La tahzen.. innAllahe meana.. /Üzülme.. Allah bizimle..

Aşıklarımız ve Aşıklarımızdan ilhamlar ve ilahiler.
Kullanıcı avatarı
zahidzenderun
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1026
Kayıt: 04 Tem 2007, 02:00

Mesaj gönderen zahidzenderun »

Resim





Dünyaya geliş sırrımızı da burada mı aramalıyız?


Evet efendim, bir çok insanın sorusudur bu : ‘Allah niye yaratmış insanları?’ Allah sadece kendi güzelliğini görmek için mi yarattı bizi? Belki de Hz. Mevlana’nın dediği gibi tekrar kavuşmanın, tekrar birleşmenin zevkini yaşamak için mi yarattı bizi? Ama yaradılışın makamlarına bakarsak belki bunun manasını daha iyi anlarız.
Yaradılışın ilk makamı, ehadiyettir.‘Yalnız ben vardım, orada hiçbir şey yoktu.’
İşte Allah’ın sonsuzluğu içinde var olan tek şey nur-ı Muhammedi, hakikat-i Muhammedi’dir. İşte nur-ı Muhammedi, ‘istedim ki bilineyim, diledim ki bilineyim’ halinde zuhur etti.

Allah önce ehadiyetle zuhur etti, ‘istedim ki bilineyim’ dedi. Fakat bilinmek isterken kendi sonsuz Zatını sadece bilinmek istediği şekliyle sonsuzluk içinde teklik içinde yarattı. Bu makama, ehadiyet mertebesi diyoruz. Bu sonsuzluktur. Bu makamın içinde nur-ı Muhammedi vardır. Nur-ı Muhammedi bu makamın zatıdır. Buna hakikat-i Muhammedi ya da akl-ı kül de denilebilir. Buradan zuhur eden vahdaniyet, ehadiyetten zuhur eden vahdaniyet sanki nar gibidir. Böyle bir örnek gösterdiğim için Allah beni affetsin. Ama kendim çok iyi anlayabildiğim için belki böyle daha iyi anlarız diye düşünüyorum. Narda nasıl biz bir tek şey görürüz ama yarılınca sonsuz tanecikler zuhur eder. Bu tanecikler bizleriz. Bizdeki Allah’ın isim ve sıfatlarıdır. Fakat vahdaniyette hepsi birleşmiştir. İnsan ehadiyetten gelir vahdaniyete döner. Yani Allah’ın sonsuzluğundan gelir fakat birliğine döner. Sonsuzluğu idrak etmek için birliğine döner. Yani narın bir tanesi gibi olan vücudu nar içinde yok eder. Bunu yapabilmek için de kendisi gibi olan bütün tanecikleri sevmesi, kabul etmesi hatta Muhyiddin Arabi hazretlerinin buyurduğu gibi onlarla omuz omuza gelip saf tutması gerekir. Hani nasıl camide safları sıklaştırın, birleştirin derler, işte biz de farklı isimlerle öylesine bir araya gelir, sıkışırsak o birliği, o vahdaniyeti oluşturabiliriz. Onlara hürmet ederek, saygı göstererek, onları severek, farklılıkları da görmeyerek, belki Mevlana hazretlerinin, ‘Yunus kardeşim acı, tatlı diye iki mefhum anlatmışlar. Biz de onları tek mefhum gibi anlatalım’ buyurdukları gibi, farklılıkları tek anlatarak narı oluşturabiliriz. Vahdaniyet böyle bir birliktir. Tıpkı demin anlatmaya çalıştığım parmakların bir araya gelişi gibi güzeli anlatan bir birliktir. İnsanın vahdaniyet mertebesine ulaşabilmesi için vahdet-i vücudu çok iyi idrak edebilmesi lazım. Yüce sultan Muhyiddin Arabi hazretlerinin vahdet-i vücudunu benim gibi aciz ve basit bir kulun açıklaması çok zor. Ama o aciz ve basite de hitap etmiş. Gel sen de anlamaya çalış demiş.
Vahdet-i vücut, Allah’ın isim ve sıfatlarıyla tecelli ettiğini her yaratılmışın da tecelli ettiğini görebilmektedir. Hani nasıl sevdiğiniz insanın ailesini de seversiniz, onu çok sevdiğiniz için, onu çok sevdiğiniz için ona ait her şeyi tanımak istersiniz. İşte Allah’ı çok seven kişi, ona ait bütün isim ve sıfatların tecelli ettiği bütün yaratılmışları sever. Hatta onlar üzerinde hakimiyet kurar. İşte böyle bir birliktir ki, insanları bir araya getirir ve der ki, ‘benim sevdiğim her yerde gözüküyor.’ Ama bunu Allah Kuran’da teyit etmiştir. Buyurmuştur ki, ‘Ben size şah damarınızdan da yakınım.’ Öyleyse Allah, sadece sevdiğine şah damarından daha yakın değildir. Allah kendisine düşman görünene de şah damarından daha yakındır. Demek ki Allah, o şah damarı hadisesiyle her yaratılmışta, hatta müsaade ederseniz biraz ileri gideceğim; canlı olduğunu düşündüğümüz, cansız zannettiğimiz hareket eden etmeyen her şeyde bir ismi ve vasfıyla, eser halinde de olsa tecelli etmiş ve var olmuştur. İşte bu bakış açısı, vahde-ti vücut bakış açısıdır. Herkesi ve her şeyi sevmeyi, -henüz bu makamda değilsek- hiç olmazsa hürmet etmeyi öğretir bize. Bu makama varabilmek için dostluklarda, arkadaşlıklarda birliği sağlamak lazım. Herkeste, her farklılıkta kardeşliği bulup, birliği sağlamak lazım.Bunu yapabilmenin tek yolu da, gene İbn Arabi’nin gösterdiği yoldan geçer. Der ki İbni Arabi, ‘gel, içimdeki zıt isimleri birle ki, önce kendindeki kavgayı bitirebilesin.’




İçimizdeki zıt isimler nedir?


Öyle ya kıskancız. Bunu çok kolaylıkla merhamete çevirebiliriz. Zalimiz. Her şeyi yerli yerine koymaya başlarsak zalim de hizmete dönüşür. Dolayısıyla her negatif isim pozitif isimle birleşirse bizim içimizde de yaradılış başlar, kavgalar biter. Böyle kavgası biten insanla herkes dost olur. Dostlukta birlik sağlanırsa vahdet-i vücut idrak edilir. Allah nasip etsin inşallah efendim. Melamilik, bütün tarikatlerin özü ve hakikatidir. Tarikat, Allah’a giden yol demektir. Allah’a giden öyle çeşitli yollar vardır ki, tahmin edemezsiniz. Hani Kabe’ye giden yolların çok farklı olması ama sonuçta her şeyin Kabe’ye varması gibi, Allah’a giden yollar da çeşitlidir. Ateizm de Allah’a gider, reddederek Allah’ın varlığını ispat eder. Kimi Mecusilik’te ateşe tapar, nuruna değil narına tapmayı tercih eder. Ama hepsi farkında olmadan Allah’a gitmektedir. Bunlar içinde gerçekten meşreplere göre Allah’a giden yolları öğreten tarikatler vardır. Bu tarikatlerin hepsinin özünde melamilik yatar. Melamilik, vücuttan değil gönülden her şeyi silmek, Allah’tan gayrıyı terk etmek demektir. Melamilik, yalnız Allah’la hareket etmek, dünya malıyla, evlat sevgisiyle, dünya sevgisiyle, mal mülk sevgisiyle, insan sevgisiyle hiçbir şeyle meşgul olmadan yaratılmışta Allah’ı görerek ona ulaşmak demektir. Melamilerin ‘bir lokma bir hırka’ dedikleri, şeklen bir lokma bir hırka değildir. Gönülden bunları silmek, belki görünüşte onların üzerinde çok şey vardır ama manalarında hiçbir şey yoktur. Bir adam şeyhine, ‘bana hakiki şeyhi gösterir misiniz?’ demiş. O da demiş ki, ‘kulübede yaşayan bir adam var. Git ona de ki, gönlünden dünyayı çıkarsın.’ Adam kulübede yaşayana gitmiş. ‘Allah Allah’ demiş, ‘bu kulübede dünya ne gezer. Bu adamın hiçbir şeyi yok.’ Ama adam ona demiş ki, ‘düşündüğün gibi değil. Ne düşündüğünü anladım. Benim içim, dünya aşkıyla dolu. Buraya kendimi soktum ama içimden dünya sevgisi çıkmadı. Evlatlarıma tapma aşkı çıkmadı.’ Adam, ‘vah vah’ demiş. Sonra da gelmiş şeyhine, ‘şimdi de saraydakine git’ demiş. Ona de ki, ‘onun ellerinden öperim, dualarını eksik etmesin üzerinden.’ ‘Allah Allah’ demiş mürit. Saraya gitmiş. Şeyh altınlar içinde, üzerinde kürkler. Demiş ki, ‘şeyhim böyle dedi ‘ Adam, şöyle konuşmuş : ‘Oğlum, sakın yanlış anlama. Bunları biz üzerimize alırız, ama arızidir. Bir dakikada bırakırız. Bizim en büyük zenginliğimiz, Allah’tır. İşte görünüşte üzerinde ne olursa olsun Melami meşrepli insanın gönlündedir. Bu kişiler rinttirler. Hani Yahya Kemal’in, ‘hep rintleri anlattık ama hiç rint olamadık dediği’ gibi rintlik zor iştir. Biz buna ‘İlahi cebrilik’ diyoruz. İlahi cebrilik, öyle yüce bir makamdır ki, bizim anladığımız anlamda cebrilik değildir. Cebrilik, nefis sahibi insanın, ‘her şey Allah’tandır. Ben istediğim gibi yatayım, çalışmama da gerek yok, o istediğini verir’ demesidir. Bu tür insanı Allah lanetler. Çünkü Allah demiştir ki, ‘çalış, çabala bakalım. Ben istediğini verecek miyim?’ Bu cebrilik hoş değilse de bunun bir üst makamında yani insanın Allah’ta yok olduğu, kendi güç ve kuvvetini Allah’ta yok ettiği anda, Allah’ın tecellisiyle nefsine ait hiçbir istek kalmayınca, ‘evet her şey Allah’tanmış’ dediği an ilahi cebriliktir. Onun nefsinin kararı değildir bu. Artık yok oluşunun kararıdır. İşte rint bu haldir. Rintler gerçekten her şeyi Allah’tan bilirler. Onlar şeklen itiraz de etseler gönüllerinde daimi cennet, daimi namaz, daimi secde halindedirler





_DEVAM EDECEK_
Derviş na murad olacak.
Allah vesilelerle kendisine yaklaştırır.
Na murad olacak..
Bildiğini terk edecek.

[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/istikametbt9tw2.gif[/img]
Kullanıcı avatarı
MINA
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2740
Kayıt: 25 Eki 2008, 02:00

Mesaj gönderen MINA »

Zevkle OKUmaktayız...
Allah c.c razı olsun zahidzenderun kardeşimiz...

muhammedi sevgiyle..
''Ve Allah'a Sımsıkı Sarılın...''

Hacc / 78
Kullanıcı avatarı
anlamak
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye
Mesajlar: 546
Kayıt: 12 May 2008, 02:00

Mesaj gönderen anlamak »

Der ki İbni Arabi, ‘gel, içimdeki zıt isimleri birle ki, önce kendindeki kavgayı bitirebilesin.’

Yahya Kemal’in, ‘hep rintleri anlattık ama hiç rint olamadık dediği’ gibi rintlik zor iştir.
Allah demiştir ki, ‘çalış, çabala bakalım. Ben istediğini verecek miyim?’

Allah’ı çok seven kişi, ona ait bütün isim ve sıfatların tecelli ettiği bütün yaratılmışları sever.
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/cicekler/anlamak.jpg[/img]
Kullanıcı avatarı
zahidzenderun
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1026
Kayıt: 04 Tem 2007, 02:00

Mesaj gönderen zahidzenderun »

Resim




Aşk gönül işidir.


Gönüller bu yüzden aşkı iş edinir.


Gel aşkı iş edinelim.
Derviş na murad olacak.
Allah vesilelerle kendisine yaklaştırır.
Na murad olacak..
Bildiğini terk edecek.

[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/istikametbt9tw2.gif[/img]
Kullanıcı avatarı
zahidzenderun
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1026
Kayıt: 04 Tem 2007, 02:00

Mesaj gönderen zahidzenderun »

Resim

Ah Elinden Yandı Cesette Canım



Ah elinden yandı cesette canım
Bu ne derttir buna bir el katan yok
Hicran oku değdi döküldü kanım
Zevrakımız aşk gölüne atan yok


Geçti geçer günüm aklı karalı
Yitirmişim han bakışlı maralı
Yad avcı elinden gitti yaralı
Tezmiş dağdan dağa varıp tutan yok


Şahin pervaz edip çıktı elimden
Şöhret Zülfikârı düştü belimden
Şat gözümden aksa Fırat dilimden
Elim elmas tutsa alıp satan yok


Soldu mor menevşem hem bahçebârım
Baykuş tek viranda nâle-yi zârım
Vücudumda üç yüz altmış damarım
Uyandı kan ağlar durup yatan yok


Sönmez Celalî'nin bu aşk ateşi
Çekilmez badesi kaynamaz aşı
Mahmut gelmez elde değildir başı
Benim ile gam yükünü çeken yok





Aşık Celali
Derviş na murad olacak.
Allah vesilelerle kendisine yaklaştırır.
Na murad olacak..
Bildiğini terk edecek.

[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/istikametbt9tw2.gif[/img]
Kullanıcı avatarı
MINA
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2740
Kayıt: 25 Eki 2008, 02:00

Mesaj gönderen MINA »



Hüzünle titreyen gönle ince bir âh dokunur..
Kalbi kırık olanın kalbine Allah dokunur....
''Ve Allah'a Sımsıkı Sarılın...''

Hacc / 78
Kullanıcı avatarı
MINA
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2740
Kayıt: 25 Eki 2008, 02:00

Mesaj gönderen MINA »

Aşk Gönül İşidir ve Sevgiliyi Seyir Gönüldeki Gözün İşidir ....

>>>>>>>>>>AŞK<<<<<<<<<<<<


Resim
''Ve Allah'a Sımsıkı Sarılın...''

Hacc / 78
Kullanıcı avatarı
MİRAC
Yeni Üye
Yeni Üye
Mesajlar: 14
Kayıt: 09 Ağu 2009, 02:00

Mesaj gönderen MİRAC »

Bir yöneliş, bir meyil hiçbir zaman küçümsenmemelidir
İçinde sevgiliye yaklaşma niyeti varsa eğer…
Kullanıcı avatarı
zahidzenderun
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1026
Kayıt: 04 Tem 2007, 02:00

__GİZLEME__

Mesaj gönderen zahidzenderun »

Resim



GİZLEME




Gönlünde olanı benden gizleme ki

benim gönlümdeki de ortaya çıksın ..





Mevlana
Derviş na murad olacak.
Allah vesilelerle kendisine yaklaştırır.
Na murad olacak..
Bildiğini terk edecek.

[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/istikametbt9tw2.gif[/img]
Kullanıcı avatarı
zahidzenderun
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1026
Kayıt: 04 Tem 2007, 02:00

Mesaj gönderen zahidzenderun »

Resim



İnsanın kendine ve ötekine acı vermeden yaşabilmesinin yolu nedir? Anadolu mayasıyla mayalanmış insanlar bunu nasıl başarırlar?



Hocam Kenan Rıfai’ye, ‘tasavvuf nedir?’ diye sorduklarında, ‘incinmemek ve incitmemektir’ buyuruyor.
Demek ki tasavvufun özü, cümle varlığın birliği ve kardeşliğidir.

Yani kime kırılacaksınız her şey Allah ise, her yerde Allah tecelli ediyorsa.
Şimdi birisi bana şöyle diyor.
‘Hocam acaba yalan söyleyende, kötülük edende Allah’ı nasıl göreceğiz?’ Peki, yalan söylemek ya onun cüzi bir haliyse, hakikati değilse, üzerinde arıziyse, sen ondaki güzelliği görmeye çalış.
Yüce sultan Niyazi Mısri ne diyor? ‘Ayın, yani insanın Allah’a bakan yüzü daima tandır. Ama sen ayın kendine bakan yüzüyle, meşrebiyle meşgul olduğun için onu eksik ve hilal halde görüyorsun.’
O halde insanı Allah’a bakan haliyle ölç, bu dünyadaki haliyle ölçme. Onun cüzi hatalarına göre onu değerlendirme.
O insandan sana bir itiraz, bir kötü muamele geliyorsa da memnun ol, bir hatamı ödüyorum de.
Öyle demiyor mu yüce sultan Hasan Basri? Çok büyük iftira etmişler Hazret’e. Demiş ki, ‘amel defterimdeki günahları kendi amel defterine alma lütfunda bulunmuşlar.’
O halde başkasının hakareti veya bizi aşağılaması, bizim aşağılanmamıza sebep olmaz. O Allah’tan bize bir ihtardır. Belki bir hatamızı ödüyoruzdur ya da çok şükür belki onun indinde derece alıyoruzdur.
O halde kırmamak, kırılmamak gerekiyor. Kimi kıracağız, Allah’ı mı kıracağız? Kırılmamak, kimden kırılacağız? Allah’tan mı kırılacağız?
Bu hal, Anadolu insanında tasavvufla beraber yaşamış, beslenmiş ve gelişmiştir. Anadolu insanı, tevazu sahibidir. Anadolu insanı, hoşgörülüdür. Herkesi ve her şeyi sever. Kimseye kırılmamaya dikkat eder. Bunu yapamadığımız zaman belki de madde ilminin çok fazla tesirinde olduğumuz zamanlar, kendi hakkımızı korumalıyız, diye yetiştiğimiz zamanlar bunu yapamayız. Ama Allah aşkıyla yetişmiş Anadolu insanı bizim hakkımızı koruyanın Allah olduğunu bildiği için, kendi kendinin hakkını korumak diye bir derde düşmez.





Konuşturan
Mukaddes Mut - Sadık Yalsızuçanlar


(*) TRT-2’de Anadolu Mayası belgeseli için gerçekleştirilen
konuşmanın tam metni.

www.sadikyalsizucanlar.net'den alınmıştır.
Derviş na murad olacak.
Allah vesilelerle kendisine yaklaştırır.
Na murad olacak..
Bildiğini terk edecek.

[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/istikametbt9tw2.gif[/img]
Kullanıcı avatarı
MINA
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2740
Kayıt: 25 Eki 2008, 02:00

Mesaj gönderen MINA »

Şems’i tek başına anlatmak mümkün değil. Her cümlemin sonunda ya da bir yerlerinde Mevlana olacaktır mutlaka.O kadar girmişler ki birbirlerine ağaç ile meyve,gökyüzü ile bulut gibiler sanki.Birbirlerine anlam ve değer katıyorlar.İşte gerçek sevgi ve dostluk da bu değil midir?Size anlam katan, değer katan sevgileri kazanmak değil midir amaç?

“Beden bakımından ondan uzağız amma;
Cansız bedensiz ikimiz de bir nuruz;
İster O’nu gör, ister beni...
Ey arayan kişi! Ben O’yum, O da ben”
Mevlana,

Şems Mevlânâ'yı ateşledi,ama karşısında öyle bir volkan tutuştu ki,alevleri içinde kendi de yandı. ...


Resim

Ve Yürümek Ömür Boyu Beraberce Elele...

Bir kivilcim duser once
Buyur yavas yavas
Bir bakarsin volkan olmus
Yanmissin arkadas
Dolduramaz boslugunu ne ana ne kardas
Bu en guzel bu en sicak duygudur arkadas

Ortak olmak her sevince her derde kedere
Ve yurumek bir omur boyu beraberce elele
Olmasin hic o ta icten gulen gozlerde yas
Bir gun gelip ayrilsak bile seninle arkadas

Siir:
-Evet arkadas.. kim oldugumu ne oldugumu..
Nerden gelip nereye gittigimi sen ögrettin bana.. Elimden tutup karanliktan aydinliga sen çikardin.. bana yürümeyi ögrettin..
Elele ve daima ileriye.. birgün.. birgün Birbirimizden ayri düsersek bile biliyorum hiçbir Zaman ayri degil yollarimiz..
Ve ayni yolda yürüdükçe gün gelir yine ellerimiz Dostça birlesir.. ayrilsak bile kopamayiz..

Ortak olmak her sevince her derde kedere
Ve yürümek ömür boyu beraberce elele
Olmayacak o taa içten gülen gözlerde yas
Birgün gelip ayrilsak bile seninle arkadas....


alıntı...
''Ve Allah'a Sımsıkı Sarılın...''

Hacc / 78
Kullanıcı avatarı
MINA
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2740
Kayıt: 25 Eki 2008, 02:00

Mesaj gönderen MINA »

zahidzenderun yazdı: Allah aşkıyla yetişmiş Anadolu insanı bizim hakkımızı koruyanın Allah olduğunu bildiği için, kendi kendinin hakkını korumak diye bir derde düşmez.
''Ve Allah'a Sımsıkı Sarılın...''

Hacc / 78
Kullanıcı avatarı
habibi
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1059
Kayıt: 26 Eki 2008, 02:00

Mesaj gönderen habibi »

Resim


Sevmişim ben kainattı

Taşını, topragını ,kuşunu,yapragını.

Sevdiklerimi toplamısım bir bir yüregime .

yüregim'den bakmaya başlamısım .

kainata
En son habibi tarafından 10 Ağu 2009, 20:48 tarihinde düzenlendi, toplamda 1 kere düzenlendi.
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/cicekler/hbbi.jpg[/img]
Kullanıcı avatarı
meryemnur
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 943
Kayıt: 20 Şub 2009, 02:00

Mesaj gönderen meryemnur »





Bana velî diyorlar. Dedim ki haydi öyle olsun, bana bundan ne kıvanç olabilir? Belki ben bununla öğünürsem çok çirkin düşer, ancak Mevlânâ, Kuran ve hadiste yazılı vasıflardan anlaşıldığına göre velî'dir. Ben de velinin velisi, dostun dostuyum; bu bakımdan daha sağlamım.

Şems
Makalat
Kullanıcı avatarı
halimkok
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 3843
Kayıt: 09 Ağu 2007, 02:00

Mesaj gönderen halimkok »

İÇinde SEVGİLİye yaklaşma niyeti yoksa...

GÖZ baksa ne olur bakmasa ne olur...

Ne arıyor olabilir ki... ne görsün?



اَفَغَيْرَ دٖينِ اللّٰهِ يَبْغُونَ وَلَهُ اَسْلَمَ مَنْ فِى السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ طَوْعًا وَكَرْهًا وَاِلَيْهِ يُرْجَعُونَ

E fe ğayra dinillahi yebğune ve lehu esleme men fis semavati vel ardi tav'av ve kerhev ve ileyhi yurceûn.

Göklerdeki ve yerdeki herkes ister istemez O’na boyun eğmişken ve O’na döndürülüp götürülecekken onlar Allah’ın dininden başkasını mı arıyorlar?
[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/muhammedinurimza.jpg[/img]
Kullanıcı avatarı
MINA
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2740
Kayıt: 25 Eki 2008, 02:00

Mesaj gönderen MINA »

İnsan gözden ibarettir; geri kalan deridir Göz de dostu gören göze derler..

Hz Mevlana
''Ve Allah'a Sımsıkı Sarılın...''

Hacc / 78
Kullanıcı avatarı
meryemnur
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 943
Kayıt: 20 Şub 2009, 02:00

Mesaj gönderen meryemnur »


Resim



...Mevlâna’nın Hz Şems’in son gaybubetinden sonraki tablosu bembeyaz bir çehre idi. Aşıkların rengi sarı olur, renkleri beyaz bir çehre ile, bitmiş tükenmiş manzarasındaydı. İşte onun hikmet-i sebebini sordular,


O ZAMAN HZ MEVLÂNA’NIN MÂN İLİMLERİ VE TASAVVUFUN ÖZÜNE AİT MÜTHİŞ BİR AÇIKLAMASI OLDU.
DEDİ Kİ:


- EVET, DEDİKLERİNİZİN HEPSİ DOĞRU, FAKAT BEN ŞEMS’E RASTLAMADAN ÖNCE ÜŞÜDÜĞÜM ZAMAN ISINIYORDUM AMA ŞEMS’TEN SONRA ARTIK ISINAMIYORUM. ÇÜNKÜ, ŞEMS BANA BİR ŞEY ÖĞRETTİ…

“YERYÜZÜNDE BİR TEK MܒMİN ÜŞÜYORSA, ISINMA HAKKINA SAHİP DEĞİLSİN”

BEN DE BİLİYORUM Kİ, YERYÜZÜNDE ÜŞÜYEN MܒMİNLER VAR, ARTIK BEN ISINAMIYORUM. ESKİDEN AÇKEN BİR ÇORBA İÇİNCE DOYARDIM. AMA, ŞİMDİ HİÇBİR ŞEY BANA BİR BESİN HAZZI VERMİYOR. ÇÜNKÜ, BİLİYORUM Kİ AÇLAR VAR. İŞTE ŞEMS BANA BUNU ÖĞRETTİ…

BU ÖĞRETTİĞİ ŞEYLERSE, FAHR-İ KÂİNAT EFENDİMİZ’İN AHLÂKININ T KENDİSİDİR…


Kullanıcı avatarı
MINA
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2740
Kayıt: 25 Eki 2008, 02:00

Mesaj gönderen MINA »

Ne güzel DOSTluk...
''Ve Allah'a Sımsıkı Sarılın...''

Hacc / 78
Kullanıcı avatarı
anlamak
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye
Mesajlar: 546
Kayıt: 12 May 2008, 02:00

Mesaj gönderen anlamak »

"kime kırılacaksınız her şey Allah ise, her yerde Allah tecelli ediyorsa. "
Bu öyle bir hal ki şimdi neresinden tutacağız bu cümlenin. Neresindeyiz bu cümlenin? O kadar kırıklarımız, kırılganlıklarımız var ki...
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/cicekler/anlamak.jpg[/img]
Kullanıcı avatarı
MINA
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2740
Kayıt: 25 Eki 2008, 02:00

Mesaj gönderen MINA »

anlamak yazdı:"kime kırılacaksınız her şey Allah ise, her yerde Allah tecelli ediyorsa. "
Bu öyle bir hal ki şimdi neresinden tutacağız bu cümlenin. Neresindeyiz bu cümlenin? O kadar kırıklarımız, kırılganlıklarımız var ki...
he anlamak canımız...
Allah c.c yardımcımız OLsun inş...
hazmıyla ve kolaylaşarak yaşamak nasip olsun!
- Amin amin amin…
...
''Ve Allah'a Sımsıkı Sarılın...''

Hacc / 78
Kullanıcı avatarı
anlamak
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye
Mesajlar: 546
Kayıt: 12 May 2008, 02:00

Mesaj gönderen anlamak »

AHH BİR ATEŞŞ VER...
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/cicekler/anlamak.jpg[/img]
Kullanıcı avatarı
anlamak
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye
Mesajlar: 546
Kayıt: 12 May 2008, 02:00

Mesaj gönderen anlamak »

MINA yazdı:
anlamak yazdı:"kime kırılacaksınız her şey Allah ise, her yerde Allah tecelli ediyorsa. "
Bu öyle bir hal ki şimdi neresinden tutacağız bu cümlenin. Neresindeyiz bu cümlenin? O kadar kırıklarımız, kırılganlıklarımız var ki...
he anlamak canımız...
Allah c.c yardımcımız OLsun inş...
hazmıyla ve kolaylaşarak yaşamak nasip olsun!
- Amin amin amin…
...
Burada kırılmaktan bahsediyor, ya tahammül edemediklerimiz ya daha da ileri gidip görmeye dayanamadıklarımız ve en ileri boyutu ölmesini istediklerimiz...Onlar ne olacak? Biz ne olacağız?
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/cicekler/anlamak.jpg[/img]
Kullanıcı avatarı
habibi
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1059
Kayıt: 26 Eki 2008, 02:00

Mesaj gönderen habibi »

Resim


Yüreğinin sesini biraz daha aç;

Çünkü hiçbir
"gül " topraksız,

Hiçbir hayat
"umutsuz " yeşermemiştir...
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/cicekler/hbbi.jpg[/img]
Kullanıcı avatarı
MINA
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2740
Kayıt: 25 Eki 2008, 02:00

Mesaj gönderen MINA »

Sabredeceğiz anlamak Canımız...sabredeceğiz...
Varmı bildiğin başka bir çıkar yoll...

Hiç bir şey daimi bizimle kalmaz a güzell kardeşim...ne keder, ne sevinç ne hüzün, benimdir diye sahiplenirsek işte böyle sızlanmaya başlar yüreğimiz...
Oysa başkalarını nasıl üzmemek için çaba gösteriyorsak aynı inceliği kendimize de göstermeliyiz demişti bir gönül dostum...
Ne de güzell demiş...

Bak hocam da ne demiş...

kulihvani yazdı:Resim


ayrı değildik ve elimizde ne vardı ki..
gönül evlerimiz BİZ BİRdi...
her zamanki hâlinle hoş bulduk seni...
..
Elimizde ne var ki...değil mi...
BİZden OLan BİZi bulur...OLmayan da gider zaten...
Tahammül edemediğin bilki, oda sana edemez...ZamANı gelince gider..
Yeterki beklemesini BİLelim...
Sabredelim...
Sevelim, sevilelim bu dünya kimseye kalmaz...

Her zamAN ve her HALinde HOŞça OLmanı dilerim can-ı yürektenn...
muhammedi sevgi kardeşiliğiyle...
''Ve Allah'a Sımsıkı Sarılın...''

Hacc / 78
Kullanıcı avatarı
meryemnur
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 943
Kayıt: 20 Şub 2009, 02:00

Mesaj gönderen meryemnur »



Cemal-i Bâkemâl



İbn Arabî aşk (sevgi) ile güzellik (cemal, hüsn) arasında sıkı bir bağ kurar. Aşk kendi başına ve bağımsız bir değer değildir. Onun temeli güzelliktir. Kusursuz ve en mükemmel güzel (cemal-i bâkemâl) de Allah’tır. İnsan onun için Allah’ı sever. Allah bütün güzellikleriyle âleme tecelli etmiştir. O halde ilahi bir tecelliden ibaret olan âlem bütün olarak da, parçalar halinde de güzeldir. Allah’ın güzelliği hem şekil ve suret halindeki maddi güzelliklerin, hem de ilim, marifet, ahlak (siret) ve kemal tarzındaki manevi güzelliklerin kaynağıdır.

Fakat yine de onun esas güzelliği her çeşit şeklin üstünde ve ötesindedir. Allah en güzel olduğu için sevilir ve sevilerek ibadet edilir. Fakat insan güzeldir, hem Allah onu kendi suretinde yarattığı için, hem halifesi olduğu için hem de: “Biz onu en güzel biçimde yarattık” dediği için hem de ilahi güzelliği en iyi biçimde yansıttığı ve Hakk’ın tecelligahı olduğu için. Bundan dolayı Allah insanı sever, sözü edilen nitelikler en fazla velilerde ve peygamberlerde mevcut olduğu için onları daha çok sever, bu hususlar en mükemmel biçimde Hz. Peygamber’de mevcut olduğu için de en çok onu sever. Bunun için o Allah’ın sevgilisi (habibullah, mahbub-i kibriya)dır.

İnsanın diğer varlıkları sevmesinin sebebi bu varlıkların kendi kabiliyetlerine göre ilahi güzelliğin tecelligahı (mazharı) olmalarıdır. Zahidlerin durmadan kötüledikleri, abidlerin sırtlarını döndükleri bu âlem İbn Arabî’nin gözünde fevkalade güzeldir, güzelliklerle doludur. O halde aşk ve sevgi ile dolu olmalıdır.

İbn Arabî bir sevgi dünyası, bir sevgi dini kurmuş ve: “Benim dinim sevgi dinidir, ben sevgi kıblesine yöneldim” demiştir. Daha önce de var olan bu sevgi anlayışını geliştiren İbn Arabî onun sisteminin özü ve kaynağı, tasavvufun da vazgeçilmez bir temel unsuru haline getirmiştir. Buna rağmen Mevlana ile karşılaştırıldığı zaman İbn Arabî’nin sisteminde sevgiden çok bilgiye (marifet) ağırlık verdiği görülür.



--------

SEVvelim, SEVilelim, bu dünya kimseye kalmaz...

Cevapla

“►Aşıklar◄” sayfasına dön