İSRÂ ve Mİ’RAC-ı MuhaMMed aleyhisselâm

Cevapla
Kullanıcı avatarı
nur_umim
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1113
Kayıt: 19 Ağu 2007, 02:00

İSRÂ ve Mİ’RAC-ı MuhaMMed aleyhisselâm

Mesaj gönderen nur_umim »

Resim

İSRÂ ve Mİ’RAC-ı MuhaMMed aleyhisselâm

Resim

ZEVK 1411

EYy DOst!
DUÂSECDEde SALL!.


=>SîNeni SER =>SECDEye ki =>gÖZLerinden =>DUÂ AKsın!
HAKk YAKîndir Sen de YAKLaş=>MİRAC NÛRU ALnın YAKsın!
=>DÜNyâya =>gÖZünü DİKme!.. => =>SEVenLere SEVgiLi
Şikâyetsiz ŞÜKR Et =>RABBa!. =>O'nda =>O'nu BULacaksın!.


16.03.1998 16:01 antlya..
Resim


Resim

Ve MESCİD-i AKSÂ.. KUDÜS…

Kelime anlamı olarak “isrâ”, gece yürüyüşü, gece yolculuk etmek, “mi’rac” ise yükselmek, yükseğe çıkmak anlamlarına gelmektedir. İsrâ ve Mi’rac hadisesi Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in peygamberliğinin on ikinci yılında, Mekke’de vuku’ bulmuştur.
(İbn Sa'd, Tabakât, c. 1 , s. 214; Belâzurî, c. 1 , s. 255; Beyhakî, c. 2, s. 354; İbn Abdilberr, c. 1, s. 40; Ebu'l-Ferec, c. 1, s. 219; İbn Esir, Kâmil, c. 2, s. 51; Kurtubı, Tefsîr, c. 15, s. 216; İbnSeyyid, c. 1 , s. 148; Ebu'l-Fidâ, Tefsîr, c. 3, s. 22; Bedrüddin Aynî, Umde, c. 4, s. 39.)

Receb ayının 27. Gecesi Cenâb-ı HAKk’ın dâveti üzerine Cebrâil aleyhisselâmın Rehberliğinde Peygamber Efendimiz Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem Mescid-i Haram’dan Mescid-i Aksâ'ya, oradan da semâya, yüce âlemlere, İlâhî Huzura yükselmiştir.
İsra ve Mi’rac Mucizesinin nasıl gerçekleştiği Kur'ÂN-ı Kerîmde;


سُبْحَانَ الَّذِي أَسْرَى بِعَبْدِهِ لَيْلاً مِّنَ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ إِلَى الْمَسْجِدِ الأَقْصَى الَّذِي بَارَكْنَا حَوْلَهُ لِنُرِيَهُ مِنْ آيَاتِنَا إِنَّهُ هُوَ السَّمِيعُ البَصِيرُ
Resim--- "Subhânellezî esrâ bi abdihî leylen minel’- mescidil’- harâmi ilâl’- mescidil’- aksallezî bâraknâ havlehu li nuriyehu min âyâtinâ, innehu huves’- semîul’- basîr (basîru).: Âyetlerimizi göstermek için, kulunu geceleyin Mescid-i Haram’dan, etrafını mübârek kıldığımız Mescid-i Aksa’ya yürüten Allah, Sübhan’dır (bütün noksanlıklardan münezzehtir). MuHAKkak ki O, en iyi işiten, en iyi görendir.” (İsrâ 17/1)

وَهُوَ بِالْأُفُقِ الْأَعْلَى
ثُمَّ دَنَا فَتَدَلَّى
فَكَانَ قَابَ قَوْسَيْنِ أَوْ أَدْنَى
فَأَوْحَى إِلَى عَبْدِهِ مَا أَوْحَى
مَا كَذَبَ الْفُؤَادُ مَا رَأَى
أَفَتُمَارُونَهُ عَلَى مَا يَرَى
وَلَقَدْ رَآهُ نَزْلَةً أُخْرَى
عِندَ سِدْرَةِ الْمُنْتَهَى
عِندَهَا جَنَّةُ الْمَأْوَى
إِذْ يَغْشَى السِّدْرَةَ مَا يَغْشَى
مَا زَاغَ الْبَصَرُ وَمَا طَغَى
لَقَدْ رَأَى مِنْ آيَاتِ رَبِّهِ الْكُبْرَى
Resim--- "Ve huve bi’l- ufuki’l- a’lâ. Summe denâ fe tedellâ. Fe kâne kâbe kavseyni ev ednâ. Fe evhâ ilâ abdihî mâ evhâ. Mâ kezebe’l- fuâdu mâ raâ. E fe tumârûnehu alâ mâ yerâ. Ve lekad raâhu nezleten uhrâ. İnde sidrati’l- muntehâ. İndehâ cennetu’l- me’vâ. İz yagşe’s- sidrate mâ yagşâ. Mâ zâga’l- basaru ve mâ tagâ. Lekad raâ min âyâti RABBihi’l- kubrâ.: Ve o, ufkun en yüksek yerinde (gözüktü). Sonra yaklaştı ve böylece indi. Böylece iki yay mesafesi kadar, (hatta) daha yakın oldu. Böylece O’nun kuluna vahyedeceği şeyi vahyetti. Onun gördüğünü gönül yalanlamadı. Yoksa siz, onunla gördüğü şey HAKkında mı tartışıyorsunuz? Ve andolsun ki, onu başka bir inişinde de gördü. Sidretül Müntehâ'nın yanında. O’nun (Sidretül Müntehâ’nın) yanında Meva Cenneti (vardır). Sidre’yi bürüyen şey bürüyordu. Bakış kaymadı ve haddi aşmadı/ Göz (gördüğünden) şaşmadı ve (onu) aşmadı. Andolsun ki o, RABBinin büyük âyetlerinden (bir kısmını) gördü.” (Necm 53/7-18)

İsrâ ve Mi’rac Mucizesinin nasıl gerçekleştiği Hadis-i Şeriflerde;

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, Mescid-i Haram’dan (Mekke'den), Mescid-i Aksâ'ya (Kudüs'e) ata benzer beyaz bir Cennet bineği olan Burak ile geldi.
(Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 148; Buhârî, c. 4, s. 248; Müslim, c. 1, s. 145; Tirmizî, c. 5, s. 301; Beyhakî, c. 2, s. 362-363; Begavî, c. 2, s. 177; İbn Esîr, Câmiu'l-usûl, c. 12, s. 53; Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 8.)

Kudüs'e gelmeden yol üzerinde Musa aleyhisselâm'ın Makamına uğradı, orada iki rekât namaz kıldı,
(Mesâf, Sünen, c.1, s. 221-222; İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 52; Ebu'l-Fidâ, Tefsîr, c. 3, s. 6.)

Daha sonra Mescid-i Aksâ'ya geldi.
(Nesâî, c. 1, s. 222; Kadı lyaz, c. 1, s. 136.)

Orada içlerinde İsa, Musa veİbrahim aleyhumusselâm’ın da bulunduğu peygamberler topluluğu kendisini karşıladı.
(İbn Sa'd, Tabakât, c. 1 ,s.214; Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ye'n-nihâye, c. 3, s. 109-110.)

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, bu peygamberlere imam olarak onlara iki rekat namaz kıldırdı.
(İbn İshak, İbn Hişam, c. 2, s. 39; Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 110.)

Bu hadiseden sonra Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’e iki kap getirildi ki; kabın birisinde şarab, diğerinde süt vardı.
(İbn İshak, İbn Hişam, c 2, s. 39; Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 329; İbn E bi Şeybe, Musannef, c. 14, s. 302; Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 148; Buhârî, Sahih, c. 4, s. 141; Müslim, Sahih, c. 1, s. 145; Tirmizî, Sünen, c. 5, s. 300; Dârımf, Sünen, c. 2, s. 36; Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 256; Taberî, Tefsir, c. 15, s. 15; Beyhakî, Delâil, c. 2, s. 387; Kadı Iyaz, c. 1, s. 136; İbn Esîr, Câmiu'l-usûl, c. 12, s. 53; İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 52; İbn Seyyid, c. 1, s. 144; Zehebî, Târîhu'l-islâm, s. 244, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s.109-110.)

“Bunlardan hangisini istersen, al!" denildi.
(Abdurrezzak.c.S, s. 329; Ahmed b. Hanbel, c. 2, s. 282; Buharı, c. 4, s. 141; Tirmizî, c. 5, s. 300; Tabeıf, Tefsir, c.1 5, s. 12.)

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, sütü seçti.
(İbn İshak, İbn Hişam, c. 2, s. 39; Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 110.)

Cebrâil aleyhisselâm, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’e: "Sen fıtratı seçtin,
(Müslim, Sahîh, c. 1, s. 145; İbn Esîr, Câmiu'l-usûl, c. 12, s. 53; İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 144.)

eğer sen şarabı almış olsaydın, senden sonra ümmetin azardı.
(Abdurrezzak, c. 5, s. 330; Ahmed b. Hanbel, c. 4, s. 141; Tirmizî, c. 5, s. 300; Taberî, Tefsîr, c. 1 5, s. 15; Beyhakî, c. 2, s. 357; İbn Esir, c. 2, s. 52; Zehebî, s. 244.)

Sütü tercih etmekle sen de fıtrata yöneltildin, ümmetin de fıtrata yöneltildi. Şarab size haram kılındı!” dedi.
(İbn İshak, İbn Hişam, c. 2, s. 39; Taberî, Tefsîr, c. 15, s. 15; Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 110.)

Semâ’nın bütün tabakalarına uğradı.
(İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 45; Taberî, Tefsîr, c. 15, s. 14; Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 111; Kastlânî, Mevâhibu'l-ledünniye, c. 2, s. 24.)

Sırasıyla yedi semâ tabakalarında bulunan Âdem, Yahya ve İsa, Yusuf, İdris, Harun, Musa ve İbrahim aleyhimüsselâm ecmâin gibi peygamberlerle görüştü, Onlar kendisine: “Hoş geldin!.” dediler, tebrik ettiler.
(İbn Ebi Şeybe, c. 14, s. 303; Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 148; Müslim, Sahîh, c. 1, s. 146; Beyhakî, Delâilü'n- nübüvve, c. 2, s. 383; Begavî, Mesâbîhu's-sünne, c. 2, s. 179; Kadı lyaz, eş-Şifâ, c. 1, s. 137; İbn Esîr, Musannef, Câmiu'l-usûl, c. 12, s. 53; İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 144.)

Sonra her gün yetmiş bin meleğin ziyâret ettiği Beytü'l- Ma'mur'u ziyâret etti.
(İbn Ebi Şeybe, Musannef, c. 14, s. 303-304; Ahmed b. Hanbel Müsned, c. 3, s. 148-149; Müslim, Sahîh, c. 1 , s. 146-147; Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 384; Begavî, Mesâbîhu's-sünne, c. 2, s. 179; Kadı lyaz, eş-Şifâ, c. 1, s. 137; İbn Esîr, Câmiu'l- usûl, c. 12, s. 53-54; İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 144.)

Bundan Sonra Cebrâil aleyhisselâm ile birlikte Sidretü'l- Müntehâ'ya geldiler.
(Ahmed b. Hanbel, c. 4, s. 207-208; Buhârî, Sahih, c. 4, s. 249.)

Sidretü’l- Müntehâ; kökü altıncı kat gökte ve gövdesi, dalları yedinci kat göğün üzerinde, gölgesiyle bütün gökleri ve cenneti gölgeleyen, yaprakları fil kulakları gibi, meyveleri küpler kadar, bir ağaçtır..
(İbn Ebi Şeybe, c. 14, s. 304; M üslim, c. 1, s. 146; Taberî, c. 27, s. 54; Beyhakî, c. 2, s. 384; Kadı lyaz, eş-Şifâ, c. 1, s. 137; İbn Esîr, Câmiu'l-usûl, c. 12, s. 54; İbn Seyyid, c. 1,s.144; Zehebî, s. 266.)

Cebrâil aleyhisselâm, Peygamberimiz Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’i yukarı götüre götüre, nihayet (kaza ve kaderi yazan) kalemlerin cızırtılarını işitecek kadar yüksek bir yere çıkardı.
(İbn Sa'd.Tabakâtü'l-kübrâ. c. 1, s. 213; Buhârî, Sahih, c. 1, s. 92; Müslim, Sahih, 11, s. 149; Beyhakî, c. 2, s. 381; Kadı lyaz, c. 1, s.140, 148; İbn Esîr, c. 12, s. 56; İbn Seyyid, c. 1.S.145; Zehebî, s. 254.)

Peygamberimiz Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem; cennetten, yemyeşil bir Refref (ipek döşek)'in birden ufku kapladığını gördü. Peygamberimiz Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, onun (Refref’in) üzerine oturdu.
(Ahmed b. Hanbel, c. 1, s. 449; Buhârî, c. 6, s. 51; Taberî, c. 27, s. 57, Beyhakî, c. s. 372; Kurtubî, c. 17, s. 98.)

Cebrâil aleyhisselâm, Peygamberimiz Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’den ayrıldı. Peygamberimiz Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem; Azîz ve Cebbâr olan RABBine yükseltilip yaklaştırıldı.
(Buhârî, c. 8, s. 204; Taberî, c. 27, s. 45; İbnEsîr, c. 12, s. 51; İbn Kayyım, Zâdü'l-Mead, c. 2, s. 53; Kurtubî, c. 17, s. 98; Zehebî, s. 267; E bu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 112.)

Peygamberimiz Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, Yüce RABBinin: "Korkma ya MuhaMMed, Yaklaş!" buyruğunu işitmeye başladı. Nihayet, hiçbir kimsenin hiçbir zaman erişememiş olduğu yakınlık makamına, İlahî Kabule, İlahî İkram ve İhsana nâil oldu!.
(Kadı lyaz, c. 1, s. 160; Diyarbekrî, c. 1, s. 312.)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “İhsan: Allah’ı görür gibi ona ibâdet etmendir. Sen onu görmüyorsan da O, har an seni görüyor.” buyurmuştur.
(Buharî, İman, 37)

Resim---İbn Abbas’tan rivâyet edildiğine göre, Peygamberimiz Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Ben, Yüce RABBimi gördüm!" buyurmuştur..
(Kadı lyaz, c. 1, s. 163.)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Namaz mü'minin mi'râcıdır." buyurmuştur.
(el-Munavî, Feyzu’l-Kadir, 1/497; el-Kari, Şerhu’l-Mişkat, 2/523; el-Alusi, 6/361; Razi, 1/226; Suyuti (ve ğayruhu), Şerhu süneni İbn Mace, Keratişi, ts, 1/313; Nizamuddin el-Hasen el-Kummi, en-Neysaburi, Ğaraibu’l-Kur’an ve Reğaibu’l-Furkan, Beyrut, 1416, 1/114.)

Namazın Arapça’daki adı olan "SaLât" kelimesi -fiilleri farklı olmakla beraber- "SıLa-i Rahîm" dediğimiz ifadedeki "SıLa" ile aynı kök harflerini paylaşmakta ve "buluşmayı, kavuşmayı" çağrıştırmaktadır. Bu ise namazın, âciz bir KUL olan insÂNı, her şeye gücü yeten Hakiki Dost’a, Yüce Yaratıcı'ya kavuşturan kudsal bir vesile olduğunu, hatta bizzât bir “VusLât” olduğunu göstermektedir
Dolayısıyla;


إِيَّاكَ نَعْبُدُ وإِيَّاكَ نَسْتَعِينُ
Resim--- "İyyâke na’budu ve iyyâke nestaîn (nestaînu).: (Allah'ım!) Yalnız Sana kul oluruz ve yalnız Senden İSTİANE (yardım) isteriz.” (Fâtiha 1/5)

Bu Nâz-NiYÂZ YAKarışı, Abdin/KULun, Ma’bud/ Kendine ibâdet edilen ALLAH’ına AÇılan bir DOst DİyaLog pENceresidir..
Resim
Kullanıcı avatarı
nur_umim
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1113
Kayıt: 19 Ağu 2007, 02:00

Re: İSRÂ ve Mİ’RAC-ı MuhaMMed aleyhisselâm

Mesaj gönderen nur_umim »

Resim

Peygamberimiz Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem Mi’rac’ta, Cenâb-ı HAKk’a selâm yerine bütün mahlukatın ibâdetlerini hediye etmiştir. Efendimizin Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, Cenâb-ı HAKk ile olan bu konuşması bütün mü’minlerin mi’racı olan namazlarında okudukları tahiyyatın sözlerinden oluşmaktadır.
Bu konuşmanın meâli şöyledir:
Peygamberimiz Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem Cenâb-ı HAKk’a hitaben buyurmuştur ki:


Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “Bütün tahiyyeler, bütün mübârek şeyler, bütün salâvat ve duâlar ve bütün kelimat-ı tayyibe Allah’a mahsustur.” buyurmuştur..
(Buharî, Ezân: 148, 150; el-Amel Fi’s-Salât: 4, İsti’zân: 3, 28, Da’avât: 16, Tevhîd: 5; Müslim, Salât: 56, 60, 62; Ebû Dâvud, Salât: 178; Tirmizî, Salât: 100, Nikâh: 17; Nesâî, Tatbîk: 23, Sehv: 41, 43-45, 56, 100-104; İbn-i Mâce, İkâme: 24; Nikâh: 19; Dârimî, Salât: 84, 92; Muvatta’, Nidâ’: 53, 55; Müsned, 1:292, 376, 382-4:409)

Bunun anlamı: “Bütün varklıkların halleriyle ve dilleriyle yapmış oldukları ibâdetleri ve tesbihlerini, bütün çekirdekler ve nutfeler gibi mübârek şeylerin fitrî mübârekliklerini ve tesbihlerini, bütün insanlar gibi şuurlu varlıkların ibâdetlerini ve bütün peygamberler ve kamil insanlar olan evliyâların, asfiyâların ibâdetlerini ve tesbihlerini onların namına sana hediye ediyorum; sana mahsustur.” demektir..

Bu selâmın üzerine Cenâb-ı HAKk da, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’e: “Selâm OLsun Sana ey Nebî/Peygamber!.” şeklinde mukabele de bulunmuştur.
Bunun üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem de: “Bize ve Allah’ın sâlih kullarına Selâm OLsun!.” şeklinde cevab vermiştir.
ALLAHu zü’L- CeLÂL, Sidretü’l- Müntehâda bu konuşmaya şâhidlik etmesini emrettiği Cebrâil aleyhisselâm’ da: “Allah’tan başka hiçbir ilâh olmadığına şehâdet ederim. Ve MuhaMMed aleyhisselâm’ın, Allah’ın elçisi olduğuna da şehâdet ederim.” diyerek şehâdet etmiştir..

(Bediüzzaman Said Nursî, Şualar, Altıncı Şua, s.92; On Beşinci Şua, s.642-646)

Mi’rac’ta cereyan eden bu karşılıklı sohbetteki sözlerin, mü’minlerin mi’racı hükmünde olan namazda okunması sünnettir. Bu şekilde her mü’min bütün şuurlu ve şuursuz mahlukatın ibâdetlerini kendi ibâdeti içerisinde Cenâb-ı Allah’a takdim etme şerefine ulaşmış olur..

Peygamberimiz Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’e Mi’rac Mülâkatı sonunda şu üç şey verildi:
1-) Elli vakit namaz sevâbına denk, beş vakit namaz verildi.
2-) Bakara Sûresinin son iki âyeti verildi.
3-) Peygamberimiz Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in ÜMMetinden OLup da, Allah'a şerik koşmayanlardan mukhimat/büyük günahlar bağışlandı..

(Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 422; Müslim , Sahih, c. 1, s. 157; Tirmizî, Sünen, c. 5, s. 393-394; Nesâî, Sünen, c. 1, s. 224; Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 373; Begavî, Mesâbîhu's-sünne, c. 2, s.179; Kadı I yaz, eş-Şifâ, c. 1, s. 1 42; İbn Esir, Câmiu'l-usûl, c. 12, s. 57; Kurtubî, c. 17, s. 94; Zehebî, s. 255; Diyarbekrî, Hamîs, c. 1, s. 312)

Nitekim bir hadiste bu hediyeler şöyle ifade edilmiştir:

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “…Mi’racta bana şu üç şey verildi: Beş vakit namaz verildi, Bakara Sûresinin son kısmı/Amenerresûl verildi ve bu ÜMMetten Allah’a şirk koşmadan ölen kimsenin günahlarının bağışlanacağı hususu (söz verildi).” buyurmuştur..
(Müslim, İman, 279)

Bu müjde hiç bir mü’minin cehenneme girmeyeceği anlamında değildir. Her günahın affedilebileceğini ve eğer günahkar olsa bile iman ile ölmüşse cehennemde ebedi kalmayacağını bildirmektedir.
Kul HAKkı, canlı HAKkı gibi hususlarda ise, başka hükümler vardır.
Sevâbı günahlarından çok olan mü’minler direk cennete gideceklerdir. Günahı ağır basanlar ise, bu günahlardan temizlenmek için cehennemde bir müddet kaldıktan, ateş banyosu yaptıktan sonra tekrar cennete gireceklerdir.


Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “ALLAHu zü’L- CeLÂL: "Yâ MuhaMMedî Bu namazlar, her gün ve gecede, beş namazdır! Amma, her namaz için, on sevâb vardır! Bu, yine, elli namaz demektir.” buyurmuştur..
(İbn Ebi Şeybe, Musannef, c. 14, s. 304; Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 149; Müslim, c. 1, s. 146-147; Beyhakî, Delâil, c. 2, s. 384; Kadı lyaz.c.1, s. 138; İbn Esîr, c. 1 2, s. 54; Zehebî, s. 266)

“Bende söz bir olur, değişmez!.”
(Buhârî, Sahih, c.1, s. 93; Müslim, Sahih, c. 1 ,s.149; İbn Esîr, Câmiu'l-usûl, c. 12, s. 57)

“Her kim, bir hayr işlemek ister ve onu yapmazsa, o kimseye (bu iyi niyetinden dolayı) bir sevâb yazılır, yaparsa on sevâb yazılır.
Her kim de, bir kötülük yapmak ister, onu yapmazsa, ona bir şey yazılmaz. O kötülüğü yaparsa, bir günah yazılır!" buyurdu. ”
buyurmuştur..
(İbn Ebi Şeybe, Musannef, c. 14, s. 304-305; Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 149; Müslim, c. 1, s. 147; Beyhakî, c.2, s. 384; Kadı lyaz, c. 1, s.138; İbn Esîr, c. 12, s. 54)

آمَنَ الرَّسُولُ بِمَا أُنزِلَ إِلَيْهِ مِن رَّبِّهِ وَالْمُؤْمِنُونَ كُلٌّ آمَنَ بِاللّهِ وَمَلآئِكَتِهِ وَكُتُبِهِ وَرُسُلِهِ لاَ نُفَرِّقُ بَيْنَ أَحَدٍ مِّن رُّسُلِهِ وَقَالُواْ سَمِعْنَا وَأَطَعْنَا غُفْرَانَكَ رَبَّنَا وَإِلَيْكَ الْمَصِيرُ
Resim---- "Âmener resûlu bimâ unzile ileyhi min rabbihî vel mu’minûn(mu’minûne), kullun âmene billâhi ve melâiketihî ve kutubihî ve rusulih(rusulihî), lâ nuferriku beyne ehadin min rusulih(rusulihî), ve kâlû semi’nâ ve ata’nâ gufrâneke rabbenâ ve ileykel masîr(masîru).: Resûl, Rabbinden kendisine indirilene îmân etti ve mü’minler de, hepsi Allah’a, O’nun meleklerine, kitaplarına ve resûllerine îmân etti. “Biz, O’nun resûlleri arasından (hiç) birini, diğerinden ayırmayız.” Ve “ışittik ve itaat ettik! Ve Rabbimiz, Senin mağfiretini (dileriz). Ve masîr (varış) Sana’dır (Sana doğru yola çıkarız ve Sana ulaşırız).” dediler.” (Bakara 2/285)

لاَ يُكَلِّفُ اللّهُ نَفْسًا إِلاَّ وُسْعَهَا لَهَا مَا كَسَبَتْ وَعَلَيْهَا مَا اكْتَسَبَتْ رَبَّنَا لاَ تُؤَاخِذْنَا إِن نَّسِينَا أَوْ أَخْطَأْنَا رَبَّنَا وَلاَ تَحْمِلْ عَلَيْنَا إِصْرًا كَمَا حَمَلْتَهُ عَلَى الَّذِينَ مِن قَبْلِنَا رَبَّنَا وَلاَ تُحَمِّلْنَا مَا لاَ طَاقَةَ لَنَا بِهِ وَاعْفُ عَنَّا وَاغْفِرْ لَنَا وَارْحَمْنَآ أَنتَ مَوْلاَنَا فَانصُرْنَا عَلَى الْقَوْمِ الْكَافِرِينَ
Resim---- "Lâ yukellifullâhu nefsen illâ vus’ahâ lehâ mâ kesebet ve aleyhâ mektesebet rabbenâ lâ tuâhıznâ in nesînâ ev ahta’nâ, rabbenâ ve lâ tahmil aleynâ ısran kemâ hameltehu alellezîne min kablinâ, rabbenâ ve lâ tuhammilnâ mâ lâ tâkate lenâ bih(bihî), va’fu annâ, vagfir lenâ, verhamnâ, ente mevlânâ fensurnâ alel kavmil kâfirîn(kâfirîne).: Allah kimseyi gücünün yettiğinden başkasıyla mükellef kılmaz (sorumlu tutmaz). Kazandığı (dereceler) onundur ve iktisap ettiği (kazandığı negatif dereceler) de onundur (sorumluluğu onun üzerindedir). Rabbimiz! Şâyet unuttuysak veya hata yaptıysak bizi aheze etme (sorgulama). Rabbimiz, bizden öncekilere yüklediğin gibi bizim üzerimize ağır yük yükleme. Rabbimiz, takat (güç) yetiremeyeceğimiz şeyi bize yükleme. Ve bizi af ve mağfiret et ve bize rahmet et (Rahîm esması ile bize tecelli et, rahmet nurunu gönder). sen bizim Mevlâmız’sın. Artık kâfirler kavmine karşı bize yardım et.” (Bakara 2/286)

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in Mi’rac Müjdesinden birisi olan,
“Peygamberimiz Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in ÜMMetinden OLup da, Allah'a şerik koşmayanlardan mukhimat/büyük günahlar bağışlandı.”
Buyruğundaki “Mukhimat”;
Mukhimat: “İnsanı cehenneme sürükleyen büyük ve tehlikeli günahlar.” demektir.

(İbn Esîr, Nihâye, c. 4. s.19)

Peygamberimiz Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, bir gün:

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "İnsanı helâke sürükleyen yedi şeyden sakınınız!" buyurmuştu.
Kendisine: "Yâ Rasûlallah! Nedir bu tehlikeli şeyler?" diye sordular.
Peygamberimiz Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “Allah'a şerik koşmak, Sihir (büyü) yapmak, ALLAHu zü’L- CeLÂL’in öldürülmesini haram kıldığı nefsi, haksız yere öldürmek, Faiz yemek, Yetim malı yemek, Savaş meydanından kaçmak, Zinâdan korunan, böyle bir şey hatırından bile geçmeyen Müslüman kadınlarına zinâ isnad etmektir!"
buyurmuştur..
(Abdurrezzak, Musannef, c. 11 , s. 17; Buhârî, Sahih, c. 195; Müslim, Sahih, c. 1, s. 92; Beyhakî, Sünenü'l-kübrâ, c. 8, s. 20, 249)

ALLAHu zü’L- CeLÂL, Peygamberimiz Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’e vahyedeceğini vahyettikten sonra, Peygamberimiz Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, Cebrâil aleyhisselâm tarafından cennete götürüldü.
(Buhârî, Sahih, c. 1 , s. 93; Müslim , Sahih, c. 1, s. 149; Begavî, Mesâbîhu's-sünne, c. 2, s. 179; İbn Esîr, Câmiu'l-usûl, c. 12, s. 57; İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1 , s. 145)

Cennetin eni, göklerle (altlarındaki) yer kadar olup.

وَسَارِعُواْ إِلَى مَغْفِرَةٍ مِّن رَّبِّكُمْ وَجَنَّةٍ عَرْضُهَا السَّمَاوَاتُ وَالأَرْضُ أُعِدَّتْ لِلْمُتَّقِينَ
Resim---- "Ve sâriû ilâ magfiretin min rabbikum ve cennetin arduhâs semâvâtu ve’l- ardu, uiddet li’l- muttekîn (muttekîne).: Ve Rabbiniz'den olan mağfirete ve genişliği yerler ve gökler kadar olan, muttekîler için hazırlanmış olan cennete koşun!” (Âl-i İmrân 3/133)

Peygamberimiz Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem orada:
İnciden, yakuttan, zebercetten,.. köşkler,

(İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 55)

Cennetin toprağını da, misk kokar bir halde buldu.
(Buhârî, c. 1, s. 93; Müslim, c. 1, s. 149; Begavî, c. 2, s. 179; İbn Esîr, c. 12, s. 57; İbn Seyyid, c. 1, s. 145; Zehebî, Târîhu'l-islâm, s.260)

Peygamberimiz Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, cennette; iki yanında içi boş inciden yapılmış kubbeler (kubbeli evler) dizili bir ırmak da gördü.
(Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 263; Buhârî, Sahîh, c. 6, s. 92; Tirmizî, Sünen, c. 5, s. 449; Taberî, Târîh, c. 2, s. 211)]


Ki, inci, yakut çakılları ve misk üzerinde akıp gidiyordu.
(İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 55)

Peygamberimiz Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Ey Cebrâil! Nedir bu?" diye sordu. Cebrâil aleyhisselâm: "Bu, sana ALLAHu zü’L- CeLÂL'in vermiş olduğu Kevser Irmağıdır!" dedi. Kevser ırmağının suyu da, baldan daha tatlı ve sütten daha ak idi.
(Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 263; Buhârî, c. 6, s. 92; Tirmizî, c. 5, s. 449; Taberî, c. 2, s. 211; İbn Esîr, c. 2, s. 55; Tirmizi, c.5, s. 450; Taberî, c. 2, s. 211; İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 55)
Resim
Kullanıcı avatarı
nur_umim
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1113
Kayıt: 19 Ağu 2007, 02:00

Re: İSRÂ ve Mİ’RAC-ı MuhaMMed aleyhisselâm

Mesaj gönderen nur_umim »

Resim

Peygamberimiz Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’e Cehennemin Gösterilişi.:

Peygamberimiz Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem; Dünya Semâsında kendisini güler yüzle karşılayan melekler arasında, yüzü hiç gülmeyen, cehennemin bekçisi Mâlik adındaki bir melekle de karşılaşmıştı.
Peygamberimiz Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, onun kim olduğunu Cebrâil aleyhisselâm’dan sorup öğrenince, Cebrâil aleyhisselâm’a: "Cehennemi bana göstermesini ona emretmez misin?" diye sormuştu.
Cebrâil aleyhisselâm da: "OLur!" diyerek, cehennemin bekçisi Mâlik'e: "Ey Mâlik! MuhaMMed’e cehennemi göster!" demişti.
Mâlik; cehennemin üzerinden örtüsünü açınca, cehennem öyle kaynamaya ve kabarmaya başladı ki, Peygamberimiz Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem onun gördüğü her şeyi yakalayıp yakıvereceğini sandı. Hemen, Cebrâil aleyhisselâm’a: "Ey Cebrâil! Mâlik'e emret de, onu yerine geri çevirsin!" buyurdu.
Cebrâil aleyhisselâm da, cehennemi yerine çevirmesi için, Mâlik'e emretti. O da, cehenneme: "Sâkin oL!." dedi.
Cehennem, çıkmış olduğu yerine girince, Mâlik onun üzerine örtüsünü tekrar örttü..

(İbn İshak; İbn Hişam, Sîre, c.2, s. 45-46)

Peygamberimiz Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem; cehennemdeki SUsuzluk azablarını, azab zincirlerini, azab yılan ve akreplerini, oradaki azablardan daha bazılarını da gördü.
(İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 55.)

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Eğer benim bildiğimi sizler de bilmiş olsaydınız, muHAKkak ki, pek az güler ve çok ağlardınız!" buyurmuştur.
(Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 210; Buhârî, Sahîh, c. 5, s. 190; Tirmizî, Sünen, c. 5, s. 557; İbn Mâce, Sünen, c. 2, s. 141; Dârimî, Sünen, c. 2, s. 216; Hâkim, Müstedrek, c. 4, s. 320; Beyhakî, Sünenü'l-kübrâ, c. 7, s. 52; İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2. s. 335; Zehebî, Târîhu'l-islâm. s. 480)


Resim

Peygamberimiz Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in Mekke'ye Dönüşü.:

Peygamberimiz Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, Mekke'ye dönmek üzere, Beytü'l-Makdis Mescidinin kapısına bağladığı Burak'a binip Mekke'ye döndü. Peygamberimiz Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in İsrâ ve Mi’râcı, bir gece içinde, yatsı namazı ile sabah namazı arasında vuku buldu..
(İbn İshak, İbn Hişam, c. 2, s.43; İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1, s. 214-215; Taberî, Tefsîr, c. 15, s. 2; Zehebî, Târıhu'l-islâm, s. 272; Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 110-111; Suyûtî.)


Resim

Abdulmuttalib Oğullarının Peygamberimiz Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’i Aramaya Çıkışları.:

Abdulmuttalib oğulları, İsrâ ve Mi’râc Gecesinde, Peygamberimiz Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’ı bulamayınca, aramaya çıkmışlardı.
Hatta, Hz. Abbas, Zîtuvâ'ya kadar gitti. Oralarda, yüksek sesle: "Yâ MuhaMMed!. Yâ MuhaMMed!." diyerek bağırdı.
Peygamberimiz Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Lebbeyk! => Buyur!." diye karşılık verince,
Abbas radiyallahu anhu: "Ey kardeşimin oğlu! Sen kavmini geceden beri zahmet ve meşakkate soktun!?. Nerede idin?." dedi.
Peygamberimiz Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “Beytü'l- Makdis'e gittim.” buyurunca,
Abbas radiyallahu anhu: "Bu gecenin içinde mi?" diye sordu.
Peygamberimiz Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Evet. Bu gecenin içinde gidip geldim!." buyurunca,
Abbas radiyallahu anhu: "Her halde, senin başına ancak hayır gelmiş olmalıdır!." dedi.
Peygamberimiz Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Benim başıma hayırdan başka bir şey gelmemiştir!." buyurdu..

(İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1, s.214; Zehebî, Târîhu'l-islâm, s. 272.)

Sabah olunca Kabe'nin yanında Mekkelilere Mi’râcı anlattı..
(İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 43; İbn Sa'd, Tabakât, c. 1 , s. 215; İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 141; Zehebî, Târîhu'l-islâm, s. 245-246; Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 110)

Onlar Peygamberimiz Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’den delil istediler. Peygamberimiz Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem de, onlara yolda gördüğü kafilelerinden haber verdi. Kureyşliler hemen kafileleri karşılamak için Mekke dışına çıktılar. Gelenleri aynen Peygamberimizin Resûlullah sallallahu aleyhi vesellemhaber verdiği gibi gördüler, ama iman nâsib olmadı..
(Diyarbekrî, Hamîs, c. 1, s. 315-316; Ebu'l-Fidâ, Tefsir, c. 3, s. 22; İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 56-57; İbn Seyyid, c.1, s. 142; İbn İshak, İbn Hisam, Sîre, c. 2, s. 44; Zehebî, Târîhul-islâm, s. 243; İbn Sa'd, Tabakâtül-kübrâ, c. 1, s. 215.)

Ama yine de Peygamberimiz Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’den üst üste Mi’râc’a çıktığına dâir delil istediler. Peygamberimiz Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem Kudüs'e, Mescid-i Aksâ'ya uğradığını anlatınca,
Kureyşliler:“Bir ayda gidilebilen bir yere MuhaMMed nasıl bir gecede gidip gelebilir?” diye itiraz ettiler.
Ardından da Mescid-i Aksâ'yı görmüş olanlar: “Mescid-i Aksâ'yı bize anlatır mısın?.” diye Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’e soru yönelttiler.
Peygamberimiz Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle anlattı;
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “Onların yalanlamalarından ve sorularından çok sıkıldım. Hatta o ana kadar öyle bir sıkıntı hiç çekmemiştim. Derken Cenâb-ı HAKk birden Beytü'l-Makdis'i bana gösterdi. Ben de ona bakarak her şeyi birer birer târif ettim. Hatta bana: ‘Beytü'l- Makdis'in kaç kapısı var?’ diye sordular. Halbuki ben onun kapılarını saymamıştım. Beytü'l- Makdis karşımda görününce ona bakmaya ve kapılarını teker teker saymaya ve anlatmaya başladım.” buyurmuştur.
Bunun üzerine müşrikler:“Vallahi dos doğru târif ettin.” dediler, ama yine de iman etmediler..

(İbn Ebi Şevbe, Musannef, c. 14, s. 306; Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 309; Ebu'l-Ferec İbn Cevzî, el-Vetâ, c. 1 , s. 223; Zehebî, Târihu'l-islâm, s. 250.)

O esnâda Hz. Ebû Bekir radiyallahu anhu çıkageldi, müşrikler durumu ona haber verdiler.
Hz. Ebû Bekir radiyallahu anhu: “Eğer bu sözleri ondan duymuşsanız şeksiz şüphesiz doğrudur.” diyerek hemen tasdik etti ve bundan sonra Hz. Ebû Bekir radiyallahu anhu: “Sıddîk, tereddütsüz inanan” ünvanını aldı..

(İbn İshak, İbn Hişam, c. 2, s. 39-40; Zehebî, s. 248; Ebu'l-Fidâ, Tefsîr, c. 3, s.21.)
Resim
Kullanıcı avatarı
nur_umim
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1113
Kayıt: 19 Ağu 2007, 02:00

Re: İSRÂ ve Mİ’RAC-ı MuhaMMed aleyhisselâm

Mesaj gönderen nur_umim »

Resim

Peygamberimiz Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem'ın Mi’râcı ile Gelen Hediyeler.:

Yukarıda Mi’râc Hadisesinin nasıl vuku’ bulduğunu anlatırken, rivâyetlerdeki Mi’râc ile bize verilen hediyelerden bahsetmiştik. Bu hediyelerin bizler için önemini burada birkaç madde halinde özetlemek istiyoruz:

Birincisi: Peygamberimiz Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem bütün iman hakikatlerini gözleriyle gördü. Melekleri, cenneti, âhireti, hattâ Cenâb-ı HAKk’ın cemâlini gözleriyle müşâhede etti. Sözlerinde ve vaadinde en küçük bir hilafı, aksi beyânı olmayan o Yüce İnsan Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, mü’min ruhlara mânen şöyle diyordu:
“Sizin inandığınız, melekleri, âhireti, RABBinizin Nur cemâlini bizzat gördüm; bu iman esasları vardır, mevcuddur; tereddüt ve şüphe etmeyiniz!.”
Böylece mü’minler sonsuz bir imana ermenin saadetine kavuştular.


İkincisi: İnsan her şeyi merak ediyor. Uzayda hayat var mı, yok mu diye araştırıyor. Halbuki uzaydaki en büyük yıldızlar O Ezelî SuLtÂN’ın memleketinde ancak bir sinek kadar yer kaplıyor. Hakiki MuhaMMedî Mü’minler de bu merak duygusunu doğru kullanarak şöyle düşünüyorlar: “RABBimiz bizden ne istiyor? Acaba ne yaparsak RABBimiz bizden razı olur? Bir yolunu bulsak da doğrudan doğruya RABBimizle muhatab olsak, bizden ne istiyor, anlasaydık.” derken, İki Cihan Serveri Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, yetmiş bin perde arkasından ezel ve ebed SuLtÂNı’nın razı olacağı amelleri Mi’râc Meyvesi olarak getirdi ve insanlığa hediye etti. Bu hediye başta namaz olmak üzere İslâm’ın diğer esasları ve ibâdetleridir.

Üçüncüsü: Peygamberimiz Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, ebedî saadet definesinin anahtarını alıp getirmiş, cinlere ve insanlara hediye etmiştir. Peygamberimiz Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz, kendi gözüyle cenneti görmüş, sonsuz saadetin varlığını müşâhede etmiş ve bu büyük müjdeyi haber vermiştir. Öyle ki, bir adama idâm edileceği anda affedilerek padişahın yakınında bir saray verilse ne kadar sevinir..
Aynen öyle de bütün cinler ve insanlar sayısınca toplu bir müjde olan bu sevinç ne kadar önemli ve değerlidir.


Dördüncüsü: Peygamberimiz Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz, Mi’râc’ta Cenâb-ı HAKk’ın Cemâlini görme ni’metini tattı. Bu mânevî ni’metin cennette mü’minlere de nâsib olacağı Ezelî Müjdesini hediye olarak getirdi.:

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem:“Bulutsuz berrak bir mehtâb gecesinde ay nasıl görünüyorsa, bulutsuz bir günde güneş nasıl görünüyorsa, mü’minler de cennette RABBlerini öyle apaçık göreceklerdir.” buyurmuştur.
(Buharî, Müslim, Tirmiz’den, Büyük Hadis Külliyatı-5, s. 416/10133)

Beşincisi: İnsan, kâinatın en kıymetli bir meyvesi ve Kâinat Sâhibi’nin en nazlı bir sevgilisi olduğu Mi’râc ile anlaşıldı. Kâinata nisbetle küçük bir varlık, zayıf bir canlı olan insan bu meyve ile öyle bir dereceye çıktı ki, bütün varlıklar üzerinde bir makam ve mevki kazandı..

KUL ki;
Fakriyyet, Acziyyet, ZiLLet ve İllet içinde fâni, devamlı ayrılık ve zevâl tokadını yiyen biçare insan iken birden: "Sonsuz ve baki bir cennette Rahman ve Rahîm olan Allah'ın rahmetine gireceksin." dendiğinde, o insan ne kadar büyük bir mevki ve makama çıkar. Cennette; Hayal Hızında, Ruh Genişliğinde, Akıl Akıcılığında, Kalbin bütün kudl arzularında Cenâb-ı HAKk’ın Ebedî Mülkünde yusebbihu seyrinde ve seyahate erecektir. Cenâb-ı HAKk’ın Nur Cemâlini seyretme ni’metini tadacaktır. Böyle bir insanın kalb ve ruhu ne kadar büyük bir sevince kavuşur değil mi?.
Bu sonUÇ ise, Mi’râc’ın bu meyvesine kavuşmak insanın en büyük arzu ve hedefidir..

Resim

RIZA'ya RÜCU' ve ÛRUCun Mİ'RÂCında...
Resûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLemin azîz ruhuna İlmullah kadar Salât ve Es Selâm olsun!..
Mubarek Mİ'RÂC gecesinin hürmetine binaen BULunmuş olduğumuz sohbette Kızları-oğulları olarak yediklerimiz NÛR- OLsun CEZÂkALLAHu HAYR-ÂNan
إِن شَاء اللَّهُ!...


MuhaMMedî MuHABBEtLerimİZLe!.

http://www.muhammedinur.com/forum/viewt ... 205&t=8810

Resim
Resim
Kullanıcı avatarı
nur_umim
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1113
Kayıt: 19 Ağu 2007, 02:00

Re: İSRÂ ve Mİ’RAC-ı MuhaMMed aleyhisselâm

Mesaj gönderen nur_umim »

Resim

HAKk ÂŞıkLAr Ser-TÂC EYyLEr
=>HÂL-i HaZıRın >HAC EYyLEr
Her ÂN =>ÖLüp DİRİL!.-irLer
SıRR
-ı SıFıR => SARKAÇ EYyLEr!.

ZEVK 6816

HÂL-i HAzıR >HaLkı =>HAKk’ın.. =>HaBîBî TeVHiDî TÂCı
ŞiFÂsı => Şe’ÂN ŞefÂat =>İLK’in =>SONn NEFes =>İLÂCı
EVVeL-ÂHiR-zÂHiR-Bâtın
HÂL-i HAZıRı =>HiLKÂTın
URÛC-RüCÛ’=>şuÂN-Şe’ÂN =>MEŞK-i MuhAMMed Mİ’RÂCı!.


15.05.15 14:38
brsbbrs.karaçelebiZÂDesetBAŞıcÂmsi.


Mi’râcımız, Uruc'tan Rücû’muz, bu ÂLeMe GELiş, İLLiYyinden EsfeLîn'e İNiş bir kaDERdimiz, bir SüNetuLLAH'tır, bir MurâduLLAH bir EmruLLAH'tır.
Sebebtir ve Mazhar yeridir. NûR-u MiM, ALLAH celle celâluhunun bu âlemi halk etmesine ve ALLAHu zu’l-celâlin murâdını yaşamasına ve yaşatmasına!.

O zaman bu gecemiz, Rasûlullah SALLallâhu aleyhi ve SELLemin pak ve temiz yüreğinde buluşma beldemiz olsun İnşâe ALLAHu Teâlâ!.

ALLAH Celle Celâluhu BİZi Merhâmeti ve MuhaBBetiyle yarlıgasın!
Bizim eksiklerimizi noksanlarımızı kusurlarımızı yanlışlıklarımızı yaramazlıklarımızı Rasûlullah SALLallâhu aleyhi ve SELLem Efendimize olan, OLacak OLan ve OLması gereken ve İnşae ALLAHu Teâlâ Lutf-u-Kerem edeceği MuhaMMedî MuhaBBete bağışlasın!
SADÂKATa SAMÎMİYETe SABIR ve SELÂMETe bağışlasın!

İnşâe ALLAHu Rahmân!
Resim
Kullanıcı avatarı
nur_umim
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1113
Kayıt: 19 Ağu 2007, 02:00

Re: İSRÂ ve Mİ’RAC-ı MuhaMMed aleyhisselâm

Mesaj gönderen nur_umim »

Resim

YEDi rENgin ÖZÜndeki
YEDi SESin SÖZÜndeki
BİZ BİR-İZ ELest BELÂsı
AŞK ATEŞİn KÖZÜndeki


ZEVK 7590

MuhaMMedî Mi’RÂC MEŞki ->SıRR-ı SıFıRın SERTÂCı
bU ÂLeMde ->SoN NEFeste >ŞeHâdettir TEVHîD TÂCı

RAZiYyetEN AŞK URUCu
MERZiYyetEN RABB’a RÜCÛ’

hER NEFeste ->KÛN feyeKÛN >Mest-i MeLÂMî Mİ’RÂCı..


03.05.16 05:14
brsbrsbzr..tktktrstkkmd-acııı..


Mi’RÂC ->DaMLanın DEnİZi
Mi’RÂC ->RASûLuLLAH İZi
KuL İhvÂNim hER NEFeste
YAŞAmaktır "BİZ BİR-İZ"i


Resim
İSRâ ve Mi’RâC.:

Mi’râc “yükseğe çıkmak" anlamına gelen söz, Arapça uruc (merdiven) kökünden gelir.
"Yolculuk yapmak" anlamındaki fiilin türevi olan ve "gece yolculuğu" anlamında kullanılan İsrâ, Mekke’deki Mescid-i Haram’dan Burak adı verilen binek üzerinde Kudüs’teki Mescid-i Aksa’ya götürülmesini,
Mi’râc ise göğe yükselmesini ifade eder. Dolayısıyla İsrâ ve Mi’râc olarak da anılır.


Kur'ÂN-ı Kerîmimizde;

سُبْحَانَ الَّذِي أَسْرَى بِعَبْدِهِ لَيْلاً مِّنَ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ إِلَى الْمَسْجِدِ الأَقْصَى الَّذِي بَارَكْنَا حَوْلَهُ لِنُرِيَهُ مِنْ آيَاتِنَا إِنَّهُ هُوَ السَّمِيعُ البَصِيرُ
Resim---"Subhânellezî esrâ bi abdihî leylen mine’l- mescidil harâmi ilâ’l- mescidil aksallezî bâraknâ havlehu li nuriyehu min âyâtinâ, innehu huve’s- semîu’l- basîr (basîru).: Âyetlerimizi göstermek için, kulunu geceleyin Mescid-i Haram’dan, etrafını mübarek kıldığımız Mescid-i Aksa’ya yürüten Allah, Sübhan’dır (bütün noksanlıklardan münezzehtir). Muhakkak ki O, en iyi işiten, en iyi görendir.”
(İsrâ 17/1)

وَلَقَدْ رَآهُ نَزْلَةً أُخْرَى
Resim---"Ve lekad raâhu nezleten uhrâ.: Ve andolsun ki, onu başka bir inişinde de gördü.”
(Necm 18/13)

عِندَ سِدْرَةِ الْمُنْتَهَى
Resim---"İnde sidrati’l- muntehâ.: Sidretül Münteha'nın yanında.”
(Necm 18/14)

عِندَهَا جَنَّةُ الْمَأْوَى
Resim---"İndehâ cennetu’l- me’vâ.: O’nun (Sidretül Münteha’nın) yanında Meva Cenneti (vardır).”
(Necm 18/15)

إِذْ يَغْشَى السِّدْرَةَ مَا يَغْشَى
Resim---"İz yagşe’s- sidrate mâ yagşâ.: Sidre’yi bürüyen şey bürüyordu.”
(Necm 18/16)

مَا زَاغَ الْبَصَرُ وَمَا طَغَى
Resim---"Mâ zâga’l- basaru ve mâ tagâ.: Bakış kaymadı ve haddi aşmadı.”
(Necm 18/17)

لَقَدْ رَأَى مِنْ آيَاتِ رَبِّهِ الْكُبْرَى
Resim---"Lekad raâ min âyâti rabbihi’l- kubrâ.: Andolsun ki o, Rabbinin büyük âyetlerinden (bir kısmını) gördü.”
(Necm 18/18)

ALLAHU zü’l- CeLÂL’in emriyle, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in rûhen ve bedenen, “Burak” isimli semavî bir bineğe binerek Cebrâil aleyhisselâm ile birlikte Mekke’deki Mescid–i Haram’dan Kudüs’teki Mescid–i Aksa’ya ki, Beytü’l- Makdis’e kadar yapmış olduğu gece yolculuğuna İsrâ denilir.
Beytü’l- Makdis’ten, yedi kat göklere yükseliş ki, tâ Sidretü’l- Müntehâ’ya ulaşımı.. Burada Cebrâil aleyhisselâm’ arkada bırakıp “Refref “denilen ledünnî binitle ALLHU züü’l- CeLÂL’in huzuruna varıp, O’nun Zât-ı Akdes’ini yakînen müşahede etmesi ve zaman-mekân üstü konuşması olaylarına Mi’râc denilir.
İki aşamalı bu gökler ötesi yolculuk, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in peygamberliğinin 12. yılında, hicretten on sekiz ay önce, mübârek üç ayların ilki olan Recep ayının 27. gecesinde (Regâib gecesinden yirmi küsur gün sonra) gerçekleşmiştir.


Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “Ben mi’râcdan daha güzel bir şey görmüş değilim.” buyurmuştur.
(Buharî, Salât, 1; Hacc, 76, Enbiyâ, 5, Tevhid, 37, Menâkıb, 24; Müslim, İman, 259; Ahmed b. Hanbel, 3/148, 149, 5/143)

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, Mi’râctan Biz Ümmetlerine çok büyük hediyeler getirmiştir.:

Birincisi: Beş vakit farz namazı getirmiştir. İhsan şuuruyla kılınan namazlar, ümmetin Mi’râc asansörleri olacaktır.

İkincisi: “Âmenerrasûlü” diye bilinen âyetleri getirmiştir. (Bakara, 2/285–286)

Üçüncüsü: İsrâ Sûresi’nin 22–39. Uncu âyetlerinde bahsedilen on iki adet İslâm prensibini getirmiştir.

Peygamberler Sultânı Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, Mi’râc yüceliklerinden –âdeta bir vefa duygusuyla– geri dönerken yanında ümmetine çok büyük hediyeler getirmiştir.

Birincisi: Beş vakit farz namazı getirmiştir. İhsan şuuruyla kılınan namazlar, ümmetin Mi’râc asansörleri olacaktır..

İkincisi: “Âmenerrasûlü” diye bilinen âyetleri getirmiştir. (Bakara, 2/285–286)

Üçüncüsü: İsrâ Sûresi’nin 22–39. âyetlerinde bahsedilen on iki adet İslâm prensibini getirmiştir.:
“Allah’tan başkasına kulluk etmeyin. Ana–babanıza da iyi davranın. Akrabaya, yoksula, yolcuya hakkını verin. Gereksiz yere de saçıp savurarak israfçı ve cimri olmayın. Geçim endişesi ile çocuklarınızın canına kıymayın. Zinaya yaklaşmayın. Haklı bir sebep olmadıkça Allah’ın muhterem kıldığı cana kıymayın. Yetimin malına, rüşdüne erinceye kadar, ancak en güzel bir niyetle yaklaşın. Ahdinizi yerine getirerek verdiğiniz sözü tutun. Ölçtüğünüz zaman tastamam ölçün ve doğru terazi ile tartın. Hakkında bilgin bulunmayan şeyin ardına düşme. Yeryüzünde böbürlenerek dolaşma.” (İsrâ 17/22–39)
(bakınız, Müslim, İman, 264)

Dördüncüsü: Allah’a hiçbir şeyi ortak koşmadan ölen kimselerin günahlarının affedileceği ve Cennet’e girecekleri müjdesini getirmiştir..

Beşincisi: İyi amele niyetlenen kişiye -onu yapamasa bile- bir sevab; eğer yaparsa on sevap yazılacağı; fakat kötü amele niyetlenen kişiye -onu yapmadığı müddetçe- hiçbir günahın yazılmayacağı; ancak işlediği zaman da sadece bir günah yazılacağı müjdesini getirdi..

Altıncısı: Mi’râc Gecesi ALLAHU zü’l- CeLÂL ile karşılıklı selâmlaşma ve sohbetlerinden bazı sözleri getirmiştir ki "et Tahiyyâtü" diye meşhur olan bu sözler, bütün namazlarda teşehhütte otururken okunmakla Mi’râc'da ALLAHU zü’l- CeLÂL ile Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem arasındaki o kudsî sohbeti hatırlatmakta ve benzerî bir kelâmlaşmaya namaz kılanı mazhar etmektedir..

SALât-Namaz MuhaMMedî Mü’minlerin Mİ’RÂCıdır.:

كَلَّا لَا تُطِعْهُ وَاسْجُدْ وَاقْتَرِبْ*
Resim---"Kellâ, lâ tutı’hu vescud vakterib.:Hayır!. Ona itaat etme ve secde et ve (Allah’a) yakın ol!”
(secde âyeti) (Alak 96/19)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “Namaz mü'minin mi’râcıdır” buyurdu.
(Fahreddin Râzî, et-Tefsîru’l-Kebîr)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “Kul Rabbine en ziyâde secdede iken yakın olur, öyle ise secdede duayı çok yapın.” buyurdu.
(Ebû Hureyre radıyallâhu anh ‘dan; Müslim, Salât, 215, (482); Ebû Dâvud, Salât, 152.)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “Sizden biriniz namaza durduğunda Rabbiyle münacat edip konuşur.” “Cenâb-ı Hakk’ın namaz kılan kula teveccühü ve ikbali devam eder, tâ ki kul namazdan çıkıncaya kadar (ya da kul sağına–soluna dönünceye kadar).” buyurdu.
(Buharî, Salât, 39; Müslim, Mesâcid, 54; Salât, 108, 121; Müsned–i Ahmed, 2/26, 34, 36, 129.)

Aziz kardeşlerim;


Raziyyeten Rücu' ve Merziyyeten Uruc M'irâcında/M'irâcımızda;
Resûlullah sallalhu aleyhi ve sellemin Muazzez, Muazzam, Mübarek, Muhteşem RÛHuna İlmullah kadar sonsuz ve sınırsız es SaLât ve's SeLâm OLsun!.


ResimEs-selâmu aleykum ve rahmetullâhi ve berekâtuhu.

Eûzubillâhi's-semî'u'l-alîmu mine'ş-şeytânirracîm.
Bismillâhirrahmânirrahîm.
Es-selâtu ve's-selâmu aleyke Ya Rasûlullah '' Allâhumme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedin
Abdike ve
Nebiyyike ve
Rasûlike ve
Nebiyyi'l- Ummiyi ve alâ âlihi, ehl-i beytihi ve's-sahbihi ve ummetihi...''

Dâimen ebeden
İn şâe ALLAH.
Subhâneke Allâhumme ve bihamdike eşhedu en Lâ ilâhe illâ ente vahdeke la şerîke leke estağfiruke ve etûbu ileyke.
Ve'l-hamdu li'llâhi RABBi'l-âlemîn.


MuhaMMedi MuHABBEtlerimİZle!....

MîM Mİ’RACımızı Lâzım ve Lâyıkınca ANLAyalım İnşâe ALLAHu Rahmân!


Resim
Resim
Kullanıcı avatarı
nur_umim
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1113
Kayıt: 19 Ağu 2007, 02:00

Re: İSRÂ ve Mİ’RAC-ı MuhaMMed aleyhisselâm

Mesaj gönderen nur_umim »

Resim


MERZiYyeten.. ALLAH HAyydır!
RAZı.. ->RaSûLuLLAH HAyydır!
ZiKiR->FiKiR->ŞüKüR ->SaBır!
AŞKuLLAH.. ABDuLLAH HAyydır!


ZEVK 8115

TEK-BİR ALLAH.. ->MuhaMMedî TeKMiL-i TEVHiDin TÂCı
CÂNda CÂNAN CEM’in YAŞA!. ->HÂL-i HaZıR HÂLde HACı
->ŞeHÂDet ÂLeMin >ŞÂHiD -->Eş ŞEHîDü’L- AHAD-VÂHiD
Bu ÂLEMde ->ŞiMDi ->Şu ÂN ->Şe’ÂNuLLAH >ŞÂH Mİ’RÂCı..


22.04.17 19:06
brsbrsmm..tktktrstkkmdecâncÂnÂn..




Resim yuSEBBİHu SEMÂ’mız..


MERKEZde HAKk MUHİTte HAYy
DÖNdürEN DOst!. DÖNENi DOst!
MAHŞER<->ELESt ÂHiDde HAYy
YÖNdürEN DOst!.. YÖNENi DOst!.



Resim



RıZa'ya RÜCÛ' ve ÜRUCun M'İRÂCında...
ResûLuLLaH sallalhu aleyhi ve sellemin azîz ruhuna İLmuLLaH kadar Es SaLâtu ve Es SeLâmu OLsun!..

Es SaLâtu ve’s- SeLâMu aLeyke Yâ RaSûLuLLaH sallallâhu aleyhi ve sellem!

Es SaLâtu ve’s- SeLâMu aLeyke Ya HaBîBaLLaH SALLallâhu aleyhi ve SELLem.

Es SaLâtu ve’s- SeLâMu aLeyke Ya SeYyiDi’l- EVVeLine ve’l- ÂHiRin..

Allâhumme salli ve sellim ve bârik alâ seydina MuhaMMedin Nûru'z- Zâtı sırrı sarii fi'l-cemi'i'l-esmâ-ı ve's- sıfât. Bi adedike ilmike dâimen kesiran mubâreken tayyiben fîhi Yâ Rabbi’l- Âlemîn!.

SaLaten tekûnu Leke rıdâen Yâ RABBi'L- ÂLeMîN!.
SaLâten tekûnu Lî hakkıke edâen Yâ RAHMeten Li'L- ÂLeMîN!.

Subhâneke Allâhumme ve bi hamdike eşhedu en lâ ilâhe illâ ente vahdeke lâ şerike leke! Estağfiruke ve etûbu ileyke!

EL HAMDu LiLLâHi RABBi’L- ÂLeMîN!.

ALLAHumme innî eseluke’l- affe ve’l- afiyeh fi’d- dîni ve’d- dunyâyı ve’l- âhireh
ALLAHumme'sturnâ bi setrike’l- Cemîl!.


41. SALÂVÂT-ı ŞERÎFE : Muhammedî Mürşid Mevlânâ Halid-i Bağdadî Hazretlerinin salâvâtı

Nakşî Tarikatı kollarının kemâl kavşağı olan,
Şam'da Salihiye Tepesinde medfûn bulunan ve
maddî ve mânevî tahsilini Bağdad'da yaptığı için Bağdadî diye anılan
Muhammedî Mürşid Mevlânâ Halid-i Bağdadî Hazretlerinin salâvâtı:


Resim

TÜRKÇESİ: (3 defa okunur)
“Allahümme salli alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âli seyyidinâ Muhammedin bi adedi külli dâin ve devâin ve bârik ve sellim aleyhi ve aleyhim kesîra.”
(Ücüncüsünde kesîran ile okunur)
Allahümme salli alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âli Seyyidinâ Muhammedin bi adedi külli dâin ve devâin ve bârik ve sellim aleyhi ve aleyhim kesîran kesîra.”

MÂNÂSI: ALLAH'ım! Efendimiz MUHAMMED (sallallahu aleyhi ve sellem)'e ve Efendimiz Muhammed (salallahu aleyhi ve sellem)'in ailesine; dert çekenlerin (devâ dileyen çağırıcıların) ve devâ (çâre) lerinin tümü adedince salât-ü-selâm et. O'na ve onlara çok çok (çokça) bereket ver ve selâmlar et!.


ResimResimResim

Mevlânâ Halid-i Bağdadî Hazretlerinin istigasesi
(ALLAH-U ZÜ'L-CELÂL'e sığınması):


Resim

TÜRKÇESİ:

Bismillâhirrahmânirrahîm

“Yâ Hayyu Yâ Kayyûm! Resim Yâ Ze'l-celâlî ve'l-ikrâm! Resim Yâ ALLAHu!. Bike tâhassentü ve bi abdike ve Resûlîke Seyyidinâ ve Mevlânâ MuhaMMedîn Sallallahu Tealâ aleyhi ve sellime istecertü Resim ALLAHümme innî eselûke Yâ RAHMÂNu Yâ RAHÎMu bi esmâike'l- izâmi ve melâiketike'l- kirâmi ve ResûLîke aleyhim eftalü's- salavâti ve etemmü's- selâmi! Resim Ente'l- mahnî bilemhati ehl-i Bedrin velâ mâhatihim ve tenfahni bi nefâhatihim bi hakkihim aleyke YÂ RABB!.”Resim

MÂNÂSI:
Yâ Hayyu Yâ Kayyum! Yâ Ze'l-celâlî ve'l-ikrâm! Yâ ALLAH! Sana sığındım (siper edindim) ve Senin kulun ve Resûlün Seyyidimiz ve Efendimiz MuhaMMed Sallallahu Tealâ Aleyhi Vesselleme (teslim ve tâbi' olup) boyun eğdim!. ALLAH'ım!. Yâ Rahmân yâ Rahîm!. Senden Azîm isimlerin, keremli meleklerin ve salâvâtların en fazîletlisi ve selâmların en tammı kendisine olan ReSûLün ile (yüzü suyu hürmetine) istiyorum!. (ki) Beni imtihan eden (deneyici-sınayıcı) Sensin!. Bedir Ehlini bir lemhâda (göz açıp kapayıncaya kadarlık sürede) bir üfürüşle (merhametle hayat verişle) mahvolmaktan (silinip yok olup gitmekten) kurtardığın gibi; onların SENin üzerindeki (hatırı) hakları hakkı için, onlara olan rahmet üfürüşünle (imdad edişinle) bana da üfür ve hayat ver!. (meded kıl!.) Yâ RABBi!.


ResimÂmin yâ Latîf ALLAH celle celâluhu
ResimÂmin yâ Kerîm ALLAH celle celâluhu
ResimÂmin yâ Rahîm ALLAH celle celâluhu
ResimÂmin yâ VeDÛD ALLAH celle celâluhu
ResimÂmin yâ Vehhâb ALLAH celle celâluhu
ResimÂmin yâ Fettâh ALLAH celle celâluhu
ResimÂmin yâ Gaffâr ALLAH celle celâluhu
ResimÂmin yâ Settâr ALLAH celle celâluhu
ResimÂmin yâ ALLAH!. yâ ALLAH celle celâluhu!..


Yâ RABBenâ!.
Bi hakkıhim” Bedir Ashâbının hakkı hürmetine bizim bu gece “Yevmu’l- Mi’râc”ımızı bereketli kıl!.

Yevm gece gündüzü toplayan bir kelimedir 24 saat gibi.
Gece, Leyl'dir. Gündüz, nehâr'dır.
Yevm ise, cümlesini içine alır. MuhaMMedî YAŞAyışın adıdır.
Bir insan için ikinin “TEK” lenmesidir. Gece gündüzün “BİR” leşmesidir.
Bu Mi’râcımızda bu RUCU’-u MuhaMMediyyetimizde in şâe ALLAH, ALLAH celle celâluhu BİZe inâyet eylesin, Hidâyet eylesin, Selâmet eylesin ve İhsan buyursun!.
Subhâneke Allâhumme ve bi hamdike eşhedu en lâ ilâhe illâ ente vahdeke lâ şerike leke estağfiruke ve etûbu ileyke!.

El HaMDu LiLLâHi RABBi'l- ÂleMîNn!.


ALLAH celle celâluhu;
Kelâmullah'ını Mûsâ Aleyhi's-selâmla teklim etmiştir, bu âlemde.
Ru'yetini ise, Rasûlullah SALLallâhu aleyhi ve SELLem'de..
Mûsa Aleyhi's-selâm’a: “Sen Beni göremezsin” buyururken bu âlemde göremezsin buyururken göreceği âlemde SADR’-ların ötesinde, nihâyetinde AKL’-ın sustuğu yerde NAKL’-in sessiz-sözsüz-akılsız kendi kaynağında, çıkış noktasında ALLAH celle celâluhu RABBi’l- Âlemîn Sıfatıyla Rasûlullah SALLallâhu aleyhi ve SELLem’e tecellî edip Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem görüyor ki: “RABBımı RABBımla gördüm!.

Resim---Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem:” RABBımı RABBımla tanıdım. Eğer RABBımın yardımı olmasaydı Onu tanıyamazdım!. (bulamazdım.)” buyurmuştur.
(Gürüzânfer, Ehadis-i Mesnevi shf. 2)

Bu Mi’râcın, bu görüşün, bu rücu’nun, bu âleme geliş, illiyyinden esfelîne iniş bir kaderdir, bir Sünnetullah'tır, bir Murâdullah bir Emrullah'tır..
Sebebdir ve mazhar yeridir. NûR-u MiM, ALLAH celle celâluhunun bu âlemi halk etmesine ve ALLAHu zu’l-CeLâLin murâdını yaşamasına ve yaşatmasına!.

O zaman bu gecemiz, Rasûlullah SALLallâhu aleyhi ve SELLemin pak ve temiz yüreğinde buluşma beldemiz olsun!.

ALLAH Celle Celâluhu BİZi Merhâmeti ve Muhabbetiyle yargılasın!.
Bizim eksiklerimizi noksanlarımızı kusurlarımızı yanlışlıklarımızı yaramazlıklarımızı Rasûlullah SALLallâhu aleyhi ve SELLem Efendimize olan, olacak olan ve olması gereken ve İnşae ALLAH lutfu kerem edeceği MuhaMMedî Muhabbete bağışlasın!
SADÂKATa SAMÎMİYETe SABIR ve SELÂMETe bağışlasın!.

Mİ’RAC GECEMİZ Mubârek olsun, İnşâe ALLAHu Rahmân!.

Rasûlullah SALLallâhu aleyhi ve SELLemin Vasl-ı Vedûd Vâdisine yağan, bu gece yağan Ru’yetin Rızânın Rüşdünü yüreklerimize yangın üzerine serpilen bir su püskürmesi gibi bir BİZ BİR-İZ BİRliğinin buharı gibi yüreklerimize bir cennet nefesi versin!

O vahiyden, kendisine gelen ilâhî sözün sese döndüğü Vahiyden kalblerimize İn şâe ALLAH ilhamları yağdırsın!.
Muradlarımız Muhabbetullah, Muhabbet-i MuhaMMed aleyhi's- salâtu ve's- selâm ve ellerimiz Ehl-i Beyt elinde EREN ERdeminde olsun in şâe ALLAH!.


Resim'' Allâhumme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedin abdike (Muhammedîyyeti) ve nebiyyike (Mahmudiyyeti) ve Rasûlike (Ahmediyyeti) ve Nebiyyü'l- ÜMMiyyi (Habîbiyyeti) ve alâ âlihi ve sahbihi ve Ehl-i Beytihi... ''Resim

Derbentli Deli Hasan öyle derdi: “Biz deli olduğumuz için her gün Cuma” derdi.
Her gün Cuma. Daha delileri var içimizde” derdi.
Her vakit Cuma”…
Yatsı namazında da Cuma kılar bunlar!.” diyor yâni.
Onun için bu günümüz de, yarınımız da hep BİZ BİR-İZ Mi’râcındayız Rasûlullah SALLallâhu aleyhi ve SELLem Kevserinde İn şâe ALLAH!.

En büyük ibâdet şüphesiz ki ALLAHu zü’l- CeLâLin farzlarıdır ki,
Biz çok şükür onları zâten yapmaktayız.
Bundan sonraki ise, İLİM-EDEB-İRFÂN ve ERKÂN dır.

Resim---Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: "Bir saatlik tefekkür altmış senelik (nâfile) ibâdetten daha hayırlıdır." buyurmuştur.
(Aclûnî, Keşfü'l-Hâfâ I/370)

iNSAN-AKIL-NEFS; URÛC etmişti zâten, İlliyîn'den Esfelîn'e gelmişti..
HAKK’tan gelenlere, geri dönüşler.
İnsan aklı alçaklık-yükseklik üzere yaratılmıştır.
Aslında sorarsan, şimdi dünyânın en zirvesinde kendisi var, bak yıldızları gösterir sana!.
Oysa, buradan bir MİL batır, merkezden geçsin antipotundan çıkacaktır. Karadan batırırsanız mutlaka denizden çıkacaktır.
Oradaki kimseye sorun, o diyecektir ki: “Hayır, orası değil tepe, benim en yüksekteki
O da oradaki gökleri gösterecektir.
Ama normal insan aklı, Dünyânın dümdüz olduğunu zannetmektedir ve de, edecektir zâten mecburdur.
Yusyuvarlak olduğunu ancak ilmen kâni olanlar tam anlayabilecek ve karpuz gibi olan bir dünyânın milyarlarca metreküp sıvı-akışkan suyuyla ve etrâfındaki gözükmesi bile mümkün olmayan hava kürresiyle nasıl top gibi döndüğünü, bir miliminin yerinden oynamadığını, bu Merkez/çek ve Merkez/kaç Kuvvetlerinin Denge ve Düzenini ancak derunî dostluğa ulaşanlariçin.. Bulaşanlar demiyorum, koklayanlar demiyorum.
BİLenler, BULanlar, içinde OLanlar ve “Yâr-i ALLAH celle celâluhu”, Yâr ALLAH olan Rasûlullah SALLallâhu aleyhi ve SELLemin yüreğinde yer alanlar fiilen YAŞAyacaklardır!.
Onlar; bir hikâye, masal insanı değil, fiilen, YAŞAyan Mücerreblerdir-Tecrübe edilmiş-Denenmiş-Sınanmış olanlardır.
CERR edilmişlerdir, Tecrübe kılınmışlardır, tecrübeleri kendilerinin Tevhid Tecellîsinde, kendilerinin RIZA Rehberi olmuştur Rasûlullah SALLallâhu aleyhi ve SELLemin yüreğinde….

SELL ve SALL’ı anlamazsak URUC ve RÜCU’yu katiyen BULamayız.
SELL’de TESLİMİYYET’te Temizlik vardır, Mutaharrun ve Mütezekka oluş vardır.
BİZim için BEDEN ve NEFSin Temizlenmesi vardır.
Bizim kalplerimiz musaffa hâle ancak teslim olduktan sonra Rasûllullah SALLallâhu aleyhi ve SELLem’in iki eliyle olabilir.
İstikâmetimiz O’nda çünkü!.

Ben de giderim!.” diyenlerin gittiği kendi şeytanlıklarıdır..
ALLAHu Zu'l- CELÂL ile kandırılabilirler, kanabilirler ve kandırabilirler..

Mi’râctaki Rasûlullah SALLallâhu aleyhi ve SELLem'in bize getirdiği hediyelerinden bir tânesi de "Âmene'r-rasûlu"’dür.

آمَنَ الرَّسُولُ بِمَا أُنزِلَ إِلَيْهِ مِن رَّبِّهِ وَالْمُؤْمِنُونَ كُلٌّ آمَنَ بِاللّهِ وَمَلآئِكَتِهِ وَكُتُبِهِ وَرُسُلِهِ لاَ نُفَرِّقُ بَيْنَ أَحَدٍ مِّن رُّسُلِهِ وَقَالُواْ سَمِعْنَا وَأَطَعْنَا غُفْرَانَكَ رَبَّنَا وَإِلَيْكَ الْمَصِيرُ
لاَ يُكَلِّفُ اللّهُ نَفْسًا إِلاَّ وُسْعَهَا لَهَا مَا كَسَبَتْ وَعَلَيْهَا مَا اكْتَسَبَتْ رَبَّنَا لاَ تُؤَاخِذْنَا إِن نَّسِينَا أَوْ أَخْطَأْنَا رَبَّنَا وَلاَ تَحْمِلْ عَلَيْنَا إِصْرًا كَمَا حَمَلْتَهُ عَلَى الَّذِينَ مِن قَبْلِنَا رَبَّنَا وَلاَ تُحَمِّلْنَا مَا لاَ طَاقَةَ لَنَا بِهِ وَاعْفُ عَنَّا وَاغْفِرْ لَنَا وَارْحَمْنَآ أَنتَ مَوْلاَنَا فَانصُرْنَا عَلَى الْقَوْمِ الْكَافِرِينَ

Resim---"Âmene'r- rasûlu bimâ unzile ileyhi min rabbihî ve'l- mu’minûn (mu’minûne), kullun âmene billâhi ve melâiketihî ve kutubihî ve rusulih (rusulihî), lâ nuferriku beyne ehadin min rusulih (rusulihî), ve kâlû semi’nâ ve ata’nâ gufrâneke rabbenâ ve ileyke'l- masîr (masîru). Lâ yukellifullâhu nefsen illâ vus’ahâ lehâ mâ kesebet ve aleyhâ mektesebet rabbenâ lâ tuâhıznâ in nesînâ ev ahta’nâ, rabbenâ ve lâ tahmil aleynâ ısran kemâ hameltehu alellezîne min kablinâ, rabbenâ ve lâ tuhammilnâ mâ lâ tâkate lenâ bih (bihî), va’fu annâ, vagfir lenâ, verhamnâ, ente mevlânâ fensurnâ ale'l- kavmi'l- kâfirîn (kâfirîne).: Peygamber, RABBi'nden kendisine ne indirildiyse ona îmân etti. Müminlerin de hepsi ALLAH'a, meleklerine, kitablarına ve peygamberlerine îmân ettiler. “Biz ALLAH'ın peygamberleri arasında ayırım yapmayız, DUYduk ve itaat ettik. Ey RABBimiz, bağışlamanı dileriz, dönüş ancak sanadır.” dediler. ALLAH, kimseye gücünün ötesinde bir teklifte bulunmaz. Herkesin kazandığı yararına, yüklendiği günahı zararınadır.
Ey RABBimiz, eğer unutarak veyâ yanılarak yaptıksa, bizi sorgulama!.
Ey RABBimiz, bize, bizden öncekilere yüklediğin gibi, ağır yük yükleme!.
Ey RABBimiz bize gücümüzün yetmediğini yükletme, günahlarımızı affet, bizleri bağışla ve bize acı!.
Sensin MEVLÂmız!. Bizi, Kâfirlere karşı bize yardım eyle!.

(Bakara 2/285-286)


ResimÂmin yâ ALLAH!. yâ ALLAH celle celâluhu!..


Aziz kardeşlerim;

Raziyyeten Rücu' ve Merziyyeten Uruc M'irâcında/M'irâcımızda;
Resûlullah sallalhu aleyhi ve sellemin Muazzez, Muazzam, Mübarek, Muhteşem RÛHuna İlmullah kadar sonsuz ve sınırsız es SaLât ve's SeLâm OLsun!.


ResimEs-selâmu aleykum ve rahmetullâhi ve berekâtuhu.

Eûzubillâhi's-semî'u'l-alîmu mine'ş-şeytânirracîm.
Bismillâhirrahmânirrahîm.
Es-selâtu ve's-selâmu aleyke Ya Rasûlullah '' Allâhumme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedin
Abdike ve
Nebiyyike ve
Rasûlike ve
Nebiyyi'l- Ummiyi ve alâ âlihi, ehl-i beytihi ve's-sahbihi ve ummetihi...''

Dâimen ebeden
İn şâe ALLAH.
Subhâneke Allâhumme ve bihamdike eşhedu en Lâ ilâhe illâ ente vahdeke la şerîke leke estağfiruke ve etûbu ileyke.
Ve'l-hamdu li'llâhi RABBi'l-âlemîn.


MuhaMMedi MuHABBEtlerimİZle!....

MîM Mİ’RAC GECEMİZ Mubârek olsun İnşâe ALLAHu Rahmân!.


Resim
Resim
Kullanıcı avatarı
nur_umim
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1113
Kayıt: 19 Ağu 2007, 02:00

Re: İSRÂ ve Mİ’RAC-ı MuhaMMed aleyhisselâm

Mesaj gönderen nur_umim »

Resim

HÜZüNLü GÜNLer SabAHı
>GÜLDürEN RESÛLuLLAHı
MESt-i MuHABBet Mi’RÂCı
DUYuş =>UYuştur ALLAHı..


ÂŞIK ALLAH AŞKı Mi’RÂC
MuhaMMedî MEŞKi Mi’RÂC
=>EZEL’in=>EBED vUSLâtı
KÛN feyeKÛN KÖŞKü Mi’RÂC..


ZEVK 8806

MuhaMMedî MuHABBetin Mi’RÂCı RÜCÛ’ URUCu
İRCİî İLâ RABBiki =>KULun KALBinde FÜRUCu
BedEN ÂLEMi CÂN CEM’ası
RÛH ÂLEMi CÂNÂN SEMÂsı
=>Fe FİRRu İLÂLLAH =>HÂL-i HAZIRın BÜRUCu..


13.04.18 18:07
brsbrsm..tktktrstkkmdhizmettt..



FÜRUC: Geçit, kapı.
URUC: Yukarı çıkmak. Yükselmek.
BÜRUC: (Burc. C.) Burç, aslında âşikar şey mânasına gelir. Her bakanın gözüne çarpacak şeklide zâhir olan yüksek köşk mânasına da kullanılmıştır.

HÜZüNLü GÜNLer.:
Senetü'l- Hüzün/Hüzün Yılı: Resül-i Ekrem aleyhisselâm’ın nübüvvetinin başlangıç zamanın 10. yılında Ebû Tâlibvefat etti ve onun vefatından üç gün gibi kısa bir zaman sonra, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem Efendimizin pâk zevcesi Hz. Hatice aleyhasselâm da Ramazan ayında 65 yaşında iken, fâni dünyadan ebedî âleme göç etti.
Namazını bizzât Resûl-i Kibriyâ aleyhisselâm Efendimiz kıldırdı ve Hacun Kabristanına defnedilirken gözlerinde yaş, onu örten kara toprağı uzun uzun seyretti.
İşte ard arda gelen bu acı hâdiseler Nebiyy-i Muhterem aleyhisselâm Efendimize pek ziyâde hüzün ve elem verdi..

İRCİî İLâ RABBiki.:


Resim---Yâ eyyetuhen nefsu'l-mutmainneh. İrciî ilâ rabbiki râdıyeten mardıyyeh. Fedhulî fî ibâdî Vedhulî cennetî:Ey o RABBına muti' olan nefs-i mutmeinne! Sen dön o RABBına hem râdıye olarak hem merdıyye de. Gir kullarım içine. Gir Cennetime”” (Fecr 89/27-30)

Fe FİRRu İLÂLLAH.:

HaKk ÂŞıKLarın İŞLeri-GÜÇLeri AŞKuLLah olur.. Akıllarından, zikirlerinden fikirlerinden ALLAH celle celâluhu çıkmaz olur..
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem SESinden ALLAH celle celâluhu’nun: “Fe fiRRu ilallah: ALLAH’a FırLayın!” SÖZünü her nefeste DUYup/UYarlar:


فَفِرُّوا اِلَى اللّٰهِ اِنّٖى لَكُمْ مِنْهُ نَذٖيرٌ مُبٖينٌ
Resim---'' Fe fiRRu ilallah, inni lekum minhu nezirum mubîn .: O halde hemen Allaha kaçın, haberiniz olsun ki ben size O’ndan bir açık nezîrim.'' (Zâriyat 51/50)



Resim MUHAMMEDî MEŞk Mİ’RÂCı


Es-salâtu ve’s- selâmu aleyke Yâ Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem!

Es-salâtu ve’s- selâmu aleyke Ya Habîballah SALLallâhu aleyhi ve SELLem.

Es-selâtu ve’s- selâmu aleyke Ya seyyidi’l- evveline ve’l- âhirin.

Allâhumme salli ve sellim ve bârik alâ seydina Muhammedin nûru'z- Zâtı sırrı sarii fi'l-cemi'i'l-esmâ-ı ve's-sıfât. Bi adedike ilmike dâimen kesiran mubâreken tayyiben fîhi Yâ Rabbi’l- Âlemîn!.


Allahümme salli alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âl-i Seyyidinâ Muhammedin bi adedi külli dâin ve devâin ve bârik ve sellim aleyhi ve aleyhim kesîran kesîra..

Salâten tekûnu leke rıdâen Yâ Rabbi'l- Âlemîn!
Salâten tekûnu lî hakkıke edâen Yâ Rahmeten li'l- Âlemîn!.

Subhâneke Allâhumme ve bi hamdike eşhedu en lâ ilâhe illâ ente vahdeke lâ şerike leke! Estağfiruke ve etûbu ileyke!

El hamdu lillâhi Rabbi’l- âlemîn!

Allâhumme innî eseluke’l- affe ve’l- afiyeh fi’d- dîni ve’d- dunyâyı ve’l- âhireh. Allâhumme'sturnâ bi setrike’l- Cemîl!.

“Yâ Hayyu Yâ Kayyûm Yâ Ze'l-celâlî ve'l-ikrâm Yâ ALLAHu bike tahassentu ve bi abdike ve Rasûlike Seyyidinâ ve Mevlânâ Muhammedin Sallalâhu Teâlâ aleyhi ve sellim istecertu.

Allâhumme innî eseluke Yâ RAHMÂNu Yâ RAHÎMu bi esmâike'l-'izâmi ve melâiketike'l-kirâmi ve Rasûlîke aleyhim efdalu's-salavâti ve etemmu's-selâmi Ente'l-mahnî bi lemhati ehl-i Bedrin ve lâ mahâtihim ve tenfahni bi nefâhatihim bi hakkihim aleyke YÂ RABB!”



Yâ RABBenâ!
Bi hakkıhim”.. Bedir ashâbının hakkı hürmetine bizim bu gece “Yevmu’l- Mi’râc” bereketli kıl!
Yevm, gece gündüzü toplayan bir kelimedir 24 saat gibi.
Gece Leyl'dir, gündüz nehar'dır .
Yevm ise cümlesini içine alır. MuhaMMedî YAŞAyışın adıdır.
Bir insan için ikinin “TEK” lenmesidir. Gece gündüzün “BİR” leşmesidir.
Bu Mi’râcımızda bu RUCU’-u MuhaMMediyyetimizde in şâe ALLAH, ALLAH celle celâluhu BİZe inâyet eylesin, Hidâyet eylesin, Selâmet eylesin ve İhsan buyursun!.
Subhâneke Allâhumme ve bi hamdike eşhedu en lâ ilâhe illâ ente vahdeke lâ şerike leke estağfiruke ve etûbu ileyke.

Elhamdu lillâhi RABBi'l-Âlemîn!.


ALLAH celle celâluhu;
Kelâmullah'ını Mûsâ Aleyhi's- selâmla teklim etmiştir, bu âlemde.
Ru'yetini ise, Rasûlullah SALLallâhu aleyhi ve SELLem'de..
Mûsa Aleyhi's-selâm’a: “Sen Beni göremezsin” buyururken bu âlemde göremezsin buyururken göreceği âlemde SADR’ların ötesinde, nihâyetinde AKL’ın sustuğu yerde NAKL’in sessiz-sözsüz-akılsız kendi kaynağında, çıkış noktasında ALLAH celle celâluhu RABBi’l- Âlemîn Sıfatıyla Rasûlullah SALLallâhu aleyhi ve SELLem’e tecellî edip Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem görüyor ki: “RABBımı RABBımla gördüm

Resim---Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem:” RABBımı RABBımla tanıdım. Eğer RABBımın yardımı olmasaydı Onu tanıyamazdım! (bulamazdım.)'' buyurmuştur.
(Gürüzânfer, Ehadis-i Mesnevi shf. 2)

Bu Mi’râcın, bu görüşün, bu rücu’nun, bu âleme geliş, illiyyinden esfelîne iniş bir kaderdir, bir Sünnetullah'tır, bir Murâdullah bir Emrullah'tır.
Sebebtir ve mazhar yeridir. NûR-u MiM, ALLAH celle celâluhunun bu âlemi halk etmesine ve ALLAHu zu’L- CeLÂLin murâdını yaşamasına ve yaşatmasına!.

O zaman bu gecemiz, Rasûlullah SALLallâhu aleyhi ve SELLemin pâk ve temiz yüreğinde buluşma beldemiz olsun.

ALLAH celle celâlihu BİZi merhâmeti ve muhabbetiyle yargılasın!.
Bizim eksiklerimizi noksanlarımızı kusurlarımızı yanlışlıklarımızı yaramazlıklarımızı Rasûlullah SALLallâhu aleyhi ve SELLem Efendimize olan, olacak olan ve olması gereken ve İnşae ALLAH lutfu kerem edeceği MuhaMMedî Muhabbete bağışlasın!
SADÂKATa SAMÎMİYETe SABIR ve SELÂMETe bağışlasın!

Mİ’RAC GECEMİZ Mubârek olsun, İnşâe ALLAHu RahmÂN!

Rasûlullah SALLallâhu aleyhi ve SELLemin Vasl-ı Vedûd Vâdisine yağan, bu gece yağan Ru’yetin Rızânın Rüşdünü yüreklerimize yangın üzerine serpilen bir su püskürmesi gibi bir BİZ BİR-İZ BİRliğinin buharı gibi yüreklerimize bir CeNNet Nefesi versin!

O vahiyden kendisine gelen ilâhî sözün sese döndüğü Vahiyden kalblerimize İn şâe ALLAH ilhamları yağdırsın.
Muradlarımız Muhabbetullah, MuhaBBet-i MuhaMMed Aleyhi's-selatu ve's-selâm ve ellerimiz Ehl-i Beyt elinde eren erdeminde olsun in şâe ALLAH!.


Resim'' Allâhumme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedin abdike (Muhammedîyyeti) ve nebiyyike (Mahmudîyyeti) ve Rasûlike (Ahmedîyyeti) ve Nebiyyu'l-ummiyyi (Habîbîyyeti) ve alâ âlihi ve sahbihi ve Ehl-i Beytihi... ''Resim

Derbentli Deli Hasan Babam kaddesallahu sırrahu öyle derdi: “Biz deli olduğumuz için her gün Cuma” derdi.
Her gün Cuma. Daha delileri de var içimizde” derdi.
Her vakit Cuma”…
Yatsı namazında da Cuma kılar bunlar” diyor yâni.
Onun için bu günümüz de yarınımız da hep BİZ BİR-İZ Mi’râcındayız Rasûlullah SALLallâhu aleyhi ve SELLem Kevserinde İn şâe ALLAH!.

En büyük ibâdet şüphesiz ki ALLAHu zu’L- CeLÂL in farzlarıdır ki,
Biz çok şükür onları zâten yapmaktayız.
Bundan sonraki ise İLİM-EDEB-İRFÂN ve ERKÂN dır.


Resim---Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: "Bir saatlik tefekkür altmış senelik (nâfile) ibâdetten daha hayırlıdır." buyurmuştur.
(Aclûnî, Keşfü'l-Hâfâ I/370)


iNSAN-AKIL-NEFS, URÛC etmişti zâten, İlliyîn'den Esfelîn'e gelmişti.
HAKK’tan gelenlere, geri dönüşler.
İnsan aklı alçaklık-yükseklik üzere yaratılmıştır.
Aslında sorarsan şimdi dünyânın en zirvesinde kendisi var, bak yıldızları gösterir sana!.
Oysa buradan bir MİL batır, merkezden geçsin antipotundan çıkacaktır. Karadan batırırsanız mutlaka denizden çıkacaktır.
Oradaki kimseye sorun, o diyecektir ki: “Hayır, orası değil tepe, benim en yüksekteki
O da oradaki gökleri gösterecektir.
Ama normal insan aklı, Dünyânın dümdüz olduğunu zannetmektedir ve de edecektir zâten mecburdur.
Yusyuvarlak olduğunu ancak ilmen kâni olanlar tam anlayabilecek ve karpuz gibi olan bir dünyânın milyarlarca metreküp sıvı-akışkan suyuyla ve etrafındaki gözükmesi bile mümkün olmayan hava kürresiyle nasıl top gibi döndüğünü, bir miliminin yerinden oynamadığını, bu Merkez/çek ve Merkez/kaç Kuvvetlerinin Denge ve Düzenini ancak derunî dostluğa ulaşanlar, bulaşanlar demiyorum, koklayanlar demiyorum.
BİLenler, BULanlar, içinde OLanlar ve “Yâr-i ALLAH celle celâluhu”, Yâr ALLAH olan Rasûlullah SALLallâhu aleyhi ve SELLemin yüreğinde yer alanlar fiilen YAŞAyacaklardır.
Onlar; bir hikâye, masal insanı değil, fiilen, YAŞAyan Mücerreblerdir-tecrübe edilmiş-Denenmiş-Sınanmış olanlardır.
CERR edilmişlerdir, Tecrübe kılınmışlardır, tecrübeleri kendilerinin Tevhid tecellîsinde, kendilerinin RIZA Rehberi olmuştur Rasûlullah SALLallâhu aleyhi ve SELLemin yüreğinde….

SELL ve SALL’ı anlamazsak URUC ve RÜCU’yu katiyen bulamayız.
SELL’de TESLİMİYYET’te temizlik vardır, Mutaharrun ve Mütezekka oluş vardır.
BİZim için BEDEN ve NEFSin temizlenmesi vardır.
Bizim kalblerimiz musaffa hâle ancak teslim olduktan sonra Rasûllullah SALLallâhu aleyhi ve SELLem’in iki eliyle olabilir. İstikâmetimiz O’nda çünkü.

Ben de giderim” diyenlerin gittiği kendi şeytanlıklarıdır.
ALLAHu Zu'l-CELÂL ile kandırılabilirler, kanabilirler ve kandırabilirler..


ResimResûlullah sallallahu aleyhi vesellemi DUYup UYanlar ise;

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “Ben mi’râcdan daha güzel bir şey görmüş değilim” buyurmuştur.
(Buharî, Salât, 1; Hacc, 76, Enbiya, 5, Tevhid, 37, Menâkıb, 24; Müslim, İman, 259; Ahmed b. Hanbel, 3/148, 149, 5/143.)

Mi’râc RÜCUsu Rasûlullah SALLallâhu aleyhi ve SELLem'in ÜMMetine getirdiği hediyeler.:

BİRincisi: Namaz.

Mi’râctaki en mühim hususlardan biri, beş vakit namazın farz kılınmasıdır. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, Mûsâ aleyhisselâm’ın tavsiyeleriyle Cenâb-ı Hakk’a mürâcaat etmiş ve başlangıçta elli vakit olarak farz kılınan namaz, beş vakte indirilmiştir. Bununla birlikte Cenâb-ı Hak, bire on vererek, beş vakti kılana elli vaktin ecrini ihsân edeceğini bildirmiştir.
Daha sonra ALLAHu zu’L- CeLÂL şöyle buyurmuştur: “Her kim bir hayır işlemek ister de onu yapamazsa, o kimseye (bu iyi niyetinden dolayı) bir sevap yazılır, yaptığı takdirde ise on sevap yazılır. Her kim de, bir kötülük yapmak ister, ancak onu yapmazsa, kendisine günah yazılmaz. Şâyet o kötülüğü yaparsa, bir günah yazılır!”
(Müslim, Îman, 259)

İKİncisi.: Bakara Sûresinin son iki âyet-i kerîmesi Bakara, 2/285–286 vahyedilmiştir.

Resim---“Rasûlullâh sallâllâhu aleyhi ve sellem’e (Mi’râcta) üç şey verildi: Beş vakit namaz, Bakara Sûresinin sonu ve ümmetinden şirke düşmeyenlere büyük günahlarının affedildiği haberi…” (Müslim, Îman, 279)

آمَنَ الرَّسُولُ بِمَا أُنزِلَ إِلَيْهِ مِن رَّبِّهِ وَالْمُؤْمِنُونَ كُلٌّ آمَنَ بِاللّهِ وَمَلآئِكَتِهِ وَكُتُبِهِ وَرُسُلِهِ لاَ نُفَرِّقُ بَيْنَ أَحَدٍ مِّن رُّسُلِهِ وَقَالُواْ سَمِعْنَا وَأَطَعْنَا غُفْرَانَكَ رَبَّنَا وَإِلَيْكَ الْمَصِيرُ
لاَ يُكَلِّفُ اللّهُ نَفْسًا إِلاَّ وُسْعَهَا لَهَا مَا كَسَبَتْ وَعَلَيْهَا مَا اكْتَسَبَتْ رَبَّنَا لاَ تُؤَاخِذْنَا إِن نَّسِينَا أَوْ أَخْطَأْنَا رَبَّنَا وَلاَ تَحْمِلْ عَلَيْنَا إِصْرًا كَمَا حَمَلْتَهُ عَلَى الَّذِينَ مِن قَبْلِنَا رَبَّنَا وَلاَ تُحَمِّلْنَا مَا لاَ طَاقَةَ لَنَا بِهِ وَاعْفُ عَنَّا وَاغْفِرْ لَنَا وَارْحَمْنَآ أَنتَ مَوْلاَنَا فَانصُرْنَا عَلَى الْقَوْمِ الْكَافِرِينَ

Resim---""Âmene'r-rasûlu bimâ unzile ileyhi min rabbihî ve'l-mu’minûn(mu’minûne), kullun âmene billâhi ve melâiketihî ve kutubihî ve rusulih(rusulihî), lâ nuferriku beyne ehadin min rusulih(rusulihî), ve kâlû semi’nâ ve ata’nâ gufrâneke rabbenâ ve ileyke'l-masîr(masîru). Lâ yukellifullâhu nefsen illâ vus’ahâ lehâ mâ kesebet ve aleyhâ mektesebet rabbenâ lâ tuâhıznâ in nesînâ ev ahta’nâ, rabbenâ ve lâ tahmil aleynâ ısran kemâ hameltehu alellezîne min kablinâ, rabbenâ ve lâ tuhammilnâ mâ lâ tâkate lenâ bih(bihî), va’fu annâ, vagfir lenâ, verhamnâ, ente mevlânâ fensurnâ ale'l-kavmi'l-kâfirîn(kâfirîne).: Peygamber, RABBi'nden kendisine ne indirildiyse ona îmân etti. Müminlerin de hepsi ALLAH'a, meleklerine, kitablarına ve peygamberlerine îmân ettiler. «Biz ALLAH'ın peygamberleri arasında ayırım yapmayız, DUYduk ve itaat ettik. Ey RABBimiz, bağışlamanı dileriz, dönüş ancak sanadır.» dediler. ALLAH, kimseye gücünün ötesinde bir teklifte bulunmaz. Herkesin kazandığı yararına, yüklendiği günahı zararınadır. Ey RABBimiz, eğer unutarak veyâ yanılarak yaptıksa, bizi sorgulama! Ey RABBimiz, bize, bizden öncekilere yüklediğin gibi, ağır yük yükleme! Ey RABBimiz bize gücümüzün yetmediğini yükletme, günahlarımızı affet, bizleri bağışla ve bize acı! Sensin MEVLÂmız! Bizi, Kâfirlere karşı bize yardım eyle! (Bakara 2/285-286)

ÜÇüncüsü: İsrâ Suresi’nin 22–39. âyetlerinde bahsedilen 12 adet İslâm prensibini getirmiştir.
(Müslim, İman, 264.)


Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: ALLAHu zu’L- CeLÂL, Resûlullahı sallallahu aleyhi vesellem’e hitâben: “Peygamberlerden hiçbiri Sen’den evvel, ümmetlerden hiçbiri de Sen’in ümmetinden evvel cennete girmeyecektir!” buyurmuştur.
(Fahreddin Râzî, XXVIII, 248)
Resim
Cevapla

“Divanında Muhammedi Tasavvuf” sayfasına dön