2. sayfa (Toplam 2 sayfa)
Re: Bitkilerle İlgili Âyeti Kerimeler
Gönderilme zamanı: 16 Tem 2011, 03:49
gönderen Gul
اعْلَمُوا أَنَّمَا الْحَيَاةُ الدُّنْيَا لَعِبٌ وَلَهْوٌ وَزِينَةٌ وَتَفَاخُرٌ بَيْنَكُمْ وَتَكَاثُرٌ فِي الْأَمْوَالِ وَالْأَوْلَادِ كَمَثَلِ غَيْثٍ أَعْجَبَ الْكُفَّارَ نَبَاتُهُ ثُمَّ يَهِيجُ فَتَرَاهُ مُصْفَرًّا ثُمَّ يَكُونُ حُطَامًا وَفِي الْآخِرَةِ عَذَابٌ شَدِيدٌ وَمَغْفِرَةٌ مِّنَ اللَّهِ وَرِضْوَانٌ وَمَا الْحَيَاةُ الدُّنْيَا إِلَّا مَتَاعُ الْغُرُورِ
---İ’lemû ennemel hayâtud dunyâ leibun ve lehvun ve zînetun ve tefâhurun beynekum ve tekâsurun fîl emvâli vel evlâd(evlâdi), ke meseli gaysin a’cebel kuffâre nebâtuhu summe yehîcu fe terâhu musferren summe yekûnu hutâmâ(hutâmen), ve fîl âhıreti azâbun şedîdun ve magfiretun minallâhi ve rıdvân(rıdvânun), ve mel hayâtud dunyâ illâ metâul gurûr(gurûri):Bilin ki, dünya hayatı ancak bir oyun, bir eğlence, bir süs, aranızda karşılıklı bir övünme, çok mal ve evlat sahibi olma yarışından ibarettir. (Nihayet hepsi yok olur gider). Tıpkı şöyle: Bir yağmur ki, bitirdiği bitki çiftçilerin hoşuna gider. Sonra kurumaya yüz tutar da sen onu sararmış olarak görürsün. Sonra da çer çöp olur. Ahirette ise (dünyadaki amele göre ya) çetin bir azap ve(ya) Allah’ın mağfiret ve rızası vardır. Dünya hayatı, aldanış metaından başka bir şey değildir. (Hadîd 57/20)
Sadakallâhu'l-azîm
Re: Bitkilerle İlgili Âyeti Kerimeler
Gönderilme zamanı: 21 Ağu 2011, 07:32
gönderen Gul
إِنَّا بَلَوْنَاهُمْ كَمَا بَلَوْنَا أَصْحَابَ الْجَنَّةِ إِذْ أَقْسَمُوا لَيَصْرِمُنَّهَا مُصْبِحِينَ
---İnnâ belevnâhum ke mâ belevnâ ashâbel cenneh(cenneti), iz aksemûle yasri munnehâ musbihîn(musbihîne) : Haberiniz olsun ki, Biz onlara bela vermişizdir, (tıpkı) o bağ sahiplerine bela verdiğimiz gibi. O sırada ki, sabah olunca mutlaka onu devşireceklerine yemin etmişlerdi. (Kalem 68/17)
وَلَا يَسْتَثْنُونَ
---Ve lâ yestesnûn(yestesnûne) : İstisna da etmiyorlardı («inşaallah» demiyorlardı). (Kalem 68/18)
فَطَافَ عَلَيْهَا طَائِفٌ مِّن رَّبِّكَ وَهُمْ نَائِمُونَ
---Fe tâfe aleyhâ tâifun min rabbike ve hum nâimûn(nâimûne) : Fakat onlar, uyuyorlarken, Rabbin tarafından dolaşıp gelen bir bela onun üstünü sarıp kuşatıverdi.(Kalem 68/19)
فَأَصْبَحَتْ كَالصَّرِيمِ
---Fe asbahat kes sarîm(sarîmi) :Sabaha kadar o bağ sırıma (biçilmiş tarlaya) dönmüştü. (Kalem 68/20)
فَتَنَادَوا مُصْبِحِينَ
---
Fe tenâdev musbihîn(musbihîne) : Derken sabahleyin birbirlerine seslendiler:(Kalem 68/21)
أَنِ اغْدُوا عَلَى حَرْثِكُمْ إِن كُنتُمْ صَارِمِينَ
---Enıgdû alâ harsikum in kuntum sârımîn(sârımîne) :"Eğer ürününüzü devşirecekseniz erkence kalkıp çıkın."(Kalem 68/22)
فَانطَلَقُوا وَهُمْ يَتَخَافَتُونَ
---Fentalekû ve hum yetehâfetûn(yetehâfetûne) :Hemen fırladılar, şöyle mızırdaşıyorlardı (fısıldaşıyorlardı):(Kalem 68/23)
أَن لَّا يَدْخُلَنَّهَا الْيَوْمَ عَلَيْكُم مِّسْكِينٌ
---En lâ yedhulennehel yevme aleykum miskîn(miskînun):'Sakın, bugün hiçbir yoksul oraya yanınıza girmesin.'(Kalem 68/24)
وَغَدَوْا عَلَى حَرْدٍ قَادِرِينَ
---Ve gadev alâ hardin kâdirîn(kâdirîne) :(Yoksulları) Engellemeye güçleri yetebilirmiş gibi erkenden gittiler.(Kalem 68/25)
فَلَمَّا رَأَوْهَا قَالُوا إِنَّا لَضَالُّونَ
---Fe lemmâ reevhâ kâlû innâ le dâllûn(dâllûne) :Ama bağı gördüklerinde: «Biz her halde yanlış gelmişiz.(Kalem 68/26)
بَلْ نَحْنُ مَحْرُومُونَ
---Bel nahnu mahrûmûn(mahrûmûne) :"Hayır, biz (her şeyden ve bütün servetimizden) yoksun bırakıldık."(Kalem 68/27)
قَالَ أَوْسَطُهُمْ أَلَمْ أَقُل لَّكُمْ لَوْلَا تُسَبِّحُونَ
---Kâle evsatuhum e lem ekul lekum levlâ tusebbihûn(tusebbihûne) : İçlerinde en makul olanı şöyle dedi: «Ben size Rabbinizi tesbih etsenize dememiş miydim?»(Kalem 68/28)
قَالُوا سُبْحَانَ رَبِّنَا إِنَّا كُنَّا ظَالِمِينَ
---Kâlû subhâne rabbinâ innâ kunnâ zâlimîn(zâlimîne) :Sübhansın ya rabbena! Dediler: bizler doğrusu zalimlermişiz(Kalem 68/29)
فَأَقْبَلَ بَعْضُهُمْ عَلَى بَعْضٍ يَتَلَاوَمُونَ
---Fe akbele ba’duhum alâ ba’dın yetelâvemûn(yetelâvemûne) :Ardından suçu birbirlerine yüklemeye başladılar.(Kalem 68/30)
قَالُوا يَا وَيْلَنَا إِنَّا كُنَّا طَاغِينَ
---Kâlû yâ veylenâ innâ kunnâ tâgîn(tâgîne) :Yazıklar olsun bizlere, bizler doğrusu azgınlarmışız(Kalem 68/31)
عَسَى رَبُّنَا أَن يُبْدِلَنَا خَيْرًا مِّنْهَا إِنَّا إِلَى رَبِّنَا رَاغِبُونَ
---Asâ rabbunâ en yubdilenâ hayren minhâ innâ ilâ rabbinâ râgıbûn(râgıbûne) :“Umulur ki, Rabbimiz bize bunun yerine daha iyisini verir. Çünkü biz artık Rabbimizi arzulayanlarız.”(Kalem 68/32)
Sadakallâhu'l-azîm
Re: Bitkilerle İlgili Âyeti Kerimeler
Gönderilme zamanı: 28 Ağu 2011, 22:55
gönderen Gul
مَا قَطَعْتُم مِّن لِّينَةٍ أَوْ تَرَكْتُمُوهَا قَائِمَةً عَلَى أُصُولِهَا فَبِإِذْنِ اللَّهِ وَلِيُخْزِيَ الْفَاسِقِينَ
---Mâ kata’tum min lînetin ev terektumûhâ kâimeten alâ usûlihâ fe bi iznillâhi ve li yuhziyel fâsikîn(fâsikîne) : Herhangi bir hurma ağacı kestiniz, ya da kökleri üzerinde dikili bıraktıysanız, hepsi Allah'ın izniyledir ve o fasıkları (yoldan çıkmışları) perişan edeceği içindir. (Haşr 59/5)
Sadakallâhu'l-azîm
Re: Bitkilerle İlgili Âyeti Kerimeler
Gönderilme zamanı: 26 Ara 2011, 08:13
gönderen Gul
وَاللَّهُ أَنبَتَكُم مِّنَ الْأَرْضِ نَبَاتًا
---Vallâhu enbetekum minel ardı nebâtâ(nebâten) : Allah, sizi yerden bir bitki (gibi) bitirdi. (Nûh 71/17)
Sadakallâhu'l-azîm
Re: Bitkilerle İlgili Âyeti Kerimeler
Gönderilme zamanı: 23 Oca 2012, 09:02
gönderen Gul
إِنَّمَا نُطْعِمُكُمْ لِوَجْهِ اللَّهِ لَا نُرِيدُ مِنكُمْ جَزَاء وَلَا شُكُورًا
---İnnemâ nut’imukum li vechillâhi lâ nurîdu minkum cezâen ve lâ şukûrâ(şukûren) : "Biz size, ancak Allah'ın yüzü (rızası) için yediriyoruz; sizden ne bir karşılık istiyoruz, ne bir teşekkür." (Dehr 76/9)
إِنَّا نَخَافُ مِن رَّبِّنَا يَوْمًا عَبُوسًا قَمْطَرِيرًا
---İnnâ nehâfu min rabbinâ yevmen abûsen kamtarîrâ(kamtarîren) :"Çünkü biz, asık suratlı, zorlu bir gün nedeniyle Rabbimizden korkuyoruz."(Dehr 76/10)
فَوَقَاهُمُ اللَّهُ شَرَّ ذَلِكَ الْيَوْمِ وَلَقَّاهُمْ نَضْرَةً وَسُرُورًا
---Fe vekâhumullâhu şerra zâlikel yevmi ve lakkâhum nadreten ve surûrâ(surûren) : İşte bu yüzden Allah onları o günün fenalığından esirger; (yüzlerine) parlaklık, (gönüllerine) sevinç verir.(Dehr 76/11)
وَجَزَاهُم بِمَا صَبَرُوا جَنَّةً وَحَرِيرًا
---Ve cezâhum bimâ saberû cenneten ve harîrâ(harîren) : Sabretmelerine karşılık onlara cenneti ve (cennetteki) ipekleri lütfeder.(Dehr 76/12)
مُتَّكِئِينَ فِيهَا عَلَى الْأَرَائِكِ لَا يَرَوْنَ فِيهَا شَمْسًا وَلَا زَمْهَرِيرًا
---Muttekiîne fîhâ alel erâik(erâiki), lâ yeravne fîhâ şemsen ve lâ zemherîrâ(zemherîren) : Orada koltuklara kurulmuş olarak bulunurlar; ne yakıcı sıcak görülür orada, ne de dondurucu soğuk.(Dehr 76/13)
وَدَانِيَةً عَلَيْهِمْ ظِلَالُهَا وَذُلِّلَتْ قُطُوفُهَا تَذْلِيلًا
---Ve dâniyeten aleyhim zılâluhâ ve zullilet kutûfuhâ tezlîlâ(tezlîlen) : (Cennet ağaçlarının) gölgeleri, üzerlerine sarkar; kolayca koparılabilen meyveleri istifadelerine sunulur. (Dehr 76/14)
وَيُطَافُ عَلَيْهِم بِآنِيَةٍ مِّن فِضَّةٍ وَأَكْوَابٍ كَانَتْ قَوَارِيرَا
---Ve yutâfu aleyhim bi âniyetin min fıddatin ve ekvâbin kânet kavârîrâ(kavârîren) : Yanlarında gümüşten kaplar ve billûr kupalar dolaştırılır. (Dehr 76/15)
قَوَارِيرَ مِن فِضَّةٍ قَدَّرُوهَا تَقْدِيرًا
---Kâvarîra min fıddatin kadderûhâ takdîrâ(takdîren) :Gümüşten billur kaplar ki, onları belli bir ölçüyle tesbit etmişlerdir. (Dehr 76/16)
وَيُسْقَوْنَ فِيهَا كَأْسًا كَانَ مِزَاجُهَا زَنجَبِيلًا
---Ve yuskavne fîhâ ke’sen kâne mizâcuhâ zencebîlâ(zencebîlen) : Onlara orada bir kâseden içirilir ki (bu şarabın) karışımında zencefil vardır.(Dehr 76/17)
عَيْنًا فِيهَا تُسَمَّى سَلْسَبِيلًا
---Aynen fîhâ tusemmâ selsebîlâ(selsebîlen) : Bir pınar ki orada "selsebil" olarak adlandırılır.(Dehr 76/18)
Sadakallâhu'l-azîm
Re: Bitkilerle İlgili Âyeti Kerimeler
Gönderilme zamanı: 27 Ara 2012, 18:02
gönderen Gul
وَالَّذِي أَخْرَجَ الْمَرْعَى
---Vellezî ahrecel mer’â :'Yemyeşil otlağı' çıkardı. (A'lâ 87/4)
فَجَعَلَهُ غُثَاء أَحْوَى
---Fe cealehu gusâen ahvâ : Ardından onu kuru, kara bir duruma soktu.
(A'lâ 87/5)
Sadakallâhu'l-azîm