KUL İHVÂNİ 41. (a) SALÂVÂT-I ŞERÎFE ŞERHi

Cevapla
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

KUL İHVÂNİ 41. (a) SALÂVÂT-I ŞERÎFE ŞERHi

Mesaj gönderen nur-ye »

ResimKUL İHVÂNİ 41. (a) SALÂVÂT-I ŞERÎFE ŞERHi


ResimEs-Selâmu aleykum ve Rahmetullâhi ve Berekâtuhu.

EÛZU BİLLÂHİ MİNE'Ş-ŞEYTÂNİ'R-RACÎM
Bİ'SMİ'LLÂHİ'R-RAHMÂNİ'R-RAHÎM..

istiğfar antivirüsüMüz:
Subhaneke allahümme ve bi hamdike, eşhedu en lâ ilâhe illâ ente vahdeke lâ şerike leke estağfiruke ve’etubileyke!
Ve'l-HaMduliLLÂhiraBBu’l-ÂleMîNN!.

Ya RaBBulâlemin, ya Rasûllallah sallallahu aleyhi ve sellem istecertu!.
ALLAH! ALLAH! ALLAH! RaBBî lâ uşrike bî şeyin!
Ve Lâ Havle Velâ Kuvvete İllâ Billlahi'l- Aliyyi'l- Aziym!.
Es salâtu ve’s- selâmu aleyke Yâ Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem
!.

Nakşî Tarikatı kollarının kemâl kavşağı olan, Şam'da Salihiye Tepesinde medfûn bulunan ve maddî ve mânevî tahsilini Bağdad'da yaptığı için Bağdadî diye anılan Muhammedî Mürşid Mevlânâ Halid-i Bağdadî Hazretlerinin salâvâtı:

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM


Resim

TÜRKÇESİ: (3 defa okunur)
“Allahümme salli alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âli seyyidinâ Muhammedin bi adedi külli dâin ve devâin ve bârik ve sellim aleyhi ve aleyhim kesîra.”(Ücüncüsünde kesîran ile okunur)
“Allahümme salli alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âli Seyyidinâ Muhammedin bi adedi külli dâin ve devâin ve bârik ve sellim aleyhi ve aleyhim kesîran kesîra.”

MÂNÂSI: ALLAH'ım! Efendimiz MUHAMMED (salallahu aleyhi ve sellem)'e ve Efendimiz Muhammed (salallahu aleyhi ve sellem)'in ailesine; dert çekenlerin (devâ dileyen çağırıcıların) ve devâ (çâre) lerinin tümü adedince salât-ü-selâm et. O'na ve onlara çok çok (çokça) bereket ver ve selâmlar et!.

Mevlânâ Halid-i Bağdadî Hazretlerinin istigasesi
(ALLAH-U ZÜ'L-CELÂL'e sığınması):


Resim

TÜRKÇESİ:

Bismillâhirrahmânirrahîm

“Yâ Hayyu Yâ Kayyûm Yâ Ze'l-celâlî ve'l-ikrâm Yâ ALLAHu bike tâhassentü ve bi abdike ve Resûlîke Seyyidinâ ve Mevlânâ Muhammedîn Sallallahu Tealâ aleyhi ve sellime istecertü Allahümme innî eselûke Yâ RAHMÂNu Yâ RAHÎMu bi esmâike'l-izâmi ve melâiketike'l-kirâmi ve Resûlîke aleyhim eftalü's-salavâti ve etemmü's-selâmi Ente'l-mahnî bilemhati ehl-i Bedrin velâ mâhatihim ve tenfahni bi nefâhatihim bi hakkihim aleyke Y RABB!”

MÂNÂSI: Yâ Hayyu Yâ Kayyum! Yâ Ze'l-celâlî ve'l-ikrâm! Yâ ALLAH! Sana sığındım (siper edindim) ve Senin kulun ve Resûlün Seyidimiz ve Efendimiz Muhammed Sallallahu Tealâ Aleyhi Vesselleme (teslim ve tâbi' olup) boyun eğdim! ALLAH'ım! Yâ Rahmân yâ Rahîm Senden Azîm isimlerin, keremli meleklerin ve Salâvâtların en fazîletlisi ve selâmların en tamı kendisine olan Resûlün ile (yüzü suyu hürmetine) istiyorum! (ki) Beni imtihan eden (deneyici-sınayıcı) Sensin, Bedir Ehlini bir lemhada (göz açıp kapayıncaya kadarlık sürede) bir üfürüşle (merhametle hayat verişle) mahvolmaktan (silinip yok olup gitmekten) kurtardığın gibi; onların Senin üzerindeki (hatırı) hakları hakkı için, onlara olan rahmet üfürüşünle (imdat edişinle) bana da üfür ve hayat ver (meded kıl) Yâ RABBi!


Allahümme salli ve sellim ve bârik ala seyyidina muhammedin nuru’z- zâtı’s- sırrı sarii’ fî cemii’l- esmai ve sıfati ve adedi dâimen ebeden kesiran mubâreken tayyiben fîh.

Es selatu ve’s- selâmu aleyke Ya seyyidi’l- evvelîne ve’l- âhirin elhamdülillahirabbülâlemin.

“Allahümme salli alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âli Seyyidinâ Muhammedin bi adedi külli dâin ve devâin ve bârik ve sellim aleyhi ve aleyhim kesîran kesîra.”
Salaten tekunu leke rıdâen Yâ Rabbülâlemin!
Salaten tekunu li hakkıke edâen Yâ Rahmetenlilâlemîn!.

Subhâneke Allahümme ve bi hamdike eşhedu en lâ ilâhe illâ ente vahdeke lâ şerike leke! Estağfirruke veetevbileyke! El hamdü lillâhi rabbi’l-âlemîn!

Allahümme inne esseluke’l- affe ve’l- afiyeh fi’d- dini ve’d- dünyayı ve’l- âhireh allahümmesturnâ bi setrike’l- Cemîl!.

“Yâ Hayyu Yâ Kayyûm Yâ Ze'l-celâlî ve'l-ikrâm Yâ ALLAHu bike tâhassentü ve bi abdike ve Resûlîke Seyyidinâ ve Mevlânâ Muhammedin Sallalâhu Tealâ aleyhi ve sellime istecertü.

Allahümme innî eselûke Yâ RAHMÂNu Yâ RAHÎMu bi esmâike'l-izâmi ve melâiketike'l-kirâmi ve Resûlîke aleyhim eftalü's-salavâti ve etemmü's-selâmi Ente'l-mahnî bilemhati ehl-i Bedrin velâ mâhatihim ve tenfahni bi nefâhatihim bi hakkihim aleyke YÂ RABB!”


Bu istiğase biliyorsunuz Hâlidi Bağdâdi Hazretlerinindir.
Orda sonunda buyuyor ki Yâ RABBî!Sen, o hiç umutsuz oldukları günde, Bedir Günü'nde, Müslümanların "mahvolduk!" dedikleri Bedir Gününde,
Rasûlullah SaLLallahu aleyhi ve SeLLem efendimiz kumların üzerine diz çöküp ellerini göğe öyle kaldırıyor ki sırtındaki ridâ düşüyor. Ebubekir Radiyallâhu Anhu: "RaBBımız duydu Yâ Rasûlullah!" ALLAH duydu seni!" diyor.
Böyle içten ve yürekten "Yardım et!" duâsı yaptığı "Bir göz açıp kapayıncaya kadarlık ÂNda, ne yaptıysan bize de onu yap!" buyurmakta.
Hâlidi Bağdâdi Hazretleri. ALLAH HiMMetini üzerimizde var etsin âmin!.
Bize de onun izinden, inşâe ALLAH Ehl-i Bedir günündeki güzelliklerden, yardımlardan, ÂNında olanlardan, göz açıp kapayıncaya kadar olanlardan; kardeşlerimizin, ÜMMet-i MuhaMMedin ne derdi neyi varsa yardım etsin!.

Allahumme ıslah ummeti Muhammed Aleyhi's-salâtu ve's-selâm: ALLAH'ım ÜMMet-i MuhaMMedi islah et!
Hadisde yok ama ben ekliyorum hoşuma gidiyor.
Allahumme iflah ümmeti Muhammed Aleyhi's-salâtu ve's-selâm: Allahım bir de bunları iflah et yâni felâha erdir.

Hadis-i Şerif ki..
Allahümme islah ümmeti Muhammed Aleyhissalâtu ve's-selâm!.: ALLAHım ÜMMet-i MuhaMMedi islah et!
Allahumme ferice an ummeti Muhammed Aleyhi's-salâtu ve's-selâm!.:ALLAHım ÜMMet-i MuhaMMede bir FEREC-ÇIKış kapısı ver!
Allahumme rahmeten ammeh!..: ALLAHım ÜMMet-i MuhaMMedîn tümüne-umûmen merhâmet et!.

Hadisde yok ama ben ekliyorum hoşuma gidiyor:Allahumme iflah Ümmeti Muhammed Aleyhi's-salâtu ve's-selâm:ALLAHım bir de bunları iflah et yâni felâha erdir.

Bir ferec ver.
Neyine?
Kimin ne problemi varsa; söylüyor, söylemiyor, gizliyor. Kim ne ise yâni.
Her ne derdi bir şeyi var ise, problemi var ise bunlara bir ferec ver, bir çözüm yolu, bir anahtar bir çâre bul. Ferec ver çıkış kapısı ver!
''Allahumme rahmeten ammeh umûmen''; merhâmet et!.
Hepsine yâni kim ki: "“ İlâhe İllâ ALLAH Muhammede'r Rasûlullah”!" diyorsa.
Dünyânın en kötü yerinde ise dahî. Orada da olsa ona rahmet et bir çıksın o bataktan yâni.
Çünkü biz MuhaMMedîyiz, bir rahmetçiyiz. Kimseyi yargılayamayız!.
Çıkış yolu dâima ALLAH'ın izniyle olsun diye ÛÂ EHLi MuhaMMedîleriz Hamd olsun!
ALLAHu Zü'l-Celâl her KULunu kendisi yargılayacak bize ne?!.

Rahmetenli'’l- âlemin Rasûlullah SaLLallahu aleyhi ve SeLLem'den ayrılık/ayırmamak duyulmuş mu?
Asla, hiç.. katiyen! Onun için "ÜMMetimin hepisine umûmen!" buyuruyor zâten âmmeh!
"Umûmen dilerim benim ümmetime!" buyuruyor.

"BİZ" dediğimiz Muhammed Aleyhi's-salâtu ve's-selâm’ ı DUYan ve UYanlardır. Katiyen biz ALLAH'a sığınırım. "Biz" derken bir avuç insanımızı da hâşâ kastetmeyiz.
Biz bütün ÜMMet-i MuhaMMed, kim ki Rasûlullah SaLLallahu aleyhi ve SeLLemi DUYmuş ve UYmuşsa ona diyoruz. Biz, siz, oluştan değil.
Şu Efendiler, bu Efendiler, Rasûlullah SaLLallahu aleyhi ve SeLLem'den başka bayrak çekiyorsa bize ne? Bizimki belli İnşâe ALLAH.
ALLAHu Zü'l-Celâl hepimize merhâmet etsin, rahmet etsin, HAKKta HAYRda bile etsin inşâe ALLAH!.

Halidî Bağdadî kaddesallahu sırrahu, o yüce insan Bağdad’da yetiştiği için Bağdadî.. Aslında Şamlı kendisi velîyullah..
Nasıl tek başına Hindistan’a kadar gittiği, hiçbir adressiz hiçbir şeysiz kendisini yetiştireni bulduğu, bundan sonra Halidî Bağdadî olduğu ilginçtir..
Bütün tarikatlar ondan bir çıkış noktası almak için silsilelerine yazarlar “Halidî Bağdadî’den de geçiyoruz!” diye..
Çok değerli bir Mürşid-i Kâmildir kendisi.. bir taun hastalığında torunları dahi hepsi şehid olmuştur hiç kalmamıştır. İslahiye Tepesinde yatar Şam’da..
Ve Şiirtli Muhammed Sıddık kaddesallahu sırrahu Hocamın mensub olduğu zincir Şeyhu’l- Hazîn kaddesallahu sırrahu, Ali Husameddin kaddesallahu sırrahudan öncedir zâten.
Ve en son Şeyh Şeyhu’l- Hazîn kaddesallahu sırrahu oğlu Şeyh Alâaddin kaddesallahu sırrahudur, kendisi oraya-Şam’a ziyarete gittiğinde ordaki türbedâr uyanık birisi yaşlı 90 küsur yaşında, zor kötek aşağıya kadar inmiş yaşlı insan..
Şeyh Alâaddin kaddesallahu sırrahu başlamış işte: “Efendim zahmet oldu!” O ise: “Yok, yok, sizin Ehl-i Beyt aleyhumu's-selâm olan atalarınıza Halidî Bağdadî kaddesallahu sırrahu çokça hürmet ederdi, onları beklerdi, gözlerdi gelsinler diye.. ben nasıl inmem aşağıya kadar!” demiştir.

Böyle bir birinden haberdâr, böyle gerçekten muhteşem insanlar, harika insanlar işte bize bu muhteşem Salâvâtı bırakmıştır…

İstigâsesi-Yalvarışı vardır biraz sonra okuruz..
İst-igâse: Medet isteyiş. Yardım istemektir.
İstigâsesi Salâvâtı bunlar gerçek hayatta yaşanmakta mı? Evet yaşanmakta, yaşanmakta yoksa “YAŞAnmayan YALANdır!”

Evet böyle gözü açık, yüreği açıklar ALLAH DOSTları var, hiç piyasa işi yapmadan kendi adına pazarkurmadan Rasûlullah SaLLallahu aleyhi ve SeLLemin İlim-Edeb-İrfÂN-ErkÂN Çizgisinden çıkmadan, insanlara şov yapmadan, HakikatHaKKı fiilen her insanın Yüreğine HakikatMuhaMMedîyyesine gösterip-İŞleyenler çok OLmuştur/OLmaktadı/OLacaktır da Hamd OLsun!..
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Re: KUL İHVÂNİ 41. (a) SALÂVÂT-I ŞERÎFE ŞERHi

Mesaj gönderen nur-ye »

Sanıyorum 1978 yılıydı aralık ayı sonlarıydı aklımda kaldığı kadarıyla.
Pazar günüydü en az yarım metre kar vardı dışarıda..
Aksaray'dayız, Cemâleddin Perek ağabey telefon etti dedi ki: “Gönlüm Kayseri-Yahyalı'ya gidelim diyor, dışarda da kar var, iki hakim arkadaş var onlar da katılsa diyorum gelir misin?” dedi anlaştık.
Sabah kalkmışız erkence, sonra arıyor: “Dediler ki kar var, fırtına var gidemeyiz!”
Ben de: “Söz söyledin, hazırlandım gidiyoruz, biz ikimiz de gideriz gitmiyorlarsa!” dedim.
Neticede biz çıktık yola, Nevşehir’i geçerken fırtınaya yakalandık, o bel en yüksek yer, zor kötek Yahyalı’ya girdik öğleye doğru..
Yük olmasın diye “Namazı kılalım, yemek vakti biraz sarksın öyle gidelim!” dedik. Namazı aşağıda şehirde kıldık.
Bizden taraf hiç kimseye bir kelime söylenmedi geliyoruz diye.
Şehrin üst tarafında yukarıda bir evi var Yahyalılı Hacı Hasan Efendinin..
Kendisi rahmetli Mahmud Sami Ramazan Oğlunun Halifelerinden ve Adana Vâizliği yapmıştı..
Daha eve yaklaşırken taa dışarıya çıkmış bahçenin de dışına, aşağıya inmiş yanında da Finike’liler var misafirleri. O zaman Antalya’ya felân geleceğimiz yok, çok önce çünkü.
Diyor ki: “Ey Finikeliler sabah namazda size söylemiştim ya, bu karda kışta bir gül kokusu geliyor burnuma Aksaray tarafından diye!”
“Evet efendim birkaç kere söyleyip durdunuz!.”
“Bu bir kerâmet felân değil!. Bu koku koku, kokuyu duymaktır. Kokuyu duymaktır!.” dedi.


İnsan görmez, işitmez, koku kendi gelir koku bambaşkadır, Ruhtur çünkü reyhâ dır. Reyhadır
İşte bu kimseler, bu kokuyu alanlardı. Bu kokuyu alanlardı birbirlerinin kokusunu alanlardı.
Hani eskiden olurdu şimdi yapmıyorlar kuzuları erken ayırıyorlar.
Eskiden koyun-kuzu emişi olurdu kuzuların emişi Hasan Dağ yaylalarında..
İki üçyüz tane kuzu iki üç yüz tane koyunun içerisine salınır. Her koyun kuzular akılsızdır, yavrudur her koyunun altına saldırır fakat daha memeyi bile bulmadan, koyun kuzunun kuyruğunu koklar, anladı ki kendisinin değil tekmeler ve kuzusunu kokusuyla bulurdu. şimdiyse daha yavruyken ayırıp besleyip kuzuyken satılmaktalar toptan.. Ne acı!..

İşte bu koku, ruhî bir şeydir, haslettir güzelliktir!
Koku ağaçlarımız vardı BİZ BİR-İZ BAğlarında; Şeyhü’l- Hazinler, Bağdadîler, Yunuslar, Taptuklar, Sarı Saltuklar çok çok.. hepsi hepsi koku ağaçlarımızdı.. Ve ne acı ki bu günümüzde, nasıl da gİZlendiler veya burunlarımız hasta!..
Güzel kokudan bahsetmiyorum çirkin kokudan bahsetmiyorum “KOKU”dan ReyHadan-RUHtan bahsediyorum!.

Sarı Saltuk Baba kaddesALLAHu sırrahu var, Taptuk Babanın kaddesALLAHu sırrahu Mürşidi..
Sarı Saltuk kaddesALLAHu sırrahu, Barak Sultan’dan sonra gelen bir Bizans prensidir aslen.
Hristiyanken AŞKuLLAHa düşmüştür mecnun olup, o hale gelmiştir ki Terk etmiştir!.
Neyi terk etmiştir? Her yeri terk etmiştir, Sarayı, hayatı terk etmiştir..
Geziyor İslam Ülkelerinde geziyor, orda-burda geziyor deli yani mecnun gibi..

Derken Barak Sultanla karşılaşıyor, ona yoldaş olmak dileyince o da diyor ki: “Evlâd, sen BİZim kahrımızı çekemezsin! Er sözü ters değer, şöyle olur, böyle olur sen yoluna git!.” dediyse de,
Sarı Saltuk Baba: “Olsun!” diyor. “Gerçekten çeker misin?” “Çekerim!”
“Güzel, çirkin, eğri, doğru ayırmaz mısın, Sadakatın Samimiyetin Sabrın Selâmetin tam mıdır, sağlam mıdır?. Denenmeye var mısın?”
Yaşanmayan yalan ya!..
“Uyarım Hocam!” deyince
Barak Sultan: “O hâlde buyur bir işkembe çorbası içelim!” diyor.
“Sen kaç tas çorba içersin oğul!”
“Senin içtiğin kadar içerim, üç içermişin üç, dörtse dört içerim!”
İşkembeci de hayretle izliyor, çorba satacak değil mi, derdi o çünkü..
Bir, iki, üç neyse içiyorlar karınlar küp gibi, daha kapıya çıkmadan: “Oğul sen gerçekten BİZim KAHRımızı ÇEKeBİlir misin?” diyor sonkez!
“Elbet Çekerim baba!” deyince Sarı Saltu Baba,
Barak Baba, elini ağzına sokuveriyor, yere eğilip içerde ne varsa sokağa kusup çıkarıyor ve: “Buyur o zaman hepsini iç, yala yut bakalım görelim bunları da iç!” diyor Sarı Saltuk’a.
Ne yapıyor Sarı Saltuk Baba, secde eder gibi dizlerini yere vurararak tek tek vurarak “ALLAHuekber!” le sağ-sol dİZlerini koyuyor yere.. “ALLAHuekber!” le sağ-sol ELLerini dayıyor yere tıpkı bir köpek, bir köpek gibi, başlıyor elsiz olarak ağzıyla yemeye!
Ne diyor Saltuk Baba: “Vay Sarı Saltuğum vay!. Vay seni Sarı Saltuğum vay!”
Öz türkçede “Saltuk” köpek demektir.
O da: “Bundan sonra gerçek ismim anılmaya bir daha diyor ve bilinmemiştir de eski ismi nedir!.. İsmi “Sarı Saltuk” kalmıştır! "Sarı Köpek" yani..
Bilmiyorum mideden çıkan kusulmuş işkembenin kokusunu düşünebiliyor musunuz!.


Ama Sarı Saltuk Baba kaddesALLAHu sırrahu bu, ALLAH Dostu kaddesALLAHu sırrahu.. ve gerçek MuhaMMedî MuHABBet YOLu YOLcusu OLunca hamdolsun!.
Altın külçesinde naylon GÜLcülük yapanlara, "BİZ BİR-İZ" İZcilerimİZin GÜBREde yetişen GÜL Kokusu esrârı ve bir mış!.. mişş mâ-SALLımız!..

Bir gün yolunuz Niğde-Bor ilçesine, Kuddusî Babamızın kaddesALLAHu sırrahu mekânı-Türbesine düşerse, bir Fatiha okursunuz hemen yan komşusu Sarı Saltuk Baba kaddesALLAHu sırrahu Türbesinde de ruhlarına inşae ALLAH!.

Evliya Çelebi ve benzerlerinin tümünde tarihen bildirilmiştir Sarı Saltuğun orada olduğu.
Biz İznik’e gittiğimizde de makamını gördük.. Renginaz Can götürmüştü bizi “Sarı Saltuk Makamı” diye orada bir mezar gördük.
Fakat Bor’da da türbesiyle beraber tarihî bir türbe vardır.
İşte koku, koku böyle enfes, pisi mis eden bir şeydir.

ALLAHümme salli alâ seyyidinâ MuhaMMedîn ve alâ âli Seyyidinâ MuhaMMedîn bi adedî külli daîn!

Ne kadar “daî” varsa, dua eden, dileyen, derdi olan demektir.
Ve “devâin” dualarına cevâb veren, dileyenin duasına icâbet eden, karşılığını veren ve devâ veren varsa..

Bu böylesine bir hârika Salâvâttır ki, bu öylesine bir Salâvâttır ki çekenle çektireni, yazanla okuyanı birleştirir.. Dönenle döndüreni birleştirir..
Atomun merkezine sorsak ki, çekirdeğine!. “Sen niye dönmüyorsun? Etrafında tavaf ediyorlar, sonsuz elektronların sonsuz hızlarla dönüyor! Sen nasıl bir daîsin, onlar nasıl devâ, ya da onlar nasıl bir daî sen nasıl bir devâsın!.''
İşte budur, işte budur tüm dönenler ve döndüren arasındaki ALÂka-ilişki!..
Merkezle Muhit.. Kâbe’yle etrafında tavaf edip namaz kılanlar arasındaki ALÂka-ilişki!..
SEVenle SEVilenin, SEVgili SıRRı gibi bir Muhteşemliktir Muazzamlık Mubareklik ve Mukaddesliktir ve MuhaMMedîyetliktir..

Bismillâhirrahmânirrahîm!.

Yâ Hayyu Yâ Kayyûm Yâ Ze'l-celâlî ve'l-ikrâm Yâ ALLAHu bike tâhassentü ve bi abdike ve Resûlîke Seyyidinâ ve Mevlânâ MuhaMMedîn Sallalâhu Tealâ aleyhi ve sellime istecertü.
ALLAHümme innî eselûke Yâ RAHMÂNu Yâ RAHÎMu bi esmâike'l-izâmi ve melâiketike'l-kirâmi ve Resûlîke aleyhim eftalü's-salavâti ve etemmü's-selâm
!"

Muazzam bir şey Meleküt Âlemi, Akıl Âlemi yani Meleke Âlemi.
Arananın bulunduğu imkÂN, ara bağı NûR-u MîM..
''Etemmü’s- selâm'';Selâmlarının tümünün, en faziletli olanlarının olsun!. Ve mutlak anlamda olsun “et tammu” esmâdır biliyorsunuz et tammu esmâdır..

Resim

Zâhir ve Bâtın MuhaMMedîyetinin Taraf olarak, Tavaf olarak, Tayf olarak sizde olmasıdır.
Yani zâhiren Tavaf gibi bitmez, tükenmez elektronların dönüşü gibi dönüşdür Kâbe etrafındaki..
Rabbu’l Âlemin merkezi etrafındaki dönüştür şah damarındaki-Habli’l- Verîd etrafındaki Aklen-Naklen DÖNüştür.
Her ANHaYy”lıktır her AN bir saniye duramaz, elektronlar saniyenin sanisesi duramazlar..
Yani insana felân benzemez bir atom dan bahsediyorum, ZeRReden, nasıl hayy olduğundan bahsediyorum.

"Ente'l-mahnî bilemhati Ehl-i Bedrin velâ mâhatihim ve tenfahni bi nefâhatihim bi hakkihim aleyke YÂ RABB!"

Ey yüce RaBBımız!
Hani sen o Bedir Ehline Bedir savaşında kendilerinden katbekat düşmanlarla sarılıp çâresiz gözüküp üzüldüklerinde, “her şey bitti” dediklerinde “mahvolduk” dediklerinde..
Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem, yere diz çöküp ellerini öyle kaldırmıştı ki koltuk altındaki beyazlıkları gördüm ve sırtından ridası düştü yere!” diyor Ebubekir radiyALLAHu anh.
Dedim ki: “Ya Rasûlullah sallALLAHu aleyhi ve sellem Rabbımız seni duydu!” Böyle inliyordu ve Yâ Rabbî bize yardım et!” diyor.
İşte bu nasıl göz açıp kapayıncaya kadar meded ettiysen bir ANda yalnız bir ANda yer göğe karıştı.. nerede?.. az ilerde belli bir sınırın ötesinde görüyorlar.
Felâket bir fırtına oluyor, iki denizin karışmadığı gibi karışmıyor, bu tarafta fırtına yok hafif bir çizinti çisinti, yani böyle bir serpeleme yağmur yağıyor ve her müslümanı bir uyku bastırıyor.
Sahabe diyor ki: “Hepimiz uyuduk. Bir anda uyku bizi sardı yani olduğumuz yerlerde bağrımız geçiverdi elimizde olmadan!.”
Karşı taraftakiler sonra hep Müslüman olmuştur, Bedirde ölmeyenler yani.. Kalanlar ne diyorlar ki “Biz şaştık kaldık, size yardım edenler, kimdi onlar binlerce o süvariler kimlerdi onlar kılık kıyafetleri bizlerden farklı sarı ve siyah sarıklı süvariler!”
Biliyorsunuz Kur'ân-ı Kerimimizde de; imdad âyetlerimiz vardır:

وَلَقَدْ نَصَرَكُمُ اللّهُ بِبَدْرٍ وَأَنتُمْ أَذِلَّةٌ فَاتَّقُواْ اللّهَ لَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ
Resim---Ve lekad nasarakumullâhu bi bedrin ve entum ezilleh (ezilletun), fettekûllâhe leallekum teşkurûn (teşkurûne).: Ve andolsun ki, Bedir (savaşında), siz (sayıca ve silahça) daha zayıf bir halde iken, ALLAH size yardım etti. Artık ALLAH'a karşı takva sahibi olun. Ve umulur ki böylece siz şükredersiniz!(Âl-i İmrân 3/123)

إِذْ تَقُولُ لِلْمُؤْمِنِينَ أَلَن يَكْفِيكُمْ أَن يُمِدَّكُمْ رَبُّكُم بِثَلاَثَةِ آلاَفٍ مِّنَ الْمَلآئِكَةِ مُنزَلِينَ
Resim---İz tekûlu lil mu’minîne e len yekfiyekum en yumiddekum rabbukum bi selâseti âlâfin minel melâiketi munzelîn (munzelîne).: O zaman mü'minlere (şöyle) diyordun: "Rabbinizin, indirilen meleklerden üç bini ile size yardım etmesi, size kâfi gelmiyor mu?" (Âl-i İmrân 3/124)

بَلَى إِن تَصْبِرُواْ وَتَتَّقُواْ وَيَأْتُوكُم مِّن فَوْرِهِمْ هَذَا يُمْدِدْكُمْ رَبُّكُم بِخَمْسَةِ آلافٍ مِّنَ الْمَلآئِكَةِ مُسَوِّمِينَ
Resim---Belâ in tasbirû ve tettekû ve ye’tûkum min fevrihim hâzâ yumdidkum rabbukum bi hamseti âlâfin minel melâiketi musevvimîn (musevvimîne).: Bilâkis, eğer siz sabrederseniz ve takva sahibi olursanız ve onlar size aniden gelirlerse (saldırırlarsa), Rabbiniz bu nişaneli meleklerden beş bini ile size yardım eder.(Âl-i İmrân 3/125)

Nasıl denkleştirmiş ki, Rabbu’l- âlemine bizim de böyle dua etmemizi yalvarışın en muhtemelini “lemhatin” göz açıp kapayıncaya kadar bir “lemha” da yani, bir “AN” da.. An bile değil..
Bir ANda meded eyle, HAKKa HAYRa ulaştır!
Muradullah ne ise, şu işi yapıp şu işi yapmamak değil sonuçta en HAYR olan ne ise.. Hârika bir güzelliktir bu…

"Subhâneke ALLAHümme ve bi hamdike, eşhedu en lâ ilâhe illâ ente vahdeke lâ şerike leke estağfiruke ve’etubileyke!"

Bizim yapıp yapmama, olsun olmasın, şu bu, öylemi böylemi işlerimizin dışında tut bizi ya Rabbi!
Bizi bunlardan kurtar, esas temelde niçin halk ettiysen, yaradılış sebebi ne ise, son-uç ta dileğin ne ise, muradın ne ise bizi ona kanalize et tercihimizi öyle kullandır!.
KALBlerimize bunları ilham et, Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem Efendimizin yüce kalbinden yansıt, bize de ilham et ki!.
Hem Nefs-i emmâre, kendi nefsine uyan nefsimiz ilham alsın, Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLemin ilhamıyla ilhamlansın, güzellik bulsun, özellik bulsun ve mutmain olsun İnşaeALLAHurrahmân!
onun için “subhâneke ALLAHümme ve bi hamdike, eşhedu en lâ ilâhe illâ ente vahdeke lâ şerike leke estağfiruke ve’etubileyke
Neden durmadan “illâ vahdeke lâ şerike leke!”
Senin şerikin-ortağın yok! Sen teksin bir tanesin teksin tek!
Tek yaratansın bizi “İKİlik-ŞEYtÂNlık” düşünmekten koru!
Çünkü bu, yaradılış sebebi, kâinâtın VAR OLuş sebebi bir tekdir: “ ilâhe illâ ALLAH” tan ibârettir.
Tek sebep budur: “ ilâhe illâ ALLAH” kelimesidir ve bundan başka yoktur.
Bu baş ve bu son SÖZdür.. KÛN feyeKÛNdur.. O kadar önemlidir bu söz!.

Çok dikkat etmemiz gereken bir şey var konuşulan "ilâh" tır, ALLAH celle celâluhu değildir.
Kur'ân-ı Kerimin hiçbir yerinde ALLAH celle celâluhu kendisini ortaya koymamıştır. Hâşâ: “Lâ ALLAHa illâ ALLAH” değildir de:“ ilâhe illâ ALLAH”tır.
ALLAH celle celâluhu ismi ZÂTuLLAHtır, kendisini-ZÂTını ortaya koymaz sıfatlarıyla BUYurur-DUYurur!.
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Re: KUL İHVÂNİ 41. (a) SALÂVÂT-I ŞERÎFE ŞERHi

Mesaj gönderen nur-ye »

Resim


viewtopic.php?f=82&p=101033#p101033



Bismillâhirrahmanirrahim.
Es Selâmu aleyküm ve Rahmetullah ve Berekatuhu..

Söze, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e salâvâtla başlayalım salâvâtla bitirelim ki, duâlarımız bir kuşun kanadtları gibi çift kanatlı olsun ve RABBu’l- ÂLeMîne ulaşsın!.

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Yanında anıldığım kişi bana tam bir salât ü selâm getirmezse o benden değildir, ben de ondan değilim. ALLAH’ım! Benimle alâkasını devam ettirenle SEN de alâkanı devam ettir. Benimle alâkasını kesenle SEN de alâkanı kes.” buyurmuştur.
(Deylemî, el-Firdevs, III, 634)

Resim---Hazret-i Ömer radıyallâhu anhu.: “Duâ, semâ ile arz arasında durur. Rasûlullah’a salavât getirilmedikçe, ALLAH’a yükselmez.” buyurmuştur.
(Tirmizî, Vitr, 21/486)

Resim---Bir gün Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, namazdan sonra ALLAH’a hamdetmeden ve O’nun Peygamberine salât ü selâm getirmeden duâ eden bir kimse gördü. Bunun üzerine.: “Bu adam acele etti.” buyurdu.
Sonra o adamı yanına çağırdı ve şöyle buyurdu.: “Biriniz duâ edeceği zaman önce ALLAH TeÂLÂ’ya hamd ü senâ etsin, sonra Peygamber’ine salât ü selâm getirsin. Daha sonra da dilediği şekilde DUÂ etsin.”
buyurmuştur.
(Tirmizî, Deavât, 64/3477)

Onun için biz de bu gün İnşâe ALLAH büyük MuhaMMedî Mürşid Mevlâna Halidi Bağdadî kaddesallahu sırrahu Hazretlerinin olan bir salâvâtla başlayalım. Rahmetli Siirtli Hocam’ın da, bütün sohbetlerini bu salâvâtla bitirirdi. Ben başkasını hiç duymadım böyle bitirirdi. Buna sebeb de kendisinin de şeyhi olan, önündeki Mürşidi olan, Şeyh Alaaddin kaddesallahu sırrahu Hazretlerinin Bağıdır. Halepdeki İslâhiye Tepesinde imiş kabri şerifi oraya yayan çıktığını ve oradaki çok yaşlı görevlinin aşağıya inip karşıladığını, kendi ceddine saygı ve hurmet duyduğunu, Halidi Bağdadi Hazretlerinin Türbedârının, onun için aşağıya inip karşıladığını, Şeyh Alaaddin kaddesallahu sırrahu Hazretlerinin kendi sesiyle çok boğuk sesiyle ben de dinlemiştim kasetten kendi sesinden.
Onun için çok büyük bir hatırası vardır..


ALLAHümme salli ala seyyidinâ MuhaMMedîn abdike ve nebîyyike ve resulike ve nebîyyil ümmîyyi ve ala alihi ve sahbihi ve ehlibeytihi ve ümmetihi..
Estağfirullah el azîm estağfirullah el azim estağfirullah el azim el kerim ellezi Lâ İLâHe illa hu hayyum kayyum ve etubu ileyk ve hüve rahimul vedud celle celâlehu..

El hamdulillahi RABBu’l- ÂLeMîn diyelim ve bir SALÂVÂTI ŞERİFEmizi de okuyalım..


MuhaMMedî Mürşid MevLâNâ HALİD-i BAGDADî HazretLerinin SALÂVÂtı

Nakşî Tarikatı kollarının kemâl kavşağı olan, Şam'da Salihiye Tepesinde medfûn bulunan ve maddî ve mânevî tahsilini Bağdad'da yaptığı için Bağdadî diye anılan Muhammedî Mürşid Mevlânâ Halid-i Bağdadî Hazretlerinin salâvâtı:


Resim

TÜRKÇESİ.:
“Allahümme salli alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âli seyyidinâ Muhammedin bi adedi külli dâin ve devâin ve bârik ve sellim aleyhi ve aleyhim kesîra.”
(Ücüncüsünde kesîran ile okunur)
Allahümme salli alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âli Seyyidinâ Muhammedin bi adedi külli dâin ve devâin ve bârik ve sellim aleyhi ve aleyhim kesîran kesîra.”


MÂNÂSI.:
ALLAH'ım! Efendimiz MUHAMMED (sallallahu aleyhi ve sellem)'e ve Efendimiz Muhammed (salallahu aleyhi ve sellem)'in ailesine; dert çekenlerin (devâ dileyen çağırıcıların) ve devâ (çâre) lerinin tümü adedince salât-ü-selâm et. O'na ve onlara çok çok (çokça) bereket ver ve selâmlar et!.

ResimResimResim

Mevlânâ Halid-i Bağdadî Hazretlerinin istigasesi
(ALLAH-U ZÜ'L-CELÂL'e sığınması):


Resim

TÜRKÇESİ.:
Bismillâhirrahmânirrahîm

“Yâ Hayyu Yâ Kayyûm Resim Yâ Ze'l-celâlî ve'l-ikrâm Resim Yâ ALLAHu bike tâhassentü ve bi abdike ve Resûlîke Seyyidinâ ve Mevlânâ Muhammedîn Sallallahu Tealâ aleyhi ve sellime istecertü Resim Allahümme innî eselûke Yâ RAHMÂNu Yâ RAHÎMu bi esmâike'l-izâmi ve melâiketike'l-kirâmi ve Resûlîke aleyhim eftalü's-salavâti ve etemmü's-selâmi Resim Ente'l-mahnî bilemhati ehl-i Bedrin velâ mâhatihim ve tenfahni bi nefâhatihim bi hakkihim aleyke YÂ RABB!”Resim

MÂNÂSI.:
Yâ Hayyu Yâ Kayyum! Yâ ze'l-Celâlî ve'l-İkrâm! Yâ ALLAH! Sana sığındım (siper edindim) ve Senin kulun ve Resûlün Seyidimiz ve Efendimiz Muhammed Sallallahu Tealâ Aleyhi Vesselleme (teslim ve tâbi' olup) boyun eğdim! ALLAH'ım! Yâ Rahmân yâ Rahîm Senden Azîm isimlerin, keremli meleklerin ve Salâvâtların en fazîletlisi ve selâmların en tamı kendisine olan Resûlün ile (yüzü suyu hürmetine) istiyorum! (ki) Beni imtihan eden (deneyici-sınayıcı) Sensin, Bedir Ehlini bir lemhada (göz açıp kapayıncaya kadarlık sürede) bir üfürüşle (merhametle hayat verişle) mahvolmaktan (silinip yok olup gitmekten) kurtardığın gibi; onların Senin üzerindeki (hatırı) hakları hakkı için, onlara olan rahmet üfürüşünle (imdat edişinle) bana da üfür ve hayat ver (meded kıl) Yâ RABBi!


Resim
Bedir veya tam adıyla Bedir Huneyn-Bedruayn Şehitliği..

Mevlâna Halidi Bağdadî kaddesallahu sırrahu Hazretleri öyle bir zâttır ki, pek çok özellikle Nakşî Tarikat kollarının kemâlât kavşağındadır. Siirtli Hocam hem kadrî hem de nakşî idi. Aynı zamanda Melâmiydi de tabiki. Çok muhteşemdir kendisi.. Şimdilerde Sohbet Odası ne oldu bilmiyorum darmatak oldu oralar.. Mevlâna Halidi Bağdadî kaddesallahu sırrahu Hazretleri, maddî mânevî tahsilini Bağdatta yaptığı için “Halidi Bağdadî” diye anılmıştır. Kendisine görevi vermek için Hindistanda Dehlevî Hazretleri mânen çağırmıştır. Yayan Bağdattan oraya gitmiştir. Oradan görevi almıştır ve bir müceddid-yenileyici-yapıcıdır. Yâni yıkıntıya dönmüş tarikatları dirilten bir zâttır. Çok ilginçtir bir vebâ salgınında kendisi, çocukları, torunları da dahil bir tek nesli kalmamıştır, hepsi şehîd olmuştur, kimse kalmamıştır..
Bu salâvâtı şerife kısacıktır, üç kere okunur ve sonunda “kesiran kesirâ” denir..


Euzubillahiimineşşeytanirracim,
Bismillâhirrahmânirrahîm..

“ALLAHümme salli alâ seyyidinâ MuhaMMedîn ve alâ âli seyyidinâ MuhaMMedîn bi adedi külli dâin ve devâin ve bârik ve sellim aleyhi ve aleyhim kesîra.”
“ALLAHümme salli alâ seyyidinâ MuhaMMedîn ve alâ âli seyyidinâ MuhaMMedîn bi adedi külli dâin ve devâin ve bârik ve sellim aleyhi ve aleyhim kesîra.”
“ALLAHümme salli alâ seyyidinâ MuhaMMedîn ve alâ âli Seyyidinâ MuhaMMedîn bi adedi külli dâin ve devâin ve bârik ve sellim aleyhi ve aleyhim kesîran kesîra.”
Salâtan tekunu rıdaen ve hakka edâen ya RABBu’l- ÂLeMîn ya erhanerrahîmîn!.


Kısacık olan bu salâvâtta ne buyurdu bakınız;
ALLAHümme SALLi.. ALLAHım SALLi salât et, bizi ulaştır.. SALL et SILAmıza, kavuştur sılamıza.. SILA, vatan.. Ana vatanımıza SALL et!. Seyyidinâ dinimizin sâhibi olan.. Seyyidinâ dinin sâhibi olan demektir. ALLAH celle celâlihu, DİNİnin Sâhibini, NÛRunun Sâhibi MuhaMMed aleyhisselâm kılmıştır.. Dinin Sâhibini de MuhaMMed aleyhisselâm’ı kılmıştır..
Kur’ÂN-ı Kerîm’de böyle buyuruyor.. “Rahmetenli’l- ÂLEMîNsin” buyuruyor. Yaratan ALLAH celle celâlihu böyle buyuruyor..
alâ seyyidinâ MuhaMMedin.. SALL et, bizi ulaştır. Önce bizim dinimizin sâhibi Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’e ki, O’na TESLİM OLursak, ALLAH celle celâlihu’ya İSTİKÂMET BULuruz da, “ALLAH katında din İsLÂMdır”a ULAŞırız. İnşâe ALLAHu TeÂLÂ!.

Bunlara çok dikkat etmek gerek Hakan!.

“Siz, müslüman olduk demeyin müslüman oldunuz ama iman gırtlagınızdan kalbinize inmedi” âyeti vardır çok dikkat etmek gerekir..


قَالَتِ الْأَعْرَابُ آمَنَّا قُل لَّمْ تُؤْمِنُوا وَلَكِن قُولُوا أَسْلَمْنَا وَلَمَّا يَدْخُلِ الْإِيمَانُ فِي قُلُوبِكُمْ وَإِن تُطِيعُوا اللَّهَ وَرَسُولَهُ لَا يَلِتْكُم مِّنْ أَعْمَالِكُمْ شَيْئًا إِنَّ اللَّهَ غَفُورٌ رَّحِيمٌ
Resim---“Kâleti’l- a’râbu âmennâ, kul lem tu’minû ve lâkin kûlû eslemnâ ve lemmâ yedhuli’l- îmânu fî kulûbikum, ve in tutîullâhe ve resûlehu lâ yelitkum min a’mâlikum şey’â (şey’en), innALLÂHe GAFÛRun RAHÎM (rahîmun).: Bedevîler, dedi ki: "İman ettik." De ki.: "Siz iman etmediniz; ancak "İslam (müslüman veya teslim) olduk deyin. İman henüz kalblerinize girmiş değildir. Eğer ALLAH'a ve RESÛLÜ'ne itaat ederseniz, O, sizin amellerinizden hiçbir şeyi eksiltmez. Şüphesiz ALLAH, çok bağışlayandır, çok esirgeyendir.."” (Hucurât 49/14)

Uyduruk kaydırık şeyleri terk etmek gerekir. “Yaşayan-Yaşanılan DİN” demek istiyorum..
alâ seyyidinâ MuhaMMedîn ve alâ âli seyyidinâ.. O, MuhaMMed aleyhisselâm’a olsun, Vuslâtımız, BİRLİğimiz, BİZ BİR-İzliğimiz, SEVgimiz, SAYgımız, HÜRmetimiz.. İstiyorsan sabaha kadar sayabilirsin mahzuru yok!.
Ve alâ âli seyyidinâ MuhaMMed’e ve O’nun yüce âilesine de, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem efendimizin yüce Ehl-i Beytine ve Âilesine de ne kadar olsun?.
Bî adedi küllî dâin.. adedi kadar küllî-hepsinin adedi kadar.. dâin ne demek?.
“Dâin” iki mânâsı vardır. Bir nidâ eden çağıran. Bir de devâ dileyen.. İkisi de aynı şey dayen kendine dâvet eden..
“Ben yandım yetiş!.” diyen. İmdad dileyen, devâ dileyen.
Ya da, nidâ eden.: “Ey millet nere gidiyorsunuz. Ben yandım yetişin bana bir devâ getirin?!.” diyen..
Ve bârik.. Bu çağıranların yâni devâ dileyenlerin devâsı bereketi kadar. Ne kadar çâresi devâsı varsa o kadar. Çağırıcılarında hedefleri kadar.
Yâni nereye çağırıyorlarsa.. “Ey millet =>KELÂMuLLAH’a gelin!. =>RASÛLULLAH’a gelin!. =>ALLAH’a gelin!. Yoksa hapı yuttunuz!.”
Bu çağrıyla devâ dileyenlerin devâsı kadar, çağıranların da nidâsı kadar Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e, yer yüzünde ne kadar varsa, şimdi şu ÂNda onlar kadar bizim MuhaMMedî Muhabbetimizi, SıLa SALLımızı, Gönül BirLiğimizi, BİZ BİR-İZLiğimizi bağLa yâ RABBî!. SALL et yâ RABBî!. ve bârikk.. Bereketli kıl!. hep artsın!. Yâni bir kişii üç kişi değil, çoluğumuz var, çocuğumuz var, etrafımız var, dostumuz arkadaşımız var, çâresizler var, dağda bağda kalmış el ulaşamıyor ses varmıyor ALLAH celle celâlihu
oraya rahmet yağdırsın Rahmetenli’l- ÂLEMîNden!. diye duâ ederiz..
Bakın şimdi SALL ettik..
Ve SeLLim aleyhi.. Bizi O’na SiLm Akılla teslim olanlardan müslüman olanlardan kıl!.
Ve SeLLim aleyhi.. Bizim SeLLimiz, SiLm AkLımız, KemâLât BULan AkLımız, NAKLe ULAŞan AKLımız =>Kaynağını BULsun Bizim AKLımız!.

ALLAH celle celâlihu, Akıllı diyemezsiniz!.
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ise, AKLın Kaynağı =>NURu MuhaMMeddir, O’ndan sonra SELLime geçer..
Ve SeLLim aleyhi.. Bizim O’na TeSLim Olmamızı, BİZ BİR-İZ Olmamızı, DENİZe düşen bir DAMLA gibi, bizim O’na gark OLmamızı sağla yâ RABBî!.
Ve SeLLim aleyhi kesirâ.. Bu dediğimiz, bu söylediğimiz şey “kesiran kesirâ” çok çok çok çok olsun, bu bereketler bu selâmlarımız bu SeLÂMet DİLEyişlerimiz, bu TESLİMiyetLerimiz..
Aleyhim.. Onlara ki;
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e Ehl-i beyt aleyhisselâm’a, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in âilesine çok çok olsun bu bağlantılarımız..

Mevlâna Halidi Bağdadî kaddesallahu sırrahu Hazretleri, yalvarışlarıyla da meşhurdur. Çok temiz yaşamış muhtaşem bir zâttır. Zâten Müceddiddir/Yenileyicidir. Yâni Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in YOLUnu AÇANLardandır..
Onun için de ondan sonra, bütün tarikatlar oraya yamalanarak ya da bağlanarak sonra maalesef, maalesef istismar etmişlerdir. Bu da, çok acı bir gerçektir.
Yalnız bunun yanında SiirtLi Hocam gibi, bir toplu iğnenin ucu kadar dahi O Yüce YOLa leke getirmeden, o muhteşem güzelliği yaşayan ve yaşatanlar olmuştur.. Çok şükür hâlâ da vardır.
Ama onlar, gökyüzündeki bulutlar gibi, rüzgarlar gibi sessiz sâkindirler. Başkaları görse onlara “delinin teki” derler zâten..


Bismillâhirrahmânirrahîm..
“Yâ HAYyu Yâ KAYyûm!. Yâ Ze'l-CeLâLî ve'l-İkrâm Yâ ALLAHu bike tâhassentü ve bi abdike ve Resûlîke Seyyidinâ ve Mevlânâ MuhaMMedîn SallALLAHu Tealâ aleyhi ve sellime istecertü. ALLAHümme innî eselûke Yâ RAHMÂNu Yâ RAHÎMu bi esmâike'l-izâmi ve melâiketike'l-kirâmi ve Resûlîke aleyhim eftalü's-salavâti ve etemmü's-selâmi Ente'l-mahnî bilemhati Ehl-i Bedrin velâ mâhatihim ve tenfahni bi nefâhatihim bi hakkihim aleyke YÂ RABB!.”

Yâ HAYyu Yâ KAYyûm!. Ey HAYy olan, HAYyatı var eden ALLAH celle celâlihu!. Yâ KAYyûm, bu haylığı kâim olan, ebedî ve ezelî olan ALLAH celle celâlihu.. KüLLî ŞEYy’in çekirdeğinden, atomun çekirdeğinden bütün kâinât diye düşünsen de fark etmez Her ŞEYy HAYyum-KAYyûm BİZ BİR-İZliğin içindedir..
Yâ Ze'l-CeLâLî ve'l-İkrâm.. EYy CeLâLinden İkram eden ALLAH celle celâlihu.. Ne demek CeLâLinden İkram?..
vALLAH’a ALLAH celle celâlihu; CeheNNeMinden CeNNeti ikram eder, gübreden gülü ikram eder, afederseniz boktan bostanı çıkarır yedirir. Çünkü CeLâLinden İkram eder ALLAH celle celâlihu.. SüNNetuLLAH Sistemi-Kuralı böyledir, kanunu böyledir..
Bir anne düşünün ki, çocuğunu doğururken kıyametler koparır, yeminler eder.: “Bir daha doğurmayacağım. Vs.” der. Ama çocuğunu kucağına verdiğiniz zaman, onun İkram-ı Zü'l-CeLâL OLduğunu anlar ve dünyanın en büyük SEVgisiyle bağlanır, bağrına basar.. Çünkü ona, o şiddetten bu şehâdet ikram edilmiştir ki, Zü'l-CeLâLdır ALLAH celle celâlihu.. çünkü..
Yâ ALLAHu bike tâhassentü ve bi abdike..
Tahasentü.. Ey ALLAH, yâ ALLAH bike.. Ben sana ya RABBu’l- ÂLeMîn sana sığındım..
Tahasentü.. SENi siper edindim, kale edindim.. Bu âlemde, benim sığınacak bir yerim başka neresi olabilir?!. Çünkü her şeyi yaratan SENsin..
ve bi abdike ve Resûlîke Seyyidinâ ve Mevlânâ MuhaMMedîn SallALLAHu Tealâ aleyhi ve sellime istecertü.. Ve SENin kulun olan ve RASÛL’un olan, bizimde Dinimizin Sâhibi Seyyidinâ ve MevLâna, bizim VELÎmiz, efendimiz.. Yahutta, Dinimizin Sâhibi, Dinimizde Velîmiz.. Biz ona bir çocuğu gibi ona bağlıyız ve bizim gerçek VELÎ.. Yâni MuhaMMed sallallahu aleyhi ve sellem ki, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, bizim dinimizin sâhibi bizim her hususta velîmiz olan, önümüz olan Efendimiz Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e TESLİM olup, İMÂN Edip,Tâbi OLup İtâat Ederek ve yâni boyun eğerek..
Tahasentü.. Ben böyle sığındım.. yâni istecartü.. Ben Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in çekimini istiyorum, CERRe Olmamı istiyorum.. Beni ÇEKsin, ALsın, götürsün, CERR etsin, KENDİSİne ÇEKsin!. Tıpkı, mıknatıs gibi çeksin-alsın diyelimmm..
İstecartü.. Bunu istiyorum ben.. Benim bütün arzum Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz’e teslim olup boyun eğdim, beni çekmesini candan ve yürekten istiyorum..
istecartu ALLAHümme.. ALLAHım innî.. ben varya ben.. eselûke.. SENi istiyorum diliyorum..
ALLAHümme innî eselûke Yâ RAHMÂNu Yâ RAHÎMu.. Ey RAHMÂN ve Ey RAHÎM olan ALLAH’ım, SENden istiyorum, duâ ediyorum.. esseluke.. SENden istiyorum, vermeni diliyorum..
bî esmâike'l-izâmi.. Azamet Esmâların hürmetine, Azîm Esmâların hürmetine..
ve melâiketike'l-kirâmi.. Kerîm Meleklerin yüzü suyu hürmetine..
Rusûlike aleyhim eftalü's-salavâti ve etemmü's-selâmi.. ve ben SENin Resûlün MuhaMMed aleyhisselâm’a sellama ve tüm peygamber aleyhumusselâm’a.. yâni Resûlike değil Rusûlike SENin tüm peygamberlerin, onların hepsinin ki, onlar en yüce en efdal/faziletli, en geçerli ve TEKk SILA’mıza kavuşmak, uLaşma istiyorum..
ve etemmü's-selâmi.. Es SeLâm’ın TAMM’ı, Tamamı ne ise, ondan istiyorum. Yâni ben bunları bilemem, sayamam, ne kadardır bu SeLÂMet ulaşım yolları.. Bilmem kaç peygamber var onu bilmem, ancak ben, tüm tümünün, onların hepsinin bağlantılarını kur bana..
ALLAH’ın Peygamberleri, Resûlleri ki.:


آمَنَ الرَّسُولُ بِمَا أُنزِلَ إِلَيْهِ مِن رَّبِّهِ وَالْمُؤْمِنُونَ كُلٌّ آمَنَ بِاللّهِ وَمَلآئِكَتِهِ وَكُتُبِهِ وَرُسُلِهِ لاَ نُفَرِّقُ بَيْنَ أَحَدٍ مِّن رُّسُلِهِ وَقَالُواْ سَمِعْنَا وَأَطَعْنَا غُفْرَانَكَ رَبَّنَا وَإِلَيْكَ الْمَصِيرُ
Resim---“Âmene’r- resûlu bimâ unzile ileyhi min rabbihî ve’l- mu’minûn (mu’minûne), kullun âmene billâhi ve melâiketihî ve kutubihî ve rusulih (rusulihî), lâ nuferriku beyne ehadin min rusulih (rusulihî), ve kâlû semi’nâ ve ata’nâ gufrâneke rabbenâ ve ileyke’l- masîr (masîru).: Resûl, RABBinden kendisine indirilene îmân etti ve mü'minler de, hepsi ALLAH'a, O'nun meleklerine, kitaplarına ve resûllerine îmân etti. “Biz, O'nun resûlleri arasından (hiç) birini, diğerinden ayırmayız.” Ve “ışittik ve itaat ettik! Ve Rabbimiz, Senin mağfiretini (dileriz). Ve masîr (varış) Sana'dır (Sana doğru yola çıkarız ve Sana ulaşırız).” dediler.” (Bakara 2/285)

Biz onları birbirinden ayıracak değiliz. Hepsi bizim peygamberlerimiz ve hepsinin ayrı görevleri var. Hiçbir kimse, HaLiLî OLmadan, İbrahîmî OLmadan bu Dünyâ CeheNNeMinden=>CeNNetine geçemez..
Neden geçemez?. Çünkü HaLiLî-İbrahîmî OLanlara yapmıştır ALLAH berder Ateş CeheNNeMini Berden Selâmen CeNNeti..
Bu kadar açık seçiktir, ayırma-gayırma yoktur, öyledir bu iş!.

Ente'l-mahnî bilemhati Ehl-i Bedrin velâ mâhatihim ve tenfahni bi nefâhatihim bi hakkihim aleyke YÂ RABB!
Yâ RABBenâ ALLAHımız celle celâlihu.! Hani, Bedir’de imtihân eden kullarını deniyici sınayıcı ALLAH celle celâlihu SENsin.. Yâni buna çok dikkat etmek lâzım..
Ente'l-mahnî.. Beni imtihâna sokan SENsin, beni imtihân eden SENsin, deneyen SENsin türlü türlü işler getirip başıma hadi bir daha göreyim deyip deneyen SENsin..


الَّذِي خَلَقَ الْمَوْتَ وَالْحَيَاةَ لِيَبْلُوَكُمْ أَيُّكُمْ أَحْسَنُ عَمَلًا وَهُوَ الْعَزِيزُ الْغَفُورُ
Resim---“Ellezî halaka’l- mevte vel hayâte li yebluvekum eyyukum ahsenu amelâ (amelen), ve huve’l- AZÎZu’l- GAFÛR (gafûru).: O, amel (davranış ve eylem) bakımından hanginizin daha iyi (ve güzel) olacağını denemek için ölümü ve hayatı yarattı. O, üstün ve güçlü olandır, çok bağışlayandır.” (Mülk 67/2)

Sizi dertten derde, belâdan belâya sokayım da, hanginiz ahSENi amel edecek, yoksa vırt zırt mı çıkacak görelim.. Bakalım bir, şöyle oldu böyle oldu da, yata düşecek mi, yoksa; her yerde, her zaman, her halde, her nefeste.: “ALLAH!. ALLAH!. ALLAH!.” mı diyecek göreceğiz..
Merhamette, Muhabbette ve Hayatta deneyici SENsin!. SEN ki, o Bedir EhLini bir lemhada, yâni göz açıp kapayıncıya kadar.. Her tarafı düşmanlarca sarılmış Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem ve Bedir EHLinin..
Ben Ümre Haccımızın birinde ALLAH celle celâlihu nâsib etti de gittim Bedir’e.. ALLAH celle celâlihu, nâsib etti çocuklarımı da aldım gittim.. Dağların arasında Bedir’e gittim.. ALLAH celle celâlihu, denkleştirdi..

Aksaray’daki Bedir Muhtar Mearlığında ki, Bedir Muhtar Hazretleri EhL-i Beyt aleyhumusselâmdır ve Manevi emirle geldiği rivâyet edilirr..

Ümredeyken, ALLAH celle celâlihu öyle bir şey dekleştirdi ki hiç yoktan yere birisi.: “Bedir’e gitmek istiyorum!.” dedi. “Ben de gitmek istiyordum ama gidecek arabaları bilmem, dolmuş yerlerini bilmem!.” dedim. “Ooo gel haydi, çocukları da al gel!.” dedi. Adam biliyor bu işi daha önce gitmiş.. Biz de atladık o zâtla. Bizi götürdü getirdi. Ve arabanın parasını vermek için epeyce cebelleştik yâni. Dedim ki.: “O zaman ben beleşe gidip gelirsem üzülürüm!.” Dedim. artık verdim biraz.. Sayesinde ben de BEDİR SAVAŞ Yerini, Şehidliğini, Kuyusun gördüm. Kasaba olmuş orası artık. Dağın yamacında Şehidlik..

Mevlâna Halidi Bağdadî kaddesallahu sırrahu Hazretleri, YALVARışında buyuruyor ki;
Müşriklerceetrafı sarılmış olan Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem kumların üzerine diz çökmüş elerini açmış göğe göz yaşıyla öyle yalvarıyor ki, Ebu Bekir radiyallahu anhum diyor ki.: “Eellerini öyle kaldırdı öyle kaldır dı ki, koltuğunun altındaki beyazlığı gördüm ve dedim ki.: “Duydu RABBimiz ya Rasûlullah!.” dedim ağlayarak..
Hadis-i şerifi verelim.:


Resim---Hazret-i Ömer radıyallâhu anh.: “Bedir Günü Rasûlullâh sallâllâhu aleyhi ve sellem müşriklere baktı, onlar bin kişiydiler. Ashâbı ise 313 kişi idi. Hemen kıbleye yönelip, ellerini kaldırdı. RABBine sesli olarak şöyle yakarmaya başladı.: “Ey ALLAH’ım! Bana olan vaadini ihsân eyle! ALLAH’ım! Bana zafer nasîb et. Ey ALLAH’ım! Eğer ehl-i İslâm’ın bu topluluğunu helâk edersen, artık yeryüzünde SANA ibâdet edecek kimse kalmayacak!.”
Ellerini uzatmış vaziyette münâcâtına öyle devâm etti ki, ridâsı omuzundan düştü. Bunu gören Ebû Bekir radıyallâhu anh, yanına gelerek ridâsını aldı, omuzuna koydu ve yanına yaklaşıp.:
“Yâ Resûlullah!. RABB’ine olan yakarışın yeter. ALLAHu TeÂLÂ Sana olan vaadini mutlakâ yerine getirecektir!.” dedi.
O sırada ALLAHu zü’L- CELÂL şu âyet-i kerîmeyi inzâl buyurdu:
“Hani siz Rabbinizden imdâd istiyordunuz, O da.: “Muhakkak ki Ben size meleklerden birbiri ardınca bin(lercesi ile) imdâd edeceğim.” diyerek duânızı kabul buyurmuştu..”
HAKk TeÂLÂ o gün mü’minlere melekleriyle yardım etti.”
buyurmuştur.
(Müslim, Cihâd, 58; Buhârî, Megâzî, 4)

إِذْ تَسْتَغِيثُونَ رَبَّكُمْ فَاسْتَجَابَ لَكُمْ أَنِّي مُمِدُّكُم بِأَلْفٍ مِّنَ الْمَلآئِكَةِ مُرْدِفِينَ
Resim---“İz tESTEGÎSÛne RABBekum festecâbe lekum ennî mumiddukum bi elfin mine’l- melâiketi murdifîn (murdifîne).: Hatırlayın ki, siz RABBinizden yardım istiyordunuz. O da, ben peşpeşe gelen bin melek ile size yardım edeceğim, diyerek duânızı kabul buyurdu.” (Enfâl 8/9)

Resim---İmam ALİ’nin kerremallahu vechehu rivâyetinde, Bedir Savaşı'nda; Müslümanlar Bedir'de geceleyin ince ince yağan bir yağmura tutulmuş, kalkan ve ağaçların altlarına siperlenmişler, hepsi de tatlı bir uykuya dalmışlardır. Yalnız Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, geceyi ağacın altında hep namaz kılmak ve ağlamakla geçirmiştir. Diğer taraftan da şu şekilde dua etmeyi sürdürmüştür.:
“Ya RABBî, işte Kureyş! Kibir ve gurur ile geldi. Sana meydan okuyor, peygamberini de yalanlıyor!.” buyurup sonra ellerini kaldırarak duasını şöyle tamamlamıştır:
“Ya RABB! Peygamberlere nusret ahdini, bana da hususi olarak zafer vaadini yerine getirmeni SENden isterim. ALLAH'ım, eğer SEN şu bir avuç Müslüman'ın helâk olmasını diliyorsan, sonra SANA ibâdet eden bulunmayacaktır!.”
buyurmuştur.
(Zeynüddîn Ahmed ez-Zebîdî, Sahîh-i Buhârî Muhtasarı Tecrid-i Sarih Tercemesi, çev. Kamil Miras, Ankara 1983, X, 146, VIII, 334; Köksal, II, 127,135-36)

ALLAHu zü’L- CELÂL’in Peygamberlere nusret ahdi Kur'ÂN-ı Kerîmde;

وَلَقَدْ سَبَقَتْ كَلِمَتُنَا لِعِبَادِنَا الْمُرْسَلِينَ
Resim---“Ve lekad sebekat kelimetunâ li ibâdine’l- murselîn (murselîne).: Andolsun, (peygamber olarak) gönderilen kullarımıza (şu) sözümüz geçmiştir. (onlara söz vermiştik).: (Saffât 37/171)

إِنَّهُمْ لَهُمُ الْمَنصُورُونَ
Resim---“İnnehum le humu’l- mensûrûn (mensûrûne).: Gerçekten onlar, muhakkak nusret (yardım ve zafer) bulacaklardır.” (Saffât 37/172)

وَإِنَّ جُندَنَا لَهُمُ الْغَالِبُونَ
Resim---“Ve inne cundenâ le humu’l- gâlibûn (gâlibûne).: Ve muhakkak ki gâlib gelecek olanlar, mutlaka BİZİM ordularımızdır.” (Meryem 19/26)(Saffât 37/173)

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, bu DUÂsını, arkasından ridâsı düşünceye kadar ellerini kaldırarak tekrarladı. Ardından zafer müjdesini veren şu Âyet-i Kerime nâzil oldu.:

سَيُهْزَمُ الْجَمْعُ وَيُوَلُّونَ الدُّبُرَ
Resim---"Se yuhzemul cem’u ve yuvellûned dubur(dubura).: (Bedir'deki) bu topluluk yakında muhakkak hezimete uğrayacak ve onlar (Kureyş) arkalarına dönüp gidecekler” (Kamer 54/45)

Bir yağmur çiseledi.. Önce bir toz duman kalktı, bir yağmur çiseledi, bizi geçtikten sonra görünmez oldu.. Orası artık böyle bir toz fırtınası oldu ve baktım ki hepimiz uyumuşuz.. ya da uyuya kalmışız herkes olduğu yerde.. uyandığımızda karşı taraf darmadağın olmuştu. Savaş hali felân yok onların karargahları şunları bunları bozulmuş, bozguna uğramış, kaçmış gitmişler. Kalanlar orada kalmışlar. O zaman onlarla beraber olan Abbas radiyallahu ahnu da onların içindeydi, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e karşı savaşmaya gelmişti o zaman. diyor ki.: “Bu sizin içinizdeki siyah sarı başbağı bağlılar kimdi, atlılar kimdi, develere binmiş olan suvariler kimdi bunlar!.” Diyorlar.. Sahabeler ise.: “Biz hiçbir şey görmedik o zaman bir yağmur çiseledi..” âyetlerde var bununla ilgili.. “ve biz bir sekînet bulduk, sükunet içinde uyumuş kalmışız.. sonra da biliyorsunuz Âl-i İmrân ve diğer sûrelerde.: “üçbin”, bir yerde “beşbin redifli” tam teçhizâtlı giyinmiş kuşanmış askerlerle biz yardımcı olduk bedir de” diye âyetler vardır.

İşte onun için diyor ki Mevlâna Halidi Bağdadî kaddesallahu sırrahu Efendimiz.:
“Nasıl SEN Bedir Ehline göz açıp kapayıncaya kadar, yâni bir ufürüşle bir nefha ile “fuuuh!.” der gibi, merhametle hayat verişle yâni mahvolmaktan silinip yok olup gitmekten kurtardığın gibi, onların SENin üzerindeki hatırı hakları için, onlara olan rahmet üfürüşünle, imdad edişinle bana da bir üfür ve hayat ver, meded kıl yâ RABBî!.” diyor.

Ne güzel bir ne güzel bir yakarış bu
Zehra Kızım!.
Bunun üzerine daha laf söylenemez sağlam. Onun için bunu zaman zaman okumak çok çok önemlidir. Bu İstigase-Yalvarış senetlidir..



Âmin Yâ Latîf Yâ Kerîm ALLAH celle celâluhu!.
Âmin Yâ Rahîm Yâ Vedûd ALLAH celle celâluhu!.
Âmin Yâ Fettâh Yâ Gaffâr ALLAH celle celâluhu!.
Âmin Yâ Settâr Yâ ALLAH ALLAH celle celâluhu!.

Âmin... Âmin... Âmin... Âmin!.. Yâ Muîn Celle Celâluhu!.


Lâ İLâHe İLLâ ALLAH MuhaMMede’r- RasûLuLLaH..
Resim
Cevapla

“►Salavat Şerhleri◄” sayfasına dön