Duvar
Gönderilme zamanı: 28 Ara 2008, 17:10
DUVAR
İleri derecede hasta iki adam aynı hastane odasındaydılar.
Adamlardan birinin her öğleden sonra 1 saatliğine oturmasına izin veriliyordu, ciğerlerindeki suyun süzülmesi için. Bu hastanın yatağı odadaki tek pencerenin tam yanındaydı. Diğer hasta ise hep sırtustu yatmak zorundaydı.
Bu iki hasta saatlerce birbiriyle konusur, eslerini, ailelerini, evlerini, işlerini, askerlik anılarını, tatilde gittikleri yerleri anlatırlardı birbirlerine.
Pencerenin yanındaki hasta, her öğleden sonra oturmasına izin verdikleri saati diğer hastaya pencereden görebildiklerini anlatarak geçiriyordu.
Diğer hasta hep bir sonraki günü iple çekmeye basladı, dışarıdaki renkli ve hareketli dünyayı dinlemek icin.
Pencere, içinde çok güzel bir göl olan parka bakıyordu. Ördekler ve kuğular gölde yüzerken çocuklar model bot'larını suda yüzdürüyorlardı.
Genç aşıklar, gökkuşağının tüm renklerindeki çiçeklerin arasında kol kola dolaşıyorlardı. Ulu ağaçlar etrafi süslüyor, uzaktan şehrin silueti görülebiliyordu.
Pencere kenarındakı adam bunları muhteşem bir detayla anlatırken, odanın diğer ucunda yatan adam gözlerini kapar ve bu muhteşem manzarayı hayalinde canlandırırdı. Sıcak bir öğleden sonra, pencerenin yanındaki adam geçmekte olan bir fener alayını tarif etti. Diger adam bando seslerini duyamasa bile hayalinde canlandırabiliyordu , pencere kenarındaki adamın tasviriyle.
Gunler ve haftalar gecti. Bir sabah banyo yaptırmak icin su getiren gündüzcü hemşire pencere kenarında yatan hastanın cansız bedeniyle karşılastı: uykusunda, huzur içinde ölmüştü.
Hüzünlendi, hastane görevlilerini cesedi dışarı taşımaları icin cağırdı.
Uygun zaman geçtiğine kanaat getirir getirmez, diğer hasta pencerenin kenarındaki yatağa taşınmasının mümkün olup olamayacagını sordu. Hemsire Memnuniyetle istegini yerine getirdi, hastanın rahat olduğundan emin Olduktan sonra onu yalnız bıraktı. Yavaşca, duyduğu acıya aldırmadan, bir dirseğine yaslanarak dışarıdaki dünyaya bakmak üzere yatağından doğruldu adam.
Sonunda, dışarıyı kendi gözleriyle görme zevkini yaşayabilecekti. Pencereden dışarı bakabilmek için yavaşca dönmeye zorladı kendisini. Pencere, boş bir duvara bakıyordu.
Adam hemsireye, vefat eden oda arkadaşının pencerenin dışında görünen
Harika seylerden bahsetmesine sebep olan seyin ne olabileceğini sordu.
Hemşirenin cevabı, ölen adamın kör olduğu ve pencerenin önündeki duvarı görmediğiydi...
İleri derecede hasta iki adam aynı hastane odasındaydılar.
Adamlardan birinin her öğleden sonra 1 saatliğine oturmasına izin veriliyordu, ciğerlerindeki suyun süzülmesi için. Bu hastanın yatağı odadaki tek pencerenin tam yanındaydı. Diğer hasta ise hep sırtustu yatmak zorundaydı.
Bu iki hasta saatlerce birbiriyle konusur, eslerini, ailelerini, evlerini, işlerini, askerlik anılarını, tatilde gittikleri yerleri anlatırlardı birbirlerine.
Pencerenin yanındaki hasta, her öğleden sonra oturmasına izin verdikleri saati diğer hastaya pencereden görebildiklerini anlatarak geçiriyordu.
Diğer hasta hep bir sonraki günü iple çekmeye basladı, dışarıdaki renkli ve hareketli dünyayı dinlemek icin.
Pencere, içinde çok güzel bir göl olan parka bakıyordu. Ördekler ve kuğular gölde yüzerken çocuklar model bot'larını suda yüzdürüyorlardı.
Genç aşıklar, gökkuşağının tüm renklerindeki çiçeklerin arasında kol kola dolaşıyorlardı. Ulu ağaçlar etrafi süslüyor, uzaktan şehrin silueti görülebiliyordu.
Pencere kenarındakı adam bunları muhteşem bir detayla anlatırken, odanın diğer ucunda yatan adam gözlerini kapar ve bu muhteşem manzarayı hayalinde canlandırırdı. Sıcak bir öğleden sonra, pencerenin yanındaki adam geçmekte olan bir fener alayını tarif etti. Diger adam bando seslerini duyamasa bile hayalinde canlandırabiliyordu , pencere kenarındaki adamın tasviriyle.
Gunler ve haftalar gecti. Bir sabah banyo yaptırmak icin su getiren gündüzcü hemşire pencere kenarında yatan hastanın cansız bedeniyle karşılastı: uykusunda, huzur içinde ölmüştü.
Hüzünlendi, hastane görevlilerini cesedi dışarı taşımaları icin cağırdı.
Uygun zaman geçtiğine kanaat getirir getirmez, diğer hasta pencerenin kenarındaki yatağa taşınmasının mümkün olup olamayacagını sordu. Hemsire Memnuniyetle istegini yerine getirdi, hastanın rahat olduğundan emin Olduktan sonra onu yalnız bıraktı. Yavaşca, duyduğu acıya aldırmadan, bir dirseğine yaslanarak dışarıdaki dünyaya bakmak üzere yatağından doğruldu adam.
Sonunda, dışarıyı kendi gözleriyle görme zevkini yaşayabilecekti. Pencereden dışarı bakabilmek için yavaşca dönmeye zorladı kendisini. Pencere, boş bir duvara bakıyordu.
Adam hemsireye, vefat eden oda arkadaşının pencerenin dışında görünen
Harika seylerden bahsetmesine sebep olan seyin ne olabileceğini sordu.
Hemşirenin cevabı, ölen adamın kör olduğu ve pencerenin önündeki duvarı görmediğiydi...