Gönderilme zamanı: 12 Haz 2009, 00:34
KUL İHVANÎ CUMÂ SOHBETLERİ
بِسْمِ اللهِ الرَّحْمنِ الرَّحِيمِ
BİSMİLLAHİRRÂHMANÎRRAHİM
(6 Nisan 2008 Tarihli Sohbetin Devamı)
وَالَّذِينَ يَصِلُونَ مَا أَمَرَ اللّهُ بِهِ أَن يُوصَلَ وَيَخْشَوْنَ رَبَّهُمْ وَيَخَافُونَ سُوءَ الحِسَابِ
"Vellezine yesilune ma emerallahü bihi ey yusale ve yahşevne rabbehüm ve yehafune suel hisab: Onlar, Allahın riâyet edilmesini emrettiği haklara riâyet eden, Rablerine saygı besleyen ve kötü hesaptan korkanlardır. (Rad 13/21)
Bakın, neden haşyet duyarlarmış?
yehafune suel hisab
Kötü bir hesaptan korkarlar çünkü bilirler ki İslam inancı âhiret esasına dayanan bir inanıştır.
Âhiret esasını kaldırdınız mı İslam esası kalkar.
Hayat istenilen şekilde yaşanır hale dönüşür.
Bütün İslamın temeli, olduğu halde gözükmeyen gaybî inanış sistemine bağlıdır ve âhiret hesabına bağlıdır.
İslam bunun üzerine kuruludur.
Vellezine yesilune ma emerallahü bihi ey yusale ve yahşevne rabbehüm ve yehafune suel hisab
İşte onlar öyle yüce Muhammedî İnsanlardır ki, Muhammedden kastım, Muhammed Aleyhisselatü vesselâmı bilen, bulan, olan ve yaşayan Kurânî İnsanlardır.
Aynı şekilde Kurânı bilen, bulan, olan ve yaşayan Rabbanî İnsanlardır.
Şah damarından yakın olan Rablarını bizzât bilirler. Bizzât .
Ondan bundan duyarak değil.
Kendilerinden yakın olanı bilirler, bulurlar, olurlar ve yaşarlar ve şâhid olurlar.
İşte böyle bir kişi için Allahu zül celâl ne buyuruyor,
Vellezine yesilune ma emerallahü bihi ey yusale
İşte bununla bağlanın, nereye bağlanalım?
Valla bütün insanların hepsini çekiverdiğiniz anda Âdem Anamızın karnındadır.
İşte bağlan, buyurun.
Çekiverdiğiniz anda tümü oraya toplanıverir iğne ucu gibi.
İşte bu bağ, sıla-yı rahim bağını, daha çekiverseniz tüm kâinâtı Muhammed Aleyhisselatü vesselâmın Nur-u Mim Noktasında buluşuverirler.
Allahu zül celâlin Nurunda kaybolurlar.
İşte bu bağ, bununla bağlanın dediği bağla bağlanırlarlar, teslim olurlar.
Kime?
Allaha ve Resûlüne.
Ee ondan sonra, araştırırlar, bilirler ki bulmak için iman etmeleri lâzım yani.
İman da ettiler, olmaları lâzım, tabii olacaklar, uygulayacaklar, yapacaklar, geliştirecekler. Yaptılar, sonra?
Yaşamak için itaat etmeleri gerekir.
İşte bütün bu dörtlükler
Lâ ilâhe illâllahdır.
Bilmeyen insan Lâ yı bilmiyor, fayı bilmiyor, müzikte nota sanıyor, söylüyor.
Lâ yı bilecek, ilâheyi yı bulacak, Firavun gibi bir nefisle karşılaşacak. Lâ ilâhe diyecek duracak artık.
Benden başka ilâh yok! diyecek yani.
Sonra, bir şey olacak bir şey!..
Ancakkk ! diyecek şah damarından yakın olan bir ses, Muhammed Aleyhisselatü vesselâmın sesinde Allahın lafzı, Allahın kelâmı Resûllullah sallallahu vessellemin dudaklarından dökülecek yüreğinde.
İlla diyecek, Bir dakka yani, nasıl oluyor sen resimken ressamım diyorsun. Herhangi bir yapısın ustayım! diyorsun, bir dur.
Mârifet başlamıştır çünkü.
Âriflik başlamıştır.
Fiilen hazım başlamıştır.
Doğruyu oluş başlamıştır.
Hikaye falan değildir, yani çayı adam içmiştir ağzındadır ağzında.
Daha ona çayı anlatmanın falan mantığı yoktur.
Tuzlu muydu, acı mıydı, ekşi miydi, tatlı mıydı kardeşim? demeye gerek yok.
Ağzında, dilinin içinde demek istiyorum.
Ama yutmamıştır,
Sonra ruhunun sesini duyacaktır Allahhh! diye.
Ve
Lâ ilâhe illâ ALLAH tamamlanmıştır.
Yani içtiği her ne ise, çaysa her hücresi çay olmuştur.
Çay da her hücresi olmuştur.
İçtiği çay biraz sonra sesi olacaktır.
Bedenin de ısı olacaktır, her şey olacaktır.
HAYY olacak HAYY
Allahu zül celâlin El-Hayy İsmi tecellîsi olacaktır.
Doğan çocuğu olacaktır.
Kıyamete kadar gelecek torunları olacaktır.
Sistem muhteşemdir. Tek kelime ile muhteşemdir.
Allahu zül celâl ve eserleri hakikaten Rabbülâlemindir.
Ve rahmetellilâlemindir Muhammed Aleyhisselâm.
Çok iyi anlamamız lâzım. İyi bilmemiz lâzım hepimizin.
Bu bağı korumak zorundayız.
Bu bağı bilmek zorundayız.
Mutlaka olmak zorundayız vicdanlarımızda, şah damarımızdan yakın pirizlerimize bize emânet edilen fişi takmamız lâzım.
O zaman Eşhedü en Lâ ilâhe illâallah ı söyleyenin
Eşhedü enne Muhammeden Resûlullah olduğunu anlayacağız.
Muhammeder Resûllullahın buyurduğu Eşhedü enLâ ilâhe ilallah a iştirak edeceğiz.
Biz canımızın istediği gibi söylediğimiz için hiçbir zaman yerine uymuyor tabi.
Çünkü kelimeyi söylüyor içi boş.
Boş bir bardakla 1000 bardak çay içtim diyor, ağzına götürüp getirip duruyor.
Barbarosun küçücük kızı görse yani: Baba ne yapıyorsun sen, dalga mı geçiyorsun Bardağı boş içiyorsun, çay içtim diyorsun, olmaz öyle şey! der yani.
وَالَّذِينَ يَنقُضُونَ عَهْدَ اللّهِ مِن بَعْدِ مِيثَاقِهِ وَيَقْطَعُونَ مَا أَمَرَ اللّهُ بِهِ أَن يُوصَلَ وَيُفْسِدُونَ فِي الأَرْضِ أُوْلَئِكَ لَهُمُ اللَّعْنَةُ وَلَهُمْ سُوءُ الدَّارِ
" Vellezine yenkudune ahdellahi min ba'di misakihi ve yaktaune ma emarallahü bihi ey yusale ve yüfidune fil erdi ülaike lehümül la'netü ve lehüm suüd dar: Allaha verdikleri sözü, pekiştirilmesinden sonra bozanlar, Allahın korunmasını emrettiği şeyleri (akrabalık bağlarını) koparanlar ve yeryüzünde fesat çıkaranlar var ya; işte lânet onlara, yurdun kötüsü (cehennem) de onlaradır. (Rad 13/25)
Vellezine yenkudune ahdellahi min ba'di misakihi ve yaktaune
Rad 25 te aynen daha önce geçen âyet gibidir, yani Bakara 27 gibi. Aynı aşağı yukarı çünkü, belli bir yere kadar aynı gidiyor.
Velleyzine; onlar ki,
yenkudune ahdellahi min ba'di misakihi;
Fıtratları gereği, Mecbur oldukları için, Memur oldukları için, Mahkum oldukları için, yaratılan mahluk oldukları için, dışına çıkamayacakları için, kendilerini yapan ustanın yaptığı yarattığı bir şey oldukları için Misakı imzalamışlardır.
Akıl verildiği için Allahın neyi nasıl yarattığını bilmektedirler kendileri.
Onun için bir tavuktan horozdan farklı, bir çınar ağacından farklı, insan olmanın ne demek olduğunu bilmekte zâten herkes akıl olduğu için.
İşte bu misaklarından sonra Allaha olan ahdlerini enkaz haline getirenler, yerle bir edenler, onlar ki ediyorlar, ederler, ettiler!..
Vellezine yesilune ma emerallahü bihi ey yusale işte bununla bağlanın diye Allahın emrettiğini katledenler, kesenler, Keban hattını kesip karanlıkta kalanlar, Gaflette, Cehalette, Dalalette ve İhanette kalanlar, ne demek?
Allah korusun.
Yani dörtlü sistemdeGaflette ifrat ediyor yani, biraz daha büyüyor, gelişiyor, gaflet büyüyor Cehalete dönüşüyor.
Biraz sonra Dalalete dönüşüyor.
Biraz sonra İhanete dönüşüyor.
Ne diyor ?
İlah milâh yok! Allah var! diyor.
Kurânı- Kerimdeki El-İlâh ne olacak?
Lâ ilâhe ne olacak?
Şunu demek istiyorum.
Bir çıban Gaflet gibi gözüküyor.
Gelişiyor Cehalete dönüşüyor,
Gelişiyor Dalalete, sapıklığa dönüşüyor.
Kalmıyor orada İhanete dönüşüyor.
Onun için Haşr Sûresinde sanıyorum, şeytan insana küfretmeyi emreder.
Küfretti mi ben senden uzağım, âlemlerin Rabbı olan Allahtan korkarım der.
كَمَثَلِ الشَّيْطَانِ إِذْ قَالَ لِلْإِنسَانِ اكْفُرْ فَلَمَّا كَفَرَ قَالَ إِنِّي بَرِيءٌ مِّنكَ إِنِّي أَخَافُ اللَّهَ رَبَّ الْعَالَمِينَ
"Kemeselişşeytani iz kale lil'insanikfur felemma kefere kale inniy beriy'un minke inniy ehafullahe rabbel'alemiyne.: Münafıkların durumu ise tıpkı şeytanın durumu gibidir. Çünkü şeytan insana, İnkâr et der; insan inkâr edince de, Şüphesiz ben senden uzağım. Çünkü ben âlemlerin Rabbi olan Allahtan korkarım der. (Haşr 59/16)
Kim diyor bunu?
Şeytan diyor.
İşi bitirdikten sonra: Sen benden uzaklaş. Sen Rabbini inkar etmiş bir adamsın. Ben ondan korkarım, sen korkmadın, çekil bakalım şöyle! der.
Der mi?
Der çünkü onun için yaratılmıştır. Merhametsizliktir. Merhameti asla olamaz.
Ey ateş beni yakma! diyorsan sorarım: İbrahim as. misin, Luta as. mısın birader?
Yok eğer Nemrutsan Nemrutun ateşi yakar,
Aama İbrahimsen hiçbir ateş İbrahimi yakmaz. Bunu doğru anlamamız lâzım.
Vellezine yenkudune ahdellahi min ba'di misakihi ve yaktaune
Onlar bütün bunları niye yapıyorlar?
Şeytana uşaklık yaptıkları, ona yem oldukları için, tuzağa düştükleri, şeytanlaşmış oldukları için yapıyorlar.
Çünkü niye, neden bu karanlıkta kaldı bunlar?
Allahın kesmeyin dediği bağı kestiler.
Keban Hattını kestiler, elektrik sıfır.
Cehennem oldu. Nere mutfak ne tuvalet belli değil.
Baba kim, ana kim, çoluk kim, çocuk kim, zerre gözükmüyor zerre zerre
Kör döğüşü. Ses duyuyorum bağırıyor, çağırıyor, namaz kılıyor, hangi namazı kılıyor?
Nerde kıble? Yön nere, yöntem nere, yer nere, yerde ne var?
Hiçbir şey yok hiiççç!..
İşte bu âyet can kardeşlerim bu âyet.
Sürekli söylüyoruz biz kimseye kendi öz oğlumuz kendi canımız da dahil olmak üzere hiçbir şey vermeye çalışmayız.
Muhammed Aleyhisselatı ve sellamın Edebinden aldığımız budur çünkü.
Herkeste olanı açığa çıkarmaya çalışırız.
Hizmet budur.
Kimseye bir şey vermek hâşâ..
Onda olanı onun hizmetine çıkarmak ta hizmet etmektir.
Haa benim de kulağım varmış, ben de duyuyorum! demesini sağlamaktır.
Ayağındaki uyuşukluğu kaldırıp yürümesini sağlamaktır ayak olmak değil.
Ve bunun için bir teşekkür bile beklemek bizim yolumuzda aklı erenler için ağır suçtur.
Teşekkür edilecek Muhammed Aleyhisselâmdır, şükredilecek Allahtır.
Muhammedî hizmetçiler neyi niçin yaptıklarını sahipleri tarafından bilirler.
Türkçe ve açıkca söylüyorum, bir kervan köpeği kervanın başındaki tarafından gözetilir.
Herkes aç bırakılsa da aç bırakılmaz. Kimsenin başını okşamaz, onun başını okşar ıslık çaldığı yere gittiği için.
Her zaman şeytan ve şeytanlaşmışlara karşı kervanı koruduğu için.
Öyle sadık olduğu için.
Öyle vardır hani biliyorsunuz 12 tane özellik tespit etmiştik köpeklerde:
Köpekteki 12 haslet, güzellik ve özellikler..
1-Sadakâtkârdır : sahibine dâimâ sadıktır.
2-İtâatkârdır : sahibine dâimâ itâat eder.
3-Hamiyetkârdır : sahibini dâimâ korur.
4-Sebâtkârdır : bağlılığına güvenilir.
5-Kanâatkârdır : sahibi ne verirse kanâat eder.
6-Vefâkârdır : asla nankörlük etmez,başkasının peşine düşmez.
7-Fedâkârdır : sahibi için canını bile fedâ eder.
8-Tevâzukârdır : sahibine dâima başın eğer, yaltaklanır.
9-Muhabbetkârdır : sahibini çok sever,ayrılırsa o özler ve yolunu gözler.
10-Cefâkârdır : sahibinin sıkıntılarına katlanır ve terkedip gitmez.
11-Hizmetkârdır : emeğini esirgemez, üşenip usanmaz.
12- Hürmetkârdır : sahibine ve ev halkına saygılıdır. Evden bir çocuk başına vursa çeniler de saldırmaz... diyorum...
(koku alma-hissiyat)
İşte bu Muhammed Aleyhisselatü vesselâmın bu zor yolundaki zevktir.
Onun için bu kâhir çekilir bu acılar, çileler, bu zorluklar çekilir.
Alkışlanalım diye değil hâşâ.
Işıklanalım diye.
Milletin başına belâ olalım, karanlık olalım diye değil.
Nurullahın ve Nur-u Mimin Hattının başımızdan geçtiği elektrik direkleri olalım diye.
Yıkılmayalım 24 saat, karda, tipide, soğukta, sıcakta adam gibi duralım, bize güvenilsin, emreden Muradullah yerine gelsin, kıyamete kadar gelecek nesillerimiz sâlih olsun, yüreklerimizden geçecek Nur-u Muhammed onlara ulaşsın diye!.
Biz de bir emredileni yapmış olmanın şerefiyle Resûllullah Sallallahu vessellemin karşısına varalım, alnımızdan öpsün. Budur.
Üç günlük dünyada yarım nefesle yaşayan insanların, her yediği pislik olan insanların sadece haram girmesin, yalan çıkmasın denilen ağız ile, hiçbir şey söylemeye gerek kalmayan boşaltım organı arasındaki pislik borusu değildir insan!
İnsan Allahu zül celâlin halifesidir.
İnsanın yüzünü Allah en güzel sûretinde halk etmiştir.
Sadece başta 90 küsür esma tecellîsi vardır.
Onun için yüze vurulmaz, yüze tükürülmez, yüze hakaret edilmez, kim olursa olsun.
Vechullahtır.
İşte bu bağları kese kese, kese kese, her gün bir evin elektriği kesile kesile koca şehir karanlıklar içinde kaldı.
Kaç senesiydi hatırlamıyorum 1990 gibi, Hacı Osman Efendinin geldiği, bir gün balkona çıktı deniz kenarındaki lojmandayız.
Geceydi, böyle hayretler içinde, gece saat 23 gibiydi geçti yani.
O geldiği zamanlar hep sohbetler olurdu sabaha kadar.
Hiç yatmak yoktu.
Uykusu gelenler gitsin yatsın! derdi.
Giderdi mecbur kalanlar yan odaya şöyle bir iki saat uzanır sonra kalkar tekrar gelir başlar.
İşte böyle döner bir sistem.
İşte o zaman ellerini açtı dedi ki: Hayyallesselah! Ben böyle çıplak bir şehir görmedim evlad! dedi.
Çırılçıplak bir şehir görmedim böyle!
İşte bu Antalya ve göz meselesi, görmek meselesi.
Bütün çılgınlıkların, şeytanın şaşırtan, akıl fikir ermez şehvet pisliklerinin yani yani Allahın Er-Rahim esmasını şeytan uşaklarının yetiştiği bir çukur haline getiren bir sistem, bir vahşet, enkaz enkaz!
Yerle bir olmuş yok edilmiş tarlalar ve tohumlar.
Oğullarımız kızlarımız Allah bizleri korusun!
Allah bize merhamet etsin!
Kendi nefsimizin günlük karnı toksa, sırtı pekse, işi iyiyse ne gerek ümmetimmiş, imtihanmış, öyle olmuş, açmış!..
Açsa açsa sen toksun ya ne gerekvar ilgilenmye!
Yerle bir olmuş insanlığı.
Hayvandan da aşağılara inmiş bir zâlim.
Bu ne bu? Bu ne bu? Hiç bir şey hiiççç.
Sadece bizleri Allah korusun, onları da islah etsin!.
Allah korusun bizi, Allah bizi bağışlasın!
Böyle söylüyorum diye, biz de akıllı değiliz, biz de bunların içindeyiz.
Ne diyelim, Allah bizi bağışlasın.
Başka ne diyeceğiz.
Öyleyiz diyemeyiz. Öyleyiz dersek Resûllullah Sallallahu vesselem üzülür yani.
Biz Resûllullah Sallallahu vesselemi tercih ediyoruz.
Cidden ediyoruz. Gerçekten ediyoruz.
Böyle ne bileyim ben yani, ben bakıyorum şimdi diyorum ki:
Hakan diyorum sen nasıl Muhammedîsin oğlum?
O da diyor ki: Valla dayı işte ben böyle eli yüzü kara bir Muhammedîyim, sen de yardım et de şu yüzümü yıka yani! diyor.
Ne yapsın, ne yapacak?
Şeytana mı gidecek? Karanlığa mı kaçacak?
Onun için biz, Ben Sen - O dediğimiz,
BİZ gerçekten Muhammedîyiz, hamdolsun!
Kurâni ve Rabbaniyiz. Açık seçik yani.
Birbirimizin oyun arkadaşı değiliz.
Birbirimizin tuzağı değiliz.
Birbirimizin yol keseni değiliz.
Birbirimizin eşkiyâsı değiliz.
Birbirimizin evliyâsıyız, velisiyiz, valisiyiz, dostuyuz.
Ruh kardeşiyiz. İşte bu.
Vellezine yenkudune ahdellahi min ba'di misakihi ve yaktaune ma emarallahü bihi ey yusale ve yüfidune fil erdi ülaike lehümül la'netü ve lehüm suüd dar
Allah korusun ya Rabbi!
İşte bunlar yok mu bunlar, Allahın kendilerinin verdiği sözlerin enkaz haline getirip yerle bir edenler, verdikleri Misaktan sonra bunu böyle yok edenler, işte bununla birbirinize sıkı sıkı bağlanın, işte bununla âlemlere rahmet olan Muhammed Aleyhisselatü vesselâma bağlanın!
Sonra dudaklarından öpülen Allahın Kelâmullahına bağlanın.
Ve Kelâmullahın buyurmuş olduğu, ve VAR olduğu halde gözükmeyen Allahu zül celâle bağlanın dediği bağları cahilce, sapıkça, haince kesenler yok mu?
Ve yeryüzünü böyle fesada, karanlığa boğanlar yok mu?
Allahın kullarını böyle yemyeşil ekinken tırpalayanlar yok mu?
Damlaların denize gidişini engelleyenler yok mu?
Kendi benliklerine, kendi nefsi şaşkınlıklarına, taşkınlıklarına, şeytanlıklarına hizmet ettirenler yok mu?
Hülasa, açık herkes anlar
ülaike lehümül la'netü ve lehüm suüd dar
İşte onlar için lânet var.
Ne demek lânet?
Lânet; Lâ Nurdur; Nursuzluktur.
Lâ ; ayırıktır
Lâne : Nurullahsızlıktır. Korkunç bir şeydir. Dahası yoktur.
Ne olurmuş öyle olursa?
lehüm suüd dar
Onların dari diyarı var ya, çok kötü çok, bu anlatılamaz.
Ancak yaşandığında anlaşılır.
Varınca ne olduğu belli olan Darülselâm vardır hani bizim cennet, işte bunlarda da zıttı..
En kötü Yurttur.
Ebedi kalacakları vatan, hiç çıkamayacakları dar, dar ağacı diyorlar ya, işte bu
Onlar için lânet vardır.
Nedir bu diye sormayın diyor?
O dur ki , en kötü dardır.
Selâmsızlıktır, nursuzluktur, lânettir, Allah korusun!
Rad Sûresinin 25. âyeti de işte bu.
Bu soruyu bir kızımız sormuştu.
Hiçbir bilgi, bulgu olmaksızın, Newyork Sokaklarında, caddelerinde, başım açık, kıbleyi de doğru dürüst bulamayarak, bilemeyerek: Allahu ekber diyerek namazlar kıldım demiştir.
Şunun için söyledim, işte kıbleyi bulmak için bile hiçbir çarenin, yolun, yöntemin, bilginin, belgenin olmadığı yerde Allahu ekber! diyen önündeki Muhammed Aleyhisselâmı duyan ve uyanlar Peygamber Aleyhisselâmın yüce şefâatına şifâ edilenlerdir.
Bu yoldan ayrılmadıklarında Resûllullah Sallallahu ve sellem, onlar için, Fatmatüz- Zehrâ as. için ne yaptıysa onlar için de onları yapacaktır.
Bu bir inanç meselesidir, tercih meselesidir.
Ne diyordu Siirtli Hoca? ;
Vallahi billâhi sokaktaki bu ayyaşları, şu bir kucak sakalla, şununla bununla caminin önünde, orda burada her türlü türlü dedi-kodu ve iftirayı yapan insanlardan milyonlarca kere fazla seviyorum çünkü onlara bir şey desen boyun eğer, öbürlerine bir şey desen yılan gibi kaldırıverir kafayı!
(6 Nisan 2008 Tarihli Sohbetin Devam ed ecek)