3. sayfa (Toplam 6 sayfa)
Re: KASÎDE-İ BÜRDE
Gönderilme zamanı: 23 May 2018, 23:59
gönderen nur-ye
Re: KASÎDE-İ BÜRDE
Gönderilme zamanı: 25 Haz 2018, 21:54
gönderen nur-ye
Re: KASÎDE-İ BÜRDE
Gönderilme zamanı: 01 Tem 2018, 20:21
gönderen nur-ye
50-)
وَوَ كَيْفَ يُدْرِكُ فِي الدُّنْيَا حَقِيقَتَهُ
قَوْمٌ نِيَامٌ تَسَلَّوْ عَنْهُ بِالْحُلُمِ
Ve keyfe yüdrikü fî'd-dünyâ hakîkatehû
Kavmün niyâmün tesellev anhü bi'l-hulumi
مَوْلاَى صَلِّ وَ سَلِّمْ دَاءِماً أَبَداً
عَلَى حَبِيبِكَ خَيْرِ الْخَلْقٍ كُلُّهُمْ
Mevlâ salli ve sellim dâimen ebeden
Alâ Habîbike’l-halkin küllühum..
O’nun hakikatini anlayıp idrak etmek ne mümkün?
O’na Uyan insalara düşlerinde bile teselli verir O Azîz Efendimiz Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)..
Bu dünya düzeninde ve ciddi bir imtihan ortasında olan insanoğlu için Hakikat-ı Muhammed i bilmek, bulmak, analayıp da idrak edebilmek nasıl olacak?
Uyuyanlar bile rüyasında O'ndan tesellî bulur..
---Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem : ''Kim beni rüyasında görürse, uyanık iken de görecektir. Veya görmüş gibidir. Çünkü şeytan benim şeklime bürünemez.'' buyurmuştur.
(Ebu Hureyre (radiyallahu anhu)'dan; Müslim; Buharî)
İdrak : Anlayış. Kavrayış. Akıl erdirmek. Fehim. Yetiştirmek.
Niyamün : (Nâim. C.) (Nevm. den) Uykuda olanlar, uyuyanlar.
Teselli : Avunma. Kederli ve gamlı olan bir kimseyi söz ve nasihatle ferahlandırma.
Hulm : Rüya, düş.
Re: KASÎDE-İ BÜRDE
Gönderilme zamanı: 12 Tem 2018, 08:00
gönderen nur-ye
Re: KASÎDE-İ BÜRDE
Gönderilme zamanı: 27 Tem 2018, 09:36
gönderen nur-ye
52-)
وَكُلُّ آىٍ اَتَى الرُّلُ الْكِرَامُ بِهَا
فَاِنَّمَا اَتَصَلَتْ مِنْ نُورِهِ بِهِمِ
Ve küllü âyin ete'r-rüslü'l-kirâmü bihâ
Fe innemâ't-tesalet min nûrihi bihimi
مَوْلاَى صَلِّ وَ سَلِّمْ دَاءِماً أَبَداً
عَلَى حَبِيبِكَ خَيْرِ الْخَلْقٍ كُلُّهُمْ
Mevlâ salli ve sellim dâimen ebeden
Alâ Habîbike’l-halkin küllühum..
Gelen bütün keremli peygamberlerin âyetleri
Şüphesiz ki onlara, O'nun Nûrundan ulaşmıştır.
Sünnetullahta sistem Allahu zü'l-Celâlin mutlak Kaza, kader, irade ve dilemesi ile yürümektedir.
Yaratılanların kimlik ve kişiliği ona bağlıdır.
Gözün tabanımızda olmadığına şükür etmek tabanımızın şükre değersiz olduğunu değil tam tersine her yükü taşıyışına bir daha teşekkür gerek!
Tüm peyğamberler kendi görevlerinde mükemmel muhterem ve muhteşemdir ve eyrıca şüphesiz hepisi de bizim öz peygamberlerimizdir.
Burada anlatılanlar fazilet yarışı olmayıp İlâhî Sistemin muazzamlığını âcizane analizidir.
---İbnu Amr İbni'l-As (radıyallahu anhümâ) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
"Allah (cin ve ins dahil) mahlukatını bir karanlık içinde yarattı. Sonra üzerlerine kendi nûrundan serpti. Bu nûr, kimlere isabet ettiyse hidayeti buldular, kimlere de isabet etmediyse sapıttılar. Bu sebeple diyorum ki: "Kalem, Allah Teala'nın ilmi hususunda kurumuştur." (Tirmizî, İmam 18, (2644))
---Câbir B. Abdillah (radiyallahu anhu)'dan:
''Yâ Resûlullah! Anam, babam Sana fedâ olsun, ALLAH'ın en evvel yaratığı şeyi bana söyler misin?''dedim.
Resûlullah (sav) buyurdu ki:
''Yâ Câbir! Eşyâdan önce kendi nûrundan (Nûrullah) senin peygamberiyin nûrunu yarattı ve şöyle buyurdu:
''O nûr ALLAH'ın kudretiyle dilediği yerlerde devredip gezerdi. O zaman ne levh, ne kalem, ne cennet, ne cehennem, ne melek, ne gök, ne güneş, ne ay, ne cin, ne ins var idi.''
Ondan sonra buyurdu ki:
''ALLAH Tealâ mahlûkatı yaratmak istediği zamanda o nûru taksim edip 4 parça yaptı: İlk parçadan kâlemi yarattı. İkinci parçadan levhi yarattı. Üçüncü parçadan Arş'ı yarattı. Dördüncü parçayı taksim edip 4 parça yaptı: İlkinden gökleri yarattı. İkincisinden yeri yarattı. Üçüncüsünden cennet ve cehennemi yarattı. Dördüncü parçayı yine taksim edip 4 parçaya ayırdı. Birincisinden mü'minlerin gözlerinin nûrunu yarattı. İkincisinden kalblerinin nûrunu yarattı ki o, ALLAH'ı bilmedir. Üçüncüsünden dillerinin nûrunu yarattı ki o da Kelime-i Tevhiddir.......''buyurmuştur.(İmâm Ahmed, Müsned IV-127; Hâkim, Müstedrek II-600/4175;İbni Hibban, El İhsân XIV-312/6404)
MuhaMMedî mü'minlerin ülfetleri (kaynaşıp dosd olmaları) ezelîdir:
---Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) bir hadisi kudsîde: ''ALLAH: ''Seni kendi nûrumdan, diğer şeyleri de senin nûrundan yarattım.''buyurdu'' buyurmuştur.(Îmân Ahmed, Müsned IV-127; Hâkim, Müstedrek II-600/4175; İbni Hibban, El İhsân XIV-312/6404; Aclûnî, Keşfü'l-Hâfâ I-265/827)
Kirâm: Kerim. C.) Kerimler, şerefliler. * Eli açık cömert kimseler.
İttisal : Ulaşmak. Bitişmek. * Birbirine dokunmak. Yakınlık. Bağlılık. Kavuşmak.
Re: KASÎDE-İ BÜRDE
Gönderilme zamanı: 13 Eyl 2018, 09:31
gönderen nur-ye
53-)
فَاِنَّهُ شَمْسُ فَضْلٍ كَوَاكِبُهَا
يُظْهِرْنَ اَنْوَارَهَا لِنَّاسِ فِي الظُّلَمِ
Fe innehû şemsü fadlin hum kevâkibühâ
Yüzhirne envârehâ li'n-nâsi fî'z-zulemi
مَوْلاَى صَلِّ وَ سَلِّمْ دَاءِماً أَبَداً
عَلَى حَبِيبِكَ خَيْرِ الْخَلْقٍ كُلُّهُمْ
Mevlâ salli ve sellim dâimen ebeden
Alâ Habîbike’l-halkin küllühum..
Şüphesi ki O fazilet güneşi, diğerleri yıldızlarıdır.
O'nun nûruyla karanlıklar içindeki insanları aydınlatırlar.
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem halkediş temelindeki ilk şey-nûrun kendisi ve her varolup mevcud olana Vücûd nûru rahmeti kaynağıdır.
Ana ve tek oluşu bundan dır.
Sistem bazında düşünüldüğünde her peygamber de kendi kaderinde insanlığa nûr taşıyıcısıdır.
Yıldızlar gibi ana güneşten alarak.
Şems : Güneş
Kevâkib : (Kevkeb. C.) Yıldızlar.
Envar : (Nur. C.) Nurlar, ışıklar, aydınlıklar. Maddi veya mânevi karanlıktan kurtarmaya vâsıta olanlar.
Nâs : f. İnsanlar.
Zulem : Karanlıklar.
Re: KASÎDE-İ BÜRDE
Gönderilme zamanı: 26 Eyl 2018, 10:51
gönderen nur-ye
Re: KASÎDE-İ BÜRDE
Gönderilme zamanı: 26 Eyl 2018, 11:07
gönderen nur-ye
55-)
كَاَلزَّهْرِ فِي تَرَفٍ وَ الْبَدْر فِي شَرَفٍ
وَالْبَحْرِ فِي كَرَمٍ وَ الدَّهْرِ فِي هِمَمٍ
Ke'z-zehri fî terefîn ve'l-bedri fî şerefîn
Ve'l-bâhri fî keremin ve'd-dehri ti himemin
مَوْلاَى صَلِّ وَ سَلِّمْ دَاءِماً أَبَداً
عَلَى حَبِيبِكَ خَيْرِ الْخَلْقٍ كُلُّهُمْ
Mevlâ salli ve sellim dâimen ebeden
Alâ Habîbike’l-halkin küllühum..
Letâfetin tohumu-çiçeği,
Şerâfetin dolunayı
Mânevî Keremin maddî deryası
Tüm himmetlerin başlangıç noktası...
İnceliği, kibârlığı ve beyefendiliği âdete bir çiçek gibi
Şeref, kıymet ve değerde âdete bir dolunay gibi
Cömertlikte, ikramda ve ihsanda âdete bir deniz gibi
Himmette, yardıma koşmada vecandan oluşta dehr gibi bilinemez
Azîz Efendimiz Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem.
Zehr : Çiçek. şükufe. f.: Çiçek. Zühre. Tomurcuk.
Teref : Letâfet. Yumuşaklık. * İnce, güzel şey.
Şeref : Yükseklik, yücelik. Büyüklük. * İnsanlar arasında geçerli ve makbul olma. Büyük bir makam sâhibi olma. * Cenab-ı Hakka itâat ve ubudiyyeti ve yüksek hizmeti ile çok ihsanına mazhar olma. * İftihâr, övünme.
Kerem : Nefaset, izzet, şeref. Al-i-cenâbâne ihsan, inâyet. * Kıymetli şeyleri kemal-i rıza-i nefisle verme. * Mecd ve şeref. *Cenab-ı Hakk'a atfolunursa eltaf ve ihsan-ı İlâhî kasdedilmiş olur. * İnsan hakkında vasıf sureti ile zikrolunursa; mehasin-i ahlâk ve ef'âl kasdolunur.
Bahr : (C.: Bihâr - Ebhâr - Ebhur - Buhur) Deniz. * Âlim. Çok bilen.
Dehr : Zaman, çok uzun zaman, ebedi. * Bin yıllık zaman. * Dünya.
Himem : (Himmet. C.) Himmetler.
Himmet : Kalbin bütün kuvveti ile Cenab-ı Hakk'a ve sâir mukaddesata yönelmesi. Kalb isteği ile gösterilen ciddi gayret. * Allah indinde makbul ve mübârek bir kimsenin mânevi yardımı ile birisini koruması, yardım etmesi. * Tabiî şevk ve meyil ve heves. * Lütuf, yardım.
Re: KASÎDE-İ BÜRDE
Gönderilme zamanı: 26 Eyl 2018, 11:11
gönderen nur-ye
56-)
كَاَنَّهُ وَهُوَ فَرْدٌ فِي جَلاَلَتِهِ
فِي عَسْكَرٍ حِينَ تَلْقَاهُ وَفِي حَشَمٍ
Keennehû vahve ferdün fî celâletihi
Fi askerin hîne telkahu ve fî haşemin
مَوْلاَى صَلِّ وَ سَلِّمْ دَاءِماً أَبَداً
عَلَى حَبِيبِكَ خَيْرِ الْخَلْقٍ كُلُّهُمْ
Mevlâ salli ve sellim dâimen ebeden
Alâ Habîbike’l-halkin küllühum..
Azîz Efendimiz Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem :
Kendi başına kaldığında Rasûlulahlık celâleti içinde Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem olarak o muhteşem heybet içinde yeğane ve tek!
Ordusuyla buluştuğunda ve ailesi içinde bulunduğu zaman ise:
Ferd : Tek, bir, yekta. Eşi, benzeri olmayan.
Celâl : (Celâlet) Nihâyet derecede büyüklük. Azamet. Hiddetlilik, hışım. * İlm-i Kelâm'da: Cenâb-ı Hakk'ın kahrının ve azametinin tecellisi, Cenâb-ı Hakk'ın nev'deki tecellisi. Cenâb-ı Hak, vahdaniyyetine delil olacak çok şeyler yarattığından veyâ ihâtadan âli ve celil olduğu veya hislerle idrâk edilmekten celil olduğundan Celâl denir.
Asker : (C.: Asakir) Devlet ve memleketin muhafazası için ücretli veya ücretsiz olarak veya kur'a ile toplanarak hazır bulundurulan ve resmi elbise giyen silahlı adamlar topluluğu. Er, leşker, nefer.
Haşem : Taraftarlar ve hizmetçiler. Düşmanlarına karşı koruyanlar. Aile.
Re: KASÎDE-İ BÜRDE
Gönderilme zamanı: 26 Eyl 2018, 11:14
gönderen nur-ye
Re: KASÎDE-İ BÜRDE
Gönderilme zamanı: 07 Kas 2018, 08:33
gönderen nur-ye
Re: KASÎDE-İ BÜRDE
Gönderilme zamanı: 10 Kas 2018, 08:42
gönderen nur-ye
IV- Bölüm: Rasûlullah Sallahu aleyhi ve sellem’in Doğumu
59-)
اَبَانَ مَوْلِدُهُ عَنْ طِيبِ عُنْصُرِهِ
يَا طِيبَ مُبْتَدَاءٍ مِنْهُ وَ مُخْتَتَمِ
Ebâne mevlidühü an tîbı unsurihi
Yâ tıybe mübtedein minhü ve muhtetemi
مَوْلاَى صَلِّ وَ سَلِّمْ دَاءِماً أَبَداً
عَلَى حَبِيبِكَ خَيْرِ الْخَلْقٍ كُلُّهُمْ
Mevlâ salli ve sellim dâimen ebeden
Alâ Habîbike’l-halkin küllühum..
O’nun doğumu beyân eder güzellik unsurunu..
Ey güzellik!
Başlangıcın da son ucun da O’ndan..
Unsur : Kimyevî maddeden her biri. Mürekkeb cisimlerde bulunan basit maddelerin her birisi. * Umumdan ayrılan kısım. * Tam olan şeyin her bir parçaları. * Madde, esas, kök. Element.
Tıyb : Helâl. * Güzel, temiz.
Mübteda : Baş taraf, başlangıç. Baş.
Muhtetim : Sona erdiren. Hitâma vardıran.
Re: KASÎDE-İ BÜRDE
Gönderilme zamanı: 10 Kas 2018, 08:47
gönderen nur-ye
60-)
يَوْمٌ تَفَرَّسَ فِيهِ اللْفُرْسُ اَنَّهُمُ
قَدْ اُنْذِرُوا بِحُلُولِ الْبُءْسِ وَ النِّقَمِ
Yevmün teferrese fîhi'l-fürsü ennehümü
Kad ünzirû bi hulûli'l-bü'si ve'n-nikamı
مَوْلاَى صَلِّ وَ سَلِّمْ دَاءِماً أَبَداً
عَلَى حَبِيبِكَ خَيْرِ الْخَلْقٍ كُلُّهُمْ
Mevlâ salli ve sellim dâimen ebeden
Alâ Habîbike’l-halkin küllühum..
Doğum günü Farslılar işin iç yüzünü analdılar ki;
Kesinlikle ya İlâhi tebliği kabul ya da intikam uyarısının indiğini-doğduğunu
Ferese : İsabetli bir tahminle bir işin iç yüzünü idrak etmek.
El furs : Farslılar, İranlılar.
Nikam : (Nikmet. C.) İntikamlar, öc almalar.
Hulul : Girme. Dâhil olma. İçine gizlice giriş.
Bas : Gönderme, gönderilme. * Cenab-ı Hakk'ın peygamber göndermesi. * Diriliş. Yeniden diriltme. İhyâ. * Uykudan uyandırma.
Re: KASÎDE-İ BÜRDE
Gönderilme zamanı: 10 Kas 2018, 08:51
gönderen nur-ye
61-)
وَ بَاتَ اَيْوَانُ كِسْرَي وَ هُوَ مُنْصَدِعٌ
كَشَمْلِ اَصْحَابِ كِسْرَي غَيْرَ مُلْتَءِمِ
Ve bâte eyvânü Kısrâ Vehve münsadi'un
Ka şemli ashabı Kisrâ gayre mülteimi
مَوْلاَى صَلِّ وَ سَلِّمْ دَاءِماً أَبَداً
عَلَى حَبِيبِكَ خَيْرِ الْخَلْقٍ كُلُّهُمْ
Mevlâ salli ve sellim dâimen ebeden
Alâ Habîbike’l-halkin küllühum..
O gece Kisrâ'nın sarayı çatladı çöktü
Bir daha toplanamamak üzere dağılan milleti ve devleti gibi..
Eyvan : f. Köşk. Büyük salon. Büyük sofa. Divanhâne.
Münsadiun : yarılıp çatlamış olarak.
Kisra : Husrevden muarreb veya galat olan bu isim Sa'sâniler sülâlesinden olan Eski İran padişahlarına ve bilhassa Nevşirvan'den sonrakilere verilmiş olup, Rum imparatorlarına Kayser, Çin hükümdarlarına Fağfur ve Hakan denildiği gibi, bunlara da Kisra denilirdi.
Şeml : Az şey. Perâkendelik. * Örtmek, bürünmek, toplanmak. * Topluluk, cemaat, insan yığını.
Mülteim : Cem'olucu, toplanan.
Re: KASÎDE-İ BÜRDE
Gönderilme zamanı: 10 Kas 2018, 08:55
gönderen nur-ye
62-)
وَ النَّارُ خَامِدَةُ الْاَنْفَاسِ مِنْ اَسَفٍ
عَلَيْهِ وَ النَّهْرُ سَاهِي الْعَيْنِ مِنْ سَدَمِ
Ve'n-nâru hâmidetü'l-enfâsi min esefin
Aleyhi ve'n-nehru sâhi'l-ayni min sedemi
مَوْلاَى صَلِّ وَ سَلِّمْ دَاءِماً أَبَداً
عَلَى حَبِيبِكَ خَيْرِ الْخَلْقٍ كُلُّهُمْ
Mevlâ salli ve sellim dâimen ebeden
Alâ Habîbike’l-halkin küllühum..
Mecusînin ateşi kederinden son soluklar gibi söndü gitti..
Yahudînin balık ırmağı ise tasasından yatağında akış yönünü şaşırdı, aldı başını gitti gider..
Hâmid : Alevi sönen ateş. * Ölü, ölmüş. Sönmüş. idrâksiz. Sâkit ve sessiz. Ölü gibi halsiz olan.
Enfas : (Nefes. C.) Nefesler. Soluklar. * Ruhlar. Canlar. * Cevherler. * Duâlar.
Esef : Hüzün, gam, nedamet, pişmanlık. Daralmak. Elden çıkan bir şey için hâsıl olan üzüntü.
Sedem : Hüzün, keder, tasa. * Nedâmet, pişmanlık
Re: KASÎDE-İ BÜRDE
Gönderilme zamanı: 10 Kas 2018, 09:02
gönderen nur-ye
63-)
وَسَاءَ سَاوَةَ اَنْ غَاضَتْ يُحَيْرَتُهَا
وَ رُدَّ وَارِدُهَا بِالْغَيْظِ حِينَ ظَمِي
Ve sâe sâvete en gâdat buhayretühâ
Ve rüdde vâridühâ bi'l-gayzl hîne zamî
مَوْلاَى صَلِّ وَ سَلِّمْ دَاءِماً أَبَداً
عَلَى حَبِيبِكَ خَيْرِ الْخَلْقٍ كُلُّهُمْ
Mevlâ salli ve sellim dâimen ebeden
Alâ Habîbike’l-halkin küllühum..
Sapıtmış Sâve için ne kötü oldu o gün ki gölleri kuruduğunda!..
Susuzluktan kavrulduklarında, göle gidenler hiddetle geri dönünce
Buhayre : Göl. Küçük deniz.
Sâe : Ne kötü oldu!
Vârid : (Vürud. dan) Ulaşan, yetişen, gelen, erişen.
Gayz : Hiddet, kin, öfke, gadab. Dargınlık. Hınç.
Zamî : çok susamak.
Re: KASÎDE-İ BÜRDE
Gönderilme zamanı: 10 Kas 2018, 09:06
gönderen nur-ye
Re: KASÎDE-İ BÜRDE
Gönderilme zamanı: 10 Kas 2018, 09:12
gönderen nur-ye
Re: KASÎDE-İ BÜRDE
Gönderilme zamanı: 10 Kas 2018, 09:26
gönderen nur-ye
Re: KASÎDE-İ BÜRDE
Gönderilme zamanı: 10 Kas 2018, 09:32
gönderen nur-ye
Re: KASÎDE-İ BÜRDE
Gönderilme zamanı: 10 Kas 2018, 09:51
gönderen nur-ye
70-)
كَاَنَّهُمْ هَرَباً اَبْطَالُ اَبْرَهَةِ
اَوْ عَسْكَرٌ بِالْحَصَي مِنْ رَاحَتَيْهِ رَمِي
Keennehüm hereben abtâlü Ebrehetin
Ev askerun bi'l-hasâ mln râhateyhi ramî
مَوْلاَى صَلِّ وَ سَلِّمْ دَاءِماً أَبَداً
عَلَى حَبِيبِكَ خَيْرِ الْخَلْقٍ كُلُّهُمْ
Mevlâ salli ve sellim dâimen ebeden
Alâ Habîbike’l-halkin küllühum..
Sanki Kâbeyi yıkmaya gelip de bozğuna uğrayan Ebrehe ordusunun kaçışı gibi!
Veya Bedir’de atılan bir avuç kumdan gözleri göremez olan askerler gibi!.
Hereb : Kaçma, firar. * şiddetli üzüntü, keder.
Ebtal : (Battâl. C.) Yiğitler, cesurlar, döğüşken erler.
Ebrehe : Peygamberimizin (A.S.M.) doğumundan elli gün kadar evvel Kâbenin tahribine gelen Habeş Ordu Kumandanının ismi.
Bedir : Bedir savaşının olduğu Mekke-i Mükerreme ile Medine-i Münevvere arasında bir yer ismi.
Re: KASÎDE-İ BÜRDE
Gönderilme zamanı: 10 Kas 2018, 09:52
gönderen nur-ye