13. VASİYET

 
Muhiddin-i Arabî buyuruyor:
 
Sakın Kimseye zulmetme!
Zulüm, insanı kıyamette karanlıklar içinde bırakır.
Zülüm, hak sahiplerine haklarını vermemektir.
Sıkışmış birini görür de, onun sıkıntısını giderecek kudretde sende varsa, bil ki senin malında, onun hakkı vardır.
Onun hâline muttali oluşun, hakkını vermek içindir.
Vermezsen mes’ulsün.
Eğer malî kudretin yoksa, tatlı dil ile ona yardım vazifendir.
Senin için, ona maddeten yardıma hiç imkân yoksa, o zaman ona dua edersin.
Bunları ihmâl eder yapmazsan zâlimsin.
Saili kovma. Komşulara hediye vermek, açları doyurmak, susuzları kandırmak, çıplakları giydirmek, şaşırmışları yola koymak, suçlu ve kabahatlileri affetmek Din’dir.
Dindarlıktır…

Sen de ALLAH’ın fakirisin.
ALLAH’ın, âlemlerde hiç bir şeye ihtiyacı yoktur.
Bununla beraber duaları kabul eder.
Muhtaç olanların ihtiyacını verir, zararlı şeyleri defeder, faydalı şeyleri ulaştırır.
Sen de ALLAH’ından dileklerini yüz aklığı ile isteyebilmek için elinden geleni yapmalısın.
Kudsî Hadis meali:
“Ey kullarım! Zulmü nefsime haram kıldım.
Kendi aranızda da haram kıldım.
Artık kimseye zulmetmeyin kullarım!
Hepiniz şaşırmışdınız, yalnız Benim hidâyet nasibettiğim kimseler müstesna.
Benden hidâyet isteyin, sizi hidâyete ulaştırayım.
Kullarım! Hepiniz açsınız, yalnız Benim doyurduklarını müstesna.
Yiyeceklerinizi Benden isteyin sizi doyurayım.
Kullarım! Hepiniz çıplaksınız, yalnız Benim giydirdiklerim müstesna.
Benden giyinmeyi isteyin, Ben sizi giydireyim.
Kullarım! Siz gece gündüz hatalar, suçlar işliyorsunuz.
Ben günahlarınıza mağfiret ediyorum.
Benden mağfiret isteyin sizi affedeyim, mağfiret edeyim.”

Bak, dikkat et!
HAKK Tealâ, bunların hepsini sen istemeden veriyor, bununla beraber, istemeni emrediyor ki, isteğine icabet edip tekrar vermek için. . .
İstemeden verdiğini, Er RAHMÂN İsmi şerifinin tecellîyatı bil! İstedikten sonra vereceğini beyan buyurması da, ihtiyaçlarını daima Rabbinden istemeyi sana tâlim içindir.
Bunlar ayrı ayrı makamlardır.
Kulların yaradılışındaki hikmet, ALLAH’a ibâdet yâni, ALLAH’a tezellül ve ihtiyaçlarını açıklamaktır.
İbadetlerin, ALLAH’a kulluk borcu olduğunu unutma!
ALLAH’ı bilmek için yol, kulluk yoludur.

Sana vasiyetim:
HAKK’ın emirleri ve nehiyleri karşısında teslimiyetle boyun eğ ve dersini al!
Tâ ki, bu emirler ve nehiylerinde senden istenilen nedir, bunu bilesin.
Sakın istemeyenlerden olma!
Birisinden istemeyen, umum hakkında da cimrilik etmiş olur.
Eğer, sözü uzattım, çok söylediysem, kendini levmet!
Câhil isen, öğrettim.
Unutmuş isen, hatırlattım.
Mü’min isen, mü’minlere vâ’z u menfaat verir.
Burada sen, ben yok.
Hepimize vâ’z u menfaat verir.

Yukarıdaki Hadis’i Kudsî’nin tamamı :
“Kullarım! Siz bana zarar yapamazsınız.
Menfaat de yapamazsınız.
Bunlara gücünüz yetmez.
Kullarım! Evveliniz, âhiriniz, insanlarınız, cinleriniz, en muttaki adamın kalbi gibi kalbe sahib olsanız bu hâliniz, mülkümden bir şey artırmaz.
Kullarım! Evveliniz, insanlarınız, cinlerinizin en fâcir adamın kalbi gibi olsa, bu hâliniz, mülkümden bir şey eksiltmez.
Kullarım! Evveliniz, âhiriniz, insanlarınız, cinleriniz hep, düz bir yerde toplansa, benden isteseler, ben de herkese istediğini versem, bu verişimden hazinemden hiç bir şey eksilmez.
İğnenin denize dalıp çıkması kadardır.
İğne denizden hiç bir şey eksiltmez.
Çünki mücellâ olduğundan su almaz.”

Hele şu beyana bak!
Zât-ı İlâhisini kulu menzilesine koyunca, ALLAH’ı bilmeyen zayıf ruhlu insanlara, ne müthiş saltanatını bildiriyor.

Dostum! Hadis-i şerifteki işaretlere dikkat et!
Hadisin sonu da şöyle:
“Bunlar hep, sizin amellerinizdir.
Sizin için onları depo ettim.
Yine size iade edeceğim.
Hayır gören, ALLAH’a hamd etsin.
Hayırdan başka bir şey ile karşılaşan, kendini levm etsin!”

Hacet istemek zillettir.
ALLAH’tan başkasına, zillet izhar etmek şaşkınlıktır.
Nefsine zulümdür vesselâm. . .
 
 
Zulm : (Zulüm) Haksızlık. * Eziyet, işkence. * Bir hakkı kendi yerinden başka bir yere koymak.
 
Muttali : Haberli. Bilgisi olan. Bir yüksek yerden bakarak görüp anlayan. Vâkıf. Derk eden.
 
Mes’ul : Yaptığı iş ve hareketlerden hesap vermeğe mecbur olan. Mes’uliyetli. Bir işin idâresi kendisine âit olan. * Cezâ verilmiş olan.
 
Müstesna : İstisna edilen. Ayrı tutulan, ayrı muameleye tabi olan. Kaide dışı bırakılmış olan.
 
Hidâyet : Doğruluk. İslâmlık. Hakkı hak, bâtılı da bâtıl olarak görüp doğru yola girmek. Dalâletten ve bâtıl yoldan uzaklaşmak.
 
Tecellîyat : (Tecelli. C.) Tecellile
 
Tâlim : Öğretmek. Yetiştirmek. Alıştırmak. Belli etmek. İdman.
 
Tezellül : Zillete katlanmak. Aşağılanmak. Alçalmak. Hor ve hakir olmak. Kendini alçak tutmak.
 
Nehiy : Yasak etmek. Menetmek. * Gr: Emrin menfi şekli.
 
Levm : Çekiştirmek. Birisinin yüzüne karşı kötü söz söylemek. Zemmetmek. Paylamak. Başa kakmak.
 
Vâ’z : Dinî mes’eleler üzerinde konuşup nasihat etmek. Kalbi yumuşatacak sözlerle insanı iyiliğe sevke çalışma.
 

Fâcir : Haktan sapan. Haram ve günaha dalmış kötü insan. Günah işleyen. (Bak: Fecir)