ALİ (kv) YÂR'dir!..

Hz Ali Keremeallahu Veche İle ilgili konular
Kullanıcı avatarı
Gariban
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 2834
Kayıt: 25 Tem 2007, 02:00

Re: ALİ (kv) YÂR’dir!..

Mesaj gönderen Gariban »

Hüzzam Makamında Nefes

DEVRİ HİNDÎ ŞERHİ

Açıklama: Kul İhvanî

Hezaran per açıp rengi ziyâdan
Üfûl etmiş güneş sahn-ı semâdan
Şebistânı elem hâli sahâdan
Gönül pürgirye hâl-i inzivâdan..


Güneş ışık renklerinden binlerce pencere açıp,
Kendisi Semâ Sahnesinden gurûb etmiş-gözden kaybolmuş.
Seherde YÂRle BİLElik yurdu, bu bomboşluk sahâsından elem dolu.
Gönül, güneşin özellik ve güzelliklerinden ferâgat edip bir tarafa çekilmesi hâlinden göz yaşı dolu…


*

Bu demdir tab’ımın devr-i melâli
Sever zulmetle rûhum hasbihâli
Sadâlar duymanın var ihtimâli
Karanlıklarda a'mâk-ı hafâdan


Bu benim karakterimin, oluş hâlimin, alın yazımın gamlı günleridir.
Rûhum Güneşini kaybetmiş karanlıkla halleşmeyi- görüşüp konuşmayı sever.
Bu İÇ karanlıklarda-yalnızlık uzletinde, Gizlilik-Sırr ikliminin derinliklerinden YÂRin SESin duyma ihtimâli vardır.


*

İlâhî meşrebim vahdet perestim
Şarâb-ı cilve-i hayretle mestim
O sagardır ki zînet saz-ı destim
Dolar humhâne-i âli âbâdan


Huyum-fıtrî yaratılışım İlâhî Meşrebdir. TEK’e tapıcıyım.
İlâhî Tecellîler içinde Hayretlerde sarhoş-mestim.
O öyle bir içki kadehidir ki, güzellik ve ölçü sazı ellerimdir.
AŞKla çaldıkça ellerim gönül sazını Ehl-i Beyt aleyhimu's-selâm Meyhânesinden dolar durur.


*

Uzaktan yalvarıp ebr-i bahâre
Dedim gel şöyle meylet bi kenâre
Hüseyn’imden haber ver kalbi zâre
Eğer geçtinse Deşt-i Kerbelâdan


Bahar Bulutlarına uzaktan yalvararak,
Dedim ki şöyle bana doğru yönel gel de,
Hüseyin aleyhi's-selâm'dan inleyen kalbime bir haber getir..
Eğer yolun düşüp geçtinse Kâr u BELÂ ÇÖLÜnden..


*

Ne beklersin kalıp ey bâd-ı şebhiz
Demâdem turre-i ezhâr-ı tehziz
Getir lûtfeyle bir bûy-i dilâviz
Meşâm-ı câna kabr-i Murtazâdan


Burada kalıp da ne beklemektesin ey seher uykusuzlarının seher yeli,
Kun feyekun-zuhûra gelme mührünün görüntülerini, durmadan titreştirip durmadasın “Ol! Ol!” diye..
Hadi lutfen gönlü çelen bir DİLBER kokusu getir ki o koku,
Canımın genizine-iç burnuma İmam Ali Muteza aleyhi's-selâmın kabrinden bir koku getir..

*

Ne mümkün sevmemek Samih Hüseyni
Kabûl eyler mi insan böyle şeyni
Rasûli Kibriyânın nûr-i aynı
Muazzezdir bizimçün enbiyâdan


Ey Samih, Mümkün mü hiç sevmemek o cömert, sahâvetli civanmert Hüseyn aleyhi's-selâm’ı!
İnsan vasfı taşıyan O’nu sevmemek gibi bir insanlık dışı ayıbı kabul edebilir mi?
O ki El Kibriyâ ALLAH celle celâluhu'nun Rasûlu, Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem'in GÖZ NÛRUdur.
Bizim için Peygamber gibi çok kıymetli ve azizdir.


(Burada Şair şatahat yapmıştır, Peygamberlerle kıyasa aslâ gerek yoktur. Ve hiçbir peygamber Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem'in Ehl-i Beyti değildir. Kendilerinin kıymeti vardır ve kesinlikle AZİZdir hamdolsun..)

Muhammedî MuHABBEtlerimle..
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12881
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: ALİ (kv) YÂR’dir!..

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

HaYY YÂR!..
HaYY DÂR!..


ALi! ALi! YâRim ALi!
Kâr u Belâ KâRim ALi!
ZâhiriMde ZEVK EderiM
BâtınıMda ZâRim Ali
!.

ALi! ALi! DEVR-ÂN ALİ
SıRR-ı Sıfır SEYR-ÂN ALİ!..
KERREMULLÂHİ VECHE!..


*

Ali Bende BENde-siyiM
Soran Olursa NE
-siyim
SıRR
-ı Ali SeHeRi-nde
El ELe EREN SES
-iyim!..

ALi! ALi! SEYR-ÂN ALİ
cÂN EVimde CEVL-ÂN ALİ!..
KERREMULLÂHİ VECHE!..


*

Kara Sarık TaylasanıM
SıRRın SeMâya ASanıM
FaTıMâtu
z ZeHRÂ ELinde
HâLde HaLîFe HASAN
-ıM!..

ALi! ALi! CEVL-ÂN ALİ
HâL İÇinde HAYR-ÂN ALİ!..
KERREMULLÂHİ VECHE!..


*

VeLâYeTin ÇeKirdeĞi
ÇİLe ÇÖLünün ÇiÇeĞİ
BeLâ BAZARIn BETÜL
ü
MuHTaR MuHaMMeD GErçeĞi
..
(sallallahu aleyhi ve sellem)

ALi! ALi! HAYR-ÂN ALİ!
FaZL-ı EKBeR FERM-ÂN ALİ!
KERREMULLÂHİ VECHE!..


*

KâBe KuRBun KavSeYNiyiM
Ev EDNa AKLın BEYniyiM
DiRi KUR
'ÂNdan NAKlimiz
ŞeHid
-i ŞAH HuSeYNîyiM!..

ALi! ALi! FERM-ÂN ALİ!
DoST DERDine DERM-ÂN ALİ!
KERREMULLÂHİ VECHE!..


*

Kul İHVâNî KıtMÎRimiZ
EL YeDULLAHta DiRimiZ
RASÛLULLAH
a Es SelâM
HaYYdâR Ali şaH PÎRimiZ
..

ALi! ALi! DERM-ÂN ALİ!
TaRLa-ToHuM HARM-ÂN ALİ!
KERREMULLÂHİ VECHE!..


23.01.11 18:52
GöKlerin Kuşağında
YERlerin Kucağında
NRmn Scnd..
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12881
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: ALİ (kv) YÂR’dir!..

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

"Vallahu Ali İbni Ebi Talibi’l- Galib radiyallahu teâlâ anhu ve keremullahi vechehu."

ERR DeVR-ÂN-ı
SeR SeYR-ÂN-ı
VeR CeVL-ÂN-ı
DeR HaYR-ÂN-ı...

ZEVK 4332Resim

KuL İHVÂNi ASLı ÂŞıK!. KEREM KeVSeRi KITMÎRi
ÜRyÂN SEVdi ÇırılÇıpLaK!. YÂR-in YüreĞinde DİRi
BeŞeRiYYeT
- NüBüVVeT-le, RuSuLiYYeT HİZMetÇisi
VeLâyeT-te VeLîYYuLLaH, EHLuLLaH ALİ ŞaH PÎRi!..


25.01.11 19:08
GöKlerin Kuşağında
YERlerin Kucağında
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12881
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: ALİ (kv) YÂR’dir!..

Mesaj gönderen kulihvani »


Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem'in Teşrif gecesinde,
Rahmetle ZiKRederiz in şâe ALLAH..

Resim

Rasûlullahın cAN FeDâsı
sallallâhu aleyhi ve sellem
Hakke
l Yakînde EDÂsı
Oğlu
-Kardeşi-Dâmâdı
GaribÂN Gönül Gedâsı
..
Yâ İMaM Ali kerremullâhi veche..

Resim

ZEVK 4345

KâBede DOĞ-ÂN cÂN!. VeLâyette HaYYdâR SuLtÂN
Kur
'ân-ı-Kerîm Kablomuz!. “Be Bağımız cÂNa CeRRyÂN
KeReM KeVSeRimİZ KABı
!. İ L İ M ŞeHRimİZ KaPıSı
SıRR
-ı Ali SıRR-ı SıFıR!.. E D E B -inde DÖNen DeVRÂN!..
Es-SaLâTu Ves-SeLâMu aleyke Yâ İMaM Ali kerremullâhi veche..


14.02.11 15:31
gkkşg-gnlbg-çlçg..
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12881
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: ALİ (kv) YÂR’dir!..

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

ZEVK 4356

NeBîyyul- ÜMMîyi BULsun! NâCiYYe ÜMMet ARAyAN
EHL
-i BEYT KADRini BİLsin! HÂLine ZİMMet ARAyAN
KÖTÜ AHLÂK İNADI
-ndan, “BeN CeHâLeTi nden ÖLsün
KâMiL
-in KALBinde DOĞ-sun! HaYYatta HİMMet ARAyAN


24.02.11 12:51
glbş..mgngl..


Fırka-yı NâCiYYe:

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem kumu düzler ve bir çizgi çizer: "İşte bu doğru yol" der. Sonra bu çizginin sağına soluna başka çizgiler çizer. "Bunlar da başka yollar... Bunlardan herbiri üzerinde o yola çağıran bir şeytan vardır" buyurur ve şu âyeti okur: "İşte bu benim dosdoğru yolumdur, ona uyunuz. Başka yollara uymayın ki, sizi O'nun (Allahın) yolundan ayırmasın..." Buyurdu.
(Razî, Fahreddin, Mefatihu'l-Gayb (Tefsiru Kebir), Daru İhyai't- Türasi'l-Arabi, XIV, 3; İbnu Kesir, Hafız, Tefsiru'l-Kur'ani'l-Azim)

وَأَنَّ هَذَا صِرَاطِي مُسْتَقِيمًا فَاتَّبِعُوهُ وَلاَ تَتَّبِعُواْ السُّبُلَ فَتَفَرَّقَ بِكُمْ عَن سَبِيلِهِ ذَلِكُمْ وَصَّاكُم بِهِ لَعَلَّكُمْ تَتَّقُونَ
Resim---“Ve enne hâzâ sırâtî mustekîmen fettebiûh(fettebiûhu), ve lâ tettebiûs subule fe teferreka bikum an sebîlih(sebîlihi), zâlikum vassâkum bihî leallekum tettekûn(tettekûne) : Bu benim dosdoğru olan yolumdur. Şu halde ona uyun. Sizi O'nun yolundan ayıracak (başka) yollara uymayın. Bununla size tavsiye etti, umulur ki korkup sakınırsınız.” (En'âm 6/153)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve selem: “Yahudiler 71 fırkaya bölündü, Hıristiyanlar 72 fırkaya. Ümmetim ise 73 fırkaya bölünecek. Biri dışında hepsi ateşte olacak. Kurtulan fırka benim ve ashabımın yolundan gidenlerdir." Buyurdu.
(Tirmizî, İman,18; İbni Mâce, Fiten, 17; Ebu Davud, Sünne, 1)

ZiMMet Ali kerremullahi veche:

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “Ey Ali Cenazemi sen yıkayacaksın, borcumu ödeyeceksin mezarıma beni sen
koyup örteceksin ziMMetimi sen ifâ edeceksin ve sen dünya ve âhirette sancağımın sahibisin.”

(Ebu Said (r.a.)’den; Deylemî Müsnedü’l- Firdevs)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “Yâ Ali! Seni razı etmiyor muyum? Sen benim kardeşim ve vezirimsin. Borcumu ödersin vâdimi yerine getirirsin ziMMetimi kaldırırsın. Seni hayatında seven kimse muhakkak vazifesini yerine getirmiştir. Benden sonra senin hayatında seni seveni Allah emniyet ve iman ile sona erdirsin. Benden sonra seni görmediği halde seni seveni Allah emniyet ve iman ile sana erdirsin ve kıyamet gününde onu korusun. Sana buğz olduğu halde ölen kimse ey Ali bir nevi câhiliyet ölümü ile ölmüştür ve Allah onu İslamda yaptığı amel ile hesaba çeker”. buyurdu.
(İbni Ömer (ra)’den; Taberanî Mu’cem-ul Kebir).


HiZMet ile DeST-i KeMâL
HiMMet ile SeYR-i CeMâL

MuHaMMeDî MuHABBEtle..
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12881
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: ALİ (kv) YÂR’dir!..

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

ZEVK 4392

OLsun! OLmasın! da AKIL.. OL-AN Haktır.. Sevâb.. GünAH
Nedir Alkışla
Oh! ÇEKiş.. Nedir Ah! ÇEKilen EyvAH!
Kafa Tasında Ham AKIL.. KaLB Kadehinde Mey NAKİL..
SuBHâNaLLAH.. RASÛLULLAH.. Hâlde HIZIR HaYY ALİ ŞAH!...

26.03.09 14:07
otbs.. yllr..
Resim
Kullanıcı avatarı
Gariban
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 2834
Kayıt: 25 Tem 2007, 02:00

Re: ALİ (kv) YÂR’dir!..

Mesaj gönderen Gariban »

Peygamberimiz (a.s.)ın En Yakın Hısımları Uyarışı ve Kendisine Yardıma Davet Edişi


Hz. Ali der ki:

"Sen, ilkin, en yakın hısımlarını inzar et, âhiret azabıyla korkut!1 (Şuarâ: 214) âyeti nazil olunca,[744] Resûlullah (a.s.) beni çağırdı .[745]

'Ey Ali! Yüce Allah'ın, en yakın hısımlarımı inzar etmemi emir buyurması bana çok ağır geldi, kaygı verdi.[746]

Biliyorum ki, ben ne zaman kavmime bu işi açmaya kalksam, muhakkak, hoşuma gitmeyen birşeyle karşılaşacağımı göreceğim.

Bunun üzerine, bir müddet sustum.

Cebrail (a.s.) bana geldi de:

'Yâ Muhammedi Eğer sen Yüce Rabbinin sana emrettiği şeyi yapmayacak olursan, Rabbin sana azab edecektir!' dedi.

Yâ Ali! Bize, bir sa1 (dört kocaman avuç dolduracak kadar) yemek yap ve üzerine de koyun budun­dan et koy!

Bize bir kap da süt hazırla!

Sonra, Abdulmuttalib oğullarını benim için topla![747]

Onlarla bir konuşayım ve emrolunduğum şeyi kendilerine ulaştırayım' buyurdu.

Resûlullah'ın bana emrettiği şeyi[748] yaptım.

Abdulmuttalib oğulları Resûlullah'ın yanına toplandılar.

Onlar, o gün, kırk kişi idiler.[749]

Yahut, kırk kişiden ya bir eksik,[750] ya da bir fazla idiler.[751]

Resûlullah'ın bütün amcaları, Ebu Talib, Hamza, Abbas ve Ebu Leheb de gelenler içinde bulunuy­ordu.

Abdulmuttalib oğulları yanına toplandıkları zaman, Resûlullah (a.s.) beni çağırdı.

Onlar için yaptığım yemeği getirmemi emretti.

Getirip önüne koydum.

Eti parçalayarak çanağın çevresine birer parça koyduktan sonra:

'Haydi yiyiniz, Bismillah!' buyurdu.

Hepsi, ondan yediler ve tamamıyla doydular.[752]

Varlığım Kudret Elinde bulunan Allah'a yemin ederim ki: Onların tümüne sunduğum yemeği,[753] onlardan bir tek adam bile yalnız başına yiyebilirdi!

Bundan sonra, Resûlullah (a.s.):

'Yâ Ali! Onlara süt de iç ir!' buyurdu.

Onlara süt kabını getirdim.

Ondan da hepsi kanasıya içtiler.

Vallahi, o kaptaki süt kadarını, onlardan bir tek adam bile yalnız başına içebilirdi ![754]

Yemeğin ve sütün kalanları, sanki hiç el dokunulmamış, yenilmemiş, içilmemiş gibi idi![755]

Resûlullah (a.s.) söze başlamak istediği sırada, Ebu Leheb:

'Şaşılacak şey! Arkadaşınız sizi büyük bir sihirle sihirledi![756] Doğrusu, biz, bugünkü gibi bir sihir hiç görmedik!1 dedi.[757]

Sonra da, Resûlullah'a hitaben:

'Bunlar senin amcaların ve amcalarının oğullarıdır. Sen, onlara istediğini söyledin! Sen, dinden sap­kınlığı bırak!

İyi bil ki: Kavmin, senin için bütün Arap topluluklarına karşı koymayı göze alacak değildir.

Bütün Kureyş kabileleriyle Araplar üzerlerine çullanmadan, ata oğullarının senin üzerinde durup seni haps ve esir etmeleri gerekir.

Onların böyle yapmaları, kendilerine, ötekinden daha kolaydır.

Ey kardeşimin oğlu! Ben; atanın oğullarına, gelirken senin getirdiğin gibi şer ve kötülük getiren bir kimse daha görmedim!' dedi.[758]

Resûlullah'ın konuşmasına imkân vermedi.

Dağıldılar.[759]

Ebu Leheb'in sözü, Resûlullah'ın çok ağırına gitti.

Resûlullah (a.s.), o mecliste susup hiç konuşmadı.[760]

Bunun üzerine, Cebrail (a.s.) gelip, Allah'ın buyruğunu hemen yerine getirmesini, Resûlullah (a.s.)a emir ve tavsiye etti.[761]

Kendisine bu hususta cesaret verdi.[762]

Ertesi günü, sabahleyin Resûlullah (a.s.):

'Yâ Ali! O adam işittiğin sözlerle tez davranıp önüme geçti de, ben kavmimle konuşmadan onlar dağılıverdiler.

Sen önceki akşam bizim için yapmış olduğun kadar, yine yiyecek içecek hazırla![763] Sonra onları yanıma topla!' buyurdu.[764]

Yemeği yaptım. Sonra da, onlar Resûlullah için topladım.[765]

Resûlullah (a.s.), yemeği getirmem için bana seslendi.[766]

Resûlullah (a.s.), geçen akşam yaptığı gibi yaptı (Yani, eti parçalayıp yemek çanağının çevresine birer parça koyduktan sonra):

'Haydi yiyiniz, Bismillah!' buyurdu.

Hepsi, ondan doyuncaya kadar yediler.[767]

Resûlullah (a.s.):

'Haydi, onlara süt de içir!' buyurdu.

Kendilerine, içi süt dolu kabı getirdim.[768]

O kaptan da, hepsi, kanasıya kadar süt içtiler.[769]

Vallahi, onların tümü için hazırladığım o yemeği de, o sütü de, onlardan bir tek adam bile yalnız başına yiyebilir, içebilirdi![770]

Resûlullah (a.s.), onlara:

'Borcumu benim yerime hanginiz öder?' diye sordu.

Ben sustum.

Cemaat da sustu.

Resûlullah (a.s.) sorusunu tekrarlayınca:

'Ben öderim yâ Rasûlallah!' dedim. Resûlullah (a.s.):

'Sen ödersin yâ Ali! Sen ödersin yâ Ali!' buyurdu.[771]

(Diğer bir rivayete göre; Resûlullah (a.s.) onlara:

"Benim borcumu benim yerime ödeyecek ve vaadlerimi yerine getirecek, Cennette benimle birlikte bulunacak, ev halkım içinde benim vekilim olacak kimdir?" diye sordu.

Onlardan birisi:

"Sen [kerem ve cömertlikte] denizsin! Sana bu hususta kim vekil olmaya güç yetirebilir?!" dedi.

Resûlullah (a.s.) sorusunu tekrarlayınca, Hz. Ali:

"Ben senin vekilin olurum!" dedi.[772]

Bunun üzerine, Resûlullah (a.s.), ona:

"Borcumu benim yerime sen ödeyecek ve vaadlerimi sen yerine getireceksin!" buyurdu.)[773]

Bundan sonra, Resûlullah (a.s.) konuşmasını şöyle sürdürdü:

'Hamd, Allah'a mahsustur. Ben, O'na hamdederim.

Yardımı da, O'ndan dilerim. O'na inanır, O'na dayanırım.

Şüphesiz bilir ve bildiririm ki: Allah'tan başka ilâh yoktur.

O, birdir; O'nun eşi, ortağı yoktur![774]

Herhalde, otlak aramaya gönderilen kimse, gelip de ailesine yalan söylemez.

Vallahi, ben (faraza) bütün insanlara yalan söylemiş olsam, yine, size karşı yalan söylemem! (Faraza) ben bütün insanları aldatmış olsam, yine, sizi aldatmam!

Sizi Kendisine davet ettiğim Allah öyle bir Allah'tır ki, O'ndan başka hiçbir ilah yoktur!

Vallahi, sizler, uyur gibi öleceksiniz! Uykudan uyanır gibi de, dirilecek ve bütün yaptıklarınızdan hesaba çekileceksiniz!

İyiliklerinizin mükâfatını görecek, kötülüklerinizin de cezasını çekeceksiniz!

Bunların sonucu ya temelli Cennette, ya da temelli Cehennemde kalmaktır![775]

İnsanlardan, ilk inzar ettiğim kimseler, sizlersiniz![776]

Ey Abdulmuttalib oğulları! Vallahi, Araplar içinde, benim size getirdiğim, dünya ve âhiretiniz için hayırlı olan şeyden daha üstününü ve hayırlısını kavmine getirmiş biryiğit bilmiyorum![777]

Ben, sizi, dile kolay gelen, Mîzan'da ağır basan iki kelimeye davet ediyorum ki, o da:

Allah'tan başka hiçbir ilâh olmadığına ve benim de Allah'ın kulu ve resûlü olduğuma şehadet etm­eniz di r!768

Yüce Allah, sizi buna davet etmemi bana emir buyurdu.[778]

Ey Abdulmuttalib oğulları! Ben, özel olarak size, genel olarak da bütün insanlara peygamber gön­derildim!

Siz, bu hususta, görmediğiniz mucizelerden bazısını da görmüş bulunuyorsunuz.[779] Üzerinde bulunduğum şeyde bana yardımcı ve kardeşim olmayı, Cennet kazanmayı hanginiz kabul eder?[780]

Hanginiz, bu yolda kardeşim ve sahibim olmak üzere, bana bey'at eder?' buyurdu.

Hiç kimse ayağa kalkmadı.

Hemen, ben ayağa kal küm.

Yaşça, oradakilerin en küçüğü idim. Resûlullah, bana:

'Sen, otur!1 buyurdu.

Sorusunu üç kere tekrarladı.

Her defasında, ben ayağa kalkıyordum. O da:

'Sen, otur!' buyuruyordu.[781]

'Yâ Rasûlallah! Bunların yaşça en küçükleri ve bacakça en inceleri olsam da, sana ben kardeş ve yardımcı olurum' dedim.

Hepsi sustular.[782]

Resûlullah (a.s.), sorularının üçüncüsünden sonra, elini elimin üzerine koydu[783] da:

'İçinizde, bu, benim kardeşim, vasîm ve vekilimdir.

Onun sözlerini dinleyiniz ve kendisine itaat ediniz!

Bu işe, amcamsız, amcamın oğlu varis oldu!1 buyurdu.[
784]

Davetliler gülüşerek ayağa kalktılar ve Ebu Talib'e:

'Bak! Sana, oğlunu dinlemeni emrediyor! Ona itaat et!' dediler.[785]

Ebu Talib:

'Bırakınız onu! Amcasının oğlu, onun başını, hayırdan başka yana bükmez!' dedi.[786] Resûlullah (a.s.)a da:

'Bizim katımızda, sana yardım etmek kadar sevgili birşey yoktur.

Öğütlerini benimseyip kabullendik.

Sözlerini tamamıyla tasdik edip doğruladık!

Bu toplananlar, senin atalarının oğullarıdır.

Tabiî ki, ben de onlardan birisiyim!

Senin istediğin şeye onlardan koşacak olanların, andolsun ki, en çabuğu, en hayırlısı da benden başkası değildir!

Sen, emrolunduğun şeye devam et!

Andolsun ki, etrafını kuşatıp seni korumaktan bir an geri durmayacağım!

Nefsimi, Abdulmuttalib'in dininden ayrılmak hususunda bana boyun eğer bulmadım!

Artık, ben, onun üzerinde öldüğü dinde öleceğim!1 dedi.[787]

Ebu Leheb'den başka, hepsi de, yumuşak ve olumlu sözler söylediler.[788] Ebu Leheb ise:

'Ey Abdulmuttalib oğulları! Bu, vallahi, bir serdir, kötülüktür![789]

Başkaları onun elini tutup bundan alıkoymadan önce, sizler onun ellerini tutup bundan alıkoyunuz!

Eğer siz bugün ona boyun eğecek olursanız, zillete, hakarete uğrarsınız!

Bunu korumaya kalkışacak olursanız, öldürülürsünüz!' dedi.[790]

Peygamberimiz (a.s.)ın halası Safiyye binti Abdulmuttalib, Ebu Leheb'e:

'Ey kardeşim! Kardeşinin oğlunu ve onun dinini yardımsız, hor ve hakir bırakmak sana yakışır mı?!

Vallahi, bilginler, öteden beri, Abdulmuttalib'in soyundan bir peygamberin çıkacağını haber veregelm işlerdir.

İşte o peygamber budur!' dedi. Ebu Leheb:

"Bu, andolsun ki, boşuna bir umuntudur!

Zaten, kadınların sözleri erkeklere ayakbağı ve köstek mesabesindedir!

Kureyş aileleri ve onlarla birlikte bütün Araplar ayaklandığı zaman, onlara karşı koyacak bizim ne gücümüz var?

Vallahi, biz onların yanında bir lokmayız!' dedi. Ebu Talib ona:

'Ey korkak adam! Vallahi, biz, sağ oldukça, ona yardım edecek, onu savunacak ve koruyacağız!' dedi ve Peygamber (a.s.)a da:

'Ey kardeşimin oğlu! Rabbine davet etmek istediğin zamanı bilelim, silahlanıp seninle birlikte ortaya çıkarız!' dedi."[791]

Kaynak: Islam Tarihi, Asim Koksal
Resim
Kullanıcı avatarı
MINA
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2740
Kayıt: 25 Eki 2008, 02:00

Re: ALİ (kv) YÂR’dir!..

Mesaj gönderen MINA »

Hz. Ali (r.a)'den, Resulullah (s.a.v)şöyle buyurmuştur:

"Bir kimse günde yüz defa “Lâ ilahe illallahül melikül Hakkul Mübin” derse, bu onun için fakirlikten eman ve kabir yalnızlığından kendisine yoldaş olur ve bununla zenginliği celb etmiş(kendine çekmiş) ve Cennetinde kapısını çalmış olur. "

Ramuz el Ehadis S. 433


''Ve Allah'a Sımsıkı Sarılın...''

Hacc / 78
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12881
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: ALİ (kv) YÂR’dir!..

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

ALİ AYYdır
ALİ HaYYdır
Zikrullah OK
ALİ YAYYdır

kerremullahi veche

ZEVK 4622

İNSAN-ı KÂMİL Kevseri, HâL-i Hazır HASL-ı ALİ kerremullahi veche
RASÛLuLLaH EMÂNeti
, Ehl-i Beyt-in ASL-ı ALİ kerremullahi veche
SıRR
-ı SIFIRR SüVeYDÂsı Resim BİZ BİR-İZ Be nin NOKTASI
MuhaMMedî AŞKın MEŞKi FAZİLETin FASL-ı ALİ kerremullahi veche


26.09 11 21:10
bursa..dsi..

Resim
Resim
Kullanıcı avatarı
Tahiri
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 649
Kayıt: 09 May 2007, 02:00

Re: ALİ (kv) YÂR’dir!..

Mesaj gönderen Tahiri »

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz buyurmuştur ki: “Şüphesiz, (âhirete) çağrılıp gitmem yakındır. Size iki büyük ve hukuku ağır emanet bırakıyorum. Birisi, Aziz ve Celil olan Allah’ın kitabı Kur’ân. Diğeri de gözümün nuru ehl-i beytimdir. Allah’ın kitabı Kur’ân; semadan yeryüzüne uzatılmış (ilâhî ve nuranî) bir iptir. Lâtif ve Habir olan (her şeyi bilen Rabbim) bana bildirdi ki: Kur’ân’la ehl-i beytim (âhirette) Havz-ı Kevser’in başında bana gelene kadar birbirinden ayrılmayacak. Öyleyse, sizler (size emanet ettiğim) bu iki şeyde bana nasıl halef olduğunuza (benden sonra onlara nasıl davrandığınıza) iyi bakınız; onların hakkını korumaya dikkat ediniz!”
(Ahmed, Müsned, 111,17;V,182;Tabarânî, el-Mu’cemu’1-Kebir, V, 154 (No:4922, 4923). Bkz: Tirmizî, Menâkıb, 32 (No:3788. Aynı konuda biraz farklı bir rivayet)

ResimEs Selâmu aleyke Yâ Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem!



Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem):
"Kim ki benim üzerime Cuma günü 80 defa Salâvât getirirse ALLAH onun 80 yıllık günâhını bağışlar"
Ashabı Güzin soruyor: "Yâ Resûlullah! Bu nasıl bir salâvâttır?" Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem):
"Allahümme salli âlâ Muhammed'in abdike ve nebîyyike ve resûlike ve'n- nebîyyü'l-ümmiyyi" salâvâtını (bir oturuşta 80 kere) okur." buyurmuştur.
(Hâkim-i Tirmizî-Nevâdirü'l-Usûl)
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12881
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: ALİ (kv) YÂR’dir!..

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim Yâ Rasûlullah!.

üMMet EYle!
hiMMet EYle!
MeDeD EYle!
ziMMMet EYle!..


ZEVK 4664

Hâl-i HaZıR! Huzur HIZRım!.. ARZdan ARŞa Ah u ZâR-ım!
İSM-ini SîN-e SıRR-ladım!.. NaZ-NiyaZ-da NaZlı YâR-ım!
Bezm-i BeLâ-da BURAK-ım!. MaHŞeR-e RüCû ReFReF-im
DeVR
-i DevrÂN-da DüLDüLüm!.. ALİ ELİ-nde ZülfiKâR-ım!..


10.11.11 23:23
gkçdrs..trstkks.. brsbrs…


BURAK: Mi’rac Gecesi Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in Rücû’ BİNeği..
ReFReF: Mi’rac Gecesi Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in Üruc BİNeği..
DüLDüL: Fahr-i Kâinat Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimize mahsus bir katır ki, sonradan İmam Ali kerremullahi veche Efendimize bahş buyurulmuştur.
ZülfiKâR: (Zülfekar) Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem zamanında bir kâfire âit kılıç iken Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Bedir Muharebesinde İmam Ali kerremullahi veche verdiği ve ucu iki kısma ayrılan meşhur kılıç. Velâyette AKIL-Nakil EDEBi..


Resim
Resim
Kullanıcı avatarı
Tahiri
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 649
Kayıt: 09 May 2007, 02:00

Re: ALİ (kv) YÂR’dir!..

Mesaj gönderen Tahiri »

Resimİmam Ali Ali kerremullahi veche:
“Şu gönülleri zaman zaman dinlendirerek kuvvetlendiriniz. Zira bedenin yorulduğu gibi, gönüller de yorulur.”
(Münavî, Muhammed Abdurrauf, Feyzu’l-Kadir Şerhu’l-Camiı’s-Sağîr, Beyrut, ts.,IV, 41.)
Resim
Kullanıcı avatarı
Tahiri
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 649
Kayıt: 09 May 2007, 02:00

Re: ALİ (kv) YÂR’dir!..

Mesaj gönderen Tahiri »

Resim İmam Ali Ali kerremullahi veche:
“Şu gönülleri zaman zaman dinlendirerek kuvvetlendiriniz. Zira bedenin yorulduğu gibi, gönüller de yorulur.”

(Münavî, Muhammed Abdurrauf, Feyzu’l-Kadir Şerhu’l-Camiı’s-Sağîr, Beyrut, ts.,IV, 41.)
Resim
Kullanıcı avatarı
sdemir
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye
Mesajlar: 487
Kayıt: 24 Mar 2008, 02:00

Re: ALİ (kv) YÂR’dir!..

Mesaj gönderen sdemir »

Hz. Ali (keremallahi veche):

''Akıllının göğsü sırrının sandığıdır.
Güler yüzlü olmak dostluğun tuzağıdır.
Tahammül ve sabır ayıpların mezarıdır
.''

(Nehcül Belaga Hikmet 6)
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/cicekler/sdemirimza.gif[/img]
Kullanıcı avatarı
sdemir
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye
Mesajlar: 487
Kayıt: 24 Mar 2008, 02:00

Re: ALİ (kv) YÂR’dir!..

Mesaj gönderen sdemir »

Resim

Hazreti İmâm-ı Alî (keremullahi veche):
" Her ilmin câmi’i Kur'ân, Onun câmi’i Fâtiha, onun câmi’i Besmele ve onun câmi’i "Be" harfi, onun da câmi’i Noktasıdır..." buyurmuştur.

Câmi' : Cem'edici, toplayıcı, içine alan. Cem'etmiş, toplamış bulunan, hâvi ve muhit olan.

[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/cicekler/sdemirimza.gif[/img]
Kullanıcı avatarı
Tahiri
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 649
Kayıt: 09 May 2007, 02:00

Re: ALİ (kv) YÂR’dir!..

Mesaj gönderen Tahiri »

Resim

İmâm-ı Alî keremullahi veche:
“Belimi iki kişi kırar: Şerefinin zedelenmesine aldırmayan âlim ve zâhid olan câhil!” buyurmuştur.

(Fahreddin er Razi, Tefsir-i Kesir, cilt 2/479)
Resim
Kullanıcı avatarı
Tahiri
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 649
Kayıt: 09 May 2007, 02:00

Re: ALİ (kv) YÂR’dir!..

Mesaj gönderen Tahiri »

“Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum!.”
“İlim servetten üstündür. Çünkü sen serveti korursun, ilimse seni.”

ResimAli kerremullahi veche
Resim
Kullanıcı avatarı
nur_umim
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1117
Kayıt: 19 Ağu 2007, 02:00

Re: ALİ (kv) YÂR’dir!..

Mesaj gönderen nur_umim »


İmam Ali kerremullahi veche..

Halifetü’l-İMaMu’l-MuhaMMed aleyhi's-selâm

DOĞuş: 599-Kâbe, Mekke
DİRiliş: 661-Kufe, Irak
BaBa: Ebu Talib bin Abdülmuttalib
AnA: Fatıma bint Esed
Eşi: Fatımatü’z- Zehrâ aleyha's-selâm
Çocukları: Hasan, Hüseyin, Zeynep, Ümmü Gülsüm aleyhume's-selâm ..

İlik İman İNSANı İmam Ali kerremullahi veche:
"Çocuktum henüz, o beni bağrına basar, yatağına alırdı, beni koklardı, lokmayı çiğner, ağzıma verir yedirirdi... Ben de her an, devenin yavrusu, nasıl anasının ardından giderse, onun ardından giderdim; o her gün bana huylarından birini öğretir ve ona uymamı buyururdu. Her yıl Hira Dağı'na çekilir, kulluğa koyulurdu. Onu ben görürdüm, başkası görmezdi."
(Nechül Belaga Subhi Salih, 192. Hutbe)

Resim--- Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem imam Ali'yi omzuna alır Mekke'nin dağlarında, vadilerinde ve sokaklarında dolaştırırdı
(Zemahşeri, Hilyetül Ebrar, C.1 S.232)

Sâki-yi Kevser, Haydar-ı Kerrar
Aliyyel Murtaza, Şah-ı Velayet
Şah-ı Merdan, Seyfullah, Esedullah Ali kerremullahi veche..

Resim--- Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Ali’yi ancak mümin olan sever ve ona ancak münafık olan buğzeder"
(Nesaî)

Resim--- Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Ali’yi sevmek ateşin odunu yaktığı gibi Müslümanların günahını yok eder"
(İ. Asakir)

Resim--- Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Ali’ye düşman olanın düşmanı Allah’tır"
(Ramuzu’l- Hadis)

Resim--- Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Ben ilmin şehriyim Ali ise kapısıdır"
(Deylemî)

Resim--- Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “İlim on kısım. Dokuzu Ali’de biri diğer halktadır. O bu biri de onlardan iyi bilir"
(Ebu Nuaym)

Resim--- Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Ali’yi seven beni sevmiştir. Ona düşmanlık bana düşmanlıktır. Onu inciten beni incitmiştir. Beni inciten de Allahü teâlâyı incitmiş olur"
(Taberanî)

Resim--- Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Ben kimin dostu isem Ali’de onun dostudur"
(Suyutî, C.Kebir; Bekrî, 623/101)

Resim--- Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Ya Ali! Hayatın benimle, ölümün benimledir"
(Taberani, Mu’cemu’l-Kebîr; Bekrî, 543/21)

Resim--- Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Ali dünyada ve ahrette kardeşimdir."
(Münavî, Feyzu’l-Kadir, 4:355, 5589 No’lu Hadis)

Resim--- Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Her kim Ali’ye eziyet ederse bana eziyet etmiş olur" (Müsned-i Ahmed; Bekrî, 590/68)

Resim--- Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Cennet üç kimseye âşıktır: Ali b. Ebi Talib, Ammar b. Yâsir, Selmân-ı Farisî.
(Suyutî, Câmiu’l-Kebîr; Bekrî, 727/245)

Resim--- Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Biz Abdulmuttalib’in çocukları, cennetin efendileriyiz. Ben, Hamza, Ali, Cafer, Hasan, Hüseyin ve Mehdi...”
(İbn Mâce)
Resim
Kullanıcı avatarı
Gariban
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 2834
Kayıt: 25 Tem 2007, 02:00

Re: ALİ (kv) YÂR’dir!..

Mesaj gönderen Gariban »

"Size Allah Rasulu sallallahu aleyhi ve sellemden bir hadis anlattığım zaman, bilin ki, o en ilgi çekici, en güzel yol gösterici, kişiyi en mükemmel takvaya kavuşturucudur."
Hz.Ali Keremallahu Veche. [Darimi, Timas Yayınları, Seçme hadisler]
Resim
Kullanıcı avatarı
Tahiri
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 649
Kayıt: 09 May 2007, 02:00

Re: ALİ (kv) YÂR’dir!..

Mesaj gönderen Tahiri »

SEVSEVİNDİR!..

ALLAH celle celâluhu, müminlere Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellemin sevilmesini farz kıldığı gibi onun parçası olan ve kendisine inanan yakınlarının da SEVilmesini, bu şekilde Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem’in SEVİNDİRilmesini istiyor.
ALLAH celle celâluhu âyet-i kerimesinde SÖZünden şöyle BUYURur SESinden şöyle DUYURur:

ذَلِكَ الَّذِي يُبَشِّرُ اللَّهُ عِبَادَهُ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ قُل لَّا أَسْأَلُكُمْ عَلَيْهِ أَجْرًا إِلَّا الْمَوَدَّةَ فِي الْقُرْبَى وَمَن يَقْتَرِفْ حَسَنَةً نَّزِدْ لَهُ فِيهَا حُسْنًا إِنَّ اللَّهَ غَفُورٌ شَكُورٌ
Resim--- ''Zâlikellezî yubeşşirullâhu ibâdehullezîne âmenû ve amilûs sâlihât(sâlihâti), kul lâ es’elukum aleyhi ecren illel meveddete fîl kurbâ ve men yakterif haseneten nezid lehu fîhâ husnâ(husnen), innellâhe gafûrun şekûr(şekûrun): İşte ALLAH, iman edip salih amellerde bulunan kullarına böyle müjde vermektedir. De ki: "Ben buna karşı yakınlıkta sevgi dışında sizden hiçbir ücret istemiyorum." Kim bir iyilik kazanırsa, biz ondaki iyiliği arttırırız. Gerçekten ALLAH, bağışlayandır, şükredene karşılığını verendir.”
(Şûrâ 42/23)

Resim--- Abdullah İbn Abbas radiyallâhu anhu naklediyor: Bu âyet-i kerime indiği zaman, bâzıları: “Yâ Rasûlallah! Sevmemiz vâcib olan bu yakınlarınız kimlerdir?” diye sordular; Efendimiz Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: “Ali, Fâtıma ve onların çocukları Hasan ile Hüseyin!” buyurdu.
(Tabarânî, el-Kebîr, No: 2641; Heysemî, Mecmau’z-Zevâid, IX, 168)

Resim--- Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem, başka bir hadislerinde, onları ''DOST EDenleri kendisinin de DOST EDECEĞİni, onlara düşmanlık edenlere kendisinin de düşman olacağını'' beyan buyurmuştur.
(Hâkim, Müstedrek, III, 149; Tabarâni, el-Kebîr, No:2619, 2620)

Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem Efendimiz, Ehl-i Beytin sevgisinin, kendisini sevmekten ileri geldiğini şöyle belirtmiştir:

Resim--- Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: “Sizi nimetleriyle rızıklandırıp gıdâlandırdığı için ALLAH’ı seviniz. Beni ALLAH’ı SEVdiğiniz için seviniz. Ehl-i Beytimi de beni SEVdiğiniz için SEViniz.” (Tirmizî, Menâkıb, 32; Hâkim, Müstedrek, III, 150.)

Resim--- Pâk ANNEmiz Ümmü Seleme radiyallâhu anhâ: "Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem, Ali, Fâtıma, Hasan ve Hüseyin’le yemek yedi. Yemekten sonra, onları üzerindeki elbise ile sardı ve: “ALLAHım! Bunlara düşman olana sen de düşman ol; bunları seveni sen de sev!” diye duâ etti.
(Ebû Ya’lâ, Müsned, No:6951; Heysemî, Mecmau’z-Zevâid, IX, 166-167.)

Resim--- Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem Efendimiz, İmam Ali kerremullâhi veche’ye hitâben: “Yâ Ali, seni ancak mümin olanlar sever; sana ancak münafıklar buğzeder.” buyurmuştur.
( Müslim, iman, 131; Tirmizî, Menâkıb, 20; Nesâî, iman, 19.)

Resim--- Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem, İmam Hasan ve İmam Hüseyin aleyhumu's-selâm için: “Bunlar benim evlâdımdır; evlâdımın çocuklarıdır. ALLAHım! Ben onları seviyorum, sen de sev. ALLAHım, onları sevenleri de sev!” diye duâ etmiştir.
(Tirmizî,Menâkıb, 50; Beğavî, Mesâbihu’s-Sünne, IV, 194. (No: 4829))

Büyük Ârif Muhyiddin b. Arabî hazretleri kaddesallâhu sırrahu: “Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem, ALLAH Teâlâ’nın emriyle bizden yakınlarına muhabbet etmemizi istemiştir. (Şûrâ/23) Bundan sonra bir mü’min, Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellemin bu talebim kabul etmezse, yarın kıyâmet gününde ona hangi yüzle bakacak ve onun şefaatini nasıl umacaktır?”
(Ibnu Arabî, el-Futûhâtu’1-Mekkiyye, I, 29. Bölüm. (Özetle alındı.)
Resim
Kullanıcı avatarı
Tahiri
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 649
Kayıt: 09 May 2007, 02:00

Re: ALİ (kv) YÂR’dir!..

Mesaj gönderen Tahiri »

ResimHazreti HASAN aleyhisselâm

Mübarek ve yüce Ehli Beyt silsilesinin iki büyüğünden birincisi ve seyyidlerin ceddi, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem 'in en çok sevdiği torunlarından, künyesi ile birlikte ismi el-Hasan bin Ali bin Ebu Talib el-Haşimi el-Kureyşî.
Dedesi Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem efendimizin tabiri ile O’nun "Reyhânesi" (güzel kokulu çiçeği).
Hazreti Ali kerremullahi veche 'nin, Hazreti Fatıma radiyallahu anha'dan doğan büyük oğlu mübarek insan.
Üçüncü hicri yılda, Ramazan ayının ortalarında Medine'de doğdu. 4. veya 5. hicri yılın Şaban ayında doğduğuna dair rivâyetler varsa da, en doğru görüş, 3. hicri yılda doğduğuna dair rivâyettir.
(İbnü'l-Esîr, Üsdü'l-Gâbe, II, 10; İbn Hacer el-Askalânî, Tehzîbü't-Tehzîb, Haydarabad 1325, II, 296)

Hazreti Hasan radiyallahu anhu doğduğunda, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bir torununun olduğunu duyunca hemen Hazreti Ali kerremullahi veche 'nin evine giderek: "Oğlumu bana getirin “Adını ne koydunuz?” diye sordu.
"Harb" ismini koyduklarını duyunca, bu ismi beğenmedi.
Çocuğa isim olarak, cahiliye döneminde bilinmeyen "Hasan" ismini koydu.
Künye olarak da, "Ebu Muhammed" adını verdi.
Arkasından da kulağına ezan okudu.
(İbnü'l-Cevzî, Ebu'l-Ferec, Sıfatü's-Saffe, Haleb (ty), I, 759; Üsdü'l-Ğâbe, II, 10; Tehzîbü't-Tehzîb, II, 296)

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, Hazreti Hasan radiyallahu anhu yedi günlük olunca akika kurbanı kesilmesini ve saçlarının kesilerek, ağırlığınca gümüş tasadduk edilmesini emretti.
(ez-Zehebî, Siyer A'lami'n-Nübelâ, Beyrut 1406/1986, III, 246)

Hazreti Hasan radiyallahu anhu, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem 'in terbiyesinde yetişti.
Sahih hadis kitapları dâhil birçok İslami eserde, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin torunu ile ne kadar ilgilendiğini ve onu ne kadar çok sevdiğini ifade eden rivâyetler bu gerçeği göstermektedir.
Onunla her an ilgilendiğini, hemen hemen yanından hiç ayırmadığını; bilhassa namazlarda bile torununun gelip üzerine çıktığından dolayı, Hazreti Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in sırf onu incitmemek için secdesini uzattığını ifade eden hadisler, ilahî vahye mazhar dede ile onun "reyhanesi" arasındaki sevgiyi anlatmaktadırlar.
(Ahmed b. Hanbel, III, 493, 494; Nesâî, Talbîk, 82)

Hatta Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem rükûda iken torunu gelir, ayaklarını açar bir yönden girer, öbür taraftan çıkar.
( el-Haysemî, Mecmau'z-Zevâid, Beyrut 1967, IX, 175; Tehzîbü't-Tenzîb, II, 296)

Ve Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ses çıkarmazdı.
Bazen secde ederken üzerine bindiğinde, onu yavaşça sırtından indirirdi.
Hatta bir defasında, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem hutbe okurken, Hazreti Hasan radiyallahu anhu ile kardeşi Hazreti Hüseyin radiyallahu anhu’in üzerlerindeki uzun ve kırmızı elbiseleri ile düşe kalka yürüyüp geldiklerini görünce, hutbesine ara verip, minberden inerek, torunlarını kucağına aldığı ve önüne oturttuğu, daha sonra da: "Allahü Teâlâ, ‘Mallarınız ve evlatlarınız sizin için birer imtihan vesilesidir.’(Teğabün suresi: 15) derken doğru söylemiştir. Şu ikisini bu şekilde görünce sabredemedim" diyerek hutbesine devam ettiği kaynak hadis kitaplarında anlatılmaktadır.
(Ahmet b. Hanbel, V, 254; Ebu Davud, Salât, 233; Tirmizî, Menâkıb, 31; İbn Mace, Libas, 20; Neseî, Salatu'l-İdeyn, 27; Zehebî, a.g.e., III, 256.)

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz zaman zaman her iki torununu da sırtına alıp namaza geldiğine (Ahmet b. Hanbel, III, 493.,) Hazreti Hasan radiyallahu anhu'ı omzuna alarak dışarıda gezdirdiğine dair (Tirmizî, Menâkıb, 31) birçok hadisi şerif şunu gösteriyor ki, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz her iki torunuyla devamlı ilgilenmişler, her türlü ihtiyaçlarını gidermeye çalışmışlardır.
Kızı Hazreti Fatıma adiyallahuanha)'yı ziyarete gittiklerinde, torunu Hazreti Hasan radiyallahu anhu uyku arasında su istediği zaman bizzat kendileri kalkıp su getirerek, hem ona, hem de kardeşine içirmeleri (Ahmed b. Hanbel, I, 101; Tayalisî, II,129-130) vb. hareketleri dede şefkati ve merhametinin fiili işaretleridir.
Yine, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimizin bu iki torununu çok sevdiği ve: "Allah'ım ben bu ikisini seviyorum, sen de sev" diye dua etmeleri (Tirmizî, Menâkıb, 31)
Bu sevgi ve ilginin dil ile ifadesini göstermiştir.
(Buhârî, Edeb, 18; Müslim, Fedailit's-Sahabe, 56-60.)

Öte taraftan Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem torunlarını öper (Ahmed b. Hanbel, IV, 93 ; Tabaranî, hadis no: 2658) ve her iki torununun cennet ehli gençlerinin efendileri olduğunu da söylerdi.
(Tirmizî, Menâkıti, 31; Ahmed b. Hanbel, III, 3; el-Hatîb el-Bağdadî, Târihu Bağdad, Beyrut (ty), I,140,)
Hatta onları sevenleri Allah'ın sevmesini dilediği duaları da rivâyetler arasında yer almıştır.
(Ahmet b. Hanbel, II, 249, 331; Tehzîbü't-Tehzîb, II, 297 vd..)

Hazreti Hasan radiyallahu anhu fizik olarak dedesi Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem 'e çok benzerdi.
(Tirmizî, Menâkıb, 31.)
Öyle ki, bir defasında Hazreti Ebu Bekr radiyallahu anhu ikindi namazından çıktıktan sonra, Hazreti Ali kerremullahi veche ile beraber yürürken, çocuklarla oynayan Hazreti Hasan radiyallahu anhu'ı görürler.
Hazreti Ebu Bekir radiyallahu anhu onu omzuna alır ve "Nebiye benzeyen, Ali'ye benzemeyen, sana babam feda olsun!" diye bir mısra söyler.
(Buhârî, Fadâilü'l-Ashâb, 22.)
Hazreti Ali kerremullahi veche bu hâdise ve sözler karşısında gülümser.

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz, küçük yaştan itibaren torunlarının eğitimiyle bizzat kendisi ilgilenmiş. Onlara nasihatler etmiştir.
Aralarında bir yaş fark olan Hazreti Hasan radiyallahu anhu ve Hazreti Hüseyin radiyallahu anhu henüz çok küçüktüler.
Ama Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem 'ın onlara o yaşta verdiği nasihatleri öğrenince, o sözleri anlayıp unutmayan Hazreti Hasan radiyallahu anhu'a insanın hayranlığı artıyor. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ona buyurmuş ki:
"Hasan! Beş vakit namazını aksatmadan kıl. Sana şüpheli gelen her şeyi terk et. İçinde şüphe uyandırmayan şeyleri yap. Çünkü doğruluk, insanın gönlüne huzur verir. Yalan ise huzursuzluk uyandırır."
Bu kutlu ortam ve mümtaz eğiticinin yanında büyüyen Hazreti Hasan radiyallahu anhu ve Hazreti Hüseyin radiyallahu anhu'in yaşlı bir adamla aralarında dikkate şayan bir şekilde geçen bir hadisedeki tutumları şöyle anlatılmaktadır.
Hazreti Hasan radiyallahu anhu ve Hazreti Hüseyin radiyallahu anhu, dedelerinin tembihlerini dinleyerek namazlarını aksatmadan ve zevkle kılarlarmış.
Günlerden bir gün, iki kardeş, namaz kılmak için abdest almaya gitmişler.
Bu sırada, abdest almakta olan yaşlı bir adam görmüşler.
Ancak bu yaşlı adam, abdest alırken bazı hatalar yapıyormuş. Hazreti Hasan radiyallahu anhu kısık sesle kardeşine:
"Şu yaşlı amcaya hatalarını nasıl söylesek acaba?" demiş. Hazreti Hüseyin radiyallahu anhu de, ona hatalarını, kalbini kırmadan söylemelerinin gerektiğini hatırlatmış.
Nasıl söyleyeceklerini düşünüp dururken birden Hazreti Hasan radiyallahu anhu Efendimiz:
"Benim aklıma şöyle bir fikir geldi. Ne dersin?" deyip kardeşinin kulağına bir şeyler fısıldamış.
İki kardeş, usulca yaşlı adamın yanına yaklaşmış.
Hazreti Hasan radiyallahu anhu söze başlamış: "Afedersiniz efendim... Ben ve kardeşim namaz kılmaya yeni başladık. Fakat, hangimizin doğru abdest aldığı konusunda anlaşamıyoruz. Siz aramızda hakem olsanız, biz de abdest alsak, bakalım hangimiz doğru olarak abdest alıyor onu öğrensek."
İkisi de başlamışlar abdest almaya.
Bu sırada yaşlı adam da büyük bir dikkatle onları izliyormuş. Sonunda abdestlerini tamamlamışlar.
Amcanın tepkisini öğrenmek için baktıklarında, gözlerinin dolu dolu olduğunu görmüşler.
O ak sakallı amca bir taraftan Hazreti Hasan radiyallahu anhu ve Hazreti Hüseyin radiyallahu anhu'i kucaklarken bir taraftan da şunları söylemiş:
“Sevgili yavrularım! Aslında ikiniz de doğru olarak abdest alıyorsunuz. Hatalı olan bendim. Size ne kadar teşekkür etsem azdır.”
Yaşlı amca, daha sonra onları alınlarından öperek uğurlamış."

Hazreti Hasan radiyallahu anhu, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem vefat ettiğinde sekiz yaşlarında idi.
Biricik Dedelerinden kısa bir süre sonra anneleri Hazreti Fatıma radiyallahuanha'yı da kaybetmişlerdi.
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'le beraberlikleri çok kısa sürmesine ve o dönemde çok küçük olmalarına rağmen, o kadar güzel yetişmişler ki, daha çocukken bile kendilerinden büyük insanlara faydalı olabilecek hale gelmişlerdi.
Henüz çok küçük olduğu için, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem 'den doğrudan doğruya rivâyet ettiği hadislerin sayısı oldukça azdır.
Bunlardan biri Ebu'l Havrâ radiyallahu anhu'nın rivâyet ettiği şu hadisi şeriftir:
"Hazreti Hasan radiyallahu anhu'a, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem 'den duyduğun hangi hadisi hatırlıyorsun? diye sordum. O da şunu anlattı: "Şu hadiseyi hatırlıyorum: Zekat hurmalarından bir hurma alıp, ağzıma atmıştım. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem o hurmayı ağzımdan salya ile çıkardı. Oradakiler "Ya Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, bu çocuğun ağzına attığı tek bir hurmayı, niçin geri çıkardın?" dediler. O da "Biz Âl-i Muhammed'e sadaka (zekat) helâl değildir" buyurdu. Hatırladığım diğer bir hadis de: "Seni ilgilendirmeyen şeyleri bırak, ilgilendiren şeylere bak..." hadisidir.
Yine Dedem Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bana şu duayı da öğretmişti: "Ey Allah'ım! beni hidâyete erdirdiğin kimselerden eyle, âfiyet verdiğin kişilerden eyle, dost edindiğin kullarının arasına kat! Verdiğin şeyleri benim hakkımda mübarek kıl ve hüküm verdiğin (takdir ettiğin) şeylerin şerrinden de koru. Senin dost edindiğin bir kişi asla zelil olmaz"
(Ahmed b. Hanbel, I, 200; Ebu Dâvûd, Salat, 340; Tirmizî, Ebvâbu's-Salât, 341 Neseî, Kıyamü'lleyl, 50; Üsdü'l-Ğâbe, II, I1.)

Hazreti Hasan radiyallahu anhu'nun bu hadislerin dışında, başta babası Hazreti Ali kerremullahi veche olmak üzere birçok sahabîden rivâyet ettiği hadisleri vardır.
Kendisinden de mü'minlerin Annesi Hazreti Aişe radiyallahu anha, kardeşinin oğlu Ali bin Hüseyin, onun iki oğlu Abdullah ve el-Bakır ile İkrime, İbn Sirin, Cübeyr bin Nefir, Ebû'l Havrâ, Rebia bin Şeybân, Ebû Miclez, Hübeyre bin Berîm, Şeybân bin el-Leyl, Şa'bî, Şakîk bin Seleme, el-Müsebbib bin Nuhbe, İshak bin Beşşâr ve diğer raviler radiyallahü anhüm hadis rivâyet ettiler.
(İbn Hacer el-Askalânî, el-İsâbe fi Temyîzi's-Sahâbe, Mısır 1358/ 1939, I, 327-330)

Gerek tabakat kitapları, gerekse hadis kitapları, Hazreti Hasan radiyallahu anhu'ın çocukluğuna dair yukardaki rivâyetlere bolca yer verdikleri halde, Hazreti Ali kerremullahi veche 'nin şehid edilmesiyle onun halife seçilmesine kadar olan hayatı hakkında pek fazla bilgi vermemektedirler.
Bilinen bir kaç husustan birisi, Hazreti Ömer radiyallahu anhu, hilafeti sırasında divan teşkilatını kurup herkesin tahsisatını belirlerken, Hazreti Hasan radiyallahu anhu ve Hazreti Hüseyin radiyallahu anhu'e de Bedir Savaşı’na katılanlara verilen miktarda tahsisat ayırdığına dair haberdir
(İbnü'l- Esir Üsdü'l-Ğâbe, II, 10; Tehzîbü't-Tehzîb, II, 295-296.)

Hazreti Osman radiyallahu anhu’ın hilafeti sırasında kardeşiyle birlikte Said bin As radiyallahu anhu’ın komutasındaki ordu ile Horasan seferine katıldığı ( Zehebî, a.g.e., III, 259) bilinen Hazreti Hasan radiyallahu anhu için kayıtlarda geçen bir diğer hadise de Hazreti Osman radiyallahu anhu'a baş kaldıranlara karşı, halifeyi savunmak ve evine su taşımak için kardeşi Hazreti Hüseyin radiyallahu anhu ile birlikte babaları Hazreti Ali kerremullahi veche tarafından görevlendirildikleridir.
(Belazüri, Fütuh, s.480; Taberi, Tarih, I, 2836)

Babası Hazreti Ali kerremullahi veche hilafete geldikten sonra Hazreti Hasan radiyallahu anhu, Talha bin Ubeydullah ve Zübeyr bin Avvam’ın ona karşı çıkmaları üzerine, Kufelileri babasının yanında yer almaya ikna etmek için Ammar Bin Yasir ile birlikte Kufe’ye giderek biat etmelerini sağlamıştır.
Cemel Vak’ası ve Sıffin Savaşında da babasının yanında bulundu.
Hazreti Ali kerremullahi veche vefatından kısa süre önce, kendisinden sonra Hazreti Hasan radiyallahu anhu'a biat edilmesi konusunda sorulan soruya: "Bunu ne emrederim ne de nehy ederim" diye cevap vermiştir.
(Zehebî, a.g.e., III, 260 Ancak Şiiler Hazreti Ali kerremullahi veche ’nin onu veliaht tayin ettiğine inanırlar (Taberi, Tarih, I,3461)

Hazreti Hasan radiyallahu anhu'ın tarihi bir şahsiyet olarak ortaya çıkması, babası Hazreti Ali kerremullahi veche 'nin şehid edilmesini müteakiben, Kûfelilerin kendisine biat ederek halife seçmeleriyle başlar.
Hazreti Ali kerremullahi veche ’nin şehid edilmesinin ardından Ubeydullah bin Abbas bin Abdülmuttalib Kufelileri halife olarak ona biata davet etti ve bir rivâyete göre aynı gün, bir rivâyete göre de (İbn Şehraşub, III, 191) iki gün sonra Kufe’de kendisine biat edildi.
Hazreti Hasan radiyallahu anhu halife seçilirken ilk biat edenin Kays bin Sa'd olduğu söylenir.
Halife Hazreti Ali kerremullahi veche tarafından iki büyük orduya komutan atanan bu zat ve ordusu, Hazreti Ali'yi ölünceye kadar müdafaa etmek üzere and içmişti.
İşte babasının da en çok güvendiği komutanlardan olan Kays radiyallahu anhu, biat esnasında, Hazreti Hasan radiyallahu anhu'dan elini uzatmasını isteyerek, Allah(c.c)'nun Kitab'ı, Resulü'nün sünneti üzere asilerle savaşmak üzere kendisine biat edeceğini söyledi.
Hazreti Hasan radiyallahu anhu bu söze karşı çıktı.
Sadece Allah(c.c)'ın Kitabı ve Resulü'nün sünneti üzere biat edilebileceğini, bunun içine saydığı ve saymadığı diğer şartların girdiğini söyledi.
Kays radiyallahu anhu bunun üzerine bir şey söylemeden biat etti.
Arkasından da diğer Iraklılar biat ettiler.
Sonra İran, Mekke, Medine, Hicaz ve Yemen halkı kısaca Hazreti Ali kerremullahi veche ’ye biat etmiş olanlar birkaç ay içinde hepsi oğlu Hazreti Hasan radiyallahu anhu’a biat ettiler.
Yalnız Şam ve Mısır eyaletleri bunun dışında kaldı.
Şam halkı Muaviye’ye biat etmiş, sonradan Mısır’da onlara katılmıştı.
Ona Şam Emiri demekteydiler.
Hazreti Ali kerremullahi veche ’nin şehid edildiğini ve Hazreti Hasan radiyallahu anhu’nın halifeliğe getirildiğini haber alan Muaviye bin Ebu Süfyan, onun taraftarlarını ve Kufelileri kendi safına çekmek için yoğun bir faaliyet başlattı.
Abdullah bin Amir kumandasında Suriye, Fisitin ve el-Cezire kuvvetlerinden oluşan bir ordu hazırlattı.
Bu durumu Kufe’de bulunduğu sırada öğrenen Hazreti Hasan radiyallahu anhu da Abdullah bin Amir ve ordusu ile karşılaşmak üzere Medain’e doğru yola çıktı.
( Taberî, Târihu'r-Rusül ve'l-Mulûk, Dâru'l-Meârif 1963, IV, 158)

Henüz otuzyedi yaşlarında olan Hazreti Hasan radiyallahu anhu topladığı on iki bin kişilik ordusuyla Medain'e kadar geldi.
Ordu komutanı olarak atadığı Ubeydullah bin Abbas’a Kays bin Sa’d ve Said bin Kays el-Hemdani ile istişare etmelerini emretti.
Muaviye derhal durumun kritiğini yaparak, akıbetin lehine olması için çeşitli çarelere başvurmaya başladı.
Elindeki en büyük koz, hasmının tecrübesizliği ve şiddetten hoşlanmayan, fitneden adeta korkan ve Müslümanlara karşı derin sevgi besleyen, onlardan birinin bile kanının dökülmesine razı olamayacak kadar yumuşak bir kalbe sahip şahsiyette olmasıdır.
Onun için ilk işi, Hazreti Hasan radiyallahu anhu'ın ordusu içerisine soktuğu adamlarının yaydıkları dedikodu ile bir kargaşa yaratmak oldu ( Ya'kubî, II, 214..)
Hazreti Hasan radiyallahu anhu'ın ordusu içinde yayılan dedikodular sonucu kargaşa ve panik başgösterdi sonunda da bu panik yağmalamaya dönüştü.
Askerler her şeyi yağmalamaya başladı.
Hatta Hazreti Hasan radiyallahu anhu'ın ordugâh çadırını, altındaki sergisine varıncaya kadar yağmaladılar ( Tehzîbü't-tehzîb, II, 299)
Hazreti Hasan radiyallahu anhu Rebia ve Hemdan kabilelerine mensup sadık adamlarının yanına sığındı.
Sonra da Medain’e ulaşmak amacıyla gece yola çıkmak isterken, kargaşadan istifade etmek isteyen el-Cerrâh bin Sinan el-Esedî isimli şahıs, Hazreti Hasan radiyallahu anhu'a saldırdı.
Elindeki hançerle onu baldırından yaraladı ise de Hazreti Hasan radiyallahu anhu kendini savundu ve oradan kurtularak Medain Valisinin evine ulaşarak orada tedavi gördü.
(el-İsabe, I. 327-328; Taberî, V.158-159.)
O sırada Medain'in valisi Sa'd bin Mes'ud idi.
Henüz çocuk denilebilecek yaşta olan bu genç valiyi atayan el-Muhtar bin Ebî Ubeyd ona bir teklifte bulundu.
Hazreti Hasan radiyallahu anhu'ı bağlayıp Muaviye'ye götürme karşılığında kendisinin çok zengin ve şerefli birisi yapacağını söyledi.
Genç vali bu teklifi şiddetle reddederek: "Allah(c.c)'ın laneti üzerine olsun! Ben Allah(c.c)'ın Resulünün kızının oğlunun üzerine atlayacağım ve onu bağlayacağım ha! Sen ne iğrenç herifsin" dedi.
(Ya'kubî, II, 228 ; el-İsâbe, I, 327-328)

Bu sırada Muaviye, bir yandan Hazreti. Hasan radiyallahu anhu’ın taraftarlarınca tartaklanıp yaralandığı haberini etrafa yayarken bir yandan da Enbar mevkiinde onun öncü kumandanı Ubeydullah bin Abbas ile Kays bin Sa’d’ı kuşattı.
Muaviye’nin öncü kumandanı Abdullah bin Amir de Medain’e giderek şehrin dışına çıkan Hazreti Hasan radiyallahu anhu’ın dağınık ordusunun karşısında mevzilendi ve onlara Muaviye’nin de Enbar’ı kuşattığı, aslında savaş niyeti taşımadıklarını ve Hazreti Hasan radiyallahu anhu’ın kendisi de dâhil olmak üzere askerlerinden onlara sığınanların hayatlarını bağışlayacağını söyledi.
Bu sözler karşısında çoğunluk savaştan kaçındığını belli etti.
Hazreti Hasan radiyallahu anhu içinde bulunduğu durumu gözden geçirdi.
Güvenemeyeceği bir ordu ve güçlü bir düşmanla karşı karşıya olduğunu anladı.
Ayrıca mizaç olarak fitneden ve kan dökmekten nefret eden birisi olduğu için, gerek kendi şahsı, gerekse İslâm ümmetinin selameti için hilafeti Muaviye'ye bırakarak, bu işten feragat etmekten başka bir çare bulamadı.
Üstelik dedesinin azatlılarından Sefine radiyallahu anhu rivâyet etmiş olduğu, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimizin: “Benden sonra halifelik otuz senedir. Sonra mülk ve saltanat olur.” diye buyurduğu hadisi şerifte belirtilen sürenin dolduğu da ortada idi ve durumun gidişi de bu hadisi şerifin anlamına uygun düşmekteydi.
Zira Dört Halife’nin halifelik süreleri toplamı yirmi dokuz buçuk sene olup, kendisinin de altı ay kadar süren halifelik süresiyle otuz sene tamamlanmıştı.

Hazreti Hasan radiyallahu anhu durumu ve gerçekleri göz önünde bulundurarak, nice İslam yiğitlerinin kanlarını dökmektense halifelikten çekilmeyi tercih ederek anlaşma yollarını araştırmaya ve her iki tarafın da razı olacağı çözümler aramaya başladı.
Amr bin Seleme el-Erhâbî'yi çağırarak, anlaşma teklifini içeren bir mektupla Muaviye'ye gönderdi.
(Taberî, V, 159-160)
İntikam için Iraklılar’dan hiç kimsenin tutuklanmaması, Milliyetine bakılmaksızın herkesin emniyet içinde olması, İşlenmiş suçların affı, Ahvaz’ın haracının kendisine verilmesi, Kardeşi Hüseyin’e iki milyon dirhem verilmesi, Haşimoğulları’na da Abdüşemsoğulları’na (Ümeyye) gösterilen yakınlığın gösterilmesi ve aynı ihsanlarda bulunulması, Hutbede Hazreti Ali kerremullahi veche ve taraftarlarına küfredilmemesi, Muaviye’nin Hazreti Hasan radiyallahu anhu'dan önce ölmesi halinde, Hazreti Hasan radiyallahu anhu’ın halife olması gibi maddeleri içeren anlaşma teklifini Muaviye derhal kabul etti.
Kendi eliyle yazıp mühürlediği anlaşmayı Hazreti Hasan radiyallahu anhu'a Abdullah bin Âmir el-Küreyz ve Abdurrahman bin Semure'yle gönderdi.
Bu iki elçi Medain'e geldiler ve Hazreti Hasan radiyallahu anhu'a, ne isterse hepsinin kendisine verileceğini bildirmekle kalmayıp, kendilerini kefil göstererek, bu anlaşmayı taahhüt edeceklerini de ona söylediler. (el-İsâbe, I, 327-330)

Bu arada Hazreti Hüseyin radiyallahu anhu ve amcası oğlu Cafer oğlu Abdullah radiyallahu anhu durumdan haberdar olup, Hazreti Hasan radiyallahu anhu’ın Muaviye ile anlaşmasına, arkasındaki Müslümanları küçük düşürdüğü gerekçesiyle karşı çıkarak, Muaviye'nin haklılığını tasdik, Hz. Ali kerremullahi veche'nin davasını yalanlamış olacağı gerekçesi ile ağabeyi Hz. Hasan radiyallahu anhu'a, bu anlaşmayı yapmaması gerektiğini söyledi.
Hazreti Hasan radiyallahu anhu onları susturarak, yönetim işini kendisinin daha iyi bildiğini iddia ederek, kararından dönmedi ve anlaşma yapmakta ısrar etti.
(İbn Hacer, Fethu'l-Bârî fi Şerhı Sahîhı'l-Buhârî, Mısır,1959, VI. 235, Buharî rivâyeti.)

Anlaşmayı yapan Muaviye'nin elçileri Hazreti Hasan radiyallahu anhu'ın yanından çıktıklarında "Resulullah'ın oğlu sayesinde kan dökülmesi önlendi, fitne sona erdi, sulh yapıldı" diyorlardı.
(Taberî, V. 160.)
O sırada yaraları da ağırlaşan Hazreti Hasan kalkıp, Iraklılara uzunca bir hutbe irat etti.
Onlara dedesi Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem vasıtasıyla Yüce Allah(c.c)'ın insanları hidâyete erdirdiğini hatırlattı.
Kendisi vasıtasıyla da kan dökülmesini önlediğini söyleyerek, Muaviye ile anlaşma yaptığını haber verip Muaviye'ye biat etmelerini istedi.
(Ya'kubî, II, 214-215)

Yapılan anlaşma üzerine Muaviye Medain’e geldi.
Hazreti Hasan radiyallahu anhu'ı yanına alarak Kufe'ye girdi.
Hazreti Hasan radiyallahu anhu kendi eli ile hicri 41 yılının Rebiülevvel ayı sonlarında Kufe'yi Muaviye'ye teslim etti.
İslam tarihinde, Hicri 41 yılına bu uzlaşmadan dolayı “Amü’l-Cemâa” (birlik yılı) denilmiştir.
Böylece Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin şu hadisi şerifi tecelli etmiş oldu:
"Hiç şüphe yok ki, bu oğlum bir seyittir. Umulur ki, Allah(c.c) onun sayesinde iki büyük mü'min grubunu barıştıracak"
(Ya'kubî, II, 215)
Bu şekilde Müslümanlar arasında kan dökülmesi önlenerek, insanların kısa bir süre için de olsa barış ve huzur içinde yaşamaları temin edilmiş oluyordu.
Hazreti Hasan radiyallahu anhu ile Muaviye arasındaki bu anlaşmaya şahid olan İmam Şa'bi hadiseyi şöyle anlatır:
"Muaviye dedi ki, Kalk da, hilafeti bana bıraktığını ve teslim ettiğini insanlara haber ver".
Hazreti Hasan radiyallahu anhu kalktı ve Allah(c.c)'a hamd ve senâ'dan sonra şöyle söyledi:
“Akıllıların en akıllısı, muttaki olandır, ahmakların en ahmağı da fâcir olandır. Muaviye ile benim aramda anlaşmazlık konusu olan bu iş, ya benden daha layık birisinin hakkı idi, ya da benim hakkımdı. Ben ümmetin sulh içinde olması, birliğinin bozulmaması ve kan dökülmesine mani olunması için hilafeti ona bıraktım".
Arkasından: "Bilmiyorum, belki o sizin için bir imtihan ve bir zamana kadar sizi faydalandırmadır" mealindeki Enbiya suresi 111. âyetini okuyarak hutbesini bitirdi.
(Buhârî, Fiten,, 20, Sulh, 9; Ebu Davud, Sünne, 12....)
Bu devir-teslim töreninden sonra, Hazreti Hasan radiyallahu anhu, Kays bin Sa'd'a bir mektup göndererek hilafeti devrettiği Muaviye'ye biat ederek onun emrine girmesini istedi.
Kays da bu konuda ordusu ile istişare yaptı.
Onlara dalâlet içindeki bir imama mı itaat etmek istediklerini; yoksa imamsız savaşmak mı istediklerini sordu.
Onlardan dalâlet içinde de olsa imama itaati tercih ettiklerine dair cevabı alınca, o da Muaviye'ye biat edip emrine girdi.
(Hılye, 11, 37.)
Hazreti Hasan radiyallahu anhu'ın hilâfette ne kadar kaldığı hakkında kaynaklarda farklı rivâyetler olmakla birlikte 6 ay 5 gün olanı en doğrusudur
Hazreti Hasan radiyallahu anhu, hilâfeti Muaviye'ye bıraktıktan sonra, ailesi ile birlikte Medine'ye gitti ve ömrünün geri kalanını siyasetten uzak bir şekilde geçirdi.
Medine'de on yıl kadar yaşayan Hazreti Hasan radiyallahu anhu kardeşine şöyle vasiyet etti: "Ben ölünce Hazreti Aişe radiyallahu anha'dan, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem 'in yanına gömülmem için izin iste. Şâyet izin verirse, beni oraya defnet. Ben yine de Ümeyyoğullarının seni bundan mahrum edeceklerini zannediyorum. Bunu yaparlarsa, onlarla uğraşma beni Bâki kabristanında annemin yanına defnet."

Hazreti Hasan radiyallahu anhu, rivâyete göre Yezid bin Muaviye ile evlendirilmek vaadi ile kandırılan eşlerinden Ca'de binti el-Eş'as bin Kays tarafından zehirlendi.
Kırk gün kadar hasta yattı. Hicri 5 Rebiülevvel 50 / Miladi 2 Nisan 670 günü vefat etti.
(Taberî, V,160)
Hasta yatarken kardeşi kendisine kimin zehirlediğini sorduysa da, o buna cevap vermekten kaçındı.
Hatta bu zehirlenmeden önce üç defa daha aynı girişimde bulunulduğunu, fakat onları atlatmayı başardığını, ama bu son içtiği zehirin başka olduğunu ve herhalde öleceğini ona açıklar.
(Sıfatü's-Safve, I, 762)
Hazreti Hasan radiyallahu anhu vefat edince, Hazreti Hüseyin radiyallahu anhu Hazreti Aişe radiyallahu anha'ya müracaat ederek, durumu anlattı. Hazreti Aişe radiyallahu anha Hazreti Hasan radiyallahu anhu'ın vasiyetine olumlu cevap verdi ise de durumdan Mervan ve Ümeyyeoğularının haberi olunca "vallahi, asla ve ebedî olarak Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem 'in yanına gömülemez" dediler.
Bu hal Hazreti Hüseyin radiyallahu anhu'e ulaştı.
Hemen kendisi ve beraberindekiler silahlandılar.
Hazreti Ebu Hüreyre radiyallahu anhu durumun vehâmetini anlayarak, Hazreti Hüseyin radiyallahu anhu'i bu ısrarından vazgeçirmeye çalıştı.
Kardeşinin vasiyetini hatırlatarak onun "şâyet herhangi bir fitneden çekinirsen beni Müslümanların mezarlığına defnet" dediğini hatırlattı.
Hazreti Hüseyin radiyallahu anhu de fitneden çekinerek, kardeşini birçok sahabenin defnedildiği Baki kabristanında annesinin yanına defnetti.
Hazreti Hasan radiyallahu anhu'ın cenazesine Ümeyyeoğullarından, Medine valisi olan Said bin el-Ass'dan başka hiç kimse katılmadı.
Hazreti Hüseyin radiyallahu anhu, cenaze namazını kıldırmayı valiye teklif etti.
Vali de teklifi kabul etti ve cenaze namazını kıldırdı. Cenazesine çok sayıda kişi katıldı, hatta "iğne atılsa yere düşmeyecek" kadar kalabalık vardı.
(İbnü'l-Esîr, Üsdü'l-Ğâbe, II, 15)
Vefat ettiğinde 47 yaşında (İbnü'l-Esîr, Üsdü'l-Ğâbe, II. 15) olan Hazreti Hasan radiyallahu anhu çok cömert ve kerimdi. Fizik ve ahlâk olarak Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem 'e çok benzerdi. Çok takva sahibi idi.
Medine'den Mekke'ye yürüyerek onbeş defa hac yaptığı meşhurdur.
Hayır yapmayı çok severdi. Öyle ki, mallarının tamamını iki defa fakirlere dağıttı; üç defa da Allah (c.c) ile "kasame" yaptı.
Yani iki ayakkabısı varsa, birini tasadduk edip, birini kendisine bırakarak; herhangi bir yiyeceğinin bir avucunu dağıtıp, bir avucunu kendine ayıracak kadar adil davranarak, mallarını fakirlere dağıttığı kaynaklarda geçmektedir.
Onun güzel ahlâka ve başkalarına ikram etmenin faziletine dair birçok vecizesi vardır.
Meselâ ona "mekârim-i ahlâk"ın ne olduğu sorulunca, o bunu şöyle özetlemekteydi:
“Doğru söz, isteyene vermek, güzel ahlâk, sılayı rahim, komşu hakkında utanmak, arkadaş hakkına riâyet, misafire ikram ve nihâyet bunların da başında hayâ’dır”
(Tehzîbü't- Tehzîb, II, 301)

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem 'in soyu torunları Hazreti Hasan ve Hazreti Hüseyin'in çocukları vasıtası ile devam etmiştir. Tarihçiler, Hazreti Hasan radiyallahu anhu’ın soyunun ise Hasan el-Müsenna ve Zeyd adlı çocuklarıyla devam ettiğinde hem fikirdirler.
Hazreti Hasan radiyallahu anhu’ın soyundan gelenlere halk arasında “şerif” ünvanı verilmiştir.
Tarihte bunlar tarafından kurulan İdrisiler, Ressiler, Sa’diler ve halen devam eden Filaliler(Fas) ile Haşimiler (Ürdün) gibi bir çok hanedan vardır.
Hazreti Hüseyin radiyallahu anhu'in soyundan gelenlere ise halk arasında "seyyid" ünvanı verilmiştir.
Hazreti Hasan radiyallahu anhu bazı Sünni âlimlerce, babasının şehid edilmesinden hilafeti Muaviye bin Ebu Süfyan’a devretmesine kadar geçen sürede Hülefa-yi Raşidin’in beşincisi ve sonuncusu kabul edilir.
(Hayatü’l-İmam el-Hasan bin Ali, II, 443-4)

Şii kültüründe ise Hazreti Hasan radiyallahu anhu, bizzat Hazreti Ali kerremullahi veche tarafından tayin edilmiş ikinci imam ve ondört “ma’sum-pak”in (Çardeh Ma’sum-i Pak) dördüncüsü olarak görülür ve kendisine bir çok keramet izafe edilir.
Ancak bazı Şii toplulukları Muaviye ile barış yaptığı için ona karşı çıkmış ve kendisini tenkid etmişlerdir.
Bu gün İran ve Irak gibi Şiiler’in yaşadığı yerlerde, Hazreti Hüseyin radiyallahu anhu için muharrem ayının ilk onbir gününde yapılan taziye ayinleri kadar gösterişli olmamakla beraber, 28 Safer günü hem Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ’in hem de Hazreti Hasan radiyallahu anhu’ın vefatı münasebetiyle dini törenler yapılmaktadır.
Hazreti Hasan radiyallahu anhu, Hazreti Hüseyin radiyallahu anhu ile birlikte bütün İslam dünyasında olduğu gibi Türkler arasında da Resul-i Ekrem Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ’in sevgili torunları sıfatıyla daima tebcil edilmiş, sevilmiş ve sayılmış, adları çocuklara verilen en yaygın isimler arasında yer almıştır.
Allahü Teâlâ, cümlemizi Ehl-i Beyt’i sevenlere ve Ehl-i Beyt’in sevdiklerine dâhil edip, şefaatlerine nail olanlardan eylesin inşallah.


Kaynak :
İslam Ansiklopedisi-TDV-Heyet
Peygamberler ve Halifeler Tarihi-Ahmet Cevdet Paşa-Dergah Ofset
Yıldızların Doğuşu İlk İslam Kahramanları- Dr. Ahmet Gül-Ahmet Almaz-Gonca Yayınevi
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12881
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: ALİ (kv) YÂR’dir!..

Mesaj gönderen kulihvani »

DeLi VeLi!
YÂRin YELi
..SEVgi ELi
SEVdâ SELi
nESL-i ALİ!.
kerremullahi veche ..
Resim
ZEVK 5013

DERDlerimi ZeVK eYYledim!. DeRDi, DâR-ü DâR diye SEVdim!
ÜMMetine Resim HiMMeti Hakk!.. "HaYYDâR-ı DâR" diye SEVdim!
GEL-diM GEÇ-tiM Resim ESen YeLLe!. Resim ÇİLE ÇÖLÜ-Nde GüzeLLe!..
Resim TEK-BİR SENi SEVdim ÖZden!. eYY YÂR-ü YâR!” diye SEVdim!


08.08.12 23:28..
brsbrs.tmmtktktrstkkmz…20-rmzn


ÜMM: zÂHİR-Bâtın Hakikat-ı MuhaMMediyye ANAlığı..
ÜMMet: Nebiyyü’l-ÜMMiyy’e BİZ BİR-İZ bağsız BAĞLIları..
HiMM: zÂHİR-Bâtın Hakikat-ı MuhaMMediyye Hakikatını YAŞAma EDEBi
HiMMet: bu kaynağa SALL-ULAşım yolu..
DâR: Yer, mekân, konak. İdam sehpası.. cÂN çıkma noktası..
DâR: f. Sâhib, mâlik, tutan (mânasındadır.)
HaYYDâR: Diriltici.. Nefsi HAYY kılan MuhaMMedî Hasbî Hizmet Kaynağı, İmam Ali kerremullahi veche..
YâR: Resulî-Rububiyyet YAŞAyışı BİZ BİR-İZ-i… cisimde CAN-CANda CeRRyÂN…KuLLa-SULtÂNNN..
Resim
Kullanıcı avatarı
Tahiri
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 649
Kayıt: 09 May 2007, 02:00

Re: ALİ (kv) YÂR’dir!..

Mesaj gönderen Tahiri »

Cabir bin Abdullah el-Ansari'den naklen, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
Resim--- "ALLAH, her peygamberin zürriyetini kendi sulbünden kıldı, benim zürriyetimi ise Ali'nin sulbünden kıldı "

(el-Zehebi'nin "Mizan'ül İtidal" Kısım 3, s.398 / Tabarani'nin "Mucem el-Kebir" c.3, s.43 / Tarih-i Bağdat c.1, s.316 / Sevaik'ul Muhrika s.124 / Fayd'ul Kadir c.2, s.223)

Ali kerremullâhi veche şöyle buyurdu :
"Ben, ALLAH’ın kulu ve Rasûlunun kardeşiyim. En büyük Sıddık benim, bunu benden sonra kim söylerse yalancıdır, ben insanlardan yedi yıl önce namaz kıldım."

(Sünen İbn-i Mace c.1, s.57 / el-Hasais en-Nisai s.3 / Menakıb-ı Ahmet bin Hanbel No:17 / el-Hakim Nişaburi'nin "Müstedrek es-Sahihayn" c.3, s.112 / İbn-i Asakir'in "Tarih-i Dimaşk" c.1, s.61 / İbn-i Ebil Hadit'in "Şerh-u Nehc'ül Belağa" c.3, s.257 /Tarih-i Tabari c.2, s.56 / İbn-i Kesir'in "el-Kamil fit-Tarih" c.2, s.22 / Tabari'nin "Zehair'ul Ukba" s.60 ve "Riyad'ul Nadara" c.2, s.155 / el-Hamvini eş-Şafii'nin "Feraid es-Simtayn c.1, s.248)

Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem Ali kerremullâhi veche'ye hitâben şöyle buyurdu:
Resim--- "Ey Ali, sen dünyâda ve âhirette dost ve yardımcımsın"

(Sahih-i Müslim c.2, s.24-Hz.Ali'nin faziletleri babında / el-Ha-kim'in "Müstedrek es-Sahihayn" c.3, s. 109 / Tabari'nin "Riyad'ul Nadara" c.2, s.203 / Tirmizi"Kenz'ul Ummal" c.6, s.152'den tahric etti. / İbn-i Hacer'in "Sevaik'ül Muhrika" s. 107 / Talhis el-Müs-tedrek s.26 / Müsned el-Bezzar / Müsned-i Ahmet bin Hanbel)

İmran bin Husayn'dan naklen, Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu :
Resim--- "Ali benden, ben de Ali'denim, kendisi tüm müminlerin Veli'sidir"

(el-Müttaki el-Hindi'nin "Kenz'ul Ummal" c.2, s.607 / el-Münâvi' nin "Künüz el-Hakâik" c.1, s.71 / El-Zehebi'nin "Talhis el-Müstedrek")

Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem:
Resim--- "Ey Ali, sen müminlerin Veli'sisin" buyurdu

(Sünen-i Tirmizi c.6, s.267 / Müsned-i Ahmet bin Hanbel c.4, s.468)

Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem:
Resim--- "Sırrımın sâhibi Ali bin Ebi Talib'tir" buyurdu

(İbn-i Asakir'in "Tarih-i Dimaşk" c.2, s.311 / el-Münâvi'nin "Kü-nüz el-Hakâik" c.1, s.155)

Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu :
Resim--- "Her kim benim gibi yaşamayı, benim gibi ölmeyi ve ALLAH’ın bana vaadettiği ebedî cennette olmayı isterse Ali'nin velâyetini kabul etsin, çünkü Ali, sizleri hidâyetten çıkarmaz ve sapıklığa sürüklemez "

(el-Hakim Nişaburi'nin "Müstedrek es-Sahihayn" c.3, s.139, Ha-dis no : 4642 / Ebu Naim'in "Hilyet'ül Evliya" c.4, s.350 / el-Müttaki el-Hindi'nin "Kenz'ul Ummal" c.11, s.611 Hadis no: 32959 ve "Muntahab'ul Kenz" c.5, s.32 / Tabarani'nin "Mucem el-Kebir" c.5, s.194 Hadis no:5067 / el-Heysemi'nin "Mecma'üz Zevaid" c.9, s.108 / İbn-i Asakir'in "Tarih-i Dimaşk" c.2, s.98 / el-Hamvi-ni'nin "Feraid es-Simtayn" c.1, s.55)

İbn-i Abbas'tan naklen, Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
Resim--- "Ali bin Ebi Tâlib mağfiret kapısıdır, her kim içinden geçerse mümin, her kim dışında kalırsa kâfirdir."

(el-Suyuti'nin "Cami us-Sağir" c.2, s.56 / el-Müttaki el-Hindi' nin "Kenz'ul Ummal" c.6, s.153 ve "Muntahab'ul Kenz" c.5, s.20 / el-Nebehani'nin "Feth'ül Kebir" c.2, s.242 / İbn-i Hacer'in "Seva-ik'ül Muhrika" s.75 / el-Kunduzi el-Hanefi'nin "Yenabi'ül Meved-de" s.247,284 / el-Bedhaşi'nin "Miftah'ün Neca fi Menakıb al Aba" / Esn'el Metalip s.37 / ed-Derakutni'nin "el-Afrad" / ed-Deylemi'nin "Firdevs'il Ahbar" )

Ümmü Seleme radiyallâhu anha'dan naklen, Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu :
Resim--- "Ali Kur'ân’ladır, Kur'ân da Ali'yledir, ikisi havuz başına varana dek birbirinden ayrılmazlar"

(el-Hakim'in "Müstedrek es-Sahihayn" c.3, s.124 / Tabarani'nin "Mucem el-Sağir" c.1, s.55 / el-Künci eş-Şafii'nin "Kifayet üt-Ta-lip" s.399 / İbn-i Hacer'in "Sevaik'ül Muhrika" s.76 / el-Müttaki el-Hindi'nin "Kenz'ul Ummal" c.6, s.153 / el-Münavi'nin "Fayd'ül Kadir" c.4, s.358 / eş-Şeblenci'nin "Nur'ül Absar" s.73 / el-Suyu-ti'nin "Tarih'ül Hulefa" s.173 / el-Suyuti'nin "Cami us-Sağir" c.2, s.66 / el-Kunduzi el-Hanefi'nin "Yenabi'ül Mevedde" s.185 / İs'af er-Rağıbin s.147)

Fatma aleyha's-selâm'dan naklen, Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem vefat ettiği hastalığı esnâsında yanında bulunanlara şöyle buyurdu :
Resim--- "Ey insanlar kısa bir süre içinde rûhumu teslim eder, aranızdan ayrılırım, mâzeretiniz olmasın diye size bir daha hatırlatıyorum: Aranızda iki halife bırakıyorum. Biri RABBimin kitabı, öbürü de Ehlibeytimdir."
Daha sonra Ali'yi elinden tutarak şöyle buyurdu:
"Ali Kur'ân'ladır, Kur'ân da Ali'yledir, ikisi Kevser havuzunun başına varana dek birbirinden asla ayrılmazlar"

(İbn-i Hacer el-Heytemi'nin "Sevaiku'l-Muhrika" s.124 / el-Kunduzi el-Hanefi'nin "Yenabiu'l-Mevedde" s.40)

Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem:
Resim--- "Ben ilmin kentiyim, Ali de kapısıdır, her kim ilim isterse kapıya gelsin" buyurdu.

(el-Hakim'in "Müstedrek es-Sahihayn" c.3, s.126 / el-Müttaki el-Hindi'nin "Kenz'ul Ummal" c.11, s.600 / el-Münavi'nin "Fayd'ül Kadir" c.3, s.46 / İbn-i Hacer'in "Lisan'ül Mizan" c.1, s.191 / el-Suyuti'nin "Cami us-Sağir" c.1, s.108 / el-Bağdadi'nin "Tarih-i Bağdat" c.4, s.348 / İbn-i Asakir'in "Tarih-i Dimaşk" c.2, s.459 / İbn-i Hacer'in "Sevaik'ül Muhrika" s.120 / İbn-i Kesir'in "el-Bida-ye ven-Nihaye" c.7, s.358 / Menakıb-ı Hüvarezmi s.40 / el-Mes' udi'nin "Müruc el-Zeheb" c.2, s.437 / İbn'ül Esir'in "Üsd'ül Gabe" c.4, s.100)

Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem:
Resim--- "Ali'yi sevmek îmân, onu buğzetmek nifaktır" buyurdu

(Sahih-i Müslim c.1, s.61 / Sünen-i Tirmizi c.8, s.306 / Sünen-i Nisai c.6, s.117 / el-Kunduzi el-Hanefi'nin "Yenabi'ül Mevedde" s.55)

Abdullah bin Abbas'tan naklen, Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu :
Resim--- "Ey Ali, seni sevip doğrulayana ne mutlu ve seni yalanlayıp sana buğzedenin vay hâline!"

(el-Hakim'in "Müstedrek es-Sahihayn" c.3, s.145 Hadis no: 4657 / İbn'ül Esir'in "Üsd'ül Gabe" c.4, s.101 Hadis no : 3783 / İbn-i Sabbağ el-Maliki'nin "Füsul el-Mühimme" s.127)

Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem amcalarına hitâben şöyle buyurdu :
Resim--- "Ali benim kardeşim, vâsim ve içinizde halîfemdir, onu dinleyin ve ona itaat edin"

(Müsned Ahmet bin Hanbel c.1, s.159 / el-Askalani'nin "el-İsabe fi Temyiz es-Sahabe" c.1, cz.2, s.217 / el-Müttaki el-Hindi'nin "Muntahab'ul Kenz" c.5, s.42 ve "Kenz'ul Ummal" c.13, s.131 / El-Suyuti'nin "Cami'ül Ahadis"c.16, s.251 / Tefsir'ül Hazen c.3, s.371 / İbn-i Esir'in "el-Kamil fit-Tarih" c.1, s.487 / Tarih'üt Tabari c.2, s.63 / İbn-i Kesir'in "el-Bidayetü ven-Nihaye" c.3, s.352 / İbn-i Ebil Hadit'in "Şerh-u Nehc'ül Belağa" c.13, s.211 / Siret'ül Halebi c.1, s.311 / el-Haskani'nin "Şevahid'üt Tenzil" c.1, s.371)
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12881
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: ALİ (kv) YÂR’dir!..

Mesaj gönderen kulihvani »

nûR-u MîM-in DİLİ Resim dERse
SıRR-ı B Noktasın SERse
ASLı TEVHİD
.. fASLı TERCİH
Resim ALİ DİLİn DİNLER Resim ERse


Resim

ZEVK 5049

EBEDe Resim EZEL ELİydik.. BezM-i ELESTinde Resim BİZ”-dik
KûN feyeKûN ZAHRın ZUHRu.. “SeBBeha TeSBiHin DİZ-dik
HeMM DEM
-inde CEM eYYledik.. KeVN-i KEVSER rAHMET-inde
NeŞR ü HaŞRın HÂL
-i HAZIR.. HAKKtan HAKKa Resim HALKa İZ-dik!..


20.08.12.. 20:06..
brsbrs. tktktrstkkmz…2.rmznbyrm
Resim
Kullanıcı avatarı
Tahiri
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 649
Kayıt: 09 May 2007, 02:00

Re: ALİ (kv) YÂR’dir!..

Mesaj gönderen Tahiri »

ResimResûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem): "“Ni’metleriyle sizi beslediği (gıdalandırdığı) için ALLAH’ı sevin. Beni de ALLAH sevgisi için sevin. Ehl-i Beytimi de benim sevgim için sevin!"” buyurmuştur.
(İbni Abbas (ra) dan; Tirmizî, Menâkib 3792;Taberanî, Kebir;İbn Hibban)

ResimBir adam Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e gelerek: “Yâ Rsûlullah, kıyamet ne zaman kopacaktır? Diye sordu. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, namaza kalktı ve namazını bitirince; “Kıyametin kopmasını soran kimse nerededir? Buyurdu. Adam: Benim Ey Allah’ın Rasûlü dedi. Bunun üzerine Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Kıyamet için ne hazırladın?” buyurdu. Adam: “Kıyamet için fazla namaz ve oruç hazırlayamadım fakat ben Allah’ı ve Rasûlünü seviyorum” dedi. Bunun üzerine Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Kişi sevdiğiyle beraberdir, sende sevdiğinle beraber olacaksın buyurdu. Müslümanların Müslüman olmaları dışında bu söze sevindikleri kadar başka bir şeye sevindiklerini görmedim.” buyurmuştur.
(Enes b. Mâlik radiyallahu anhu’dan ; Ebû Dâvûd, Edeb: 113; Müslim, Birr: 50)

ResimRasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem : “Kişi sevdiği kimseyle beraberdir. Hayır ve şer kazandığı her şey kişinin kendisinindir.” buyurmuştur.
(Enes b. Mâlik radiyallahu anhu’dan; Ebû Dâvûd, Edeb: 113; Müslim, Birr: 50)

ResimSafvân b. Assâl radiyallahu anhu’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Tok sesli bir bedevî geldi ve: “Ya Muhammed! Bir kimse bir toplumu seviyor fakat her yönden onlar gibi olamamıştır, bu kişi ne olacak?” dedi. Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Kişi sevdiğiyle beraberdir.” buyurmuştur.
(Safvân b. Assâl radiyallahu anhu’dan; Ebû Dâvûd, Edeb: 113; Müslim, Birr: 50)
ž
Resimes Salât u ve’s –selâm Yâ Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ve Ehl-i Beyt aleyhumu's-selâm ve ÜMMetihi..
SEVGİde BİZ BİR-İZ inşae ALLAHu Teâlâ.. ben de SEViyorummm..
Resim
Cevapla

“►Hz. Ali Keremallahu Veche◄” sayfasına dön