“Dinde zorlama yoktur.”

İslamiyet'de yaşanan tartışmalara açıklamalar
Cevapla
Kullanıcı avatarı
papatya
Yeni Üye
Yeni Üye
Mesajlar: 8
Kayıt: 17 Nis 2009, 02:00

“Dinde zorlama yoktur.”

Mesaj gönderen papatya »

“Dinde zorlama yoktur.” (Bakara 256)


“Andolsun ki, biz öğüt alınması için Kur’anı kolaylaştırdık. Şu halde öğüt alacak yokmudur?” ( Kamer,17,22,32,40) [/size]
En son papatya tarafından 07 May 2010, 17:35 tarihinde düzenlendi, toplamda 1 kere düzenlendi.
Kullanıcı avatarı
nur_umim
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1114
Kayıt: 19 Ağu 2007, 02:00

Mesaj gönderen nur_umim »

sÖZün AZ-ı ÖZ-ü:

Hakimiyyet kayıdsız şartsız ALLAHu Zülcelâlindir!..



EL HAKÎMÜ EL HAKEMÜ


Hükm (iyileştirmek amacıyla menetmek, düzeltmek, hükmetmek, yargıda bulunmak) masdarından sıfat isim.

Hakîm ismi, Kur'ân-ı Kerîm'de 97 âyette geçmektedir. 5 âyette Kur'ân-ı Kerîm'e nisbet, 1 âyette Kur'ân-ı Kerîm'in indirildiği mübârek gecede tesbit edilen her emrin sıfatı olarak bildirilmiştir. 91 âyette ALLAH-U ZÜ'L-CELÂL'e nisbet edilmiştir. Ayni kökten türeyen hikmet kelimesi de 10 âyette ALLAH-U ZÜ'L-CELÂL'e nisbet edilmiştir. El Hakîmü ismi, El Azîzü, El Vâsi'u, El Alîyyü, El Hamîdü ve Et Tevvâbü isimleriyle birlikte âyet sonlarında buyurulmuştur. El Hakîmü ismiyle El Alîmü, El Habîru, El Vâsi'u, El Bedi'u isimleri arasında anlam örtüşmesi vardır.

El Hakemü ismi de hükm kökündendir ve kanun koyuculuğu da içerdiğinden daha kapsamlıdır.

Hüküm kelimesi ve türevleri Kur'ân-ı Kerîm'de 210 âyette geçmektedir. Bunlardan 27 si fiil kalıplarıyla ve 17 si de hükm şeklinde ALLAH-U ZÜ'L-CELÂL'e nisbet edilmiştir. 3 âyette Hayrü'l- Hakîmin, 2 âyette Ahkemü'l- Hakîmin şeklindedir. ALLAH-U ZÜ'L-CELÂL'e izâfe edilen Hakemlikler (hüküm ve hikmet bileliği) içinde âhiretteki Hakemlik de elbette önemlidir.

Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem), künyesi "Ebu'l-Hakem" olan Hânî ibniYezîd'e: "Hakem, sadece ALLAH-U ZÜ'L-CELÂL dir, her türlü hüküm O'na aittir." buyurunca künyesini "Ebu Şüreyh" olarak değiştirmiştir. (Ebu Davûd, Edeb, 70-4955; Nesâî, Kudât 7,8-276,277)


El Hakemü ismiyle; El Mâni'u, El Hakîmü, El Kâdiru, El Kaviyyü, El Metinü ve El Muktediru isimleri arasında anlam örtüşmesi vardır.

Yine hükm masdarından türeyen "hikmet" kelimesi de "ihkam" (engellemek, sağlam olmak) masdarıyla da ilişkilidir. Hikmet ve hüküm, genellikle bilmeyi, bilerek hükmetmeyi, anlamayı ve lâzım ve lâyıkı yerli yerince kullanmayı da kapsarlar. "hükm" dışa, "hikm" ise içe yöneliktir. Bu hüviyyet ve mâhiyyet bilmekliği ve anlamaklığı, anlatımla anlatıştan ziyâde Muhammedî Tasavvuf'un her hususunda olduğu gibi bizzât birebir yaşayışla bilinir, bulunur ve olunur İnşâallah. Yine de gençlerimize elimizden gelen her türlü kemâl kültürünü arzetmeye azmimiz var hamdolsun. Biliyorum ki nice prof cübbeli benlikçiler çıkacak ve ahkam kesecekler de neden doyurucu bir eser yazamadıklarını düşünmeyecekler. Azîz gençler, hiç unutmayınız ki biz hasbî ve habibî hizmette isimsiz ilkleriz ve gençlerimizi kendimize değil de Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'in izine ve "BİZ"ine çağırıyoruz. Hedefimizde yalnızca ALLAH-U ZÜ'L-CELÂL'in rızasını ve Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'in gönül hoşnutluğunu kazanmak kemâli vardır.

Hikmet Kur'ân-ı Kerîm'de 20 âyette geçer ve 10 âyette kitab kelimesi ile birliktedir. Muhammedî Edeb anlayışıyla ilmi kullanış yolu hikmettir. Bilmek, anlamak ve uygulamak uygunluğu ve disiplini olan hikmet ve hikmet ehli oluş şuûru…Kendinde gizli gerçeğin farkına varış ve faydalanış hikmeti, insanın özündeki sebeb-sonuç arasındaki amaç anlayışıdır. Bu ise açılan ilham penceresinden İlâhî ilham rüzgârının girmesi ve derûni duyuş damlalarıdır. Muhammedî Mârifet meşkidir…Teoridekinin pratikte işleniş sanatı…Yazılan şeker kelimesi de, sözle söylenen şeker de ve elde tutulan şeker de, şeker değildir. Şekerin, yenilen ve her hücrede var olanın "biz"le "bile" oluşunu anlayıştan ötede bizzât yaşayış mutluluğunun sırrı hikmet…İnsan aklının bâtınî (iç) tasavvur bilgisiyle (teorik), zâhirî (dış) tasdik uygulayışı edebinin (pratik) kemâlâtı hikmetin hâl-i hazırıdır. İlimde iffet, edebde şecâat, hükümde hikmet, ahdinde sebât ve fiilde adalettir Muhammedî Şuûr hikmeti…Nefsin (aklın) kendini, hayatı ve kâ inâtı kendi özünden seziş ve yaşayış hikmeti…Aklın ve naklin umut uygunluğu…Derûnî duyuş (hakk) ve uyuş (hayr) davranışı...

El Hakîmü : Hikmet sahibi olup, başkasını müdahale ettirmeden hükmeden ve idâre eden; Gâlib olup Hak ve adâlet üzere yürüten, her işi lâzım, lâyık ve yerli yerinde olan. Hakîm-i Mutlak. Mutlak hikmet sahibi Alîm ve Hakîm olan ALLAH-U ZÜ'L-CELÂL. Hüküm ve hikmet sahibi, hükmünü hikmetle uygulayan ve uygulatan ALLAH-U ZÜ'L-CELÂL.

El Hakemü : Haklı-haksızı tek ayırıcı ve son hükmü verecek olan Hakem. Mutlak hükmedici ve uygulatıcı olan ALLAH-U ZÜ'L-CELÂL.

Haküme : Hâkim olmak. Hikmetli olmak.
Hakeme : Hükmetmek. Yönetmek. İdâre etmek. Birini istediğinden alıkoyup menetmek.
Tehakeme : Tahakküm. bir işte tasarruf edip isteğince hükmetmek.
Hikmet : Hikmet. Felsefe. Adâlet. İlim. Hilim. Nebîlik. Kur'ân-ı Kerîm. İncil. Veciz söz.

EL HAKÎMÜ (celle celâluhu) ZEVKİ:

İlim ve irfânın zirvesi hikmete vesiledir. Hikmete hâmil hakikatidir.

(Kul İhvani Divanından)
Resim
Kullanıcı avatarı
nur_umim
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1114
Kayıt: 19 Ağu 2007, 02:00

Mesaj gönderen nur_umim »

papatya yazdı:Kardeşim nur-umim sanırım yazımız ve görüşümüz yanlış anlaşılmalara neden olmakta, elbette ki ima etmeye çalıştığınız durumu bilmekteyiz gönlümüzce . Elhamdulillah
Öncelikle 2 ayetle sözlerimize başlamak isteriz.

“sorunların çözümünde birbirlerine danışırlar.” (Şura,38)

“Sorunlar hakkında onlara danış.” (Al-i İmran ,159)

Bu ayet gösteriyor ki egemenliğin kaynağı halktır.
Değerli kardeşimiz papatya,
Ne yanlış anladık ne de imâ ettik.
Biz de kalender bir derviş olarak inancımızı dedik.
Gerçi bize düşmez ama o ki demişiz yine de inancımızı deriz de inşaallah..
Ne varki Muhammedinur Sitemizin Amaç Çizgisi bellidir.

Resim--- "Fitne ortadan kalkıncaya ve din yalnız Allah'ın dini oluncaya kadar onlarla savaşın." (Bakara, 2/193)

Âyetine icâbette Muhammedinur Sitesi, Muhammedî Şuur için AKILları; İlim, Edeb, İrfan ve Erkanla Tâlim ve Terbiyede Hasbî Hizmeti esas almıştır.
Bu nedenle de bilinen, kısır ve siyasi vs. tartışmalara kapalıdır ve sayıları çokça olan diğer sanal ortamlara bırakmıştır onları.
Ancak sizin samimi düşüncelerinizi bildirmenize cevaben,
Sizi asla hedef almadan ve konunun İslam İnancına drekt yönelik olmasından dolayı kendi inanç ve düşüncemi açıklamam gerekmekte..

وَالَّذِينَ اسْتَجَابُوا لِرَبِّهِمْ وَأَقَامُوا الصَّلَاةَ وَأَمْرُهُمْ شُورَى بَيْنَهُمْ وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنفِقُونَ

Resim--- “Vellezînestacâbû li rabbihim ve ekâmus salâte ve emruhum şûrâ beynehum ve mimmâ rezaknâhum yunfikûn(yunfikûne) : Yine onlar, Rablerinin davetine icabet ederler ve namazı kılarlar. Onların işleri, aralarında danışma iledir. Kendilerine verdiğimiz rızıktan da harcarlar.” (Şûrâ 42/38)

فَبِمَا رَحْمَةٍ مِّنَ اللّهِ لِنتَ لَهُمْ وَلَوْ كُنتَ فَظًّا غَلِيظَ الْقَلْبِ لاَنفَضُّواْ مِنْ حَوْلِكَ فَاعْفُ عَنْهُمْ وَاسْتَغْفِرْ لَهُمْ وَشَاوِرْهُمْ فِي الأَمْرِ فَإِذَا عَزَمْتَ فَتَوَكَّلْ عَلَى اللّهِ إِنَّ اللّهَ يُحِبُّ الْمُتَوَكِّلِينَ

Resim--- “Fe bimâ rahmetin minallâhi linte lehum, ve lev kunte fazzan galîzal kalbi lenfaddû min havlik(havlike), fa’fu anhum vestagfir lehum ve şâvirhum fîl emr(emri), fe izâ azamte fe tevekkel alâllâh(alâllâhi), innallâhe yuhibbul mutevekkilîn(mutevekkilîne) :Allah'tan bir rahmet dolayısıyla, onlara yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın onlar çevrenden dağılır giderlerdi. Öyleyse onları bağışla, onlar için bağışlanma dile ve iş konusunda onlarla müşavere et. Eğer azmedersen artık Allah'a tevekkül et. Şüphesiz Allah, tevekkül edenleri sever.” (Âl-i İmrân 3/159)

Bu iki âyet-i celileye bakarak: “Bu ayet gösteriyor ki egemenliğin kaynağı HALKtır.”
Demenize akl-ı selim olarak katılmamız mümkün değildir.
Bu iki âyet-i celile de geçen;
Şâvirhum: Müşavere et!
Şûrâ beynehum: Aralarında danışma..
Şura: Konuşma yeri, istişare meclisi. Büyüklerin istişare için toplanma yeri. Meşveret için toplantı. Meşveret etme, Danışma. Konuşup anlaşma. Fikir edinmek için konuşup görüşme. Görüşme meclisi, İstişâre toplantısıdır.
Müşavere: Bir iş hususunda iki veya daha fazla kimseler arasındaki konuşma ve danışma. İstişare etme.
Bunlar ise çok güzel şeylerdir hatta,
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Bir kavim müşaverede bulundu mu rüşd ü salâha nâil olur!” buyurur. (Hadis meâli)
Ancak bu kelimelerle “Mutlak Hakimiyyet ve Eğemen olmak ALLAHÜ ZܒL-CELÂL’in değil de yarattığı binbir akıl ve fikir sahibi HALKındır” ı anlamımızı beklemezsiniz sanırım.

Halifetullah için kimler ne der ne demez bilemeyiz ancak ALLAHÜ ZܒL-CELÂL’in “Nefsini ve RABBini Bilen” kulları için buyruğu açıktır:

وَإِذْ قَالَ رَبُّكَ لِلْمَلاَئِكَةِ إِنِّي جَاعِلٌ فِي الأَرْضِ خَلِيفَةً قَالُواْ أَتَجْعَلُ فِيهَا مَن يُفْسِدُ فِيهَا وَيَسْفِكُ الدِّمَاء وَنَحْنُ نُسَبِّحُ بِحَمْدِكَ وَنُقَدِّسُ لَكَ قَالَ إِنِّي أَعْلَمُ مَا لاَ تَعْلَمُونَ

Resim--- “Ve iz kâle rabbuke lil melâiketi innî câilun fîl ardı halîfeh(halîfeten), kâlû e tec’alu fîhâ men yufsidu fîhâ ve yesfikud dimâ(dimâe), ve nahnu nusebbihu bi hamdike ve nukaddisu lek(leke), kâle innî a’lemu mâ lâ tâ’lemûn(tâ’lemûne) :Hani Rabbin, Meleklere: "Muhakkak ben, yeryüzünde bir HALİFE var edeceğim" demişti. Onlar da: "Biz seni şükrünle yüceltir ve (sürekli) takdis ederken, orada bozgunculuk çıkaracak ve kanlar akıtacak birini mi var edeceksin?" dediler. (Allah:) "Şüphesiz sizin bilmediğinizi ben bilirim" dedi.” (Bakara 2/30)

Ve Gerçekten çok haklı olduğunuz ve olduğumuz bir âyeti almışsınız ki:

قُلْ أَتُعَلِّمُونَ اللَّهَ بِدِينِكُمْ وَاللَّهُ يَعْلَمُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ وَاللَّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ

Resim--- “Kul etualli mûnallâhe bi dînikum vallâhu ya’lemu mâ fîs semâvâti ve mâ fîl ard(ardı), vallâhu bi kulli şey’in alîm(alîmun) : De ki: "Siz Allah'a dininizi mi öğreteceksiniz? Oysa Allah, göklerde ve yerde olanları bilir. Allah, her şeyi bilendir." (Hucurât 49/16)

Gerçi önüne gelen BİZe Dinimizi öğretmeye kalkmakta!
Ölü toprağı saçılmış sanki koskoca İslam Âlemine!
İMAM-I ALİ kerremullahi veche’nin kaynağı sahih olan hiçbir SÖZünde İslam İnancına aykırılık bulunamaz inanzımızdır ve hakimiyet halkındırla alâkası da yoktur.

Dinde zorlamaya gelince;

لاَ إِكْرَاهَ فِي الدِّينِ قَد تَّبَيَّنَ الرُّشْدُ مِنَ الْغَيِّ فَمَنْ يَكْفُرْ بِالطَّاغُوتِ وَيُؤْمِن بِاللّهِ فَقَدِ اسْتَمْسَكَ بِالْعُرْوَةِ الْوُثْقَىَ لاَ انفِصَامَ لَهَا وَاللّهُ سَمِيعٌ عَلِيمٌ

Resim--- “Lâ ikrâhe fîd dîni kad tebeyyener ruşdu minel gayy(gayyi), fe men yekfur bit tâgûti ve yu’min billâhi fe kadistemseke bil urvetil vuskâ, lenfisâme lehâ, vallâhu semîun alîm(alîmun) : Dinde zorlama (ve baskı) yoktur. Şüphesiz, doğruluk (rüşd) sapıklıktan apaçık ayrılmıştır. Artık kim tağutu tanımayıp Allah'a inanırsa, o, sapasağlam bir kulpa yapışmıştır; bunun kopması yoktur. Allah, işitendir, bilendir.” (Bakara 2/256)

TAĞUT: Tuğyanın (azgınlığın) kendisi kesilmiş, isyankâr, azgın, azman, azıtgan, insan ve cin şeytanları, İnsanları Allah'a (C.C.) karşı isyana sevkeden. İsyankâr. Her bâtıl mâbud ve açıkçası HÜKMULLAHı kaldırıp yerine keyfince HÜKÜM koyandır.

“Şüphesiz, doğruluk (rüşd) sapıklıktan apaçık ayrılmışken, Dinde zorlama (ve baskı) yoktur.”

Bu İlahî HÜKÜM Çok Doğru ve Haktır, ancak laisizm gibi lastikli bir lafın ucundan tutup da DİNSİZLİK ZORLAMASIna ne demeli?

“Artık kim tağutu tanımayıp Allah'a inanırsa, o, sapasağlam bir kulpa yapışmıştır; bunun kopması yoktur. Allah, işitendir, bilendir. “Sadakallahulazîm..

Elbette dinimizi biliriz az çok!
Şeriat, İslam İnacının-İ’tikadın pratikteki tercümesi ve uygulamasıdır.
Acı olan ise, El Azîzü’l-Hakîm olan ALLAHÜ ZܒL-CELÂL’in Mutlak Hükümranlığını yok sayıp da HALK dediğiniz dünya İnsanlarına mahsus kılınmasıdır.
Gerçi günümüzde Hakimiyet Hakkı, bırakın tescilli İsalm Dini Düşmanlarını
güya İslâm'ı savunan kiralık kimseler tarafından bile i’tikaddan sayılmamaya çalışılmaktadır.

Oysa Hakimiyeti, MÜLKün Mutlak Sahibinden Bilmemek cidden İsalmî i’tikad veya ibadeti ni tanımayıştır ve inkardır.

Bunun sonucu ise açıktır ve İ’tikadla oynanamaz!.
Bir kişi ömür boyu faiz yer sesini keser ve günahkârdır.
Bir başkası dörtdörtlük Müslümandır ancak: “ Faiz helaldir!” der İslam Dini dışına çıkar!..

İsalm Dini kurallarını, Açıkça, Kur’ânla ve Rasûlullah sallallahu aleyhi ve selem in sahih hadisleriyle koyar ki ; İslam İ’tikadı, ibadeti ve Şeriatı birbirinden ayrılamaz!
İslamın ANA ve TEK Davası Mutlak Tevhid (Şeksiz-Ortaksız BİRleme); İNSANın, yapacağı KULLUK ile ALLAH'ın Tek ve Mutlak İLÂH-lığını BİRlemesidir.
Bu ise tıpkı şu ANdaki Kainattaki diğer yaratıklarda olduğu gibidir...
Yaratıldığı günden yok olacağı güne kadar DÖNmekte ve Dönecek OL-AN Zerre-Atomdan Kürre-Kâinâta kadar HEPisi böyledir!..
İslam dinin ÖZÜ, İnsanın-Nefsinin; ALLAHÜ ZܒL-CELÂL’in İnsan AKLı ve tüm Kâinât üzerindeki Mutlak ve Sürekli Hükümranlığını-Eğemenliğini TEVHİD edip ŞÂHİDi OLmaktır..
El Hayyumu’l-Kayyum celle celâlihunun ne demek olduğunu Anlamdan kibirli ukala, şimdi ve ebediyen bu âlemde mevcud oluş ve duruşun, ALLAHÜ ZܒL-CELÂL’in Mutlak Daimiyyet ve Kaimiyyetiyle olduğunu nerden ve nasıl bilecek?
Asla değişmez, sabit ve sürekli-sonsuz Vâcibü’l- Vücud Sahibinin Güç, Kuvvet ve potansiyel Havline Sahib Oluşuna Şahidliktir Şehadet!
Bundandır ki;
“Allah katında hak din İslâm'dır.”
“Allah'ın âyetlerini inkâr edenler bilmelidirler ki Allah'ın hesabı çok çabuktur!” buyurulmaktadır.

إِنَّ الدِّينَ عِندَ اللّهِ الإِسْلاَمُ وَمَا اخْتَلَفَ الَّذِينَ أُوْتُواْ الْكِتَابَ إِلاَّ مِن بَعْدِ مَا جَاءهُمُ الْعِلْمُ بَغْيًا بَيْنَهُمْ وَمَن يَكْفُرْ بِآيَاتِ اللّهِ فَإِنَّ اللّهِ سَرِيعُ الْحِسَابِ

Resim--- “İnned dîne indâllâhil islâm(islâmu), ve mahtelefellezîne ûtûl kitâbe illâ min ba’di mâ câehumulılmu bagyen beynehum, ve men yekfur bi âyâtillâhi fe innallâhe serîul hısâb(hısâbı) : Allah nezdinde hak din İslâm'dır. Kitap verilenler, kendilerine ilim geldikten sonradır ki, aralarındaki kıskançlık yüzünden ayrılığa düştüler. Allah'ın âyetlerini inkâr edenler bilmelidirler ki Allah'ın hesabı çok çabuktur.” (Al-i İmran: 19)


İslâm Dini, İlâhî Egemenliğe Mutlak ve Sürekli TESLİMİYET ve İSTİKAMETten ibârettir.
Hükümde HAKEM, Kelâmullah OL-AN Kur’ân-ı Kerim ve O’nu Uygulayan Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’dir.
Hükmün, EMRullah doğrultusunda Yap-Yapma Uygulanmasında ise;
El Hakemü : Haklı-haksızı tek ayırıcı ve son hükmü verecek olan Hakem. Mutlak hükmedici ve uygulatıcı olan ALLAH-U ZÜ'L-CELÂL dir.
İslâm Dini, İnsanın İç dengesini ve Dış Hayat Düzenini TEVHİD Esası üzerine kurar.
İNSANı, Rabbulâlemine ve Ubudiyyete çağrırken İslam Toplumunu da İlâhî Hakimiyete ve Şeriat-ı Garra’ya uymaya çağırır.
ALLAHÜ ZܒL-CELÂL’in Tek-Eşsiz-Zıtsız İLÂHlıklığına ve Mutlak Hükümranlığına saldıran TAĞUT-ların azgınlık ve saldırganlıklarının örenekleriyle doludur Kur’ân-ı Kerim.
Halifetullah olana her İnsan-ı Kâmil, bir Kral değil de Dünyayı yaşanır hale getirmek için Yeryüzü Hilafetini ALLAHÜ ZܒL-CELÂL’in Adına ve ALLAHÜ ZܒL-CELÂL’in Nizamıyla yüklenen ve yürüten Mükemmel İNSANdır.

Yoksa: “Hitler de Hakimiyeti Hakk olan Halk mıydı?” diye sorarlar insana!..

Hâkimiyyet, Hâkim oluş, Hükmediş, Âmirlik, Üstünlük, Müdahale ve Rakibi kabul etmemek gücü ve kuvveti ister.
Hâkim, Gâlib Olan, Haklı ve haksızı ayırıp hak ve adalet üzere hükmeden. Başkasını müdahale ettirmeden idare eden El HAKK Teâlâ ALLAHÜ ZܒL-CELÂL’dir!
Hâkim-i Mutlak, Tam Hüküm ve Hikmet sahibi olan Cenab-ı HAKK Teâlâ’dır.
Söz O’nundur, Mülk O’nundur, Yeryüzü O’nundur, Gökyüzü O’nundur, insanlar da O’nundur ve Eğemenlik hakkı da ALLAHÜ ZܒL-CELÂL’indir!
Hakimiyyet kayıtsız şartsz ALLAHÜ ZܒL-CELÂL’indir!

Muhabbeti Nur-u MîM-le..
Resim
Kullanıcı avatarı
Hilmi
Dost Üye
Dost Üye
Mesajlar: 95
Kayıt: 07 Mar 2008, 02:00

Mesaj gönderen Hilmi »

Nacizane bir dusuncemi paylasmak istiyorum.Kur'an in bazi bilimsel gelismeleri asirlar onceden haber verdigine dair tartismalari, ornek gosterilen ayetleri biliyoruz.Bu tur tartismalara yada dusuncelere karsi olanlarin muslumanlarin ellerinde kuvvetli bir karsi cikis noktasi var.Soyleki bilim her gun gelisiyor, bugun dogru bilinen yarin baska bir bilginin aciga cikmasiyla ortadan kalkiyor,boyleyken bugun Kur'an su bilimsel gelismeyi haber verdi dedigimiz olay yeni bir bilginin ortaya cikardigi teknik gelismeye tamamen ortadan kalkabilecegi gibi yanlis olduguda ortaya cikabilir..Burada
ki tartisma yani ,hakimiyetin kime ait oldugu, bir parca sosyoloji bir parca siyaset sosyolojisi belki politika bilimlerinin konusudur.Butun diger bilimler gibi onlar da hergun yeni bilgilerle gelisir.Yillar once en iyi yonetim sekli oligarsik bir cumhuriyetti (yunan ve roma) sonra imparatorluk, anayasal monarsi, cumhuriyet... bu boyle gider.yarin belki cumhuriyette olmayacak..belki insanlar isvicre tipi kucuk mahalle meclisleri ile dogrudan yonetiliecek. Kur'an da bu var su var derken dikkatli olmaliyiz.Yani bugun var olan mukemmel oldugunu dusundugumuz sey yarin burada olmayabilir.olsada yuzkarasi diye bakilabilir.Russo yada Voltaire (ikisinden biri, ama hangisi emin degilim) 1789 Fransiz Devrimi sonrasi Fransa nin dunya medeniyetinin yukselecegi en yuksek nokta olarak belirlemislerdi.Yine yakin zamanda birisi 1984 yilinda
dunyada icat edilebilecek herseyin icad edildigini savunmustu.Hayat devam ediyor...Onumuze bakalim..Kur'an i ve dinimizi inandigimiz icin, seviyor oldugumuz icin sevelim.soyledigi seyler hosumuza gittigi icin yada bizim hoslandigimiz seyleri soyledigini dusundugumuz icin degil...Saygilar ve selamlar
.
Kullanıcı avatarı
MINA
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2740
Kayıt: 25 Eki 2008, 02:00

Mesaj gönderen MINA »

papatya yazdı:Herkes kendi alemince bakar kendi penceresinden.
Resim
''Ve Allah'a Sımsıkı Sarılın...''

Hacc / 78
Kullanıcı avatarı
nur_umim
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1114
Kayıt: 19 Ağu 2007, 02:00

Mesaj gönderen nur_umim »

papatya yazdı:Hepiniz haklısınız. KARDEŞLERİM
Biz Allah’ın iradesi ve Allah’ın kitabıyla Resullulahın (s.a.s) sünnetiyle bakarız penceremizden. Bir başkasının iradesi ve hükümdarlığı altında olmaktan kaçınırız.

Peygamber Efendimiz(s.a.s) der ki "Her toplum layık olduğu şekilde yönetilir. " Yani yönetim biçimini beliryenen Halktır. Halkın egemenliği yönetimi belirler. Bunu demiştir.
Aslında çok açıktır.

değerli papatya kardeşimiz,
kıymetli anlayışınıza teşşekkür ederim.
aslında farklı düşünmemekteyiz hamdolsun.
islam toplumları devletlerini kurup yürütürken zaten sonuçlarını gördüler ve görmekteler.
şimdi ise bakınca islam ülkerine içler acısı hallerdeler..

atalarımız olan Osmanlı İmpartorlarımızın fetvalarına başlarken: "Felan KULuma!" demesinin acı sonu yaşandı ülkemizde.
Allahın gölgesi denilen sözde Halifeler geldi geçti.
"Devletin bekâsı için beşikteki masum bebeleri öldürün" fetvası veren şeyhul islamlar da geldi geçti..

elbette bu ülke bizim ve bu gençlerimiz de bizimdir.
ömrümüz boyunca sağdan soldan ne idareler gördük ve görmekteyiz.
nerden olursa olsun insanlık şeref ve haysiyyetini koruyanlara dua ettik etmekteyiz.
samimiiyyetinize inanan birisi olarak eşiniz ve sizlerle de iftihar etmekteyiz.

muhammedinur sitesini kuranlar sanki bir hakk ve hayr vakfı gibi hepimizin diye kurduklarını deyip durmaktalar sağ olsunlar.

bendeniz sadece inancın temeline, itikada yönelik olduğu için fikrimi dedim.
ve anladım ki kasdınız Mutlak Hakimiyyet değil de Halkın o günkü kültür vs. durumuyla tercih çoğunluğu olan yönetimde eğemenlik bileşimi imiş.

sizin bu yazınız bakınız ne güzel açılımlara sebeb oldu ve şükrederiz.

siyaset biliyorsunuz ki ülkemizde asırlardır, yalansız ve haramsız yürümeyen bir robot gibi ve hâlâ.
dua ediyoruz ki halkımız Hakkta ve Hayr da uyansın inşaallah..

orta yolda ve her insanı mutlu eden âdil idarelere kavuşalım..

ve BİZler bu güzellik bahçemizde el ve gönül birliğiyle ilim-irfan ulaşımında köprüler olalım genç kuşaklara inşaallah..

siizlerin katılımlarını zevkle izlemekteyiz ve BİZ BİRiz değerli kardeşim inşaallah..

Nur-u MiM Muhabbetle..
Resim
Kullanıcı avatarı
nur_umim
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1114
Kayıt: 19 Ağu 2007, 02:00

Mesaj gönderen nur_umim »

EbûHureyre(r.a.)'dan.Rasûlüllah(sav)'işöylebuyururkenişittim.:"Allahyeryüzünüelinealır,gökleridesağeliyledürüpbükersonra:"HakimiyetsahibiolanBenim!Hani,yeryüzündeki(sözde)hakimiyetsahibiolanlarnerede"buyurur."
(Kütüb-iSitteSerisi:1,Hadisno:1769,Sahih-iBuharî)
Resim
Kullanıcı avatarı
sessizdua
Yeni Üye
Yeni Üye
Mesajlar: 16
Kayıt: 03 Kas 2009, 02:00

Mesaj gönderen sessizdua »

uzunca bir aradan sonra yeniden selam kardeşlerim
en güzel cevapları vermişsiniz acizane ben de birşeyler eklemek istedim
fi arapçada içinde demektir bu ayette dinin içinde zorlama yoktur diye apaçık bir emir verilerek insanların Allah ile ilşkilerinde yani gerek din seçme gerek o dinin emirlerini yerine getirme konusunda bir zorlamaya tabi tutulamayacağı açıkca belirtiliyor
din öğütten iberettir, Peygamber Efendimiz SAV. hz.leri bile ben kimsenin başına bekçi olarak görevlendirilmedim buyuruyor
demekki din en güzel şekilde anlatılır,açıklanır dileyen öğüt alır dileyen öğüt almaz, herkes hesabını Allah'tan alacaktır dini emirlerin sonucunda
zor sadece kul hakkının devreye girdiği durumlarda kullanılır, kul hakkı devreyedeyse o kullarasında halledilecek gerekirse zorla hak sahibine hakkı verilecektir
bugün zorla baş açtırmalar, zorla baş kapatmalar, zorla namaz kıldırmalar ise tamamiyle Allah ile olan ilşikileri kapsadığından bu konularda yaoılan zorlamalar bu ayete göre yanlıştır
Allah insana serbest iradeyi bu yüzden vermiştir isteyen Allah'ın emrine uyar isteyen uymaz ve sonucunu alır.
bir başkası zorla baş açtırıp bir başkası zorla baş kapattırıyorsa kendini tövbe haşa Allah makamına koymuş olur.
Cevapla

“►Tartışmalı Konular◄” sayfasına dön