6.-10. Kudsî Hadisler

 
 
6. HADÎS:
 
…عَنْ أَبِي بَكْرِ الصِّدِّيقْ رَضِيَ اللّهُ عَنْهُ وَ قَالَ بِاللّهِ الْعَظِيمُ لَقَدْ حَدَّثَنِي مُحَمَّدُ الْ مًُْصْطَفَا صَلَّىالّلهُ عَلَيْهِ وَ سَلَّمُ وَقَالَ بِاللّهِ الْعَظِيمُ لَقَدْ حَدَّثَنِي جَبْرَاءِيلُ عَلَيْهِ السَّلَامُ سَلَّمُ وَقَالَ بِاللّهِ الْعَظِيمُ لَقَدْ حَدَّثَنِي بِهِ مِيكَاءِيلُ عَلَيْهِ السَّلَامُ سَلَّمُ وَقَالَ بِاللّهِ الْعَظِيمُ لَقَدْ حَدَّثَنِي إِسْرَافِيلُ عَلَيْهِ السَّلَامُ وَ قَالَ

 

قَالَ اللّهُ تَعَالَى: يَا إِسْرَافِيلُ بِعِزَّتِي وَ جَلَالِي وَ جُودِي وَ كَرَمِي مَنْ قَرَاَ بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمَانِ الرَّحِيمِ مُتَّصِلَةً بِفَاتِحَةِ الْكِتَابِ مَرَّةً وَاحِدَةً أَشْهَدُوا عَلَيَّ أَنِّي قَدْ غَفَرْتُ لَهُ وَ قَبِلْتُ مِنْهُ الْحَسَنَاتِ وَ تَجَاوَزْتُ عَنْهُ السَّيِّءَاتِ وَلَا أُحْرِقُ لِسَانَهُ فِي النَّارِ وَ أُجِيرُهُ مِنْ عَذَابِ النَّار ِوَ عَذَابِ الْقِيَامَةِ وَ الْفَزَعِ الْاَكْبَرِ وَ يَلْقَانِي قَبْلَ
الْأَنْبِيَاءِ وَ الْأَوْلِيَاءِ أَجْمَعِينَز
 
 
Ebû Bekr es-Sıddîk (radiyallahu anhu) dedi ki :
Azîm olan Allah için,  Muhammed Mustafâ  (sallallahu aleyhi ve sellem) bana nakletti ki:
“Azîm olan Allah için, bana Cebrîl aleyhisselâm nakletti,
Azîm olan Allah için, bana Mikâîl aleyhisselâm nakletti,
Azîm olan Allah için, bana İsrâfîl aleyhisselâm nakletti,
Yüce Allah şöyle buyurdu:
“Ey İsrâfil, izzetim, celâlim, cömertliğim ve keremim üzeri­ne yemîn ederim ki,
Kim Bismillâhirrahmânirrahîm’le bir­likte arkasından Fâtiha sûresini bir kere okursa,
Şâhid olunuz ki Ben muhakkak o kimseye mağfirette bulunurum; Onun iyi­liklerini kabul ederim ve kötülüklerini affederim.
Onun dilini ateşte yakmam;
Kendisini cehennem azâbı, kıyâmet azâbı ve “büyük korku” dan kurtarırım.
Ve o, Bana bütün peygamberler ve velîlerden önce kavuşur.”
 
 
Azîm : Büyük. Yüce. Çok ileri.
 
Mikâîl : Rezzakıyyet arşının hamelesi olan büyük Melek. Dört Büyük Melekten birisi. (Bak: Melâike)
 
İsrâfîl : Dört büyük melekten biri olup Kıyamet günü cesedlere nefh-i ruh etmeğe ve Sur’u üfürmeğe vazifelidir. (Bak: Melâike)
 
Melâike  : Büyük meleklerin büyükleri: Cebrâil, Mikâil, İsrâfil, Azrâil (A.S.).
 
Azrâil : Ölüm meleği. Dört büyük melekten biridir, ölenlerin ruhlarını almak görevi vardır. Diğer bir ismi de “melek-ül mevt: Ölüm meleği”dir.
 
Mağfiret : (Mağfiret) Cenab-ı Hakk’ın kullarının günahlarını örtmesi, affetmesi, rahmeti ile lütfu.
 
Azâb : Dünyada işlenen suç ve kabahate karşılık olarak âhirette çekilecek ceza. * Eziyet. Büyük sıkıntı. Şiddetli elem.
 
 
 
7. HADÎS :
 
عَنْ أَبِي هُرَيْرَةْ عَنْ رَسُولُ اللّهِ صَلَّىالّلهُ عَلَيْهِ وَ سَلَّمُ قَالَ

 

قَالَ اللّهُ تَعَالَى: شَتَمَنِي أَبنُ آدَمَ وَمَا يَنْبَغِي لَهُ أَنْ يَشْتِمَنِي. وَيُكَذِّبُنِي وَمَا يَنْبَغِي لَهُ أَمَّا شَتْمُهُ فَقَوْلُهُ إِنَّ لِي وَلَداً وَ أَمَّا تَكْذِيبُهُ فَقَوْلُهُ لَيْسَ يُعِيدُنِي كَمَا بَدَأَنِي. عَنْ أَبِي هُرَيْرَةْ عَنْ رَسُولُ اللّهِ صَلَّىالّلهُ عَلَيْهِ وَ سَلَّمُ قَالَ 

 

    عَنْ أَبِي هُرَيْرَةْ عَنْ رَسُولُ اللّهِ صَلَّىالّلهُ عَلَيْهِ وَ سَلَّمُ قَالَ
قَالَ اللّهُ عَزَّ وَ جَلَّ: كَذَّبَنِي أَبنُ آدَمَ وَلَمْ يَكُنْ لَهُ ذَالِكَ وَ شَتَمَنِي وَلَمْ يَكُنْ لَهُ ذَالِكَ فَأَمَّا تَكْذِيبُهُ إِيَّيَ فَقَوْلُهُ لَنْ يُعِيدَنِي كَمَا بَدَأَنِي وَ لَيْسَ أَوَّلُ الْخَلْقِ بِأَهْوَنَ عَلَيَّ مِنْ إِعَادَتِهِ وَ أَمَّا شَتْمُهُ إِيَّيَ فَقَوْلُهُ أَتَّخَذَ اللّهُ وَلَداً وَ أَنَا الْأَحَدُ الصَّمَدُ لَمْ أَلِدْ وَلَمْ اُولَدْ وَلَمْ يَكُنْ لِي كُفُواً أَحَدٌ
 
Ebû Hureyre Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’in şöyle dediğini nakleder:
“Allah Teâlâ buyurdu:
“Âdem oğlu Bana noksan sıfat isnâd eder.
Hâlbuki ona, Beni noksan sıfatla tavsif etmek gerekmez­di.
Âdem oğlu beni yalanlamak da ister ki, bu da ona yakışmaz­dı.
Onun bana noksan sıfat isnâdı, (güyâ İsâ) benim oğlum oldu­ğudur.
Beni yalanlaması da:
“Allah beni ilk yarattığı gibi iâde sûretiyle yaratacak değildir!” demesidir.
 
Ebû Hureyre, aynı isnâdla Hz. Peygamber’den şu hadîsi nakleder:
“Azîz ve Celîl olan Allah buyurdu:
“Âdem oğlu Beni ya­lanlar, oysa durum onun yalanladığı gibi değildir.
O Bana nok­san sıfat isnâd eder, durum onun zannı gibi değildir.
Onun beni yalanlaması:
“Allah beni ilk yarattığı gibi iâde sûretiyle yaratacak değildir! şeklindeki ifâdesidir.
Hâlbuki Benim için ilk defa yaratış, ikinci defa yaratmaktan daha kolay değildir.
Onun be­ni noksan sıfatla tavsîfi ise:
“Allah bir oğul edindi!” sözüdür.
Oysa Ben Ehad ve Samed’im (Tek ve herşeyden müstağnîyim).
Do­ğurmam ve doğmam.
Hiçbir şey Benim dengim olamaz.”
(Buhârî, Tefsîru sûre: 112; Tecrîd-i Sârih terc. IX, 8.)
 
Tavsif : Vasıflarını söylemek. Bir şeyin iç yüzünü, ne ve nasıl bir şey olduğunu anlatmak. Vasıflandırmak. * Bilgi, ilim.
 
Âdem : İnsan. İlk insan ve ilk peygamber (A.S.)Allah ilk insan olarak Âdem’i, sonra eşi Havva’yı yaratmıştır. Bugünkü insanlar onlardan türeyip çoğalmıştır. Bazı dine tâbi olmıyanlar, insanın maymun soyundan bir hayvandan türediğini iddia ederler. Bu iddia kasıtlıdır, çünki ilmî isbatı yapılamamıştır. Lâboratuarlarda küçük canlılar üzerinde yapılan çalışmalar göstermiştir ki, canlının genetik yapısında meydana gelen değişiklik sonucu türeyen yeni canlı, ana-babasından daha mükemmel değil; dejenere olmuş, soysuzlaşmış, bozuk bir şekil almıştır. İnsan ise en mükemmel mahluktur. Kaldı ki bu güne kadar bir canlının değişip başka bir canlı haline geldiğini kimse görmemiştir. Bugünkü maymunlar da hâlâ insan olmamışlardır. Bugünün psikoloji ve felsefi antropolojisi insanın mahiyetçe, özce hayvandan farklı olduğunu kabul etmiştir. $ Yani: Cenâb-ı Hak, Âdem’i (A.S.) bütün kemalâtın mebadisini tazammun eden âli bir fıtratla tasvir etmiştir ve bütün maâlinin tohumlarına mezraa olarak yüksek bir istidat ile halketmiştir ve mevcudatı ihata eden ulvi bir vicdan ve ihatalı on duygu ile teçhiz etmiştir; ve bu üç meziyet sayesinde, bütün hakaik-ı eşyayı öğretmeye hazırlamıştır, sonra bütün esmayı kendisine öğretmiştir. Âdem’i halketti, tesviye etti, cesedine nefh-i ruh etti, terbiye etti, sonra esmâyı tâlim etti ve hilâfete namzed kıldı. Sonra vakta ki Âdem’i melâikeye tercih etmekle rüchan mes’elesinde ve hilâfet istihkakında ilm-i esmâ ile mümtaz kıldı. İ.İ.)
 
 
 
8. HADÎS :
 
عَنْ أَبِي هُرَيْرَةْ عَنْ النَّبِيِّي صَلَّىالّلهُ عَلَيْهِ وَ سَلَّمُ قَالَ

 

يَقُولُ اللّهُ عَزَّ وَ جَلَّ: أَبنُ آدَمَ إِذَا ذَكَرْتَنِي شَكَرْتَنِ وَ إِذَا نَسِيتَنِي كَفَرْتَنِي
 
Ebû Hureyre Hz. Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)’den nakleder:
Allah şöyle buyurur:
“Âdem oğlu! Beni andığın zaman Bana şükretmiş olursun,
Beni unuttuğun zaman Bana nankörlük et­miş olursun!”
(Tabarânî)
 
 
 
9. HADÎS :
 
عَنْ أَبِي هُرَيْرَةْ عَنْ النَّبِيِّي صَلَّىالّلهُ عَلَيْهِ وَ سَلَّمُ قَالَ

 

يَقُولُ اللّهُ عَزَّ وَ جَلَّ: أَنْفِقْ أُنْفِقْ عَلَيْكَ. وَقَالَ يَدُ اللّهِ مَلْأَى لَا تُغِيضُهَا نَفَقَةٌ سَحَّاءُ الَّيْلُ وَ النَّهَارُ وَقَالَ أَرَأَيْتُمْ مَا أَنْفَقَ مُنْذُ خَلَقَ السَّمَاءَ وَ الْأَرْصُ فَ إِنَّهُ لَمْ يَغِضْ مَا فِي يَدِهِ وَكَانَ عَرْشُهُ عَلَى الْمَاءِ وَ بِيَدِهِ الْمِيزَانُ يَخْفِضُ وَ يَرْفَعُ
 
Ebû Hureyre Nebî (sallallahu aleyhi ve sellem)’den nakleder:
“Azîz ve Celîl olan Allah şöyle buyurdu:
“Malını hayır yolun­da sarfet ki, Ben de sana vereyim.”
Resûlüllah şöyle devâm eder:
“Allah’ın eli doludur, gece gündüz devâm edecek hiçbir harcama ondan bir şey eksiltmez.”
O devâmla:
“Gördünüz mü, O göğü ve yeri yarattığından beri sarfettiği hâlde, elindeki ek­silmedi.
O’nun Arş’ı su üzerindedir, elinde de inip kalkan terâzi vardır.”
(Buhârî, Tefsîru sûre; Tecrîd-i Sârih terc. XI, 112)
 
 
 
10. HADÎS :
 
عَنْ أَبِي هُرَيْرَةْ عَنْ رَسُولُ اللّهِ صَلَّىالّلهُ عَلَيْهِ وَ سَلَّمُ قَالَ 

 

إِنَّ اللّهُ عَزَّ وَ جَلَّ يَقُولُ: أَنَا مَعَ عَبْدِي إِذَا ذَكَرَنِي وَ تَحَرَّكَتْ بِي شَفَتَاهُ
 
Ebû Hureyre Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’den nakleder:
“Azîz ve Celîl olan Allah şöyle buyurur:
“Kulum Beni zikret­tiği ve dudakları Benim (ismim) ile hareket ettiği vakit Ben onunla birlikteyimdir.”
(Buhârî, Tevhîd, 43; Ahmed b. Hanbel, II, 540)