1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

BİR Damla SUdur, TEVHÎD. Kul ihvani

Gönderilme zamanı: 22 Haz 2013, 21:53
gönderen nur-ye
Kul İhvÂNi Hocamızın sazsız SÖZü!
GÖNÜL gÖZünün GÖRdüğü ÖZün KÖZü!


Resim

386 -''BİR Damla SUdur, TEVHÎD!..''

Resim

ResimÖyle bir geçiyor zamÂN ki!
GELiyor İŞte HÂZirÂN!
ŞEHVETin ARDı,
ADı, KEMÂL!
HÂZın HÂLLi,
HÂZMın ÂNı!

Tasavvur edilmeliydi YAŞAn ŞEHV-et!
TASAVVUF, tasavvurun getirisi değil miydi?

NEMÂlandığımızda, FARKında olduğumuz,
bazende maalesef FARKında olamadığımız.
ŞEHV-et çukurunda fokur-fokur kaynıyor,
TEVHÎD tenceresinin içine PİŞmesi için koyduğumuz !

CeheNNemimiz, buHÂRlaşmasını beklediğimiz değil miydi?
BuHÂRlaştıraBİLecek miydik ki?
ŞEHV-etimizin, KEMÂLe ermesini!
Nice yağan RAHMET damlaları içinde!

KÖR gözün SEYReylemesi gibi becereBİLecek miydik ki?
ÖReBİLecekmiydik ki ÖRümcek gibi ımızı, AKLımıza!

مَثَلُ الَّذِينَ اتَّخَذُوا مِن دُونِ اللَّهِ أَوْلِيَاء كَمَثَلِ الْعَنكَبُوتِ اتَّخَذَتْ بَيْتًا وَإِنَّ أَوْهَنَ الْبُيُوتِ لَبَيْتُ الْعَنكَبُوتِ لَوْ كَانُوا يَعْلَمُونَ
Resim---''Meselullezînettehazû min dûnillâhi evliyâe ke meselil ankebût(ankebûti), ittehazet beytâ(beyten) ve inne evhenel buyûti le beytul ankebût(ankebûti), lev kânû ya’lemûn(ya’lemûne).: Allah’tan başkalarını dost edinenlerin durumu, kendine bir ev edinen örümceğin durumu gibidir. Evlerin en dayanıksızı ise şüphesiz örümcek evidir. Keşke bilselerdi!'' (29/ANKEBÛT-41)


takılan nahoş iLlerimizi EBREHEnin ordusu geldiğinde,
Bir bir FARK edip E'BA-BİLi, BİLeBİLecekmisin?
Hani O KUŞlarının attığı TAŞlarla pişireBİLleceğini,
AKL, BAŞa gelip de.

Resim
Rahmân ve Rahîm (olan) Allah’ın adıyla…
''1. Görmedin mi, Rabbin fil sahiplerine neler etti?
2. Onların kötü planlarını boşa çıkarmadı mı?
3. Onların üstüne ebâbil kuşlarını gönderdi.
4. O kuşlar, onların üzerlerine pişkin tuğladan yapılmış taşlar atıyordu.
5. Böylece Allah onları yenilip çiğnenmiş ekine çevirdi.'
' (FİL Suresi 105/1-2-3-4-5)


Ey AKIL!
Dâima maglub ebrehe, ÂLEMlerin RaBBinin KUŞları ise daima GALİB!

İŞte bütün mesele;
Vûslat GÜVERCİNini urmayı başaraBİLmek!


Resûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem’in BAĞrı olan HİRÂdan -> HİRÂya!
ŞEHV-et çukurunda kaynayan TEVHÎD tenceresindeki !
Kime olmuyordu ki?
BİZe OLmayacaktı.
BİR DAMLA SUyu TEVHÎD tenceresine ekleyebiliyorsak AYRısız GAYRısız
İhânet-Cehâlet-Dâlalet-Denânet’ten SIYRILarak bir cÂN olan bir damla SUyumuzu! Hasbi Hizmetle!
Ne mutlu BİZe O zamÂN!
İŞte kutlu ÂN, kutlanan ÂNO zamÂN!.. Kur'ÂN!..

Yoksa vay HÂLimiz, vay ki vAY!
AT-siz sofraya, konuyor muydu ki YEmek!
NÂR -> NÛRun ANAsıydı ya!
GÖZleri o kÖR eden IŞIK OLmasaydı.
Dünya gerdeğe hazırlanmış, gelin gibi olurmuydu?
CEFÂya çıraBİLirlermiydi süsleri olmasa,
DEVÂ taleb edenlere!
VEFÂ istenmiyor muydu? birinci ŞART olarak sanki.

NEydi?
Bu kadar ince İPince çİZgi,
üzerinde durmamızı istediği.
Yoksa dikerlermiydi süslü gelini, yalçın kayaların tepesine.
Bir sAYfa KAPandı yenisini demek kolay mıydı?
DERVİŞin sermayesi ''4 S! '' değilmiydi?
Nasıl çıkaBİLirdi ki yalçın kayaların tepesine.
MuhaMMedî bayrağını dikebilirdi, MuhaMMedî kul olmak için çırpınan insÂN!
SAHİB çıkmadan SAHABEsi olaBİLirmiydi?
DERVİŞ SÖZleşmesini ''Kâlû belâ'' da ''BİZ BİLE İDİK! '' derken imzalamamışmıydı yoksa!
Unuttu mu, unutturdu mu bu süslü gelin ona yoksa!

وَإِذْ أَخَذَ رَبُّكَ مِن بَنِي آدَمَ مِن ظُهُورِهِمْ ذُرِّيَّتَهُمْ وَأَشْهَدَهُمْ عَلَى أَنفُسِهِمْ أَلَسْتَ بِرَبِّكُمْ قَالُواْ بَلَى شَهِدْنَا أَن تَقُولُواْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ إِنَّا كُنَّا عَنْ هَذَا غَافِلِينَ
Resim---''Ve iz ehaze rabbuke min benî âdeme min zuhûrihim zurriyyetehum ve eşhedehum alâ enfusihim, e lestu birabbikum, kâlû belâ, şehidnâ, en tekûlû yevmel kıyâmeti innâ kunnâ an hâzâ gâfilîn(gâfilîne).: Hani Rabbin, Adem oğullarının sırtlarından zürriyetlerini almış ve onları kendi nefislerine karşı şahidler kılmıştı: "Ben sizin Rabbiniz değil miyim?" (demişti de) onlar: "Evet (Rabbimizsin), şahid olduk" demişlerdi. (Bu,) Kıyamet günü: "Biz bundan habersizdik" dememeniz içindir. '' (7/A'RÂF-172)


Kendine İhâneti unuttu mu? yoksa kendi içinde
Yoksa yanlış düşlüyor yanlış mı? Yaşıyordu..

TEVHÎD tenceresinde, TERCİH çok önemliydi.
PİŞirdiğini yecekti.
ERENinin DEDİği gibi; "ettiğini yiyeceksin önce!"

SADAKAT-SAMİMİYYET-SABIR VE SELÂMet ANA malzemeleri değil miydi?
''LA İLÂHE İLLÂ ALLAH!'' diyeBİLmesi için.

Tatlar ayrı tatlar çeşit çeşit HAZMı zor HÂZzın!
Her bir tat kendi içinde ÜFfürülmeyi beklemekte,
"PÜFf!" diyecek bir GÖNÜL ERİnin HASBî HABBîbi Hizmetiyle!

Şöyle bir düşündü ->DÜŞünü!
Kendinden başka kime İhâneti vardı.
Hâin miydi? yoksa,
EMânete İhânet mi ediyordu.
Yalancımıydı yalanlara, çelme takarak yoksa!
Gözünün önüne serilen acı sözlerde;

RABBimiz, Mü'minlerin hangi özelliklere sâhip olduklarını Âyet-i Kerîmeler ile ta'rif ederek Merkezi-Muhiti belirlemekte...

Bu ve diğer âyet-i kerîmelerden, fitne-fücur-çekememezlik-kıskançlık-kuyu kazmak- çelme takmak- ikiyüzlülük-sözünde durmamak-emânete ihânet etmek- yalan- gıybet- gibi hiçbir huyun, hâlin, alışkanlığın, Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem Efendimizin kervanında olmadığını-olmayacağını, olursa Habîbullah tevbe hamamında tezekkâ (akıl temizliği) olmamız gerektiğini anlamaktayım. Diye ANlatılmaktaysa;


SİLKELENmeye çabaladı, bunca fitne fücurunun içinde, iki yüzlülükle;
Müslüman'ım dedi de, MÜ’MİN olamadı mı? Hâla!
ÂNlıyamadı mı? ÂNlatılanları, kazılan kUYyuların içinde.

daha kaç ÇİLE ile çatlayacak ÇEKirdeği!
NEdersiniz?
TahaMMül bardağı kaç kez dolacak boşalacak da, ÖĞRENecek SABRı!
bu ''ben!'' doğmak için, ANNasının karnından.


İşte hasbel KADER yaşatılıyor, yaşatılmak istenen.
YAŞAdım mı? sanıyor.
GERÇEKten yıyor mu?
Yoksa ZaNNlarında mı? boğuluyor insan!

ZaNNı kadar mı? yoksa bunu da SANıyor mu?.
ZaNNettiği kadarsa her şey
Her şey ZaNNı kadar mı?
YOL-YOLDAŞ-YOLLUK-YOLCU!
NEreden NEreye YOLculuk!..

ELinde ki kalemin mürekkibi bitene kadar.
NE kadar BAHŞedildiyse NEFES!
yAZılacak çİZilecek,
DÜŞünde düşlediklerini.
Çetelesini tutacak SEVdiğine,
tÜRKüsünü OKUyacak, hıçkırararak yangınlar içinde UMUDuna!

Hiçbir şey YAPmadan beklemek miydi.
Yoksa beklediği için bir şeyler YAPMAk mı?
''İçime çekildim'' diyerek içine çekilmek miydi? ÇEKilmek!
Zaman çARKı hızla DÖNmekte ÂNın içinde,
BİR YÂRım nefes daha aldı şükür.
Kınalarını yakıp ellerine beklermiydi?
UMUTla yeşermiş yürekleri.

DÖKülüyor KELİMEler HÜCRelerinden koştura koştura
Ey KELİMEler, SALLınında dört nala koşturun AKLınızı,
devrÂNda, seyretsin ÂLEMi!
N-AKİL poligonunda bir kurşun, CEVLedip çarpsın KALBine!
RÛHu huzur bulsun hayrÂNda,
HAZM etsin, HAZZ ÂNını!

Bunca OL-ÂN içinde bitecek kargaşa bittecek hengÂMme,
devrÂNda YAŞArken sürelim seyrÂNa!
Gelecekler gelecek, yeni bir gün DOĞumuyla!
Geriden kalanın KÜLLerinden.
Her HARFin DOĞmak için acele etmesi gibi, sende acele et meydÂNda!
BİRLEŞerek yeni DOĞum olan KELİMElerin, HAYYata gelmesi ŞART!
ÂNlatacaklar MA-SALLarının OKUyanlarına.
DÖKülsün kelimler CÛMleler bayrÂMm etsin.
Yeni gelene, yeni başlangıçlara,
MuhaMMedî maSALLı,
"bir varMIŞş, bir yokMUŞş!" diyerek!


ResimHcrmd ssszc
04:10
1.6.2013



diB noT:

DÜŞümün DÜŞünde İÇ çÖLÜme bir dAMMla rAHMET DüŞştü.. cAN ÇiÇeğim ladı.. Korkusunda SEVvinçten...


أَوَلَمْ يَرَ الَّذِينَ كَفَرُوا أَنَّ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ كَانَتَا رَتْقًا فَفَتَقْنَاهُمَا وَجَعَلْنَا مِنَ الْمَاء كُلَّ شَيْءٍ حَيٍّ أَفَلَا يُؤْمِنُونَ
E ve lem yerellezîne keferû ennes semâvâti vel arda kânetâ retkan fe fetaknâhuma, ve cealnâ minel mâi kulle şey’in hayy(hayyin), e fe lâ yu’minûn(yu’minûne): İnkâr edenler (kâfirler), semaların ve arzın bitişik olduğunu görmediler mi? Sonra Biz, o ikisini (birbirinden) ayırdık. Ve “her şey”i sudan yarattık. Hâlâ inanmazlar mı?” (Enbiyâ 21/30)