÖLümlü”bEN”liğiyin Hüviyyet ve Mâhiyetini; İLiM-İRaDe-İDRak-İştiRaK ile bizzâta YAŞArdın da,
Bu Muhteşem “MuhaMMedî BİZ BİR-İZ”-Lik LEZzettinden HAZZDuyup her NEFeste HiDÂyete EREN CÂNında Fazilet Ferahı şehâdet ŞENliği DUYardın/sın!. İnşâe ALLAHu TeÂLÂ!.


Resim

Dü âlemde cemâl-i Bâriden mahcüb olursun sen
Eğer zevk almaz isen Gaybî'yâ sırr-ı ma'iyetten..


EYy Gaybî BaBam kaddesallahu sırrahu eğer sen,
Bu Sırr-ı Mâ'iyetten/ RaBBaNî BİZ BİR-İZ”-Lik “İLE-BİLe”-Liğinden ZeVk almaz isen maalesef dünyâ ve âhirette, iki ÂLeMde El Bâriü ALLAH celle celâlihu CeMÂLinden mahrum/ni’metten uzakta ve mahcub/ ni’meteperdeli olursun ALLAH celle celâlihu Korusun BİZLeri.. İnşâe ALLAHu TeÂLÂ!.


El Bâriü:
Resim



Resim

Tıfl: Küçük çocuk.
Demâdem: f. Zaman zaman. An be an. Sık sık. Her vakit.
Pîr: f. Yaşlı, ihtiyar. * Reis. * Bir tarikatın kurucusu. * Herhangi bir meslek ve san'atın başlatıcısı, te'sis edicisi.
Müstahrec: Alınmış, çıkarılmış, istihrâc edilmiş olan.
Esrâr: (Sır. C.) Sırlar. Gizli hikmetler ve mânalar. Bilinmeyen şeyler.
Hüviyyet: Asıl. Mâhiyyet. Birisinin kimliği, kim olduğu, kökü, esası ve ne olduğu. * Cenab-ı Hakkın varlık sıfatı. * Hamiyyet ve istikametten, ulüvv-ü cenâbdan ibâret olan sıfât-ı hamide.
Maksûd: Kasdedilmiş. Kasdedilen. * İstenilen şey. İstek. Arzu. Gâye.
Nahv: (Nahiv) Yol, cihet. Etraf, yön. * Misâl. * Miktar. * Kasd ve azmeylemek. * Gr: Kelimelerin birbirine rabt, izafet ve amel eylemeleriyle ilgili olan kaideleri içine alan ilim. Nahiv ilmi ile Arapça kelimelerin yeri ve usulü bilinir, yani cümle tahlili yapılır.
Mahv: Harab olma. Yıkılma. Ortadan kalkma. Çökme. Bozulma. * Tas: Beşeri noksanlıklardan kurtuluş hâli.
Halâs: Kurtulma, kurtuluş. Selâmete ermek.
Kayd: Kelepçe, bağ. * Bağlamak. * Bir şeyi bir yere yazmak. * Deftere geçirmek. * Sınırlamak. * Şart.
Bedâyi: (Bedi'-Bedia. C.) Yeni ihdâs olunmuş, görülmedik şeyler. Bedi'alar.
Elfâz: (Lafz. C.) Lafızlar. Sözler. Lügatlar.
Usul: (Asıl. C.) Ana, baba. Cedler. * İstinadgâh. * Râcih delil, kaide. Asıllar, kökler, temeller. Bir ilmin asıl mevzuundan önce öğrenilmesi lâzım gelen esaslar. Bir hedefe ulaşmak için tutulan düzenli yol. * Tarz, metod, tertip.
Furû': (Feri'. C.) Bir kökten ayrılmış kısımlar. Dallar. Budaklar.
Fâkih: Fıkıh ilmini bilen. İslâm hukukçusu. * Zeki, anlayışlı kimse.
Garaz: (C: Ağraz) Maksat, niyet, gaye, kasıt.
Fer': Şube, kol. İkinci derecede olan. Dal budak.
Hilkat: Doğuştan gelen vasıf. Yaratma. Yaratılış.
Mantık: (İntak. dan) Konuşturan, söyleten. * Doğru muhakeme ve doğru düşünceyi öğreten ilim. Akıl kaidesi. * Akıl, nutuk, söz.
Nutk: (Nutuk) Söyleyiş, söyleme kabiliyeti, konuşma, hitabet. * Dervişlerce büyüklerin manzum sözleri.
Fehm: (Fehim - Fehm) Anlayış. Zihnen kavrayış.
Hey'et: Şekil. Suret. Görünüş. * Birlik teşkil eden şahısların mecmuu. * Gök ve yıldız ilmi. Astronomi. * Duruş, vaziyet, keyfiyet. Tabiat ve cibilliyet. Bir şeyin cibilli vaziyeti.
Hikmet: İnsanın, mevcudatın hakikatlerini bilip hayırlı işleri yapmak sıfatı. Hakîmlik. Eşyanın ahvâlinden, hârici ve bâtini keyfiyetlerinden bahseden ilim.
Muhaddis: Hadis ilminin bir çok usul ve füruunu bilen zât. Peygamber Efendimizin (A.S.M.) hâl ve sözlerini bize nakleden ve hadis ilminin mütehassısı.
Nâtık: Konuşan. Söz eden, söyleyen, beyan eden. İdrak eden. Bildiren. Fikir ederek düşünen.
Müfessir: Tefsir eden, izah eden. Anlayabildiği mânayı söyleyen ve yazan. * Kur'an-ı Kerim'i tefsir edebilmek salahiyetini hâiz olan, âlim, fâzıl ve kuvve-i kudsiye sahibi zât.
Künh: Bir şeyin aslı, cevheri, mikdarı. Dip. Kök. Özü, nihâyeti, vechi. * Vakit, zaman.
İdrâk: Anlayış. Kavrayış. Akıl erdirmek. Fehim. Yetiştirmek.
Mücellâ: Parlak, Cilâlı. Cilâlanmış.
Zeng: Kir, pas.
Küdûret: (Keder. den) Bulanıklık. * Koyuluk, kesiflik. * Kaygı. Tasa. Kederlilik.
Hâss: (C.: Havass) Hususi. Hâlis. Kıymetli ve ileri gelen mühim yakınların topluluğu. * Bir şeyde bulunup başkasında bulunmayan.
Umumi olmayıp mahsus olan.
Ta'alluk: Bağlılık. Münasebet. Alâkalı oluş. Ait olma. * Dünya alâkası. * Sevme.
Halvet: Yalnızlık. Tek başına kalmak. Tenhaya çekilme. * Gizlilik
Sun': Yapmak. * Eser, yapılan iş. * Te'sir. * Güzel iş yapmak.
Sâni’: (Sun'. dan) Sanatkârca yapan. Yaratan. San'at eseri olarak meydana getiren. İşleyen, yapan. ALLAH celle celâlihu..
Nakş: Bir şeyi çeşitli renklerle boyamak. * Resim. * Tezyin etmek.
Rü'yet: Görmek, bakmak. İdare etmek. Göz ile veya kalb gözü ile görmek. * Akıl ile müşahede derecesinde bilmek, idrak etmek, tefekkür etmek, düşünmek. * Araştırmak.
Müşâhed: (şuhud. dan) Görülen, görülmüş. Müşahede olunan, müşahede olunmuş.
Mücerred: (C.: Mücerredât) Yalnız, tek. * Hâlis, saf, katışıksız, karışık olmayan. Tek başına. * Çıplak, soyulmuş.
Münezzeh: (Nezahet. den) Tenzih edilmiş, teberri edilmiş. * Pâk, kusur ve noksanlıklardan uzak. Hiç bir şeye muhtaç olmayan. Kötülükten, kusurdan ve noksanlık gibi şeylerden tenzih edilen.
Mahcüb: Utanan. Utangaç. * Perdeli, örtülü. Kapalı. * A'ma. * Yaşmak veya perde ile mestur olan.
Anâsır: (Unsur. C.) Unsurlar. Bir şeyin meydana gelmesine sebeb olan temel esaslar. Elementler. Anâsır-ı Erbaa: Toprak-Ateş-Su-Hava..
Yezdân: f. Cenab-ı Hak.
Basîret: Hakikatı kalbiyle hissedip anlama. Kalbde eşyanın hakikatlarını bilen kuvve-i kudsiyye. Ferâset. İm'ân-ı dikkat. * İbret alınacak hidâyet sebepleri. Beyyine. Hüccet.
Ayn: (C.: A'yan-A'yun-Uyûn) Göz. * Pınar, kaynak. Çeşme. * Tıpkısı, tâ kendisi. * Zât. * Eşyanın hakikatı.
Ferah: Şen, sıkıntıda olmayan. İç açıcı. Şenlendiren. * İnşirah. Sevinç.
İhdâ: İman ve İslâmiyet yolunu göstermek. Hidayete eriştirmek. Doğru yola götürmek. Allah rızasına uyan yola girmesine vesile olmak.
Bâri’: Bir kalıptan döker gibi, düzgün, tertipli ve güzel yaratan. Aza ve cihâzatları birbirine mütenasip ve kâinattaki umumî nizama ve gayelere uygun ve münasebettar olarak halkeden Cenâb-ı Hak ALLAH celle celâlihu..
Ma'iyet: Yakınında bulunan. Beraberlik. Arkadaşlık..
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: SUNULLAH GAYBİ (ks) DİVANI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim


<... Kafiyetü’l- Mîm

Resim.. ...>* IV *


.
<= Resim =>

Resim

Sırr-ı mutlak mehbit-i Haksın sana yetmez mi şân
Hep kitabi asumani seni şerh eyler hemân..


Ey insanoğlu sana, tüm EsmâuLLAH’ın AKLına yüklendiği mutlak SıRRuLLAH Sahibi ve HAKk-RABB teÂLÂ’nın Şahdamarından da Yakın-Areb-Akraba olduğu şân ve şerefine nâil olduğun sanayetmezmi..
Bunun böyle olduğunu NAKLî ve AKLî Yer ve gök kitapları âyetleri hiç durmadan türlü türlü dillerle yollarla açıklayıp durmaktayken..


وَعَلَّمَ آدَمَ الأَسْمَاء كُلَّهَا ثُمَّ عَرَضَهُمْ عَلَى الْمَلاَئِكَةِ فَقَالَ أَنبِئُونِي بِأَسْمَاء هَؤُلاء إِن كُنتُمْ صَادِقِينَ
Resim---“Ve alleme âdemel esmâe kullehâ summe aradahum alel melâiketi fe kâle enbiûnî bi esmâi hâulâi in kuntum sadikîn(sadikîne).: Ve (Allah), Âdem’e, (Allah’ın) isimlerinin hepsini (bu isimlerdeki hikmetleri) öğretti. Sonra onları meleklere arz ederek dedi ki: “Haydi sadıklardan iseniz bunları isimleri ile bana haber verin (söyleyin).”
(Bakara2/31)

Resim

Mecma'-ül- bahreyn-i Haksın sendedir zât-ü-sıfât
Cümle esmâ sendedir sensin zemin u asuman..


Sen HAKK TeÂLÂ’nın Zıtlarını CEM’ edip Zâhir-Bâtın, Somut-Soyut şey ve olayların ASLen fASLısın ki sen;
ZÂT -> Sıfat ->ESmâ ->Eşyâ
RÛH -> Kalb -> NEfs ->Beden BEŞErisin..
ALLAHu Zü’L- CeLÂL, Bezm-i Elestinde tüm esmâlarını sana yüklemiştir ve “âlemde olan âdemde”dir ve yerde göklerde olanların aklen-naklen sahibisin.


وَإِذْ قَالَ مُوسَى لِفَتَاهُ لَا أَبْرَحُ حَتَّى أَبْلُغَ مَجْمَعَ الْبَحْرَيْنِ أَوْ أَمْضِيَ حُقُبًا
Resim---“Ve iz kâle mûsâ li fetâhu lâ ebrahu hattâ ebluga mecmeal bahrayni ev emdıye hukubâ(hukuben) : Ve Musa, genç arkadaşına: “İki denizin birleştiği yere ulaşıncaya kadar (yoluma) devam edeceğim veya senelerce (uzun süre) gideceğim.” demişti.”
(kehf 18/60)

وَعَلَّمَ آدَمَ الأَسْمَاء كُلَّهَا ثُمَّ عَرَضَهُمْ عَلَى الْمَلاَئِكَةِ فَقَالَ أَنبِئُونِي بِأَسْمَاء هَؤُلاء إِن كُنتُمْ صَادِقِينَ
Resim---“Ve alleme âdemel esmâe kullehâ summe aradahum alel melâiketi fe kâle enbiûnî bi esmâi hâulâi in kuntum sadikîn(sadikîne).:Ve (Allah), Âdem’e, (Allah’ın) isimlerinin hepsini (bu isimlerdeki hikmetleri) öğretti. Sonra onları meleklere arz ederek dedi ki: “Haydi sadıklardan iseniz bunları isimleri ile bana haber verin (söyleyin).”
(Bakara2/31)

Resim

Hiç kitâbullâh-ı nâtık olduğun anlar mısın
Yere göğe sığmayan kalbin evin etti mekân..


Sen ki, şu ÂNda Rabbu’l- Âlemîn SÖZÜ Rahmetenl’i-l ÂLemîn SEsininYaşayanyaşayan nefesi DİRi KeLâmuLLAH olduğuna MuhaMmedî Ârif oldunu ANLLadın mı?
Yere göğe sığmayan Rabbu’l- Âlemîn şahdamarından da AKREBandır ve senin Kalbini, Beytu’r- RaBb kılmıştır..


وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنسَانَ وَنَعْلَمُ مَا تُوَسْوِسُ بِهِ نَفْسُهُ وَنَحْنُ أَقْرَبُ إِلَيْهِ مِنْ حَبْلِ الْوَرِيدِ
Resim---“Ve lekad halaknel insâne ve na’lemu mâ tuvesvisu bihî nefsuh(nefsuhu), ve nahnu AKREBu ileyhi min hablil verîdi : Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin ona ne vesveseler vermekte olduğunu biliriz. Biz ona şahdamarından daha YAKINız.”
(Kaf 50/16)

Resim---R a s û l u l l a h s a l l a l l a h u a l e y h i v e s e l l e m : “Ben yere göğe sığmadım, ancak mü’min kulumun kalbine sığdım” buyurdu.
(Sehâvî. 589. 590: Aclûnî. 11/195)

Resim

Vasf-ı âdem vasf-ı Hakdır ehl-i Hak olan bilür
Ma'nide oldur bilirsin bî-nişân ü lâ-mekân..


Âdemoğlu sıfatları HaKk TeÂLÂ’nın sıfatlarıdır ki bunu ancak Hakikat-ı MuhaMMedîyyesine Ulaşan HaKk EHLi ANLayaBİLir:
Ve sen bu Mânâ Âlemi Hakikatına Erince BİLeBİLirsin nişÂNsız ve MekÂNsız ANLAyışı ve YARATAN RABBın TeÂLÂ’yı..
ZÂT -> Sıfat ->ESmâ ->Eşyâ
RÛH -> Kalb -> NEfs ->Beden BEŞEri OLduğunu..

Resim

Ârif-i insân olandır ârif-i Kur'ân olan
Âdem ü Kur'ân hakkında dedi Hak tev'emân..


Ârif-i Kur'ân/Kur'ÂN-ı Kerîmi BiLip-ANLayan kimse, Ârif-i İnsân/kendini-nefsini ve RABbını Bilip-ANLayan İNSÂNdır..
Ve Âdem ve Kur'ÂN-ı Kerîm hakkında HaKk TeÂLÂ : “El insânu ve’l- Kur'ânu tev'emani: İnsânla Kur'ân bir batında doğmuş ikiz kardeştir.” buyurdu.


Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “El insânu ve’l- Kur'ânu tev'emani: İnsânla Kur'ân bir batında doğmuş ikiz kardeştir.” Buyurdu.
(Seyyid Haydar Amûlî, el-Mukaddimât min Kitâbi Nassi’n-Nusûs, Tus, 1367, s. 239)

İmam ALi kerremallahu vechehu: “Ben konuşan Kur’ânım” buyurdu.

Resim

Zevk-i aşka ermeyenler zevk alamaz kendiden
Âdem olmak ister isen aşka sa'y et her zemân..


İlahî AŞKın ZEVkine Eremeyenler, Kendi nefsinin izafî-iğreti-ölümlü kimlik-kişilik-benliğinin gerçeğini BİLip-ANLAyıp da ZEVke Eremezler.
Sen gerçek ÂDEM-İNSÂNOLmakdilersen hiç durma her ÂN AŞKuLLAHa çalış gece gündüz İnşâe ALLAHu TeÂLÂ!.


Resim

Mürşidin insan edendir mürşidin Kur'ân eden
Mürşidini bilmeyene Gaybî Hak olmaz ayan..


Ve unutma ki inşanı, İNSÂN eden ve Konuşan Kur'ÂN-ı Kerîm eden MuhaMMedî HAkk MÜRŞİdindir.
Ey Gaybî Babam kaddesallahu sırrahu, MuhaMMedî Mürşidini BİLip-BULmayana HaKk’ın SıRRı açık-seçik açılmaz-açılamaz!.


Resim

Mehbit: Bir şeyin indiği yer. İnilecek yer. Yukarıdan aşağı inilecek yer. Düşülen yer.
Mutlak: Salıverilmiş. Itlak olunmuş. Serbest. * Kat'i. Şüphesiz. * Aslâ bir şarta bağlı olmayan. Yalnız, tek.
Şân: (C.: Şuun) Büyük sevap. * Şeref. * Irz, namus. * Nam, şöhret, şan, ün.
Asuman: f. Gökyüzü. Semâ. * Felek.
Şerh: Açma, genişletme. * Açıklama. Anlaşılanı anlatma.
Hemân: f. Derhâl, hemen, acele olarak, çarçabuk, o anda.
Kitâbullâh-ı nâtık: Konuşan kitab.
Ayan: (İyân) Aşikâr. Belli. Herkesin bilebileceği ve görebileceği.
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: SUNULLAH GAYBİ (ks) DİVANI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim


<... Kafiyetü’l- Mîm

Resim.. ...>* V *


.
<= Resim =>

Resim


Zikr u tevhid ile tâlib Hakka vâsıl mı olur
Ma'rifetle hüsn-ü hulkdur tâlibi kâmil eden
Her ne denlü varsa itsen hem kamu sâlih amel
Ma'rifetle hüsn-ü hulkdur tâlibi kâmil eden..


MuhaMMedî MÂrifetin güzel ahlâkı olan Hulku’l- Azîm Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem ahlâkına MuhaMMedî Öğretim eğitimi MuhaMMedî Mürşidinden almadan câhil yoldaşlarıyla ömrünü harcadığı Tevhid Zikriyle sonuçta HaKk TeÂLÂ’ya ulaşması imkansızdır.
Aklınca yapabildiği her türlü tüm sâlih amelleri işlese dahi, HaKk TeÂLÂ’ya ulaşım isteyen kulunu MuhaMMedî Kemâlât olgunluğuna ulaştıran tek yol, MuhaMMedî MÂrifetin güzel ahlâkıdır..


وَإِنَّكَ لَعَلى خُلُقٍ عَظِيمٍ
Resim---“Ve inneke le alâ hulukın azîm: Ve sen elbette yüce (muazzam) bir ahlâk (hulku'l-âzim) üzeresin!..."
(Kalem 68/4)

Muazzam ahlâk: sonradan olma değil de anadan doğmadır, aslîdir, azîzdir, esmâ-i hüsnânın tecellî ve neticesidir, eşsizdir, tektir ve MuhaMMed aleyhi’s-selâm'a hastır. MuhaMMedîlere de mîrâstır.
Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ise: "Ben güzel ahlâkı tamamlamak üzere gönderildim." buyuruyor.
(İ.Mâlik,Muvatta Hüsnü'l-Hulûk 18; Hâkim)

Resim

İlm-i resmi ile zâhid acaba kâmil mi olur
Ma'rifetle hüsn-ü hulka var mıdır hiç bir bedel
Darb u devrân ile virme yok yere ömre halel
Ma'rifetle hüsn-ü hulkdur tâlibi kâmil eden..


Hâl-i hazırda çokça olan, rüşdüne ermemiş mürşid bozuntularının ezberlediği-ezberlettiği resmî ilimle-bilimle dünyadan geçip HaKk TeÂLÂ’ya dönen zâhid MuhaMMedî Kâmil mi olur hiç!.
Bu yüce YOLda MuhaMMedî MÂrifetin güzel ahlâkına başka bir bedel biçilebilir mi hiç!.
Gelip geçen ömrünü darb-ı meseller devrÂNına verme boşuna ve ömrünü yok yere harcama!.
HaKk TeÂLÂ’ya ulaşım isteyen kulunu MuhaMMedî Kemâlât olgunluğuna ulaştıran tek yol, MuhaMMedî MÂrifetin güzel ahlâkıdır..


Resim

Şugl-ı -esmâ ile etsen aç susuz hem âh-ü- vah
Sen günâh anladığından komasın hergiz günâh
Çille vü halvette görsen nice bin nûr-i siyah
Ma'rifetle hüsn-ü hulkdur tâlibi kâmil eden..


Sadece Esmâ-yı İlâhî zikriyle anlamadan-dinlemeden, aç susuz, ah ve vah etmekle meşgul olmakla,
Gerçek günahlardan alıkoymayan ve işlediklerinden seni geri çekmeyen anlayışsızlıkla,
Nakle ulaşıp MuhaMMedî Kemâlâta Ermemiş nefsinle durmadan çilleler çekip, yapayalnızlık HÂLvetlerine çekilsen ve simsiyâh NURlar gördüm desen de boşuna,
HaKk TeÂLÂ’ya ulaşım isteyen kulunu MuhaMMedî Kemâlât olgunluğuna ulaştıran tek yol, MuhaMMedî MÂrifetin güzel ahlâkıdır..


Resim

Tende Hakdan olmamışdır râh-ı Hakdan behredâr
Kümmelini-i evliyânın yolun eyle ihtiyâr
Ma'rifettir âdemi âdem iden ey dilfikâr
Ma'rifetle hüsn-ü hulkdur tâlibi kâmil eden..


Kendi tenini-canını fedâ etmemiş olan kimse, HaKk TeÂLÂ’nın KuLLuk Kemâlât YOLUndan faydalanma hissesine sahib olamaz.
Onun için sen MuhaMMedî Kemâlât Kâmilleri olan EvliyâuLLah yOLunu seç kendine Vuslat YOLU olarak..
Eyy gönlü açık, gönlü dertli ve hak âşığı olan kardeşim, İnsanı İNSÂN eden MuhaMMedî Kâmil bir İNSÂN olandır.
HaKk TeÂLÂ’ya ulaşım isteyen kulunu MuhaMMedî Kemâlât olgunluğuna ulaştıran tek yol, MuhaMMedî MÂrifetin güzel ahlâkıdır..


Resim

Anladık kim bu görünen sende ola cân-ü-ten
İrmedik tevhide şirki kodu seni mâ-yü-men
Zât-ı Hakka vâsıl olmaz bilmeyen hulk-ı hasen
Ma'rifetle hüsn-ü hulkdur tâlibi kâmil eden..


Biz şunu anladık ki senin için en önemli olan, şu anda sen olan cânın ve tenin, MuhaMMedî Kemâlât TEVHİDine ermedikçe sen sadece “mâ-küllî şeye ile, men-aklı olanlar” hususunda konuşup durmak seni asla gizli şirkten alıkoyamaz.
MuhaMMedî Kemâlât Güzel Aklâkıyla yaşamadıkça asla Zât-ı HaKk TeÂLÂ’ya Ulaşamazlar.
HaKk TeÂLÂ’ya ulaşım isteyen kulunu MuhaMMedî Kemâlât olgunluğuna ulaştıran tek yol, MuhaMMedî MÂrifetin güzel ahlâkıdır..


Resim

Hâb-ı bî-dârında sofi gördüğündür hep hayâl
Ehl-i irfan olmadın kim görüne sana cemâl
Bahr-i zâta gark olup bulmak dilersen ger kemâl
Ma'rifetle hüsn-ü hulkdur tâlibi kamil eden..

Ey ham sofi senin uyanıkken uykunda gördükleriyin hepsi de gördüğün hayal şeylerden ibârettir.
Sen henüz MuhaMMedî İrfÂNı ebed ve ilmiyle öğrenip yaşamadın ki, sana CemâuLLAH tecellî etsin.
Elbette gerçek niyetin, ZÂTuLLAH UMManına gark olup FenâfiLLAH kemâli ise..
HaKk TeÂLÂ’ya ulaşım isteyen kulunu MuhaMMedî Kemâlât olgunluğuna ulaştıran tek yol, MuhaMMedî MÂrifetin güzel ahlâkıdır..


Resim

Olma mağrur tâatine eyleme hiç ..
Fâni-i fillâh olup gel olagör Hakk ile yâr
Varlığına gırrelenip müşrik olma ey şikâr
Ma'rifetle hüsn-ü hulkdur tâlibi kâmil eden..


Sen sakın sakın kendi ham-yoz nefsiyin yaptığı ibâdet ve zikirlere bakıp da kibirlenmeyesin..
Gerçek MuhaMMedî FenâfiLLAH kemâli ilmi edebini elde edip, bilip yaşa ki, gerçekten HaKk TeÂLÂ’ya yÂR OLaBİLesin..
İzafî-iğreti-gelgeç-ölümlü varlığını ebedî sanıp da gölge varlığınla işten anlamayan ahmak kişiler gibi gururlanma ve unutma ki, bu âlemde AV sensin, AVCI-lığa kalkışıp inkarcı olmayasın!.
HaKk TeÂLÂ’ya ulaşım isteyen kulunu MuhaMMedî Kemâlât olgunluğuna ulaştıran tek yol, MuhaMMedî MÂrifetin güzel ahlâkıdır..


Resim

Can işidir Hakkı görmek sanma ten işi murâd
Kangı tâlib tâ'at ile oldu aceb dilküşâd
Görmedin mi halk-ı âlem aldılar mı hiç murad
Ma'rifetle hüsn-ü hulkdur tâlibi kâmil eden..


Sen bu Eşyâlar-olaylar Âlemindeki beden ve nefs işleriyle HaKk TeÂLÂ Tecellîsine ulaşırım sanmayasın ve bu görüşe ulaşım kalb ve ruh işi MuraduLLAHtır..
Bu güne kadar hangi Hakkı dileyen kimse, sadece anlamadan-duşamaya ibâdet etmekle MuhaMMedî Gönül Açıklığına ulaşabildi ki..
Bunca yaşayan yeryüzü halkından kimin muradına erdiğini gördün ki..
HaKk TeÂLÂ’ya ulaşım isteyen kulunu MuhaMMedî Kemâlât olgunluğuna ulaştıran tek yol, MuhaMMedî MÂrifetin güzel ahlâkıdır..


Resim

Ehl-i vahdetten olagör gel hakikat bey'ati
Tâ ki bu kesret içinde bulasın sen vahdeti
Bir amelle tâlibin gitmez bu yolda hayreti
Ma'rifetle hüsn-ü hulkdur tâlibi kâmil eden..


Sen de gerçek MuhaMMedî Tevhid ehli ol ki hakikata bağlılığın, itimadın gerçek olabilsin.
Ve sen bunca kesret-çokluk içinden Aklen-Naklen yol bulup Vahdet-TEKLiğine çıkabilesin ve,
Unutma ki sadece tek başına amel işlemekle yol arayış ve buluş hayreti vuslat ulaşımına eriş saadetine dönüşmez.
HaKk TeÂLÂ’ya ulaşım isteyen kulunu MuhaMMedî Kemâlât olgunluğuna ulaştıran tek yol, MuhaMMedî MÂrifetin güzel ahlâkıdır..


Resim

(Men arefe nefsehu) dendiği yetmez mi cevâb
Hakkı bilmeye özünden gayri var mı bir kitâb
Zât-ı Hakka cehlimizden özge yokdur bir hicâb
Ma'rifetle hüsn-ü hulkdur tâlibi kâmil eden..


Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellemin: “Nefsini-kendini Bilen-Tanıyan-ANlayan RABBini BİLir..””buyruğu sana yeten cevab değil midir.
Önce Rabbını- HaKk TeÂLÂ’yı Bilmek için kendi ÖZünden başka bir imkan-kitab mı var, Şahdamarından da akreb-akraba-yakınken.
HaKk TeÂLÂ’nın Zâtına perde olan aklî cehaletimizden daha beter olan ne var ki..
HaKk TeÂLÂ’ya ulaşım isteyen kulunu MuhaMMedî Kemâlât olgunluğuna ulaştıran tek yol, MuhaMMedî MÂrifetin güzel ahlâkıdır..


Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz: “Men arefe nefsehu fekad arefe Rabbehu: Nefsini-kendini Bilen-Tanıyan-ANlayan RABBini BİLir..”” buyurmuştur.
(Aclunî, Keşfü’l-Hâfâ II/343 (2532)

وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنسَانَ وَنَعْلَمُ مَا تُوَسْوِسُ بِهِ نَفْسُهُ وَنَحْنُ أَقْرَبُ إِلَيْهِ مِنْ حَبْلِ الْوَرِيدِ
Resim---“Ve lekad halaknel insâne ve na’lemu mâ tuvesvisu bihî nefsuh(nefsuhu), ve nahnu akrebu ileyhi min hablil verîdi: Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin kendisine fısıldadıklarını biliriz ve biz ona şah damarından daha yakınız.”
(Kaf 50/16)

Resim

Mahz-ı cevherdir kelâmım anlama anı araz
Âb-ı kevserdir içe gör kalmasın sende maraz
Ârifin sözünde yokdur kimseye asla garaz
Ma'rifetle hüsn-ü hulkdur tâlibi kâmil eden..


Benim bu sözlerim gerçeğin ÖZü, safi, hâlis, katıksız hakikattir ve sakın sen tesâdüfen rast geleye sözler anlamayasın.
Sen bu MuhaMMedî Mârifet Hakikatlarını MuhaMMedî Kevser Suyu bil ve İÇ ki, içinde ve dışındaki hastalıkların kalmasın.
MuhaMMedî Âriflerin edebleri gereği sözlerinde kimseye karşı yanlış garaz- kötü niyet asla olamaz.
HaKk TeÂLÂ’ya ulaşım isteyen kulunu MuhaMMedî Kemâlât olgunluğuna ulaştıran tek yol, MuhaMMedî MÂrifetin güzel ahlâkıdır..


Resim

Hâb-ı cehl-ü- hûy-ı bedle muttasıf olmaz Hudâ
Tâlib-i Hak lâ-cerem verir bu evsâfa cilâ
Gaybî'yâ evsâf-ı Hakdan olmayasın sen cüdâ
Ma'rifetle hüsn-ü hulkdur tâlibi kâmil eden..


Elbette Hudâ celle celâlihu, cehâlet uykusuyla ve kötü huyla vasıflanamaz hâşâ!.
Onun için HaKk TeÂLÂ’yı dileyen MuhaMmedî Tâlib, şüphesiz, elbette, kesinlikle bu negatiflikleri siler süpürür atar ve Yaratıldığı gibi tertemiz edip Tecellîye hazır halde CiLÂLar ve sabırla VÂ’dini bekler.
Ey Gaybî Baban kaddesallahu sırrahu, sen de HaKk TeÂLÂ’nı Tecellî için şart olan yüce sıfatlarıyla sıfatlan ve asla ayrı kalma!.
HaKk TeÂLÂ’ya ulaşım isteyen kulunu MuhaMMedî Kemâlât olgunluğuna ulaştıran tek yol, MuhaMMedî MÂrifetin güzel ahlâkıdır..



Resim

Hüsn-ü hulk: Ahlâk güzelliği.
Kamu: (Kamuğ) t. Hep, bütün, tamamen.
Sâlih: (Salâh. dan) İşe yarar, elverişli, uygun, iyi. Haklı olan, itikatlı, dindar, dinî emirlere uyan. * Faziletli, ehl-i takva olan.
Tâlib: (C.: Tulleb-Tullâb-Talebe) İsteyen, istekli. * Talebe, öğrenci.
Şugl: İş, meşgul olunacak şey, gaile.
Hergiz: f. Aslâ, kat'iyyen. Hiçbir suretle.
Behredâr: Hisseli. Nimetlenmiş. Faydalanmış.
Kümmel: (Kâmil. C.) Kâmiller. Olgunlar. İlmen, dinen ve mânen kâmil olan büyük zatlar. Büyük mâneviyat ve fazilet sahibi insanlar.
İhtiyar: Yaşlanmış kimse. Yaşlı. * Ist: İstek, arzu. Razı olmak. Katlanmak. Seçmek. Tensib etmek. Seçilmek.
Dilfikâr: gönlü dertli ve hak aşığı.
Mâ-yü-Men: Mâ ->KüLlî şey.. Men: Aı-kıl sahibi ve KULLuk İmtihanına çekilecek olan cin ve insanlar.
Hâb: f. Uyku. Rü'yâ.
Bîdâr: f. Uykusuz, uyumayan. Uyanık.
Mahz-ı cevher: cevherin, ASLın taa kendisi.
Araz: İşâret, alâmet. * Tesâdüf, rast gelme. * Kaza. Felâket. Zâtî olmayan hâl ve keyfiyet. * Fls. Herhangi bir cevherin varlığı için zaruri olmayan vasıf. Meselâ: Şekerin beyaz rengi şekerin varlığı için zaruri değildir.
Garaz: (C: Ağraz) Maksat, niyet, gaye, kasıt. Kötü niyet. Kin. * Ok atılan nişan. * Izdırab. Acı. * Zelillik.
Hâb-ı cehl: Cehâlet uykusu.
Hûy-ı bed: Kötü huy..
Muttasıf: İttisâf eden. İyi veya kötü bir sıfatla tarif edilen. Vasıflanmış, vasfı mevcut olan.
Lâ-cerem: şüphesiz, elbette, besbelli. * Nâçar, zaruri.
Evsâf: (Vasf. C.) Vasıflar, sıfatlar.
Cilâ: Parlaklık, parlatma, perdaht, lostura.
Cüdâ: f. Ayrılık. Ayrılmış.
Gırr: İşten anlamayan ahmak kişi.
Dilküşâd: Gönül açıklığı.
Bey'at: Bağlılığını, itimadını bildirmek. Birisinin hakemliğini veya hükümdarlığını kabul etmek. El tutarak bağlılığını alenen izhar etmek. Bağlılığını tazelemek. * Rey vermek.
Hicâb: Perde. Örtü. Hâil. * Utanma. Kendini kusurlu bilip insanlar arasından çekilmek. * Men'etmek. * Allah ile kul arasındaki perde. * Setretmek. Gizlemek.
Mahz: Safi ve hâlis. Katıksız. Sırf. Hâs. Hulus ile muhabbet. * Tâ kendisi. * Sadece. * Su katılmamış hâlis süt.
Araz: İşâret, alâmet. * Tesâdüf, rast gelme. * Kaza. Felâket. Zâtî olmayan hâl ve keyfiyet.
Garaz: (C: Ağraz) Maksat, niyet, gaye, kasıt. Kötü niyet. Kin. * Ok atılan nişan. * Izdırab. Acı. * Zelillik.




ResimMuhaMMedî MeLÂMetin müstesNÂlığı o ki;Resim


BİZ-BİR-İZ MuhaMMedî MeLÂMet YOLU Ne mi?.

BİZce MuhaMMedî ŞERİAT-ı GARRÂ;
Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem’in AKVÂLİ
Ki, Sözleri; tebliğ ettiği Kur’ân-ı Kerîm, uygulamada buyurduğu sahih hadisleri ve kısacası ŞERÎATıdır.
Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem’in A’MÂLİ
Ki, Fiilleri, tatbikatı, Sünnet-i Seniyyesi ve kısacası TARİKATıdır.
Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem’in AHLÂKI
Ki, Kur’ânî, Ahlâkullah olan Hulku’l-Azîmi ve kısacası MÂRİFETidir.
Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem’in AHVÂLİ
Ki, Hâlleri, İlahî ve Fıtrî Habibî Huyu, değişmez ahlâkı kısacası HAKİKATıdır..

Bu gerçeği “BİZ-BİR-İZ” Paydasında;
Kur’ân-ı Kerîm ve Sahih Hadis Kaynaklarında;
MuhaMMedî Şuûrda İLİMle-BİLmek,
MuhaMMedî Nûrda İRADEyle-BULmak,
MuhaMMedî Sürûrda İDRAKla-ANLAmak-İÇinde OLmak ve
MuhaMMedî O-Nûrda İŞTİRAKla-KULLuk Gereğini bizzât YAŞAmak ve YAŞAtmak olarak İNANmaktayız.

BİZi Bu HÜKME; Muhtaç, Mecbur, Me’mur ve Mahkum kılan ise bizzât ALLAHÜ ZÜ’L-CELÂL’imizdir.
ŞerîatMuhaMMediyye,
TarikatMuhaMMediyye,
Mârifet-i MuhaMMediyye ve
HakikatMuhaMMediyye’nin,

İNSAN Sûretinde yaratılan ve AKLı olan her insÂNın kaderince ve kadarınca anasının sütü gibi helâl hakkı olduğu inancındayız...
BİZler de onlardan birisi ve bu Kudsî Yolun Habibî ve Hasbî Hizmetçileriyiz!..
İmam-ı Mutlak ve Mürşid-i Mutlak Rahmetenl'i-âlemin olan Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem’in arkasında kulluk imtihanı SALLâtında saf tutmuş RABBÜ'L ÂLEMİN’in kullarından birisiyiz ve elhamduLİLLAHiRABBilÂLEMîn



Kul İhvÂNi mEST MeLâMî
MuhaMMedî KûN KeLâMî
Dârü’s- SeLâM-ın SeLâMî
sÖZün ÖZ-ü ve’s-SeLâMı..


ResimMuhaMMedî MuhaBBetlerimle...

Resim
Resim
Cevapla

“►Allah Dostları Divan Şerhleri◄” sayfasına dön