ASK YILANI
- Nurten
- Özel Üye
- Mesajlar: 724
- Kayıt: 25 Ağu 2007, 02:00
ASK YILANI
Aşk Yılanının yolu birgün Âşıklar diyarına düşmüş.
Âşıkların aşkında aşkı aramış, seyreylemiş onu Gönüllerde.
Aşkının canı yanmış, kanı kanamaya başlamış.
Demiş aradığım aşk burada yok, bana bir nefeslik aşk lazım.
Göçmüş başka diyâra.
Yine aramış, aramak yorulmuş ama Aşk Yılanı yorulmamış aramaktan.
Derken görmüş bir pırıltı bir parlaklık, duymuş yanık bir koku, esmeye baslamış rayihalar Gülistan diyârından....
Aşk Yılanı olmuş mest, koşarak yaklaşmış o güzele "dur demiş, dur hele!" Yapışmış güzelin dudaklarına, bir çift siyah gözün gözbebeğinde onsekizbin âlemi seyretmiş....
Ve yanık nefesini güzelin ciğerlerine üflemiş....
Bu yazıyı Gönül Sultanları sevgili Ahmet Kayhan Dede ve sevgili Münir Derman Babamın güzel ve mübarek Ruhlarına atfediyorum, lütfen bir Fatiha gönderelim...
Sevgilerimle
Nurten
- halimkok
- Özel Üye
- Mesajlar: 3843
- Kayıt: 09 Ağu 2007, 02:00
Allah'tan rahmet diliyorum her iki değerli hocamıza...
Şüphesiz ki herşeyin en doğrusunu bilen Allah onların değerini biz kullarından iyi bilmektedir.
Bizleri de onlar gibi Hakk'a aşık kullarının arasına katsın inşallah...
Elinize, emeğinize sağlık...
Aşkın selamı var yüreğim sana,
Hayırsız beni unuttu diyor.
Ne oldu da beni sildi defterden,
Kendine yeni bir yol tuttu diyor.
Selamlar...
Şüphesiz ki herşeyin en doğrusunu bilen Allah onların değerini biz kullarından iyi bilmektedir.
Bizleri de onlar gibi Hakk'a aşık kullarının arasına katsın inşallah...
Elinize, emeğinize sağlık...
Aşkın selamı var yüreğim sana,
Hayırsız beni unuttu diyor.
Ne oldu da beni sildi defterden,
Kendine yeni bir yol tuttu diyor.
Selamlar...
[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/muhammedinurimza.jpg[/img]
- gullale
- Özel Üye
- Mesajlar: 1362
- Kayıt: 16 Oca 2008, 02:00
AH MİN EL-AŞK
Aşkla dillere destan etmiş kendine düşenleri....
Neler denilmiş, almış aşk kendinden kendini kaybetmiş,
Ben ben değilim, ben dediğim sensin hep
Cânım dediğim, ten dediğim sensin hep
...............................
Bende olan âşikâr sensin,
Ben hod yoğum, ol ki vâr sensin !..
Ger ben, ben isem; nesin sen ey yâr
Ver sen, sen isen; neyim men-i zâr?..
.......................................
Cihânı hiçe satmaktır adı aşk
Dökülüp varlığı gitmektir adı aşk
Belâ yağmur gibi gökten yağarsa
Başını âna tutmaktır adı aşk
Bu âlem sanki oddan bir denizdir
Âna kendini atmaktır adı aşk
(Eşrefoğlu Rûmi)
Aşk öyle bir kıymetli nesne ki, o deryaya yol bulan gark olur da sesi çıkmaz, deryayı uzaktan seyreyleyen dalmak ister de gücü yetmez.
Bir nasiptir ki sevgiliden, sende seni bitirip kendini izhar eyler...
Aşk derdine düşen ne dünyası kalır ne ahireti, sevgiliden gayrıyı görmez olur gözler.
Çıkmaz olur yollar, sevgiliden gayrıya.
Mevlanaya aşk nedir diye sual eylemişler de demiş ki "ben ol da gör!".
Nasıl dile gelir hangi lisan ile anlatılır ki?
Ahmat er-Rufai ye sormuşlar aşkı, başlamış dönmeye, ve o dönüş dairesinde görünmez olmuş.
Yoklara yokluğa katar aşk eline geçirdiğini.
Ciğerini yakar bir yılanın nefesinde.
Fuzuli diyor ya;
bende mecnundan füzun aşıklık istidadı var
aşık-ı sadık menem mecnunun adı var...
Aşk Fuzulide tütmüş almış onu kendinden çıkarmış Mecnuna çevirmiş Leylası kendinde...
Zordur aşk halleri, aşk hali deli dedirir adama bilmez bilmeyen de...
Pir Sultan Abdal demiyor mu:
Güzel aşık cevrimizi
Çekemezsin demedim mi
Bu bir rıza lokmasıdır
Yiyemezsin demedim mi
Yemeyenler kalır naçar
Gözlerinden kanlar saçar
Bu bir demdir gelir geçer
Duyamazsın demedim mi
Bu dervişlik bir dilektir
Bilene büyük devlettir
Yensiz yakasız gömlektir
Giyemezsin demedim mi
Çıkalım meydan yerine
Erelim Ali sırrına
Can ü başı Hak yoluna
Koyamazsın demedim mi
Aşıklar kara baht(ı) olur
Hakk'ın katında kutl'olur
Muhabbet baldan tatl'olur
Yiyemezsin demedim mi
Pir Sultan Abdal Şahımız
Hakk'a ulaşır rahımız
On İk'imam katarımız
Uyamazsın demedim mi...
Güzel aşık kardeşim Nurten, aşk yılanının ciğerleri yakan nefesi ile yeni hayat bulmaya yolumuz ola...
Ağzına sağlık, gönlüne sağlık!..
Aşkla dillere destan etmiş kendine düşenleri....
Neler denilmiş, almış aşk kendinden kendini kaybetmiş,
Ben ben değilim, ben dediğim sensin hep
Cânım dediğim, ten dediğim sensin hep
...............................
Bende olan âşikâr sensin,
Ben hod yoğum, ol ki vâr sensin !..
Ger ben, ben isem; nesin sen ey yâr
Ver sen, sen isen; neyim men-i zâr?..
.......................................
Cihânı hiçe satmaktır adı aşk
Dökülüp varlığı gitmektir adı aşk
Belâ yağmur gibi gökten yağarsa
Başını âna tutmaktır adı aşk
Bu âlem sanki oddan bir denizdir
Âna kendini atmaktır adı aşk
(Eşrefoğlu Rûmi)
Aşk öyle bir kıymetli nesne ki, o deryaya yol bulan gark olur da sesi çıkmaz, deryayı uzaktan seyreyleyen dalmak ister de gücü yetmez.
Bir nasiptir ki sevgiliden, sende seni bitirip kendini izhar eyler...
Aşk derdine düşen ne dünyası kalır ne ahireti, sevgiliden gayrıyı görmez olur gözler.
Çıkmaz olur yollar, sevgiliden gayrıya.
Mevlanaya aşk nedir diye sual eylemişler de demiş ki "ben ol da gör!".
Nasıl dile gelir hangi lisan ile anlatılır ki?
Ahmat er-Rufai ye sormuşlar aşkı, başlamış dönmeye, ve o dönüş dairesinde görünmez olmuş.
Yoklara yokluğa katar aşk eline geçirdiğini.
Ciğerini yakar bir yılanın nefesinde.
Fuzuli diyor ya;
bende mecnundan füzun aşıklık istidadı var
aşık-ı sadık menem mecnunun adı var...
Aşk Fuzulide tütmüş almış onu kendinden çıkarmış Mecnuna çevirmiş Leylası kendinde...
Zordur aşk halleri, aşk hali deli dedirir adama bilmez bilmeyen de...
Pir Sultan Abdal demiyor mu:
Güzel aşık cevrimizi
Çekemezsin demedim mi
Bu bir rıza lokmasıdır
Yiyemezsin demedim mi
Yemeyenler kalır naçar
Gözlerinden kanlar saçar
Bu bir demdir gelir geçer
Duyamazsın demedim mi
Bu dervişlik bir dilektir
Bilene büyük devlettir
Yensiz yakasız gömlektir
Giyemezsin demedim mi
Çıkalım meydan yerine
Erelim Ali sırrına
Can ü başı Hak yoluna
Koyamazsın demedim mi
Aşıklar kara baht(ı) olur
Hakk'ın katında kutl'olur
Muhabbet baldan tatl'olur
Yiyemezsin demedim mi
Pir Sultan Abdal Şahımız
Hakk'a ulaşır rahımız
On İk'imam katarımız
Uyamazsın demedim mi...
Güzel aşık kardeşim Nurten, aşk yılanının ciğerleri yakan nefesi ile yeni hayat bulmaya yolumuz ola...
Ağzına sağlık, gönlüne sağlık!..
En son gullale tarafından 08 Ara 2010, 16:55 tarihinde düzenlendi, toplamda 1 kere düzenlendi.
- kulihvani
- Site Admin
- Mesajlar: 12889
- Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00
Gönlü yüce canlar..
O'nun kokusu var yine, havada..
Yanık yüreklerde Yâr yüzü..
Özlemiş özümüzü..
AŞK sözü...
ZEVK 3133
Aşkın aslı Anka Sultan, yapayalnız Kaf Dağında
Uzaktaki hasretinde, yakınları uzağında
Zümrüt gözlü sevgilisi, Aşk Yılanı olmuş-bulmuş
Zümrüd ü Anka olmuşlar!.. Canları Dost Dudağında
26.03.2008 23:38
A n t a l y a..
- Nurten
- Özel Üye
- Mesajlar: 724
- Kayıt: 25 Ağu 2007, 02:00
ÖTELERDEN BİR RAYİHA
ÖTELERDEN BİR RAYİHA
BİRlik sevdasına düşmüş, Hakk aşkına aşık bir genç, bir gün bir Pîr-i Fâninin sohbetine katılmış.
Pîr-i Fâni geceleri geçen bir Kervan dan söz ediyormuş.
Genç, can kulağıyla dinlemeye başlamış anlatılanları.
Bu Kervan, ÂŞIKLAR Kervanı olarak da zikredilirmiş....
Kervana katılmak tıpkı Kaf Dağına ulaşmak ya da Deveyi iğne deliğinden geçirmek kadar imkansız imiş.
Katılan Pîranlar, bir sürü belâ mihnete düçâr olmuş, geçim sıkıntısı altında ezilmiş, kendinden kendine geçmiş, zâhiren halkla, bâtınen Hakkla Gönül olmuşlardır..
Genç hayıflanmış, düşünmüş taşınmış ve âşıklar Kervanını aramaya karar vermiş.
Böylece o çok arzuladığı Aşk deryasına bir nebze olsun yaklaşacak ve aşkı izleyecekti.
Derken geceleri uyumamış, uykunun uykusu gelmiş de gencin gelmemiş, her daim gözü yaşlı gönlü buruk beklemeye başlamış.
Ne gelen varmış ne geçen, genç boynu bükük umudu kırık, naz ve niyazla yönelmiş Alemlerin Rabbine :
"Ver artık istediğimi, isteğimi istemeye bile gücüm kalmadı! demiş....
Der demez bir ışık belirmiş, aydınlık mı aydınlık, güzel mi güzel, latif mi latif.
Işığın içersinde bir yol görünmüş, üzeri iz dolu bir yol görünmüş.
Ne olduğunu anlayamadan hızla kalkmış yerinden, izlerde iz sürmeye başlamış.
İzledikçe izler belirginleşiyor, aklını başından alan bir kokuyla kendinden geçiyormuş.
Nihayet kokunun en şiddetli yerinde görünmez olan görünmeye başlamış.
İçlerinde yaşlıca olanı ona seslenmiş :
Gecenin bu sessizliğinde nedir senin uyku perdeni aralayan evladım???.
Genç anlatmaya başlamış, yıllar evvel dinlediği bir sohbet onun gönlünü yakmış ve arayışa başlamıştı.
Şormuş yaşlı Zat : "Peki benden istediğin nedir??
Ne olur bir gececik sizinle kalayım, sizinle sizliği tadayım!... demiş genç.
Peki! demiş yaşlı Zât.
Genç neşe ve sevinç içersinde uyumadığı uykuya dalmış.
Sohbetini dinlediği Pîr-i Fâni kulağına fısıldamış :
"Evlat, tutun bana seninle Kaf Dağına uçacağız!
Genç tutmuş elinden, tutmasıyla : HAY! HU! ALLAH!.. nidâları yükşelmiş taa derinlerden....
Genç şaşkın, genç mest, genç bir hoş olmuş .
Pîr-i Fâni göz ucuyla gence bakmış gülümsemiş.
Genç o gözlerde kimsenin görmediği yerleri gören bakışı görmüş, görmesiyle görünmez olmuş.
Coşmuş coşmuş da, Pîr-i Fâninin ayak izlerini duymuş gönlünde....
Haa! demiş Piran Biz bir bahane ile Hakk Aşkına âşık gönüllere böyle giriveririz! ..
Dogrusunu Yüce Sultan bilir
BİRlik sevdasına düşmüş, Hakk aşkına aşık bir genç, bir gün bir Pîr-i Fâninin sohbetine katılmış.
Pîr-i Fâni geceleri geçen bir Kervan dan söz ediyormuş.
Genç, can kulağıyla dinlemeye başlamış anlatılanları.
Bu Kervan, ÂŞIKLAR Kervanı olarak da zikredilirmiş....
Kervana katılmak tıpkı Kaf Dağına ulaşmak ya da Deveyi iğne deliğinden geçirmek kadar imkansız imiş.
Katılan Pîranlar, bir sürü belâ mihnete düçâr olmuş, geçim sıkıntısı altında ezilmiş, kendinden kendine geçmiş, zâhiren halkla, bâtınen Hakkla Gönül olmuşlardır..
Genç hayıflanmış, düşünmüş taşınmış ve âşıklar Kervanını aramaya karar vermiş.
Böylece o çok arzuladığı Aşk deryasına bir nebze olsun yaklaşacak ve aşkı izleyecekti.
Derken geceleri uyumamış, uykunun uykusu gelmiş de gencin gelmemiş, her daim gözü yaşlı gönlü buruk beklemeye başlamış.
Ne gelen varmış ne geçen, genç boynu bükük umudu kırık, naz ve niyazla yönelmiş Alemlerin Rabbine :
"Ver artık istediğimi, isteğimi istemeye bile gücüm kalmadı! demiş....
Der demez bir ışık belirmiş, aydınlık mı aydınlık, güzel mi güzel, latif mi latif.
Işığın içersinde bir yol görünmüş, üzeri iz dolu bir yol görünmüş.
Ne olduğunu anlayamadan hızla kalkmış yerinden, izlerde iz sürmeye başlamış.
İzledikçe izler belirginleşiyor, aklını başından alan bir kokuyla kendinden geçiyormuş.
Nihayet kokunun en şiddetli yerinde görünmez olan görünmeye başlamış.
İçlerinde yaşlıca olanı ona seslenmiş :
Gecenin bu sessizliğinde nedir senin uyku perdeni aralayan evladım???.
Genç anlatmaya başlamış, yıllar evvel dinlediği bir sohbet onun gönlünü yakmış ve arayışa başlamıştı.
Şormuş yaşlı Zat : "Peki benden istediğin nedir??
Ne olur bir gececik sizinle kalayım, sizinle sizliği tadayım!... demiş genç.
Peki! demiş yaşlı Zât.
Genç neşe ve sevinç içersinde uyumadığı uykuya dalmış.
Sohbetini dinlediği Pîr-i Fâni kulağına fısıldamış :
"Evlat, tutun bana seninle Kaf Dağına uçacağız!
Genç tutmuş elinden, tutmasıyla : HAY! HU! ALLAH!.. nidâları yükşelmiş taa derinlerden....
Genç şaşkın, genç mest, genç bir hoş olmuş .
Pîr-i Fâni göz ucuyla gence bakmış gülümsemiş.
Genç o gözlerde kimsenin görmediği yerleri gören bakışı görmüş, görmesiyle görünmez olmuş.
Coşmuş coşmuş da, Pîr-i Fâninin ayak izlerini duymuş gönlünde....
Haa! demiş Piran Biz bir bahane ile Hakk Aşkına âşık gönüllere böyle giriveririz! ..
Dogrusunu Yüce Sultan bilir
[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/krgl.jpg[/img]
- Nurten
- Özel Üye
- Mesajlar: 724
- Kayıt: 25 Ağu 2007, 02:00
KARA SEVDA
KARA SEVDA
SENİN İÇİNDE GÖK YÜZÜ VAR MIDIR?
YA KUTUP YILDIZLARI?
ŞEBNEM DÜŞER Mİ GÖNLÜNE?
ÜŞÜR MÜSÜN HER SEHER?
IPISSIZ YILDIZLARDA, YALNIZLIĞIN IŞIĞINI DUYAR MISIN?
AĞLAR MISIN İÇİN İÇİN?
KAÇAR MISIN KARANLIKTAN?
IŞIK DOĞURMAK İÇİN!
TANIMAZ MISIN SEVGİYİ?
TANIRSIN DA HEP HASRET Mİ KALIRSIN?
DUYAR MISIN KESKİN, ÇILGIN, DELİ, ACI GÜL KOKUSUNU?
SEYREDERKEN GÖKYÜZÜNÜ, YAŞLAR DÖKÜLÜR MÜ YANAKLARINDAN?
İNANMAK BU MU YARABBİ?
GERÇEK AŞK BU MU?
DER MİSİN?..
BU YOLA YALNIZ GİDİLİR, ÇÖLDE YOK OLUŞ GİBİ!
SEN KERVANLARDAN HABERDÂRSIN EY GÖNÜL,
OLUR DA GEÇTİKLERİNİ DUYARSAN.....
BANA DA HABER ET EMİ????
SEN DERT ETME DİVÂNE GÖNÜL!
SANMA ZİLİNİ ÇALARLAR,
KAPINI HİÇ DEGİL,
SENİ ÇALARLAR SENİ!..
ÖYLEKİ ; ARAYANIN, BULANIN OLMAZ!
CENÂB-I AŞK, SIRATIN SIRTINDAKI, KAF DAĞINDA
ZÜMRÜD-Ü ANKA KUŞUNUN SESİNDEKİ
KARA SEVDA KOKUSUYMUŞ.........
BULANA HELÂL OLSUN!..
SENİN İÇİNDE GÖK YÜZÜ VAR MIDIR?
YA KUTUP YILDIZLARI?
ŞEBNEM DÜŞER Mİ GÖNLÜNE?
ÜŞÜR MÜSÜN HER SEHER?
IPISSIZ YILDIZLARDA, YALNIZLIĞIN IŞIĞINI DUYAR MISIN?
AĞLAR MISIN İÇİN İÇİN?
KAÇAR MISIN KARANLIKTAN?
IŞIK DOĞURMAK İÇİN!
TANIMAZ MISIN SEVGİYİ?
TANIRSIN DA HEP HASRET Mİ KALIRSIN?
DUYAR MISIN KESKİN, ÇILGIN, DELİ, ACI GÜL KOKUSUNU?
SEYREDERKEN GÖKYÜZÜNÜ, YAŞLAR DÖKÜLÜR MÜ YANAKLARINDAN?
İNANMAK BU MU YARABBİ?
GERÇEK AŞK BU MU?
DER MİSİN?..
BU YOLA YALNIZ GİDİLİR, ÇÖLDE YOK OLUŞ GİBİ!
SEN KERVANLARDAN HABERDÂRSIN EY GÖNÜL,
OLUR DA GEÇTİKLERİNİ DUYARSAN.....
BANA DA HABER ET EMİ????
SEN DERT ETME DİVÂNE GÖNÜL!
SANMA ZİLİNİ ÇALARLAR,
KAPINI HİÇ DEGİL,
SENİ ÇALARLAR SENİ!..
ÖYLEKİ ; ARAYANIN, BULANIN OLMAZ!
CENÂB-I AŞK, SIRATIN SIRTINDAKI, KAF DAĞINDA
ZÜMRÜD-Ü ANKA KUŞUNUN SESİNDEKİ
KARA SEVDA KOKUSUYMUŞ.........
BULANA HELÂL OLSUN!..
[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/krgl.jpg[/img]