Gizli Bahçe'ye Gelin-Bawa Muhyiddin(K.S)

Muhammed Rahim Bawa Muhyiddin (k.s.) hazretlerinin hayatı ve eserleri.
Kullanıcı avatarı
Gariban
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 2834
Kayıt: 25 Tem 2007, 02:00

Mesaj gönderen Gariban »

Resim

Gizli Bahçe’ye Gelin!

Bawa Muhyiddin(K.S)


Yazar: M.R.Bawa Muhyiddin(K.S)
Kitabın Orijinal Adı: Come to the Secret Garden:Sufi Tales of Wisdom
Kitabın Türkçe İsmi: Gizli Bahçe’ye Gelin:Sufilerin irfan hikâyeleri
Cevrilen Sayfalar: s.229 -233
Basım Yılı: 1985
Çevirmen: Emre Yaşar




Hakikat Sahilinde Kırılan Dalgalar

Sevgili torunlarım. Sahile gidelim mi? Okyanusun ne kadar büyük olduğunu görüyor musunuz? Kocaman dalgaları kumlara vurdukça, okyanusun ‘Ben, ben, ben’ diyen kendini beğenme düşüncesi ortaya çıkıyor fakat bu sınırı aşamıyorlar. Küçük dalgacıklar olarak geri çekilmek zorunda kalıyor ve okyanusa yalnızca bir fısıltı olarak geri dönüyor. Sahil Allah tarafından yapıldı, insan tarafından değil. Böylece okyanus yükselip de ardındaki şehir yok olmasın diye yaptı. Bu Allah’ın korumasıdır.

Yavrularım, tıpkı okyanusun ‘Ben, ben, ben’ deyişi gibi, insanlar da ‘Ben şunu yaparım, Ben şöyle yaparım. Ben, ben, ben her şeyi yapabilirim. Tanrı da ne? Böyle şeylere inanmam. Her şey doğal olarak değişti. Sadece tabiat eseri.’ İnsanlar böyle konuşurlar.

İnsanlar dalgalar misalidir. Her gün Allah’ın vasıflarına parasıyla, kibriyle, gurur ve bencilliğiyle vurmaktadır. ‘Ben, ben, ben’ diyerek hızla ilerlemekte, fakat hakikat sahiline geldiğinde, sahil sert durmakta ve onu etkisiz hale getirmektedir. Gücü azalmakta ve geri çekilmek zorunda kalmaktadır, tıpkı sahile vuran dalgalar gibi.

İnsan asla hakikatin üstesinden gelemez, çünkü o Allah’ın kurduğu doğal bir sahildir. Hakikat Allah’tan güç almaktadır ve hiçbir zaman ‘ben’ tarafından kırılamaz. İnsan asla Allah’ı, güzel sıfatları ve gerçeği yok edemez. Onlar koruma altındadır. İyiliğe darbe indirebilir fakat başarılı olamaz. İnsan asla gerçeğe zarar veremeyecektir, yalnızca kendisini mahvedecektir. Belki ‘Ben güçlüyüm, Allah’ın kudretiyle baş edebilirim’ diye övünebilir ama muhakkak kaybedecek ve kurtlara ve toprağa yem olacaktır. Bencilliği ve ‘Benim’ diye ilan eden sahiplik duygusu kaçınılmaz biçimde onları sahipleneni yok edecek.

Sevgili torunlarım, eğer hakikat bir kişiye yönelirse, o kişi yok olur. Fakat hakikat insan gibi değildir, o sessizdir. ‘Ben, ben, ben’ diye bağırmaz. O gizemli bir sessizliktir. İçinizdeki bu hakikat sahili oraya Allah tarafından koyulmuştur. Sahilin ötesindeki kalp şehrinizi korumak için yaptı. Bu korumaya inanan kimseler, ondan güç alacaklardır. Eğer imanınız kuvvetliyse, cehalet, yanılsama, karanlık ve uyuşukluk dalgaları sahile vuracak ve güçleri yatışıp geri çekileceklerdir. Hatta dalgaların biriktirdiği kumlarla sahil daha da kuvvetlenecektir.

İnsan, iman sahibi olmalıdır. Allah’ın kudretine ve hakikate inanmalıdır. O zaman fenalığın ne kadar dalgası dünyada karşısına çıkarsa çıksın, asla zarar görmeyecektir. Ona zarar vermeden kendiliğinden gideceklerdir.

Sizleri seviyorum yavrularım, bunları düşünmelisiniz. Bu hakikat sahilini kuvvet-lendirin. Kalbinizde bir gizem olan hazineyi kuvvetlendirin. O zaman hiçbir şey size saldırıp zarar veremez çünkü korunmuş olursunuz.
Resim
Kullanıcı avatarı
dibbace
Saygın Üye
Saygın Üye
Mesajlar: 222
Kayıt: 15 Nis 2008, 02:00

Mesaj gönderen dibbace »

Gariban yazdı:
Sizleri seviyorum yavrularım, bunları düşünmelisiniz. Bu hakikat sahilini kuvvet-lendirin. Kalbinizde bir gizem olan hazineyi kuvvetlendirin. O zaman hiçbir şey size saldırıp zarar veremez çünkü korunmuş olursunuz.
Mükafatiniz ziyade olsun sevgili Gariban kardesimiz...

...
Kullanıcı avatarı
Gariban
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 2834
Kayıt: 25 Tem 2007, 02:00

Mesaj gönderen Gariban »

Allah cumlemizden razı olsun Dibbace kardeşimiz, Emre Yaşar kardeşimiz bu cevirileri ile hakikaten güzel bir hizmet yapmış. Bundan cok sevinç duymaktayım çünkü Türk halkının bu tarzda hikayelere cok ihtiyaci var.

Selam ve sevgiyle
Gariban
Resim
Kullanıcı avatarı
dibbace
Saygın Üye
Saygın Üye
Mesajlar: 222
Kayıt: 15 Nis 2008, 02:00

Mesaj gönderen dibbace »

Giyabınızda Emre Yaşar kardeşimize de sevgi ve muhabbetlerimizi gönderiyoruz o zaman...

Mukafatı ziyade olsun, inşaallah...

...
Kullanıcı avatarı
Gariban
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 2834
Kayıt: 25 Tem 2007, 02:00

Mesaj gönderen Gariban »

Gizli Bahçe’ye Gelin!

Bawa Muhyiddin(K.S)


Yazar: M.R.Bawa Muhyiddin(K.S)
Kitabın Orijinal Adı: Come to the Secret Garden:Sufi Tales of Wisdom
Kitabın Türkçe İsmi: Gizli Bahçe’ye Gelin:Sufilerin irfan hikâyeleri
Cevrilen Sayfalar: s.97 -102
Basım Yılı: 1985
Çevirmen: Emre Yaşar


Resim

Heykeltraş ve kayalık dağ

Sevgili çocuklar, gözümün mücevherleri. Şu taştan meydana gelmiş koca dağı görüyor musunuz? Bir gün bir heykeltraş bu dağı incelemeye gitti. Taşlarının heykel oymak için yahut binalar ve başka şeyler inşa etmek için kullanılıp kullanılmayacağını öğrenmeye gitti. Böylece yukarı tırmandı ve dağın eteklerinde keski ile çalışmaya başladı.

“Ey insan, neden her yerime basıyor ve başımın üzerinde dolanıyorsun?” diye yakındı dağ. “Neden elindeki keskiyle beni yontuyorsun? Ben kocaman bir dağım! Neden bunu yapıyorsun?”

“Ey dağ,” diye cevap verdi heykeltraş . “Sana yardım etmeye geldim. Pek çok çatlak ve yarığın var! Eğer bu kusurların olmasaydı buraya tırmanmak için onları ayak basacak yer olarak kullanamazdım. Ben yalnızca seni daha değerli yapmaya çalışıyorum.”

“Ne!” diye gümbürdedi dağ. “Ben en büyüğüm! Ben dünyada yerinden oynamaz tek nesneyim! Sen sadece ufacık bir adamsın ve ben de kocamanım! Sen nasıl bana şeref kazandırırsın?” Dağ konuşurken öfkeyle sallandı ve titredi.

“Bu doğru. Ben çok küçüğüm,” diye onayladı heykeltraş. “Eğer hareketlenir ve beni düşürürsen yaralanabilirim. Fakat bu kadar büyük olmana rağmen, seni kontrolü altına alabilecek benden daha küçük bir şey var. Eğer bu ufak şey senin üzerinde kuvvetini ortaya koyarsa, tamamen yok olabilirsin. Bak, dinamit denilen bu küçük çubuk işte benim ellerimde ve seni parçalara ayırabilir.

“Ey dağ, buraya sana daha büyük bir paye kazandırmak için geldiğimi anlamıyor musun? Eğer bunu anladıysan, benimle bu şekilde konuşmazdın. Kimse gerçekte sana şu iri halinde şimdi olduğun gibi değer vermiyor. Hiçbir çalı yahut ağaç sana saygı duymuyor. Başındaki yarıklarda nasıl yetiştiklerine ve senden daha uzun olmaya çalıştıklarına bak. Büyük olduğunu düşünenin bir tek sen olduğunu görmüyor musun? Başka hiç kimse böyle düşünmüyor. Şu halinle nasıl olurda gururlanabilirsin? Sen sadece kocaman faydasız bir kayasın! Ancak seni parçalarsam bir şeref kazanırsın.”


“Hele bir dene bakalım parçalamayı!” diye bağırdı dağ. “Bir dene bakalım!”

“Pekala, sen bana büyük olmanın ne olduğunu gösterdin, bense şimdi sana küçük olmayı göstereceğim.” Heykeltraş keskisini aldı ve çekicinin herbir darbesiyle kayanın derinliklerine doğru indi. Sonra dinamit çubuğunu deliğe koydu ve fitili ateşledi.

Büyük bir patlama takip etti, ve dağın tepesi dört parçaya ayrıldı.
“Beni yok ettin!” diye bağırdı dağ.
“Bir tek başınla kalacağını düşünme. Tamamını eteklerine kadar parçalayacağım, ta ki kibrin ve gururun yok olana kadar!” diye bağırdı heykeltraş. Sonra keskiyle başka bir yeri deldi ve biraz daha fazla dinamit yaktı. Dağ homurdanmaya başladı.

“Sen bu kadar ufaksın, buna rağmen beni parçaladın!” diye bağırdı dağ. “Senin önceden kimseye bir faydan yoktu,” diye cevap verdi heykeltraş, “fakat şimdi sana büyük bir değer ve şeref kazandıracağım. Seni pek çok şey yapmak için kullanacağım.”

Böylece heykeltraş parçalanmış dağdan kopan taşları taşıdı ve onları güzel evler yapmada, cilalı sütunlar dikmede ve üst eşik koymada kullandı. Hatta gözleri ve kulakları olan heykeller bile yaptı. Sonra bu putlar için tapınaklar inşa etti ve böylece insanlar gelip dini ibadetlerini yapabileceklerdi.

“Şimdi anlıyor musun?” diye sordu heykeltraş. “Şimdi senin değişmiş haline herkes boyun eğiyor. Hergün senden yapılan bu putları sütle yıkıyor ve ibadetler ediyorlar. Tüm bunları senin için yapıyorlar. Bu nasıl dağ olmakla kıyaslanabilir? Ve sen bu şeref nasıl elde ettin? Değerini arttıran senin büyüklüğün mü, yoksa benim küçüklüğüm mü oldu? Önceki halinle şimdiki arasındaki farka bir bak. Senden yapılan evler ve tapınaklar çok değerli ve herkes seni övmekte.

“Ey kayalık dağ, bu parçalanma senin gibi cahil insanlar için de iyidir. Elbette diğer cahil insanlar seni korumaya çalışacaklardır ve sen de gururla dolup taşacaksın. Fakat irfan sahipleri seni boş bir alan oluşturmak için parçalara ayıracaklar ve bir zamanlar senin olduğun yerde rüzgarların esmesine sebep olacaklardır. O zaman herkes kolayca nefes alabilecektir."


Sevgili yavrularım, tıpkı heykeltraşın dağı patlatması gibi, gerçek bir kamil insan da içimizdeki kayalık dağı paramparça etmelidir. Bu dağ kibir ve aklımızın cehaletidir. Bizim iyi sağlığımızın ve huzurumuzun yolunda dikilmektedir. Onun iriliği bizim gözalıcılığımızı ve güzelliğimizi perdelemektedir. Bu kayalık dağ parçalanmalı ve uzaklaştırılmalıdır. Aksi halde faydasız bir şekilde kalacaktır.

Bu ancak irfan sahibi bir insanın eliyle olur. Öncelikle, irfanıyla kibir dağını parçalamalıdır. Ancak bunu parçalarsa güzel ve faydalı olursunuz. Sonra derin kazmalı ve yeraltına yayılmış dağın tabanını yok etmelidir. Bu yolu temizleyecektir ve bu sayede dünyada huzur ve sükunet sağlanmış olacaktır. Sonra açılmış temiz alanda bir huzur şehri kurabilir. İçimizde Allah’ın hükümranlığını inşa edebilir.

Tüm peygamberler bu kayalıklı benlik dağını aşmışlar ve Allah’la konuşmuşlardır. Bu, Musa peygamberin Tur dağına çıkıp Allah’la konuşmasının hakiki manasıdır. Muhammed (a.s.) da bu kayalığı tırmanmış ve ötesine geçmiş, yetmiş bin yanılsama perdesini aşarak Allah’la buluşmaya gitmiştir. Biz de eğer Allah’la konuşmak istiyorsak ve huzur ve sükunete erişmek istiyorsak kibir dağımızı aşmak zorundayız.

İçimizdeki bu dağ parçalandığında, Allah’ın hükümranlığını bilecek ve ardından gelen huzurla dünyada cenneti kurabileceğiz. Büyük şeref sahibi olacak ve Hakk’ın çocuklarına mahsus olan neşeyi elde edeceğiz. Sonra tüm dünya barış içinde olacak, hürmetle eğilecek ve bu krallıkta bulunan aşka tapacaklardır. Allah dostlarının nurunu elde edeceğiz. Rehber ile gelen şeref budur.

Torunlarım, bu halde çok daha değerli olacaksınız! Bunu düşünün.İçinizde bu kibir dağının bulunmasını istiyor musunuz? Orada olduğu sürece, asla özgürlüğe, huzura ve sükunete erişemeyeceksiniz. Rehberinizin size vermeye çalıştığı şerefe erişemeyeceksiniz. Bu dağ delindiği ve havaya uçurulduğu zaman biraz acıtacağı doğrudur fakat acıyan şey nedir? Arzular köpeği, akıl maymunu ve beş elementtir. Ancak rehberiniz bu dağı parçaladığında, kademe kademe size iyilikleri verecek ve fenalıkları uzaklaştıracaktır. İrfan babasının yapacağı budur.

Sevgili yavrularım, bunu düşünmelisiniz. İrfan ile anlamalısınız ki, rehberiniz bunu size iyilik, nur ve özgürlük ve huzur dolu bir yaşamın şerefini kazanmanız için yapmaktadır. Ancak o zaman Allah’ın gerçek bir halifesi olabilirsiniz. Sevgim sizlere yavrularım.
Resim
Kullanıcı avatarı
Gariban
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 2834
Kayıt: 25 Tem 2007, 02:00

Mesaj gönderen Gariban »

Gizli Bahçe’ye Gelin!

Bawa Muhyiddin(K.S)


Yazar: M.R.Bawa Muhyiddin(K.S)
Kitabın Orijinal Adı: Come to the Secret Garden:Sufi Tales of Wisdom
Kitabın Türkçe İsmi: Gizli Bahçe’ye Gelin:Sufilerin irfan hikâyeleri
Cevrilen Sayfalar: s.213 -216
Basım Yılı: 1985
Çevirmen: Emre Yaşar


Resim

Işığın üç zamanı

Sevgili yavrularım, hadi biraz dışarı çıkalım. Silik bir kızartı gökyüzünden hala ayrılmamış olsa da, artık hava kararıyor. Şekilleri ayırt etmeye yetecek kadar ışık yok ama ne olduklarını da tam olarak söylemek zor. Bakın kabaca ilerdeki ağacı görebiliyoruz ama ilerisinde ne var belli değil. Şu halde ona doğru yürürken dikkatli olmalıyız, aksi halde başımıza bir kaza gelebilir.

Torunlarım, insan zekâsı bu silik kızartı gibidir. Kendisini size gösteren şey sınırlıdır. Beş elementten yapılan herhangi bir şeyde görülen silik kızartı yahut parıltı gibi sınırlıdır. Şekli olan herhangi bir şey ışığı yansıtabilir fakat bu yalnızca ufak bir miktarda aydınlanma sağlar Aynısı zekâ için de geçerlidir. Bu da sadece karanlıkta bir parıltı, başka bir kaynaktan yansıma. Ne karanlıkları uzaklaştırabilir, ne de ötesinde ne yattığını tam olarak bildirmenizi engelleyen bulutlara nüfuz edebilir. Zekâ size yalnızca azıcık bir berraklık sağlayabilir. Kazaları önlemeye yeterli değildir. Sadece zekânızı kullanarak emniyet içinde ilerleyemezsiniz.

Bununla beraber, zekânın ötesinde bir şey vardır. Muhakeme, ince irfan, analitik irfan ve ilahi parlayan nur irfanı hisleri. Sadece irfan ile açıkça görebilir ve derinlemesine anlayabiliriz. Bizim irfana ihtiyacımız var.

XResim

Şimdi ay yükseldi ve daha aydınlık olmaya başladı. Önceden yalnızca az bir miktar ışık vardı, tıpkı bir gölgenin gölgesi gibi fakat şimdi ayın sakin sarı ışığı ile görebiliyoruz. Ayın sakinliği insanın Allah’a olan ibadetleriyle gelişen muhakeme hissine benziyor. Tıpkı ayın yükselerek karanlığı uzaklaştırması gibi, muhakeme de gelir ve insanlara eşyanın tabiatını gösterir. İnsana gerçekte eşyanın ne olduğunu görmesine yardım eder ve yolu görmesine yardım eder.

Bu serinlik durumu ibadet ve kulluğumuzda Allah’a olan bağımız ile bilinebilir. İbadetten elde ettiğimiz zenginlik Allah’a olan yakınlığımızdır ve bu bağ ile biz dünyayı ve kendimizi daha iyi anlayabiliriz. Bu yakınlık çok serin, çok hoş ve sevimlidir. İbadet ve zikir ile, yani Allah’ı anmak ile, kendi içimizde saadete erebilir ve mutlu bir şekilde yolumuza ilerleyebiliriz. Bu noktada yaşam yolculuğu çok tatlıdır ve ibadetlerimiz de çok hoştur. Bize huzur verirler.

Eğer içimizde Allah’a olan yakınlığımızı sağlayacak olan inanca sahipsek, kalbe serin bir rahatlık getirecektir, tıpkı Ay’ınki gibi. Hadi yolumuza devam ederken ve seyahatimizi tamamlarken, bu serinlik ve mutluluktan keyif alalım.

Resim

Ah sevgili torunlarım, gün doğuyor. Ayın serin ışığı gitti ve yükselen güneş sabah donukluğunu yakıyor.

Şimdi günışığı ve irfanın kemali doğdu.

Çocuklar, irfan içimizde meydana çıktığında, çok sıcak ve parlaktır; tıpkı güneş gibi. Bu tam aydınlanmada her şey görülebilir. Bu göz alıcılık yaşamınıza geldiğinde, dünyaya olan tüm bağlarınız yanacaktır; tıpkı güneşin sabah sizini yakması gibi. İrfan doğduğunda, hayatın tüm bulutları yanacak ve tüm üzüntü ve dertleriniz uzaklaşacaktır. Dünyadaki uyuşukluk, yanılsama ve karanlık size gelmeye çalışacak fakat sizi etkilemeyeceklerdir.

Kamil bir irfan ve ruhunuzun saflığının kemali meydana çıktığında, sıcaklıktan dolayı içinizdeki dünya yok olacaktır. Allah’ın rahmetine erecek ve O’nun temsilcisi olacaksınız. Kudreti ki nurudur, size gelecek ve içinizde işleyecektir. Bu içsel gelişim size O’nun temsilcisi olduğunuzu gösterecektir. Allah ve O’nun kudreti sizin hayatınız olacaktır.
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen nur-ye »

Resim
208.
Sabrını mutlak iman hazinesinde koruyarak büyüt
Ve hakiki bir insan hayatının hiç bitmeyen servetini kazan.


209. Doğumun tohumunu bil,
Ve o zaman Allah’ın muradını ve rahmetini bileceksin.


210. İrfanın ile gebeliğinin çimlenmesini (*) anla,
O zaman, geçmiş, şimdi ve gelecek olan üç zamanı; ya da ruh âlemi, bu dünya ve ahreti anlayacaksın.


MUHAMMED RAHÎM BAWA MUHYİDDÎN (ks)
Resim
Kullanıcı avatarı
Gariban
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 2834
Kayıt: 25 Tem 2007, 02:00

Mesaj gönderen Gariban »

Sagolasin abla bu 210. soz isi acikca sergilemekte, guzel yakaladin. Abdest alirken uc uc yikiyoruz ve tenbihler Resulullah tarafindan da 3 kez soylenmekte hep...

Selam ve sevgiyle
Gariban
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen nur-ye »

Sende sağolasın ablam. Bilirsin BAHA BABAmızı çok severim. ŞEYH VE MÜRİDde anlattığı Dokuz şeritli ARMADİLLOsu 1998 de boğazımızı yakalamıştıda acıdan nefes almayı unutmuştuk.

Resim

*Armadillo, 16 cm-1.5m boyunda kuzey ve güney Amerika’da bulunan sert bir zırha sahip bir hayvan.

Armadillo, bir fili hortumundan yakaladığı zaman, fil nefes alamaz.
Fil trompet gibi ötmeye bağırmaya başlar.
Aptal bir fil hortumunu, kendisini kurtarmak maksadı ile bir ağaca ya da bir kayaya vurur, fakat fil armadilloyu dövdükçe armadillo daha çok sıkar.
Kapar ve daha daha pençeleriyle sıkar.
Armadillo çok güçlüdür ve onun kibirli tutuşu incitir.
Akıllı bir fil armadillo yakalar yakalamaz koşmaya başlar. Akıllı bir fil kurtulmak için sadece tek bir yolun olduğunu bilir.
Bir gölete koşar ve hemen hortumunu suyun içine sokar. Hortumunu armadillonun nefesi kesilene kadar su altında tutar.
Şimdi kaçma sırası armadillonundur.
Hemen tutunduğu yerden gevşeyecek ve süratli bir şekilde uzaklaşacaktır.
Sonra fil : “Ah, kaçtım!” diyerek yoluna yürüyecektir.
Akıllı bir filin hareketi bu olur…
http://www.muhammedinur.com/modules.php ... e&pid=3118
Resim
Kullanıcı avatarı
Gariban
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 2834
Kayıt: 25 Tem 2007, 02:00

Mesaj gönderen Gariban »

Gizli Bahçe’ye Gelin!

Bawa Muhyiddin(K.S)


Yazar: M.R.Bawa Muhyiddin(K.S)
Kitabın Orijinal Adı: Come to the Secret Garden:Sufi Tales of Wisdom
Kitabın Türkçe İsmi: Gizli Bahçe’ye Gelin:Sufilerin irfan hikâyeleri
Cevrilen Sayfalar: s.73 -75
Basım Yılı: 1985
Çevirmen: Emre Yaşar


Resim

Kabahat Bulmak

Sevgili yavrularım, yakınıma gelin. Size hayatınızda yardımı olacak bir şey anlatacağım.

Yavrularım, başkalarını eleştirip kabahat bulmayın ve “Neden böyle yapıyorsun” diye şikayetlenmeyin.Dahut da dünyadaki ızdıraplara bakıp “Neden Allah bunları yapıyor?” diye sormayın. İrfan sahibi birisi asla böyle düşünceler barındırmaz. Her durumu değerlendirir ve sebep ve etkileri anlamaya çalışır. En sonunda der ki, “Ahh, demek bu yüzden olmuş” Asla Allah’ ta kusur bulmaz yahut Allah’ın yaptığı şeyleri sorgulamaz.

Eğer sert bir rüzgarın ortasında kalsanız ve “Neden bu rüzgar bu kadar sert esiyor?” deseniz, sizde fırtına tarafından yakalanacaksınız. Fırtınada kabahat bulmaya çalışmayın. Bu sadece sizin kendi yıkımınıza yol açacaktır. Onun yerine, fırtınanın doğasını anlayın ve kurtulmanın bir yoluna bakın.

Çocuklarım, Allah hayatımız hakkında öğrenelim diye zıtlıkları yaratmıştır. Doğru ve yanlışı, iyi ve kötüyü, güzel aromaları ve pis kokuları. Eğer hayat bize bu zıtlıkları sağlamasaydı, herşeyi nasıl anlardık? Ancak fenalığı bildiğimiz zaman iyiliği anlayabiliriz. Ancak karanlığı gördüğümüz zaman ışığı bilebiliriz. Ancak cehennemi yaşadığımız zaman cenneti anlayabiliriz. Bir gerçeğin olduğunu ancak yanlışlığa şahit olduğumuz zaman bilebiliriz. Ancak ilkel arzularımızı ve onlardan gelen zararları yaşadığımız zaman cennet elçilerini anlayabiliriz. Ancak bencilliği ve bağımlılıkları anladığımız zaman bağımsızlılığa ve bencillikten uzak olmaya yol bulabiliriz.

Şu halde hata bulmaya ve Allah’ı yahut başka birini eleştirmeye gerek yoktur. Bunun yerine, her durumu anlamaya çalışmalı ve içindeki açıklığı bulmalıyız. Yaratılmış herşey bize bir şey öğretir ve ondaki dersi öğrenmek bizim görevimizdir. Gerçeği örnekler yoluyla anlayabiliriz. Olgunluk denilen şey budur. Olgun bir insan herşeyin sebebini ve sonucunu anlar.

Bu alayış olmadan, insan sadece bir hayvandır. Fena bir davranışta bulunacak ve bunun görevi olduğunu söyleyecektir. Davranışları kendisine ve başkalarına zarar getirecektir. Fakat bir şey yapmadan önce anlayan kimse pek çok faydalar görecek ve başkalarına huzur verebilecektir. Her şeyi kaplayan Hazine’nin işini tamamlayabilecektir. Eğer bu hal insanda tesis edilirse, o kşiye insan-ı kamil, Hakk’ın halifesi denir.

Yaşamımızdaki herşeyin gayesini keşfetmeliyiz. Herbir ve herşeyi açık bir şekilde anlamak için irfanımızı kullanmalıyız. O zaman hakikat bizden doğacak ve bu hakikatte Allah’ın nurunu göreceğiz. Bu ruhun güzelliği ve rahmetidir.

Gözümün mücevherleri, bunun üzerinde derinlemesine düşünmelisiniz. Bu hayattır. Eleştirmek ve kusur bulmak ancak zarar getirir. Yanlışların nerede yattığını anlamalı ve onları uzak-laştırmalısınız. Hata Allah’ta mı? Başkalarında mı? Yoksa bizde mi? Hatalar nerede yatıyor? Bunları anlamalı ve onlardan kaçınmalıyız.
Resim
Kullanıcı avatarı
Gariban
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 2834
Kayıt: 25 Tem 2007, 02:00

Mesaj gönderen Gariban »

Gizli Bahçe’ye Gelin!

Bawa Muhyiddin(K.S)


Yazar: M.R.Bawa Muhyiddin(K.S)
Kitabın Orijinal Adı: Come to the Secret Garden:Sufi Tales of Wisdom
Kitabın Türkçe İsmi: Gizli Bahçe’ye Gelin:Sufilerin irfan hikâyeleri
Cevrilen Sayfalar: s.117 -121
Basım Yılı: 1985
Çevirmen: Emre Yaşar


Resim


Resim

Karma biriktiren tapınak rahibi


Bir zamanlar tüm dünyanın övdüğü bir rahip vardı. Onu Allah’ın samimi dindar bir kulu olarak isimlendiriyorlardı çünkü bir tapınakta neredeyse seksen senedir ibadetlerini yerine getiriyordu.

Bir gün rahibin bacağında çok şiddetli bir ağrı ortaya çıktı ve ağlamaya başladı,
“Ey Allah’ım, Rabbim! Sana ömrümün seksen yılını adadım. Sana tüm varımı, bedenimi ve ruhumu verdim. Neden bu ağrıdan dolayı ızdırap yaşıyorum? Neden bu şekilde azaba uğradım?” Bu ağrıdan dolayı ağladı, sızlandı ve Rabbine şikayetlendi.

En sonunda Allah ona cevap verdi.
“Ey insan, ey dindar kişi, sen Ben’i hiç görmedin ve şimdi de Ben’i göremezsin. Ben’i görmeden birisi bana nasıl hizmet edebilir? Geçirdiğin seksen sene boyunca yalnızca kendini gördün. Bu tapınakta bulunuyor olman Ben’i gördüğün anlamına gelmiyor. Bahsettiğin görevleri kim yerine getirdi? Senin için seksen sene boyunca iş yapan Ben’dim. Sen Ben’im için hiçbir şey yapmadın.

“Sen kendi görevini yerine getirdin, benimkini değil. Eğer bir an olsun benim görevimi yapmış olsaydın, o anda Ben’i görecektin. Tüm çabaların kendin içindi, kendi kulluğunu muhafaza ettin. Ve şimdi de bu ufak rahatsızlıktan dolayı beni suçluyorsun.

“Gerçekten kendine bir baktın mı? Yaptığın görevler benim için miydi, yoksa kendin için miydi? Bu ve şu insanın getirdiği karmalara
[*][/color] bak; insanların getirdiği fenalıklara ve şeytanlığa bak. Onların tüm sorumluluklarını kendi üzerine aldığın için, onları şahsen tecrübe ettin. Eğer beni bir an için görmüş olsaydın, kendi içine onların karmasından bir zerre bile almazdın. Beni ve benim vasıflarımı arıyor olurdun.

[*] Karma (Tâmilce): [/color] Akla, vehme ait sıfatlar; beş unsurun (hava, su, toprak, ateş ve esir) özüne ait sıfatlar; aklın sıfatları; cehenneme ait sıfatlar. Altı kötülük: arzu, öfke, hırs, bağ, bağnazlık ve kıskançlık ile diğer beş kötülük: sarhoşluk, şehvet, hırsızlık, adam öldürme ve yalan söyleme.

“Bunun yerine diğer insanların bırakmaya çalıştığı şeyleri aradın ve aldın. Onları yok edebilecek gücün olduğunu düşünerek tüm bu karmik hastalıkları aldın. Fakat seni affettim çünkü cahillik ettin. Şimdi bacağında yaşadığın küçük rahatsızlık Ben’im bağışlayıcılığımın ötesine geçen küçük bir parça sadece. Bu yalnızca küçük bir ağrı fakat sen buna rağmen Ben’de kusur buluyor ve bunu sana neden yaptığımı merak ediyorsun. Fakat Ben de, tüm bu geçen yıllar boyunca almış olduğun karmanın acısıyla ne yapacağını merak ediyorum.

“Ey dindar, bana şikayetlenmen senin cehaletindir. Kendi hatalarını anlamadın ve ağlayarak ‘Ey Allah’ım senin için pek çok şey yaptım. Sana sahip olduğum herşeyimi, bedenimi ve ruhumu verdim ve şimdi nasıl karşılık verdiğine bak!’ diyerek Ben’de kusur buldun.

“Ey insan, kendine iyice bir bak,”
diye tavsiyede bulundu Allah ona. Ve rahip baktığında tüm bedenini, derisini ve kanını geçen yıllar boyunca insanların getirmiş olduğu hastalıklar, zehirler, yılan ve akreplerle dolu gördü. Tüm günahlarını kendi üzerine aldı fakat insanların günahlarına kefaret olması için tapınağa bırakmış oldukları meyve ve çiçekleri de aldı. Kendisinin tatmadığı herhangi bir bağış yahut yardım yoktu mangolar, ananaslar, herşey. Üçe pay eder, ikisini kendisine ve birisini de tapınaktaki diğer çalışanlara alırdı.

“Ey rahip, Ban’a sunulan yiyecekleri kendine aldın. Ve cehaletinle Ben’i, putlarla dolu bir tapınağa çevirdin. Taptığın şey Ben değildim, senin midenin açlığıydı. Ey dindar, şimdi bağlılığını daha iyi anlıyor musun? Eğer yaptığın en ufacık bir şey Benim işim olsaydı, insanların getirmiş olduğu tüm bu şeyleri tutmazdın.

Ey dindar, bunu anla ve uygun şekilde davran. Eğer bir saniyelik olsa Ben’im işimi yerine getirsen Ben’i görürsün.Ve Ben’i görürsen, bu karmaya olan bağın seni terkeder. Fakat bu hale erişmeden önce biraz zaman geçmesi gerekir. O zaman geldiğinde, anlaman sadece bir saniye sürecek. Bu zamana değin görevini düzgün şekilde yerine getirmelisin.”
Tapınak rahibine Allah’ ın söyledikleri bunlardı.

Sonra rahip gerçek bir dindar oldu. Kendi haline ve bedenine iyice baktı ve yalvardı,
“Ey Rabbim, Allah’ım, yaptığım şeylerden dolayı beni affet! Beni bağışla. Beni kurtar, sevgili Allah’ım!”

Çocuklar, bizler de dünyada ne çeşit bir görev yaptığımızı ve Allah’a olan bağlılığımızı nasıl göstereceğimizi sürekli düşünmek zorundayız. Eğer tapınaklara ve ibadet yerlerine gider ve aklımızda bencil düşüncelerle dua edersek, yalnızca günah toplarız. Karmamız ile kaldığımız sürece, hastalık ve rahatsızlıklara sahip olacağız.

Kalbimizin, ruhumuzun ve sevgimizin sorumluluğunu Allah’a vermek zorundayız. O zaman O’nu görebiliriz ve karmamız da biter. O zaman öfkemiz, yoksulluğumuz ve hastalıklarımız bize dokunamaz. Ruhlarımızın özgürlüğünü elde eder, kendimizde ve başkalarında huzur ve adaleti biliriz. Merhamet olan sevgiyi biliriz. Hem bu dünyada ve hem de diğerinde Allah’ın zenginliği ve rahmet ve irfan zenginliğiyle dolarız. Bu hazine-leri elde ettiğimizde, yaşamlarımızda zafere erişiriz.

Gözümün ve ruhumun ışıkları, bunları düşünmeli ve kendimizi anlamalıyız. İrfan, saflık ve mükemmellik aynası kalbimizdedir. Bu aynada görevimizi yaparken sahip olduğumuz tüm düşünceleri görüp anlayabiliriz. Yaşamlarımızı, kendimizi, güzelliğimiz ve suretimizi görebiliriz. Bunların hepsini görebilme kabiliyeti içimizdedir.

Eğer irfanı ve Allah’ın sıfatlarını ararsak yavrularım, kendimizi biliriz. Peygamberlerin bize söyledikleri budur. Onlar Allah’ın sözleridir. Bu sebeple, bunları düşünelim ve yaşamımızda yapmamız gereken görevleri yerine getirelim: Allah’a olan görevlerimiz, insanlara, dünyaya, ruha ve rehberimize oloan görevlerimiz. Bunların gerçekten ne olduk-larını ve ne şekilde tam olarak yapılabileceklerini öğrenmeliyiz.

Ey Allah’ım, kendi topladığımız ve başkalarından gelen günahların içimizde birikmesine izin verme. Bizi, etrafımızı kuşatan karmamızdan ve tüm fenalıklardan koru. Onların bize dokunmasına izin verme. Onları kes ve bir tarafa koyabilmemiz için bize yardım et. Lütfen bize irfan, güzel ahlak ve sükunet ver.
Amin.


KUR’AN İLE İLİŞİK BAZI REFERANSLAR:

ŞÛRÂ [42/48]:

فَإِنْ أَعْرَضُوا فَمَا أَرْسَلْنَاكَ عَلَيْهِمْ حَفِيظًا إِنْ عَلَيْكَ إِلَّا الْبَلَاغُ وَإِنَّا إِذَا أَذَقْنَا الْإِنسَانَ مِنَّا رَحْمَةً فَرِحَ بِهَا وَإِن تُصِبْهُمْ سَيِّئَةٌ بِمَا قَدَّمَتْ أَيْدِيهِمْ فَإِنَّ الْإِنسَانَ كَفُورٌ

Fe in a'radu fema erselnake aleyhim hafiza in aleyke illel belağ ve inna iza ezaknel insane minna rahmetenk feriha biha ve in tüsibhüm seyyietüm bima kaddemet eydihim fe innel insane kefur:

Yine aldırmıyorlarsa biz de seni üzerlerine mürakıb göndermedik a, sana düşen ancak tebliğdır, fakat biz insana tarafımızdan bir rahmet tattırdığımız vakıt onunla ferahlanır ise de kendi ellerinin takdim ettiği sebeblerle başlarına bir fenalık gelirse o vakıt insan hepsini unutan bir nankördür.

Fecr [89/16]:

وَأَمَّا إِذَا مَا ابْتَلَاهُ فَقَدَرَ عَلَيْهِ رِزْقَهُ فَيَقُولُ رَبِّي أَهَانَنِ
Ve emma iza mebtelahü fekadere 'aleyhi rizkahu feyekulü rabbiy ehaneni:
Amma her nezaman da imtihan edip rızkını daraltırsa o vakıt da rabbım bana ihanet etti der.

Hud Suresi [11/9]:

وَلَئِنْ أَذَقْنَا الإِنْسَانَ مِنَّا رَحْمَةً ثُمَّ نَزَعْنَاهَا مِنْهُ إِنَّهُ لَيَئُوسٌ كَفُورٌ
Ve lein ezaknel insane minna rahmeten sümme neza'naha minh innehu leyeusün kefur:
Ve şayed insana tarafımızdan bir rahmet tattırır sonra da onu ondan alıverirsek şüphesiz ki o çok me'yustur, nankördür.

Nisa [4/40]:

إِنَّ اللّهَ لاَ يَظْلِمُ مِثْقَالَ ذَرَّةٍ وَإِن تَكُ حَسَنَةً يُضَاعِفْهَا وَيُؤْتِ مِن لَّدُنْهُ أَجْرًا عَظِيمًا
İnnellahe la yazlimü miskale zerrah ve in tekü hasenetey yüdaifha ve yü'ti mil ledünhü ecran aziyma:
Her halde Allah zerre miskali zulmetmez ve eğer bir hasene olursa onu kat kat artırır bir de tarafından azîm bir ecir verir

Yunus [10/44]:

إِنَّ اللّهَ لاَ يَظْلِمُ النَّاسَ شَيْئًا وَلَـكِنَّ النَّاسَ أَنفُسَهُمْ يَظْلِمُونَ
İnnellahe la yazlimün nase şey'ev ve lakinnen nase enfüsehüm yazlimun:

Her halde Allah insanlara zerrece zulmetmez ve lâkin insanlar kendilerine zulmediyorlar

Yunus [10/106]:

وَلاَ تَدْعُ مِن دُونِ اللّهِ مَا لاَ يَنفَعُكَ وَلاَ يَضُرُّكَ فَإِن فَعَلْتَ فَإِنَّكَ إِذًا مِّنَ الظَّالِمِينَ
Ve la ted'u min dunillahi ma la yenfeuke ve la yedurruk fe in fealte fe inneke izem minez zalimin:
Ve Allahın mâsivasından sana kendi kendine ne menfaat ve ne mazarrat yapamıyacak şeylere perestiş etme, eğer edersen o halde sen şüphesiz nefsine zulmedenlerden olursun.

Tevbe [9/34]:

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِنَّ كَثِيراً مِّنَ الأَحْبَارِ وَالرُّهْبَانِ لَيَأْكُلُونَ أَمْوَالَ النَّاسِ بِالْبَاطِلِ وَيَصُدُّونَ عَن سَبِيلِ اللّهِ وَالَّذِينَ يَكْنِزُونَ الذَّهَبَ وَالْفِضَّةَ وَلاَ يُنفِقُونَهَا فِي سَبِيلِ اللّهِ فَبَشِّرْهُم بِعَذَابٍ أَلِيمٍ
Ya eyyühellezine amenu inne kesiram minel ahbari ver ruhbani le ye'külune emvalen nasi bil batili ve yesuddune an sebilillah vellezine yeknizunez zehebe vel fiddate ve la yünfikuneha fi sebilillahi fe beşşirhüm bi azabin elim:
Ey o bütün iyman edenler! haberiniz olsun ki Ahbar ve Ruhbandan bir çoğu nâsın mallarını haksızlıkla yerler ve Allah yolundan çevirirler, altını, gümüşü hasineye tıkıb da onu Allah yolunda sarfetmiyenler ise işte onları elîm bir azâb ile müjdele.

Tevbe [9/35]:

يَوْمَ يُحْمَى عَلَيْهَا فِي نَارِ جَهَنَّمَ فَتُكْوَى بِهَا جِبَاهُهُمْ وَجُنوبُهُمْ وَظُهُورُهُمْ هَـذَا مَا كَنَزْتُمْ لأَنفُسِكُمْ فَذُوقُوا مَا كُنتُمْ تَكْنِزُونَ
Yevme yuhma aleyha fi nari cehenneme fe tükva biha cibahühüm ve cünubühüm ve zuhuruhüm haza ma keneztüm li enfüsiküm fe zuku ma küntüm teknizun:
O gün ki bunların üzeri Cehennem ateşinde kızdırılacak da kendilerinin alınları, böğürleri, sırtları bunlarla dağlanacak: işte bu diye sizin nefisleriniz için derib tıktıklarınız, haydi dadın bakalım ne derib tıkıyordunuz.

Bakara [2/174]:

إِنَّ الَّذِينَ يَكْتُمُونَ مَا أَنزَلَ اللّهُ مِنَ الْكِتَابِ وَيَشْتَرُونَ بِهِ ثَمَنًا قَلِيلاً أُولَـئِكَ مَا يَأْكُلُونَ فِي بُطُونِهِمْ إِلاَّ النَّارَ وَلاَ يُكَلِّمُهُمُ اللّهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ وَلاَ يُزَكِّيهِمْ وَلَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ
İnnellezine yektümune ma enzelellahü minel kitabi ve yeşterune bihi semenen kalilen ülaike ma ye'külune fi bütunihim illen nara ve la yükellimühümüllahü yevmel kiyameti ve la yüzekkihim, ve lehüm azabün eliym:
Allahın indirdiği kitabdan bir şeyi ketmedib de bununla biraz para alanlar muhakkak ki onlar karınlarında ateşden başka bir şey yemezler ve kıyamet günü Allah onlara ne söyler ne de kendilerini tezkiye eder, onlara sade bir «azabı elim» vardır.

Ali Imran [3/187]:

وَلاَ يَحْسَبَنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا أَنَّمَا نُمْلِي لَهُمْ خَيْرٌ لِّأَنفُسِهِمْ إِنَّمَا نُمْلِي لَهُمْ لِيَزْدَادُوا إِثْمًا وَلَهْمُ عَذَابٌ مُّهِينٌ
Ve iz ehazellahü misakallezine utül kitabe le tübeyyinünnehu lin nasi ve la tektümuneh, fe nebezuhü verae zuhurihim veşterav bihi semenen kalila, fe bi'se ma yeşterun:
vaktile Allah kendilerine kitab verilen okur yazarların şöyle misakını aldı: celâlim hakkı için onu nâsa anlatacaksınız, ketmetmeyeceksiniz, derken onlar onu omuzlarının arkasına attılar da mukabilinde biraz para aldılar, bakın ne kötü alış veriş.

Bakara [2/272]:

لَّيْسَ عَلَيْكَ هُدَاهُمْ وَلَـكِنَّ اللّهَ يَهْدِي مَن يَشَاء وَمَا تُنفِقُوا مِنْ خَيْرٍ فَلأنفُسِكُمْ وَمَا تُنفِقُونَ إِلاَّ ابْتِغَاء وَجْهِ اللّهِ وَمَا تُنفِقُوا مِنْ خَيْرٍ يُوَفَّ إِلَيْكُمْ وَأَنتُمْ لاَ تُظْلَمُونَ
Leyse aleyke hüdahüm ve lakinnellahe yehdi mey yeşa', ve ma tünfiku min hayrin fe li enfüsiküm, ve ma tünfikune illebtiğae vechillah, ve ma tünfiku min hayriy yüveffe ilayküm ve entüm la tuzlemun:
Onların yola gelmesi senin üzerine değil velâkin Allahdır ki dilediğini yola getirir, ve hayır namına her ne infak ederseniz hep kendi lehinizedir, ancak sırf Allah yüzünü gözeterek verirsiniz, bu vechile hayra dair her ne verirseniz karşılığı size tamamen ödenir ve hiç hakkınız yenmez.

Nahl [16/115]:

إِنَّمَا حَرَّمَ عَلَيْكُمُ الْمَيْتَةَ وَالْدَّمَ وَلَحْمَ الْخَنزِيرِ وَمَا أُهِلَّ لِغَيْرِ اللّهِ بِهِ فَمَنِ اضْطُرَّ غَيْرَ بَاغٍ وَلاَ عَادٍ فَإِنَّ اللّهَ غَفُورٌ رَّحِيمٌ
İnnema harrama aleykümül meytete ved deme ve lahmel hinziri ve ma ühille li ğayrillahi bih fe menidturra ğayra bağiv ve la adin fe innellahe ğafurur rahiym:
O size ancak ölüyü ve kanı ve hınzır etini, bir de Allahın gayrisinin namına kesileni haram kıldı, her kim de muztarr olursa bâğiy ve mütecaviz olmadığı halde, artık şüphe yok ki rabbın gafurdur rahîmdir.

Bakara [2/177]:

لَّيْسَ الْبِرَّ أَن تُوَلُّوا وُجُوهَكُمْ قِبَلَ الْمَشْرِقِ وَالْمَغْرِبِ وَلَـكِنَّ الْبِرَّ مَنْ آمَنَ بِاللّهِ وَالْيَوْمِ الآخِرِ وَالْمَلآئِكَةِ وَالْكِتَابِ وَالنَّبِيِّينَ وَآتَى الْمَالَ عَلَى حُبِّهِ ذَوِي الْقُرْبَى وَالْيَتَامَى وَالْمَسَاكِينَ وَابْنَ السَّبِيلِ وَالسَّآئِلِينَ وَفِي الرِّقَابِ وَأَقَامَ الصَّلاةَ وَآتَى الزَّكَاةَ وَالْمُوفُونَ بِعَهْدِهِمْ إِذَا عَاهَدُوا وَالصَّابِرِينَ فِي الْبَأْسَاء والضَّرَّاء وَحِينَ الْبَأْسِ أُولَـئِكَ الَّذِينَ صَدَقُوا وَأُولَـئِكَ هُمُ الْمُتَّقُونَ
Leysel birra en tüvellu vücuheküm kibelel meşriki vel mağribi ve lakinnel birra men amene billahi vel yevmil ahiri vel melaiketi vel kitabi ven nebiyyin, ve atel male ala hubbihi zevil kurba vel yetama vel mesakine vebnes sebili ves sailine ve fir rikab, ve ekames salate ve atez zekah, vel mufune bi ahdihim iza ahedu, ves sabirine fil be'sai ved darrai ve hiynel be's, ülaikellezine sadeku, ve ülaike hümül müttekun:
Erginlik değil: yüzlerinizi kâh gün doğu tarafına çevirmeniz kâh batı, ve lâkin eren o kimsedir ki Allaha, Ahıret gününe, Melâikeye, Kitaba ve bütün Peygamberlere iman edip karabeti olanlara, öksüzlere, bîçarelere yolda kalmışa, dilenenlere ve esirler uğrunda seve seve mal vermekte, hem namazı kılmakta hem zekâtı vermekte, bir de andlaştıkları vakit ahidlerini yerine getirenler, hele sıkıntı ve hastalık hallerinde ve harbin şiddeti zamanında sabr-ü sebat edenler işte bunlardır o sadıklar ve işte bunlardır o korunan müttekiler.

Maun Suresi [107/4-5]:
فَوَيْلٌ لِّلْمُصَلِّينَ
Fe veylün lil müsallin:
Fakat veyl o namaz kılanlara ki
الَّذِينَ هُمْ عَن صَلَاتِهِمْ سَاهُونَ
Ellezine hüm an salatihim sahun:
Namazlarından yanılmaktadırlar[/size]
En son Gariban tarafından 13 May 2009, 20:22 tarihinde düzenlendi, toplamda 1 kere düzenlendi.
Resim
Kullanıcı avatarı
MINA
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2740
Kayıt: 25 Eki 2008, 02:00

Mesaj gönderen MINA »

Ey Allah’ım, kendi topladığımız ve başkalarından gelen günahların içimizde birikmesine izin verme. Bizi, etrafımızı kuşatan karmamızdan ve tüm fenalıklardan koru. Onların bize dokunmasına izin verme. Onları kes ve bir tarafa koyabilmemiz için bize yardım et. Lütfen bize irfan, güzel ahlak ve sükunet ver.
Amin.


Allah c.c razı olsunn gariban CAN KARDEŞİM...
sevgiyle........
''Ve Allah'a Sımsıkı Sarılın...''

Hacc / 78
Kullanıcı avatarı
Gariban
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 2834
Kayıt: 25 Tem 2007, 02:00

Mesaj gönderen Gariban »

ALLAH cumlemizden razı olsun Mina Kardeşim. Emre Yaşar kardeşimiz hakikaten bu kitap üzerinde bayaı emek harcamış olmalı. Kendisine hasbi hizmetlerinden dolayı müteşekkiriz.

Selam ve sevgiyle
Gariban
Resim
Kullanıcı avatarı
Gariban
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 2834
Kayıt: 25 Tem 2007, 02:00

Mesaj gönderen Gariban »

Gizli Bahçe’ye Gelin!

Bawa Muhyiddin(K.S)


Yazar: M.R.Bawa Muhyiddin(K.S)
Kitabın Orijinal Adı: Come to the Secret Garden:Sufi Tales of Wisdom
Kitabın Türkçe İsmi: Gizli Bahçe’ye Gelin:Sufilerin irfan hikâyeleri
Cevrilen Sayfalar: s.137 -143
Basım Yılı: 1985
Çevirmen: Emre Yaşar


Resim

Kim bir kartal kadar yüksekte uçabilir?

Sevgili yavrularım, sabahın erken saatlerindeyiz. Biraz yürüyelim mi? Bakın! Okyanusa yukarıdan bakan şuradaki ağaçlarda bir kartal ailesi oturuyor. Boyunları beyaz tüylerle kaplı ve vücutları da toprak rengi. Bazıları gölü dikkatlice izliyorlar, ve diğerleri de aralıklardan okyanusa bakıyorlar. Belli ki yiyecek arıyorlar.

Şu en yüksek dala konan yalnız kartalı görüyor musunuz? “Ey kartal, lütfen aşağı gel. Seninle konuşmak istiyoruz.

“Bu güzellik ve heybetle çok yükseklerde uçuyorsun. Diğer tüm kuşlardan daha iyi uçabiliyorsun. Fakat havada süzülürken neler düşünüyorsun? Başka hayatları öldürmeyi ve onları yemeyi düşünüyorsun. Bu iyi mi? Öldürmek doğru mu? Lütfen bize bunu neden yaptığını söyle.”

Torunlarım, lütfen kartalın cevabını dikkatle dinleyin.


“Ey bilge kişi, söylediğin doğru. Biz kartallar yuvalarımızı yükseklere yapar gökyüzünde uçarız ki kendimizi koruyabilelim. Eğer yere yakın kalsaydık, insanoğlu canımızı bağışlamazdı ve ne de biz avımızı bulabilirdik. Allah bizi bir mideyle yarattı ve bu sebepten dolaşmalı, yükseklerde uçmalı ve yiyeceğimizi bulup açlığımızı yatıştırmalıyız.

“Fakat havada süzülsek de, kaçınılmaz tehlikelere karşı dikkatli olmak zorundayız. Rüzgarın yönünü yakından takip etmeli ve hava akımlarına karşı uçmaktan sakınmalıyız. Bu durum kanatlarımızı kırabilir. Ancak rüzgarla uçarsak güvende olabiliriz. Düşünmemiz gereken pek çok şey var. Çok fazla rüzgar olduğunda dönmeli ve kurtulmalıyız, ve yeterli rüzgar olmadığı zaman da, dengemizi sağlamak için kanat çırpmak zorundayız. Bu dengeyi sağlayabilmek için her zaman çok dikkatli olmalıyız.

“Diğer kuşlar “Bizler de kartalların yaptığını yapabiliriz!” diyerek bizi taklit etmeye çalışıyorlar. Fakat daima başarısızlığa uğruyorlar. Uçmada bizim ustalığımıza erişemediler. Kısacık bir an içinde hızla aşağı süzülebilir, yiyeceğimizi yakalayabilir ve sonra tekrar yukarı çıkabiliriz. Diğer kuşlar bunu yapabilecek nefese sahip değiller. Ve uçuşlarını rüzgarlara ve hava akımlarına göre ayarlayamadıkları için kazalarla karşılaşırlar. Allah bize bu özel uçma kabiliyetini vermiştir; tıpkı hissetme, farketme kurtulmak için zeka verdiği gibi.

“Fakat Allah’a inanmamıza rağmen, doğruyla yanlışı ayırt edemiyor veya doğru davranışlarla günah olanları bilmiyoruz. Zekamızın kısıtlı anlayışına göre hareket ediyoruz sadece. Örneğin, herhangi bir yere otururuz hatta dikenlerin ve kayaların ortasına bile. Daha iyisini bilmiyoruz. Siz insanlar asla bunu yapmazsınız. Oturmadan önce yerin pürüzsüz olması farkındalığınız var.

“Ey yüce kişi, Allah bizi, işte olduğumuz gibi yarattı. Biz sadece açlığımızı bastırmak için öldürürüz. Fakat siz insanlar pek çok hayata tehlike getiriyorsunuz. Toprağın derinliklerine iniyor ve göğün yükseklerine çıkıyorsunuz. Her yere, tüm farklı ülkelere uçuyorsunuz. Kanatlarınız yok ama buna rağmen bizim asla ulaşamayacağımız pek çok yerlerin ötesine uçmaya cesaret ediyorsunuz. Fakat hiç Hakk’a ve gerçeğe erişmek için uçmayı denediniz mi? Hayır, bunun yerine fena yerlere uçtunuz.

“Biz kartallar fenayı iyiden ayırt edemesek de, en azından denge hissimizle tehlikeden uzaklaşmayı becerebiliyoruz. Fakat siz bu yeteneğe sahip değilsiniz. Siz dengenizi kaybettiniz ve bu yüzden bizim yüzleştiğimizden çok daha fazla kazalarla ve tehlikelerle karşılaşıyorsunuz. Bunu düşünün. Kendi davranışlarımızı soracağınız yerde, belki de siz insanların neden kötü şeyler yaptığını söyleyebilirsiniz. Davranışlarından dolayı onları düzeltmelisiniz!”


Sevgim sizlere çocuklarım. Kartalın söylediklerini dinlediniz mi? Söylediği herşey doğruydu. İnsan zihni rüzgardan daha hızlı uçar fakat dengeden yoksundur. Fırtına ve rüzgarlar bastırdığında kendisini nasıl ayarlayacağını ve nasıl kurtulacağını bilmez. Bunun yerine zihni her yere uçar okyanuslardan, kıtalardan ve dağların üzerinden, mağaralardan ve hatta uzaydan. Dengesiz ve kontrolsüz biçimde, tüm dünyayı dolanır. İnsan teslimiyet, odaklanma, denge ve lütufuyanık irfanı anlamamıştır. Ve edep, haya, güzel amel ve yanlış yapmaktan korkma gibi erdemli sıfatlardan yoksundur.

Kartal en azından zekası sınırları içerisinde iş gören bir denge hissine sahiptir. Fakat insan buna bile sahip değildir. Sessiz ve sakince süzülüp gitmeyi beceremez. Bunun yerine, egosuyla doğrudan fırtınaların üzerine gider ve sonra geri dönmeyi ve ihtiyaç duyduğunda güvenliğe kavuşmayı başaramaz. Sonuç olarak bozulur.

Kartal yalnızca midesinin açlığını taşır, fakat insan ruhunun açlığını gidermek için yiyecek ararken tüm dünyanın ağırlığını taşır. Allah’ı arar, kutsal irfanı arar ve cenneti arar. Fakat aynı zamanda ‘Ben’ egosu için de gıda arar. Hem Allah’ı ve hem de dünyayı idare edebileceğini düşünür. Topladığı sihir ve büyü gibi ağırlıkları da taşır. Ve ne kadar yüksekten uçarsa uçsun, bu ağır yükler neticede onu yere çalacaktır.

Kartal süzülerek yavaşça bir kayanın üzerine iner, fakat insan dikine çakılır ve cehennemi boylar. Ağlar, ağırır ve tırmanıp dışarı çıkmaya uğraşır fakat hırs köpeği onu tekrar aşağı çeker. Uyuşukluk, yanılsama akımları, cehalet karanlığı ve maymun akıl onu aşağı, cehennemin derinliklerine doğru sürükler.

Sevgili çocuklarım, insan aklı işte böyle çalışır. Tüm dünyayı dolaşır ama kendisine bir fayda sağlamaz. En azından kartal yiyeceğini bulmaktadır. İnsanın tek bulduğu cehennemdir. Bir an için bile olsa huzur bilmez. Düyanın kanatlarının sıkıntı ve eziyetleri onu süzrekli hırpalar. İnsan, Allah’ın vasıflarını kullanarak dengede durmayı sağlamalıdır. Eğer bunu yapamazsa, en azından fırtınalardan sakınacak irfanının olması gerekir. Fakat bunun yerine, göklerde uçarak
“Ben en büyüğüm, cennete gideceğim. Yalnızca ben Tanrı’yı görüp O’nunla konuşacağım.” der. Kartalı taklit etmeye çalışır. İrfan yahut doğru vasıflar olmadan, Allah yolunu yahut dünyanın yollarını anlamadan ve ruhu anlamadan uçmaya çalışır.

Bu haldeyken, pek çok darbelere maruz kalır; yanılsama, karanlık, kibir, karma, akıl ve arzular rüzgarları ve ırksal, dil, din ve renk farklılıkları rüzgarları. Tüm bu fırtına ve rüzgarlardan hırpalanarak tepetaklak dikine yere düşer. Ne kadar yüksekte uçarsa uçsun, yanılsama akımları onu aşağı sürükler ve düşer. Yanlızca hayali ve cehennemi görür. Asla cenneti göremez.

Ancak Allah’ın lütfuna ve O’nun sıfatlarına mazhar olanlar, ancak gerçek irfana, huzur ve dengeye sahip olanlar tüm diğerlerinden daha yüksekte uçarlar. Bu yükseklikte artık onun için üzerinde dinleneceği bir şey yoktur, bir ağaç bile. Böylece içine Hakk’ın nefesini alır ve havada dengede kalır. La ilahe ve illallah kanatlarını çırparak, Allah’ın sıfatlarıyla yaşamını dengeler. Sonra dört yöne bakar ve irfanını kullanarak orada olan herşeyi gözlemler. Dünyayı görür. Cehaleti, yanılsamayı, karanlığı, elementleri, hayaletleri ve dört yüz trilyon onbin ruhani enerjiyi görür. Hakk’ı, güneşi, ayı, yıldızları, cenneti ve cehennemi görür. Hakikati ve batılı, iyiyi ve kötüyü, açlık ve hastalığı, zenginlik ve yoksulluğu, mükemmel saf ruhu ve saf olmayan ruhu mülahaza eder(teftiş eder). İrfanıyla tüm bunları araştırır ve dengesiyle dünyaya, aklına ve arzularına bağımlı olan tüm ağırlıklarını geride bırakarak döner.

Yüksekteyken tüm bunları analiz ettikten sonra, Allah’ın rahmetinin nerede olduğunu anlar ve bu rahmete dalar. Yiyeceği için yere imek zorunda olan kartalın aksine, irfan insanı yere bakar ve gıdasının yerde olmadığını anlar, ve ruhunun gıdasını(rızkını) Allah’tan alır.

Sonra irfanla, kararlılıkla ve gayretle Allah’ın yüksek irfan dalına konar ve tüm dünyaya bakar. Şimdi irfanla baktığında, yer ile gök arasındaki mesafe o kadar fazla gözükmemektedir. Bu irfanı bir taraftan diğer tarafa çevirerek ayna gibi kullanabilir. Bir taraf cenneti, diğer taraf da dünyayı yansıtacaktır. Yahut da irfanını teleskop gibi kullanabilir, uzak bir mesafe yahut yakın bir alandan sadece bu dünyadaki ve ahiretteki görmeye ihtiyaç duyduğu herşeyi görür. İrfanı aynı zamanda mikroskop gibi de kullanabilir ki bu ona en küçük şeyi ve her atomu incelemeyi mümkün kılar.

Bu kutsal çözümleyici irfanla, yapamayacağı hiçbir şey yoktur. Eğer gördüğünü anlarsa ve uzaklaştırılması gerekeni uzaklaştırırsa o zaman yalnızca tek bir şey kalacaktır, nur. İster bu dünyada yaşasın ister ahirette; artık dünya onunla olmaz. Yalnızca ahir onunla olur ve cennete yaşar.

Bu irfana, bu dengeye, bu vasıflara ve davranışlara ve bu mükemmel saf ruha sahip olan İnsan-ı Kâmildir. Allah onun dengesini ve irfanını koruyandır. Arif, ‘la ilahe illallah’ diyerek herşeyi ardısıra bırakır. ‘Senden başka yardım alınmaz. Yalnız Sensin’ Çok nadir bir kimse bu dengeyi sağlar ve cennetteki nura erişir. Böyle birisi Allah’ın tacının bulunduğu lütuf cennetinde uçar. Gıdası Allah’ın rahmetidir, huzurudur ve ruhunun özgürlüğüdür.

Torunlarım, diğer insanlar İnsan-ı Kâmili uçarken görünce kendilerinin de uçabileceğini düşünürler, tıpkı kartaldaki dengeye sahip olmamalarına rağmen onu taklit etmeye çalışan diğer kuşlar gibi. Göklerde uçabilen ancak Allah’ın ilmine ve davranışlarına sahip olan, iman, kararlılık ve gayret sahibi olandır. İnsan ancak bu kudret tarafından çekilmeye kendisini bıraktığı zaman çekilebilir ve ancak o zaman uçabilir. Böyle bir kimse yolculuğunu başarıyla tamamlamıştır. Allah onu kendi elçisi ve kendi halifesi olarak kabul eder.

Sevgim sizlere çocuklarım, torunlarım, kardeşlerim. Kartalın bizlere söylediklerini düşünün. İnsan irfandan yoksun bir halde heryere uçar ve bu yüzden kazalara maruz kalır ve düşer. Kartal sadece yiyeceğini avlamak için uçar fakat insan övülme, nam ve unvan için, ‘ben’ ve ‘sen ‘ için uçar.

Yavrularım, bu şekilde uçmamalıyız. Buradayken sıfatlarınızı hazırlamalısınız. İçinizde Allah’ın kusursuz idealine sahip olmalı ve O’nun işini yapmalısınız. Tüm bu ağırlıkları arkanızda bırakmalı ve onun yerine Allah’ın sıfatlarını taşımalısınız. İrfanı arayın ve dengeyi sağlayın.

Değerli çocuklarım, nereye giderseniz gidin, eğer O’nunla olursanız ancak o zaman sırra erersiniz. Bu hali burada dünya üzerindeyken anlamalısınız. O zaman yaratılmışların ve cennet ve cehennemin açıklamalarını bileceksiniz. Hakikat ile batılı, iyi ile kötüyü ve herşeyi bileceksiniz. Allah’tan başka varlık olmadığına iman ve kararlılık sahibi olun. O’na yönelin ve bu halde kulluğunuzu yapın. O zaman Yaradanınızın hazinesine, ruhunuzun özgürlüğüne erişeceksiniz.

Ey yaratan, koruyan ve rahim olan, ruhumuza rehberlik eden.. Ey zenginlik sahibi Allah’ ım. Ancak Sen bizleri asla untmayan bir kalbe sahipsin, her kim bizi unutursa unutsun. Tüm varlıkları koruyan mutlak hüküm sahibisin. İllallah. Sen tek olan Allah’sın. Bize lütfen kendi sıfat ve davranışlarını, ahlakını ver Allah’ım..amin.


Bawa Muhyiddin (Rh.a)

Sevgili Kardeslerim,
Bu hikayede Allah Azize ve Celle'nin her sey icin bir olcu ve miktar takdir etmesi, Allahu Teala'nin hududlari, bu sebeple sunnetullah icinde yol alabilmek icin dengeli hareket etmek gerektigi, ifrat ve tefrit asiriliklarindan uzak durulup Islam'in orta (itidal)yolunun takip edilmesi gerektigi, Allah'in hududlarinin asilmamasi ve asildiginda sonuclarinin kotu olacagi gibi bazi konular icerilmektedir. Bu konularla ilgili Kur'an-i Kerimimiz'den bazi ayetleri asagiya referans ediyoruz, sizlere faydali olmasi umidiyle. Sizler bu hikayelerden muhakkak daha derin manalar cikarip daha fazla manalar gorebilirsiniz gordugunuz seyleri eklemenizden mutluluk duyariz.

Selam sevgi ve Muhammedi Kardeslikle
Barbaros Sert


KUR'AN'DAN KONUYA ILISIK BAZI REFERANSLAR:

HER SEY ICIN BIR OLCU TAKDIR EDILMIS VE DENGE KURULMUSTUR:

En’am [6/119]:
وَمَا لَكُمْ أَلاَّ تَأْكُلُوا مِمَّا ذُكِرَ اسْمُ اللّهِ عَلَيْهِ وَقَدْ فَصَّلَ لَكُم مَّا حَرَّمَ عَلَيْكُمْ إِلاَّ مَا اضْطُرِرْتُمْ إِلَيْهِ وَإِنَّ كَثِيراً لَّيُضِلُّونَ بِأَهْوَائِهِم بِغَيْرِ عِلْمٍ إِنَّ رَبَّكَ هُوَ أَعْلَمُ بِالْمُعْتَدِينَ
Ve maleküm ella te'külu mimma zükirasmüllahi aleyhi ve akd fassale leküm ma harrame aleyküm illa madturirtüm ileyh ve inne kesiral le yüdillune bi ehvaihim bi ğayri ilm inne rabbeke hüve a'lemü bil mu'tedin:

O size muztarr olduklarınız müstesna olmak üzere harâm kıldığı neler ise ayrı ayrı bildirmiş iken üzerlerine Allâh ismi anılmış olanlardan neye yimeyeceksiniz? Evet bir çokları bildiklerinden değil, mücerred hevâlariyle halkı behemehal dalâlete düşürüyorlar, şüphesiz ki rabbındır o mütecavizleri en ziyade bilen.

Rad [13/8]:
اللّهُ يَعْلَمُ مَا تَحْمِلُ كُلُّ أُنثَى وَمَا تَغِيضُ الأَرْحَامُ وَمَا تَزْدَادُ وَكُلُّ شَيْءٍ عِندَهُ بِمِقْدَارٍ
Allahü ya'lemü ma tahmilü küllü ünsa ve ma teğiydul erhamü ve ma tezdad ve küllü şey'in indehu bi mikdar:
Allah, o bilir her dişi neyi hamil olur? Ve rahimler, ne eksiltir ne artırır, her şey onun ındinde bir mıkdar iledir,

Hijr [15/21]:
وَإِن مِّن شَيْءٍ إِلاَّ عِندَنَا خَزَائِنُهُ وَمَا نُنَزِّلُهُ إِلاَّ بِقَدَرٍ مَّعْلُومٍ
Ve im min şey'in illa indena hazinühu ve ma nünezzilühu illa bi kaderim ma'lum
Hiç bir şey yoktur ki bizim yanımızda hazineleri olmasın, fakat biz, onu ancak ma'lüm bir mıkdar ile indiririz.

Mumi’nun [23/18]:
وَأَنزَلْنَا مِنَ السَّمَاء مَاء بِقَدَرٍ فَأَسْكَنَّاهُ فِي الْأَرْضِ وَإِنَّا عَلَى ذَهَابٍ بِهِ لَقَادِرُونَ
Ve enzelna mines semai maem bi kaderin fe eskennahü fil erdi ve inna ala zehabim bihi le kadirun
Ve Semadan bir kader ile bir su indirdik de onu yerde iskân eyledik, halbuki biz onu giderivermeğe de şübhesiz kadiriz.

ŞÛRÂ [42/27]:
وَلَوْ بَسَطَ اللَّهُ الرِّزْقَ لِعِبَادِهِ لَبَغَوْا فِي الْأَرْضِ وَلَكِن يُنَزِّلُ بِقَدَرٍ مَّا يَشَاء إِنَّهُ بِعِبَادِهِ خَبِيرٌ بَصِيرٌ
Ve lev besetallahür rizka li ibadihi le beğav fil erdi ve lakiy yünezzilü bi kaderim ma yeşa' innehu bi ibadihi habirum besiyr:
Bununla beraber Allah kullarına rızkı bol bol seriverse Arzda azar ve taşgınlı kederlerdi.

Talak [65/3]:
وَيَرْزُقْهُ مِنْ حَيْثُ لَا يَحْتَسِبُ وَمَن يَتَوَكَّلْ عَلَى اللَّهِ فَهُوَ حَسْبُهُ إِنَّ اللَّهَ بَالِغُ أَمْرِهِ قَدْ جَعَلَ اللَّهُ لِكُلِّ شَيْءٍ قَدْرًا
Ve yerzukhu min haysu la yahtesibu ve men yetevekkel 'alellahi fehuve hasbuhu innallahe baliğu emrihi kad ce'alallahu likulli şey'in kadren:
Ve onu hatır-u hayaline gelmez cihetten merzuk eder ve her kim Allaha tevekkül kılarsa o ona yetişir, her halde Allah emrini yerine getirir, Allah her şey için bir mıkdar ta'yin etmiştir.

Mutaffifin [83/1]:
وَيْلٌ لِّلْمُطَفِّفِينَ
Veylun lilmutaffifiyne:

Ölçüde ve tartıda hile yapanların vay hâline!

Hud [11/85]:
وَيَا قَوْمِ أَوْفُوا الْمِكْيَالَ وَالْمِيزَانَ بِالْقِسْطِ وَلاَ تَبْخَسُوا النَّاسَ أَشْيَاءهُمْ وَلاَ تَعْثَوْا فِي الأَرْضِ مُفْسِدِينَ
Ve ya kavmi evfül mikyale vel mizane bil kisti ve la tebhasün nase eşyaehüm ve la ta'sev fil erdi müfsidin:

“Ey kavmim! Ölçüyü ve tartıyı adaletle tam yapın. İnsanların eşyalarını (mallarını ve haklarını) eksiltmeyin. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın.”

Zuhruf [43/11]:
وَالَّذِي نَزَّلَ مِنَ السَّمَاء مَاء بِقَدَرٍ فَأَنشَرْنَا بِهِ بَلْدَةً مَّيْتًا كَذَلِكَ تُخْرَجُونَ
Vellezi nezzele mines semai maem bi kader fe enşarna bihi beldetem meyta kezalike tuhracun:

Ve o ki yukarıdan bir mikdar ile bir su indirmekte ve onunla ölü bir beldeye hayat neşretmekteyiz, işte siz de öyle çıkarılacaksınız.

HUDUDLAR:
Araf [7/55]:
ادْعُوا رَبَّكُمْ تَضَرُّعًا وَخُفْيَةً إِنَّهُ لاَ يُحِبُّ الْمُعْتَدِينَ
Üd'u rabbeküm tedarruav ve hufyeh innehu la yühibbül mu'tedin:

Rabbınıza yalvara yalvara ve için için dua edin ki her halde o haddi aşanları sevmez

Tevbe [9/112]:
التَّائِبُونَ الْعَابِدُونَ الْحَامِدُونَ السَّائِحُونَ الرَّاكِعُونَ السَّاجِدونَ الآمِرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَالنَّاهُونَ عَنِ الْمُنكَرِ وَالْحَافِظُونَ لِحُدُودِ اللّهِ وَبَشِّرِ الْمُؤْمِنِينَ
Ettaibunel abidunel hamidunes saihuner rakiunes sacidunel amirune bil ma'rufi ven nahune anil mümkeri vel hafizune li hududillah ve beşşiril mü'minin:
O tevbekârlar, o abidler, o hâmidler, o oruç tutanlar, o rükûa varanlar, o secdeye kapananlar, o ma'rufu emredib münkerden nehyeyleyenler ve Allâhın hududunu muhafaza eyliyenler, müjdele hem o bütün mü'minleri

Muminun [23/7]:
فَمَنِ ابْتَغَى وَرَاء ذَلِكَ فَأُوْلَئِكَ هُمُ الْعَادُونَ
Fe menibteğa verae zalike fe ülaike hümül adun:

Kim de bundan ötesini ararsa işte artık onlar haddi aşanlardır.

Bakara [2/187]:

أُحِلَّ لَكُمْ لَيْلَةَ الصِّيَامِ الرَّفَثُ إِلَى نِسَآئِكُمْ هُنَّ لِبَاسٌ لَّكُمْ وَأَنتُمْ لِبَاسٌ لَّهُنَّ عَلِمَ اللّهُ أَنَّكُمْ كُنتُمْ تَخْتانُونَ أَنفُسَكُمْ فَتَابَ عَلَيْكُمْ وَعَفَا عَنكُمْ فَالآنَ بَاشِرُوهُنَّ وَابْتَغُوا مَا كَتَبَ اللّهُ لَكُمْ وَكُلُوا وَاشْرَبُوا حَتَّى يَتَبَيَّنَ لَكُمُ الْخَيْطُ الأَبْيَضُ مِنَ الْخَيْطِ الأَسْوَدِ مِنَ الْفَجْرِ ثُمَّ أَتِمُّوا الصِّيَامَ إِلَى الَّليْلِ وَلاَ تُبَاشِرُوهُنَّ وَأَنتُمْ عَاكِفُونَ فِي الْمَسَاجِدِ تِلْكَ حُدُودُ اللّهِ فَلاَ تَقْرَبُوهَا كَذَلِكَ يُبَيِّنُ اللّهُ آيَاتِهِ لِلنَّاسِ لَعَلَّهُمْ يَتَّقُونَ
Ühille leküm leyletes siyamir rafesü ila nisaiküm, hünne libasül leküm ve entüm libasül lehünn, alimellahü enneküm küntüm tahtaune enfüseküm fe tabe aleyküm ve afa anküm, fel anebaşiruhünne vevteğu ma ketebellahü leküm, ve külu veşrabu hatta yetebeyyene lekümül hüytul ebyadu minel haytil esvedi minel fecri sümme etimmüs siyame ilel leyl, ve la tübaşiruhünne ve entüm akifune fil mesacid, tilke hududüllahi fe la takrabuha, kezalike yübeyyinüllahü ayatihi lin nasi leallehüm yettekun:

Oruç gecesi kadınlarınıza ilişmeniz size helâl buyuruldu, onlar sizin için bir libas siz de onlar için bir libas mesabesindesiniz, Allah nefsinize emniyyet edemiyeceğinizi bildiği için müraceatınızı kabul buyurdu ve sizden afvetti, şimdi onlara mübaşerette bulunun ve Allahın sizler için yazdığını isteyin ve tâ fecrin beyaz ipliği siyah iplikten sizce seçilinceye kadar yeyin için, sonra da ertesi geceye kadar orucu tam tutun, bununla beraber siz mescidlerde i'tikâf halinde iken onlara mübaşerette bulunmayın, bunlar Allah hudududur sakın onlara yaklaşmayın, böyle ayırd ediyor Allah âyetlerini insanlara ki sakınıb korunsunlar.

Bakara [2/229]:
الطَّلاَقُ مَرَّتَانِ فَإِمْسَاكٌ بِمَعْرُوفٍ أَوْ تَسْرِيحٌ بِإِحْسَانٍ وَلاَ يَحِلُّ لَكُمْ أَن تَأْخُذُوا مِمَّا آتَيْتُمُوهُنَّ شَيْئًا إِلاَّ أَن يَخَافَا أَلاَّ يُقِيمَا حُدُودَ اللّهِ فَإِنْ خِفْتُمْ أَلاَّ يُقِيمَا حُدُودَ اللّهِ فَلاَ جُنَاحَ عَلَيْهِمَا فِيمَا افْتَدَتْ بِهِ تِلْكَ حُدُودُ اللّهِ فَلاَ تَعْتَدُوهَا وَمَن يَتَعَدَّ حُدُودَ اللّهِ فَأُوْلَـئِكَ هُمُ الظَّالِمُونَ
Ettalaku merratani fe imsaküm bi ma'rufin ev tesrihum bi ihsari, ve la yehillü leküm en te'huzu mimma ateytümuhünne şey'en illa ey yehafa ella yükiyma hududellah, fe in hiftüm ella yükiyma hududellahi fe la cünaha aleyhime fimeftedet bih, tilke hududüllahi fe la ta7teduha, ve mey yeteadde hududellahi fe ülaike hümüz zalimun:

Dönüş yapılabilecek) boşama iki defadır. Sonrası, ya iyilikle geçinmek, ya da güzellikle bırakmaktır. (Evlilikte) tarafların Allah’ın belirlediği ölçüleri koruyamama endişeleri dışında kadınlara verdiklerinizden (boşanma esnasında) bir şeyi geri almanız, sizin için helâl olmaz. Eğer onlar Allah’ın belirlediği ölçüleri gözetmeyecekler diye endişe ederseniz, o zaman kadının (boşanmak için) bedel vermesinde ikisine de günah yoktur. Bunlar Allah’ın koyduğu sınırlardır. Sakın bunları aşmayın. Allah’ın koyduğu sınırları kim aşarsa, onlar zalimlerin ta kendileridir.

Bakara [2/230]:
فَإِن طَلَّقَهَا فَلاَ تَحِلُّ لَهُ مِن بَعْدُ حَتَّىَ تَنكِحَ زَوْجًا غَيْرَهُ فَإِن طَلَّقَهَا فَلاَ جُنَاحَ عَلَيْهِمَا أَن يَتَرَاجَعَا إِن ظَنَّا أَن يُقِيمَا حُدُودَ اللّهِ وَتِلْكَ حُدُودُ اللّهِ يُبَيِّنُهَا لِقَوْمٍ يَعْلَمُونَ
Fe in tallekaha fe la tehillü lehu mim ba'dü hatta tenkiha zevcen ğayrah, fe in tallekaha fe la cünaha aleyhima ey yeteracea in zanna ey yükiyma hududellah, ve tilke hududüllahi yübeyyinüha li kavmiy ya'lemun:
Derken kadını bir daha boşarsa bundan sonra artık ona halâl olmaz ta başka bir kocaya varıncaya kadar; bu da onu boşarsa Allahın hududunu sağlam tutacaklarına ümid var oldukları takdirde evvelkilerin birbirlerine dönmeleri kendilerine günah değildir Bunlar işte Allahın tayin ettiği hudud, ilim ehli olanlar için bunları beyan buyuruyor.

Nisa [4/13]:
تِلْكَ حُدُودُ اللّهِ وَمَن يُطِعِ اللّهَ وَرَسُولَهُ يُدْخِلْهُ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا وَذَلِكَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ
Tilke hududüllah ve mey yütiillahe ve rasulehu yudhilhü cennatin tecri min tahtihel enharu halidine fihav ve zalikel fevzül aziym:

İşte bütün bu ahkâm Allahın kesdiği hududdur, ve her kim Allah ve Resulüne itaat ederse Allah onu altından irmaklar akar Cennetlere koyar, içlerinde ebedî kalmak üzre onları, bu ise o fevzi azîmdir:

Nisa [4/14]:
وَمَن يَعْصِ اللّهَ وَرَسُولَهُ وَيَتَعَدَّ حُدُودَهُ يُدْخِلْهُ نَارًا خَالِدًا فِيهَا وَلَهُ عَذَابٌ مُّهِينٌ
Ve mey ya'sillahe ve rasulehu ve yeteadde hududehu yudhilhü naran haledn fiha ve lehu azabüm mühin:

Her kim de Allaha ve Resulüne âsî olub hududunu aşarsa onu da bir ateşe sokar içinde ebedî kalmak üzere o, Hem ona tezlil edici bir azab var.

Mucadile [58/5]:
إِنَّ الَّذِينَ يُحَادُّونَ اللَّهَ وَرَسُولَهُ كُبِتُوا كَمَا كُبِتَ الَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ وَقَدْ أَنزَلْنَا آيَاتٍ بَيِّنَاتٍ وَلِلْكَافِرِينَ عَذَابٌ مُّهِينٌ
İnnelleziyne yuhaddunallahe ve resulehu kubitu kema kubitelleziyne min kablihim ve kad enzelna ayatin beyyinatin v uhumullahu cemiy'an feyunebbiuhum bima 'amilu ahsahullahu ve nesuhu e lilkafiriyne 'azabun muhiynun:
Muhakkak ki Allah ve Resulüne had yarışına kalkanlar çarpıldılar, tıpkı onlardan evvelkilerin çarpıldıkları gibi, halbu ki açık açık âyetler de indirmiştik, kâfirlere hem de hakaretli bir azâb var.

Mucadile [58/20]:
إِنَّ الَّذِينَ يُحَادُّونَ اللَّهَ وَرَسُولَهُ أُوْلَئِكَ فِي الأَذَلِّينَ
İnnelleziyne yuhaddunallahe ve resulehu ulaike fiyl'ezelliyne:

Allah ve Resulüne hudud yarışına kalkanlar herhalde onlar en alçaklar içindedirler.

Talak [ 65/1]:
يَا أَيُّهَا النَّبِيُّ إِذَا طَلَّقْتُمُ النِّسَاء فَطَلِّقُوهُنَّ لِعِدَّتِهِنَّ وَأَحْصُوا الْعِدَّةَ وَاتَّقُوا اللَّهَ رَبَّكُمْ لَا تُخْرِجُوهُنَّ مِن بُيُوتِهِنَّ وَلَا يَخْرُجْنَ إِلَّا أَن يَأْتِينَ بِفَاحِشَةٍ مُّبَيِّنَةٍ وَتِلْكَ حُدُودُ اللَّهِ وَمَن يَتَعَدَّ حُدُودَ اللَّهِ فَقَدْ ظَلَمَ نَفْسَهُ لَا تَدْرِي لَعَلَّ اللَّهَ يُحْدِثُ بَعْدَ ذَلِكَ أَمْرًا
Ya eyyuhennebiyyu iza tallaktumunnisae fetallikuhunne li'iddetihinne ve ahsil'iddete vettekullahe rabbekum la tuhricuhunne min buyutihinne ve la yahrucne illa en ye'tiyne bifahişetin mubeyyinetin ve tilke hududullahi ve men yete'adde hududallahi fekad zaleme nefsehu la tedriy le'allellahe yuhdisu ba'de zalike emren:

Ey o Peygamber! Kadınları boşadığınız vakıt ıddetlerine doğru boşayın ve ıddeti sayın ve Rabbınız Allahdan korkun, onları evlerinden çıkarmayın, kendileri de çıkmasınlar meğer ki açık bir terbiyesizlik etmiş olalar, bunlar Allahın ta'yin ettiği hududdur ve her kim Allahın hududuna tecavüz ederse nefsine zulmetmiş olur, bilmezsin belki Allah onun arkasından bir iş çıkarır.

ORTALAMAK ORTA YOLDAN ITIDAL YOLUNDAN GITMEK:

Maide [5/66]:
وَلَوْ أَنَّهُمْ أَقَامُوا التَّوْرَاةَ وَالإِنجِيلَ وَمَا أُنزِلَ إِلَيهِم مِّن رَّبِّهِمْ لأكَلُوا مِن فَوْقِهِمْ وَمِن تَحْتِ أَرْجُلِهِم مِّنْهُمْ أُمَّةٌ مُّقْتَصِدَةٌ وَكَثِيرٌ مِّنْهُمْ سَاء مَا يَعْمَلُونَ
Ve lev ennehüm ekamüt tevrate vel incile ve ma ünzile ileyhim mir rabbihim le ekelu min fevkihim ve min tahti erculihim minhüm ümmetüm muktesideh ve kesirum minhüm sae ma ya'melun:
eğer onlar Tevratı ve İncili ve Rabları tarafından kendilerine sair indirileni doğru tutsalardı elbette hem üstlerinden yerlerdi hem ayaklarının altından, içlerinden mu'tedil bir ümmet yok değil, lâkin çoğu ne kötü işler yapıyorlar.

Fatır [32]:
ثُمَّ أَوْرَثْنَا الْكِتَابَ الَّذِينَ اصْطَفَيْنَا مِنْ عِبَادِنَا فَمِنْهُمْ ظَالِمٌ لِّنَفْسِهِ وَمِنْهُم مُّقْتَصِدٌ وَمِنْهُمْ سَابِقٌ بِالْخَيْرَاتِ بِإِذْنِ اللَّهِ ذَلِكَ هُوَ الْفَضْلُ الْكَبِيرُ
Sümme evrasnel kitabellezinestafeyna min ibadina fe minhüm zalimül li nefsih ve minhüm muktesidve minhüm sabikum bil hayrati bi iznillah zalike hüvel fadlül kebir:
Sonra biz o kitabı kullarımızdan süzdüklerimize mîras kıldık, onlardan da nefislerine zulmeden var, muktesıd: orta giden var, Allahın izniyle hayırlarda ileri geçenler var, işte büyük fadıl o.

Isra [17/110]:
قُلِ ادْعُوا اللّهَ أَوِ ادْعُوا الرَّحْمَـنَ أَيًّا مَّا تَدْعُوا فَلَهُ الأَسْمَاء الْحُسْنَى وَلاَ تَجْهَرْ بِصَلاَتِكَ وَلاَ تُخَافِتْ بِهَا وَابْتَغِ بَيْنَ ذَلِكَ سَبِيلاً
Kulid'ullahe evid'ur rahman eyyem ma ted'u fe lehül esmaül husna ve la techer bi salatike ve la tühafit biha vebteği beyne zalike sebila:
De ki Allah diyin rahman diyin hangisini deseniz hep onundur o en güzel isimler; bununla beraber salâhatında pek bağırma, pek de gizleme ikisinin arası bir yol tut.

Furkan [25/67]:
وَالَّذِينَ إِذَا أَنفَقُوا لَمْ يُسْرِفُوا وَلَمْ يَقْتُرُوا وَكَانَ بَيْنَ ذَلِكَ قَوَامًا
Vellezine iza enfeku lem yüsrifu ve lem yaktüru ve kane beyne zalike kavama :
Ve onlar ki infak ettikleri vakıt israf etmezler, hısset de yapmazlar, ikisi arası denk giderler.
Resim
Kullanıcı avatarı
MINA
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2740
Kayıt: 25 Eki 2008, 02:00

Mesaj gönderen MINA »

Gariban yazdı: Gizli Bahçe’ye Gelin!


“Ey yüce kişi, Allah bizi, işte olduğumuz gibi yarattı. Biz sadece açlığımızı bastırmak için öldürürüz. Fakat siz insanlar pek çok hayata tehlike getiriyorsunuz. Toprağın derinliklerine iniyor ve göğün yükseklerine çıkıyorsunuz. Her yere, tüm farklı ülkelere uçuyorsunuz. Kanatlarınız yok ama buna rağmen bizim asla ulaşamayacağımız pek çok yerlerin ötesine uçmaya cesaret ediyorsunuz. Fakat hiç Hakk’a ve gerçeğe erişmek için uçmayı denediniz mi? Hayır, bunun yerine fena yerlere uçtunuz.

kötü huylarını terk etmeyen bir insanın Hakka ve hakikate ulaştığını zannetmesi sadece bir hayaldir. Kim halkın sevmediği kötü huylarını düzeltir, kendi varlığında görünen her suret ve sıfatı Hakka verirse, o kimse işte o zaman yok olur. İşte o zaman o kimsedeki suret ve sıfatlar, Hakkın zâtı ve sıfatları olur.

Hakka ulaşmaktan maksat Hakkı bilmek değildir. Hakkı bilmek belki de odur ki, her şeyi Hak bilip, her insanın ve her nesnenin hakkını verebilmektir. Elinden, dilinden ve gözünden halkın emniyette olmasıdır. Bu da ancak, kalbin temizlenmesi ve benliğin terbiye edilmesi ile mümkündür.

Kalbin temizlenmesi ; (Allah nuru ile dilediğine hidayet eder. 24/35) ayeti gereğince Hakkın, hakka ve gerçeğe yönelen kimsenin anlayışını açmasıdır.

Bu anlayış nurdur. Hakları sahiplerine teslim etmedikçe ve her baktığı yüzde Hakkın yüzünü görmedikçe kimseye nur gelmez. Bu nur gelmedikçe de, hiç kimse doğru yolu bulamaz ve Hakka ulaşamaz.


alıntı......
''Ve Allah'a Sımsıkı Sarılın...''

Hacc / 78
Kullanıcı avatarı
Gariban
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 2834
Kayıt: 25 Tem 2007, 02:00

Mesaj gönderen Gariban »

Allah razi olsun Mina kardesim, iyi bir yanindan yakalamissiniz...

Selam sevgi ve muhabbetle
Gariban
Resim
Kullanıcı avatarı
MINA
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2740
Kayıt: 25 Eki 2008, 02:00

Mesaj gönderen MINA »

RABBİ RAHİM BİZ BİR-liğimizle cümlemizden razı olsun inş...


Allah bize yeter. O ne güzel Vekildir. Ne güzel dost ve ne güzel yardımcıdır. Bizi bağışlamanı diliyoruz, ey Rabbimiz, dönüş yalnız Sanadır.

Ey hayat veren Allah’ım, dünya ve ahirette sıhhat ve afiyetle bizi hoş ve temiz bir hayatla yaşat. Şüphesiz Senin herşeye gücün yeter.

Allah’ım! Ey Rabbimiz, bu duayı bizden kabul eyle!

Şüphesiz Sen herşeyi hakkıyla işiten, herşeyi hakkıyla bilensin.
''Ve Allah'a Sımsıkı Sarılın...''

Hacc / 78
Kullanıcı avatarı
Gariban
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 2834
Kayıt: 25 Tem 2007, 02:00

Mesaj gönderen Gariban »

Gizli Bahçe’ye Gelin!

Bawa Muhyiddin(K.S)


Yazar: M.R.Bawa Muhyiddin(K.S)
Kitabın Orijinal Adı: Come to the Secret Garden:Sufi Tales of Wisdom
Kitabın Türkçe İsmi: Gizli Bahçe’ye Gelin:Sufilerin irfan hikâyeleri
Cevrilen Sayfalar: s.95 -97
Basım Yılı: 1985
Çevirmen: Emre Yaşar



Resim

Köpeği evde bırakın

Sevgili yavrularım, torunlarım. Hadi biraz gezelim. Şuradaki iki köpeğin birbirlerine nasıl hırladıklarına ve havladıklarına bakın. Birbirlerine düşmanlar. Sahipleri onları gezmeye çıkarmış fakat onlar şimdi yerde yuvarlanıyor ve birbirlerini ısırıyorlar. Muhte-melen birbirlerinin burun ve gözlerini ısırarak kavgayı sona erdirecek ve hatta kulaklarından birini bile kaybedecekler. Ciddi olarak zarar görebilirler. Nihayetinde birisi “Oww, oww, oww!” diye havlayacak ve kaçacak. Hiç böyle bir duruma şahit oldunuz mu?

Sevgili çocuklar, sizler de kendi içinizde bir köpek yetiştiriyorsunuz. Bu köpek kıskançlık, haset, bencillik, kibir, acelecilik, sabırsızlık ve ‘sen’ ve ‘ben’ duygusu ile doludur. Başkası köpeğiyle gezerken siz de köpeğinizi gezdiriyor olsanız, her iki köpek de kavga etmeye başlayacak ve yara bere içinde kalacaklar. Kavgadan dolayı diğer köpeğin sahibini suçlamayın. Bir kavga ancak siz de köpeğinizi gevşek bırakırsanız başlayabilir. Ancak her ikiniz de köpeklerinizi evde bağlı tutarsanız, o zaman hiç kavga ve cinayet olmayacaktır. O zaman kimse yaralanmayacaktır.

Saldıran ve ısıran ve diğerinden de karşılık veren bu içlerindeki köpeklerden dolayı bu durum meydana gelmektedir. İnsan, insanın düşmanı değildir. İnsanların içindeki bu köpeklerdir düşman olan. “Benim yemeğimi yedi. Benim eşyalarımı aldı. Bana karışıyor” diye havlarlar. İnsanlar bu köpekleri serbest bıraktıklarında da, pek çok kavga olur ve herkes yaralanır. Sonra hepsi de kuyruklarını bacaklarının arasına kıstırıp kaçarlar.

Bu sebeple sevgili torunlarım, köpeğinizi evinizde bağlayın ve dışarıya bir insan olarak yalnız başınıza çıkın. O zaman kimse sizin düşmanınız olmayacaktır. Kimse sizden nefret etmeyecektir. Bela yerine, huzur ve sükunet sahibi olacaksınız. Bunu düşünmelisiniz. Allah size bu irfanı versin sevgili çocuklarım.
Resim
Kullanıcı avatarı
Gariban
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 2834
Kayıt: 25 Tem 2007, 02:00

Mesaj gönderen Gariban »

Gizli Bahçe’ye Gelin!

Bawa Muhyiddin(K.S)


Yazar: M.R.Bawa Muhyiddin(K.S)
Kitabın Orijinal Adı: Come to the Secret Garden:Sufi Tales of Wisdom
Kitabın Türkçe İsmi: Gizli Bahçe’ye Gelin:Sufilerin irfan hikâyeleri
Cevrilen Sayfalar: s. -
Basım Yılı: 1985
Çevirmen: Emre Yaşar





Küçük kırmızı karıncalar yıkıma neden olabilirler


Sevgim sizlere çocuklarım. Gelin, benimle küçük bir yolculuğa çıkmak ister misiniz? Bekleyin bir dakika! Orada bir şey oluyor. Bakın, küçük kırmızı karınca ordusu hızla bize doğru yaklaşıyor.Bunlar kuttay karıncaları, en korkunç karınca çeşidi. Zehirli ısırıkları bir akrebinki gibidir. Baş ve arka kısımlarının boyun ve gövdelerinden ne kadar büyük olduklarını görüyor musunuz?

Bu karıncalar çok küçük olmalarına rağmen, büyük yaratıkların kalplerine korku salmaktadırlar. Tek bir kırmızı karınca bir filin hortumunun içini ısırsa, o kadar acı verir ki fil öleceğini düşünür. Boru gibi ses çıkarır ve hortumunu ağaca vurur, fakat içerdeki karınca hala gitmesine izin vermez. Onu tekrar tekrar ısırır. Küçücük bir kırmızı karınca koca bir file bu ızdırap yaşatabilir.

Bu karıncalar bir ordu oluşturdukları zaman, çok daha dehşet olurlar. Yolları üzerindeki herşeyi yok ederler. Çabucak saldırır ve kurbanlarını tamamen bitirip yok ederler. Önce gözlere saldırıp avlarını kör ederler, sonra kulağa doğru ilerler ve en sonunda da tüm vücudu parça parça ayırırlar. Kısa bir zaman içinde herhangi bir canlıyı iskelet haline getirebilirler. Bu karıncalar hiçbir şeyi canlı bırakmazlar. Yaprakları, ağaçları, ve güçlerine maruz kalan her canlıyı yok ederler. Bakın! Tüm hayvanlar ve böcekler ve hatta insanlar bile bu ordudan korku içinde kaçışıyorlar. Gelin çocuklar, hızlanın ve onlardan kurtulun.


Sevgili yavrularım; zihninizde dört yüz trilyon onbin görülmeyen küçük düşünce-ler var. Siz bunu bilmeden size bir karınca ordusu gibi sokulup dünyayı ve sizi yok etmeye yelteniyorlar..

Bu ufak düşünceler mesela nelerdir? Şüphe sadece ufak bir şeydir. Zihindeki bir arzu da öyle. İlüzyon hayatımızdaki ufak bir noktadır. Bencillik ve şer de öyle. Fakat eğer birisi bunlardan herhangi birisine sahipse, ne kadar büyük ve akıllı da olsa, tüm yaşamı tükenip yok olacaktır. İrfanı, saflığı, güzel düşünce ve sıfatları, ruhunun yaşamı, bu dünyadaki hayatı ve Allah’ın hükümranlığındaki hayatı bu karıncalar tarafından, bu fena huylar tarafından yiyilip yok edilecektir. Gerçeğin ne olduğunu bilmeyecekler, ve ne de iyi ve bilge olanı anlamayacaklardır. Saldıracak ve herşeyi bitirip yok edeceklerdir.

Sevgim sizlere torunlarım. Bir atom kadar bile fenalığın size gelmemesi için dikkatli olmak zorundasınız. Bir atom bütün bir hayatı yok edebilir. Bu kırmızı karıncalar gibi hayatınızı bitirebilirler. Zehirli ısırıkları hem yaşamınızı ve hem de ruhunuzu ürpertebilir. Allah’ın sıfatları, sevginiz ve irfanınız bu ısırıkla titreyebilir.

Bu ordunun geldiğin görür görmez, çok ama çok dikkatli olmalısınız. Bu küçük karıncalar kimsenin kurtulmasına izin vermezler. Önce nereye giderler? Önce irfan gözünüze saldırırlar ve sonra sevginizi yerler. Bir kere irfanınızı ve zekanızı ele geçirdiler mi, ve orada sersemlemiş bir halde yattınız mı, alelacele inancınızı, kararlılık ve azminizi; imanınızı ve güzel sıfatlarınızı yer bitirirler. Sonra kör olursunuz ve tüm dünyanın karmasının, arzuların, günahların, ben ve sen egoizminin, tüm bağlarınızın ve uyuşturucuların, hırsızlık, şehvet ve şerrin saldırılarına açık hale gelirsiniz. Tüm dört yüz trilyon on bin düşünce devasa bir kuvvet olarak birleşir ve sizi ardınızda hiçbir şey kalmayacak şekilde parça parça yutarlar. Tüm hayatınız yenip tükenir.

Sevgili torunlarım, bu ordudan kaçın! Şüphelerinizin, düşüncelerinizin ve arzularınızın sadece küçük şeyler olduğunu düşünmeyin. Yaşamınızı, ruhunuzu ve üç dünyadaki hazineleri yok edecektir. “ Oh bu karıncalar hiç bir şey, onları ezebiliriz” diye düşünmemelisiniz yahut “Bu sadece ufak bir hata, sadece minik bir fenalık” diye düşünmeyin. Onlardan herhangi bir zamanda kolaylıkla kurtulableceğniz düşüncesiyle aldanmayın. Eğer zaman kaybeder ve umursamazsanız, koca bir sorunla karşı karşıya kalacaksınız. Çok yakınınıza gelseler bile onları durdurmalısınız. Bu olay zannettiğinizden daha büyük-tür. Bu karıncalardan kurtulmak için çok fazla irfan ve rahmet kullanmak zorundasınız.

Değerli yavrularım, bu dünyaya saf bir ruh olarak geldiniz. Allah sizi böylesi güzel bir şekilde yarattı. Geldiğinizde saf, güzel ve gözalıcıydınız. Fakat üç yaşına geldiğinizde pek çok fena bağlantılar size gelmeye başladı. Ve şimdi bu karınca ordusu sizi tutsak etmiş yok etme eğiliminde. Bu dört yüz trilyon onbin düşünce ruhunuzun özgürlüğünü yok ediyor. İrfanı, Allah’ın sıfatlarını, davranışlarını, eşitliğini, huzuru, birliği, adaleti, doğruluğu ve sükuneti yok ediyor. Düşünceleriniz sizi, karıncaların bir hayvanı yiyip bitirmesi gibi yiyip bitiriyor. Bu karıncalar kontrolden çıkmış, her yöne koşuyor ve gördükleri herşeyi yok ediyorlar. Bunu anlayabiliyor musunuz?

Sevgili torunlarım, karıncalar yalnız bir şeyden korkarlar, ateşten. Ateşe saldırmaya çalıştıkları halde, ondan korkarlar. Başka hiçbir şeyden korkmazlar. Su üstünde dura bilir ve rüzgarla sürüklenebilirler fakat ateşe karşı koyamazlar. Şu halde, eğer bu karınca-ları durdurmak istiyorsanız, içinizde kocaman bir irfan ateşi yakmalısınız. Bu onları durduracak yegane şeydir. Bu büyük ateşi yakmak için inancınızı, azim ve kararlılığınızı kullanın. O zaman, bu düşünceler size yaklaştığı zaman yanıp kavrulacaklardır. İyi olan korunacak ve fena yok olacaktır.

Bu sebeple çocuklarım, inanç, kararlılık ve gayret kütükleriyle büyük bir irfan ateşi yakın. Büyük bir kutsal çözümleyici irfan ateşi yakın ki kutsal berrak irfana kadar yükselsin. Ondan sonra dörtyüz trilyon onbin enerji ve düşünce duracaktır.

Sevgili çocuklarım, çok dikkatli olmalısınız. Ve çok da kuvvetli olmalısınız, aksi halde bu korkunç düşünceler sizi yiyebilir. Onlar tehlikeli ve aşağılık şeylerdir. Tüm dünyayı yok edebilirler. Sizi bitirmelerine müsaade etmeyin.

Bunu düşünün. Her zaman uyanık olun. Allah yardımcınız olsun.


Resim
Kullanıcı avatarı
Gariban
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 2834
Kayıt: 25 Tem 2007, 02:00

Mesaj gönderen Gariban »

Gizli Bahçe’ye Gelin!

Bawa Muhyiddin(K.S)


Yazar: M.R.Bawa Muhyiddin(K.S)
Kitabın Orijinal Adı: Come to the Secret Garden:Sufi Tales of Wisdom
Kitabın Türkçe İsmi: Gizli Bahçe’ye Gelin:Sufilerin irfan hikâyeleri
Cevrilen Sayfalar: s.47 - 50
Basım Yılı: 1985
Çevirmen: Emre Yaşar


Resim

Küçük limonun gururu

Sevgili yavrularım. Şu yoldan gidelim mi? Şuradaki daldan sarkan yeşil limonlara bakın. Gelin, yakına oturun. Size uzun zaman önce küçük, yeşil bir limonun başına gelenleri anlatayım.

Bir zamanlar hastalarına ilaç yapmak için çeşitli bitkiler toplayan bir doktor vardı. Bir gün kırda gezerken limon ağacından gelen cılız bir ses işitti. “Ey insan, ne arıyorsun?” Her yöne baktı ama kimseyi göremedi. Küçük limon onu tekrar tekrar çağırdı. En sonunda doktor “Kimsin, beni kim çağırıyor?” dedi.

“Benim adım limon” Bunu söylerken kendisini salladı. “İşte buradaki daldayım. Bana bak. Neden vaktini boşuna hastalıkları tedavi edecek bitkileri aramakla zayi ediyorsun? Ben, küçük limon, insanın 4,448 hastalığını tedavi edebilirim. Yanan göz hastalığını, safra kesesinin doksan altı çeşit hastalığını ve kalbi baskı altında tutan yağ tabakalarından kaynaklanan hastalıkları iyileştirebilirim. Hatta ölüm meleğini bile beş dakika geciktire bilirim.

“Önce beni koparmalısın, sonra sıkmalısın ve sonra çıkardığın suyuma belirli şeyler eklemelisin. Bu karışım hastalığı iyileştirecektir. Vücudun içinde zararlı olan herşeyi eritebilirim ve bitkiler kullandığın tüm hastalıkları tedavi edebilirim. Kuvvet kazandıran iyi şeyleri açığa çıkarabilirim. Ben çok güçlüyüm! Tüm bitkiler alemindeki en önemli meyve benim!” diye övündü limon.

“Ohh, bu çok iyi!” dedi doktor gerçekten etkilenerek. Ve biraz limon koparmaya başladı.

Birden, Hakk’ın sözleri yankılandı. “Ey limon! Sen kimin yarattığını unutacak kadar gurur ve kibir sahibi mi oldun? Tüm bu kudrete kendinin mi sahip olduğunu düşünüyorsun? Seni bu kadar şifalı ve güzel yapan benim fakat övünmende Beni unuttun. Böylece, gururundan dolayı özün bölünecek. Tek çekirdeğin ve tek bölümün pek çok çekirdeğe ve kısma ayrılacak. Tüm meyvenin annesi olacaksın ve gücün onlar arasında paylaşılacak.

Hemen limon bir sürü çekirdekle dolu pek çok parçaya bölündü ve o zamandan sonra tüm turunçgiller familyası halini aldı. Her bir meyveye, limonun bir kısım özellikleri verildi. Bir kısmı limona gitti, bazısı portakala, greyfurta ve bazısı da mandalinaya. Yeşil limonun kendisi acı vasfıyla ve yeşil rengiyle kaldı.

Yeşil limon gibi, insan Allah’ı unuttuğunda ve içinde ‘ben’in yükselmesine izin verdiğinde, kendi düşüşü için olgunlaşıyor. Bir insanın ne kadar eğitim aldığı yahut ne kadar bilgili olduğu, bir kral mı yahut dilenci mi olduğu önemli değil; eğer yaratanını unutur ve kibre düşerse, Allah onun kuvvetini pek çok farklı bölüme ayırıyor. Kabiliyet ve yeteneği pek çok kısma ayrıldığı için, iyiliği de azalıyor. İrfanını kaybediyor ve limonun seviyesine batıyor. Neticede cehennem için, toprak ve böcekler için av oluyor.

Fakat Allah’ın hazinelerini hatırlayan için irfan artacak ve derecesi yükselecektir. Tüm amellerinin kaynağını Yaratan olarak düşünen gelişecektir. Arayışı, ilmi ve vasıfları gelişecektir.

Değerli yavrularım; irfan size geldiği zaman, tüm ağaçlar, çalılar ve hatta otlar sizinle konuşmaya başlayacaktır. Fakat eğer gururlanırsanız, hiçbir yaratılmıştan size iyilik ve hakikat konuşmayacaktır. Onun yerine cehennem sizinle konuşacaktır. İlüzyon, hayalet ve şeytanlar sizinle konuşacaktır. Yok edici hastalıklar sizinle konuşacak ve size eziyet edeceklerdir. Cehalet sizinle konuşacaktır. Dini ve ırksal önyargılar sizinle konuşacaktır. Fakat irfan sizinle konuşmayacaktır. Genetik potansiyeliniz (birikimleriniz), Allah’ ın sıfatları, hakikat yahut sevgi de. Arzularınız, nefsiniz, ifritler ve dört yüz trilyon onbin ruhsal şey sizi içten iğneleyecek ve acıtacaktır. Bunlar olduğunda kendinizi yorgun ve rahatsız, şüphe ve acı içinde bulacaksınız. Bu düşük seviyede kimsenin rahatsızlığına şifa olamayacak ve kimseye huzur veremeyeceksiniz.

Böylesi mağrur bir haldeyken başkalarına huzur vermeye yeltenirseniz, yardımınız bir yılan zehrinden beter olacaktır. Kibriniz ve vehminiz diğer kişiyi öldürecek ve siz de verdiğiniz bu zehirden dolayı ödül bile bekleyeceksiniz. Eğer farklılıklar, gurur, kibir, kıskançlık, haset, hile, uyuşturucu, dinsel fanatizm ve önyargı sahibiyseniz, hayatınız yıkımla dolu ve şüphelere takılmış biçimde süregidecektir. Bu zehirli hal hem sizin ve hem de başkalarının iyiliklerini yok edecektir. Allah’ın vasıflarını yiyip bitirecek ve O’nun adaletini engelleyecektir. Bu zehir her şeyi yok edecektir.

Sevgili yavrularım. Tüm bu fenalıkları kesmelisiniz. Tüm yaradılmışı duyabilen bir kulakla dinlemeli, her şeyi gören bir gözle bakmalı, her şeyi koklayan bir burunla koklamalı ve herşeye cevap veren bir dille konuşmalısınız. Hepsini içinize almalı, bilen bir kalple anlamalısınız. Bu olduğunda, irfan size gelecek ve tüm yaratılmışlar sizinle konuşacaklardır. Allah’ın kudretini anlayacak ve O’na hamdedeceksiniz.

Kendinizi O’na teslim ettiğinizde ve O’na adadığınızda, konuşmanızda ve nefesinizde irfan ve sevginizi O’na verdiğinizde, tüm varlıklar sizinle konuşacak ve onları anlayabileceksiniz. Her yaşamın hareketini ve özünü bileceksiniz. Bu hale eriştiğinizde, o zaman Hakk’ın gerçek bir halifesi olacaksınız.

Sevgili yavrularım; limon gibi olmayın. ‘Ben’ gururunu yok edin. Farklılıklarınızı yok edin. İnsan olun. Gerçek bir inanan, mümin olun. Allah’a bir kul ve elçi olun. O’na temsilci olun. Allah’a hizmet edin, hükümranlığında görevinizi yerine getirin ve tüm yaşamlara yardım edin.

Her çocuğum bunu bilmeli ve irfanıyla bunu anlamalı. Sevgim sizlere. Allah bu hali anlamanıza yardım etsin.
Resim
Kullanıcı avatarı
Gariban
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 2834
Kayıt: 25 Tem 2007, 02:00

Mesaj gönderen Gariban »

Gizli Bahçe’ye Gelin!

Bawa Muhyiddin(K.S)


Yazar: M.R.Bawa Muhyiddin(K.S)
Kitabın Orijinal Adı: Come to the Secret Garden:Sufi Tales of Wisdom
Kitabın Türkçe İsmi: Gizli Bahçe’ye Gelin:Sufilerin irfan hikâyeleri
Cevrilen Sayfalar: s.197 -199
Basım Yılı: 1985
Çevirmen: Emre Yaşar


Resim

Küçülün ve kurtulun

Sevgili yavrularım, torunlarım. Biraz temiz hava almak için dışarı çıkalım mı? Bakın! Korkunç bir şey oluyor galiba. İnsanlar bir şeyden korkar gibi kaçışıyorlar. Nasıl bağırdıklarını anlayabilyor musunuz? “Kaçın, canınızı kurtarın! Baba! Anne! Kardeşim! Gelin, arkada kalmayın! Dünya yok oluyor!” “Fırtınalar ve hortumlar yaklaşıyor! Toprak yarılıyor ve çöküyor!” “Dünyanın sonu yaklaştı!” Korku çığlıkları havayı dolduruyor.

Neden kaçışıyorlar? Bu kalabalık nereye gidiyor? Birbirlerini nasıl itip kaktıklarını görüyor musunuz, hepsi de dar bir yola ve o yolun sonundaki küçük bir kapıya doğru birikiyor. Bakın, hepsi de oraya doğru hareket ediyor ama kapı çok küçük ve kalabalık çok fazla!

Dikkatle bakarsanız birkaç küçük insanın geçmeyi başarabildiğini fakat büyük insanların geçemediğini görebilirsiniz. Çok hızlı koşmalarına ve küçük olanları arkaya iterek önce gitmeye çalışmalarına rağmen delikten sığamıyorlar. Çok büyükler. Fakat küçük olanlar müsait olan herhangi bir yerden, büyük insanların kolların altından eğilerek veya bacaklarının arasından emekleyerek geçebiliyorlar. Bu gerçekten çok ilginç! Küçük olanlar kapıdan geçip yıkımdan kurtulurken dünyada önemli olanlar arkada kalıyor.

Bakın! Toprak yükseliyor ve sular çalkalanıyor. Kara bulutlar iniyor. Rüzgarlar uluyor ve alevler her yana yayılıyor. Tüm elementler kargaşa içinde. İnsanlar kurtulmak için çılgınca her tarafa kaçışıyorlar.

Çocuklarım, neler olduğunu anlayabiliyor musunuz? Fırtınalar, alevler ve eziyetler Allah’ ın yardımını aramadan dünyayı kendileri için taşıyacaklarını düşünen, büyük insanlar için. Allah’ ın herşey için bir sınır koyduğunu anlamamışlar ve buna binaen sıkıntı çekecekler.

Ne yapmalıyız? Bizler de buna dahiliz. Nereye saklanabiliriz? Kurtulmanın bir yolu var mı? Torunlarım, bizler de küçük olmalı ve saklanacak güvenli bir yer bulmalıyız. Nereye gidersek gidelim tehlike olacaktır ve bu sebeple bir atom parçacığı kadar ufalmalıyız. Kendinizi bu kadar küçültebilir misiniz? Kendinizi değiştirmek zorundasınız.

Şimdi yeterince ufak oldunuz mu? O halde gelin, bizi yaratana sığınıp saklanabiliriz. Gelin, O’na girelim. O bizi koruyacaktır. Beni takip edin. Artık ufak olduğumuz için güvendeyiz.

Torunlarım, Allah bizi yarattığı zaman atomdan daha büyük bir şeyden varetmedi. Ruhu ufacık, şekilsiz, mükemmel saf bir kudret ve bedende saklanan bir nur olarak yarattı. Ruhunuzun orada gizli olduğunun farkında bile değilsiniz. Onun nerede olduğunu bilyor musunuz sevgili torunlarım? O Allah’ta saklanıyor, bizi koruyanda. O nurda gizli.

Daha yakına gelin çocuklarım. Burada, saklandığımız yerde duralım ve büyük insanların başına neler gelecek görelim. Bakın bağrışıyorlar, feryatlar ediyorlar, “Bırakın geçelim! Ben bir kralım! Ben bir şairim! Ben bir babayım. Ben anneyim. Ben alimim.” Fakat hiçbirisi ünvanlarıyla bu ufak kapıdan içeri giremiyorlar. Ancak yüksek sesleri geliyor.

Bir kişinin ünvanı ve rolü ne kadar büyükse, yıkımı o kadar büyük olacak. Eğer büyükseniz tehlike zamanlarında saklanabileceğiniz bir yer olmayacak. Allah’ın takdir ettiği durumlar ve sınırlar çerçevesinde olacak olan olacak ve siz kurtulamayabilirsiniz.

Toplumsal statüleri ve üstün ünvanlarından dolayı bir fil kadar büyüyenler şimdi yakalandılar. O insanlar bu güvenli yere giremeyecekler. Bu korumaya sahip olamayacaklar çünkü bedenleri büyüdü, akılları gururlu, zekaları kabarmış, yanılsamaları artmış, arzuları kocaman olmuş ve fena huyları katlanmış. Egoları hava ile şişmiş ve dünya onlar için büyümüş. Kurtulamıyorlar.

Şişmiş durumlarından dolayı Allah’ın hakikat ve iyilik krallığına giremiyor ve koruma bulamıyorlar. Beş element, akıl, arzular, kan bağları, bağlılıklar, kibir ve karma, gurur ve kıskançlık, bencillik, unvan ve statüler içinde karmakarışık olmuşlar. Bu dünyanın cehennemi tarafından yakalanmışlar ve bu da onları yok edecek. Bu, onların perişan durumu.


Sevgili torunlarım, yaşamlarınızda büyük şekillere bürünmemelisiniz. Kendinizi küçültün. Her zaman küçük olun. Hayatınızda yüzleşeceğiniz dörtyüz trilyon on bin kaza var ve onlardan kurtulmak için çok ufak olmalısınız. Eğer küçülürseniz, eğer çok daha fazla alçakgönüllü olursanız, eğer bir atom gibi küçülürseniz, onsekiz bin alemde olacak olan kazalardan sakınabilirsiniz. Fakat eğer değişmezseniz, kaderiniz onlarınkiyle aynı olur. Fırtınalar, yağmurlar, alevler, rüzgarlar ve depremler tarafından yok edilirsiniz.

Torunlarım, daima güvenli bir yerde saklanmalısınız. Allah’da saklanmalı ve O’ nun sıfatlarına, irfanına, davranışına ve inancına erişmelisiniz. Sabır, şükür, tevekkül ve hamd ile saklanın. Övülmeye layık olanı övün. O’nun hizmetçisi, kulu ve temsilcisi olmalısınız. Eğer küçülebilir ve O’nda olabilirseniz, o zaman daima Yaradanınız tarafından korunacaksınız. Asla yıkımla karşılaşmayacak ve hayatınız boyunca zaferler kazanacaksınız.

Büyük insanlar hayallerinde büyüktürler fakat hakikatte ufacıktırlar. Belki hayalde, yani karmada küçük olabilirsiniz fakat Allah’ın saltanatında ve hakikatte büyük olacaksınız.

Sevgim sizlere değerli çocuklarım. Lütfen bunu düşünün. Yaratanınızın hükümranlığında büyüyün ve dünyada küçülün. Tüm varlıklara hizmet ederek ve onlara huzur vererek bir köle olun. Aşkla, şevkatle, birlik, eşitlik ve huzur içinde tüm varlıklara yardım etmelisiniz. Sonra her zaman Yaratanınız tarafından korunacaksınız. Sizi alacak ve Kendisinde gizleyecek ve tehlikelerden sizi muhafaza edecektir. Değerli yavrularım, bu hale gelmek için umarım gayret gösterirsiniz.


Kur'an-i Kerim'den Bazi Ayetler:

Araf [7/40]:
إِنَّ الَّذِينَ كَذَّبُوا بِآيَاتِنَا وَاسْتَكْبَرُوا عَنْهَا لاَ تُفَتَّحُ لَهُمْ أَبْوَابُ السَّمَاء وَلاَ يَدْخُلُونَ الْجَنَّةَ حَتَّى يَلِجَ الْجَمَلُ فِي سَمِّ الْخِيَاطِ وَكَذَلِكَ نَجْزِي الْمُجْرِمِينَ

İnnellezine kezzebu bi ayatina vestekberu anha la tüfettehu lehüm ebvabüs semai ve la yedhulunel cennete hatta yelicel cemelü fi semmil hiyad ve kezalike neczil mücrimin:
Elbette âyetlerimizi tekzib eden ve onlara iymanı kibirlerine yediremiyen kimselere Semanın kapıları açılmaz ve cemel iğnenin deliğinden geçinceye kadar onlar Cennete girmezler, işte mücrimleri biz böyle cezâlandırırız

Lokman [31/18]:
وَلَا تُصَعِّرْ خَدَّكَ لِلنَّاسِ وَلَا تَمْشِ فِي الْأَرْضِ مَرَحًا إِنَّ اللَّهَ لَا يُحِبُّ كُلَّ مُخْتَالٍ فَخُورٍ

Ve la tüsa'ir haddeke lin nasi ve la temşi fil erdi meraha innellahe la yühibbü külle muhtalin fehur:
Hem nâsa avurdunu şişirme ve Yer yüzünde çalımla yürüme, çünkü Allah, öğüngen kurulganın hiç birini sevmez

Taha [20/105]:
وَيَسْأَلُونَكَ عَنِ الْجِبَالِ فَقُلْ يَنسِفُهَا رَبِّي نَسْفًا

Ve yes'eluneke anil cibali fe kul yensifüha rabbi nesfa:
Bir de sana dağlardan soruyorlar, binaenaleyh de ki: rabbım onları un ufra edip savuracak da

Isra [17/37]:
وَلاَ تَمْشِ فِي الأَرْضِ مَرَحًا إِنَّكَ لَن تَخْرِقَ الأَرْضَ وَلَن تَبْلُغَ الْجِبَالَ طُولاً

Ve la temşi fil erdi merah inneka len tahrikal erda ve len teblüğal cibale tula:
Hem Yer yüzünde azametle yürüme, çünkü sen ne Arzı yırtabilirsin, ne de boyca dağlara yetişebilirsin

Fussilet [41/48]:
وَضَلَّ عَنْهُم مَّا كَانُوا يَدْعُونَ مِن قَبْلُ وَظَنُّوا مَا لَهُم مِّن مَّحِيصٍ

Ve dalle anhüm ma kanu yed'une min kablü ve zannu ma lehüm mim mehiys:Önceden tapıp durdukları şeyler onlardan gayb olup gitmişler ve onlar kendilerine hiç bir kaçamak kalmadığını anlamışlardır

Kaf [50/36]:
وَكَمْ أَهْلَكْنَا قَبْلَهُم مِّن قَرْنٍ هُمْ أَشَدُّ مِنْهُم بَطْشًا فَنَقَّبُوا فِي الْبِلَادِ هَلْ مِن مَّحِيصٍ

Ve kem ehlekna kablehum min karnin hum eşeddu minhum batşen fe nekkabu fil bilad hel mim mehiys:
Hem önlerinde nice karn helâk ettik, onlar tutumca onlardan daha çetin idiler, beldelerde delik aradılar: varmı bir kaçamak?

ŞÛRÂ [42/35]:
وَيَعْلَمَ الَّذِينَ يُجَادِلُونَ فِي آيَاتِنَا مَا لَهُم مِّن مَّحِيصٍ

Ve ya'lemellezine yücadilune fi ayatina ma lehüm mim mehiys:
Hem bilsinler diye o âyetlerimizde mücadele edenler ki kendileri için kaçacak yer yoktur.
Resim
Kullanıcı avatarı
Gariban
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 2834
Kayıt: 25 Tem 2007, 02:00

Mesaj gönderen Gariban »

Gizli Bahçe’ye Gelin!

Bawa Muhyiddin(K.S)


Yazar: M.R.Bawa Muhyiddin(K.S)
Kitabın Orijinal Adı: Come to the Secret Garden:Sufi Tales of Wisdom
Kitabın Türkçe İsmi: Gizli Bahçe’ye Gelin:Sufilerin irfan hikâyeleri
Cevrilen Sayfalar: s.279 -282
Basım Yılı: 1985
Çevirmen: Emre Yaşar


Resim


Kuşlar bir şey yedikleri zaman sessizdirler

Şuradaki iki büyük ağaca bakın. Dallara konan farklı renkteki kuşları görebiliyor musunuz? Belki beş bin yahut daha fazla sayıdalar. Onlardan gelen bir ses duyabiliyor musunuz? Hayır, huzur içinde oturmuş sessizce yiyorlar. Meyveleri ilk gördüklerinde öterek ve bağrışarak çok fazla ses yapıyorlardı ama şimdi dallara yerleştiler ve meyvele-rin hoş tadını sessizce çıkarıyorlar.

Sevgili yavrularım, aynı davranışı Hakk’ı ve irfanı arayan ve rehberle birlikte olan kimselerde görebilirsiniz. Farklı dillerde ve renklerde pek çok insan rehberin varlığı etrafında toplanıyorlar. Başlarda kargaşalıklar olsa da Allah’ın tatlı ilmi irfanla içe çekilince yatışırlar. Sonrasında tüm renkler saadet içinde karışırlar.

Çocuklarım, irfan babanıza ilk yakınlaşmanızda, siz de biraz gürültü yapmış olabilirsiniz. Fakat bir kez yerleşti mi ve onun varlığında görevlerinizi yerine getirmeye başladığınızda tüm sesleriniz kesilmelidir. Sessiz, Hakk’ın huzur verici tadıyla ve irfan, aşk, sabır, hoşgörü ve hakikat meyveleriyle keyifli olmalısınız. Bir kere bu sükûnet halinde oldunuz mu, sıfatlarınız, işleriniz ve sevginiz güzel olacaktır. Sabrınız, şükrünüz, tevekkül ve hamdınız güzel olacak. Merhametiniz çok güzel olacak ve irfanınız keskinleşecek.

Yavrularım, tüm Âdemoğulları bu meyvelerle beslenmek durumundadır. Bu sükûnete hepiniz erişmelisiniz. O zaman Allah’ın ilminin tadı ve lezzeti sizin saadetiniz olacaktır. Bu huzuru ve birliği bulmalısınız. Rehberinizden alacağınız inayet budur. Eğer bu hale ererseniz, Allah’ın tadını bileceksiniz. Görevlerinizi yerine getirin ve bu tadı keşfetmeye çalışın.
En son Gariban tarafından 08 Eyl 2009, 12:34 tarihinde düzenlendi, toplamda 1 kere düzenlendi.
Resim
Kullanıcı avatarı
gulgoncaa
Aktif Üye
Aktif Üye
Mesajlar: 182
Kayıt: 12 May 2008, 02:00

Mesaj gönderen gulgoncaa »

Bismillahirrahmanirrahim


Tanrı bir kudrettir
Kudret (Kuvvet) nur (ışık) olur
Nur titreşime dönüşür
Titreşim ses olur
Ses kelime olur
Kelime dil olur
Dil yanıt olur
Kaynağa geri dön !


Bawa Hz.leri (K.S)
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/gulgonca.jpg[/img]
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen nur-ye »

Gariban yazdı: Gizli Bahçe’ye Gelin!

Resim

Sevgim sizlere değerli çocuklarım. Lütfen bunu düşünün. Yaratanınızın hükümranlığında büyüyün ve dünyada küçülün.

Bawa Muhyiddin(K.S)
Resim
Kullanıcı avatarı
gulgoncaa
Aktif Üye
Aktif Üye
Mesajlar: 182
Kayıt: 12 May 2008, 02:00

Mesaj gönderen gulgoncaa »

205.
Oğlum!
Fare koşarken büyük bir gürültü çıkarır, fakat fareyi sinsice izleyen bir kedi en ufak bir ses çıkarmaksızın sinsi bir şekilde yürür.

Ayni şekilde, hırsızlık yapan akıl ve arzu da bir şeyi yakalamak için yola koyulduğunda, onların şüphecilik, hasedlik, hilekârlık, entrikacılık ve hainlik gibi ser nitelikleri de, bir kedi gibi, iyi şeyleri ve ALLAH’a olan imanı öldürmek için yumuşak ve sessiz bir şekilde hareket ederler.

Kedinin kurnaz doğasını hiç gözlemledin mi?
Masum görünür, fakat sinsice hareket eder.
Kedi herkese sürtünür ve miyavlar.
Fakat sen onun öldürmeye koyulduğu zamanki niteliklerine hiç dikkat ettin mi?
Tıpkı bunun gibi, aklı kedinin vasıflarına sahip olan biri de dışarıdan sevecenlik belirtileri gösterebilir, fakat içeriden öldürme isteği niteliğine sahiptir.
Dikkat etmelisin!
Aşırı şekilde tedbirli davran!
Gör ki bu nitelikler sende sûretlenmezler.

Aklın kedisi ikiyüzlüdür: Zahirde sevecen, batında öldürücüdür.
Bu vasıfların her ikisini de ortadan kaldır.
İrfanınla onları yenip uzaklaştır.
Entrikacılık ve yalandan sevecen görünmenin ikisi de arayıp öldürmek isteyen vasıflardır.

Bazı insanlar, insan yüzleriyle bu niteliklere sahiptir.
İki bacaklı kedi-insanlar tıpkı dört-bacaklı kediler gibidirler.
Dikkat edin!
İrfanınızı kullanıp bu niteliklerin sizi istila etmesini önleyin ve o zaman Allah’ın eşitlik halini ve bütün yaşamlara rahatlık (huzur) veren rahmetini göreceksiniz!.



Bawa Muhyiddin(K.S)
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/gulgonca.jpg[/img]
Cevapla

“►Bawa Muhyiddin◄” sayfasına dön