EHL-İ BEYT HADİSLERİ
- Tahiri
- Özel Üye
- Mesajlar: 649
- Kayıt: 09 May 2007, 02:00
Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
Gökler ve yer daha yaratılmadan iki bin yıl önce Cennetin kapısı üzerinde şöyle yazılmıştı: Lâ ilâhe illallah Muhammedün resûlüllah - Allahdan başka hiçbir ilâh yoktur Muhammed Aleyisselâm Allahın Resûlüdür. Onu Hz. Ali ile kuvvetlendirdim. buyurdu
(Cabir (r.a.)den; Taberânî Mucemül Kebir)
- Tahiri
- Özel Üye
- Mesajlar: 649
- Kayıt: 09 May 2007, 02:00
Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): Mirac için yürütüldüğüm gece Arşın gövdesi üzerinde şunu tesbit edilmiş olduğunu gördüm: Şüphe yok ki ben Allahım. Benden başka hiçbir ilâh yoktur. Adn Cennetini kendi kudretimle yarattım. Muhammed mahlûkatımın seçkinidir. Onu Ali ile kuvvetlendirdim ona Ali ile zafer verdim. buyurdu
(Ebul Hamra (r.a.)dan; Suyutî Câmiul Kebir)
(Ebul Hamra (r.a.)dan; Suyutî Câmiul Kebir)
- Tahiri
- Özel Üye
- Mesajlar: 649
- Kayıt: 09 May 2007, 02:00
Kütüb-i Sitte Kütübü Sitte
EHL-İ BEYT'İN FAZİLETİ
4458 - İbnu Abbas radıyallahu anhüma anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Nimetleriyle sizi beslediği için Allah'ı sevin. Beni de Allah sevgisi için sevin. Ehl-i Beytimi de benim sevgim için sevin."
(Tirmizî, Menakıb, (3792).
4459 - Sa'd İbnu Ebi Vakkâs radıyallahu anh anlatıyor: "Şu ayet indiği zaman, (mealen): "Sana bu ilim geldikten sonra, kim seninle bu hususta mücadele edecek olursa de ki: "Gelin, çocuklarımızı ve çocuklarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı, kendinizi ve kendimizi çağırıp toplanalım, sonra niyaz edelim ki, Allah'ın lâneti yalancılar üzerine olsun!" (Âl-i İmran 61), "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm Ali'yi , Fatıma'yı, Hasan ve Hüseyin radıyallahu anhüm ecmain'i çağırdı ve: "Allah'ım, bunlar da benim ehlim (âilem)" buyurdu."
(Tirmizî, Tefsir, Âl-i İmran, (3002).
4460 - Ümmü Seleme radıyallahu anha anlatıyor: "Ben "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ın evinin kapısında iken şu ayet nazil oldu: "...Ey peygamber âilesi! Allah günahlarınızı giderip sizi tertemiz yapmak istiyor" (Ahzab 33). Evde "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm, Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyin vardı. Onlara bir örtü bürüdü ve: "Allahım, işte bunlar benim ehl-i beytimdir, bunlardan günahı gider ve bunları kirlerden tertemiz kıl!" buyurdu. Ben atılıp:
"Ey Allah'ın Resûlü! Ben ehl-i beytten deyil miyim?" dedim. Bana: "Sen (yerinde dur, sen zaten) hayırdasın, sen Resûlullah'ın zevcesisin!" diye cevap verdi."
(Tirmizî, Menakıb, (3870).
4461 - Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Şu âyet indiği zaman (mealen): "... Ey peygamber âilesi! Allah günahlarınızı giderip sizi tertemiz yapmak istiyor" (Ahzab 33), "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm sabah namazına giderken, altı aya yakın bir müddette, Hz. Fatıma radıyallahu anha'nın kapısına uğrayıp: "Namaz (a kalkın) ey Ehl-i Beyt "Allah günahlarınızı giderip sizi tertemiz yapmak istiyor!" buyurdu."
(Tirmizî, Tefsir, Ahzab, (3204).
4462 - Hz. Aişe radıyallahu anha anlatıyor: ""Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm, üzerinde siyah (yünden) nakışlı bir kumaş olduğu halde sabahleyin (evden) çıktı. O sırada Hasan geldi, onu örtünün altına soktu. Sonra Hüseyin geldi onu da soktu. Sonra Fatıma geldi, onu da soktu. Sonra Ali geldi onu da örtünün altına soktu. Sonra da: "Ey Ehl-i Beyt Allah günahlarınızı giderip sizi tertemiz yapmak isttiyor" (Ahzab 33) buyurdu."
(Müslim, Fezâilu's-Sahabe 61, (2424).
4463 - Yezid İbnu Hayyan, Zeyd İbnu Erkam radıyallahu anh'tan naklen anlatıyor: ""Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Haberiniz olsun! Ben size iki ağırlık bırakıyorum. Bunlardan biri Allah Teâla'nın Kitabı'dır. O, Allah'ın (sema-arz arasına uzanmış) ipi olup, kim ona tutunursa hidayet üzere olur, kim de onu terkederse dalâlete düşer. İkincisi itretim, Ehl-iBeytim'dir." Biz, Zeyd İbnu Erkam'a sorduk:
"Kadınları da Ehl-i Beyt'inden midir?"
"Hayır! dedi, Allah'a yemin olsun, kadın bir müddet erkekle beraber olur. Sonra (kocası) onu boşar, o da babasına ve kavmine döner. "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ın Ehl-i Beyt'i aslı ve kendinden sonra sadaka haram olan asabesi'dir."
(Müslim, Fezâilu's-Sahabe 37, (2408).
4464 - İbnu Ömer radıyallahu anh anlatıyor: "Ebu Bekr radıyallahu anh buyurdular ki: "Muhammed aleyhissalatu vesselam'ı Ehl-i Beytinde gözetin."
(Buhârî, Fezâilu'l-Ashab 12, 22.)
- Tahiri
- Özel Üye
- Mesajlar: 649
- Kayıt: 09 May 2007, 02:00
- Tahiri
- Özel Üye
- Mesajlar: 649
- Kayıt: 09 May 2007, 02:00
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:
Ey Enes git bana Arabın efendisini çağır.
Hz. Âişe Sordu: Sen Arabın efendisi değil misin?
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem söyle buyurdu:
Ben Âdem evladının efendisiyim Ali ise Arabın efendisidir.
Hz. Ali gelince Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
Ey Ensar topluluğu! Öyle bir kimseyi size göstereyimmi ki Ona yapışırsanız asla ondan sonra sapıtmazsınız. Bu kimse Alidir. O halde bana olan sevginizden ötürü onu seviniz ve bana olan hürmet ve ikramınızdan ötürü de ona ikramda bulununuz. Çünkü; Cibril Allah Azze ve Celleden size bu söylediğimi bana emretti. buyurdu
(Seyyid Hz. Hasan (r.a.)dan; Taberânî Mucemül Kebir)
- Tahiri
- Özel Üye
- Mesajlar: 649
- Kayıt: 09 May 2007, 02:00
Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): Ey Ali, senin hakkında Allahdan beş şey istedim de birini bana vermedi dördünü bana verdi. Allahdan istedim ki, ümmetimi senin üzerine toplasın fakat bunu bana vermedi. Senin hakkında bana şunları verdi: Kıyamette ilk önce yer kendisi için açılacak benim ve sen benimle berabersin. Livai'l -Hamd Sancağı sendedir. Önümde onu taşıyacaksın öncekilerle sonrakileri onunla geçeceksin. Bir de benden sonra Müminlerin Velisi olduğunu bana verdi. buyurdu
(Hz. Ali (Keremullahiveche)den; Suyutî Câmiul Kebir)
(Hz. Ali (Keremullahiveche)den; Suyutî Câmiul Kebir)
- Tahiri
- Özel Üye
- Mesajlar: 649
- Kayıt: 09 May 2007, 02:00
Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): Ey Ali! Allah Teâlâ Hazretleri seni bir süsle süsledi ki, Allaha ondan daha sevgili olan bir süsle kullar süslenmemiştir. O, Allah katında, iyi kimselerin süsüdür. Dünyanın maddî menfaatından yüz çevirmektir. Sen dünyadan (menfaatından) hiçbirşey azaltamazsın. Dünya da senden bir şey (kıymet) azaltmaz. Sana, Allah yoksulları sevmeyi ihsan etti. Onlar sana bağlı olmakla, kendilerinden razı olursun. Ve sen İmam olarak, onlar da senden razı olurlar. buyurdu
(Ammar bin Yasir (r.a.)den; Buharî Edebül Müfred)
- Tahiri
- Özel Üye
- Mesajlar: 649
- Kayıt: 09 May 2007, 02:00
Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
Ey Ali! Allah Teâlâ Hazretleri seni bir süsle süsledi ki, Allaha ondan daha sevgili olan bir süsle kullar süslenmemiştir. O, Allah katında, iyi kimselerin süsüdür. Dünyanın maddî menfaatından yüz çevirmektir. Sen dünyadan (menfaatından) hiçbirşey azaltamazsın. Dünya da senden bir şey (kıymet) azaltmaz. Sana, Allah yoksulları sevmeyi ihsan etti. Onlar sana bağlı olmakla, kendilerinden razı olursun. Ve sen İmam olarak, onlar da senden razı olurlar. buyurdu
(Ammar bin Yasir (r.a.)den; Buharî Edebül Müfred)
- Tahiri
- Özel Üye
- Mesajlar: 649
- Kayıt: 09 May 2007, 02:00
Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): Kurânın indirilişi üzerine ben savaştığım gibi (Ey Ali) içinizde Kuranın Te'vili üzerine savaşacak kimseler olacaktır. Soruldu: Ebû Bekir ve Ömer midir?
Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)buyurdu ki: Hayır (onlar değil) fakat o savaşacak olan ayakkabı dikicisi (Ali)dir. buyurdu
(Ebu Said (r.a.)den; Suyutî Câmiul Kebir)
Te'vil: (Tef'il veznindendir) Bir nesneye redd ve irca' etmek. Döndürmek. Te'vil kelimesi, bazı müfessirlere göre, rücu' mânasına olan "Evl: " den alınmıştır. Müfessirlerce: Bir âyet-i kerimenin mânasını bir nesneye irca' ile beyan etmektir. Bazılarınca da (Evvel: ) lâfzından alınmış olup kelâmı evveline sarf ve irca' eylemektir. Bazılarınca da hükümet ve siyaset mânasına olan (İyalet: ) den alınmıştır ki, te'vil eden kimse, zihin ve fikrini kelâmdaki sırrın tetebbuuna taslit etmekten ibarettir ki, kelimeden maksud olan mâna zâhir ve söyleyenin muradı aşikâr ola. Tefsir ve te'vil beynindeki fark ise: Tefsir: Nüzul-ü âyetin sebebinden bahs ve lügat cihetinden kelâmın mevzuuna müteallik maddeye mübâşerettir. Te'vil ise: Âyetlerin sırlarını ve istar-ı kelimatı (kelimeler perdesini ve zarını) inceden inceye araştırmak ve âyetin mâna ihtimâllerinin birini tâyin etmekten ibarettir ki, muhtelif vecihlere muhtemel olan âyetler olur. Kur'anın anlaşılmasında birinci mertebe tenzil, ikinci mertebe te'vildir.Te'vil, bundan başka "rüya tâbir etmek" mânasına gelir ve "hoş kokulu bir nebat" adıdır. (Kamus Tercemesi)
- Tahiri
- Özel Üye
- Mesajlar: 649
- Kayıt: 09 May 2007, 02:00
Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): Nefsim Kudret elinde olan Allaha yemin ederim ki ben Kurânın indirilişi üzerine müşriklerle savaştığım gibi içinizden bir adam da benden sonra Kuranın Tevili üzerinde insanlarla çarpışacaktır.
İnsanlar, Allahtan başka hiç bir ilâh olmadığına şehadet edecekler de
onları öldürmek insanlara büyük bir hadise olacaktır.
Hatta Allah Tealânın Velisini (Hz. Ali kv) süngüleyecekler ve Mûsanın geminin (Hızır a.s. tarafından delinme) işine çocuğun (öldürülme) işine ve duvarın (düzeltilme) işine kızdığı gibi onun yaptığı işe kızacaklardır.
Bunların hepsi de Allah Teâlânın rızasıdır. buyurdu.
(Ebu Zer (r.a.)den; Deylemî Müsnedül Firdevs)
- Tahiri
- Özel Üye
- Mesajlar: 649
- Kayıt: 09 May 2007, 02:00
- Volkancan
- Üye
- Mesajlar: 32
- Kayıt: 19 Nis 2008, 02:00
Ebu Hureyre (A.S.) naklediyor.
Ebu Hureyre Hazretleri naklediyor:
---- ''Resulullah (S.A.V.) buyurdu ki: Fırat Nehrinin suyu çekilip altundan (altın) bir dağ meydana çıkmadıkça kıyamet kopmaz. Bu hazine üzerinde kıtal (savaş, vuruşma birbirini öldürme) vukua gelir, her yüzden doksan dokuzu ölür. Kıtale (savaşa) iştirak edenlerden her kişi yanlız ben halas ( kurtulma) olacağım diye ümitlenir.''
''Diğer bir rivayette Fırat nehrinin suyu çekilecek altun hazinesini açıklaması zamanı yaklaşıyor. her kim o zaman orada bulunursa o hazineden bir şey almasın. Aksi takdirde ya ölür ya öldürülür.''
İslam Peygamberinin geleceğe yönelik bu uyarısına dikkat etmeli, üzerinde derin derin düşünmeliyiz. Konu İslam'a inanan insanlar için çok önemlidir.
Esasen konuya gerçekçi bakıldığında, dış ülkelerin olaya bu günkü yaklaşımları Bizleri Hz. Peygamber (S.A.V.)'in işaret ettiği noktaya sürükler niteliktedir.
Selami OĞUZ
İnş Yük. Müh.
''SU RAPORU 2009''
---- ''Resulullah (S.A.V.) buyurdu ki: Fırat Nehrinin suyu çekilip altundan (altın) bir dağ meydana çıkmadıkça kıyamet kopmaz. Bu hazine üzerinde kıtal (savaş, vuruşma birbirini öldürme) vukua gelir, her yüzden doksan dokuzu ölür. Kıtale (savaşa) iştirak edenlerden her kişi yanlız ben halas ( kurtulma) olacağım diye ümitlenir.''
''Diğer bir rivayette Fırat nehrinin suyu çekilecek altun hazinesini açıklaması zamanı yaklaşıyor. her kim o zaman orada bulunursa o hazineden bir şey almasın. Aksi takdirde ya ölür ya öldürülür.''
İslam Peygamberinin geleceğe yönelik bu uyarısına dikkat etmeli, üzerinde derin derin düşünmeliyiz. Konu İslam'a inanan insanlar için çok önemlidir.
Esasen konuya gerçekçi bakıldığında, dış ülkelerin olaya bu günkü yaklaşımları Bizleri Hz. Peygamber (S.A.V.)'in işaret ettiği noktaya sürükler niteliktedir.
Selami OĞUZ
İnş Yük. Müh.
''SU RAPORU 2009''
- aliyarimdir
- Üye
- Mesajlar: 49
- Kayıt: 23 Ara 2009, 02:00
Yezid İbnu Hayyan, Zeyd İbnu Erkam radıyallahu anh'tan naklen anlatıyor:
---- ""Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Haberiniz olsun! Ben size iki ağırlık bırakıyorum. Bunlardan biri Allah Teâla'nın Kitabı'dır. O, Allah'ın (sema-arz arasına uzanmış) ipi olup, kim ona tutunursa hidayet üzere olur, kim de onu terkederse dalâlete düşer. İkincisi itretim, Ehl-iBeytim'dir." Biz, Zeyd İbnu Erkam'a sorduk:
"Kadınları da Ehl-i Beyt'inden midir?"
"Hayır! dedi, Allah'a yemin olsun, kadın bir müddet erkekle beraber olur. Sonra (kocası) onu boşar, o da babasına ve kavmine döner. "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ın Ehl-i Beyt'i aslı ve kendinden sonra sadaka haram olan asabesi'dir."
Müslim, Fezailu's-Sahabe 37, (2408)..
[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/miscellaneous3513qg2il.gif[/img]
- Tahiri
- Özel Üye
- Mesajlar: 649
- Kayıt: 09 May 2007, 02:00
- Tahiri
- Özel Üye
- Mesajlar: 649
- Kayıt: 09 May 2007, 02:00
- Tahiri
- Özel Üye
- Mesajlar: 649
- Kayıt: 09 May 2007, 02:00
Bu KUTlu-MUTlu DOSTun DOSTunun DOĞum Günümüzde,
bendeniz de 12 SUNmak DİLedim!
1. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve selem: Yâ Ali! Hayatın benimle, ölümün benimledir. buyurdu
(Taberani, Mucemul-Kebîr; Bekrî, 543/21)
2. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve selem: Aliyi sevmek nifaktan ve cehennemden berat sebebidir. buyurdu
(Deylemî, Müsnedül-Firdevs; Bekrî, 583/6162)
3. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve selem: Ben Âdemoğlunun seyyidiyim. Kavm-i Arabın Seyyidi ise Alidir. buyurdu
(Suyutî, Câmiul-Kebîr; Bekrî, 616/94)
4. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve selem: Ali dünyada ve ahrette kardeşimdir. buyurdu
(Münavî, Feyzul-Kadir, 4:355, 5589 Nolu Hadis)
5. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve selem: Ben kimin dostu isem Alide onun dostudur. buyurdu
(Suyutî, C.Kebir; Bekrî, 623/101)
6. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve selem: İçinizde en iyi hüküm vereniniz Alidir. buyurdu
(Münâvî, Künuzud-Dekâik; El-Bekrî, 699/177)
7. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve selem: Her kim Aliye eziyet ederse bana eziyet etmiş olur. buyurdu
(İ. Ahmed, Müsned; Bekrî, 590/68)
8. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve selem: Yâ Ali, sen bana Musânın Harunu menzilesindesin. buyurdu
(Suyutî, Câmiul-Kebîr; Bekrî, 523/1)
9. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve selem: Yâ Ali, sana mümin muhabbet eder, münafık buğzeder. buyurdu
(Suyutî, Câmiul-Kebir; Bekrî, 527/5)
10. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve selem: Ben ilmin şehriyim, Ali onun kapısıdır. buyurdu
(Suyutî, Câmiul-Kebîr; Bekrî, 672/150)
11. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve selem: Cennet üç kimseye âşıktır: Ali b. Ebi Talib, Ammar b. Yâsir, Selmân-ı Farisî. buyurdu
(Suyutî, Câmiul-Kebîr; Bekrî, 727/245)
12. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve selem: Bir kimse Âdemin ilmine, Nûhun takvasına, İbrahimin hilmine, Musanın haybetine, İsanın ibadetine nazar etmek isterse Ali b. Ebî Talibe nazar etsin. buyurdu
(El-Bekrî, Kutbettin Mustafa, Hz. Peygamberin Dilinden Dört Halifesi ve Ashabı, Çev. A. Fikri YAVUZ, Sönmez Neşriyat, İstanbul1967)
Allahümme salli ve sellim alâ seyyidinâ Muhammedîn abdike ve nebîyyike ve Resûlike ve Nebîyyûl-ümmîyyi ve âlâ alihi ve Ehl-i Beytihi ves-sahbihi ve ümmetihi...
BİZe Hasbî Himet edenlerimİZ:
Hadis İmamı Celaleddin Süyutî ( 1445-1505m. )
İslam alimlerinin en büyüklerindendir. Risâle-i Nur'da kendisinden, "uyanık iken, çok defa peygamber sohbetine mazhar olan" (Sözler, s. 451), ve "Sahih Hadislerin elmaslarını, diğer sözlerden ve mevzuattan ayrıştıran" (Mektubat, s. 114) şeklinde sözedilir. Asıl adı Abdurrahman'dır. Celaleddin lakabı babası tarafından kendisine verildi. Künyesi, Celaleddin Ebü'l-Fazl Abdurrahman bin Kemaleddin Ebi Bekr bin Muhammed el-Huzayri es-Süyutî el-Şafii şeklindedir.
Abdurrahman, 1445 yılında Mısır'ın Esyut şehrinde doğdu. Süyutî lakabının sebebi doğduğu bu yerden kaynaklanmaktadır. Babası Kemaleddin Ebi Bekr, Şafii mezhebi fıkıh alimlerindendir; ayrıca başka ilimlerde de önemli bir yeri vardır. Abdurrahman, henüz altı yaşında iken babası vefat etti. Babasının sadık dostlarından Kadı İzzeddin Ahmed bin İbrahim Kinani himayesinde yetişti. Bu hocası tarafından kendisine Ebü'l-Fazl künyesi verildi.
Abdurrahman, çok sayıda eser okudu. Genç yaşta tefsir, hadis, fıkıh, nahv, meani, beyan, bedi, lügat ve daha bir çok dalda ihtisas sahibi oldu. İlk eserini on yedi yaşında yazdı. Hadis ve Arapça ilimler alanında zamanın önemli alimlerinden kabul edilen Takiyüddin Şibli el-Hanefi'den dört yıl boyunca ders aldı. Yine allamelerden Muhyiddin Kafiyeci'nin yanında on dört yıl kaldı. Hocasından, tefsir, usul, Arapça, meani ve diğer alanlarda dersler alarak icazet (diploma) aldı.
Kısa zamanda şöhret sahibi oldu. Derslerini takib eden talebelerinin yanında bazı müderrisler de iştirak etti. Özellikle hadis konusunda uzmanlaştı ve bu alanda verdiği fetvalar büyük kabul gördü. Kuvvetli hafızaya sahip olması, eserleri çok kısa sürede okuyup içeriklerine hakim olması, sorulan her soruya cevap vermesine imkan sağladı. Hatta bir eserle ilgili olarak sorulan soruya, kaçıncı sayfa ve satırda olduğunu bilecek ve gösterecek şekilde bir nimete mazhar oldu. İki yüz bin hadis ezberledi.
Genç yaşta Şam, Hicaz, Yemen, Hindistan ve Sudan'ı gezdi. Hac farizası için gittiği Mekke'de bir süre kaldı. Bunların dışında Dimyat, Feyyun ve İskenderiye gibi Mısır'ın bazı bölgelerini de dolaştı.
Hadis alanında önemli bir birikime sahip olduktan sonra ders vermeye başladı. Hocalığının yanında bir çok eser de yazdı. Ömrünün sonuna kadar eser yazmaya devam etti. Bu maksatla Nil Nehri adacıklarından biri olan Er-Ravza'daki evinde adeta inziva hayatı yaşayarak eser yazdı. Eserlerine kaydedeceği Hadis-i Şerifleri mana aleminde Peygamber Efendimizin (asm) tasdikine sunduktan sonra yazdı.
Süyutî'nin hadis ilmindeki vukufiyetine ve ehil kişiliğine Risâle-i Nur'da da işaret edilmektedir. Bediüzzaman, Mucizat-ı Ahmediye Risâlesi'nde hadislerin nasıl bir süzgeçten geçtiğini, İslam alimlerinin ne kadar hassas davrandıklarını ve başta mezhep imamları olmak üzere asırlar boyunca bu alanda yapılan titiz çalışmayı örnekleriyle aktarmaktadır. Bu bağlamda, "... keşif ehlinin tasdikiyle, yetmiş defa Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın görünüp, yakaza halinde (uyku ile uyanıklık arası) onun sohbetiyle müşerref olan Celâleddin Süyutî gibi allâmeler ve muhakkikler, sahih hadislerin elmaslarını, diğer sözlerden ve mevzuattan ayrıştırdılar." ifadelerine yer vermektedir. Akabinde, "İşte, bahsedeceğimiz hadiseler, mucizeler, böyle elden ele -kuvvetli, emin, müteaddit ve çok, belki hadsiz ellerden- sağlam olarak bize gelmiş." demektedir. (Mektubat, s. 114) Bu ifadelerle, Süyutî'nin hadis konusunda yapmış olduğu tebrike şayan çalışmasına işaret edilmektedir.
Süyutî, tasavvuf alanında da önemli bir yere sahiptir. Büyük velilerin sahabelere yetişememesinin izahı yapılırken, Risâle-i Nur'da kendisinin adı da geçmektedir: "Peygamber sohbeti öyle bir iksirdir ki, bir dakikada ona mazhar bir zât, senelerle seyr ü sülûka karşılık hakikatin nurlarına mazhar olur. Çünkü, sohbette insibağ (boyanış) ve inikâs (yansıma) vardır. Mâlûmdur ki, in'ikâs ve tebâiyetle (tabi olmakla) , o nur-u âzam-ı nübüvvetle beraber en azîm bir mertebeye çıkabilir. Nasıl ki, bir sultanın hizmetkârı ve onun tebâiyeti ile, öyle bir mevkie çıkar ki, bir şah çıkamaz."
"İşte şu sırdandır ki, en büyük velîler Sahabe derecesine çıkamıyorlar. Hattâ, Celâleddin-i Süyûti gibi uyanık iken, çok defa Peygamber sohbetine mazhar olan velîler, Resûl-i Ekrem (a.s.m.) ile yakazaten görüşseler ve şu âlemde sohbetine müşerref olsalar, yine Sahabeye yetişemiyorlar. Çünkü, Sahabelerin sohbeti, Hz. Muhammed'in peygamberliği (a.s.m.) nuruyla, yani nebî olarak onunla sohbet ediyorlar. Evliyâlar ise, peygamberin ölümünden sonra Resûl-i Ekremi (A.S) görmeleri, Hz. Peygamber'in velilik (a.s.m.) nuruyla sohbettir. Demek, Resûl-i Ekrem'in (A.S) onların nazarlarına görünüp tezâhür etmesi, Hz. Peygamber'in veliliği (a.s.m.) cihetindedir, peygamberlik itibâriyle değil. Mâdem öyledir; peygamberlik derecesi velilik derecesinden ne kadar yüksek ise, o iki sohbetten o derece yararlanmak lâzım gelir." (Sözler, s. 451)
Süyutî'nin isminin zikredildiği konulardan birisi de, eskiden kahinlik adı verilen ve günümüzde medyumluk olarak devam eden, insanlara çok büyük zararlar verebilen meslekle ilgilidir. Bu meslek felsefe kökenli, olup iman ehline büyük zarar verebilmekte suistimallere uğramaktadır. Bu konudaki bir doğruya on yanlış ifade katılmakta ve doğru-yanlış birbirinden ayırt edilememektedir. Bir ölçü olmadığından ötürü kötü ruhlu ve şeytanlara yardım eden cinniler, bu işle meşgul olanların kalbine ve İslamiyet'e zarar verebilmektedir. Çünkü, maneviyat adına İslam hakikatleri ve genel kurallara aykırı haberler verilmekte, kötü ruhlar kendilerini iyi ruh olarak lanse etmektedirler. Dolayısıyla kendilerini büyük veli zanneden kimseler, İslam esaslarına aykırı sözler sarf edip gerçekleri değiştirmek suretiyle bazı safdilleri kandırabilmektedirler:
"Evet, dinden gelmeyen, belki felsefenin hassasiyetinden gelen Ruh Çağırma da, hem hakikate aykırı, hem edebe aykırı bir harekettir. Çünkü a'lâ-yı illiyyînde (cennetin en yüce yeri) ve kutsal makamlarda olanları Aşağıların aşağısı hükmündeki masasına ve yalanların yeri olan oyuncak tahtasına getirmek tam bir ihanettir ve bir hürmetsizliktir. Âdetâ bir padişahı kulübeciğine çağırıp getirmek gibidir. Belki ayn-ı hakikat ve edep ve hürmet ve istifade odur ki, Celâleddin-i Süyûtî, Celâleddin-i Rumî ve İmam-ı Rabbânî gibi zatların seyr ü sülûk-u ruhanîleri gibi seyr ü sülûk ile yükselerek o kudsî zatlara yanaşmak ve istifade etmektir." (Emirdağ Lahikası, s. 379-380)
Süyutî, ilmi kariyerinin yanında örnek ahlakı ile de herkesin sevgisini kazandı. Kimseden ihsan ve hediye talep etmediği gibi kabul de etmedi. Çok büyük geçim sıkıntısı çektiği zaman, çok zengin olan kütüphanesinden bazı kitapları satma pahasına da olsa hediye kabul etmemeyi tercih etti. 1505 yılında Mısır'da vefat ederek Hakk'ın rahmetine kavuştu. Türbesi, Kahire'de Babü'l-Karafe civarındadır.
Eserleri
Celaleddin Süyutî, muhtelif ilim dallarında altı yüze yakın eser yazdı. Eserlerinin önemli bir kısmının derleme olması ve değişik kaynaklardan aldıklarını aktarması, çalışmalarına bir eksiklik getirmediği gibi, bazı konuların günümüze kadar ulaştırılıp insanların istifadesine sunulmasında önemli katkısı oldu. Hemen her konuda eser yazdı. Eserlerini; Kur'anî ilimler, hadis, fıkıh, dil ve edebiyat, usul beyan ve tasavvuf, muhtelif meseleler olmak üzere altı sınıfa ayırdı.
Tercümanü'l-Kur'an fi-tefsirü'l-müsned, Kitabü'l-Dürre'l-Mansur, Lübabü'l-nukul fi ashabü'l-nüzul kaleme aldığı tefsir kitaplarındandır. Yeni Asya Neşriyatı tarafından da (muhtasarı, tercüme ve şerhi ) yayınlanan Camiü's-Sağîr adlı hadis külliyatı İslami eserler arasında ehemmiyetini asırlarca korumuş ve korumaya devam etmektedir. Özellikle Osmanlı uleması bu esere büyük alaka göstermiştir. El-Müzhir fi ulumü'l-üga adlı eseri, dil bilgisi ve lügat çalışması ile ilgili alanlar için zengin muhteviyatlı ve ansiklopedik bir eserdir.
Süyutî, Bunların dışında tarih, ahlak, tıp ve daha bir çok alanda önemli eserler vücuda getirerek büyük bir miras bırakmıştır.
- Tahiri
- Özel Üye
- Mesajlar: 649
- Kayıt: 09 May 2007, 02:00
- Tahiri
- Özel Üye
- Mesajlar: 649
- Kayıt: 09 May 2007, 02:00
Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
Kimin ki Allah ve Rasûlü dostu olursa muhakkak şu da (yani Hz. Ali de) onun dostu dur.
Allahım! Ona dostluk edene nusret ver, ve ona düşmanlık
edeni kahret!
Allahım! İnsanlardan onu sevene sen dost ol ve insanlardan
ona buğz edene sen de buğzedici ol!
Allahım! Salih iki adamdan sonra Hz. Aliden başka yer yüzünde emânet edeceğim bir kimseyi bulamıyorum o halde Allahım cenneti ona ver! buyurdu.
(Cerir (r.a.)den; Taberânî Mucemül Kebir)
- Tahiri
- Özel Üye
- Mesajlar: 649
- Kayıt: 09 May 2007, 02:00
Rasûlullah(SallallahuAleyhiveSellem):YaAli!SanaNübüvvetleüstüngelirimvebendensonradapeygamberlikyoktur.SeniseyedişeyileinsanlaraüstüngelirsinkibunlardaKureyşdenhiçkimsesanakarşıçıkamaz:
1-OnlardanAllahailkimanedensin
2-AllahınAhdiniençokyerinegetirenlerisin
3-AllahınEmrineenziyadebirkuvvetlebağlananlarısın
4-Kıyafetçeengüzellerisin
5-TebaaHakkındaençokadâletigözetenlerisin
6-Hükümdeenisabetlilerisin
7-Allahkatındameziyetbakımındanenbüyüklerisin.buyurdu
(Hz.Muaz(r.a.)dan;EbuNuaymHilye.)
Tebea:(Tâbi.C.)Tâbiolanlar,uyanlar.
Meziyet:(Meziyyet.C.)Meziyyetler.Üstünlükvasıfları.
- Tahiri
- Özel Üye
- Mesajlar: 649
- Kayıt: 09 May 2007, 02:00
- Tahiri
- Özel Üye
- Mesajlar: 649
- Kayıt: 09 May 2007, 02:00
- Tahiri
- Özel Üye
- Mesajlar: 649
- Kayıt: 09 May 2007, 02:00
- Tahiri
- Özel Üye
- Mesajlar: 649
- Kayıt: 09 May 2007, 02:00
Re: EHL-İ BEYT HADİSLERİ
Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “Allah’ım! Ona (Ali’ye) yardım et ve kendisiyle yardım buyur. Ona merhamet et ve onunla merhamet buyur. Ona nusret ver ve onunla zafer buyur. Allah’ım! Ona dost olana yardımcı ol ve ona düşmanlık edene kahret!”. buyurdu
(İbni Abbas (ra)’den; Suyutî Câmiu’l Kebir).
- Tahiri
- Özel Üye
- Mesajlar: 649
- Kayıt: 09 May 2007, 02:00
Re: EHL-İ BEYT HADİSLERİ
Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “Dikkat edin Allah benim yardımcımdır ve ben de her Mü’minin yardımcısıyım. Ben kimin yardımcısı isem Ali de onun Velîsidir (yardımcısıdır)”. buyurdu.
(Zeyd Bin Erkam (ra)’dan; Suyutî Câmiu’l-Kebir).
- Tahiri
- Özel Üye
- Mesajlar: 649
- Kayıt: 09 May 2007, 02:00
Re: EHL-İ BEYT HADİSLERİ
Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “Bana iman edip beni tasdik edene Ebû Talib’in oğlu Ali’nin Velâyetini tavsiye ederim. Onu Velî edinen gerçekten beni Velî edinmiştir. Beni de Velî edinen muhakkak ki Allah’ı Velî edinmiştir. Onu seven beni sevmiştir. Beni de seven gerçekten Allah’ı sevmiştir. Ona kin besleyen bana kin beslemiştir. Bana da kin besleyene Allah Azze ve Celle buğz eder!” buyurdu.
(Ammar Bin Yasir (ra)’ dan; Taberanî Mu’cemül Kebir).