SALAT ETMEK NE DEMEK?!

Rasulullah (s.a.v) Efendimiz üzerine Salâvât getirmek her müslümana farzdır.
Cevapla
Kullanıcı avatarı
senim
Aktif Üye
Aktif Üye
Mesajlar: 106
Kayıt: 21 Şub 2008, 02:00

SALAT ETMEK NE DEMEK?!

Mesaj gönderen senim »

Allahümme salli alâ men ruhuhu mihrabül ervahi vel melâiketi vel kevni;
Allahümme salli alâ men huve imamul enbiyâi vel mürseliyn;
Allahumme salli alâ men huve imamu ehlil Cenneti ibâdillahil mü’miniyn.


Anlamı:

Bütün rûhların, melâikenin ve varolanların mihrabı olan o yüce rûha salat eyle Allah’ım; bütün Nebilerin ve Rasûllerin imamı olan o zâta salât eyle Allah’ım; Allahın kulu bütün Cennet ehlinin önderi olan zâta salât eyle Allah’ım…


Bundan üç yüz sene evvel zamanın “GAVS”ı olan Seyyid Abdülaziz Ed Debbağ, bu manevi görevi dolayısıyla ,bütün “DİVAN” toplantılarına da katılırdı.

İşte bu toplantılardan birinde , Rasûlullah Salla’llâhu aleyhi ve Sellem’in kızı olan Hazret-i Fâtıma Radı’yallâhu Anha ile arasında cereyân eden olayı şöyle anlatıyor:

“DİVAN” toplantılarından birindeydik…Ben,Rasûlullâh Efendimiz’in sağında oturuyordum diğer arkadaşlarla beraber… Karşı tarafta da bazı kadın evliyâlar ile diğer mânâ büyükleri oturuyordu…

Derken Hazret-i Fâtıma geldi ve onların önüne oturarak , cennet lisanı ile şu salâvatı şerîfeyi okudu… Cennet lisanından her bir kelime veya cümle bir harf ile ifade edeilir…Kur’ân-i Kerîm’in bazı sûre başlarında yer alan Elif, lâm, mim, nun, ra, ta, ha, gibi harfler dahi bu cennet lisânındandır. Bu şekilde okunan bu salâvatı dinledikten sonra,yanına gidip sordum Hazret-i Fâtıma’ya…

- Nedir bu salâvatın ecri ya Fâtıma?.. Cevap verdi:

Herkim bu salâvata devam ederse, onun hakkını ödemeye yeryüzündeki bütün ağaçlar, yapraklar, taşlar ve molozlar mücevher olsa,genede yetmez!..

Bu kadar büyük ecri olacağına inanamadım!.. Hemen Rasûlullâh Salla’llahu Aleyhi ve sellem’in yanına gittim ve sordum , buyurdu ki:

Fâtıma söylemiş ya, daha ne istiyorsun!.. Aynen O’nun dediği gibi!..

Bunun üzerine ilk işim, bu salâvatı şerifeyi Arapçaya çevirmek oldu.

İşte size yukarıda nakletmiş olduğum salâvat, böyle bir toplulukta, böyle bir zevat arasında tesbit olmuştur… artık siz bu salâvatı nasıl arzu ederseniz öyle değerlendirin… Hiç olmazsa günde yüz defa okumaya çalışalım.


ALINTIDIR...

Alıntıdır yüreğimden...
Kendi için istediğini MÜMİN KARDEŞİ için istemeyen diye uyarır EFENDİM SAV...

Her CUM'A günü CEM OLmayı bilip vucudun TEKin uzuvlarının BİRR araya gelmesini ve BİZliğin TEKlik olduğunu hissettirip hatırlatan bu günde"Sağ kolunu sol kolundan ayrı görmediğin gibi!" DUALARIN ZİKRİN FİKRİN birleşip HAYIRA aktığı o anlarda gönülden gelen bu SALATı her OKUduğumda şükrederim öğrendiğim güne...

Şükür BİZZ bilinciyle HAYIRda BİRR leşmeyi nasip edene...

Tüm bunlarla beraber bir sorum olacak SABIRla bu sözlerin sonunu gözleyenlere...

SALAT etmek ne ola ki?

Saygılya Duayla

Hayırlı CUM'Alar ola...
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/senim.jpg[/img]
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Mesaj gönderen kulihvani »

Canda CAN Sînem,
Bileliğimiz için Rabbımıza şükrederim..
İnce görüşün,
Zevkle örüşün ve
Sırrı soruşun harika..
Bendeniz, Sall : Naz-Niyaz Namazında arzetmiştim ki :


Resim

Arabça’da “Sall” kökünün varacağı en uç nokta “ASL” dır ki:
Samedî Lûtfullah’a aynen iştiraktir.
Sûretin “ASL”a garkı gibi...
Tasavvuf lâf tokuşturup yakıştırma işi olmayıp; bilmek, bulmak ve bulduğunla bile olup yaşamak mezhebi (maddî yolu), meşrebi (manevî yolu) ve mâliyeti (neticesi) dir...

Resim ---Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): “RABB’ımı RABB’ımla tanıdım. Eğer RABB’ımın yardımı olmasaydı O’nu tanıyamazdım! (bulamazdım.)” buyurmuştur.
(Gürüzânfer, Ehadis-i Mesnevi shf. 2)

Şerîatta, söz (kâl, geliş);
Tarikatta, sohbet (biliş);
Mârifette, zevk (hâl, buluş);
Hakikatte, hazz (bile oluş) şuûru esastır.

Onun için Şerîat-ı Garrâya giriş bir söz (tevhide şehâdet) le olduğu gibi; çıkış da basitçe bir inkâr sözüyledir...

Salât: Namazdır. Çoğulu salâvâttır, dualardır.
Namaz Farsçadır. Temelindeki öz ise vusül: Vuslat, ulaşma, kavuşma, varma, gelme, erişme, yetişmedir.
Vusûl, vefd, vürûd...
Vusûl-il-ALLAH: Takvâ ve itâatle ALLAH (Celle Celâluhu) ‘ya yaklaşımdır.
Îsâl: Vusûl buldurma-buldurulma, vardırma-vardırılma, ulaştırma-ulaştırılma.

“Sall”: “Sad-lâm-lâm”dir. Zevki ise: Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e ve ALLAHÜ ZܒL-CELÂL’e teslim ve tâbî oluş lûtfu ile İmam-ı Mutlak Muhammed (Aleyhi’s-Selâm)’ı duyup uyarak ALLAHÜ ZܒL-CELÂL’e istikamete iştirak lûtfunun sıratı ve sırrıdır.
Sınırlı ve sorumlu sahibi oluş şehâdetinin şerefli şifâsıdır...
Sıla-yı Rahmdir ki sıla-yı rahmettir, rahmete kavuşmayı dileyiş duasıdır.

Salâvât: Rahmetenli’l-âlemin Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e Sıla-yı Rahmdir. ALLAHÜ ZܒL-CELÂL’in emrine, rızasına ittisalen (kavuşma-ulaşma) ve Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in hakkını yerine getirmek (edâ) için vesile hikmetidir.

Salât ise: Merhamiyyeti (Rahmânü’r Rahîm) sonsuz olan Rabbü’l-âlemin’in rahmetine, rızasına, ihsânına ve cemâline vüslat ulaşımı dileyişidir. Sıla- yı Rahmin aslıdır...

“Sall” ile ilgili:

Resim --- Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): “Allahümme salli alâ ebi evfâ!: ALLAH’ım Ebû Evfâ’ya salât et!” buyurdu. (Buharî-Müslim)

Resim --- ALLAHÜ ZܒL-CELÂL “İnnellahe ve melâiketehu yu sallune alan nebîyyi yâ eyyühellezine âmenu sallu aleyhi ve sellimu teslim┠(Ahzab 33/56)
“Şüphesiz ki ALLAH ve melekleri peygambere (sall ederler) salâvât getirirler. Ey inananlar sizde ona salâvât getirin (sall edin) ve tam bir teslimiyyetle teslim olun.”

Resim --- “Hüvellezi yusalli aleyküm ve melaiketehu...: O ALLAH ki size sall edendir ve melekleri (de)...”(Ahzab 33/43)


Resim --- “Ulaike aleyhim salâvâtun mirrabbihim ve rahmetün...:Rablerinin salâvâtu ve rahmeti onlaradır...” (Bakara 2/157)

Resim --- “...... Ve salli aleyhim....: Habibim onlara sall et...” (Tevbe 9/103)

Arzetmeye azmettiğimiz husus “SALL”in Türkçe’ye zor tercümesidir.
En güzeli isâle (ulaşım), ittisal (kavuşum), sıla (öz vatana kavuşum) gibi kullanılmaktadır.
Sall öylesine bir kelimedir ki kendinize yönelim ve onun içeriği ile kendi özünüzdeki kudsî akdes noktanıza ulaşırsınız.
Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e yönelimle “Sall” sizin, tek vesile ve vuslat (ulaşım) vasıtanız olur.
Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’i duyar (teslim, imân) ve imâma uyarsanız (tâbi’, itâat); salât, vasıta ile vasıtaların sahibi ALLAHÜ ZܒL-CELÂL’e vuslat olur...

Mesele işin aslını yakînî (et-tırnak, tahkikî) anlamak ve protez (yüzük-parmak, taklidî) kalmamaktır!
Bildiğimiz değil, kıldığımız salâttır...
Salâvât ise cep telefonu gibi cevâbını aldığımız salâvâttır. Elbette Kalb Telefonunuzla..
Gerisi içi boş ve kuru lâftır...

Namazda nitelik (keyfiyyet), RABB’ını görürcesine namaz kılabilme ilim, irade, idrak ve iştiraki olup esası ve temelidir.

Külli şey’in Esmâullah zuhuru olduğunu; bilmek, bulmak, olmak ve yaşamak için Muhammedi Tasavvuf İslamı yaşamak yoludur.
Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e tam teslim olup “BİZ” oluş TESLİMİYYETi,
Mürşid-i Mutlak İzinde ALLAHÜ ZܒL-CELÂL’de “BİR” oluş İSTİKAMETidir…
Tevellîlere mazhar olan Hakk Âşıklar onun kadr ü kıymetini bildiklerinden ve sâdık olduklarındandır..
BİZlik ve BİRlik Sırr-ı Sıfırına bakınız :

Resim --- Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): “ALLAH Teâlâ, yaratıklarından bir şeye tecellî ettiğinde o şey O’na boyun eğer!” buyurdu.
(Nesâî, Küsûf 16; İbnî Mâce, İkâmet 152)
Resim
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Mesaj gönderen Gul »

Mecnun yazdı: 14. SALÂVÂT-I ŞERÎFE

Cevheratü’l-Esrar ismiyle anılan bu salâvât Ahmed er Rufaî Hazretlerine ait evraddır. Samimiyetle devamında pek çok sırların seyrine ulaşilacağı önemle bildirilmiştir.

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Resim
TÜRKÇESİ: Allâhümme salli ve sellim bârik alâ nurikel esbak Ve sıraâtikel muhakkak Ellezi ebreztehu rahmeten Şâmileten livucudike Ve ekremtehu bi şuhudike Ves tafeytehu linübüvvetike ve risâletike Ve erseltehu beşiran ve nezira Ve dâiyen ilallahi biiznihi ve sirâcen münira Noktati merkezi bâid dâiretil evveliyyeti Ve sirri esrâril elifil kutbaniyyeti Ellezi fetakte bihi ratkal vucudi Ve hassastehu bi eşrafil makâmâti bi mevâhibil imtinân Vel makâmil mahmud Ve âksetme bihayâtihi fi kitâbikel meşhuri li ehlil keşfi veşşuhud Fehüve sirrukel kadimüssâri Ve mâi cevheril cevheriyyetil câri Ellezi ahyeyte bihil mevcudâti min ma’denin ve hayevânin ve nebâtin Kalbil kulubi Ve ruhil ervâhi Ve i'lâmil kelimâtit tayyibât El’kalemil alâ Vel arşil muhit Ruhi cesedil kevneyni Ve berzehil bahreyni Ve sâniye isteyni Ve fahril kevneyni ebil Kasım ebittayiyib seyyidinâ Muhammed ibni Abdillah ibni Abdil muttalib abdike ve nebiyyike ve habibike ve rasulike ennebbiyyil ümmiyi ve alâ âlihi ve sahbihi ve sellim teslimen kesira bi kaderi azameti zâtike fikülli vaktin vehinin Subhane rabbike rabbil izzeti amma yesifun ve selâmün alel mürselin vel hamdulillahi rabbil âlemin.

MÂNÂSI: Ey Rabbim, önceki nûrun olan, Kendi mevcudiyetin sebebiyle, kapsayıcı bir rahmet olarak ortaya çıkardığın; Kendini müşâhede ettirerek keremlendirdiğin; Nebiliğine ve Resûllüğüne seçtiğin; müjdeci, uyarıcı olarak gönderdiğin; Kendi izniyle Allah'a bir çağırıcı ve nûruyla aydınlatan bir kandil, ilk "bâ" dâiresinin merkezdeki noktası, kutup "elif"inin sırlarının sırrı kıldığın; varlık çemberini kendisiyle yardığın; en güzel mevhibeleri vererek en şerefli makamları, Makâm-u Mahmûd'u kendisine mahsûs kıldığın; ehl-u keşfe ve şuhûda malûm kitabında hayatına kasem ettiğin; kadîm sırrın ki sârî; cevherlerin cevheri bir "su" ki câri; ki bu suyla Sen maden, hayvan ve bitki gibi mevcûdâta can verdin; kalplerin kalbidir o, ruhların ruhu; hoş kelimeleri yayan; en yüce kalemdir; kuşatan bir Arş, iki kevnin bedenindeki ruhtur; iki deniz arasındaki aşılmaz berzah; ikinin ikincisi; iki kevnin de medârı iftihârı; Ebu'l-Kâsım, Ebu't-Tayyib; Seyyidimiz, Muhammed b. Abdullah b. Abdulmuttalib (salallahu aleyhi ve sellem), Senin kulun, nebin, sevgilin, resûlün, ümmî olan nebin, işte ona, onun âline, ashâbına çokça, her zaman ve anda Kendi zâtıyın azameti miktarınca salât ve selâm ediver, onu mübârek kıl! Rabbin işte O azîz olan Rabbin, inkarcıların vasfettiklerinden münezzehtir!. Resûllere de selâm olsun. İşte o hamd ki âlemlerin Rabbine mahsustur!.
Resim
Kullanıcı avatarı
HAS-AN
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye
Mesajlar: 570
Kayıt: 02 Tem 2009, 02:00

Mesaj gönderen HAS-AN »

Resim
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/soyres/gullu.jpg[/img]
Cevapla

“►Salavat-ı Şerifeler◄” sayfasına dön