Hiçbir şey söyleme..

Mevlana Celaleddin-i Rumi (k.s.) hazretlerinin hayatı ve eserleri.
Cevapla
Kullanıcı avatarı
meryemnur
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 943
Kayıt: 20 Şub 2009, 02:00

Hiçbir şey söyleme..

Mesaj gönderen meryemnur »

"Nereye götürsem tez gel" dedi, "ve hiçbirşey söyleme"
Dedim ki "Sana hiç söz söylemesem gönlün razı mı buna?
Bir ateştir yaktın, 'gir içine' diyorsun,
'Ve hiçbir şey söyleme!"

Gül gibi güldü sevgilim ve dedi ki:
"Gir o ateşin içine, gir de
Gör o ateşin bütün yasemin kesildiğini ve yaprak ve çayır,
Ve hiçbir şey söyleme!"

Bütün ateş konuşan bir gül oldu ve bana şöyle dedi:
"Yârimizin lütfundan, kereminden başka
Hiçbir şey söyleme!.."



Resim


Hz. Mevlâna Muhammed Celaleddin-i Rûmî (k.s.)
بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمـَنِ الرَّحِيم

O Peygamber, inananlara kendi canlarından daha yakındır..…

Ahzâb Sûresi, 6
Kullanıcı avatarı
gullale
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1362
Kayıt: 16 Oca 2008, 02:00

Re: Hiçbir şey söyleme..

Mesaj gönderen gullale »

ResimGül gönüllü kardeşim, nazım, sürûrum... İÇimin İÇinde kandilimizi âteşe verdin... Nârımız Nûrumuz OLdu ve's-selâm!
Resim
Kullanıcı avatarı
MINA
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2740
Kayıt: 25 Eki 2008, 02:00

Re: Hiçbir şey söyleme..

Mesaj gönderen MINA »

KENDİME YEDİREMEM (Hz. Mevlana)


Düşman saçmasapan lâflar eder,
duyar can kulağım.
Benim için kötü şeyler düşünür,
görür can gözüm.
Üzerime köpeğini salar,
ısırır köpek ayağımı,
çok acılar çekerim, çok acılar.
Köpek değilim, onu ısıramam,
ısırırım dudağımı.

Büyük kişilerin sırlarına ortağım,
gene de na şu kadar övünemem.
Bütün ayıplar bende ama,
ne yapıp yapmalı,
ulaşmalı dostlara,
geride kalmayı kendime yediremem.


Resim
''Ve Allah'a Sımsıkı Sarılın...''

Hacc / 78
Kullanıcı avatarı
MINA
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2740
Kayıt: 25 Eki 2008, 02:00

Re: Hiçbir şey söyleme..

Mesaj gönderen MINA »

söze “ama” diye başlayacaksan....

Resim


Yorulacaksan, zorlanacaksan, şikayetçi olacaksan, keşkelere sığınacaksan, söze “ama” diye başlayacaksan, girme aşk yoluna; aşk yolunda “u” dönüşü yoktur!
Aşk der ki sana: Yolumdaysan başım feda yoluna; ama bil ki senin de başını isterim yoluma. Kahır, kapris gelecekse senden amenna! Ama ayağına diken batarsa yolumda ah edip vahlanma!…

Aşk bilek gücü değil “YÜREKTİR”! Yüreğin yetmiyorsa düşme yollara!…
Hz. Mevlana


Aşkınız şevkiniz muhabbetiniz sabrınız metanetiniz ferasetiniz daim ola ...

Vakti şerif Cum'a ahir akibet hayrola,şuhur-u selâse mübarek ola ..
''Ve Allah'a Sımsıkı Sarılın...''

Hacc / 78
Kullanıcı avatarı
MINA
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2740
Kayıt: 25 Eki 2008, 02:00

Re: Hiçbir şey söyleme..

Mesaj gönderen MINA »

Zalim değil, mazlum olan kazanır


İnsan ömrü, dünyanın ömrüne nazaran sahrada esen bir rüzgar gibidir. Bu çok kısa hayatta insanın, acı günleri de, tatlı günleri de olur. Fakat bunların hepsi de, geçer gider. Zalimin zulmü de geçer. Ancak yapılan zulüm, mazlumun boynunda asılı kalır. Ahirette mazlumlara, zulme uğrayanlara; “Dünyada iken size zulmedenler güçlüydü, siz ise zayıftınız. Zalimlerin yaptığı zulümler, onlardan geçti ama sizden geçmedi. Şimdi siz konuşun, siz söyleyin” denecektir.

Seyyid Abdülhakim Arvasi hazretleri bir talebesine hitaben; “Gördüğünüz her musibet ve felaket, kızgınlığın, zulüm ve haksızlık etmenin cezasıdır” buyurmuştur.

Ahirette eğer zalimlerin sevapları yoksa, mazlumların günahları alınıp, kendilerine yüklenecektir. Bu sebeple, dünyada aldanan, mazlum olan, gözyaşı döken kazanır, aldatan, zulmeden, ağlatan ise kaybeder.

Fakir kadının arsası

Eski Endülüs Hükümdarlarından biri, fakir bir kadının arsasına yeni bir saray yapılmasını emreder ve arsanın bedelini de ödemez. Zor durumda kalan kadın, durumu, zamanın kadısına şikayet eder. Kadını dinleyip haklı bulan kadı efendi, hükümdara hiçbir şey söylemeden bir çuval ve bir de kazma kürek alarak kadıncağızın arsasından toprak doldurmaya başlar. Sultan sarayından bu durumu seyreder ve kendi kendine; “Herhalde kadı efendi aklını oynatmış olsa gerek” der.

Kadı efendi ise, çuvala bir miktar toprak doldurur ve sırtına alıp götürmek ister. Fakat ihtiyar olduğu, toprağın da ağır olması sebebiyle çuvalı kaldıramaz.

Buna rağmen çuvalı ağzına kadar doldurur. Tekrar kaldırmak ister ama kaldıramaz! Kadı efendinin bu acaip halini seyreden hükümdar daha fazla dayanamayıp, onu huzuruna çağırır ve;
-Kadı efendi, sen bu zayıf halinle bu çuvalı nasıl kaldıracaksın? Bir de çuvalı boşaltacağına habire dolduruyorsun. Bunu kaldıramayacağını nasıl düşünemiyorsun? der.

Kadı efendi de;
-Peki Sultanım, siz benim omuzlarımın o çuvalı kaldıramayacağını biliyorsunuz da yarın huzur-u İlahide o arsayı kaldıracak güce sahip olamayacağınızı neye düşünemiyorsunuz? Sizin omuzunuz benim omuzlarımdan çok mu daha kuvvetli? deyiverir.

Bunun üzerine hükümdar, hata ettiğini, kadı efendinin kendisini ikaz için böyle yaptığını anlar ve kadıncağızın arsasını gasbetmekten vazgeçer.

Behlül Dana hazretleri, Harun Reşid hazretlerine; “Ey halife, memleketinin bir köşesinde bir mazlum zulme uğrasa, sen memleketin diğer köşesinde bile olsan, Allahü teâlâ bunun hesabını senden soracaktır” buyurmuştur.

Dünyada aldananlar, üzülenler, ağlayanlar, ahirette sevinecektir. Aldatanlar, insanlara sıkıntı verip üzenler ve insanları ağlatanlar ise, perişan olacaktır. O zaman onlar, kara kara düşünecekler ama bir faydası olmayacaktır.


Ka’b-ül-Ahbar hazretleri buyuruyor ki:
“Cehennem’de dört köprü vardır: Birincisinde, akrabası ile münasebeti kesenler, ikincisinde, üzerinde borç bulunanlar, üçüncüsünde taşkınlık ve azgınlık yapanlar, dördüncüsünde, zulüm edenler oturur.”

Dünyada iken, haklı oldukları halde, kalb kırmamak, fitne çıkarmamak için susup, ben haksızım diyenler, sevinecek ve güleceklerdir. Ama haksız oldukları halde, güçlerine, mallarına ve makamlarına güvenerek, ben haklıyım, hak benimdir diyenler ise, çok üzülecek ve ağlayacaklardır. Zaten, işin içyüzünü araştırmadan, nefsine uyarak ben haklıyım demek, çok tehlikelidir. Kendimize göre belki haklı olabiliriz.

Ama Allahü teâlânın indinde nasıl olduğunu, haklı mı yoksa haksız mı olduğumuzu bilmiyoruz. Onun için, dünyada iken, helalleşmek, anlaşmak lazımdır. Çünkü helalleşip anlaşmakta hayır vardır. Ömer bin Abdülaziz hazretleri; “Bizden önce helak olanlar, hakkı engellemek ve zulüm yapmak yüzünden mahvoldular” buyurmuştur.

Müflis kimdir?
Bir gün Peygamber efendimiz, huzurlarında bulunan eshab-ı kirama hitaben;
-Müflis kimdir, biliyor musunuz? buyurur.

Onlar da;
-Bizim bildiğimiz müflis, parası, malı olmayan kimsedir diye cevap verirler. Bunun üzerine

Peygamber efendimiz;
-Ümmetimden müflis şu kimsedir ki, kıyamet günü namazları, oruçları ve zekatları ile gelir. Fakat, kimisine sövmüştür. Kiminin malını almıştır. Kiminin kanını akıtmıştır. Kimini dövmüştür. Hepsine bunun sevaplarından verilir. Haklarını ödemeden önce sevapları biterse, hak sahiplerinin günahları alınarak buna yüklenir. Sonra Cehenneme atılır buyururlar.


Netice olarak, dünyada iken, gücüne, kuvvetine güvenerek zulmedenler, hem dünyada ve hem de ahirette perişan olurlar. Bunun için insan, kendisinin zalim olmayıp, mazlum olduğuna şükretmelidir. Çünkü mazlum alacaklıdır ve kârlı çıkacaktır. Zalim ise, yaptıklarının bedelini ödeyecek ve zulmettiklerinin günahlarını da yüklenecektir.
''Ve Allah'a Sımsıkı Sarılın...''

Hacc / 78
Cevapla

“►Celaleddin-i Rumi◄” sayfasına dön