VARLIK - YOKLUK

Cevapla
Kullanıcı avatarı
zahidzenderun
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1026
Kayıt: 04 Tem 2007, 02:00

VARLIK - YOKLUK

Mesaj gönderen zahidzenderun »

VARLIK - YOKLUK



Eskiler "Her şey zıddıyla kâimdir" demişler. Pek doğru!.. Beyazın ne olduğu ancak siyah ile, ışığın değeri karanlıkta kalınca bilinir.


Güzelliğe hayran olmak için çirkine bakmak zarurî, iyiliğe teşekkür için kötülüğün elemini çekmek tabiîdir. Bu yüzden inişler yokuşla, kolaylıklar zorlukla ölçülür hep.


Tasavvuf dilince sayalım isterseniz:

Fakr ile gınâ (fakirlik-zenginlik),
havf ile recâ (korku-umut),
kabz u bast (darlık-ferahlık),
mahv u ıspat (silinmek-belirmek),
cem ü fark (toplanış-ayrılış),
beka ve fenâ (sonsuzluk-yokluk),
vahdet ükesret (bir'lik-çokluk)...

Yani ki hayatı öğüten zıtlıklar... Ve bütün bu zıtlıklar arasında kulun büyük sınavı...

Dünyanın sıcağını ve soğuğunu tatmadıkça, olup bitenlere tahammül göstermedikçe gerçek lezzete erilebilir mi sizce? Petekten bal yemek isteyen, birkaç arının iğnesine katlanmalı değil midir? Bütün ömrünü sıhhat ve afiyette geçirmek, dertlerin en şiddetlisi sayılmaz mı o halde!.. Sıhhatin şükrünü layıkıyla eda edebilmek için hastalık gerekmez mi sahiden? Ekşi bir şey yemek, pekalâ her daim tatlı yemekten lezzetli de olabilir.


Gerçek mutluluk için arada sırada kederlenmek, hayatın hasılatını toplamak adına zaman zaman azaba uğramak, zorluklara maruz kalmak... Ezel ile ebed arasında nefis ile ruhun, günah ile sevabın amansız mücadelesi...


İşte yolcunun asıl kimliğini oluşturan, hayat kütüğüne ne sıfatla kaydolunacağını gösteren mihenk. Yükün ağır veya hafif olması, yolculuğun kolay veya zor olmasıyla doğru orantılı. Yükü hafif olan kolay menzil alır ve murad yeli onu maksada kolay ulaştırır.

Amma ki yükü ağırsa kişinin, nasıl ilerlesin taşlık yolda, yalınayak?!..
Hele de gereksiz olanı atmayı, fuzulî yükten kurtulmayı, boş hamallığı terk etmeyi akıl etmiyorsa!..



Mademki her şey zıddıyla kâimdir, o halde varlık da elbette yoklukla ölçülecektir. Varlık çoğaldıkça burada keder, ötede sorgu çoğalacak; varlıktan geçtikçe keder de sual de yok olacaktır.


Fuzulî Mecnun'u Hakk'a erdirirken ona şöyle dedirtir:
Kurtar beni ıztırâb-ı gamdan
Ver müjde vücûduma ademden


Yani ki,
"İlahî! Varlığıma yokluktan bir müjde eriştirip (varlığımı yok edip) beni gam ıztırabından kurtar!"


Öyle ya, fanî varlıktan geçmeyince yokluğa, yani bakî olan gerçek varlığa erişmek muhal. Varlığın çokluğu nisbetinde yolculuk zor, ölüm ürkütücü. Düşünsenize bir, onca mal mülk edinmişsiniz, onca çalışıp kazanmışsınız, sonra da onları sahip(!)lenmişsiniz, ecel gelince nasıl bırakıp gider insan?!..
Hayata sarılmalar öyle çok ki onun zıddı olan ölüm hiç akla gelmemiş, varlığa öyle alışılmış ki yokluk akıldan silinip gitmiş...
Hani yükü hafif olanların yolculuğu da kolay olurdu?!..



İşin özü ve özeti şu:

Ecel geldiğinde terk edecek ne kadar az şey var ise "lebbeyk!" diyerek ölüme o derece çok kucak açılabilir. O halde varlığınız çoğaldığı oranda onu hayır yolunda azaltınız ki yolculuklarınız kolay olsun!..
Çokluğun derdi elbet çok olur; yokluk kapısında nefis de yok olur.


Yunus ne güzel söylemiş:
Bunca varlık var iken gitmez gönül darlığı.


BERCESTE

Mal sahibi mülk sahibi
Hani bunun ilk sahibi
Mal da yalan, mülk de yalan
Var biraz da sen oyalan


Bizim Yunus


İSKENDER PALA


(BERCESTE:Öz, güzel, latif, ince anlamlı, kolayca hatırlanan, yapısı sağlam dize ya da beyit..FARSÇA seçkin seçilmiş demek..Genel anlamda bir şiirdeki en güzel dize ya da beyit de denebilir.)
Derviş na murad olacak.
Allah vesilelerle kendisine yaklaştırır.
Na murad olacak..
Bildiğini terk edecek.

[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/istikametbt9tw2.gif[/img]
Kullanıcı avatarı
Gariban
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 2834
Kayıt: 25 Tem 2007, 02:00

Yukselen Balon

Mesaj gönderen Gariban »

Allah razı olsun Zahidzenderun hemsizden hem İskender Pala'dan , Allah cümlemizin yükünü hafifletsin.

Balonlar vardır bilirsiniz, hani Kapadokya’da turistleri gezdirirler içinde.
Kaçıp havalanmasın diye içine ağırlık koyarlar, sağından solundan iplerle kazıklara bağlarlar.
Balonun doğası havalanmaktır, uçmak göklere yükselmek ister, inadına yukarı çıkmak için zorlar, sorsanız benim yerim gökler der.
Fakat birileri dünyaya çivilemiş, bağlamıştır onu, üstelik dünya yükü taşla dolu keseleri sepetinin içine koymuşlardır, ve kenarlarına asmışlardır sepetinin.

Ruh'ta böyle balon gibi yükselmek mi’rac etmek ister, onun yeride burası değildir, o uçmak mânâ göklerine ulaşmak ister, fakat Nefs bir türlü anlamak istemez ruhun derdini.
Şeytan ve Nefs sağdan soldan türlü türlü kazıklarla yere mıhlamıştır onu.
Şeytanın işi budur, habirem bir bağ ile bağlar Nefsi bu kazıklara.

Bir taraftanda Nefs'e dünya zevklerini arzularını sunar.
Her bağın kendine özğü bir kuvveti direnci vardır.
Naylon iple, çelik ip bir olmaz.
Bir bağın adı şehvet, bir diğerinin adı mal mülk sevgisi, bir başkasının adı yükselme hırsı.
Onun böyle trilyonlarca bağı vardır.
Nefs bağlandıkça dünyaya, gönül sepetide dünya ağırlıklarıyla dolmaktadır.
Ruh bir an bir nefes alsa şeytan ve nefs'ten,
bir dua etse bir kaç ip kopu verir birden,
Her ne kadar üflesede şeytan düğümlere,
Biz okuyunca Felak'ı, dünya kazıklarından bir iki düğüm çözülüverir birden..
Ve seher vakti göz yaşı ile kılınan bir namaz, bir an bütün ipleri kopara bilir.
Ve her verilen sadaka, ve ihlas ile Allah diyen bir gönül, binlerce çuval günah yükünü sırtlayıp dışarı atabilir gönül sepetinden.
Ve bir gün gelir balon uçuverir.

UMUDUNUZU KAYBETMEYİN SAKIN!!!

Selam Sevgi ve Muhabbetlerimle
Gariban
Basildon-UK
Cevapla

“Serbest Kürsü” sayfasına dön