YUNUS EMRE DİVÂNI
Yunus oldıysa adum pes ne aceb
Okıyalar bu benüm divânumı
Adım Yunus olduysa şaşılacak bir şey yok.
Çünkü bu âlemde çok Yunus vardır.
Ancak benim bu Aşk Divanımı okusunlar ki ben hangi Yunusum bilsinler...
Aceb : Taaccub, şaşma, hayret. * Garib, hoş, lâtif ve nâdir-ül vücud olduğundan bir şey için inkâr ve istiğrab etme hâli.
Divân : Eskiden yaşamış şâirlerin şiirlerinin toplandığı kitap.
Açıklamalar : Latif YILDIZ
ÖLMEK ve DİRİLMEK I - XXIX --> **YUNUS EMRE DİVÂNI** (I - XXIX) (üzerine tıklayın)
ZÜHD ve TAKVÂ XXX - XLIV
MECÂZÎ AŞK ve GERÇEK AŞK XLV - C --> **YUNUS EMRE DİVÂNI** (XLV - C) (üzerine tıklayın)
**YUNUS EMRE DİVÂNI** (XXX - XLIV)
- aNKa
- Özel Üye
- Mesajlar: 2797
- Kayıt: 02 Eyl 2007, 02:00
**YUNUS EMRE DİVÂNI** (XXX - XLIV)
En son aNKa tarafından 12 May 2010, 18:34 tarihinde düzenlendi, toplamda 1 kere düzenlendi.
- aNKa
- Özel Üye
- Mesajlar: 2797
- Kayıt: 02 Eyl 2007, 02:00
------------
II. İbâdete Aşırı Düşkünlük (Zâhitlik)
ZÜHD ve TAKVÂ - XXX
Sensin kerîm sensin rahîm Allah sana sundum elim
Senden artık yoktur emim Allah sana sundum elim
Sensin Kerîm Sensin Rahîm.
Allah Sana açtım-uzattım elim
Senden başka yoktur çârem.
Allah Sana açtım-uzattım elim
Em : İlaç, çâre.
Kerim : Her şeyin iyisi, faydalısı. Kerem ile muttasıf olan, ihsan ve inayet sâhibi. Şerefli ve izzetli. Muhterem, cömert, müsamahakâr. (Kur'an-ı Kerim tâbirindeki kerim; muazzez, mükerrem mânâsınadır. Kur'an-ı Kerim'de bu kelime 27 defa geçer ve ancak iki defa Cenab-ı Hak hakkında kullanılmıştır.)
Rahim : (Rahmet. den) Rahmet edici, merhamet eyleyen. Rahmedici. Muhafaza eden, bağışlayan. Rahmet ve merhamet sahibi, şefkat eden, gufran sahibi. (Kur'an-ı Kerim'de bu isim 220 defa zikredilir.)
Ecel geldi va'de erdi bu ömrüm kadehi doldu
Kimdir ki içmeden kaldı Allah sana sundum elim
Ecel geldi bana verilen hayat süresi sona erdi.
Bu ömrümün kadehi doldu.
Kim var ki bu hayata gelip de ecel şerbetini içmeden kalabilen.
Allah Sana açtım-uzattım elim!
Vade : Bir iş için önceden belli edilen zaman. Bir işi te'hir etmek, sonraya bırakmak için olan belli vakit. * Ecel.ade : Bir iş için önceden belli edilen zaman. Bir işi te'hir etmek, sonraya bırakmak için olan belli vakit. * Ecel.
Gözlerim göğe süzüldü canım göğüsten üzüldü
Dilim tetiği bozuldu Allah sana sundum elim
Gözlerim göğe dikildi.
Canım göğüsten üzüldü
Dilimin tetiği bozuldu
Allah Sana açtım-uzattım elim!
Uç biçildi kefen donum hazrete yönelttim yönüm
Aceb nice ola hâlim Allah sana sundum elim
Artık şimdi biçildi kefen donum
Hazreti Allaha yönelttim yönüm
Aceb nasıl olur hâlim
Allah Sana açtım-uzattım elim!
Urdular suyum ılındı kavim kardaş cümle geldi
Esen kalsın kavim kardaş Allah sana sundum elim
Ateşe koydular suyum ılındı
Kavim kardaş cümle geldi
Esen kalsın kavim kardaş
Allah Sana açtım-uzattım elim!
Geldi salacam sarılır dört yana selâ verilir
İl namazıma derilir Allah sana sundum elim
Geldi salacam sarılır
Dört yana selâ verilir
Eller namazıma toplanır
Allah Sana açtım-uzattım elim!
Salacamı götürdüler makberime yetirdiler
Halka olup oturdular Allah sana sundum elim
Salacamı götürdüler
Mezarıma ulaştırdılar
Halka olup oturdular
Allah Sana açtım-uzattım elim!
Makber : (C.: Mekabir) Mezar. Kabir.
Çün cenazeden şeştiler üstüme toprak aştılar
Hep koyubanı kaçtılar Allah sana sundum elim
Salacamdan çıkardılar
Üstüme toprak attılar
Hepsi bırakıp kaçtılar
Allah Sana açtım-uzattım elim!
Şeşmek : Çözmek, çıkarmak.
Yedi tamu sekiz uçmak her birinin vardır yolu
Her bir yolda yüz bin çârşu Allah sana sundum elim
Yedi cehennem sekiz cennet
Her birinin vardır yolu
Her bir yolda yüz bin çarşı
Allah Sana açtım-uzattım elim!
Tamu : Cehennem.
Geldi Münker ile Nekir her birisi sordu bir dil
İlâhi sen cevap vergil Allah sana sundum elim
Geldi Münker ile Nekir
Her birisi sordu bir dil
İlâhi Sen cevap verdir
Allah Sana açtım-uzattım elim!
Görün acib oldu zaman gönülden eyleniz figan
Ölür çün anadan doğan Allah sana sundum elim
Görün garip oldu zaman
Gönülden eyleyiniz figan
Ölür, değil mi ki anadan doğan
Allah Sana açtım-uzattım elim!
Acib : Hayret veren. Şaşılacak şey.
Figan : f. Ağlayıp sızlama, bağırıp çağırma.
Yunus tap uzat bu sözü Allahına tutgıl yüzü
Didardan ayırma bizi Allah sana sundum elim
Yunus yeter uzatma bu sözü
Allahına devamlı tut yüzü
Didârdan ayırma bizi
Allah Sana açtım-uzattım elim!
Tap : Yeter, kâfi. Yeter gelmek. Boyun eğmek.
Didâr : Yüz. Çehre.
Açıklamalar : KUL İHVANİ
II. İbâdete Aşırı Düşkünlük (Zâhitlik)
ZÜHD ve TAKVÂ - XXX
Sensin kerîm sensin rahîm Allah sana sundum elim
Senden artık yoktur emim Allah sana sundum elim
Sensin Kerîm Sensin Rahîm.
Allah Sana açtım-uzattım elim
Senden başka yoktur çârem.
Allah Sana açtım-uzattım elim
Em : İlaç, çâre.
Kerim : Her şeyin iyisi, faydalısı. Kerem ile muttasıf olan, ihsan ve inayet sâhibi. Şerefli ve izzetli. Muhterem, cömert, müsamahakâr. (Kur'an-ı Kerim tâbirindeki kerim; muazzez, mükerrem mânâsınadır. Kur'an-ı Kerim'de bu kelime 27 defa geçer ve ancak iki defa Cenab-ı Hak hakkında kullanılmıştır.)
Rahim : (Rahmet. den) Rahmet edici, merhamet eyleyen. Rahmedici. Muhafaza eden, bağışlayan. Rahmet ve merhamet sahibi, şefkat eden, gufran sahibi. (Kur'an-ı Kerim'de bu isim 220 defa zikredilir.)
Ecel geldi va'de erdi bu ömrüm kadehi doldu
Kimdir ki içmeden kaldı Allah sana sundum elim
Ecel geldi bana verilen hayat süresi sona erdi.
Bu ömrümün kadehi doldu.
Kim var ki bu hayata gelip de ecel şerbetini içmeden kalabilen.
Allah Sana açtım-uzattım elim!
Vade : Bir iş için önceden belli edilen zaman. Bir işi te'hir etmek, sonraya bırakmak için olan belli vakit. * Ecel.ade : Bir iş için önceden belli edilen zaman. Bir işi te'hir etmek, sonraya bırakmak için olan belli vakit. * Ecel.
Gözlerim göğe süzüldü canım göğüsten üzüldü
Dilim tetiği bozuldu Allah sana sundum elim
Gözlerim göğe dikildi.
Canım göğüsten üzüldü
Dilimin tetiği bozuldu
Allah Sana açtım-uzattım elim!
Uç biçildi kefen donum hazrete yönelttim yönüm
Aceb nice ola hâlim Allah sana sundum elim
Artık şimdi biçildi kefen donum
Hazreti Allaha yönelttim yönüm
Aceb nasıl olur hâlim
Allah Sana açtım-uzattım elim!
Urdular suyum ılındı kavim kardaş cümle geldi
Esen kalsın kavim kardaş Allah sana sundum elim
Ateşe koydular suyum ılındı
Kavim kardaş cümle geldi
Esen kalsın kavim kardaş
Allah Sana açtım-uzattım elim!
Geldi salacam sarılır dört yana selâ verilir
İl namazıma derilir Allah sana sundum elim
Geldi salacam sarılır
Dört yana selâ verilir
Eller namazıma toplanır
Allah Sana açtım-uzattım elim!
Salacamı götürdüler makberime yetirdiler
Halka olup oturdular Allah sana sundum elim
Salacamı götürdüler
Mezarıma ulaştırdılar
Halka olup oturdular
Allah Sana açtım-uzattım elim!
Makber : (C.: Mekabir) Mezar. Kabir.
Çün cenazeden şeştiler üstüme toprak aştılar
Hep koyubanı kaçtılar Allah sana sundum elim
Salacamdan çıkardılar
Üstüme toprak attılar
Hepsi bırakıp kaçtılar
Allah Sana açtım-uzattım elim!
Şeşmek : Çözmek, çıkarmak.
Yedi tamu sekiz uçmak her birinin vardır yolu
Her bir yolda yüz bin çârşu Allah sana sundum elim
Yedi cehennem sekiz cennet
Her birinin vardır yolu
Her bir yolda yüz bin çarşı
Allah Sana açtım-uzattım elim!
Tamu : Cehennem.
Geldi Münker ile Nekir her birisi sordu bir dil
İlâhi sen cevap vergil Allah sana sundum elim
Geldi Münker ile Nekir
Her birisi sordu bir dil
İlâhi Sen cevap verdir
Allah Sana açtım-uzattım elim!
Görün acib oldu zaman gönülden eyleniz figan
Ölür çün anadan doğan Allah sana sundum elim
Görün garip oldu zaman
Gönülden eyleyiniz figan
Ölür, değil mi ki anadan doğan
Allah Sana açtım-uzattım elim!
Acib : Hayret veren. Şaşılacak şey.
Figan : f. Ağlayıp sızlama, bağırıp çağırma.
Yunus tap uzat bu sözü Allahına tutgıl yüzü
Didardan ayırma bizi Allah sana sundum elim
Yunus yeter uzatma bu sözü
Allahına devamlı tut yüzü
Didârdan ayırma bizi
Allah Sana açtım-uzattım elim!
Tap : Yeter, kâfi. Yeter gelmek. Boyun eğmek.
Didâr : Yüz. Çehre.
Açıklamalar : KUL İHVANİ
- aNKa
- Özel Üye
- Mesajlar: 2797
- Kayıt: 02 Eyl 2007, 02:00
ZÜHD ve TAKVÂ - XXXI
İsrafil sûru urula yer gökyüzü değşirile
Harâb ola yaş u kuru cerh-i felek de yorula
İsrafil sûru vurula-üfürüle, yer gökyüzü değiştirile
Harâb ola yaş ve kuru, çark-ı felek de yorula
Değşirmek : Değiştirmek.
Cerh-i felek : Çark-ı felek.Bir makine veya dolaba benzetilen gökyüzü. * Mc: Tâlih, baht. * Yakıldığı zaman dönerek ateşler püskürten bir çeşit donanma fişeği. * Bir nevi sarmaşıklı nebat çiçeği.
Kimsene kalmaya bunda fenâ ola hepsi sinde
Mikâil'in dükkânında şol hak terazi kurula
Kimsen kalmaya bu dünyada, yok ola hepsi mezarda
Mikâil'in dükkânında şu herkesin bildiği hak terazi kurula.
Mikâil : Rezzakıyyet arşının hamelesi olan büyük Melek. Dört Büyük Melekten birisi. (Bak: Melâike)
Ayan ola çün cümle iş kurtulmaya yad u biliş
Gele fülân ibni fülân hep adı ile çağrıla
Ortaya döküle önceden işlenen her iş, kurtulmaya tanımadık-yabancı veya biliş-tanıdık.
Gele fülân ibni fülân-filan oğlu filan, hepsi adı ile çağrıla
Fülân ibni fülân : Fülân oğlu fülân.
Cümle halâyık hep bite yeryüzünü düpdüz tuta
Hükmeyleye Cebbâr-i vakt mahşer dapa hep sürüle
Cümle halk hepsi tükene, yeryüzünü düpdüz ede-bomboş tuta
Hükmeyleye Cebbâr-i vakt-vakte gücü yeten, mahşere yönelip hepsi de oraya sürüle.
Cebbâr : (Sıfat-ı İlahiyedendir) İstediğini mutlak yapan, dilediğine muktedir olan. Büyüklük, azamet ve kudret sahibi. İmar eden Cenab-ı Hak. Kullarını ıslah edip tevbeye götüren Allah Teâlâ Hz.leri.
Dapa : Yönelip, yön alarak.
Kopa kıyâmetin hevli ikinci nefhanın kavli
Üçüncü nefha içinde yerlerin yüzü yarıla
Kopa kıyâmetin havli-henüz yaşanıp bilinmeyen gücü,
İnsanları mezardan kaldıracak olan Sûra ikinci üfürüş sözü yerine gel!
Üçüncü üfürüş içindeyse yerlerin yüzü yarıla, bambaşka ve o âleme mahsus bir âlem oluşa.
Hevl : Havl. Güç. Kuvvet. * Muhit, etraf. * Yıl, sene. * Tahavvül, inkılâb. * Geçmek. * Bir hâlden bir hâle dönmek. * Rücu etmek.
Çünkü gele sıddıyk zaif âşık(lara) yoktur hayıf
Yarınki mahşer gününde Yevme yeşfau kurula
Çünkü o gün gelen sıddık-zaif âşıklara korku yoktur
Yarınki mahşer gününde Yevme yeşfau: şefâat günü kurula
--- Ya'lemü ma beyne eydihim ve ma halfehüm ve la yeşfeune illa li menirteda ve hüm min haşyetihi müşfikun : Allah, onların önlerindekini de, arkalarındakini de (yaptıklarını da, yapacaklarını da) bilir. Allah rızasına ulaşmış olanlardan başkasına şefaat etmezler. Onlar, Allah korkusundan titrerler! (Enbiyâ 21/28)
Yevme yeşfau : Şefâat edilecek gün
Yunus var yarağın eylen yol korkuludur key eğlen
Önünde katran denizi kıldan sırat da gerile
Yunus var azığını ve lazım olan şeyleri iyi hazırla,
Yol pek korkuludur eğlenlenme buralarda.
Önünde katran denizinden başka kıldan ince kılıçtan keskin Sırat Köprüsü de gerilmiştir.
Key : Pek, şiddetli, çetin.
Yarağ : Yarayan, gerekli olan şey.
Açıklamalar : KUL İHVANİ
İsrafil sûru urula yer gökyüzü değşirile
Harâb ola yaş u kuru cerh-i felek de yorula
İsrafil sûru vurula-üfürüle, yer gökyüzü değiştirile
Harâb ola yaş ve kuru, çark-ı felek de yorula
Değşirmek : Değiştirmek.
Cerh-i felek : Çark-ı felek.Bir makine veya dolaba benzetilen gökyüzü. * Mc: Tâlih, baht. * Yakıldığı zaman dönerek ateşler püskürten bir çeşit donanma fişeği. * Bir nevi sarmaşıklı nebat çiçeği.
Kimsene kalmaya bunda fenâ ola hepsi sinde
Mikâil'in dükkânında şol hak terazi kurula
Kimsen kalmaya bu dünyada, yok ola hepsi mezarda
Mikâil'in dükkânında şu herkesin bildiği hak terazi kurula.
Mikâil : Rezzakıyyet arşının hamelesi olan büyük Melek. Dört Büyük Melekten birisi. (Bak: Melâike)
Ayan ola çün cümle iş kurtulmaya yad u biliş
Gele fülân ibni fülân hep adı ile çağrıla
Ortaya döküle önceden işlenen her iş, kurtulmaya tanımadık-yabancı veya biliş-tanıdık.
Gele fülân ibni fülân-filan oğlu filan, hepsi adı ile çağrıla
Fülân ibni fülân : Fülân oğlu fülân.
Cümle halâyık hep bite yeryüzünü düpdüz tuta
Hükmeyleye Cebbâr-i vakt mahşer dapa hep sürüle
Cümle halk hepsi tükene, yeryüzünü düpdüz ede-bomboş tuta
Hükmeyleye Cebbâr-i vakt-vakte gücü yeten, mahşere yönelip hepsi de oraya sürüle.
Cebbâr : (Sıfat-ı İlahiyedendir) İstediğini mutlak yapan, dilediğine muktedir olan. Büyüklük, azamet ve kudret sahibi. İmar eden Cenab-ı Hak. Kullarını ıslah edip tevbeye götüren Allah Teâlâ Hz.leri.
Dapa : Yönelip, yön alarak.
Kopa kıyâmetin hevli ikinci nefhanın kavli
Üçüncü nefha içinde yerlerin yüzü yarıla
Kopa kıyâmetin havli-henüz yaşanıp bilinmeyen gücü,
İnsanları mezardan kaldıracak olan Sûra ikinci üfürüş sözü yerine gel!
Üçüncü üfürüş içindeyse yerlerin yüzü yarıla, bambaşka ve o âleme mahsus bir âlem oluşa.
Hevl : Havl. Güç. Kuvvet. * Muhit, etraf. * Yıl, sene. * Tahavvül, inkılâb. * Geçmek. * Bir hâlden bir hâle dönmek. * Rücu etmek.
Çünkü gele sıddıyk zaif âşık(lara) yoktur hayıf
Yarınki mahşer gününde Yevme yeşfau kurula
Çünkü o gün gelen sıddık-zaif âşıklara korku yoktur
Yarınki mahşer gününde Yevme yeşfau: şefâat günü kurula
--- Ya'lemü ma beyne eydihim ve ma halfehüm ve la yeşfeune illa li menirteda ve hüm min haşyetihi müşfikun : Allah, onların önlerindekini de, arkalarındakini de (yaptıklarını da, yapacaklarını da) bilir. Allah rızasına ulaşmış olanlardan başkasına şefaat etmezler. Onlar, Allah korkusundan titrerler! (Enbiyâ 21/28)
Yevme yeşfau : Şefâat edilecek gün
Yunus var yarağın eylen yol korkuludur key eğlen
Önünde katran denizi kıldan sırat da gerile
Yunus var azığını ve lazım olan şeyleri iyi hazırla,
Yol pek korkuludur eğlenlenme buralarda.
Önünde katran denizinden başka kıldan ince kılıçtan keskin Sırat Köprüsü de gerilmiştir.
Key : Pek, şiddetli, çetin.
Yarağ : Yarayan, gerekli olan şey.
Açıklamalar : KUL İHVANİ
- aNKa
- Özel Üye
- Mesajlar: 2797
- Kayıt: 02 Eyl 2007, 02:00
ZÜHD ve TAKVÂ - XXXII
Bir imâret göster bana kim sonu viran olmaya
Kazan şol malı kim senden dökülüp geri kalmaya
Bir mâmur olmuş köşk vs göster bana ki sonu viran olmamış olsun.
Öyle bir malı kazan ki senden sonra dökülüp geri kalmasın.
Seninle de hasaplarını vermen sorumluluğu gitmesin.
İmâret : Emirlik. Beylik.
Dökülüp kalısar malın ayrıklar ala helâlin
Senden geri kalan malın sana assısı olmaya
Dökülüp kalacak malın,
Başkaları ala helâlini-eşini.
Senden geri kalan malının ise sana bir kârı olmaya
Assı : Kâr, fayda.
Ol malı ki Halîli'dir hayırlara yelter seni
Ol mal ki ol Kaarûn'undur ıssı hiç rahat olmaya
Eğer malın Halîlî ise, hayırlara yöneltir seni
O mal ki o Kaarûn'un malı gibiyse sahib hiç rahat olmaya
Halîli : Halilî. İbrahim Halilullah ve Halil-ür Rahman da denir. Peygamberlerden İshak ve İsmâil'in (A.S.) babasıdır. Yirmi sahifelik kitap kendisine nâzil olmuştur. Süryanice konuşurdu. Peygamberimizin de (A.S.V.) ceddi idi. Urfa'da doğduğu da rivayet edilir. Zamanın kralı Nemrud tarafından ateşe atılmak istendi, mu'cize olarak ateş onu yakmadı. En şiddetli zamanda dahi Allah'tan başka kimsenin dostluğunu kabul etmediğinden, sadece ondan meded beklediğinden kendisine Halilullah denilmiştir. Sonra Mısır'a ve Kenan iline gitti. Oğlu İsmail (A.S.) ile birlikte Kâbe-i Muazzama'yı yeniden inşa' ettiler. Kudüs'te medfun'dur. Cömerdliğiyle meşhurdur.
Yeltemek : Meylettirmek.
Kaarûn : (A, uzun okunur) Peygamber Musâ (A.S.) devrinde yaşamış, malı ile mağrur olarak haddini aşmış ve Cenab-ı Hakkın zekât emrini dinlemediğinden Musa'nın (A.S.) duâsından sonra malı ile birlikte yere batmış olan dünya zengini. Cenab-ı Hakkın lütuf ve ihsanını kendine mâlederek nankörlük ve enaniyetinden dolayı bu fena sıfatı ile meşhur olmuştur.
İsrâfil sûrunu ura dağlar tepeler sürüle
Bir karınca cevâbını bin Süleyman veremeye
İsrâfil sûrunu üfüre, dağlar tepeler sürüle
Bir karıncanın cevâbını bin Süleyman veremeye
Süleyman (as) : Beni İsrail Peygamberlerindendir. Davud (A.S.) ın oğludur. Babasının vasiyyeti üzerine Beyt-ül Makdisi yedi senede inşa ettirdi. Kudüste büyük bir hükümet sarayı yaptırdı. Şark ve garb melikleri kendisine itaate geldiler. Kırk sene hem peygamberlik, hem padişahlık yaptı. Beni İsrailden Yahuda ve Bünyamin oğulları kendi hâkimiyeti altındaydılar. Diğer on kabile diğer İsrail Devletini teşkil ettiler. Yahuda Devleti Süleyman (A.S.) oğulları elinde ve merkezi Kudüs idi.
Bu dünya hep ıssız kala altını malı döküle
Sebil olubanı yata herkiz assı bulunmaya
Bu dünya hep ıssız kala altını malı döküle
Sebil olmuş olarak yata asla bir kârı bulunmaya.
Hey Yunus Emre ölünce var yürü doğru yolunca
Dünyâsını terk edenler yarın hasrette olmaya
Hey Yunus Emre ölünce var yürü doğru yolunca
Dünyâsını terk edenler yarın hasrette olmaya
Açıklamalar : KUL İHVANİ
Bir imâret göster bana kim sonu viran olmaya
Kazan şol malı kim senden dökülüp geri kalmaya
Bir mâmur olmuş köşk vs göster bana ki sonu viran olmamış olsun.
Öyle bir malı kazan ki senden sonra dökülüp geri kalmasın.
Seninle de hasaplarını vermen sorumluluğu gitmesin.
İmâret : Emirlik. Beylik.
Dökülüp kalısar malın ayrıklar ala helâlin
Senden geri kalan malın sana assısı olmaya
Dökülüp kalacak malın,
Başkaları ala helâlini-eşini.
Senden geri kalan malının ise sana bir kârı olmaya
Assı : Kâr, fayda.
Ol malı ki Halîli'dir hayırlara yelter seni
Ol mal ki ol Kaarûn'undur ıssı hiç rahat olmaya
Eğer malın Halîlî ise, hayırlara yöneltir seni
O mal ki o Kaarûn'un malı gibiyse sahib hiç rahat olmaya
Halîli : Halilî. İbrahim Halilullah ve Halil-ür Rahman da denir. Peygamberlerden İshak ve İsmâil'in (A.S.) babasıdır. Yirmi sahifelik kitap kendisine nâzil olmuştur. Süryanice konuşurdu. Peygamberimizin de (A.S.V.) ceddi idi. Urfa'da doğduğu da rivayet edilir. Zamanın kralı Nemrud tarafından ateşe atılmak istendi, mu'cize olarak ateş onu yakmadı. En şiddetli zamanda dahi Allah'tan başka kimsenin dostluğunu kabul etmediğinden, sadece ondan meded beklediğinden kendisine Halilullah denilmiştir. Sonra Mısır'a ve Kenan iline gitti. Oğlu İsmail (A.S.) ile birlikte Kâbe-i Muazzama'yı yeniden inşa' ettiler. Kudüs'te medfun'dur. Cömerdliğiyle meşhurdur.
Yeltemek : Meylettirmek.
Kaarûn : (A, uzun okunur) Peygamber Musâ (A.S.) devrinde yaşamış, malı ile mağrur olarak haddini aşmış ve Cenab-ı Hakkın zekât emrini dinlemediğinden Musa'nın (A.S.) duâsından sonra malı ile birlikte yere batmış olan dünya zengini. Cenab-ı Hakkın lütuf ve ihsanını kendine mâlederek nankörlük ve enaniyetinden dolayı bu fena sıfatı ile meşhur olmuştur.
İsrâfil sûrunu ura dağlar tepeler sürüle
Bir karınca cevâbını bin Süleyman veremeye
İsrâfil sûrunu üfüre, dağlar tepeler sürüle
Bir karıncanın cevâbını bin Süleyman veremeye
Süleyman (as) : Beni İsrail Peygamberlerindendir. Davud (A.S.) ın oğludur. Babasının vasiyyeti üzerine Beyt-ül Makdisi yedi senede inşa ettirdi. Kudüste büyük bir hükümet sarayı yaptırdı. Şark ve garb melikleri kendisine itaate geldiler. Kırk sene hem peygamberlik, hem padişahlık yaptı. Beni İsrailden Yahuda ve Bünyamin oğulları kendi hâkimiyeti altındaydılar. Diğer on kabile diğer İsrail Devletini teşkil ettiler. Yahuda Devleti Süleyman (A.S.) oğulları elinde ve merkezi Kudüs idi.
Bu dünya hep ıssız kala altını malı döküle
Sebil olubanı yata herkiz assı bulunmaya
Bu dünya hep ıssız kala altını malı döküle
Sebil olmuş olarak yata asla bir kârı bulunmaya.
Hey Yunus Emre ölünce var yürü doğru yolunca
Dünyâsını terk edenler yarın hasrette olmaya
Hey Yunus Emre ölünce var yürü doğru yolunca
Dünyâsını terk edenler yarın hasrette olmaya
Açıklamalar : KUL İHVANİ
- aNKa
- Özel Üye
- Mesajlar: 2797
- Kayıt: 02 Eyl 2007, 02:00
ZÜHD ve TAKVÂ - XXXIII
Çalap veribiye sana bir gün ecel serhengini
Gele görünce gözüne azdıra benzin rengini
Çalap Teâlâ sana bir gün ecel görevlisini göndere
Gelip de görününce gözüne, benzinin rengini attıra- azdıra
Viribimek: Göndermek, irsal etmek.
Serheng: Çavuş, yasakçı.
Ayda sana emâneti issi diler tapşırayım
Ala senden emâneti ede seninle cengini
Emânetin sahibi der ki sana : Verdiğim emâneti geri teslim alayım!
Senden emânetini alacaktır, seninle de can cengini yapıp canını çıkaracaktır.
İs : Is. sahip, malik.
Tapşırmak : Teslim etmek.
Emâneti senden ala gövdeni kuru boş sala
Veballer boynunda kala nefsin ura külüngünü
Emâneti senden ala,
Gövdeni kuru boş sala-göndere
Veballer boynunda kala
Nefsinin ise külüng ile mezarını kaza!
Külüng : f. Taşçı kazması.
Vebal : Günah. Zarar. Ziyan. Şiddet. Ağırlık. Azab. Doğru olmayan bir hareketin manevî mes'uliyeti.
Malın u varın ey paşa hısmın kavmin üleşe
İledeler seni haşa göresin sinin tengini
Ey Paşa!
Malını ve varlığını akrabaların kavmin paylaşa
Seni de götüreler toprak eve, göresin mezar taşını.
Haş : Kerpiç. Taş-tuğla.
Teng : Dar.
Seni sininde koyalar menzil mübârek diyeler
Üstüne tez tez yumalar dünyanın hâk-ü sengini
Seni mezarında koyalar, bu durak mübârek diyeler
Üstüne tez tez dünyanın taşını toprağını yumalar-kapatalar
Hâk-ü seng : Toprak ve taş.
Karanı yerde olasın amelin ile kalasın
Çok ah edip söyleyesin peşîmanlığın nengini
Karanlık yerde olasın
Amelin ile kalasın
Çok ah edip söyleyesin pişmanlığının arını
Neng : Ayıp utanılacak şey. Ar ve hayâ.
Yunus imdi tövbeye gel can sendeyken eyle amel
Aşk ile gel kuşanagör bu dervişlik palhengini
Yunus şimdi tövbeye gel!
Can sendeyken eyle amel
Bu dervişlik kuşağını aşk ile gel hemen kuşan!
Palheng : Palaheng. f. Yular, dizgin. * Av veya suçlu bağlanacak kement. * Kemer. * Tazı boynuna geçirilen ağaç halka.
Açıklamalar : KUL İHVANİ
Çalap veribiye sana bir gün ecel serhengini
Gele görünce gözüne azdıra benzin rengini
Çalap Teâlâ sana bir gün ecel görevlisini göndere
Gelip de görününce gözüne, benzinin rengini attıra- azdıra
Viribimek: Göndermek, irsal etmek.
Serheng: Çavuş, yasakçı.
Ayda sana emâneti issi diler tapşırayım
Ala senden emâneti ede seninle cengini
Emânetin sahibi der ki sana : Verdiğim emâneti geri teslim alayım!
Senden emânetini alacaktır, seninle de can cengini yapıp canını çıkaracaktır.
İs : Is. sahip, malik.
Tapşırmak : Teslim etmek.
Emâneti senden ala gövdeni kuru boş sala
Veballer boynunda kala nefsin ura külüngünü
Emâneti senden ala,
Gövdeni kuru boş sala-göndere
Veballer boynunda kala
Nefsinin ise külüng ile mezarını kaza!
Külüng : f. Taşçı kazması.
Vebal : Günah. Zarar. Ziyan. Şiddet. Ağırlık. Azab. Doğru olmayan bir hareketin manevî mes'uliyeti.
Malın u varın ey paşa hısmın kavmin üleşe
İledeler seni haşa göresin sinin tengini
Ey Paşa!
Malını ve varlığını akrabaların kavmin paylaşa
Seni de götüreler toprak eve, göresin mezar taşını.
Haş : Kerpiç. Taş-tuğla.
Teng : Dar.
Seni sininde koyalar menzil mübârek diyeler
Üstüne tez tez yumalar dünyanın hâk-ü sengini
Seni mezarında koyalar, bu durak mübârek diyeler
Üstüne tez tez dünyanın taşını toprağını yumalar-kapatalar
Hâk-ü seng : Toprak ve taş.
Karanı yerde olasın amelin ile kalasın
Çok ah edip söyleyesin peşîmanlığın nengini
Karanlık yerde olasın
Amelin ile kalasın
Çok ah edip söyleyesin pişmanlığının arını
Neng : Ayıp utanılacak şey. Ar ve hayâ.
Yunus imdi tövbeye gel can sendeyken eyle amel
Aşk ile gel kuşanagör bu dervişlik palhengini
Yunus şimdi tövbeye gel!
Can sendeyken eyle amel
Bu dervişlik kuşağını aşk ile gel hemen kuşan!
Palheng : Palaheng. f. Yular, dizgin. * Av veya suçlu bağlanacak kement. * Kemer. * Tazı boynuna geçirilen ağaç halka.
Açıklamalar : KUL İHVANİ
- aNKa
- Özel Üye
- Mesajlar: 2797
- Kayıt: 02 Eyl 2007, 02:00
ZÜHD ve TAKVÂ - XXXIV
Evvel bize vâcib budur iyi hulk u amel gerek
İslâm adı konucağız yoldaşımız îman gerek
İlk önce bize en lazım olan iyi ahlâk ve amel gerektir.
İslâm adımız konulduğuna göre yoldaşımız îman gerek
Hulk : Ahlâk.
İsrâfil sûrun urunca cümle mahluk uyanınca
Soru hesap sorulunca Arap dili lisan gerek
İsrâfil sûrun vurunca-üfürünce, cümle mahluk uyanınca
Soru-hesap sorulunca Arap dili lisan gerek
Gök perdelerin açalar iyi yavuzdan seçeler
Ol dem nereye kaçalar baş kurtarası yer gerek
Gök perdelerini açalar iyiyi yaramazdan seçeler
O zaman nereye kaçalar baş kurtaracak bir yer gerek
Terezi kurup otralar sermâyemiz getireler
Ol siyâset meydanında bu tertipleri bil gerek
Terezi kurup tartalar, sermâyemiz getireler
O siyâset meydanında bu tertipleri-düzenlemeleri bilmen gerek
Ortalar : Tartalar.
Siyaset : Memleket idare etme san'atı. Devlet idare tarzı. * Dünya ve âhirette necatlarına sebeb olacak bir yola, insanları irşad ile beşeriyetin salâhına çalışmak. * Diplomatlık. Politika. * Seyislik, at idare işleriyle uğraşma. (Bak: Hilafet)
Çağrışalar ata ana kardaş kardaştan ısana
Yalvaralar ol Sübhan'a niyaz kılası er gerek
Çağrışalar ata ana kardeş kardeşten usana
Yalvaralar ol Sübhan'a yalvaracak-niyaz kılacak er gerek...
Dügelinden bu aşk yakın Yunus hata kılma sakın
Aşktan nasip sunulunca cevap veresi hâl gerek
Her bir şeyden bu aşk yakın,
Yunus hata kılma sakın!
Aşktan nasip sunulunca cevap verecek hâl gerek
Dügeli : Bütün, hepsi.
Açıklamalar : KUL İHVANİ
Evvel bize vâcib budur iyi hulk u amel gerek
İslâm adı konucağız yoldaşımız îman gerek
İlk önce bize en lazım olan iyi ahlâk ve amel gerektir.
İslâm adımız konulduğuna göre yoldaşımız îman gerek
Hulk : Ahlâk.
İsrâfil sûrun urunca cümle mahluk uyanınca
Soru hesap sorulunca Arap dili lisan gerek
İsrâfil sûrun vurunca-üfürünce, cümle mahluk uyanınca
Soru-hesap sorulunca Arap dili lisan gerek
Gök perdelerin açalar iyi yavuzdan seçeler
Ol dem nereye kaçalar baş kurtarası yer gerek
Gök perdelerini açalar iyiyi yaramazdan seçeler
O zaman nereye kaçalar baş kurtaracak bir yer gerek
Terezi kurup otralar sermâyemiz getireler
Ol siyâset meydanında bu tertipleri bil gerek
Terezi kurup tartalar, sermâyemiz getireler
O siyâset meydanında bu tertipleri-düzenlemeleri bilmen gerek
Ortalar : Tartalar.
Siyaset : Memleket idare etme san'atı. Devlet idare tarzı. * Dünya ve âhirette necatlarına sebeb olacak bir yola, insanları irşad ile beşeriyetin salâhına çalışmak. * Diplomatlık. Politika. * Seyislik, at idare işleriyle uğraşma. (Bak: Hilafet)
Çağrışalar ata ana kardaş kardaştan ısana
Yalvaralar ol Sübhan'a niyaz kılası er gerek
Çağrışalar ata ana kardeş kardeşten usana
Yalvaralar ol Sübhan'a yalvaracak-niyaz kılacak er gerek...
Dügelinden bu aşk yakın Yunus hata kılma sakın
Aşktan nasip sunulunca cevap veresi hâl gerek
Her bir şeyden bu aşk yakın,
Yunus hata kılma sakın!
Aşktan nasip sunulunca cevap verecek hâl gerek
Dügeli : Bütün, hepsi.
Açıklamalar : KUL İHVANİ
- aNKa
- Özel Üye
- Mesajlar: 2797
- Kayıt: 02 Eyl 2007, 02:00
ZÜHD ve TAKVÂ - XXXV
Dünyaya gelen kişiler yola bile gelmek gerek
Ölümünü anıbanı dün ü gün ağlamak gerek
Dünyaya gelen kişiler, yola yolun şartlarını bilmiş olarak gelmeleri gerek.
Ölümünü anaraktan dün ü günü-hiç durmadan ağlamaları gerek
Bu dünya kahır evidir hem bâkıy değil fânidir
Aldanıban kalma buna tez tövbeye gelmek gerek
Bu dünya kahır evidir hem devamlı değil geçicidir
Aldanarak kalma bu dünyaya,
Tez tövbeye gelmek gerek
Nedür(ür) dünya çokluğu eşkeredür(ür) yokluğu
Varlık sarayın hakıykat âhireti bilmek gerek .
Nedir ki dünya çokluğu,
Eşkeredir-âşikâr durur yokluğu
Varlık sarayını, hakikat âhireti bilmek gerek .
Gel imdi dur bu fâniden mahrum kalamdan bâkıyden
Taat kılıp bu dünyadan kul nasîb(in) almak gerek
Gel şimdi geridur bu yalan dünyadan
Mahrum kalmaktan bâki-sonsuz âlemden
Kulluk edip bu dünyadan ektiğini biçerek o âlemde kul nasîbini alması gerek olan
Korkar isen (sen) tamudan (gel) alçak olgıl kamudan
Ol günü ince sırattan kamular(la) geçmek gerek
Sen korkar isen cehennemden
O hâlde gel herkesten alçak gönüllü ol!
O kıyamet günü ince Sırattan herkeslerle geçmek gerek
Geçip gitmek diler isen (ye) düşmeyeyim der isen
Şol kazandığın malını Tanğrı için vermek gerek
Geçip gitmek diler isen
Derde düşmeyeyim der isen
Şol kazandığın malını
Tanrı için vermek gerek
Kazandığını veriben yoksulları hoş görüben
Hak hazretine varıban oddan o kurtulmak gerek
Kazandığını vererek
Yoksulları hoş görerek
Hakk Hazretine vararak
O ateşten kurtulmak gerek
Kur'an aydır ki "Vetteku" gene aydır ki "Tezraû"
Kihil olup oturma(gıl tez) tevbeye gelmek gerek
Kur'an der ki : "Vetteku"
Yine der ki : "Tezraû"
Elden ayaktan düşmüş gibi olup oturma
Tez tevbeye gelmek gerek
Kihil : Kihal. (Kehl. C.) Kemâlini bulmuş kimseler. Kâmil insanlar. Olgunluk çağında bulunanlar.
--- Vetteku yevmel la teczi nefsün an nefsin şey'ev ve la yukbelü minha şefaatüv ve la yü'hazü minha adlüv ve la hüm yünsarun : Öyle bir günden korkun ki, o günde hiç kimse başkası için herhangi bir ödemede bulunamaz; hiç kimseden (Allah izin vermedikçe) şefaat kabul olunmaz, fidye alınmaz; onlara asla yardım da yapılmaz. (Bakara 2/48)
--- Kale tezraune seb'a sinine deeba fe ma hasadtüm fezeruhü fi sümbülihi illa kalilem mimma te'külun : Yusuf dedi ki: Yedi sene âdetiniz üzere ekin ekersiniz. Sonra da yiyeceklerinizden az bir miktar hariç, biçtiklerinizi başağında (stok edip) bırakınız. (Yûsuf 12/47)
Yunus'un sözü şiirden amma aslı(dır) kitaptan
Hadis ile denene key (bilgi) sâdık olmak gerek
Yunus'un sözü şiirden amma aslıdır kitaptan-Kurândan
Hadis ile buyrulana çokça sâdık olmak gerek..
Açıklamalar : KUL İHVANİ
Dünyaya gelen kişiler yola bile gelmek gerek
Ölümünü anıbanı dün ü gün ağlamak gerek
Dünyaya gelen kişiler, yola yolun şartlarını bilmiş olarak gelmeleri gerek.
Ölümünü anaraktan dün ü günü-hiç durmadan ağlamaları gerek
Bu dünya kahır evidir hem bâkıy değil fânidir
Aldanıban kalma buna tez tövbeye gelmek gerek
Bu dünya kahır evidir hem devamlı değil geçicidir
Aldanarak kalma bu dünyaya,
Tez tövbeye gelmek gerek
Nedür(ür) dünya çokluğu eşkeredür(ür) yokluğu
Varlık sarayın hakıykat âhireti bilmek gerek .
Nedir ki dünya çokluğu,
Eşkeredir-âşikâr durur yokluğu
Varlık sarayını, hakikat âhireti bilmek gerek .
Gel imdi dur bu fâniden mahrum kalamdan bâkıyden
Taat kılıp bu dünyadan kul nasîb(in) almak gerek
Gel şimdi geridur bu yalan dünyadan
Mahrum kalmaktan bâki-sonsuz âlemden
Kulluk edip bu dünyadan ektiğini biçerek o âlemde kul nasîbini alması gerek olan
Korkar isen (sen) tamudan (gel) alçak olgıl kamudan
Ol günü ince sırattan kamular(la) geçmek gerek
Sen korkar isen cehennemden
O hâlde gel herkesten alçak gönüllü ol!
O kıyamet günü ince Sırattan herkeslerle geçmek gerek
Geçip gitmek diler isen (ye) düşmeyeyim der isen
Şol kazandığın malını Tanğrı için vermek gerek
Geçip gitmek diler isen
Derde düşmeyeyim der isen
Şol kazandığın malını
Tanrı için vermek gerek
Kazandığını veriben yoksulları hoş görüben
Hak hazretine varıban oddan o kurtulmak gerek
Kazandığını vererek
Yoksulları hoş görerek
Hakk Hazretine vararak
O ateşten kurtulmak gerek
Kur'an aydır ki "Vetteku" gene aydır ki "Tezraû"
Kihil olup oturma(gıl tez) tevbeye gelmek gerek
Kur'an der ki : "Vetteku"
Yine der ki : "Tezraû"
Elden ayaktan düşmüş gibi olup oturma
Tez tevbeye gelmek gerek
Kihil : Kihal. (Kehl. C.) Kemâlini bulmuş kimseler. Kâmil insanlar. Olgunluk çağında bulunanlar.
--- Vetteku yevmel la teczi nefsün an nefsin şey'ev ve la yukbelü minha şefaatüv ve la yü'hazü minha adlüv ve la hüm yünsarun : Öyle bir günden korkun ki, o günde hiç kimse başkası için herhangi bir ödemede bulunamaz; hiç kimseden (Allah izin vermedikçe) şefaat kabul olunmaz, fidye alınmaz; onlara asla yardım da yapılmaz. (Bakara 2/48)
--- Kale tezraune seb'a sinine deeba fe ma hasadtüm fezeruhü fi sümbülihi illa kalilem mimma te'külun : Yusuf dedi ki: Yedi sene âdetiniz üzere ekin ekersiniz. Sonra da yiyeceklerinizden az bir miktar hariç, biçtiklerinizi başağında (stok edip) bırakınız. (Yûsuf 12/47)
Yunus'un sözü şiirden amma aslı(dır) kitaptan
Hadis ile denene key (bilgi) sâdık olmak gerek
Yunus'un sözü şiirden amma aslıdır kitaptan-Kurândan
Hadis ile buyrulana çokça sâdık olmak gerek..
Açıklamalar : KUL İHVANİ
- aNKa
- Özel Üye
- Mesajlar: 2797
- Kayıt: 02 Eyl 2007, 02:00
ZÜHD ve TAKVÂ - XXXVI
Müslümanım diyen kişi şartı nedir bilse gerek
Tanğrı'nın buyruğun tutup beş vakt namaz kılsa gerek
Müslümanım diyen kişi şartı nedir bilse gerek
Tanrı'nın buyruğun tutup beş vakit namazın kılsa gerek
Tanla durup başın kaldır ellerini suya daldır
Tamudan azadlı oldur kullar azad olsa gerek
Sabah tanyeri-şafak sökerken başını yastıktan kaldır, ellerini suya daldır-abdestini al!
Cehennemden kurtulmuş olan o kimsedir.
Kullar azad olsa gerek
Öğle namazın kılasın her ne dilersen bulasın
Tamudan azadlı oldur kullar azad olsa gerek
Öğle namazın kılasın
Her ne dilersen bulasın
Cehennemden kurtulmuş olasın
Kullar azad olsa gerek
Ol ikindiyi kılanlar arı dirlik dirilenler
Oladır Hakk'a erenler dâim Hakk'a erse gerek
Ol ikindiyi kılanlar
Arı bir âhiret hayatına dirilenler
Onlardır Hakk'a erenler
Böyle kullar dâim Hakk'a erse gerek
Akşamdurur üç farida dağca günahın arıda
İyi amellerin sana şem u çerâğ olsa gerek
Akşam namazı farzı üç tür
Dağca günahını arıtır
İyi amellerin sana Âhiret ışığın olsa gerek
Şem : Mum, ışık.
Çerâğ : f. Işık. kandil. Lâmba. Mum.
Yatsı namazın o hazır hazırları sever Kadir
İmanın eksiğin bitir iman piş-rev olsa gerek
Yatsı namazına ol hazır
Hazırları sever El Kadîr Celle Celâlihu
İmanın eksiğin bitir
İman işin başı olsa gerek
Piş-rev : peşrev. f. (Aslı: Pişrev) Önde giden. * Türk müziğinde bir saz eseri. * Güreşten önce pehlivanların ellerini birbirine veya dizlerine çarparak ve biraz sıçrayarak yaptıkları oyun. * Bir çeşit ok.
Her kim Müslüman olmadı beş vakt namazı kılmadı
Bil ki Müslüman olmayan ol tamuya girse gerek
Her kim Müslüman olmadı
Beş vakit namazı kılmadı
Bil ki Müslüman olmayan
O cehenneme girse gerek
Görmez misin Mustafâ'yı nice bekledi vefâyı
Ümmet için ol safâyı ümmet ona erse gerek
Görmez misin Mustafâ (sallallahu aleyhi ve sellem)i
Nice bekledi vefâyı
Ümmet için ol safâyı
Ümmet olan Ona erse gerek..
Safâ : Gönül şenliği, eğlence. * Duru olmak, itmi'nan ve meserret üzere olmak. Temiz, sâfi olmak. * Hava açık ve ayaz olmak. * Mekke-i Mükerreme'de bir yerin ismi.
Bekler isen din gayretin vermegil nefse murâdın
Yunus Nebî salavâtın aşk ile değirse gerek
Kendin için din gayretini- dikkatle ve sebatla çalışmayı ciddi olarak düşünürsen eğer,
Sakın nefsin hevâ -heves murâdını ona verme!
Yunus Nebî salavâtın-buyurduğun aşk ile ulaştırsa gerek
وَذَا النُّونِ إِذ ذَّهَبَ مُغَاضِبًا فَظَنَّ أَن لَّن نَّقْدِرَ عَلَيْهِ فَنَادَى فِي الظُّلُمَاتِ أَن لَّا إِلَهَ إِلَّا أَنتَ سُبْحَانَكَ إِنِّي كُنتُ مِنَ الظَّالِمِينَ
--- Ve zen nuni iz zehebe müğadiben fe zanne el len nakdira aleyhi fe nada fiz zulümati el la ilahe illa ente sübhaneke inni küntü minez zalimin : Zünnûn'u da (Yunus'u da zikret). O öfkeli bir halde geçip gitmişti; bizim kendisini asla sıkıştırmayacağımızı zannetmişti. Nihayet karanlıklar içinde: «Senden başka hiçbir tanrı yoktur. Seni tenzih ederim. Gerçekten ben zalimlerden oldum!» diye niyaz etti. (Enbiyâ 21/87)
Değirmek : Haber iletmek, götürmek.
Gayret : Dikkatle ve sebatla çalışmak. * Kıskanmak, çekememek. * Hareketli ve temiz hislerle çalışmak. * Dine, imana, namus gibi kıymetlere tecavüz edenlere karşı müdafaa için harekete gelmek.
Açıklamalar : KUL İHVANİ
Müslümanım diyen kişi şartı nedir bilse gerek
Tanğrı'nın buyruğun tutup beş vakt namaz kılsa gerek
Müslümanım diyen kişi şartı nedir bilse gerek
Tanrı'nın buyruğun tutup beş vakit namazın kılsa gerek
Tanla durup başın kaldır ellerini suya daldır
Tamudan azadlı oldur kullar azad olsa gerek
Sabah tanyeri-şafak sökerken başını yastıktan kaldır, ellerini suya daldır-abdestini al!
Cehennemden kurtulmuş olan o kimsedir.
Kullar azad olsa gerek
Öğle namazın kılasın her ne dilersen bulasın
Tamudan azadlı oldur kullar azad olsa gerek
Öğle namazın kılasın
Her ne dilersen bulasın
Cehennemden kurtulmuş olasın
Kullar azad olsa gerek
Ol ikindiyi kılanlar arı dirlik dirilenler
Oladır Hakk'a erenler dâim Hakk'a erse gerek
Ol ikindiyi kılanlar
Arı bir âhiret hayatına dirilenler
Onlardır Hakk'a erenler
Böyle kullar dâim Hakk'a erse gerek
Akşamdurur üç farida dağca günahın arıda
İyi amellerin sana şem u çerâğ olsa gerek
Akşam namazı farzı üç tür
Dağca günahını arıtır
İyi amellerin sana Âhiret ışığın olsa gerek
Şem : Mum, ışık.
Çerâğ : f. Işık. kandil. Lâmba. Mum.
Yatsı namazın o hazır hazırları sever Kadir
İmanın eksiğin bitir iman piş-rev olsa gerek
Yatsı namazına ol hazır
Hazırları sever El Kadîr Celle Celâlihu
İmanın eksiğin bitir
İman işin başı olsa gerek
Piş-rev : peşrev. f. (Aslı: Pişrev) Önde giden. * Türk müziğinde bir saz eseri. * Güreşten önce pehlivanların ellerini birbirine veya dizlerine çarparak ve biraz sıçrayarak yaptıkları oyun. * Bir çeşit ok.
Her kim Müslüman olmadı beş vakt namazı kılmadı
Bil ki Müslüman olmayan ol tamuya girse gerek
Her kim Müslüman olmadı
Beş vakit namazı kılmadı
Bil ki Müslüman olmayan
O cehenneme girse gerek
Görmez misin Mustafâ'yı nice bekledi vefâyı
Ümmet için ol safâyı ümmet ona erse gerek
Görmez misin Mustafâ (sallallahu aleyhi ve sellem)i
Nice bekledi vefâyı
Ümmet için ol safâyı
Ümmet olan Ona erse gerek..
Safâ : Gönül şenliği, eğlence. * Duru olmak, itmi'nan ve meserret üzere olmak. Temiz, sâfi olmak. * Hava açık ve ayaz olmak. * Mekke-i Mükerreme'de bir yerin ismi.
Bekler isen din gayretin vermegil nefse murâdın
Yunus Nebî salavâtın aşk ile değirse gerek
Kendin için din gayretini- dikkatle ve sebatla çalışmayı ciddi olarak düşünürsen eğer,
Sakın nefsin hevâ -heves murâdını ona verme!
Yunus Nebî salavâtın-buyurduğun aşk ile ulaştırsa gerek
وَذَا النُّونِ إِذ ذَّهَبَ مُغَاضِبًا فَظَنَّ أَن لَّن نَّقْدِرَ عَلَيْهِ فَنَادَى فِي الظُّلُمَاتِ أَن لَّا إِلَهَ إِلَّا أَنتَ سُبْحَانَكَ إِنِّي كُنتُ مِنَ الظَّالِمِينَ
--- Ve zen nuni iz zehebe müğadiben fe zanne el len nakdira aleyhi fe nada fiz zulümati el la ilahe illa ente sübhaneke inni küntü minez zalimin : Zünnûn'u da (Yunus'u da zikret). O öfkeli bir halde geçip gitmişti; bizim kendisini asla sıkıştırmayacağımızı zannetmişti. Nihayet karanlıklar içinde: «Senden başka hiçbir tanrı yoktur. Seni tenzih ederim. Gerçekten ben zalimlerden oldum!» diye niyaz etti. (Enbiyâ 21/87)
Değirmek : Haber iletmek, götürmek.
Gayret : Dikkatle ve sebatla çalışmak. * Kıskanmak, çekememek. * Hareketli ve temiz hislerle çalışmak. * Dine, imana, namus gibi kıymetlere tecavüz edenlere karşı müdafaa için harekete gelmek.
Açıklamalar : KUL İHVANİ
- aNKa
- Özel Üye
- Mesajlar: 2797
- Kayıt: 02 Eyl 2007, 02:00
ZÜHD ve TAKVÂ - XXXVII
Anma mısın sen şol günü cümle âlem hayrân ola
N'idesini bilemeyip bî-hod u ser-gerdân ola
Aklına getirip - anmaz mısın sen şu o günü ki; o gün, cümle âlem kendinden geçmiş - hayrân olacaklar!
Ne edeceklerini bilemeyip şaşırmış bir çılgına dönecekler!...
Ser-gerdan : f. Başı dönmüş, şaşkın. Hayran.
Hayran : Takdirkârlığından dolayı şaşa kalmış. Çok takdir etmiş. Çok beğenmiş.
Bî-hod : f. Çılgın, kendinden geçmiş olan, ne yaptığının farkında olmayan. * Bayılmış.
İsrâfil sûrunu ura hep mahlûkat yerden dura
Deriliben haşre yara kadı anda Sübhân ola
İsrâfil Sûruna üfüre,
Hep mahlûkat yerden kalkalar,
Dirilerek hesap için toplanılan Mahşere vara,
En büyük mahkemenin Hâkimi-kadısı Sübhân Allah Teâlâ ola
Zebâniler çeke tuta ilete tamuya ata
Deri yana süğnük tüte katı ulu efgan ola
Zebâniler hak edenleri çekip tutup götüre cehenneme ata!
Derisi yana kemiği tüte!
Çok büyük acılar ve inlemeler duyula!...
Süğnük : Kemik.
Efgan : f. Acı ile bağırıp çağırmalar. Feryatlar ve istimdat.
Mâlik çağıra tamuya çekip meydana getire
Tangrı korkusundan tamu zârî kılıp nâlân ola
Mâlik çağıra cehenneme
Çekip meydana getire
Tanrı korkusundan tamu acı acı inleyip figân ede!...
Nâlân : f. İnleyen, sızlayan, figân eden.
Mâlik : Sâhib. Malı elinde bulunduran. Bir şeyin mülkiyetini elinde tutan. * Her şeyin sâhibi olan Allah. * Cehennem zebânilerine hâkim ve onları idare eden meleğin adı.
Dağlar yerinden ırıla gökler heybetten yarıla
Ildızlar bağı kırıla düşe yere galtân ola
Dağlar yerinden ayrıla
Gökler heybetten yarıla
Yıldızların bağı kırıla da yerlere dökülüp yuvarlana
Irılmak : Bir yerden tamamen ayrılmak.
Galtan : f. Yuvarlanan, tekerlenen.
Yazıklar müzdler dartıla ancak perdeler yırtıla
Bilmediğin günahların anda sana ayân ola
Yazıklar-günahlar ile mükâfat-sevablar tartıla
O zaman gizli kalmaya perdeler yırtıla
Bilmediğin günahların orada sana açık seçik belli ola
Müzd : f. Ücret, karşılık, kira. * Mükâfat.
Yunus aydur işbu sözü erenlere toprak yüzü
Diler Hakk'ı göre gözü inâyet ger andan ola
Yunus der ki işte bu sözü demekten maksat
Halkı Hakk Teâlâya ulaştırmada hizmetçi Erenlere toprak gibi yerdedir yüzü.
Eğer Allah Teâlâ yardım eder ise Hakk'ı görmek diler gözü
İnayet : Yardım, lütuf meded etmek. * Mühim bir işle karşılaşıp onunla meşgul olmak.
Açıklamalar : KUL İHVANİ
Anma mısın sen şol günü cümle âlem hayrân ola
N'idesini bilemeyip bî-hod u ser-gerdân ola
Aklına getirip - anmaz mısın sen şu o günü ki; o gün, cümle âlem kendinden geçmiş - hayrân olacaklar!
Ne edeceklerini bilemeyip şaşırmış bir çılgına dönecekler!...
Ser-gerdan : f. Başı dönmüş, şaşkın. Hayran.
Hayran : Takdirkârlığından dolayı şaşa kalmış. Çok takdir etmiş. Çok beğenmiş.
Bî-hod : f. Çılgın, kendinden geçmiş olan, ne yaptığının farkında olmayan. * Bayılmış.
İsrâfil sûrunu ura hep mahlûkat yerden dura
Deriliben haşre yara kadı anda Sübhân ola
İsrâfil Sûruna üfüre,
Hep mahlûkat yerden kalkalar,
Dirilerek hesap için toplanılan Mahşere vara,
En büyük mahkemenin Hâkimi-kadısı Sübhân Allah Teâlâ ola
Zebâniler çeke tuta ilete tamuya ata
Deri yana süğnük tüte katı ulu efgan ola
Zebâniler hak edenleri çekip tutup götüre cehenneme ata!
Derisi yana kemiği tüte!
Çok büyük acılar ve inlemeler duyula!...
Süğnük : Kemik.
Efgan : f. Acı ile bağırıp çağırmalar. Feryatlar ve istimdat.
Mâlik çağıra tamuya çekip meydana getire
Tangrı korkusundan tamu zârî kılıp nâlân ola
Mâlik çağıra cehenneme
Çekip meydana getire
Tanrı korkusundan tamu acı acı inleyip figân ede!...
Nâlân : f. İnleyen, sızlayan, figân eden.
Mâlik : Sâhib. Malı elinde bulunduran. Bir şeyin mülkiyetini elinde tutan. * Her şeyin sâhibi olan Allah. * Cehennem zebânilerine hâkim ve onları idare eden meleğin adı.
Dağlar yerinden ırıla gökler heybetten yarıla
Ildızlar bağı kırıla düşe yere galtân ola
Dağlar yerinden ayrıla
Gökler heybetten yarıla
Yıldızların bağı kırıla da yerlere dökülüp yuvarlana
Irılmak : Bir yerden tamamen ayrılmak.
Galtan : f. Yuvarlanan, tekerlenen.
Yazıklar müzdler dartıla ancak perdeler yırtıla
Bilmediğin günahların anda sana ayân ola
Yazıklar-günahlar ile mükâfat-sevablar tartıla
O zaman gizli kalmaya perdeler yırtıla
Bilmediğin günahların orada sana açık seçik belli ola
Müzd : f. Ücret, karşılık, kira. * Mükâfat.
Yunus aydur işbu sözü erenlere toprak yüzü
Diler Hakk'ı göre gözü inâyet ger andan ola
Yunus der ki işte bu sözü demekten maksat
Halkı Hakk Teâlâya ulaştırmada hizmetçi Erenlere toprak gibi yerdedir yüzü.
Eğer Allah Teâlâ yardım eder ise Hakk'ı görmek diler gözü
İnayet : Yardım, lütuf meded etmek. * Mühim bir işle karşılaşıp onunla meşgul olmak.
Açıklamalar : KUL İHVANİ
- aNKa
- Özel Üye
- Mesajlar: 2797
- Kayıt: 02 Eyl 2007, 02:00
ZÜHD ve TAKVÂ - XXXVIII
Anma mısın şol günü (sen) gözün nesne görmez ola
Düşe sûretin toprağa dilin haber vermez ola
Aklına getirip - anmaz mısın sen şol günü ki o gün gözün hiçbir şeyi görmez olacak.
Bu beden-sûretin toprağa düşe de dilin bir haber vermez olacak..
Çün Azrail ine tuta assı kılmaz ana ata
Kimse doymaz o heybete kalktan meded ermez ola
Ne zaman ki Azrailine seni tutturursa
Anan atan sana bir fayda sağlayamaz
Kimse dayanamaz o heybete
Halktan bir yardım bir meded ulaşamaz artık sana!..
Heybet : Hürmetle beraber koruk hissini veren hal. Sakınıp korkulacak hal. Azamet.
Oğlan gider danışmana salâdır dosta düşmana
Sonra gelmek peşîmâna sana assı kılmaz ola
Oğlun din görevlisine gider ki öldüğünü dosta düşmana selâ edip bildirsin.
Artık son nefeste pişman olmak ve tevbeye gelmek de sana bir kâr-fayda sağlayamaz olur
Evvel gele şol yuyucu ardınca şol su koyucu
İledip keten sarıcı bunlar hâlin bilmez ola
İlk önce ölü yıkayıcı gele
Ardından da suyunu ısıtmak için ocağa koyucu
Kefenini saracak olana götüre
Artık bunlar da hâlin bilmez ola
Ağaç ata bindireler sinden yana göndereler
Yeraltına indireler kimse ayrık görmez ola
Ağaç ata-ölü taşınan salacaya bindireler
Mezardan tarafa göndereler
Yer altına indireler
Kimse artık seni bu dünyada görmez ola
Üç güne dek oturalar hep işini bitireler
Ol dem dile getireler ayrık kimse anmaz ola
Kavmin akraban üç gün kadar evinde barkında oturalar
Olmuş olmamış tüm işlerini sonunda bitireler
O günlerde seni dile getireler
Daha sonra artık kimse seni anmaz ola
Unutula gidesin bir gün dedelerin gibi
Yunus miskin bu öğüdü sen sana versen yeğ idi
Bu şimdiki mahlûkata öğüt assı kılmaz ola
Yunus miskin bu öğüdü
Sen sana versen daha iyi idi
Bu şimdiki mahlûkata-hayvan gibi insanlara
Öğüt bir kâr-fayda vermez oldu!..
Açıklamalar : KUL İHVANİ
Anma mısın şol günü (sen) gözün nesne görmez ola
Düşe sûretin toprağa dilin haber vermez ola
Aklına getirip - anmaz mısın sen şol günü ki o gün gözün hiçbir şeyi görmez olacak.
Bu beden-sûretin toprağa düşe de dilin bir haber vermez olacak..
Çün Azrail ine tuta assı kılmaz ana ata
Kimse doymaz o heybete kalktan meded ermez ola
Ne zaman ki Azrailine seni tutturursa
Anan atan sana bir fayda sağlayamaz
Kimse dayanamaz o heybete
Halktan bir yardım bir meded ulaşamaz artık sana!..
Heybet : Hürmetle beraber koruk hissini veren hal. Sakınıp korkulacak hal. Azamet.
Oğlan gider danışmana salâdır dosta düşmana
Sonra gelmek peşîmâna sana assı kılmaz ola
Oğlun din görevlisine gider ki öldüğünü dosta düşmana selâ edip bildirsin.
Artık son nefeste pişman olmak ve tevbeye gelmek de sana bir kâr-fayda sağlayamaz olur
Evvel gele şol yuyucu ardınca şol su koyucu
İledip keten sarıcı bunlar hâlin bilmez ola
İlk önce ölü yıkayıcı gele
Ardından da suyunu ısıtmak için ocağa koyucu
Kefenini saracak olana götüre
Artık bunlar da hâlin bilmez ola
Ağaç ata bindireler sinden yana göndereler
Yeraltına indireler kimse ayrık görmez ola
Ağaç ata-ölü taşınan salacaya bindireler
Mezardan tarafa göndereler
Yer altına indireler
Kimse artık seni bu dünyada görmez ola
Üç güne dek oturalar hep işini bitireler
Ol dem dile getireler ayrık kimse anmaz ola
Kavmin akraban üç gün kadar evinde barkında oturalar
Olmuş olmamış tüm işlerini sonunda bitireler
O günlerde seni dile getireler
Daha sonra artık kimse seni anmaz ola
Unutula gidesin bir gün dedelerin gibi
Yunus miskin bu öğüdü sen sana versen yeğ idi
Bu şimdiki mahlûkata öğüt assı kılmaz ola
Yunus miskin bu öğüdü
Sen sana versen daha iyi idi
Bu şimdiki mahlûkata-hayvan gibi insanlara
Öğüt bir kâr-fayda vermez oldu!..
Açıklamalar : KUL İHVANİ
- aNKa
- Özel Üye
- Mesajlar: 2797
- Kayıt: 02 Eyl 2007, 02:00
ZÜHD ve TAKVÂ - XXXIX
İşit sözünü ey âkıl
Tanla seher vaktinde dur
Öyle buyurmuş ol kâmil
Tanla seher vaktinde dur
Sözümü işit ey aklı olan kişi!
Tan yeri atınca seher vaktinde dur, Teheccüd Namazını kıl!
Öyle buyurmuş ol kâmil
Tanla seher vaktinde dur
İşit ne der horozunuz
Tanla verilir rûziniz
Dost dergâhına tutgıl yüz
Tanla seher vaktinde dur
İşitin ne demekte gece yarısı öten bu horozunuz
Demekte ki : Tan vaktinde verilir maddî-mânevî rızkınız, sırrınız
Dost dergâhına yüzünü çevir de
Tanla seher vaktinde namaza dur!...
Rûz : f. Gün, 24 saatlik müddet. * Gündüz.
İşit sözümü ey sağır
Tâ terâzin gele ağır
Yalvar Çalab'ına çağır
Tanla seher vaktinde dur
İşit sözümü ey sağır!
Tâ ki böylece uyanıp gerekeni yapasın da terâzin gele ağır
Yalvar Çalab' ına çağır
Tanla seher vaktinde namaza dur!...
Yatanların yatlı hâli
Hiç nesneye ermez eli
Seher eser rahmet yeli
Tanla seher vaktinde dur
Yatanların şu yatılı hâllerini gör!
Hiç bir şeye-nesneye ermez eli
Seher vakti gelince eser rahmet yeli
Tanla seher vaktinde namaza dur!...
Kuşlar ile durgıl bile
Kıl namazı imâm ile
Yalvar günahını dile
Tanla seher vaktinde dur
Seher vakti ötmeye başlayan Kuşlar ile birlikte ol!
Zikirlerine katıl!
Sabah namazını imâm ile kıl!
Yalvar Allah Teâlâdan günahının bağışlanmasını dile
Tanla seher vaktinde namaza dur!...
Okuna Kur'ân u Yâ Sîn
Kulak urup dinleyesin
Dağca günahlar yuyasın
Tanla seher vaktinde dur
Okuna Kur'ân u Yâ Sîn
Kulak verip dinleyesin
Dağlar gibi günahlarını yıkayasın
Tanla seher vaktinde namaza dur!...
Okuna hadîs ü kelam
Diyeler aleyhisselâm
Âşık isen belli bilem
Tanla seher vaktinde dur
Okuna Hadîs ve Kelâm İlmi
Diyeler aleyhisselâm-Es Selâm Ona olsun
Âşık isen belli olsu ki bilem
Tanla seher vaktinde namaza dur!...
Helâl ola sana uçmak
Uçmakta hûriler koçmak
Kevser şarabını içmek
Tanla seher vaktinde dur
Helâl ola sana cennet
Cennete hûrilere sarılmak
Kevser şarabını içmek
Tanla seher vaktinde namaza dur!...
Koçmak : Kucaklamak sarılmak.
Miskin Yunus aç gözünü
Uyar gafletten özünü
Ta bilesin kend' özünü
Tanla seher vaktinde dur
Miskin Yunus aç gözünü!
Özünü gaflet uykusundan uyandır
Tâ ki bilesin kendi özün ne hâldedir.
Tanla seher vaktinde namaza dur!...
Açıklamalar : KUL İHVANİ
İşit sözünü ey âkıl
Tanla seher vaktinde dur
Öyle buyurmuş ol kâmil
Tanla seher vaktinde dur
Sözümü işit ey aklı olan kişi!
Tan yeri atınca seher vaktinde dur, Teheccüd Namazını kıl!
Öyle buyurmuş ol kâmil
Tanla seher vaktinde dur
İşit ne der horozunuz
Tanla verilir rûziniz
Dost dergâhına tutgıl yüz
Tanla seher vaktinde dur
İşitin ne demekte gece yarısı öten bu horozunuz
Demekte ki : Tan vaktinde verilir maddî-mânevî rızkınız, sırrınız
Dost dergâhına yüzünü çevir de
Tanla seher vaktinde namaza dur!...
Rûz : f. Gün, 24 saatlik müddet. * Gündüz.
İşit sözümü ey sağır
Tâ terâzin gele ağır
Yalvar Çalab'ına çağır
Tanla seher vaktinde dur
İşit sözümü ey sağır!
Tâ ki böylece uyanıp gerekeni yapasın da terâzin gele ağır
Yalvar Çalab' ına çağır
Tanla seher vaktinde namaza dur!...
Yatanların yatlı hâli
Hiç nesneye ermez eli
Seher eser rahmet yeli
Tanla seher vaktinde dur
Yatanların şu yatılı hâllerini gör!
Hiç bir şeye-nesneye ermez eli
Seher vakti gelince eser rahmet yeli
Tanla seher vaktinde namaza dur!...
Kuşlar ile durgıl bile
Kıl namazı imâm ile
Yalvar günahını dile
Tanla seher vaktinde dur
Seher vakti ötmeye başlayan Kuşlar ile birlikte ol!
Zikirlerine katıl!
Sabah namazını imâm ile kıl!
Yalvar Allah Teâlâdan günahının bağışlanmasını dile
Tanla seher vaktinde namaza dur!...
Okuna Kur'ân u Yâ Sîn
Kulak urup dinleyesin
Dağca günahlar yuyasın
Tanla seher vaktinde dur
Okuna Kur'ân u Yâ Sîn
Kulak verip dinleyesin
Dağlar gibi günahlarını yıkayasın
Tanla seher vaktinde namaza dur!...
Okuna hadîs ü kelam
Diyeler aleyhisselâm
Âşık isen belli bilem
Tanla seher vaktinde dur
Okuna Hadîs ve Kelâm İlmi
Diyeler aleyhisselâm-Es Selâm Ona olsun
Âşık isen belli olsu ki bilem
Tanla seher vaktinde namaza dur!...
Helâl ola sana uçmak
Uçmakta hûriler koçmak
Kevser şarabını içmek
Tanla seher vaktinde dur
Helâl ola sana cennet
Cennete hûrilere sarılmak
Kevser şarabını içmek
Tanla seher vaktinde namaza dur!...
Koçmak : Kucaklamak sarılmak.
Miskin Yunus aç gözünü
Uyar gafletten özünü
Ta bilesin kend' özünü
Tanla seher vaktinde dur
Miskin Yunus aç gözünü!
Özünü gaflet uykusundan uyandır
Tâ ki bilesin kendi özün ne hâldedir.
Tanla seher vaktinde namaza dur!...
Açıklamalar : KUL İHVANİ
- aNKa
- Özel Üye
- Mesajlar: 2797
- Kayıt: 02 Eyl 2007, 02:00
ZÜHD ve TAKVÂ - XL
Sana derim ey velî
Dur erte namazına
Eğer değilsen ölü
Dur erte namazına
Sana derim ey Dost!
Sabah Namazını kıl!
Eğer değilsen ölü
Sabah Namazını kıl!
Erte namazı : Sabah namazı.
Ezan okur müezzin
Çağırır Allah adın
Yıkma dînin bünyâdın
Dur erte namazına
Ezan okur müezzin
Çağırır Allah adına
Yıkma dînin temelini
Sabah Namazını kıl!
Bünyâd : f. Temel, esas. Yapı, binâ.
Ağar pervâza kuşlar
Tesbih okur ağaçlar
Himmet alın kardaşlar
Dur erte namazına
Seher vaktiyle beraber bütün kuşlar gök yüzüne dolup kanat çırparlar
Tesbih okur ağaçlar
Allah indinde makbul ve mübârek bir kimsenin mânevi yardımı ile ibadete yönelin kardeşler.
Sabah Namazını kıl!
Pervâz : f. Kanat açmak, uçmak. Uçan, uçucu. * Nur. * Karargâh. * Saçmak. * Hücre. * Saçak. * Ayna. Dolap. * İnce, uzun tahta. * Uçan, uçucu gibi mânâlara gelerek birleşik kelimeler yapılır.
Himmet : Kalbin bütün kuvveti ile Cenab-ı Hakk'a ve sâir mukaddesata yönelmesi. Kalb isteği ile gösterilen ciddi gayret. * Allah indinde makbul ve mübârek bir kimsenin mânevi yardımı ile birisini koruması, yardım etmesi. * Tabiî şevk ve meyil ve heves. * Lütuf, yardım.
Namazı kıl zikreyle
Elin götür şükreyle
Öleceğin fikreyle
Dur arta namazına
Namazı kıl zikr eyle!
Elini aç şükr eyle!
Öleceğini fikr eyle-düşün!
Sabah Namazını kıl!
Namaz kıl yarağ olsun
Ahrette gerek olsun
Sinlekte çerağ olsun
Dur erte namazına
Namaz kıl ki azığın-hazırlığın olsun!
Âhirette kesin gerek duyacağın şeyler olsun
Mezarlıkta çıran-ışığın olsun
Sabah Namazını kıl!
Namaz kıl îmâm ile
Yatmagil güman ile
Gidesin îmân ile
Dur erte namazına
Namaz kıl îmâm ile
Sakın Yatma şüphe ile
Gidebilmek için îmân ile
Sabah Namazını kıl!
Güman : f. Zan. Tahmin. Sanmak. şüphe.
Çıka gide can dahı
Şöyle kala ten dahı
Derviş Yunus sen dahı
Dur erte namazına
Çıkıp gidecek can dahi
Şöyle kala ten dahi
Derviş Yunus sen dahi
Sabah Namazını kıl!
Açıklamalar : KUL İHVANİ
Sana derim ey velî
Dur erte namazına
Eğer değilsen ölü
Dur erte namazına
Sana derim ey Dost!
Sabah Namazını kıl!
Eğer değilsen ölü
Sabah Namazını kıl!
Erte namazı : Sabah namazı.
Ezan okur müezzin
Çağırır Allah adın
Yıkma dînin bünyâdın
Dur erte namazına
Ezan okur müezzin
Çağırır Allah adına
Yıkma dînin temelini
Sabah Namazını kıl!
Bünyâd : f. Temel, esas. Yapı, binâ.
Ağar pervâza kuşlar
Tesbih okur ağaçlar
Himmet alın kardaşlar
Dur erte namazına
Seher vaktiyle beraber bütün kuşlar gök yüzüne dolup kanat çırparlar
Tesbih okur ağaçlar
Allah indinde makbul ve mübârek bir kimsenin mânevi yardımı ile ibadete yönelin kardeşler.
Sabah Namazını kıl!
Pervâz : f. Kanat açmak, uçmak. Uçan, uçucu. * Nur. * Karargâh. * Saçmak. * Hücre. * Saçak. * Ayna. Dolap. * İnce, uzun tahta. * Uçan, uçucu gibi mânâlara gelerek birleşik kelimeler yapılır.
Himmet : Kalbin bütün kuvveti ile Cenab-ı Hakk'a ve sâir mukaddesata yönelmesi. Kalb isteği ile gösterilen ciddi gayret. * Allah indinde makbul ve mübârek bir kimsenin mânevi yardımı ile birisini koruması, yardım etmesi. * Tabiî şevk ve meyil ve heves. * Lütuf, yardım.
Namazı kıl zikreyle
Elin götür şükreyle
Öleceğin fikreyle
Dur arta namazına
Namazı kıl zikr eyle!
Elini aç şükr eyle!
Öleceğini fikr eyle-düşün!
Sabah Namazını kıl!
Namaz kıl yarağ olsun
Ahrette gerek olsun
Sinlekte çerağ olsun
Dur erte namazına
Namaz kıl ki azığın-hazırlığın olsun!
Âhirette kesin gerek duyacağın şeyler olsun
Mezarlıkta çıran-ışığın olsun
Sabah Namazını kıl!
Namaz kıl îmâm ile
Yatmagil güman ile
Gidesin îmân ile
Dur erte namazına
Namaz kıl îmâm ile
Sakın Yatma şüphe ile
Gidebilmek için îmân ile
Sabah Namazını kıl!
Güman : f. Zan. Tahmin. Sanmak. şüphe.
Çıka gide can dahı
Şöyle kala ten dahı
Derviş Yunus sen dahı
Dur erte namazına
Çıkıp gidecek can dahi
Şöyle kala ten dahi
Derviş Yunus sen dahi
Sabah Namazını kıl!
Açıklamalar : KUL İHVANİ
- aNKa
- Özel Üye
- Mesajlar: 2797
- Kayıt: 02 Eyl 2007, 02:00
ZÜHD ve TAKVÂ - XLI
Uş gine nazar oldu bu bizim canımıza
Muhammed bünyâd urdu dîn ü îmânımıza
Şimdi yine bizim canımız şöylesine bir iç düşüncelere daldı.
Muhammed Aleyhisselâm Din ve İmanımızın temelini ve esasını hangi şartlarda kurmuştu.
Bünyâd : f. Temel, esas. Yapı, binâ.
Nazar : Göz atmak. Mülahaza, düşünmek, bakmak, imrenerek bakmak, düşünce. Yan bakış, kötü bakış. Bir türlü kabul etmek. * Gözdeğmesi. * İltifat. * İtibar.
Peygamberler serveri din direği Muhammed
Gör ne gevherler komuş bu bizim kânımıza
Dinin direği, peygamberlerin başı Muhammed Aleyhisselâm, İslam dini hazinesine nice edeb incileri bırakmış.
Server : f. Reis. Baş. Seyyid.
Kân : f. Bir şeyin menbaı. * Kuyu. Kaynak. * Mâden ocağı. * Bir keyfiyetin. (niteliğin) bol olarak bulunduğu kimse.
Gevher : f. Akıl ve edeb. * Asıl ve neseb. * Elmas, cevher, mücevher. İnci. * Bir şeyin künhü ve esası. Hakikat. * Noktalı olan harf.
Hay gel amel edelim elimiz erer iken
Ecel erer ansızın ermeyiz şanımıza
Gelin kardeşler!
Elimiz tutarken imanımızın gereği ve ispatı olan işleri işleyelim.
Ölüm vakti gelir de çatarsa şehâdet için geldiğimiz bu imtihan evinden çıkarken Hakkın şâhidi olma şanına ve şerefine ulşamayız sonra!
Ey dırîgaa n'idelim bizde amel olmazsa
Hışmedip yapışalar bu kefen donumuza
O zaman geldiğinde nice yazıklar olsun bize ki, amelsiz eli boş vardık diye götürdüğümüz kefen bezinden hiddetle tutalar ve azaba çekeler!
Dırîgaa : Esirgemek. Yazık ki.
Hışm : f. Öfke, hiddet, gazap, kızgınlık.
Sorucular geleler soru hisap alalar
Karanı sin içinde otura yanımıza
Can tenden ayrılınca, beden mezara sokulunca, sorucu melekleri gelip karanlık mezarda yanımıza oturup sorularını sorup hesaplarını alalar bir gün.
Ölüm haktır bilirsin niçin gaafil olursun
Azrâil kasdediser günahlı canımıza
Her akıl sahibi ölümün hak olduğunu bilir. Sebeb ne olursa olsun böylesi kesin olan bir sonucu görmemek gaflettir.
Bir gün gelir görevli melek Azrail günahlara batmış canımıza kasdedip tenimizden ayırır.
Gafil : Dikkatsiz, iyi düşünmeyen, uyanık olmayan. Haberi olmayan, ihtiyatsız, başına geleceği önceden düşünmeyen. Allah'ı unutan. Kendi gayr-ı meşru zevkine dalan.
كُلُّ نَفْسٍ ذَآئِقَةُ الْمَوْتِ وَإِنَّمَا تُوَفَّوْنَ أُجُورَكُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ فَمَن زُحْزِحَ عَنِ النَّارِ وَأُدْخِلَ الْجَنَّةَ فَقَدْ فَازَ وَما الْحَيَاةُ الدُّنْيَا إِلاَّ مَتَاعُ الْغُرُورِ
... Küllü nefsin zaikatül mevt, ve innema tüveffevne ücuraküm yevmel kiyameh, fe men zuhziha anin nari ve üdhilel cennete fe kad faz, ve mel hayatüd dünya illa metaul ğurur : Her canlı ölümü tadacaktır. Ve ancak kıyamet günü yaptıklarınızın karşılığı size tastamam verilecektir. Kim cehennemden uzaklaştırılıp cennete konursa o, gerçekten kurtuluşa ermiştir. Bu dünya hayatı ise aldatma metâından başka bir şey değildir. ( Âl-i İmrân 3/185)
Miskin Yunus bu sözü kend' özünden ayıtmaz
Hak Çalap veribidi sabakın dilimize
Miskin Yunus bu sözü kendi özünden söylüyor değil.
Bu aşkın dersini dilimize Hakk Çalap (cc) göndermektedir.
Veribidi : Gönderdi.
Sabak : Ders, meşk, ödül.
Açıklamalar : KUL İHVANİ
Uş gine nazar oldu bu bizim canımıza
Muhammed bünyâd urdu dîn ü îmânımıza
Şimdi yine bizim canımız şöylesine bir iç düşüncelere daldı.
Muhammed Aleyhisselâm Din ve İmanımızın temelini ve esasını hangi şartlarda kurmuştu.
Bünyâd : f. Temel, esas. Yapı, binâ.
Nazar : Göz atmak. Mülahaza, düşünmek, bakmak, imrenerek bakmak, düşünce. Yan bakış, kötü bakış. Bir türlü kabul etmek. * Gözdeğmesi. * İltifat. * İtibar.
Peygamberler serveri din direği Muhammed
Gör ne gevherler komuş bu bizim kânımıza
Dinin direği, peygamberlerin başı Muhammed Aleyhisselâm, İslam dini hazinesine nice edeb incileri bırakmış.
Server : f. Reis. Baş. Seyyid.
Kân : f. Bir şeyin menbaı. * Kuyu. Kaynak. * Mâden ocağı. * Bir keyfiyetin. (niteliğin) bol olarak bulunduğu kimse.
Gevher : f. Akıl ve edeb. * Asıl ve neseb. * Elmas, cevher, mücevher. İnci. * Bir şeyin künhü ve esası. Hakikat. * Noktalı olan harf.
Hay gel amel edelim elimiz erer iken
Ecel erer ansızın ermeyiz şanımıza
Gelin kardeşler!
Elimiz tutarken imanımızın gereği ve ispatı olan işleri işleyelim.
Ölüm vakti gelir de çatarsa şehâdet için geldiğimiz bu imtihan evinden çıkarken Hakkın şâhidi olma şanına ve şerefine ulşamayız sonra!
Ey dırîgaa n'idelim bizde amel olmazsa
Hışmedip yapışalar bu kefen donumuza
O zaman geldiğinde nice yazıklar olsun bize ki, amelsiz eli boş vardık diye götürdüğümüz kefen bezinden hiddetle tutalar ve azaba çekeler!
Dırîgaa : Esirgemek. Yazık ki.
Hışm : f. Öfke, hiddet, gazap, kızgınlık.
Sorucular geleler soru hisap alalar
Karanı sin içinde otura yanımıza
Can tenden ayrılınca, beden mezara sokulunca, sorucu melekleri gelip karanlık mezarda yanımıza oturup sorularını sorup hesaplarını alalar bir gün.
Ölüm haktır bilirsin niçin gaafil olursun
Azrâil kasdediser günahlı canımıza
Her akıl sahibi ölümün hak olduğunu bilir. Sebeb ne olursa olsun böylesi kesin olan bir sonucu görmemek gaflettir.
Bir gün gelir görevli melek Azrail günahlara batmış canımıza kasdedip tenimizden ayırır.
Gafil : Dikkatsiz, iyi düşünmeyen, uyanık olmayan. Haberi olmayan, ihtiyatsız, başına geleceği önceden düşünmeyen. Allah'ı unutan. Kendi gayr-ı meşru zevkine dalan.
كُلُّ نَفْسٍ ذَآئِقَةُ الْمَوْتِ وَإِنَّمَا تُوَفَّوْنَ أُجُورَكُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ فَمَن زُحْزِحَ عَنِ النَّارِ وَأُدْخِلَ الْجَنَّةَ فَقَدْ فَازَ وَما الْحَيَاةُ الدُّنْيَا إِلاَّ مَتَاعُ الْغُرُورِ
... Küllü nefsin zaikatül mevt, ve innema tüveffevne ücuraküm yevmel kiyameh, fe men zuhziha anin nari ve üdhilel cennete fe kad faz, ve mel hayatüd dünya illa metaul ğurur : Her canlı ölümü tadacaktır. Ve ancak kıyamet günü yaptıklarınızın karşılığı size tastamam verilecektir. Kim cehennemden uzaklaştırılıp cennete konursa o, gerçekten kurtuluşa ermiştir. Bu dünya hayatı ise aldatma metâından başka bir şey değildir. ( Âl-i İmrân 3/185)
Miskin Yunus bu sözü kend' özünden ayıtmaz
Hak Çalap veribidi sabakın dilimize
Miskin Yunus bu sözü kendi özünden söylüyor değil.
Bu aşkın dersini dilimize Hakk Çalap (cc) göndermektedir.
Veribidi : Gönderdi.
Sabak : Ders, meşk, ödül.
Açıklamalar : KUL İHVANİ
- aNKa
- Özel Üye
- Mesajlar: 2797
- Kayıt: 02 Eyl 2007, 02:00
ZÜHD ve TAKVÂ - XLII
İsteyelim iş ıssını bulup görelim kandadır
Can kulağı açık ise işbu sözüm turvendedir
Aramak isteyelim bakalım aşk işini sahipleneni bulup görelim nerede.
Eğer Can Kulağı açık ise işbu sözüm kaynağından yeni çıkmış turfanda ve tazedir.
Bayatlamış, maksadını kaybetmiş dejenere olmuşlardan değil.
Turvende : Turfanda. Mevsiminden önce yetiştirilen meyve veya sebze. Yeni, taze, Söylenmemiş.
Alıgörün turvendeden aşk eridir onu tadan
Bunda boynunu buran Hak katında dermandedir
Ey Dostlar!
Siz de bu tufanda aşk ilminden alın!
Onu tadanlar Erenlerin aşk erleridir.
Bu âlemde Rabbısına teslim olup boynunu bükenler âhirette Hakk katında derdlerine derman bulacaklardır.
Zâten burada yaşayışları Hakkın huzurunda ve emrince olur.
Kişi gerek bile onu hem uyanık ola canı
Bilirsin dünya seveni baykuş gibi yabandadır
Bunun değerini kıymetini bilecek kişi gerekir.
Hem de canı yanık ola.
Bilirsin ki dünyayı çok sevenler, baykuş gibi yabanda - haktan ve hayırdan dışarıda kalmaya kendilerini mahrum etmişlerdir.
Baykuş çağırır vîrandan kimse murad almaz ondan
İyi amel iltegörün ol hak terâzi andadır
Halk arasında uğursuz sayılan virane baykuşlarının gece boyunca ötüşü gibi olur-olmaz konuşup duran kişilerden de hiç kimse bir murad alamaz.
Bu âlemden âhirete iyi ameller götürün ki hesap terazisi oradadır.
Varıcağız terâziye Hak kendi bakar yazıya
Görücek dağlar eriye ol zebâniler andadır
Bir gün nasıl olsa o terazi başına varacağız.
Bu âlemdeki amel defterimize Hakk Teâlâ bizzât kendisi bakar.
Kendilerini gördüklerinde heybet ve dehşetinden dağların bile eriyeceği Zebaniler o âlemdedir.
Biti sunula eline ettiğin gele yoluna
Tanıklar bile buluna dostun düşmanın andadır
Amel defteri sunula eline, bu dünyada neler yaptı isen yoluna çıka.
Yaptıklarına tanıklarda buluna.
Ve sen şaşıp kalasın orada dostun kim imiş, düşmanın kim imiş.
Ellerin ayakların bile aleyhinde şahidlik edince gör hele kendi kedine şahidliğini!
Biti : Mektup, kitab, amel defteri.
بَلِ الْإِنسَانُ عَلَى نَفْسِهِ بَصِيرَةٌ
... Belil'insanu 'ala nefsihi besiyretun. : Artık insan, kendi kendinin şahididir. (Kıyamet 75/14)
Terk edesin taht u tacı bulasın ettiğin gücü
Muhammed hak yalvarıcı şefâatimiz ondadır
Bu âlemdeki Benlik Tahtını Tacını mecburen terk edesin.
Bu âlemde hangi işlere emanet olan gücü-kuvveti harcadı isen orada karşında bulasın.
Allah Teâlânın Resûlü ve kulları için rahmet kaynağı Muhammed aleyhisselâm ümmetinin islah ve iflahı için hak yalvarıcımız ve şifâmızdır.
Yunus eğer âşık isen varlığın değşir yokluğa
İman kuşağın berk kuşan de hep eksilik bendedir
Ey Yunus sen gerçekten âşıksan, kendi benlik varlığını kulluk yokluğuna değiştir de varlık gözükenlerin yaratıcısı gerçek Var olan Allah Teâlâya iman kuşağını sağlam-sıkı kuşan, çözülmesin!
Tüm eksik ve kusurları kendinde gör ve bendedir de!
Açıklamalar : KUL İHVANİ
İsteyelim iş ıssını bulup görelim kandadır
Can kulağı açık ise işbu sözüm turvendedir
Aramak isteyelim bakalım aşk işini sahipleneni bulup görelim nerede.
Eğer Can Kulağı açık ise işbu sözüm kaynağından yeni çıkmış turfanda ve tazedir.
Bayatlamış, maksadını kaybetmiş dejenere olmuşlardan değil.
Turvende : Turfanda. Mevsiminden önce yetiştirilen meyve veya sebze. Yeni, taze, Söylenmemiş.
Alıgörün turvendeden aşk eridir onu tadan
Bunda boynunu buran Hak katında dermandedir
Ey Dostlar!
Siz de bu tufanda aşk ilminden alın!
Onu tadanlar Erenlerin aşk erleridir.
Bu âlemde Rabbısına teslim olup boynunu bükenler âhirette Hakk katında derdlerine derman bulacaklardır.
Zâten burada yaşayışları Hakkın huzurunda ve emrince olur.
Kişi gerek bile onu hem uyanık ola canı
Bilirsin dünya seveni baykuş gibi yabandadır
Bunun değerini kıymetini bilecek kişi gerekir.
Hem de canı yanık ola.
Bilirsin ki dünyayı çok sevenler, baykuş gibi yabanda - haktan ve hayırdan dışarıda kalmaya kendilerini mahrum etmişlerdir.
Baykuş çağırır vîrandan kimse murad almaz ondan
İyi amel iltegörün ol hak terâzi andadır
Halk arasında uğursuz sayılan virane baykuşlarının gece boyunca ötüşü gibi olur-olmaz konuşup duran kişilerden de hiç kimse bir murad alamaz.
Bu âlemden âhirete iyi ameller götürün ki hesap terazisi oradadır.
Varıcağız terâziye Hak kendi bakar yazıya
Görücek dağlar eriye ol zebâniler andadır
Bir gün nasıl olsa o terazi başına varacağız.
Bu âlemdeki amel defterimize Hakk Teâlâ bizzât kendisi bakar.
Kendilerini gördüklerinde heybet ve dehşetinden dağların bile eriyeceği Zebaniler o âlemdedir.
Biti sunula eline ettiğin gele yoluna
Tanıklar bile buluna dostun düşmanın andadır
Amel defteri sunula eline, bu dünyada neler yaptı isen yoluna çıka.
Yaptıklarına tanıklarda buluna.
Ve sen şaşıp kalasın orada dostun kim imiş, düşmanın kim imiş.
Ellerin ayakların bile aleyhinde şahidlik edince gör hele kendi kedine şahidliğini!
Biti : Mektup, kitab, amel defteri.
بَلِ الْإِنسَانُ عَلَى نَفْسِهِ بَصِيرَةٌ
... Belil'insanu 'ala nefsihi besiyretun. : Artık insan, kendi kendinin şahididir. (Kıyamet 75/14)
Terk edesin taht u tacı bulasın ettiğin gücü
Muhammed hak yalvarıcı şefâatimiz ondadır
Bu âlemdeki Benlik Tahtını Tacını mecburen terk edesin.
Bu âlemde hangi işlere emanet olan gücü-kuvveti harcadı isen orada karşında bulasın.
Allah Teâlânın Resûlü ve kulları için rahmet kaynağı Muhammed aleyhisselâm ümmetinin islah ve iflahı için hak yalvarıcımız ve şifâmızdır.
Yunus eğer âşık isen varlığın değşir yokluğa
İman kuşağın berk kuşan de hep eksilik bendedir
Ey Yunus sen gerçekten âşıksan, kendi benlik varlığını kulluk yokluğuna değiştir de varlık gözükenlerin yaratıcısı gerçek Var olan Allah Teâlâya iman kuşağını sağlam-sıkı kuşan, çözülmesin!
Tüm eksik ve kusurları kendinde gör ve bendedir de!
Açıklamalar : KUL İHVANİ
- aNKa
- Özel Üye
- Mesajlar: 2797
- Kayıt: 02 Eyl 2007, 02:00
ZÜHD ve TAKVÂ - XLIII
Bu ne gülecek yerdir ağlasana (key) katı
Düştün dünya zevkına unuttun kıyâmeti
Burası-bu dünya akıllı insanlar için gülünecek değil durmadan ağlanacak bir yerdir, sende içten ve çokça ağla!
Çünkü sen bu dünyanın şakşukasına-geçici ve sonu acı zevklerine daldın gittin ve hesaba kalkış kıyamını-kıyametini de unuttun!
Key : Pek, çetin.
Malı mülkü koyuban kanda gidersin miskin
Ancak yatasın sinde görünce kıyâmeti
Burada bunca yıl derlediğin malını mülkünü bırakıp da nere gidiyorsun sen ey miskin!
Sen ancak yatarsın-sakin olursun görünce kıyameti.
İki ferişteh ine gele karşına dura
Günahlarını yaza sala boynuna biti
İki sorgu meleği gelip, karşına durup, günahlarını yazıp ve amel defterini de boynuna takıp-sallaya!
Ferişteh : Melek.
Günahların tartalar andan sırat' ilteler
Zebanîler tutalar figanlar ola katı
Günahlarını tartalar!
Ondan sonra da Sırata ileteler!
Zebanîler tutalar!
Feryad ve figanlar çok çok ola!
Ata oğuldan beze bakmaya ana kıza
Şol gün geliser başa unutma arasâtı
Babalar oğlunda usanıp-beze!
Analar kızına bakmaya!
İşte o gün gelecek ve sen asla unutma Arasatı
Arasât : (Aresât) Mahşer yeri. Haşir ve neşir meydanı.
Miskin Yunus sen dahı gerçeklerden olagör
Erenler pîş edinmiş sabr ile kanâati
Miskin Yunus sen de gerçek Erenlerden olagör.
Erenler iş-sanat edinmiş sabır ile kanâati.
Pîşe : Piş. İş. Sanat.
Açıklamalar : KUL İHVANİ
Bu ne gülecek yerdir ağlasana (key) katı
Düştün dünya zevkına unuttun kıyâmeti
Burası-bu dünya akıllı insanlar için gülünecek değil durmadan ağlanacak bir yerdir, sende içten ve çokça ağla!
Çünkü sen bu dünyanın şakşukasına-geçici ve sonu acı zevklerine daldın gittin ve hesaba kalkış kıyamını-kıyametini de unuttun!
Key : Pek, çetin.
Malı mülkü koyuban kanda gidersin miskin
Ancak yatasın sinde görünce kıyâmeti
Burada bunca yıl derlediğin malını mülkünü bırakıp da nere gidiyorsun sen ey miskin!
Sen ancak yatarsın-sakin olursun görünce kıyameti.
İki ferişteh ine gele karşına dura
Günahlarını yaza sala boynuna biti
İki sorgu meleği gelip, karşına durup, günahlarını yazıp ve amel defterini de boynuna takıp-sallaya!
Ferişteh : Melek.
Günahların tartalar andan sırat' ilteler
Zebanîler tutalar figanlar ola katı
Günahlarını tartalar!
Ondan sonra da Sırata ileteler!
Zebanîler tutalar!
Feryad ve figanlar çok çok ola!
Ata oğuldan beze bakmaya ana kıza
Şol gün geliser başa unutma arasâtı
Babalar oğlunda usanıp-beze!
Analar kızına bakmaya!
İşte o gün gelecek ve sen asla unutma Arasatı
Arasât : (Aresât) Mahşer yeri. Haşir ve neşir meydanı.
Miskin Yunus sen dahı gerçeklerden olagör
Erenler pîş edinmiş sabr ile kanâati
Miskin Yunus sen de gerçek Erenlerden olagör.
Erenler iş-sanat edinmiş sabır ile kanâati.
Pîşe : Piş. İş. Sanat.
Açıklamalar : KUL İHVANİ
- aNKa
- Özel Üye
- Mesajlar: 2797
- Kayıt: 02 Eyl 2007, 02:00
ZÜHD ve TAKVÂ - XLIV
Nasihat kandilinden bir işâret göründü
Tenim içinde canım andan yana süründü
Nasihat kandilinden bir işâret ışığı göründü
Tenim içinde canım ondan yana sürünerek ulaşmaya azmetti.
Nefsimin ejderhâsı döndü bana haml' etti
Kanâat hay demezse yeri göğü yer imdi
Nefsimin hurs ve hevâ ejderhâsı döndü bana hücum edip saldırdı.
Kanâat hasletim ayaklanıp: Hay! demezse yeri göğü yer şimdi bu doymabilmez nefsimin hurs ve hevâ ejderhâsı!..
Hamle : Hücum etme. Atılış, saldırış. Savlet.
Kanâati yâr edin uyma nefs dileğine
Eresin hakıykata yerin buldun dur imdi
Sen kendine daima kanâati yâr edin ve nefsin sadece dünyaya dönük olan hevâ-heves dileğine asla uyma!
Bu Hâlde iken hakikat olan gerçek kulluk noktasındasın!
Emredilen ve murad edilen yeri buldun sabredip dur artık burada!
Kanâat dediğini eğer sen tutmaz isen
Nefsine uyar isen ser-gerdan ol yör imdi
Kanâatın sana söylediğini eğer sen tutmayıp da,
Nefsine uyar isen başı dönmüş-serseri ol yürü bakalım nereye varacaksın?
Ser-gerdan : Başı dönmüş, serseri.
Yunus Hak tecellîsin şiir dilinden söyler
Canda gevher var ise Hak'tan yana yür' imdi
Hazreti Yunus Hakk tecellîsini şiir dilinden söyler
Eğer Canındaki hakk-hayr hazinesi var ise Hakk'tan yana yürü artık!
Açıklamalar : KUL İHVANİ
Nasihat kandilinden bir işâret göründü
Tenim içinde canım andan yana süründü
Nasihat kandilinden bir işâret ışığı göründü
Tenim içinde canım ondan yana sürünerek ulaşmaya azmetti.
Nefsimin ejderhâsı döndü bana haml' etti
Kanâat hay demezse yeri göğü yer imdi
Nefsimin hurs ve hevâ ejderhâsı döndü bana hücum edip saldırdı.
Kanâat hasletim ayaklanıp: Hay! demezse yeri göğü yer şimdi bu doymabilmez nefsimin hurs ve hevâ ejderhâsı!..
Hamle : Hücum etme. Atılış, saldırış. Savlet.
Kanâati yâr edin uyma nefs dileğine
Eresin hakıykata yerin buldun dur imdi
Sen kendine daima kanâati yâr edin ve nefsin sadece dünyaya dönük olan hevâ-heves dileğine asla uyma!
Bu Hâlde iken hakikat olan gerçek kulluk noktasındasın!
Emredilen ve murad edilen yeri buldun sabredip dur artık burada!
Kanâat dediğini eğer sen tutmaz isen
Nefsine uyar isen ser-gerdan ol yör imdi
Kanâatın sana söylediğini eğer sen tutmayıp da,
Nefsine uyar isen başı dönmüş-serseri ol yürü bakalım nereye varacaksın?
Ser-gerdan : Başı dönmüş, serseri.
Yunus Hak tecellîsin şiir dilinden söyler
Canda gevher var ise Hak'tan yana yür' imdi
Hazreti Yunus Hakk tecellîsini şiir dilinden söyler
Eğer Canındaki hakk-hayr hazinesi var ise Hakk'tan yana yürü artık!
Açıklamalar : KUL İHVANİ
- mim
- Özel Üye
- Mesajlar: 2416
- Kayıt: 07 Şub 2008, 02:00