SUNULLAH GAYBİ (ks) DİVANI ŞERHİ

Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: SUNULLAH GAYBİ (ks) DİVANI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim.. ...>* XIII *


<= Resim =>

Resim

Ârif özün bilmeğe
Âdeme gel Âdeme..
Hakkı ayan görmeğe
Âdeme gel Âdeme..


“MuhaMMedî HAkk ÂRİFLerin CÂNda CÂNÂN ÖZÜ”nü BİLmek-BULmak-OLmak ve de YAŞamak için SıRR-ı Âdeme gel Âdeme!.
HAKk TeÂLÂ’yı âyan-beyân GÖRmek için SıRR-ı Âdeme ===>Âdeme gel Âdeme!.


Resim

Hakka giden doğru yol
Senden gider sende bul
Sa'y et seni sende bul
Âdeme gel Âdeme..


HAKk TeÂLÂ’ya giden Sırat-ı Mustakîm Dosdoğru YOLu zâten Senden geçmekte o zaman aradığını sende BUL!
Kendini-SENi-NEFSini Bilmek için çalış çabala ki,sen de “SENde” BULmak için SıRR-ı Âdeme ===>Âdeme gel Âdeme!.


Resim---Sevgili Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz: “Men arefe nefsehu fekad arefe Rabbehu: Kim ki NEFSini BİLdi, kesinlikle RABBını da BİLdi”” buyurmuştur.
(Aclunî, Keşfü’l-Hâfâ II/343 (2532)

Resim

Her ne varsa âlemde
Örneği var âdemde
Bul seni sen bu demde
Âdeme gel Âdeme..


Her ne ki var ise bu KâiNât Âleminde onların mutlaka bir örneği âdemoğlunda da NAKLen-AKLen yüklüdür-vardır.
Sen Önce Kendi Nefsini BİL ve BUL şimdi şu ÂNda.. ŞE’ÂNULLAHda YAŞamak içn de kendine ===>Âdeme gel Âdeme!.


Resim

Ko bu zühd-ü- tâati
Terk edegör âdeti
Geç cümle halatı
Âdeme gel Âdeme..


Sen bu nedediğini bilmeden öten dilli düdük görüntü târikatçılarınn uydurma zühdünü/güyâ Dünya’ya rağbet etmemek ve tâatini/dediğini anlamdan sürekli içi boş ibâdet etmek gibi görsel âdetlerini de hemence bırakıp derhal terk eyle!.
Ve de bu kimselerin dış görüntü iç HÂLLerinden çarçabukça geç ki gerçek için kendine ===>Âdeme gel Âdeme!.


Resim

Âdemdir sırr-ı Kur'ân
Âdemdir arş-ı Rahmân
Âdemdir zât-ı Subhân
Âdeme gel Âdeme..


SIRR-ı Kur'ÂN -> Âdemdir/Âdemdedir.
ARŞ-ı RahmÂN -> Âdemdir/Âdemdedir.
ZÂT-ı SubhÂN -> Âdemdir/Âdemdedir. ===>Âdeme gel Âdeme!.


Resim

Âdem oldu âhiret
Anda bulunur cennet
Anda görünür hazret
Âdeme gel Âdeme..


Tüm bu Kâinâtın yaratılış ve musahhar kılış olarak son UÇta/ âhiret Âdem oldu.
Ve KÂBetuLLAhın 8 Köşesi gibi, 8 Letâif CÂNda CÂNÂN CENNEti Âdemde BUL!.unur..
Ve Habli’l- VErîdinden de AKREB/AKRABa RABBu’L- ÂEMînde yine kendine kendinde GÖRünür.. ===>Âdeme gel Âdeme!.


أَلَمْ تَرَوْا أَنَّ اللَّهَ سَخَّرَ لَكُم مَّا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ وَأَسْبَغَ عَلَيْكُمْ نِعَمَهُ ظَاهِرَةً وَبَاطِنَةً وَمِنَ النَّاسِ مَن يُجَادِلُ فِي اللَّهِ بِغَيْرِ عِلْمٍ وَلَا هُدًى وَلَا كِتَابٍ مُّنِيرٍ
Resim---"E lem terav ennallâhe sahhara lekum mâ fî’s- semâvâti ve mâ fî’l- ardı ve esbega aleykum niamehu zâhiraten ve bâtıneten, ve mine’n- nâsi men yucâdilu fîllâhi bi gayri ilmin ve lâ huden ve lâ kitâbin munîr (munîrin).: Göklerde ve yerlerdeki herşeyi, Allah’ın size musahhar (emrinize amâde) kıldığını görmediniz mi? Ve sizin üzerinizdeki görünen ve görünmeyen (açık ve gizli) ni’metlerini tamamladı. Ve insanlardan bir kısmı (hâlâ) ilmi, bir hidayete erdiricisi ve aydınlatıcı bir kitabı olmaksızın, Allah hakkında mücâdele ederler.” (LokmÂN 31/20)

Resim

Ol bi-nişân Gaybî
Bu demdir heman
Âdemdir gaybî iman
Âdeme gel Âdeme..


Benim Gaybî kaddesallahu sırrahu BaBam şimdi bu DEMde Şu ÂNda, ŞE’ÂNuLLAHta Mahlukatına benzer nişandan münezzeh OLÂNa Gaybî İmanı bizzat kendi ÖZüdür ZÂTıdır O’nun.. en iyisiKuL İhvÂNim EL ELe EL ALLAH celle celâlihu’ya Gaybî BaBam gibi sen de Gaybî İmanı tâzele ki BİZ BİR-İZi YAŞA!.yalım İnşâe ALLAHu TeÂLÂ!. ===>Âdeme gel Âdeme!.

الَّذِينَ يُؤْمِنُونَ بِالْغَيْبِ وَيُقِيمُونَ الصَّلاةَ وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنفِقُونَ
Resim---"Ellezîne yu’minûne bi’l- gaybi ve yukîmûne’s- salâte ve mimmâ razaknâhum yunfikûn (yunfikûne).: Onlar (takvâ sahibleridir) ki, gaybe (gaybte Allah’a) îmân ederler, namazlarını kılarlar ve kendilerini rızıklandırdığımız şeylerden infâk ederler (başkalarına verirler).” (Bakara 2/3)


Resim

Ayan: (İyân) Aşikâr. Belli. Herkesin bilebileceği ve görebileceği. * Çiftçi âletlerinden olan saban okunun bileziği.
Zühd: Dünyaya rağbet etmemek. Nefsâni zevk ve arzudan kendini çekerek ibâdete vermek.
Tâat: İbadet etmek. Allah'ın (C.C.) emirlerini yerine getirmek. İtaat etmek.
Halat: (Hâlet. C.) Haller. Suretler. Keyfiyetler.
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: SUNULLAH GAYBİ (ks) DİVANI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim.. ...>* I *


<= Resim =>

Resim Kâfiyetü'l- Ya..

Resim

Mürid oldur hakîkatte muradından ola fâni
Yed-i pîre ede teslim zimâm-ı cism ile canı..


MuhaMMedî MeLÂmette Mürid ol kimsedir ki, hakîkatte kendi başına ürettiği muradından vazgeçip fâni ola.
Kendisini beden cismin/Maddî Hayatını ve de CÂNını/Manevî Hayatının yularını ki, sevk ve idaresini MuhaMMedî Pîrinin ELine teslim ede ve öğretilecek olan MuhaMMedî Tâlim ve Terbiye ile YAŞAya..


Resim

Gönül levhin sile yekbâr anın kaydı havasından
Demâdem pertevin salan ola ol pîr-i nûrâni..


Nûr Kaynağı olan o MuhaMMedî Pîri ki, Müridinin Gönül levhasını bir nazarla bir defada silip, onun içerde gizli olan hevâ bağını çözüp atarak kurtarıp ve durmadan o gönle NÛRuLLAH ki, NÛRu MuhaMMed ışığı NÛru göndere..

Resim

Dil-i tâlibde bir zerre olursa hazz-ı cismânî
Ne mümkündür ki feth ola ana ol zevk-i rûhâni..


Eğer ki MuhaMMedi MeLÂMet YOLunda Tâlib-İstekli kimsenin gönlünde Maddî zevk ve hazdan bir zerre bile kalırsa,
Ona Rûhâni Zevklerin kapılarının açılması fethi imkansızdır..


Resim

Ne denlü hüsn-ü hulk varsa anınla ola ol mevsûf
Nedenlü hulk-ı bed varsa gönülden çıkara anı..


MuhaMMedi MeLÂMet YOLcusu ÂŞIk, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in “hulukın azîm” Tümm Güzel Ahlâkıyla sıaftlananark ahlaklanarak,
Gönlünde kök salan tüm Kötü Ahlâkları söküp ÇIKarıp ATa..


وَإِنَّكَ لَعَلى خُلُقٍ عَظِيمٍ
Resim---"Ve inneke le alâ hulukın azîm (azîmin).: Ve şüphesiz sen, pek büyük bir ahlâk üzerindesin.” (Kalem 68/4)

Resim

Havâ-yi nefsi terk eden melâ'ik rütbesin bulur
Mukarreb olamaz def etmeyen bu tab'-ı hayvanı..


Kim ki Nefs-i Emmâresinin hevâ ve hevesini terk ederse meleklerin derecesine çıkar ki,
Her insanda KULLuk İmtihanı gereği fıtraten var olan bu Hayvanî tâbiatını-Yapısını içinden kovup def etmezse asla Şahdamarından da KARÎB olan ALLAHu zü’L- CeLÂL’e Mukarreb/Yakınlaşmış ve Yakınlaştırılmışlardan olamaz..


Resim

Sezâ mıdır müride bu ol iken eşref-i mevcûd
Bürüne Sûretâ âdem donuna hûy-ı şeytanî..


Bir mürid ki, Eşref-i mevcudat Eşref-i mahlukat olduğu halde bu uygunsuz halde OLuşu, lâyık ve uygun mudur?.
Yaptığı açıkça sanki, büründüğü/bedenen giydiği Âdemoğlu Elbisesinin içine İblisin Şeytanî Hûy-unu saklamıştır..


Resim

Şeyâtin ü sibâ ile behâim haddini gel geç
Hakîkatte ola sana müsellem mülk-i insanî..


En iyisi sen bu Şeyâtlık, cimâ ve dört ayaklı hayvanlık hududlarından/bölgelerinden-devrelerinden çabukça gel geç ki,
Hakîkat-ı MuhaMMedîYyen ortaya çıksın da, senin güvenirliğine i'timad edilip İNSÂNlık Mülkü teslim edilsin..


Resim

Kibâr-ı evliyâ âşık demezler şol müride kim
Cemi-i hüsn-ü hulka anı irgürmiye irfânı..


Velîlerin Büyükleri şöylesi bir müride “ÂŞIK” demezler ki,
O kimsenin MuhaMMedî İrfÂNı onu Güzel Ahlâkın TÜMMüne eriştirip ULAştırmazsa MuhaMMedî ÂŞIK değildir..


Resim

Şeriatla dışın dolsa hakikatle derünun hem
Sırât-ı müstakim üzre olıcak gözle mizanı..


Afâkın-Muhitin-DIŞın Şeriat-ı MuhaMMedîyye ile, Derünun-Enfüsün-Merkezin-İÇin Hakîkat-ı MuhaMMedîYye ile dolsa bile,
Her Yerde, Her Zaman, Her Halde, Her Nefeste Her İŞin Sırât-ı Müstakîm üzre olacak ve sürekli Mahşer MizÂNını gözleyip beklemelisin..


Resim

Mürid-i râh-ı rindân olmağa âşık isen tâlib
Sana gösterdi Gaybî işte bunda râh-ı merdânı..


Ey MuhaMMedî MelÂMet YOLunu Dileyen, taleb eden kişi eğer sen de, Kalender gönül eri Rindleri yol, tarz ve usulünde MuhaMMedî Mürid olmak dilersen,
İşte sana Sunullah Gaybî kaddesallahu sırrahu BaBam MuhaMMedî Merdlerin yiğitlerin yolunu gösterdi ki gerisi sana kaldı..


Resim

Yed: El. * mc: Kuvvet, kudret, güç. * Yardım. * Vasıta. * Mülk.
Pîr: Bir tarikatın kurucusu.
Zimâm: Hayvan yuları. Yular.
Levh: Görünen ibretli manzara. * Üzerinde yazı veya şekil çizilebilir düzlük. * Seyredilen yerin çizili sureti. * Ayet, hadis veya büyüklerin ders verici sözleri. Yazılı şey.
Yekbâr: (Yekbâre) f. Bir defa, bir kere. Bir defada.
Kayd: Kelepçe, bağ. * Bağlamak. * Bir şeyi bir yere yazmak. * Deftere geçirmek. * Sınırlamak. * Şart.
Demâdem: f. Zaman zaman. An be an. Sık sık. Her vakit.
Pertev: (Pertav) f. Ziya, ışık.
Hüsn-ü hulk: (Hüsn-i hulk) Ahlâk güzelliği. Güzel ahlâk.
Hulk-ı bed: Ahlâk kötülüğü. Fenâ ahlâk
Bed: f. Fenâ. Kötü. Çirkin. Yaramaz. şer. şeni'.
Hevâ: İstek. Nefsin isteği. Düşkünlük. Gelip geçici olan heves. Nefsin zararlı ve günah olan arzuları.
Mukarreb: (Kurb. dan) Yakınlaşmış. Yakınlaştırılmış. Yakın. * Büyük zât veya padişah gibi kimselere hizmette yaklaşmış olan.
Tab': Tabiat. Karakter.
Sezâ: f. Lâyık, münasip.
Sibâ: Cima. * Kesret-i cima ile iftihar edişmek.
Behâim: Dört ayaklı hayvanlar.
Müsellem: (Selm. den) Teslim olunmuş olan, doğruluğu şeksiz kabul edilen. Herkes tarafından kabul edilip emniyet ve itimad edilen. * Tasdik edilip inkâr edilmeyen. * Ayıplardan teberri olunmuş.
Kibâr: Kebirler. Büyük rütbeliler. Büyükler.
İrgürmek: Ulaştırmak. Eriştirmek.
Mizan: Terazi, ölçü, tartı. * Akıl, idrak, muhakeme. Mikyas. * Fık: Mahşerde herkesin amellerini tartmağa mahsus bir adâlet ölçüsü olup, hakiki mâhiyeti ancak âhirette bilinecektir.
Rindân: f. Kalenderlik. * Rindler.
Râh: (Reh) f. Yol. Tarz. Usûl. Meslek.
Merdân: (Merd. C.) Merdler. İnsanlar, erkekler, yiğitler...
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: SUNULLAH GAYBİ (ks) DİVANI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim.. ...>* II *


<= Resim =>

Resim Kâfiyetü'l- Ya..
Resim

Bilir misin hakikatte nedir meyy
Demâdem dil mahabbette ola hayy..


Sen BİLir misin ki, Hakikat-ı MuhaMMedde MEYy/MuhaMMedî Zâhir Bâtın YAŞayış mEŞKi nedir?
O öyle bir ŞEYydir ki, GÖNüL MuhaBBetuLLAHta; her zaman, her yerde, her HÂLde ve her NEfeste Dâim HAYy/Dosta DİRİ OLa!.


Resim

Mahabbet camını elden bırakma
Görüne gözüne her şeyde ol hayy..


Sen de MuhaMMedî MuhaBBet CÂN CAMInı, KALB Kadehini, Şehâdet Şarabı Şişesini ELinden bırtakma ki,
KALB ve Kafa GÖZüne Her ŞEYYde El HAYy ALLAH celle celâlihu GÖRüne..

El Hayy:

Resim

Resim

Hakikatte cihan bil ol cihandır
Tecellîden ibârettir kamu şeyy..


Hakikatte asla İKİLik=ŞEYtÂN*Lık yoktur ve KÜLLî ŞEYyi Yaratan TEKtir ve Yarattıkları da TEKe TERKktir.. bu ÂLem ve o ÂLem de TEK ÂLemdir.. İKLiğin ANLatımı, AKLın İKİ YÜZünü, SIRAT SIRTında TEKLeme DENEMEsidir.
Ve ALLAH celle celâlihu’dan başkası/MÂSİVÂsı NÛRuLLAH TECELLîsinden ibârettir ki gördüğün TÜMM ŞEYyLer GÜNEŞin IŞIK rengi OYUNLarıdır..


Resim

Mahabbet âb-ü- deryadır hakikat
Ki asla, nûş edenler olamaz, deyy..


Muhabbet, Hakikat DERYÂsının bir DAMLa Suyudur ki, ondan BİR-TEK Yudum İçenler bir daha asla, bu ÂLemde bir yer-yurt Sahibi Olamazlar gökteki BULutlar gibi, esen YELLe gibi yersiz yurtsuz ve de baş-ayaksız gezer dururlar SEBBeHasında..

Resim

Muhit olan gönül olmasa Gaybî
İder midi bir anda âlemi tayy..


MERKEZine/ Şahdamarınan da AKREBine MuhaMMedî ÂRif OLan GÖNüLLer, MERKEZden MUHit KÜRResini SYREderler ki,
Yoksa nasıl Tayy-i MekÂN edip bir ÂNda TÜMM ÂLEMi DOLaşaBİLsinler!.


Resim

Demâdem: f. Zaman zaman. An be an. Sık sık. Her vakit.
Tecellî: Görünme. Bilinme. * Kader. * Allah'ın (C.C.) lütfuna uğrama. * İlâhi kudretin meydana çıkması, görünmesi. Hak nurunun te'siriyle kulun kalbinde hakikatın bilinmesi
Kamu: (Kamuğ) t. Hep, bütün, tamamen.
Âb: f. Su. * Mc : Yağmur. * Letâfet, güzellik. * İtibar. * Irz, nâmus. * Vakar. * Cilâ. *Keskinlik.
Nûş: f. İçen, içici. * Tatlı şerbet gibi içilecek şey. * Zevk ve safâ.
Muhit: İhata eden. Etrafını kuşatan, çeviren. * Etraf. Çevre. * Büyük deniz. Okyanus. * Mc: Büyük âlim.
Tayy: Bükmek, sarmak, dürmek. * Kaldırmak. * Geçmek. * Açmak. * Çıkarmak. Bir haberi ketmetmek. Kasten açtırmak. * Atlama, üzerinden geçme.
Tayy-i mekan: Mekânı ortadan kaldırmak. Bir şahsın bir anda muhtelif yerlerde görünmesi.
Deyyar: Bir kimse. Ehad. * Yurt sahibi birisi. * Manastır sahibi.
Tayyar: Uçan. Uçucu. Uçma kabiliyeti olan. Havaya kalbolup gaib olan.
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: SUNULLAH GAYBİ (ks) DİVANI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim.. ...>* III *


<= Resim =>

Resim Kâfiyetü'l- Ya..

Resim


Er sözünü dinlemez
Zamane dervişleri
Dinlese de anlamaz
Zamane dervişleri..


MuhaMMedî HAKk ERENLerin ER SÖZÜnü dinlemez, yolsuz-yolaksız şu zamÂNe dervişleri.
ERENLer SÖZÜnü dinleseler de anlamaz şu Edeb-İlimsiz şu zamÂNe dervişleri..


Resim

Şerîate yüz yumaz
Tarîkate baş komaz
Hakikate yaklaşmaz
Zamane dervişleri..


MuhaMMedî Şerîati Duyup Uyup ÖZün YÜZün YUmazlar. MuhaMMedî Tarikata bel bağlayıp baş komazlar.
MuhaMMedî Hakikate asla yaklaşmaz İrfÂNsız ErkÂNsız şu zamÂNe dervişleri..


Resim

Şehvet ardınca yiler
Neyi dilerse eyler
Gördüğüne diş biler
Zamane dervişleri..


Nefsin Hevâ-Heves Şehvetinin ardınca eser gider yeller gibi ve nefsi ne isterse onu işler.
Kendi ham aklına uymayan her doğruya hased eder diş biler, İzzetsiz İzÂNsız şu zamÂNe dervişleri..


Resim

Tenden ileri gitmez
Anın içün iş bitmez
Can lezzetini tatmaz
Zamane dervişleri..


Nefsinin BEDENî istekleri peşinde hayvanlardan da sapıkça çakılır kalır ve onun KULLuk İşi asla bitmez ve bir güzel sonUÇa ulaşamaz.
Nefs, Kalb Kapılarından geçerek CÂN/RûH Lezzetini tatmaz şu zamÂNe dervişlerinde..


Resim

Ten tamusunda yanar
Zehr-i zakkumu sunar
Neye gerekse konar
Zamane dervişleri..


Materyalist fikirlerin çekiminde kalan bir nefs Hakka ve Hayra Kemâlât gösteremez ve hep BEDEN-ine kulluk cehenneminden çıkamaz.
Vebeden kölesi nefsinin istediği her dala/tuzağa konan ahmak bir kuş gibidir şu zamÂNe dervişleri..


Resim

Ten tadına aldanır
Anı bir kemâl sanır
Mülhidliğe yeltenir
Zamane dervişleri..


Bu hayatının sonsuz olduğunu ve en önemli işinin bedenine hizmet esası tadına aldanır hayata dalar gider geri dönemez.
Bütün bu yaramaz-izafî-geçici hayalleri gerçek bir Kemâlât sanır..
Bunu o kadarileri götürür ki, dininden çıkmaya kalkışır şu zamÂNe dervişleri..


Resim

Ten sıfâttır candır zât
Tende kalan oldu mat
Nefs ordusun besledi
Zamane dervişleri..


İnsanoğlunun BEDENi/TENi, NEFSinin KuLLuk Âleti ki, sonUÇta SıfatuLLAHtır. Kalb-Fuad aşamaları LÜBBü’L- LÜBB’ündeki/ Özünün ÖZündeki CÂN/RÛH, ZÂTuLLAH AKREBidir.
Onun için, en dıştaki şu KULLuk İmtihÂNı DÜNyâ HaYyatında TENine kuL Olanlar İŞin daha başında mat olup yenilmişlerdir.
O Ham Akıl artık, NEFSin Dünya İŞLeri Ordusu olan BEDEN Âletlerini beslemeklebir ömür eskitir şu zamÂNe dervişleri..


Resim

Anlamadı er sırrın
Avrat iken der erim
Silmedi gönül kirin
Zamane dervişleri..


ALLAH =>KELÂMuLLAH =>RASÛLuLLAH =>VELîYyuLLAH-HAKk ERENLeri’nin ER SIRRına Eremedi, Erse de ANLAmadılar.
Bu HAKk EREN YOLunda ki, HAKk TeÂLÂ katında avrat bile değilken halk içinde bir de: “ben ERim!.” demekteler.
Bu saçamsapan hayat Akışında GÖNüL GÖZün Görüşünü önleyen NEFS KİRİni Silmedi/SİLemedi şu zavallı zamÂNe dervişleri..


Resim

Gönül nedir bilmedi
Hakkı anda bulmadı
Can amelin kılmadı
Zamane dervişleri..


ALLAHu Zü’L- CeLÂL’in TEVHiD MERKEZi GÖNLün/KALBin kadir kıymetini BİLmedi/BİLemedi.
RABBu’L- ÂLEMîN’i HABLi’L- VERîD’inden de ÖZde AKRABAsını BULmadı BULamadı..
EMR ÂLeMi’nden gellen CÂN CERRYÂNının gerektirdiği ve EMRuLLAH OLAN, HAKk TeÂLÂ’ya KULLuk amelini YAPmadı şu zavallı zamÂNe dervişleri..


Resim

Can ameli sevidir
Gönül anın evidir
Nefs etinin kuludur
Zamane dervişleri..


İnsÂNoğlunun İlahî KULLuk olan RUHî EMR açık seçik: “ÜZme!. ÜZÜLme!. SEV!. SEViL!.”dir.
GÖNLümüz/Kalbimiz ise CÂN EVi/ EMR EEVidir..
NEFs ise, BEDEN ETİ’nin KULudur ki, bu HÂLdedir nice İnsÂN/ şu zavallı zamÂNe dervişleri..


Resim

Er yoluna ko varı
Eri sev ol ârı
Bal yapamaz her arı
Zamane dervişleri..


EYy CÂN; sen de TÜMM VARInı, CÂNını ve BAŞını HAKk ERENLer ER YOLUna Koy!.
Sen de o yüceMuhaMMedî ERENLeri SEV ki, KULLuk Kirlerinden tertemiz ve apÂRı OLaBİLsin.
Ve unutma ki; şu ÂLEMde nice arılar vardır ki, BAL yapmaktan uzakta EŞEK ARISI gibi asalak ve hâindir. Ve işte böyledir şu zavallı zamÂNe dervişleri..


Resim

Emek çekendir eren
Gönül evine giren
Hakkın cemâlin gören
Şeyhimin dervişleri..


MuhaMMedî HAKk ERENLer YOLunuN KURaLı açık-seçiktir ve HAKk’a Erenler bu YOLun ÇİLEsini çekip EMEK-ini harcayandır,
Ve onlardır, El MEVLÂ’mızın CÂN EVİne girenler..
Ve de onlardır, KüLLî ŞEYyde HAKk’ın Cemâlini/CEMÂDLuLLAH’ı görenler ki onlar benim AZîZ ŞEYHİM’in dervişleridirler hamd olsun!.


Resim

Er işine bakdılar
Ol tarafa akdılar
Adın ârif takdılar
Zamane dervişleri..


Onlar fıtraten öyle yüce cibilliyet Sahibidirler ki, rehberleri dâimâ ERENLER İZİ oldu ve onlar ONLARın peşi sıra akıp gittiler,
Ve isim olarak isimlerini, ebeden MuhaMMedî ÂRİFLer olarak bezendiler..
Ne var ki bu yüce HAKk ÂŞIKLarın bu İŞ ve HÂLLerini zâhiren gören açıkgöz-körler de, onları güyâ taklid ederek: “Biz de ÂŞKız!.” dediler şu zavallı zamÂNe dervişleri..


Resim

Er yoluna düşmedi
Aşk oduna pişmedi
Büsbütün tutuşmadı
Zamane dervişleri..


HÂLbu ki onlar, MuhaMMedî HAKk ERENLer YOLuna Düşüp de, AŞKuLLAH ATEŞİnde PİŞmedilerki,
Zâtenyaş, çiğ ve gönülsüz idiler ve şuceheNNem Ateşinde bile tutuşmadılar şu zavallı zamÂNe dervişleri..


Resim

Gece gündüz ağlamaz
Can u ciğer dağlamaz
Ere gönül bağlamaz
Zamane dervişleri..


Onlar günübirlik hayvanca veya daha da aşaağı SEViyede yaşarak, GELecek derdini düşünmezler, gece gündüz ağlamazlar ve de zâhir bâtın cân ve ciğerlerini dağlamazler..
Elbette sonuçta bir MuhaMMedî HAKk ERENe de gönüllerin bağlamazlar/bağlayamazlar şu zavallı zamÂNe dervişleri..


Resim

Can yolundan usanır
Ten yoluna bulanır
İşini bitti sanır
Zamane dervişleri..


Bendenlerinin kulu kölesi olan Nakilsiz akıl saahibleri; elbette, ücreti peşin olmayan CÂN/RÛH YOLUndan usanırlarda,
Beden/TEN YOLu İŞLerine BULanırlar ve KULLuk İŞLerini bitirdik sanırlar şu zavallı zamÂNe dervişleri..


Resim

Tadmış şehvet tadını
Vahdet komuş adını
Cehennemin odunu
Zamane dervişleri..


ŞeHâdet ŞeHRi/TARLası olan ANA RAHmini, ŞEHVet ÇUKURu kabul edip, kuduz köpekler gibi peşinden koşanlar, halk içinde ham akıllarıyla konuşurken ise, “VAHDET”ten dem vururlar.
Oysa onlar ve İŞLeri; içinde bulundukları Cehennemin OLsun OLmasın ODunu/Odu-ATEŞidir şu zavallı zamÂNe dervişlerinin..


Resim

Bu değildir mahabbet
Mal vere yahud avrat
Gönlü vermez hakikat
Zamane dervişleri..


Asla ve aslabu değildir gerçek MuhaMmedî MuHABbet.. bu bitmez bir hırsla dünya malı ve şehvet için kadın peşinde koşmalar Ömrün sounda kesinlikle insan gönlünü MuhaMmedî Hakikat’a ULAŞtıramayacaktır şu zavallı zamÂNe dervişlerinin..

Resim

Yokdur er izin izler
Herkes gaybı gizler
Nefis kolayın gözler
Zamane dervişleri..


Bu ÖZsüz zavallı güruh içinde, ALLAH =>KELÂMuLLAH =>RASÛLuLLAH =>VELîYyuLLAH-HAKk ERENLeri’nin YOLUnu İZ-leyen yoktur.
Ve hepsi de içindeki bozuluğu, mantıksızlığı ve hüsranı sadrında saklar-gizler.
Ve bu kimselerin nefsi sadece kendi keyfince en kolay dünya menfaat ve işlerini gözetir gerisini görmez bile şu zavallı zamÂNe dervişleri..


Resim

Şer' bozdular
Gaybî hünersiz dediler
Yecüc gibi baş ezdiler
Zamane dervişleri..


MuhaMMed aleyhisselâm’ın Şeriat-ı GARRâsını kendi keyflerince bozup kendi dinlerini kurdular ve de, bu dinsizliğe razı olmayıp itiraz eden Gaybî kaddesallahu sırrahu Babamız için: “Bu işlerden anlamaz, mârifetsiz, mahâretsiz birisidir!.” dediler.
İslâm DİNİ içinde fitne ve anarşi çıkarıp nice mâsum insanların kanına girip başını ezdiler şu zavallı zamÂNe dervişleri..


Resim

Mülhid: Dinden çıkan, dinsiz, kâfir, imânsız. Haşir ve âhirete inanmayan.
Avrat: (Averât) (Avret. C.) Kadınlar.
Ye’cüc ve Me’cüc: Kısa boylu olacakları söylenen ve Kur'an-ı Kerim'de bahsi geçen ve ortalığı fitne ve anarşiye boğacak olan bir kavmin ismi..
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: SUNULLAH GAYBİ (ks) DİVANI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim.. ...>* III *


<= Resim =>

Resim Kâfiyetü'l- Ya..

Resim

Büründüler celâli
Görmediler cemâli
Bilmediler kemâli
Zamane dervişleri..


Onlarki gerçeklerden ki Hakikat-ı MuhaMMedîYyeden habersiz kendi zavallı NEFSLerinin Hevâ-Heves İKİLİK ŞEY-tÂN-Lığını DUYup Uydular ve zâhiri CELÂL ile yakıp yıktılarHAKK TeÂLÂ’nın KuLLarını ve de CihÂNını. Ve elbette CEMÂLULLaha HASsret kadldılar ve bunu Sıarat-ı Mustakîm YOLu olan KEMÂLin ne olduğunu bile bilemediler şu ZamÂNe DERvişleri!.

Resim

Derviş isen hakikat
Kanı sende hakikat
Başdan başa pür-zulmet
Zamane dervişleri..


EYy CÂN Kardeşim,
Eğer sen gerçekten, hakikaten MuhaMMedî HAKk DERviş isen, nerde sende MuhaMmedî HAKikat?
Sen ve senin gibi zavallı onun bunun kulları baştan başa bir karanlık içinde koşturup durmaktalar şu ZamÂNe DERvişleri!.


Resim

İlim gerektir canda
Amel gerektir tende
Kulak vermez bir nebze
Zamane dervişleri..


İnsÂN Oğlunun RABBu’l- ÂLEMîne drakt BAĞı OLan RÛH/CÂNında elbette MuhaMmedî İLMuLLAH gerektir.
Şu Şehâdetve BEDEN Âleminde, Kalbindeki Tahkik İmÂNın TeceLLîsi Ameli fiilen YAŞA!.ması gerektir.
Ama onların kulakları sağırdır ki, HAKKa ve HAYra asla kulak verip DUYup Uyamazlar şu ZamÂNe DERvişleri!.


صُمٌّ بُكْمٌ عُمْيٌ فَهُمْ لاَ يَرْجِعُونَ
Resim--- Summun bukmun umyun fe hum lâ yerciûn (yerciûne).: SAĞIRdırlar, DİLsizdirler, KÖRdürler. Bundan dolayı dönmezler.” (Bakara 2/18)

هَذَا ذِكْرٌ وَإِنَّ لِلْمُتَّقِينَ لَحُسْنَ مَآبٍ
Resim--- Hâzâ zikr (zikrun), ve inne li’l- muttekîne le husne meâb (meâbin).: Bu (Kur’ân-ı Kerim), bir Zikir’dir. Ve muhakkak ki muttakiler (takva sahipleri) için sığınakların en güzeli (Allah’ın Zat’ı) vardır.” (Sâd 38/49)

Resim

Sûretlerin düzerler
Gönüllerin bozarlar
Er yolunda azarlar
Zamane dervişleri..


DIŞ GÖRünüşün, GÖSteriş ve Riyânın kullarıdırlar ki, sürekli ûretlerin düzerler, bezerler.
İÇ ÂLEMdeyse ALLAHu Zü’l- CELÂL’in AKREBi Gönüllerini tarümar edip bozarlar.
Gerçek MuhaMMedî HAKk ERENLer YOLUna soksan bile az amanda başka yollara meyleder azarlar şu ZamÂNe DERvişleri!.


Resim

Yol sandılar lezzeti
Edip türlü zilleti
Aşk sandılar şehveti
Zamane dervişleri..


Onlar şu içinde bulundukları izafî, gelgeç, ölümlü, gölge KULLuk İmtihÂNı ÂLEMini yiyip içip eğlenmek lezzet almak YOLu sandılar.
Ve bunun gereği hayvanlardan da aşağılarda boğuşarak her türlü zilleti/aşağılık ve alçaklığı, HAKK TeÂLÂ’dan çekinmeden fiilen uyguladılar.
Yaratılışın ve MuhaMMedî Hakiaktın temeli GÜBRE-LÂ İLÂHe ŞEHVetinden,GÜL-İLLâ ALLAH ŞEHÂDetine ERmek SANATı OLan AŞKULLAH’ı sadece bendensel cinsî BİRLeşim ki, ŞeHâDet TARLASı OLan ANA RAHÎMini, ŞEHVet ÇUKURu sandılar şu ZamÂNe DERvişleri!.


Resim

Aşk haberin duymadı
Er sözüne uymadı
Bildiğine doymadı
Zamane dervişleri..


Onlar Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in AHMEdî AŞKuLLAH HaberiniaslaDUYUp Uymaya yanaşmadılar.
Ve de HAKk ERENLer sözüne uymadılar..
Arkaları sıra gittikleri sapık insancıkların BİLdirdiği hayal mahsülü BİLgilere ise asla doymadılar şu ZamÂNe DERvişleri!.


Resim

Teni dolu canı boş
Şirk ağusın eder nûş
Ya sersemdir ya serhoş
Zamane dervişleri..


KeLÂMuLLAHı ve Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’i bırakıp şının bunun peşinde koşan bu zavallıların, Dıştaki Bedenleri dolu gözükür de, İçteki RÛH CÂNLarı bomboştır..
Onlar sürekli ŞİRK ZEHiRin İÇip SAÇıp gezerler ki, Ya sersemdirler ya da serhoş şu ZamÂNe DERvişleri!.


Resim

Gerçek âşık olana
can u başa kıyana
Bir şey olmaz bahane
Zamane dervişleri..


Gerçekten MuhaMMedî HAKk ÂŞIK OLana, Bâtında tatlı CÂNIna ve Zâhirde Akıl BAŞına kıyana bu ÂLemde AŞKuLLAHtan saptırmaya asla hiçbir ŞEYY bahÂNe olmaz.. EYy şu ZamÂNe DERvişleri!.

Resim

Ten postundan yüzülmez
Yüreğ hiç üzülmez
Benliği hiç bozulmaz
Zamane dervişleri..


Onları Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in: Mutü kable en temutü” Hükmünü DUYup UYmadukları için sırtlarındaki hayvanlardan da aşağılık Ten Postundan yüzülmezler.
Ve onaların İÇ-Gönülleri donmuş olduğu için düşünüp HÂLLeri için asla üzülmezler.
Ve son UÇta ŞeytÂNî BEN-Likleri sürekli sürükler ve asla bozulmaz şu ZamÂNe DERvişleri!.


Resim--- Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem!: “Mutü kable en temutü: ÖLmeden önce ÖLünüz!.” buyurmuştur. (Aclunî, Keşfü’l-Hâfâ II-291-2669)

Resim

Ağlamadan gülsem der
boşalmadan dolsam der
Zahmetsizce ölsem der
Zamane dervişleri..


ZITLar ZEVki OLan şu Şehâdet Âleminde Hiç AĞLAmadan Hep gülsem der.
İçindeki PİLİği boşalmadan dolsam der ve demecburen Öleceksem: “Zahmetsizce ölsem!.” der şu ZamÂNe DERvişleri!.


Resim

Bir nesakdır bu cihan
Can dânedir ten saman
Samanda kaldı heman
Zamane dervişleri..


Ne BİÇim bir ÂLEMdir bu CihÂN.. HAKk TeÂLÂ’nın “HALK HARMANI”nda CÂN Dânedir =>Ten/Beden Saman ki,
Bu zavallı Dünyaperestler bir ömür boyu hayvanlar gibi ssürekli samanda kaldı şu ZamÂNe DERvişleri!.


Resim

Aşk evidir hamam
Girsin soyunsun tamam
İşte hatm oldu kelâm
Zamane dervişleri..


MuhaMMedî Gerçek şu ki =>HabîBuLLah HAMAMı=> AŞKuLLAH EVİdir..
Tahkik MuhaMMedî KULLuk DİLEyenler, önce tertemiz OLaBİLmek için derHÂL Girsin ve tamamen çırılçıplak sOYUNsun ki,
İşte şimdi HAKk SÖZ/Kelâm hatm/TAMM oldu eyy şu ZamÂNe DERvişleri!.


Resim

Gaybî sözün cümle hak
Hanı işidir kulak
Dutmaz oldular yarak
Zamane dervişleri..


EYy Gaybî kaddesallahu sırrahu BaBam buyurduğun SÖZLerin CÜMMLesi haktır da,
İŞİtip DUYacak KULak nerede?.
SÖZ ayağa DÜŞtüğünden sen ne kadar MuhaMMedî GAYret etsen de asla, ÂHİret HAZırlığına Girişmemekteler şu ZamÂNe DERvişleri!.


Resim

Kanı: Nerede.
Pür: f. Çok, dolu, çok fazla, memlu, tekrar (mânâlarına gelir, birleşik kelimeler yapılır)
Zulmet: Karanlık. * Mc: Sıkıntı.
Nebze: Az miktar, cüz'i, bir şeyin artığı.
Zillet: Aşağılık, horluk, hakirlik, alçaklık.
Bahane: f. Vesile. Sebeb. * Yalandan özür. * Kusur. Noksan. * Garaz.
Nesak: Tarz, usul, yol, şekil, üslub..
Heman: f. Derhâl, hemen, acele olarak, çarçabuk, o anda.
Hatm: Hitâma erdirmek, bitirmek. Kur'an-ı Kerim'i veya herhangi bir şeyi sonuna kadar okuyup bitirmek. * Mühürleme. Mühürlenme.
Yarak: Hazırlık..
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: SUNULLAH GAYBİ (ks) DİVANI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim.. ...>* IV *


<= Resim =>

Resim Kâfiyetü'l- Ya..

Resim


Güneş içre çerâğ ile ararsın şems-i tabanı
Akıl gözü ile görmek dilersen mâh-ı rehşânı..


Senki gök yüzündeki Parlayan Güneşi sen; GÜNEŞin içinde, elinde bir Çıra/Kandil ile aramaktasın.
Oysa Akıl Gözü ile Gecenin Parlak Ayını görmek dilersen gök yüzüne bak!.


Resim

Akıl ermez bu göz görmez dile gelmez bu bir sırdır
Muhit-i küll-i şeyi olan bu sırdır eyle iz'ânı..


Bu ise Akıl ermeyecek, Göz görmeyecek, dile gelmeyecek bir SIRRdır.
Bu İlâhî SIRRın Sonsuz Muhit Sınırı KÜLLî ŞEYydir bunu iyice bir; Basîretle/GönüL gözüyle görüp HAKk’a HAKk’ça inan!.


Resim

Bu sırdır “kenz-i mahfî”, yim diyen Hakkın lisanından
Olupdur ma'nî-i âdem bu sırrın ma'deni kânı..


Bu İlâhî SIRR ki, bu HAYyatta yaşarken, HAKk TeÂLÂ’nın SÖZüyle “Ben gizli bir hazine idim bilinmek istedim.” Deyip Kendi Nefsini ve de RABBını TANıyıp bizzât şâhidi OLaBİLsin ki,
ALLAHu zü’L- CeLÂL, ÂDEMoğlunu kendi Halifesi olarak ve bu SIRRı ÂDEMoğlu'nun ÖZü-Mânâsı ve bu SIRRın tek Kaynağı kılmıştır..


HADİS-i KUDSÎ:

ALLAH celle celâluhu, Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem'e : "Kuntu kenzen mahfiyya feahbebtu en uğrafe fehalaktu'l-halka: Ben gizli bir hazine idim bilinmek istedim. Buna olan muhabbetim sebebiyle felekleri, var olan her şeyi yarattım." Buyurmuştur.
(Aclunî, Keşfu'l-hâfâ)

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimizin: “Men arefe nefsehu fekad arefe Rabbehu: Nefsinin Bilen/Tanıyan RABBini BİLir/Tanır.”” buyurmuştur. (Aclunî, Keşfü’l-Hâfâ II/343 (2532)

Ben kulum ile görür, kulum ile işitirim!”:

"ALLAH Teâla Hazretleri şöyle ferman buyurdu: "Kim benim veli kuluma düşmanlık ederse ben de ona harp ilan ederim. Kulumu bana yaklaştıran şeyler arasında en çok hoşuma gideni, ona farz kıldığım (aynî veya kifâye) şeyleri edâ etmesidir. Kulum bana nâfile ibâdetler ile yaklaşmaya devam eder, sonunda sevgime erer. Onu bir sevdim mi artık ben onun işittiği kulağı, gördüğü gözü, tuttuğu eli, yürüdüğü ayağı (akl ettiği kalbi, konuştuğu dili) olurum. Benden bir şey isteyince onu veririm, benden sığınma talep etti mi onu himâyeme alır, korurum. Ben yapacağım bir şeyde, mü'min kulumun rûhunu kabzetmedeki tereddüdüm kadar hiç tereddüte düşmedim: O ölümü sevmez, ben de onun sevmediği şeyi sevmem!."
(Ebu Hureyre radıyallâhu anh’dan; Buhârî, Rikak 38.)

Resim

Bu sırra ermek istersen bu sırrın ehlin ara bul
Fedâ eyle yoluna ehl-i sırrın cism ile canı..


Sende bu İnsÂNoğlunun temel Yaratılış SIRRına ULAŞmak istersen sen de, bu SIRR-ı SIRFın MuhaMMedî EhLin ara BUL,
Böylesi SIRR-ı SIRFın MuhaMMedî EhLini BULunca onların MuhaMMedî Sırat-ı Mustakîm YOLLarına, cismin-bedenin ile cÂNını-RÛHunu fedâ eyle..


Resim

Huzurunda oturdukça teveccüh üzre ol dâim
Hakikat böyledir bilgil bu sırrın resm-ü erkânı..


ERENLer MecLisinde-Huzurunda EhL-i Beyt aleyhumusselâm EDEBiyle otur ve dâimâ her şeyinle onlara yönelik ve dinleyip anlamaya hazır otur.
BİL ki, bu SIRR-ı SIRFın MuhaMMedî Hakikatı, gözüken resmi ve içerik erkânı böyledir..


Resim

Huzurunda huzûr-u kalb ile mahv-i vücûd eyle
Müdâmi her nefesde kalbinin olgıl nîgehbânı..


EL ELe EL Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’e ve de YEDuLLAH’a BİLip onların huzurunda kendi “benlik varlık”ını yok eyleyip kalb-i SİLM ile huzûr-u kalb ile bekle.
Ve buna her nefeste devamlı et ve de, kalbiyin sürekli gözetici bekçisi ol!.


Resim

O sırrın sahibine hâne-i dilden niyaz eyle
Gönül gözü İle bak sen yüz ile bekle hizanı..


O yüce SIRRa ERmiş ve Sahibi olan MuhaMMedî HAKk ERENLere GÖNÜL-CÂN EVİnden niyaz eyle.
Sen Sîret-Gönül GÖZün İle İZLe..Ve Sûret-YÜZün ile bekle Kenzi Mahfî Hazine Sandığının ELine teslim edilmesini İnşâe ALLAhu TeÂLÂ!.


Resim

Bu hâl üzre teveccüh, üzre olsun her nefes her an
İrişir canına ol zât-ı pâkin feyz-i rahmâni..


Ve bu Teveccüh/ÖZünü Çevirip İZLeme HALin sana YAKÎN Gelene kadar, her nefes ve her ÂNda.
Ve emin ol ki en PÂK ZÂTuLLAH’ın RahmÂNî Feyzi/ İlim, irfÂN, Bereket ve Bolluğu ÖZ CÂNına ULAŞacaktır..


وَاعْبُدْ رَبَّكَ حَتَّى يَأْتِيَكَ الْيَقِينُ
Resim---Va’bud rabbeke hattâ ye’tiyeke'l- yakîn (yakînu).: Ve sana “yakîn” gelinceye (son yakîne, Hakku'l- yakîne, Allah'a köle olmaya ulaşıncaya) kadar Rabbine kul ol!(Hicr 15/99)

Resim

Vücûdun şehrine irgür gönülde beyt-i ma'mura
Bir âyine görürsen kim görürsün arş-ı rahmânı..


Şu MevCÛD izafî VüCÛD ŞEHRine ulaş veiçine gir ve GÖNüL İKLimindeki Beyt-i Ma'mura ER!.
Ve kendi GÖNLündeki MuhaMMedî AŞKuLLAH AYNAsını GÖRdüğünde, ARŞ-ı RahmÂNı GÖReceksin ve SENde OLduğunu fiilen YAŞAyacaksın..


وَالْبَيْتِ الْمَعْمُورِ
Resim---“Vel beyti'l- ma’mûri.: Beyti Mamur'a (Mamur Ev'e) andolsun.” (Tûr 52/4)

Beytü’l- Ma’mûr: Meleklerin kıblesi Göklerde meleklerin devâmlı tavâf ettikleri yer, makam.

Resim---Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: “Sonra bana Beytu’l-Ma’mûr gösterildi. Orayı her gün yetmiş bin melek ziyârete gidiyor. ” buyurdu.
(Buhârî, Bed’u'l-Halk, 6).

Resim---Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: "Verilen Burak’a binip Beytu'l- Makdis’e geldim. Onu, önceki Peygamberlerin bağladığı halkaya bağladım, sonra Mescide girip orada iki rekât namaz kılıp çıktım. Cebrâil bir kap şarap, bir kap da süt getirdi. Ben sütü seçtim. Cebrâil, yaratılışa uygun olanı seçtin, dedi. Sonra bizi birinci Semâ'ya çıkardı. Gök kapısında, sen kimsin diye bir ses geldi. Ben Cebrâil’im dedi. Yanındaki kim dendi. Muhammed aleyhi's- selâm dedi. O, Peygamber olarak gönderildi mi dendi. Cebrail, evet dedi. Gök kapısı açıldı. Hazret-i Âdem ile karşılaştım. Bana merhaba diyerek hayır duâ etti. 2. semaya çıktık. Yine orada da aynı konuşmalar geçti. Göğün kapısı açıldı. Burada iki teyze oğlu İsa ve Yahya ile karşılaştım. Onlar da bana, merhaba diyerek duâ ettiler. 3. Semâ'ya çıktık. Bu kapıda da aynı konuşmalar geçti. Göğün kapısı açıldı. Orada Hazret-i Yusuf’u gördüm. O da duâ etti. 4. Semâ'ya çıktık. Aynı konuşmalar oldu. Kapı açıldı. Hazret-i İdris’i gördüm. O da duâ etti. 5. Semâ'ya çıktık. Yine aynı konuşmalar geçti. Kapı açıldı. Hazret-i Hârun’u gördüm. O da duâ etti. 6. Semâ'ya çıktık. Yine aynı konuşmalar oldu ve kapı açıldı. Hazret-i Mûsâ’yı gördüm. Merhaba diyerek duâ etti. 7. Semâ'ya çıktık. Yine aynı konuşmalar geçti ve kapı açıldı. Arkasını Beytu'l- Ma'mura dayamış Hazret-i İbrâhîm’i gördüm. O da duâ etti. Beytu'l- Ma'mur’u gördüm. Sonra Cebrâil beni Sidretu'l- Munteha’ya götürdü. ALLAH, günde elli vakit namaz farz kıldı. Hazret-i Mûsâ’nın yanına gelip anlattım. (RABBinden azaltmasını iste! Ümmetin buna güç yetiremez. Tecrübem var) dedi. Birkaç defa RABBimle görüşmeye devam ettim. Nihâyet RABBim buyurdu ki: "Beş vakit namazı farz kıldım. Her vakit için on sevab vardır. Böylece elli vakit namaz olur." buyurdu.
(Müslim)

Resim---Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: “Beytu'l- Ma'mûrda her gün yetmiş bin melek namaz kılar Bir kere namaz kılana bir daha sıra gelmez Meleklerin büyüklerinden Kerûbîyân melekleri gece ve gündüz tesbih ederler, hiç usanmaz ve yorulmazlar “buyurdu.
(İbn-i Münzir)

Resim---“Beyt-i Ma'mûr üçüncü, altıncı veya yedinci kat Semâ'dadır Onun gökyüzündeki kıymeti, Kâbe-i Muazzama'nın yeryüzünde kıymeti gibidir ”
(Sa'lebî)

Resim---“Beyt-i Ma'mûr, Beyt-i Harâm'ın (Kâbe'nin) üst tarafına düşmektedir Yere düşecek olsa, onun üstüne düşer Orayı her gün daha önce hiç görmemiş yetmiş bin melek ziyâret eder ”
(Ezrâkî)

Resim

İki mülk-ü muazzamdır görürsün Mâlikü’l-mülk bir
Birisi arş-ı rahmâni birisi beyt-i yezdânı..


Bu Muazzam İkİ MüLk ki, SOMut-Maddî ÂLeM iLe SOYut-Manevî ÂLeM’in, şu ÂNda Şe’ÂNuLLAHta her ÂN YENİden yaratıp duran El Mâlikü'l- Mülk.. ki,
Birisi ARŞ-ı RahmÂN.. Birisi de, Beyt-i YezdÂN ki CÂN EVi GÖNüL İKLİMi..

El Mâlikü'l- Mülki:

Resim

Resim

Biri nur bir zulmet biri vahdet biri kesret
İkisi ayn-ı vâhid oldu nûrâni-vü-zulmânî..


Şu ÂLemde bir NUR/Işık bir de Zulmet/Karanlık.. Bir Vahdet/TEKLik bir de Kesret/ÇOKluk ki,
TEVHiDuLLAH’ta bu Nûrâni-ve-Zulmânî İKİLik =>BİZ BİR-İZ-Lik NOKTAsında, EL VÂDHİd ALLAH celle celâlihu’nun A’YÂNı Sabiti AYNAdı-AYNı OLdu..


Resim

Göründü Mâlikü’l- mülk iki mülk-ü ayn-ı vâhidden
Olupdur berzahı cennet hakikat sırrı insanı..


GÜNEŞin IŞIğı gibi ÇOKLuk olan ve de, ASLı TEK-BiR AYN-ı Vâhid olan İki ÂLeM Mülkü’nün Mutlak Sahibi El Mâlikü'l- Mülkü TANır ve de,
İnsÂNın Hakikat Sırrı CENNet ile Kendisi arasında GÖNüL GEÇitidir..


Resim

İki hazret durur bilgil gibi vâcib biri imkân
Birisi sırr-ı vicdanî birisi kayd-ı imkânı..


Şunu iyice bil ki, İnsÂN AKLının İKİ YÜZü Vâcib/Lüzumlu, mecburi ve diğeri İmkân/Olacak hâlde bulunan iki fiil durumu vardır ki,
Birisi SIRR-ı Vicdanî/İÇsel-ÖZde-Manevî SıRR.. Diğeriyse, Kayd-ı imkânı/OLÂN ve OLacakların birer ŞARtı vardır..


Resim

[Şems: Güneş, âfitab.
Taban: f. Işıklı. Parlak. * Parlayan güneş.
Meh-i tâbân: Parlayan ay. Parlak ay.
Rahşân: f. Parlak.
İz'ân: Basiret. Anlayış. * Teslim olup itaat etmek. * Akıl. Zekâ. İnanç. İdrak. Bilmek
Kenz-i mahfî: Gizli hazine.
Ma'nî: Mânâ.
Kân: f. Bir şeyin menbaı. * Kuyu. Kaynak. * Mâden ocağı.
Teveccüh: Bir şeye doğru yönelme, bir tarafa dönme. Çevrilme. * Mânen üzerine düşme. * Ait olmak. * Hoşlanmak. * Sevgi, alâka.
Erkân: (Rükn. C.) Rükünler. Esaslar. Temeller. İleri gelen kimseler.
Mahv: Harab olma. Yıkılma. Ortadan kalkma. Çökme. Bozulma. * Tas: Beşeri noksanlıklardan kurtuluş hâli.
Müdâm: Devam eden. Sürekli. Dâim ve bâki olan. * Mübtelâ olan.

Her nefeste Allah adın de müdam
Allah adı ile olur her iş temam..
Süleyman Çelebi kaddesallahu sırrahu..

Nîgehbân: f. Gözcü, gözetici, bekçi.
Hizan: (Hizânet) Hazine, kıymetli mücevheratın saklandığı yer. * Hazinedarlık. * Mc: Kalb, gönül, hatır.
Ma'mur: İ'mar edilen, tamir edilmiş.
Yezdân: f. Cenab-ı Hak.
Zulmet: Karanlık. * Mc: Sıkıntı.
Berzah: İki âlemin arası. Kabir. Dünya ile âhiret arası. * Perde. * Sıkıntılı yer. * İki yer arasındaki geçit. * Mani'a, engel,
Vâcib: (Vücub. dan) (C.: Vâcibât) Lüzumlu, mecburi olan. * Fık: Yerine getirilmesi her müslüman için gerekli ve borç olup, yapılmadığı takdirde büyük günah olan Allah'ın emirleri. Yapılması zannî delil ile belli olan. Terki câiz olmayan. Yapılması şer'an kat'i derecede bir delil ile sâbit olmamakla beraber, her halde pek kuvvetli bir delil ile sâbit bulunan şeydir. (Vitir ve Bayram namazları gibi.) * İlm-i Kelâm'da: Varlığı zaruri olup, olmaması imkânsız bulunan.
İmkân: Mümkün olmak. Olacak hâlde bulunmak. (Bak: Hudus)
Vicdan.: İnsanın içindeki iyiyi kötüden ayırabilen ve iyilik etmekten lezzet duyan ve kötülükten elem alan manevî his. * Kendinden geçme, dalma. * Bir şeyi bir halde görme, bulma. * Duyma, duygu. * İnanç. * Şuur. * Bâtın ile Hakkı tanımak. * Din
Kayd: Şart.
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: SUNULLAH GAYBİ (ks) DİVANI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim.. ...>* V *


<= Resim =>

Resim Kâfiyetü'l- Ya..

Resim

Resim

Sûreti şems-i hakikat burcudur bî-iştibâh
Sîreti bu âleme feyz eden o nûr-ı ilâh..


Şüphesiz ki, asla değişmez ve Mutlak Hakikat GÜNEŞİ’nin, Eşsiz IŞIğı/Sûreti NÛRuLLAH ki, ZÂTî Takdir TeceLLîsidir.
NÛRuLLAH’ın Sîreti/ÖZü-ASLı ki, ALLAHu zü’L- CELÂL’in şu Şehâdet ÂLEMİ’ne feyzi/ İhsan, Fazlı ve Keremidir..


Resim

Fâil-i kabil kemâli andan alır âşikâr
Anda zâhirdir cemâl-i zât-ı pâk-i Girdgâr..


Bir KULu için açıkça ve geçeli olan tek husus, bu Şehâdet ÂLEMİ’nde bir fiili İŞLeyeBİLirliğinin mümkün OLaBİLmesi KemÂLini ancak ve ancak; Nefsini, fiilerini ve düşüncelerini Şe’ÂNuLLAHta her ÂN yeniden yaratanı ALLAHu zü’L- CELÂL’den alır.
Ve NÛRuLLAH’da zâhirdir/zuhur eder O, Kudret Sahibi ve Mutlak ve Pâk Yaratıcı’nın CemîL CemÂLi..


ResimResim

BedENimi ->FiiLimi ->DÜŞÜNcemi YARatAN ->HAKk TeÂLÂ.:

ALLAHu Zü'l-Celâl: “Kâinâtı ben yarattım! Bedenini ben yarattım! Fiillerini ben yaratmaktayım! Düşüncelerinizi de ben yaratırım..” buyurmaktadır..

Zü'l-Celâli Ve'l- İkrâmü :
Resim

Sizi..

وَمَا خَلَقْتُ الْجِنَّ وَالْإِنسَ إِلَّا لِيَعْبُدُونِ
Resim---“Ve mâ halaktu'l- cinne vel inse illâ li ya'budûni.: Ve Ben, insanları ve cinleri (başka bir şey için değil, sadece) Bana kul olsunlar diye yarattım.” (Zariyat, 51/56 )

Fiillerinizi..

فَلَمْ تَقْتُلُوهُمْ وَلَكِنَّ اللّهَ قَتَلَهُمْ وَمَا رَمَيْتَ إِذْ رَمَيْتَ وَلَكِنَّ اللّهَ رَمَى وَلِيُبْلِيَ الْمُؤْمِنِينَ مِنْهُ بَلاء حَسَناً إِنَّ اللّهَ سَمِيعٌ عَلِيمٌ
Resim ---“Fe lem taktulûhum ve lâkinnallâhe katelehum, ve mâ rameyte iz rameyte ve lâkinnallâhe ramâ, ve li yubliyel mu’minîne minhu belâen hasenâ (hasenen), innallâhe semîun alîm: Onları siz öldürmediniz (Bedir’de o kâfirleri kendi kuvvetinizle öldürmediniz), ama onları Allah öldürdü; (Ey Rasûlüm, bir avuç toprak) attığın zaman sen atmadın, ama Allah attı. Mü'minleri kendinden güzel bir imtihanla imtihan etmek için (yaptı.) Şüphesiz Allah, işitendir, bilendir.” (Enfâl 8/17)

DÜŞÜNcelerinizi..

وَمَا تَشَاؤُونَ إِلَّا أَن يَشَاء اللَّهُ رَبُّ الْعَالَمِينَ
Resim ---“Ve mâ teşâûne illâ en YEŞÂALLÂHu RaBBu'l- âlemin (âlemîne): Ve âlemlerin RaBBi Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz.”(Tekvîr 81/29)

Resim

ÖZden de ÖZde AKRABa..
AŞKta CÂNda CÂNAN OLmak..:

Ben size sizden daha yakınım:


وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنسَانَ وَنَعْلَمُ مَا تُوَسْوِسُ بِهِ نَفْسُهُ وَنَحْنُ أَقْرَبُ إِلَيْهِ مِنْ حَبْلِ الْوَرِيدِ
Resim---"Ve lekad halakne’l- insâne ve na’lemu mâ tuvesvisu bihî nefsuh (nefsuhu), ve nahnu AKREBu ileyhi min habli’l- verîdi:Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin ona ne vesveseler vermekte olduğunu biliriz. Biz ona şahdamarından daha yakınız-AKRABAyız..””(Kaf 50/16)

Resim

Zât ile ol ibtidâ oldu vücûd-u âleme
Âkıbet ol intiha oldu şuhûd-ı âdeme..


Vâcibu’l- VüCÛD OLan ALLAHu zü’L- CELÂL’in ZÂT’ından NÛR TeceLLîsi OLAN bu Şehâdet ÂLEMİ MevCÛD OLdu.
sonUÇta, nihâyet içinde KULLuk İmtihÂNı VERmekte Olduğumuz şu Şehâdet ÂLEMİ her ÂN yENidEN “KÛN feyeKÛN” yaratılıp durmaktadır..


إِنَّمَا أَمْرُهُ إِذَا أَرَادَ شَيْئًا أَنْ يَقُولَ لَهُ كُنْ فَيَكُونُ
Resim--- “İnnemâ emruhû izâ erâde şey’en en yekûle lehu KÛN fe yeKÛN: Bir şey yaratmak istediği zaman Onun yaptığı "OL!" demekten ibârettir. Hemen OLuverir.” (YâSîn 36/82)

Resim

Âlem u Âdem tufeylidir o can-ı âlemin
Burc-u maşrık burc-u mağrib çarhıdır ol hâtemin..


Gerçek şu ki, Şehâdet ÂLEMİnin CÂNı OLAN Mutlak Yaratıcının karşısında; Âlem de, Âdem de kendi güç ve kuvveti olmayan izafî, iğreti ÖLümlü ve fazladandır.
KüLlî ŞEYy’in İLK ve Son-UÇ-u OLan El Vâhidu’l- Kahhâr’ın DOĞu ve BATı olarak gördüğümüz yÖNLer ve YERLer O’nun durmadan DÖNen SEMÂ’ FELEKLeridir..


Resim

Burc-u maşrıkta cemâli nurudur devvâr olan
Burcu mağribde celâli nurudur seyyâr olan..


DOĞuş NOKTAsında devvâr olan/hiç durmadan DÖNen, DEVReden-ler, Mutlak Yaratıcı ALLAHu zü’L- CELÂL’in CEMÂL NÛRudur.
BATış NOKTAsında Seyyâr olan/ hiç durmadan Yer Değiştiren, SEYReden-ler, Mutlak Yaratıcı ALLAHu zü’L- CELÂL’in CELÂL NÛRudur..


Resim

Bil cemâl ile celâlin berzahıdır ol kişi
Lûtf u kahrı işler ol yüzlerden işleyen işi..


RABBısına KUL olan bir KiMse ki, CELÂL NÛRu TeceLLîsi ile CEMÂL NÛRu TeceLLîsi ARAsındaki SeLÂmet GEÇişinde KULLuk İmtihÂNındadır.
Onun için bu iki TecELLî AYNasına BAKarak İŞLer ALLAHu zü’L- CELÂL’in KAHRını ve LuTFünü gerektiren İŞLeri..


Resim

Remz edip Haydar der araf erlerinden bir erim
İstivâ üzre cemâl ile celâle mazharım..


Onun için Haydâr ALİ kerremallahu vechehu, işâretle buyurmaktadır ki: “Ben CELÂL NÛRu TeceLLîsi ile CEMÂL NÛRu TeceLLîsi ARAsındaki/ARAF’ındaki bir “Yiğit ER”im!. Hakikat-ı MuhaMMedîYyemde, Er RAHmÂN SEVİYELenmesi üzere, CELÂLuLLAH ile CEMÂLuLLAH TECELLîlerinin Zuhur Yeri-Mazharıyımm!.”

الرَّحْمَنُ عَلَى الْعَرْشِ اسْتَوَى
Resim--- "Er rahmânu alâ’l- arşistevâ: Rahmân arşın üzerine istivâ etti/kuşattı, hükümran oldu, hükmetti, SEVİYEledi. ( TâHâ 20/5)

Resim

(Men aref) sırrın bilenler bildiler ol âdemi
Özüne ârif olanlar bildiler çün bu demi..


Onun için ancak ve ancak Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in “Men aref Sırrı”nı bilenler bildiler gerçek ÂDEM’in kim Olduğunu.
Ancak kendi ÖZünü TANıyanlar BİLeBİLdiler bu muhteşem ÂN’ın VAKTini YAŞA!.yarak RASBBu’L- ÂLEMîn’in Şehâdet ÂLETYMinde ŞÂDHidi Olma MuhaMMedî Şehâdet Şerefinin değerini kıymetini.. ve’s SeLÂmm!.


Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz: “Men arefe nefsehu fekad arefe Rabbehu: Nefsini Bilen/Tanıyan =>RABBini BİLir/Tanır.”” buyurmuştur.
(Aclunî, Keşfü’l-Hâfâ II/343 (2532)

Resim

Özünü bilmek kişi bu âdemi bulmak durur
Bulucak bu âdemi rengine boyanmak durur..


Ancak kendi ÖZünü, MuhaMMedî Edeb, İlim,İrfÂN ve ErkÂN ile BİlenTANıyan KİMse, bu ÂDEMoğLunun lahî ve MuhaMMedî Hakikatını BULmuş OLur.
İşte bÖYLesi bir gerçek MuhaMmedî Hasbî Hizmetçi HAKk ÂŞık BULunca onun İlahî rENgine boyanması şarttır..


صِبْغَةَ اللّهِ وَمَنْ أَحْسَنُ مِنَ اللّهِ صِبْغَةً وَنَحْنُ لَهُ عَابِدونَ
Resim---Sibğatellah, ve men ahsenü minellahi sibğatev ve nahnü lehu abidun: Allah'ın (verdiği) rengiyle boyandık. Allah'tan daha güzel rengi kim verebilir? Biz ancak O'na kulluk ederiz (deyin).” (Bakara 2/138)


Resim

Bî-iştibâh: Şüphesiz.
Âşikâr: f. Belli, meydanda, açık. Bedihi.
Kabil: Kabul eden. Olabilir, istidatlı, mümkün olan, önde ve ileride olan.
Gird-gâr: f. Allah.Yaratıcı. Kudret sahibi.
İbtidâ: Baş taraf. Evvel. Başlangıç. En önce, başta.
İntiha: Son, nihayet, uç
Tufeyl: (Davetsiz ziyafete giden Tufeyl adında birisinin ismindendir) Sahte. * Dalkavuk. Çanak yalayıcı. * Başkasının sırtından geçinen. Asalak. Parazit. Fazladan.
Çarh: Çark, tekerlek. * Felek, gök, sema.
Hâtem: Mühür. Üzerinde yazı olan ve mühür yerine kullanılan yüzük. * Son. En son.
Devvâr: Durmayıp dönen, devreden. Devredip gezen. * Gerdân. * Kâbe-i Muazzama'nın bir adı. * Haremden alıp beraber tavaf edilen taş.
Seyyâr: Bir yerde durmayıp yer değiştiren. * Gökte veyâ güneş etrâfında dolaşan yıldız. Gezegen
İstivâ: Müsavi oluş. Temasül. * İ'tidal, istikamet ve karar. * Kemalin sâbit olması. * Kaba kuşluk zamanı. * Yükselmek, yüksek olmak. Üstün olmak. * İstila eylemek.
Haydar: Yiğit, cesur, kahraman. * Hz. Ali'nin (R.A.) bir nâmı, * Arslan, gazanfer.
Remz: İşaret. İşaretle anlatmak. * Güç anlaşılır. * Gizli ve kapalı söyleme.
Mazhar: Sahib olma, nâil olma. Şereflenme. * Bir şeyin göründüğü, izhar olunduğu yer. Çıktığı yer..
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: SUNULLAH GAYBİ (ks) DİVANI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim.. ...>* VI *


<= Resim =>

Resim Kâfiyetü'l- Ya..

Resim

Resim


Âlem-ü-âdem cihanın özü oldur ol vücûd
Ol vücûda yüzünü tut dâ'ima eyle sücûd..


Şu içinde yaşamakta olduğumuz CihÂNın ÖZü OLAN Vâcibu’L- VüCÛD ve yüzünde gözüken MevCÛDât, ÂLEM ve ÂDEMden ibârettir.
Sen dâima Merkezdekine yüzünü tut EMRini DUY ve UY da Secdeye kapan!.


Resim

Her şecer kökün yere sokmuş özünden feyz alır
Kendi tohumundan konulan meyveyi anda bulur..


Baksan ya şu ÂDLEMde her ağaç KÖKünü Toprağa sokmuş da ÖZÜnden almakta MevCÛDLuk bereketini ve geçici de olsa varlık devamını.
Ve Bu HAYAttaki HAYy/DİRİLik Zincirinde ki her tohum tohumdan doğmakta ve asla Dirilik Zinciri kopmaz her meyve kendini fedâ eder ama tohumunu bırakır..


Resim

Âdem isen sen dahi ol-âdeme say et eriş
Div olma âdem ol bigâne olma ol biliş..

Sen de şimdi şu ÂNdaki gerçek Âdem isen, sen de çok çalışıp ÖZÜNdekini BİLen BULan ÂDEM’e Eriş-ULAŞş.
Sen de bu Nefs-i Emmâre batağında kendini Benlik Aynanda DEV gibi görme de, ÖZündekini BİLişe yabancı kalma!.


Resim

Cümle âdem can u ol cân-ı cihan cânındadır
Cümle şeyin aslı olan gevher anın kânındadır..


Ve her bir Âdemoğlunun CÂNında CÜMMLe CihÂNın CÂNı CEM’dir.
KüLLî ŞEyyin ASLı olan AKIL CEVHERi, ÖZündekinin Kerem Kaynağındandır..


Resim

Âlem âdem ne var ise zerredir ol âfitâb
Nokta-i harf kitabı oldurur ümm-ül- kitâb..


ASLında ÂLeM de, ÂDeM de her ne var ise ZERREdir o Güneş yüzlü.
TEK ve CEM’ OLan ÜMMü’L- Kitâb’ın Harfleri sonsuz Harf NOKTALarıyla Kâinâtı doldurur..


يَمْحُو اللّهُ مَا يَشَاء وَيُثْبِتُ وَعِندَهُ أُمُّ الْكِتَابِ
Resim---"Yemhûllâhu mâ yeşâu ve yusbit (yusbitu), ve indehu ummu’l- kitâb (kitâbi).: Allah, dilediği şeyi siler, yok eder (mahveder) ve (dilediği şeyi) sabit kılar ve ümmülkitap (ana kitap), O'nun indindedir (nezdindedir).” (Ra’d 13/39)

Resim

Zerrelikden kurtulup ol âfitâba ere gör
Katrelikden kurtulup ol bahr-i zâta ere gör..


Sende bu GÜNEŞin IŞIKLığı GÖRünümünden kurtulup Sıfatından ZÂTına ULaŞa gör!.
Artıksen de kendi “Benlik Damlalığı”ndan kurtul da, UMMana ULAşıp, ZÂTuLLAH BİZ BİR-İZ NAHNu DERYâsında VARken-YOK OL!.


Resim

Kim 'ki ol bahr-i hakikatten haberdâr olmadı
Kaldı ol ketm-i Âdemde Hak ile yâr olmadı..


Bu âlemde her kimse ki, Hakikat Deryâsından habersiz kaldıysa,
O kimse, kendi ÖZ ÂDEMLiği Halifeliğini kaybetmiş ve El HAKk İle YÂR olmamıştır..


Resim

İster ise ol kişi ezberlesin yüzbin kitâb
İster ise bir su'âla söylesin yüzbin cevâb..


Bu hale düşmüş kimse ister ise, yüzbin kitâbokusun ezberlesin,
Ve ister ise, bir soruya yüzbin cevâb versin bpşuna ki, hakikatten habersiz..


Resim

İster ise ol kişi hükmünde olsun feylesof
Matla'ı şems olmaz İse tâli'i bulur küsüf..


İsterse o kimse için halk içinde bilge feylesof hükmü verilsin,
Asla Hakikat Güneşi doğacak yer bulamaz ise elbette zavallı talihi Hakikat Güneşi tutulur..


Resim

Zikr olan ahvâli bilgil ehl-i hâlin hâlidir
Sanma kim zâhirdeki erbâb-ı kâlin kâlidir..


İnsanoğlunun gerçek Zâkir-Zikreden hallerini iyice bil ki bu hâl Gerçek HÂL EHLİnin AŞKuLLAH HÂLidir.
Sen sakın sanma ki dışarda çokça gördüğün, ÖZündekinden habersiz, Ağzındaki SÖZ ile zikreden SÖZ Sahiblerinin İÇi boş kelimelerini sakın sen gerçek ZİKRULLAH sanmayasın!.


Resim

Neş'e-i uhrâda rahat İsteyen dinler bunu
Âlem-i ukbâda rahmet isteyen dinler bunu..


Bu sözlerimizi ancak ve ancak sonsuz ebedî Âhiret Hayatı Neşesi Rahatını isteyen DUYar ve UYar bunu.
Son UÇta, bâki olan âlem RAHMeti DUYar ve UYar bunu..


Resim

Şol kim anın sûreti sûretlerinin aslıdır
Şol kim anın sîreti siretlerinin aslıdır..


Her kim ki onun gözüken DIŞ SÛREti, bu ÂLemde görmekte olduğu tüm sûretlerin de ASLı olandan ve BİZ BİR-İzdir.
Ve ÖZüne Erdiğinde İÇ SÛREti, bu ÂLemde görmekte olduğu tüm sîretlerin de ASLı olandan ve BİZ BİR-İzdir..




Resim


Şecer: Ağaç. Kütük. * Sülâle. Bir soyun bütün fertlerini gösterir cetvel.
Feyz: (C.: Füyuz) Bolluk, bereket. * İlim, irfan. Mübareklik. * Şan, şöhret. * İhsan, fazıl, kerem. Yüksek rütbe almak. * Suyun çoğalıp çay gibi taşması. Çok akar su. * Bir haberi fâş etmek. * İçindeki düşüncesini izhar etmek.
Say et: Çalış.
Div: Dev.
Bî-gâne: Kayıtsız. Alâkasız. * Aldırışsız. Yabancı. Dünya ile alâkayı kesmiş olan.
Gevher: f. Akıl ve edeb. * Asıl ve neseb. * Elmas, cevher, mücevher. İnci. * Bir şeyin künhü ve esası. Hakikat.
Kân: f. Bir şeyin menbaı. * Kuyu. Kaynak. * Mâden ocağı. * Bir keyfiyetin. (niteliğin) bol olarak bulunduğu kimse.
Âfitâb: f. Güneş. * Mc: Pek güzel. * Çok güzel yüz.
Ümmü’l- kitâb: Kitabın anası, esası. Levh-i Mahfuz ve ilm-i İlâhî.
Ketm: Saklamak. Gizlemek. Sır tutmak. Söylememek.
Feylesof: Felsefe ile uğraşan, felsefeci. (İlm-i hikmetle meşgul olan mütefennin. Dinle münasebeti olmayan gayr-ı müslim
Matla': Güneş veya yıldızların doğdukları yer, ufuktan çıktıkları yer. * Yıldız veya güneşin zuhur etmesi
Tâli': Kısmet ve kader mânasında.
Küsüf: Güneş tutulması. Ay'ın, dünya ile güneş arasına gelerek dünya üzerinde gölge yapması.
Ahvâl: Haller. Vaziyetler. Oluşlar.
Kâl: (A, uzun okunur) Söz.
Uhrâ: Sâir, diğer, başka. Ahir, gayr, son, sonra..
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: SUNULLAH GAYBİ (ks) DİVANI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim.. ...>* VII *


<= Resim =>

Resim Kâfiyetü'l- Ya..

Resim

Resim


Ol asıllar hürmet içün Hak bizi ayırmasın
Bu sırât-ı müstakimden aklımız şaşırmasın..


Hakikat-ı MuhaMMedîyye ASLına eren HAKk ERENLer hörmetine HAKk TeÂLÂ bizi onların YOLUndan ayırmasın.
Ve bu İlahî Sırât-ı Müstakîmden aklımızı şaşırmasın ve ayırmasın İnşâe ALLAHu TeÂLÂ!.


Resim

Asl-ı âlem asl-ı Âdem o kişinin zâtıdır
Ol hakikat şemsidir âlem kamu zerrâtıdır..


Âlemin de ASLı Âdemin de ASLıdır ve bunu ANLAyan kimsenin Zâtının Sırrıdır ki, kendini BİLmesidir. Âdemde olan Âlemde, Âlemde olan Âdemdedir.
Bu Hakikat-ı MuhaMMedîyye Güneşidir ki, O’nun NÛRundan yaratılmakta olan CÜMLe ÂLem O’nun Işık ZeRReLeridir..


Resim

Bu sıratın iki canibi celâl ile cemâl
Bu ikinin istivasından ubûr eder kemâl..


İnsan AKLı olan bu SIRAT’ın iki Ucundan birisi Celâl ile diğeri Cemâldir.
Bu iki ucun RESÛLî SEVİYEsinden ortaya çıkar ve yol verir Kemâl..


Resim

Âlem âdem oldurur oldur sırâtü’l- müstakim
Bu sıratın yolunu fehm eylemez dîv-i recim..


Âdemde olan Âlemde, Âlemde olan Âdemde olduğundan İlahî-MuhaMmedî Sırâtu’l- Mustakîm yolu ki,

Bu İlahî-MuhaMmedî Sırâtu’l- Mustakîm yolunu, Rahmetten uzak olan; cinn, ifrit veya taşa tutulmuş, lânetlenmiş, şeytan iblis kendi başına anlayamaz..


Resim

Bî-nişân-ü- lâ-mekânın (kenz-i mahfî) si ol er
Senliğinden kurtul evvel budurur doğru haber..


Nişansız ve mekansızlık âlemindeki, “ALLAHu TeÂLÂ’nın: “Ben gizli bir hazine idim. Bilinmek istedim, mahlukatı yarattım Sırrına erenlerden olmak için,
Kendi geçici, iğreti, ölümlü “sen”liğinnden kurtulup gerçek SEN OLanı tanı ki, en öncelikli doğru haber budur..

Meşhur “Küntü kenzen mahfî” Kudsî Hadisi.:


Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “ALLAHu TeÂLÂ: “Ben gizli bir hazine idim. Bilinmek istedim, mahlukatı yarattım” buyurdu.
(Aclunî, Keşfu'l-hafa II, 132)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e soruluyor: “RABB’ımız, gökleri ve yeri yaratmadan önce neredeydi?” Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “ Üstünde ve altında hava bulunmayan bir “a’mâ” daydı” buyuruyor.”
(İbni Mâce, Mukaddime 13)

İmâm-ı Alî (keremullahi veche) ise: “ Elân dahi öyledir” buyuruyor.

A’mâ ise körlüktür...
Sonsuz ve zifirî karanlıkta asla bir şey görememek oraya ait bir hususu bilememektir...
İşte ALLAHÜ ZÜ’L-CELÂL’e ait bu bilinemezlik karanlığının adı AHAD’dır...
Koyu bir karanlığa benzetildiğinden câhilliğe de mecâzen “Ümmî” denilmiştir.
Hatta ledün ilminden nâsibsiz ve sözde ilim ehlince Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in “Nebîyyü’l-ümmî” oluşu, anasından nasıl doğmuş ise öyle kalıp okuma yazma öğrenmemiş (câhil) kimse sanılmıştır.
Böyle anlayış ve anlatış ahmakçadır.
Arapça’da anneye “ÜMM” denmesi, karnındaki bebeği için zifiri karanlık içinde emniyet yuvası ve bilinemezlik karanlığının benzeri oluşundandır.


Resim

Kim ki sıdk ile hem ol er gönlüne mazhar olur
Şule-i şems-i hidâyet ol zaman rehber olur..


Yedullah =>Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem ELi =>EhL-i Beyt aleyhumusselâm ELi =>Veliyyullah ELin sıkıca ve sadakat ile tut ki, sen de ERENLer gönlüne sahib olmaya nâil olursun.
İşte o zaman sana da REHBER Olur Hidâyet GÜNEŞi Resûlullah sallallahu aleyhi vesellemin IŞIğı HAKk ERENLer kaddesallahu sırrahum..


Resim

Mazhar olmaz bil bu sırrın ilmine ins ü melek
Hak budur vallahü âlem bâkisin olmaz demek..


Ve tüm ESMÂULLahı yüklenip HAKk TeÂLÂ’nın Halifsi olan insanoğluna mahsus olan bu Sırra bu noktaya ulaşamayan ne bir insan ne de bir melek ulaşamaz.
ALLAH celle celâlihu en doğrusunu bilir ki, Hak budur ve başkasının olmamasını demektir..


Resim

Bilmek istersen bu kamin nükteyi ey nâmdâr
Zât-ı Bârî her zaman bir burcdan olur âşıkâr..


Bu yolu dileyen Namlı kardeşim, sen de bu ince fikri anlayıp bilmek istersen,
Unutmaki el Bârî ALLAH celle celâlihunun ZÂTuLLAH Güneşi dâima BİZ BİR-İZ NAHNU Burundan doğup âşıkâr olur..

El Bâriü:

Resim

Resim

Gözlüler ol burcda aynen gördüler dîdârını
Sildiler levhi gönülden kalbinin gubârını..


AKILLarı NAKLe ULAŞan, Kalb ve Kafa GÖZü Dürbünü ile BAKıp da GÖRenler o burcdan doğan CEMÂLuLLAH Güneşini AYNen Gördüler.
Ve dönüp Gönül Levhasındaki Kalbî Tozları siilip temizlediler..


Resim

Kalblerin (anestü nâra) nuruna vakf ettiler
Özlerini ol sa'âdet burcuna atf ettiler..


O MuhaMMedî HAKk ÂŞIKLar ki Kalblerini kendi SÎNE DAĞLarındaki “anestü nâra” nuruna vakf ettiler.
Ve ÖZ İNANÇLarını o ebedî Mutluluk BURCuna sadakatle bağladılar..


إِذْ قَالَ مُوسَى لِأَهْلِهِ إِنِّي آنَسْتُ نَارًا سَآتِيكُم مِّنْهَا بِخَبَرٍ أَوْ آتِيكُم بِشِهَابٍ قَبَسٍ لَّعَلَّكُمْ تَصْطَلُونَ
Resim---"İz kâle mûsâ li ehlihî innî ânestu nârâ (nâren), se âtîkum minhâ bi haberin ev âtîkum bi şihâbin kabesin leallekum tastalûn (tastalûne).: Musa (aleyhisselâm), ehline (âilesine): "Gerçekten ben bir ateş farkettim. Size ondan bir haber veya bir (parça) kor halinde ateş getireceğim, böylece siz ısınasınız diye." demişti.” (Neml 27/7)

Resim

Ol sa'âdet burcunun evsâfını buründüler
Ol sa'âdet~burcu ile doğdular dolandılar..


Ve ol MuhaMMedî HAKk ÂŞIKLar o Mutluluk BURCunun sıfatlarını giydiler ve DUYup UYarak Yaşadılar.
Ve ol Mutluluk BURCu ile doğup dolanıp yaşadılar bir ÖMüR..


Resim

Âteş-i aşk u mahabbettir gıdası bunların
Derd alup dermanı vermekdir devası bunların..


Bu MuhaMMedî HAKk ÂŞIKLarın gıdası İlahî AŞK Ateşi ile MuhaBBettir bu hayatta.
Bunların AŞK Derdlerinin devâsı yine AŞK Derdleridir ki, derdleri toplarken dermÂN dağıtırlar..


Resim

Sırât-ı müstakim.: En doğru yol, İslâmiyet yolu. Hak yolu. Allah'ın râzı olduğu en doğru yol. Peygamberlerin, evliya ve sâlihlerin, sıddıkinlerin gittikleri meslek
Canib.: f.Yan, yön. Cihet, taraf. Yüksek taraf.
İstiva.: Müsavi oluş. Temasül. * İ'tidal, istikamet ve karar. * Kemalin sâbit olması. * Kaba kuşluk zamanı. * Yükselmek, yüksek olmak. Üstün olmak. * İstila eylemek.
Ubûr etmek.: Geçmek. Atlamak. * Zorlamak. * Suyun öte kıyısına geçmek.
Zaten «İbret» geçiş demektir. İbrette aslolan, maddeden mânâya, zâhirden bâtına, görünenden görünmeyene «ubûr etmek», intikal etmektir..
Dîv.: f. Dev. * İblis, şeytan. * Cinn, ifrit.
Recim.: (Recm. den) Taşlanmış, taşa tutulmuş. * Lânetlenmiş, mel'un.
Mazhar.: Sahib olma, nâil olma. Şereflenme. * Bir şeyin göründüğü, izhar olunduğu yer. Çıktığı yer.
Kamin.: Saklı. Gizli. Belirsiz. Pusuda duran.
Nâmdâr.: f. Ünlü, şöhretli, meşhur.
Nükte.: İnce mânalı söz, idraki ve anlaşılması nezâket ve zarifliğe dayanan nazik husus. İbarenin asıl mânasından başka olan nazik ve lâtif mânâ, dikkatle anlaşılabilen ince mânâ.
Burç.: Muayyen bir şekil ve sûrete benzeyen sâbit yıldız kümesi. * Tek hisar kule, kale çıkıntısı. * Dünyaya göre güneşin döndüğü yerin onikide bir kadarı.
Dîdâr: f. Mülâkat, görüş. * Görünme. * Yüz. Çehre. * Görüş kuvveti, göz. * Açık, meydanda.
Levh.: Levha.
Gubâr.: Toz.
Atf.: Bağlama. Bağ. Ekleme. * Meyletme. * Şefkat. Sevgi. * Eğilme. * İkiye bükme. İki kat eyleme. * Çevirme. * Geri döndürme.
Sa'âdet.: Mes'ud oluş. Talihi iyi olmak. Mutluluk. Said olmak. Allah'ın rızasına ermiş olmak. Her istediğine kavuşmuş olmak..
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: SUNULLAH GAYBİ (ks) DİVANI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

.. ...>* VII *


<= Resim =>

Resim Kâfiyetü'l- Ya..

Resim

Resim


Zerresi ol ateşin bir tiz kığılcım gibidir
Her nefes artar hakikat nârının tertilidir...


O AŞK ATEŞinin ZERResi bile en şiddetli kıvılcım gibidir.
O, her nefes ALışVERişte artan Hakikat Ateşinin YAŞAnarak OKUnan bir açıklamasıdır, Kendinde yok ederek kendini ANLAtımıdır..


Resim

Sen dahi ol nâr île yakmak dilersen özünü
Varını vermek ile almak dilersen Özünü...


Eğer sen de EN ÖZÜnü, MuhaMMedî HAKikatın AŞK ATEŞiyle YAKmak dilersen,
Bu izafî, gelgeç ve ölümlü Dünya Diyârındaki kendinin SANdığın geçici VARlığını YÂR’e fedâ edip VERerek Kendi ÖZündeki Hakikatu’l- HAKk’ı ALaBİLirsin elbette AKL-ı SİLM ile dilersen..


Resim

Perr ü bâlin yak hakikat nârına pervane ol
Mest-i câm-ı vahdet-i Hak hamrına peymâne ol...


Bunun için sen de, bu âLem âletleri olan Kol ve kanadını AŞKuLLAHın Hakikat ATEŞinde YAKarak HAKk’a UÇan PervÂNe oL!
HAKk TeÂLÂ’nın İÇeneleri kendinden geçirip mest eden VAHDANiYyet Şehâdet ŞARÂBının Halkına Hasbî Hizmet Kadehi OL!.


Resim

Tâlibi sa'y ile bul ol canların cânânını
Bulmak ile olmaz ol bilmek gerek erkânını...


Sen de "MuhaMMedî BİZ BİR-İZ İZi"ni İZLe ve bu NÛR YOLunu istiyorsan gereğince çaba sarf edip çalış ki, TüMM CÂNLarın CÂNÂNı’nı BULaBİLesin!.
BİLmek ve BULmak ile de OLmaz, O’nun gereği Hayat içinde OLarak EZLEî-EBEDî ESASLarını YAŞAmak da gerekir!.


Resim

Gönlünü âyine eyle ol hakikat nuruna
Doğa ol burcdan hakikat nuru sana görüne...


Tüm bunlar için sen El HAKk ALLAH celle celâlihunun Hakikat NÛRu olan Hakikat-ı MuhaMMedîYyene kalbini AŞK AYNASı eyle,
O zaman sana BİZ BİR-İZ BURCunda NAHNU Hakikat Güneşi doğacak sen de göreceksin ki meğer sen de O’nun ÂŞığı ve IŞIğıymışsın!.


Resim

Maşrık-ı şems-i hakikat garba tahvil eyleye
Yani ol nur burcunu tagyîr-ü- tebdil eyliye...


DOĞundaki/DOĞuŞunaki HAKikat-ı MuhaMMed GÜNeşi Kısacık ÖMRünde 7 Nefs AŞAmasında Batın/Bedensel ÖLÜMün olarak bambaşka HÂLLere HÂL olup karşına HAKk OLarak çıka!.

Resim

Doğdu' magribden güneş denildiği ol sır durur
Fark eden burcun bilir zâhir olan bir sır durur...


İşte bu SIRR: “Güneş BATıdan DOĞduğunda!.” Buyruğunun ASLıdır.
Bu Hakikat-ı MuhaMMedîYYesini fark eden AYNı NOKTadan/BİZ BİR-İZ NAHNU BURCundan DOĞuş BATış SIRRı OLduğunu açık seçik ve bizzât YAŞAyıp Şehâdet ederek BİLir ve AHRÂR OLur İnşâe ALLAHu TeÂLÂ!.


Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "İşte bu, “…Rabb’inin âyetlerinden biri geldiği gün, daha evvelden iman etmiş veya imanından bir hayır kazanmış olmayan hiçbir kimseye (o günkü) imanı asla fayda vermez…’”(Enâm, 6/158) olduğu zamandır. Muhakkak ki, kıyamet şüphesiz kopacaktır..." Buyurmuştur.
(Sahih-i Buharî, XIV/6426)

هَلْ يَنظُرُونَ إِلاَّ أَن تَأْتِيهُمُ الْمَلآئِكَةُ أَوْ يَأْتِيَ رَبُّكَ أَوْ يَأْتِيَ بَعْضُ آيَاتِ رَبِّكَ يَوْمَ يَأْتِي بَعْضُ آيَاتِ رَبِّكَ لاَ يَنفَعُ نَفْسًا إِيمَانُهَا لَمْ تَكُنْ آمَنَتْ مِن قَبْلُ أَوْ كَسَبَتْ فِي إِيمَانِهَا خَيْرًا قُلِ انتَظِرُواْ إِنَّا مُنتَظِرُونَ
Resim---"Hel yanzurûne illâ en te’tiyehumu’l- melâiketu ev ye’tiye rabbuke ev ye’tiye ba’du âyâti rabbike, yevme ye’tî ba’du âyâti rabbike lâ yenfeu nefsen îmânuhâ lem tekun âmenet min kablu ev kesebet fî îmânihâ hayrâ (hayran), kulintezırû innâ muntezırûn (muntezırûne).: Onlar (illâ), onlara meleklerin gelmesini mi veya Senin Rabbinin gelmesini mi veya Senin Rabbinden bazı âyetlerin gelmesini mi bekliyorlar? Rabbinden bazı âyetlerin (mucizelerin) geldiği gün, daha önce îmân etmemişse veya îmânıyla bir hayır kazanmamışsa onun îmânı kendisine bir fayda vermez. De ki: “Bekleyin! Muhakkak ki; Biz de bekleyenleriz.” (En’âm 6/158)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: GÜNEŞ BATTIĞI YERDEN DOĞMADIKÇA KIYAMET KOPMAYACAKTIR. İnsanlar onu gördükleri zaman yeryüzünde bulunanlar iman ederler." Buyurmuştur.
(Sünen-i İbni Mâce, IX/4362)

Resim---Ebu ZERr radiyallahu anhu: “Güneş battığı bir sırada mescide girdim. Rasûlullah (aleyhisselâm) oturuyordu.
Bana: “Ey Ebu Zer, şu güneş nereye gidiyor, biliyor musun?” dedi.
Ben: “Allah ve Rasûlü bilir.” dedim.
Şöyle buyurdu: “Secde yapmak için müsaade almaya gidiyor ve kendisine müsaade ediliyor. Sanki bir gün ona: “Buradan Doğ!.” denilecek, o da battığı yerden doğacaktır.
Rasûlullah (aleyhisselâm) daha sonra: “Güneş, kendisine tayin edilmiş bir yere doğru akıp gider.” (Yâsîn 36:38) âyetini okudu” dedi.”
(Tirmizî, Fiten, 22)

وَالشَّمْسُ تَجْرِي لِمُسْتَقَرٍّ لَّهَا ذَلِكَ تَقْدِيرُ الْعَزِيزِ الْعَلِيمِ
Resim---"Ve’ş- şemsu tecrî li mustekarrin lehâ, zâlike takdîru’l- azîzi’l- alîm (alîmi).: Ve Güneş, onun için istikrarlı kılınan (yörüngesinde) akar gider. İşte bu azîz ve alîm olan (en iyi bilen) Allah’ın takdiridir.” (Yâsîn 36/38)

وَجُمِعَ الشَّمْسُ وَالْقَمَرُ
Resim---"Ve cumia’ş- şemsu ve’l- kamer (kameru).: Ve Güneş ve Ay birleştirildiği (zaman).” (Kıyâmet 75/9)



Resim

Tiz: f. Keskin. * Çabuk, tez. * Sık.
Tertil: Muvafık ve yerli yerinde, güzel, uygun ve lâtif konuşmak. * Düşüne düşüne, yavaş yavaş, anlayarak okumak. Beyan eylemek ve âşikâr kılmak. * Kur'an-ı Kerim'i usul ve kaidesine göre, acele etmeksizin dura dura anlaya anlaya okumaktır. Kur'an-ı Kerim tertil üzere nâzil olmuştur.
Perr ü bâl: Kol ve kanat.
Pervâne: f. Fırıldak çark. * Geceleri ışığın etrafında dönen küçük kelebek. * Haberci, kılavuz.
Hamr: Ekşi. Şarap. İçki olup sarhoşluk veren şey.
Peymâne.: f. Büyük kadeh. * Ölçek, kile. * Şarap bardağı.
Sa'y: Çalışma, Çalışıp çabalama. Gayret sarfetme. Bir maksadın meydana gelmesi için elden geleni yapma.
Erkân: (Rükn. C.) Rükünler. Esaslar.
Burc: Muayyen bir şekil ve sûrete benzeyen sâbit yıldız kümesi. * Tek hisar kule, kale çıkıntısı. * Dünyaya göre güneşin döndüğü yerin onikide bir kadarı.
Tahvil: Bir halden başka bir hale getirmek. Değiştirmek. * Döndürmek.
Tagyîr: Başkalaştırma. Değiştirme. Bozma. * İyiden kötüye değiştirme.
Tebdil: Değiştirmek. Tağyir etmek. Bir şeyi başka bir hâle veya şeye değiştirmek..
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: SUNULLAH GAYBİ (ks) DİVANI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

.. ...>* VII *


<= Resim =>

Resim Kâfiyetü'l- Ya..

Resim

Resim


Burc-ü evvel sûretinde küllîne etse udûl
Hâk-ü- bâd-ü- âb-ü âteş merkezi bilse usûl..


EZELindeki en Evvelki OLuş Noktası Burcunda, Küllî Şeyy İlk Çıkış Noktasına dönse,
Ve Anasır-ı Erbaa olan toprak, hava, su, ateş ASLî Merkezini BİLmek usulünü Bulsa.. Güneşin ışığı ASLını ANLasa Geri dönüş usulünü BiLip OLsa..


Resim

Burc-u sânîde nümâyân olur envar-ı Hudâ
Budurur ayn-el- yakîn esrâr-ı sırr-ı Kibriyâ..


İkinci OLuş Noktası Burcunda aşikâr olur Hudâ’nın Nurları ki,
İşte budur ayn-el- yakîn/göz ile görür derecede görerek ANLAşılan, ALLAHu zü’L- CeLÂL’in Azamet ve Kudretinin Sırlarına mazhar oluş..


Resim

Burc-u evvelde gören can burc-u sânîde görür
Görmeyen evvelde hem sânîde sergerdân olur..


Evvelki OLuş Noktası Burcunda, Elest Meclisinde gören CÂN, İkinci OLuş Noktası Burcunda/şu Hayatta da aşikâr olarak görüp dönmüş, şaşkın birisi olur..

Resim

Cümle yoldan akreb olan Hak yolu bu yoldurur
Bulmayan bu yolu mahbûs kaldı kendi kuldurur..


İnsanların Akıllarıyla ortaya koydukları yollardan en yakından da yakını/AKREBi olan Hak yolu bu yoldur.
İşte bu LÜBBü’L- LÜBB ÖZün ÖZü YOLunu; BİLip, BULup, OLup da YAŞAmayanlar, ALLAHu zü’L- CeLÂL’in dışında kendi gibilerin akıl oyunları hapishÂNesi bataklığından kurtulamaz, Bir Şeyylere ya da birilerine ömür boyu KULLuk ederek ömür tüketir!.


الْإِنسَانَ وَنَعْلَمُ مَا تُوَسْوِسُ بِهِ نَفْسُهُ وَنَحْنُ أَقْرَبُ إِلَيْهِ مِنْ حَبْلِ الْوَرِيدِ
Resim---““Ve lekad halakne’l- insâne ve na’lemu mâ tuvesvisu bihî nefsuh (nefsuhu), ve nahnu AKREBu ileyhi min habli’l- verîdi: Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin ona ne vesveseler vermekte olduğunu biliriz. Biz ona şahdamarından daha YAKINız.” (Kaf 50/16)

Resim

Kim ki buldu bu yolu varlıkdan âzâd oldu ol
Nüh felekden yukarı Hak ile âbad oldu ol..


Kim ki bu İlahî ve MuhaMmedî Sırat-ı Mustakîm AŞKuLLAH YOLUnu buldu ise, bu Şehâdet Âleminde insanları meşgul eden işlerden ve kendi başına VAR OLuş KÜFRünden azad olup kurtuldu o kimse..
Dokuz gezeğenlerden de yukarı HAKk TeÂLA ile ebedî oldu o kimse..


Resim

Burc-u mağrib çarhının burcundan oldular halas
Kurb-ı ev ednâda kudsîlerle buldu ihtisas..


Şu Şehâdet âleminde Burcu-u Meşrıktan HiZBuLLAH DOĞuşu yapınca, Burc-u Mağrib Hizbuşşeytan Oluşumundan kurtulup Selâmete ERdiler.
Ve AzîZ MuhaMMedî Kâmil, ÂRif, ÂŞIKLar, “kâbe kavseyni ev ednâ” KURbiyyetine/AKrabalığına-Yakınlığına kudsî/ kudsal, muazzez oluşa eren KULLarının İÇİne girip kendilerine mahsus sonUÇ elde ettiler ki ceNNt de budur..


فَكَانَ قَابَ قَوْسَيْنِ أَوْ أَدْنَى
Resim---“"Fe kâne kâbe kavseyni ev ednâ.: Nitekim (ikisi arasındaki uzaklık) iki yay kadar (oldu) veya daha yakınlaştı.” (Necm 53/9)

الْإِنسَانَ وَنَعْلَمُ مَا تُوَسْوِسُ بِهِ نَفْسُهُ وَنَحْنُ أَقْرَبُ إِلَيْهِ مِنْ حَبْلِ الْوَرِيدِ
Resim---““Ve lekad halakne’l- insâne ve na’lemu mâ tuvesvisu bihî nefsuh (nefsuhu), ve nahnu AKREBu ileyhi min habli’l- verîdi : Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin ona ne vesveseler vermekte olduğunu biliriz. Biz ona şahdamarından daha YAKINız.” (Kaf 50/16)

RAZİYyetEN =>MERZİYyetEN RÜCÛ’.:

يَا أَيَّتُهَا النَّفْسُ الْمُطْمَئِنَّةُ
Resim---“Yâ eyyetuhân nefsu'l- mutmainnetu: Ey mutmain (tatmin bulmuş) nefis,” (Fecr 89/27)

ارْجِعِي إِلَى رَبِّكِ رَاضِيَةً مَّرْضِيَّةً
Resim---“İrciî ilâ rabbiki râdıyeten mardıyyeten: Razı olmuş ve kendisinden razı olunmuş bir halde Rabbine dön.” (Fecr 89/28)

فَادْخُلِي فِي عِبَادِي
Resim---“Fedhulî fî ibâdî: Gir kullarımın içine!” (Fecr 89/29)

وَادْخُلِي جَنَّتِي
Resim---“Vedhulî cennetî: Ve cennetime gir!” (Fecr 89/30)

Resim

Eyledi alây-i illiyyinde ol devri tamâm
Ahır oldu devresi hak ile buldu ihtitâm..


Neticede MuhaMmedî HAKk ÂŞIK;
İLLiYyînden, KULLuk İmtihÂNı Esfeline indirilince, en son nefeste en sonUÇta KULluk Devresini TEVHiduLLAH/ŞehâdetuLLAH ile TAMM edip Tamamlayıp tekrar İlk BAŞa, ÂHirini AYNı NOKTada Birleştirince, HAKk KÜResi/ÇiLe Çemberi Muhitte Teşekkületti ve her ZeRREsi, KIBLesi Merkezde Yaratını RABBısı TeÂLÂ’ya DÖNdü.. Efrâdına câmi, agyârına mânidir.. vesselâm..


Resim

Udûl.: Yoldan çıkma, dönme, sapma. * Vazgeçme. * (Âdil. C.) Âdiller, âdil olanlar.
Hâk-ü- bâd-ü- âb-ü âteş.: Toprak-Hava-Su-Ateş..
Burc.: Muayyen bir şekil ve sûrete benzeyen sâbit yıldız kümesi. * Tek hisar kule, kale çıkıntısı. * Dünyaya göre güneşin döndüğü yerin onikide bir kadarı.
Nümâyân: f. Görünen, aşikâr olan, gözükücü olan. Parlayan.
Envar.: (Nur. C.) Nurlar, ışıklar, aydınlıklar. Maddi veya mânevi karanlıktan kurtarmaya vâsıta olanlar.
Ayne’l- yakîn.: (Ayn-ül yakîn) Göz ile görür derecede görerek, müşâhede ederek bilmek.
Esrâr.: (Sır. C.) Sırlar. Gizli hikmetler ve mânalar. Bilinmeyen şeyler.
Kibriyâ.: Azamet. Cenab-ı Allah'ın azameti ve kudreti, her cihetle büyüklüğü.
Sânî.: İkinci.
Sergerdân.: f. Başı dönmüş, şaşkın. Hayran..
Akreb.: En yakın. Daha yakın. Ziyade yakın.
Nüh felek.: 9 gezegen. nüh kubbe de denilir..
Abad.: Ebedler. Sonsuz gelecek zamanlar.
Çarh.: Çark, tekerlek. * Felek, gök, sema. * Ok yayı. * Elbisede yaka. * Tef.* Devreden, dönen. * Çakır doğan. * Talih.
Halas.: Kurtulma, kurtuluş. Selâmete ermek.
İhtisas.: (Husus. dan) Kendine mahsus kılmak. Bir kimsenin dünyevi veya uhrevi, Kur'âni, İslâmi, imâni bir mesleğe, fen veya san'ata hasr-ı mesâi etmesi; yalnız onunla meşgul olması..
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: SUNULLAH GAYBİ (ks) DİVANI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

.. ...>* VII *


<= Resim =>

Resim Kâfiyetü'l- Ya..

Resim

Resim


Her ne şey kim sûreti âlemde bulmuşdur vücûd
Da'imâ etmekdedir devr ile aslına sücûd..


Herbir KÜLLî ŞEYy ki bu SÛRET-ŞeHÂDet ÂLEMinde VÂCİBu 'L- VÜCÛD ALLAH celle celâlihu NÛRundan MevCÛD OLmuştur,
VAR Görülüşünden itibaren/ANAsından doğduğu ÂNdan itibâren sürekli bir DEVr ediş ile Yaratan ASLına DÖNüş SECDEsi İÇİndedir..


Resim

Cümle tesbih eyleyip devr eyleyen aslın arar
Kendi yolunca o her mazharda ser-gerdân gezer..


Bu ÂLemde CÜMMLe ZeRRe KüRRE, hiç durmadan SeBBehâ edip/yeniden YARAtış YÜZÜşü içinde DEVR edip dönerek ASL-ını ARAmaktadır.
KÜLLî ŞEyy ÖZÜnde yüklenen proğramı gereğince/ Kuşkuşça, insÂN İnsÂNca kendi YOLUnda, her bir Hayat Sahnessinde DEVRÂN SEYRÂN CEVLÂn İÇİnde, başı dönmüş, şaşkın ve HAYRÂN ca GEZmektedir..


يُسَبِّحُ لِلَّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ الْمَلِكِ الْقُدُّوسِ الْعَزِيزِ الْحَكِيمِ
"YUSEBBİHU lillâhi mâ fî's-semâvâti ve mâ fî'l-ardı'l-meliki'l-kuddûsi'l-azîzi'l-hakîm(hakîmi) : Göklerde ne var, yerde ne varsa (HEPSİ) O mülk-ü melekûtun eşsiz hükümrânı, noksaanı mucib herşeyden pâk ve münezzeh, gâlib-i mutlak, yegâne hukûm ve hikmet sâhibi ALLÂHI TESBÎH (VE TENZÎH) ETMEKDEDİR." (Cuma 62/1)

Resim Yusebbihu: tesbih eder.
Sebbaha: yüzmek..
Yerdeki göklerdeki ZeRReler yâni ATOMlar;
“NeşR” lerinden “HaŞR” lerine kadar DÖNdüler, DÖNmekteler ve DÖNecekler. RABBlarına DÖNene kadar..
Bu SeBBaHa yüzüş RAKSı hep sürecek, her AN yeniden Yaratılanlara ŞEENULLAHta..
Ve ne zamAN AKILlarımız DEVR-ÂNı Anlarsa ve DEVRe İştirak ederse Yusebbihu Zikr-i Dâimindeyiz in şâe ALLAH..


Resim

Hubb-u zâtidir vücûda geldi kesret âlemi
Hubb-u zâtî kaplamışdır âlemi-vü-âdemi..


Bizzât ZÂTuLLAH’ın Muhabbeti NÛRu VAHDEtinden/TEKliğinden mevCÛD oldu bu Kesret/Çokluk Âlemi.
Ve Bizzât ZÂTuLLAH’ın Muhabbeti yutmuştur buu ÂDEMde OLan ÂLemi..


HADİS-i KUDSÎ:

Resim---ALLAH celle celâluhu, Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem'e : "Kuntu kenzen mahfiyya feahbebtu en uğrafe fehalaktu'l-halka: Ben gizli bir hazine idim bilinmek istedim. Buna olan muhabbetim sebebiyle felekleri, var olan her şeyi yarattım." Buyurmuştur.
(Aclunî, Keşfü’l-Hâfâ)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimizin: “Men arefe nefsehu fekad arefe Rabbehu: Nefsinin Bilen/Tanıyan RABBini BİLir/Tanır.”” buyurmuştur. (Aclunî, Keşfü’l-Hâfâ II/343 (2532)

Resim

An-ı dâim mübtedâ vü merci’ olup âleme
An-ı dâ'im ruh olupdur âleme vü âdeme..


GEÇmiş ve GELecekten münezzeh OLan ALLAH celle celâlihu’nun şimdi ŞE’ÂNULLAHtaki şu ÂNı CÜMMLe Âleme BAŞLAngıç ve Geri DÖNüş VAKt ÂNı Olmaktadır.
Onun için, EMR ÂLeMinden OLAN İLAHî RÛH olmuştur Âleme ve Âdeme..


وَيَسْأَلُونَكَ عَنِ الرُّوحِ قُلِ الرُّوحُ مِنْ أَمْرِ رَبِّي وَمَا أُوتِيتُم مِّن الْعِلْمِ إِلاَّ قَلِيلاً
Resim---"Ve yes’elûneke anir rûhı, kulir rûhu min emri rabbî ve mâ ûtîtum minel ilmi illâ kalîlâ(kalîlen).: Sana ruh'tan sorarlar; de ki: "Ruh, Rabbimin emrindendir, size ilimden yalnızca az bir şey verilmiştir." (İsrâ 17/85)

Resim

An-ı dâ'im mazharıdır Hazret-i Gavs-ı cihan
An-ı dâ'imde tasarruf üzredir kutb-u zaman..


Şimdi şu ÂNda hep YENiden YARATIŞ VAKt ÂNı’nın TecELLî zuhur yeri OLan MuhaMMedî HAk CihÂN GAVSı kaddesallahu sırrahudur..
ZamÂNın MERKEZ KUTBu ise,, VAKt ÂNı-nın Tasarruf Sahibidir ve esen Yeller gibi İŞİnin başındadır hamd OLsun!.


Resim

Tayy ü neşri her zamanda gavs-ı âlem hükm eder
Kabz ü bast ile mekânda kutb-u âlem hükm eder..


MuhaMMedî HAk olan ÂLEMin GAVsı her ÂN ZamÂNsız Ve MekÂNsızlık ÂLemin KÛN EMRini bu ÂLEMde feyeKÛN KILış NEŞRi HÜKmünü uygular.
ÂLEMin Kutb ise, insÂN Aklı için KULLuk İmtihÂNı gereği Görüş karışıklığı meydana gelişin HÜKmünü İŞLer ve kılavuz olur..


Resim

Bunların oldu misâli gökteki şems-ü- kamer
An-ı dâ'imde olur şems-ü- kamerde nur u fer..


Bunların İnsÂNoğLu AKLına ANLAtım misâi tıpkı gökteki Güneş ve AY gibidir.
SL Akıl Bilir ki, bu Hayat Karanlığında kafa ve Kalb gözleri GÜNEŞ ve Ayın NÛR IŞIğyla FER/ Görüş güzelliği kazanır da İŞine GÜCüne Bakar KULLukta..


Resim

Mazhar.: Sahib olma, nâil olma. Şereflenme. * Bir şeyin göründüğü, izhar olunduğu yer. Çıktığı yer.
Hubb.: (Hibâb - Hibb - Mehabbet) Sevgi, muhabbet, bağlılık, dostluk. Bir şeyi birisine sevdirmek. * Hulus, lüzum ve sübut. * Muhafaza ve imsâk.
Sergerdan.: f. Başı dönmüş, şaşkın. Hayran.
Mübtedâ.: Baş taraf, başlangıç. Baş.
Merci’.: Merkez. Kaynak. Baş vurulacak yer. Müracaat edilecek yer. Dönülecek yer. Sığınılacak yer. * Söylenen sözün kendine fayda verdiği kimse.
ÂN.: En kısa bir zaman. Lahza. Dem. Cüz'i bir zaman.
Gavs.: Çağırma. Nida. Medet istemek. * Yardım edici. Medet verici. * Kurtuluş.
Kutb.: Dini bir meslek veya grubun başı. Bir çok müslümanların kendisine bağlandıkları azim ve büyük evliyaullahtan zamanın en büyük mürşidi.
Tasarruf.: İdare ile kullanmak. Sarfetmek. Tutum. Sâhib olmak. İdare etmek. Sâhiblik. Kullanma hakkı.
Tayy.: Mekânı ortadan kaldırmak. Bir şahsın bir anda muhtelif yerlerde görünmesi.
Neşr.: Neşretmek, yaymak, bir haberi fâşetmek, herkese duyurmak, şâyi kılmak.
Kabz ü bast.: Ruhen sıkıntı. Daralma ve genişleme. Sıkıntı ve ferahlık.
Fer.: f. Işık, parlaklık, zinet, süs. * Fazl ve vakar. * İktidar; şevket, kuvvet..
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: SUNULLAH GAYBİ (ks) DİVANI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

.. ...>* VII *


<= Resim =>

Resim Kâfiyetü'l- Ya..

Resim

Resim


An-ı dâ'imdir zamanın bâtınî mâhiyyeti
Can kulağiyie işit anlamağa tut niyeti..


Şu İmkÂN ÂLEMinde OLAYLarın münasebetinden doğan ve AKLın ZamÂN Algısının Gaybî Bâtınî Mâhiyyeti/esası, hakikatı GEÇmiş GELecekten beri dâimî ÂNdır..
Bu SÖZü CÂN KulağınLa DUY ve ANLAmaya NiYyet tut!.


Resim

Evvel âhır ân-ı dâ'imde olupdur münderic
Âlem âdem ân-ı dâ'imde olupdur mündemic..


GEÇmiş ve GELecek; Şimdi ŞE’ÂNuLLAHta Dâim OLan “Şu ÂN”a derc OLup, AKıL İçin Şu ÂN’ın İÇinde ve İkİ Yüzüdür.
ÂLEMde her ne VARsa CÜMMLesi, ÂDEMde Dâim OLan TEK-BİR ÂN’ın İÇine SOKuLmuştur..


Resim

Bildin ise neydüğün aslın vücûd-u vâhidin
Kimedir fehm eyle sırrını sücûd-u sâcidîn..


Eğer sen; Kendi İzafî MevCÛDiYyetyini NÛRundan Yaratanın VÂCİBu’L- VüCÛDu’L- VÂHİD ASLının ne OLduğunu BİLdin ise,
CÜMMLe SECde edenlerin KİMe SECde Ettiğini iyice ANLA!. ZÂTuLLAH’ı fehm eyle!.


HADİS-i KUDSÎ:

ALLAH celle celâluhu, Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem'e : "Kuntu kenzen mahfiyya feahbebtu en uğrafe fehalaktu'l-halka: Ben gizli bir hazine idim bilinmek istedim. Buna olan muhabbetim sebebiyle felekleri, var olan her şeyi yarattım." Buyurmuştur.
(Aclunî, Keşfu'l-hâfâ)

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimizin: “Men arefe nefsehu fekad arefe Rabbehu: Nefsinin Bilen/Tanıyan RABBini BİLir/Tanır.”” buyurmuştur.
(Aclunî, Keşfü’l-Hâfâ II/343 (2532)

Ben kulum ile görür, kulum ile işitirim!”:

"ALLAH Teâla Hazretleri şöyle ferman buyurdu: "Kim benim veli kuluma düşmanlık ederse ben de ona harp ilan ederim. Kulumu bana yaklaştıran şeyler arasında en çok hoşuma gideni, ona farz kıldığım (aynî veya kifâye) şeyleri edâ etmesidir. Kulum bana nâfile ibâdetler ile yaklaşmaya devam eder, sonunda sevgime erer. Onu bir sevdim mi artık ben onun işittiği kulağı, gördüğü gözü, tuttuğu eli, yürüdüğü ayağı (akl ettiği kalbi, konuştuğu dili) olurum. Benden bir şey isteyince onu veririm, benden sığınma talep etti mi onu himâyeme alır, korurum. Ben yapacağım bir şeyde, mü'min kulumun rûhunu kabzetmedeki tereddüdüm kadar hiç tereddüte düşmedim: O ölümü sevmez, ben de onun sevmediği şeyi sevmem!."
(Ebu Hureyre radıyallâhu anh’dan; Buhârî, Rikak 38.)

Resim

Bâtınını vâhidin vahdet bulupdur ehl-i Hak
Vahdete ermekliğe vuslat diyipdir ehl-i Hak..


HAKk EHLi; El Vâhid ALLAH celle celâlihu’nun VAHDANiYyetinin Bâtınınında TEKe TEK-BİRLik Vahdetini BULumuştur.
HAKk EHLi, TEKe TEK-BİRLik Vahdetine ULAŞmaya “VUSLÂt” demiştir..


Resim

Zâhirini vâhidin fasl ile takrir ettiler
Bir hayâli nice te'vil ile ta'bir ettiler..


ASLın VAHDANiYyetinin Zâhirini “FASL/ASLın NÛRu” olarak ifâde ettiler.
Ve bu EŞYÂ =>OLAY =>ZamÂN =>ZANN ÂLEMİnde, herkese göre değişen ESMÂuLLAH GÖRüntüsü Hayalini nice nice kendi YORumlarınca ifâde ettiler..


Resim

Vahdet-ü- kesret hakikat i’tibarîdir hemân
Aynı câridir cihanda dâima hükmü revân..


İnsÂNoğLunun Ham AKıLLarının, TEKLik/Vahdeti ve ÇOKLuk/Kesreti dedikleri ve “hakikat” sandıkları tamamen i’tibarîdir/ başka şeylere nisbet edilmesidir, gölgedir ve izafîidir.
ASLın AYNı ise AYNen CihÂNda Câridir/geçerlidir ve yürürlüktedir ve hükmü su gibi akıp gitmektedir SEBBEHa SEYRÂNGÂHında..


Resim

Cümleden maksûd ol kim vahdeti maksûd ola
Kesretine vahdeti mescûd ola ma'bûd ola..


CÜMMLe KÜLLî ŞEYy’in Yaratılmasından maksad o ki, ALLAHu Zü’L- CELÂL’in VAHDANiYyetini BİLmelerini istemesidir.
ALLAHu Zü’L- CELÂL’in VAHDANiYyetinin, TÜMM Yarattıklarına SECDe eden ve İBÂDet edilendir..


Resim

Mâhiyyet.: Bir şeyin içyüzü, aslı, esası. Bir şeyin neden ibâret olduğu, künhü, esası, hakikatı.
Münderic.: Yer almış. İndirac eden, derc olunan. * Bir şeyin içine konulmuş bulunan. İçinde bulunan.
Mündemiç.: İndimac eden, dürülüp sarılan, içine sokulmuş olan. İçine alınmış olan.
Vücûd-u vâhid.: Vâhid vücudu. Tek Olanın Vücûdu. Vâcibu’l-VüCÛD.
Sücûd-u sâcid.: SECde edenin Secdesi.
Fehm.: (Fehim - Fehm) Anlayış. Zihnen kavrayış.
Vuslat.: Visal. Sevdiğine kavuşma, ulaşma, bitişme. Bitiştiren.
Takrir.: İyi ifade etmek. Bildirmek. * Ağzından anlatmak. * Yerleştirmek. Kararlaştırmak. Yerini belirtmek. * Resmî olarak yazı ile bildirmek.
Te'vil.: (Tef'il veznindendir) Bir nesneye redd ve irca' etmek. Döndürmek.
Ta'bir.: (Tâbir) İfade, anlatma. Söz. Mânası olan söz. Deyim. * Terim. * Rüya yorma.
Vahdet.: TEKLik.
Kesret.: ÇOKLuk.
İ’tibarî.: (İtibarî) Hakiki kıymeti olmayıp kıymeti var kabul edilme. Farazî ve izafî olan. Varlığı, başka şeylere nisbet edilmesi halinde bilinen.
Câri.: Akan, akıcı. * Geçmekte olan. * İnsanlar arasında mer'i ve muteber ve mütedavil olan.
Revân.: f. Giden, akıcı. * Derhal. * Ruh, can. Nefs-i nâtıka. * Edb: Su gibi akıp giden güzel söz.
Maksûd.: Kasdedilmiş. Kasdedilen. * İstenilen şey. İstek. Arzu. Gâye.
Mescûd.: Secde edilmiş. Kendisine secde edilmiş olan. ALLAH celle celâlihu.
Ma'bûd.: (Mâbud) Kendine ibadet edilen ALLAH celle celâlihu..
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: SUNULLAH GAYBİ (ks) DİVANI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

.. ...>* VII *


<= Resim =>

Resim Kâfiyetü'l- Ya..

Resim

Resim


Kesretine vahdeti bahş eyliye feyz-i vücûd
Vahdetine kesreti kulluk edip ede sücûd..


Kesretine/ÇOKluk GÖZüken ama KÜLLî ŞEYy’in TEKe TEK Vahdetini/ZÂTî TEK-BİRLiğini, bahş eyliyen/ihsÂN eden, Vâcibu’L VüCÛD-Luğundan ->Feyz-i VüCÛD İhsan, fazlı ve keremiyle MevCÛD EYyLeye!.
MutLak Vahdâniyyetine, GÜNEŞin IŞIğı gibi Kesrette KULLuk edip EYyLeye SECde!.


Resim

Kesret-ü- vahdet denilen ayn-ı vâhiddir hemân
Ayn-ı vâhid ayn-ı âlemdir hakikat bil ayan..


Ham İnsÂN AKLının “Kesret ve Vahdet” ZANNettiği, ASLında ZÂHİRde de gerçek MutLak TEKLiktir.
Ayn-ı VâHiD ASLı-GÜNeşi, bu Şehâdet ÂLEMinde Ayn-ı ÂLeM IŞIğıdır ki, bunu HAKikat-ı MuhaMMedîYye BiL!.


Resim

Ayn-ı âlem bâtının vahdetle mevsûf eyledi
Hem dahi bil zâhirin kesretle ma'rûf eyledi..


Şu İçinde YAŞAmakta Olduğumuz ZAHİRî Şehâdet ÂLEMi OLan Ayn-ı ÂLeM IŞIğı, Bâtını OLan VaHDetuLLAH’ın SıfatLarını AKL-ı SİLme Her ÂN Şe’ÂNuLLaH SEYRÂNgÂHında DEVRÂNa SUNmakta,
Şunu ASLa unutma ve BİL ki; ÇOK Gözüken ama ASLında TEKe TEK OLan KESREtiyLe/ÇOKLuğuyla/ZÂHİRiyLe, BÂTINın BİLinir-BULunur KILdı..


Resim

Her ne denlü varsa âlem halkının sûretleri
Ayn-ı vâhid sûretidir kesret-ü- vahdetleri..


Bu ÂLemde gözüken sonsuz sayıda şu Şehâdet ÂLemi Yaratıklarının izâfî GÖRünüş Sûretleri,
ASLında MutLak TEK-BİR OLÂN‘dan zuhur eden ÇOKLuk ve TEKLik GÖRüntüLeridir..


Resim

Ayn-ı vâhid iktizâsından ne kim mevcud olur
Ayn-ı vâhid halk-ı mevcuda ayan meşhûd olur..


Her KiM/ŞeYy ki, Bem-i ELestteki MUTLAK VAHDANİYyet gereği; “ELesetü biRABBİküm” olumsuz sorusuna “KÂLû->BELÂ.: BİLÂkise Evet SEN BİZim RABBİmizsin!.” KabuluyLe bu Şehâdet ÂLeMinde MevCÛD OLaBİLirLer.
Onuniçindir ki, VâciBu’L- VüCÛD OLÂN AYN-ı Vâhid/MutLak TEKLik, ŞuÂNda KESREt ÂLEMinde MevCÛD OLan KüLLî ŞEYy’e AÇık SEÇik ŞEHÂDet etme SEBEB ve SonUÇu OLur..


Dün gibi hatırlıyoruz o bEZM-i e LESTüsünü..
Olumsuz soruyla sormuştu: “elestü bi raBBiküm- RABBiniz değil miyi?.”
“Evet, RABBimiz değilsin!” Demedik ki yanlıştı.
“Hayır, RABBimiz değilsin!” Demedik ki yanlıştı.
“BeLÂ!. BiLÂkis RABBımızsın!” DEmiştik ve İLK AŞK SÖZÜmüzün Şâhididi idik..

ALLAHu zü’l- CeLâL, bizzât ZÂTuLLAHtır..
Rabbul Âlemin olarak biz sıfatıyla yâni Rububiyyet Sıfatıyla mevCÛD Olup sAHneye Çıktık ve her NEfes yuvarlanmaktayız gök yüzünde;


اقْرَأْ بِاسْمِ رَبِّكَ الَّذِي خَلَقَ
Resim---“Ikra’bismi rabbikellezî halak(halaka).: Yaratan RABB-inin İSMiyle oku!” (Alak 96/1)

وَإِذْ أَخَذَ رَبُّكَ مِن بَنِي آدَمَ مِن ظُهُورِهِمْ ذُرِّيَّتَهُمْ وَأَشْهَدَهُمْ عَلَى أَنفُسِهِمْ أَلَسْتَ بِرَبِّكُمْ قَالُواْ بَلَى شَهِدْنَا أَن تَقُولُواْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ إِنَّا كُنَّا عَنْ هَذَا غَافِلِينَ
Resim---“Ve iz ehaze rabbüke mim beni ademe min zuhurihim zürriyyetehüm ve eşhedehüm ala enfüsihim elestü bi rabbiküm kalu bela şehidna en tekulu yevmel kiyameti inna künna an haza ğafilin.: Kıyâmet gününde, biz bundan habersizdik demeyesiniz diye Rabbin Âdem oğullarından, onların bellerinden zürriyetlerini çıkardı, onları kendilerine şahit tuttu ve dedi ki: Ben sizin RABBiniz değil miyim? (Onlar da), Evet (buna) şâhit olduk, dediler.” (A’raf 7/172)

Resim

Halk-ı mevcud her kaçan vaktiyle ma'dûm ola at
Sûret-i misliyyesi nev'inden mefhûm olalar..


Ancak Sen, MuhaMMedî SİLM AKLı OLan Birisi OLarak, şu ÂNda MevCÛD GÖZükenLerin CüMMLesi; GÜNEŞin IŞIğını kapatması gibi
VAKTi GELdiğnde YOK OLacAğından seN onları Ebedî sanma ve at gitsin!.
Çünkü bunlar BENZERLerince sadece bu ÂLeMde KULLuk İmtihÂNını SAHNEsinde Var sanılan, ASLında hayali Olan TeVHİD Tiyatrosu ROLLeridirLer..


Resim

Ayni olmaz sûret-i misliyyesi mevcud olur
Nev'-i evvel vechinin mislinde ol meşhûd olur..


ELbette GÜNEŞin IŞIğı, GÜNEşten ne AYNIdır ne de AYRIdır bu SDıFATuLLAH’ın VAR GÖZüken Şu ESMÂuLLAH EŞYÂ GÖRÜntüsü,
ANcak sen MuhaMMedî AKL-ı SİLMinLe, Kur'ÂN-ı Kerîm NAKLine ERER VECHULLÂH/ZÂTULLÂH HAkikatını sana Mahsus Hakikat-ı MUhaMMedîYyende Şâhid OLursun ki, KÜLLîŞEYy’in ASLı =>L HUve İLL HUu!. ALLAH celle celâlihu’dur.. ve’s- SELÂMmm!.


Resim

Bahş.: f. Bağış. Verme. İhsan.
Feyz.: (c.: Füyuz) Bolluk, bereket. * İlim, irfan. Mübareklik. * Şan, şöhret. * İhsan, fazıl, kerem. Yüksek rütbe almak. * Suyun çoğalıp çay gibi taşması. Çok akar su.
Ayn.: (c.: A'yan-A'yun-Uyûn) Göz. * Pınar, kaynak. Çeşme. * Tıpkısı, tâ kendisi. * Zât. * Eşyanın hakikatı.
Ayan.: (İyân) Aşikâr. Belli. Herkesin bilebileceği ve görebileceği.
Mevsuf.: Vasıflanan. Bir sıfatla tavsif edilen. * Kendisinde bir sıfat mevcud olan, kendisine bir sıfat isnad edilmiş olan.
Ma'rûf.: Bilinen, tanınmış. Belli, meşhur. * Şeriatın makbul kıldığı veya emrettiği. * Adl, ihsan, cud, tatlı dil, iyi muamele.
İktizâ.: Lâzım gelme, gerekme. * Lâzım, ihtiyaç. Gerek. * İşe yarama.
Mevcud.: Var olan. Bulunan. Hazır olan. Topluluğun hepsi. * Kâinat. Mükevvenat.
Meşhûd.: Görünen. Şehadet edilen.
Ma'dûm.: Mevcut olmayan. Yok olan. Yok.
Mefhum.: Anlaşılan. Mânâ. İfade. Sözden çıkarılan mânâ..
Misliyet.: Benzeri ve misli olmak. Benzerlik.
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: SUNULLAH GAYBİ (ks) DİVANI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

.. ...>* VII *


<= Resim =>

Resim Kâfiyetü'l- Ya..

Resim

Resim

An-ı dâ'imde görünür nevbenev bunca şu'ûn
Bir tecellîdir görünen geh zuhûr-u- geh butun..


MutLak YARATıcımız ALLAHu zü’l- CeLâL, şimdi, şu ÂNda, ŞE’ÂNuLLahta SÜNNetuLLAH üzere KüLlî ŞEYyi/tüm OLANları her ÂNda yeniden yeniye göstermektedir.
İster Zâhirde şu ÂLEMde, ister Bâtında o ÂLEMde Olanlar/görünenler ALLAH celle celâlihu tecellîleridir/ALLAHu zü’l- CeLâLin İlâhi Kudretinini meydana çıkmasıdır..


Resim

Bil hakikat cümle âlem bir tecellîdir heman
Bir tecellîden zuhur etti zemîn-ü-asumân..


Şu MuhaMMedî Hakikatı iyiceBİLip ANLA ki, CÜMMle ÂLemLer dediğimizin TÜMü de şu ÂNda OLAN TeceLLîdir ki,
TEK-BİR “KÛN!.” EMRiyle “feyeKÛN” OLup TeceLLî etti YER ve GÖKLer..


Resim

Cümle eşyâ kendi nev'iyle libâs giyindiler
Gahi ma'dûm gâhi mevcûd sûretin büründüler..


ZÂT=>Sıfat=>ESMÂ=>EŞYâ
KüLLî ŞEYyin CÜMMLesi kendi benzerleriye AYNı elbise giyinip göründüler.. Kuşlar, ağaçler, cinler vs. gibi.
Bunların bazılarını insan gözüyle göremez sûretteler. Bazıları da insan gözüyle görünür sûretlere şekillere büründüler-göründüler..


Resim

Cümlesi misli libâsın giydiler bil ey sa'îd
Şâhid istersen bu kâfi "Kul kefa billâh şehid"..


Ey Saadetli, ALLAHu zü’l- CeLâL’in rızasına ve sevgisine ULAŞmış kardeşim,
Şunu bil ki, KüLLî ŞEYyin CÜMMLesi de kendi elbiselerini giyinip görünmekteler.
Sen sözüme şâhid istersen Kur'ÂN-ı Kerîmde ALLAH celle celâlihu’nun =>“De ki: “Benimle sizin aranızda şahid olarak Allah yeter ve yanlarında kitabın ilmi bulunanlar da (bu gerçeği bilir).” Âyet-i Kerimesi yeterlidir..


وَيَقُولُ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا لَسْتَ مُرْسَلًاۜ قُلْ كَفٰى بِاللّٰهِ شَه۪يدًا بَيْن۪ي وَبَيْنَكُمْۙ وَمَنْ عِنْدَهُ عِلْمُ الْكِتَابِ
Resim---“Veyekûlu-lleżîne keferû leste murselâ(en)(c) kul kefâ bi(A)llâhi şehîden beynî vebeynekum vemen ‘indehu ‘ilmu-lkitâb(i).: İnkâr edenler şöyle derler: “Sen gönderilmiş (Allah'ın bir elçisi) değilsin. De ki: “Benimle sizin aranızda şahid olarak Allah yeter ve yanlarında kitabın ilmi bulunanlar da (bu gerçeği bilir).” (Ra’d 13/43)

Resim

Bu mezâhir ayn-ı vâhid nurunun mir’âtıdır
Her nevî'de zâhir olan hüsn-ü vâhid zâtıdır..


Senin gözlerinde zâhirde-açıkça gördüğün bu sonsuz şeylerin TÜMü de, El VÂHİD ALLAH celle celâlihu NÛRu’nun, sanki GÜNEŞin IŞIğı gibi sonsuz GÖRüntü AYNALarıdır.
Senin, ÇOKLar olarak gördüğün her çeşitte ortaya çıkıp GÖZüken ASLında El VÂHİD ALLAHu zü’l- CeLâL’in TEK-BİR ZÂTuLLAH HüSNü/eksiksiz CEMÂL TECELLîsidir..


ZÂT=>Sıfat=>ESMÂ=>EŞYâ..

Esmâdan kasdım bütün esmâlar öğretilmiştir. Neden Esmâ?
Çünkü, ALLAHu zü’L- CeLÂL’in Zâtı kendine mahsustur. AHADî Bilinemezliktedir. Nasıldır, nicedir, ne olmuştur filan yoktur. O, O dur. Sıfatları O’na çok yakındır. Sanki güneş diyelim ki güneş var, güneş en yakın sıfatları. Güneşi olan Isı, Işık vs. geldiği için onları görüyoruz ama neler geliyor ALLAH celle celâlihu bilir. Ultra geliyor başka şeyler. Bir sürü daha bilinmeyen şeyler geliyor. Bu Sıfatlar aşama geçirip Esmâ ve Eşyâ halinde yoğuşmaya başlar..
Bu esmâlar tecellî içerisinde takdir içerisinde maddeye dönüştüğünde, madde olarak gözüktüğünde “EŞY” ismini alır. Bu tıpkı bir integral ile türev gibidir.
Eşyâ =>Esmâdan, Esmâ =>Sıfattan, Sıfat =>ZÂT’tan yaratılmıştır.
Bu doğru mudur?. Doğrudur!. “EŞY” dediğimiz Zâhir ÂLeM ki, yerler ve göklerdir. Ve böyle âyet vardır.
Allahu nuru’s- semâvati ve’l- ard..


اللَّهُ نُورُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ مَثَلُ نُورِهِ كَمِشْكَاةٍ فِيهَا مِصْبَاحٌ الْمِصْبَاحُ فِي زُجَاجَةٍ الزُّجَاجَةُ كَأَنَّهَا كَوْكَبٌ دُرِّيٌّ يُوقَدُ مِن شَجَرَةٍ مُّبَارَكَةٍ زَيْتُونِةٍ لَّا شَرْقِيَّةٍ وَلَا غَرْبِيَّةٍ يَكَادُ زَيْتُهَا يُضِيءُ وَلَوْ لَمْ تَمْسَسْهُ نَارٌ نُّورٌ عَلَى نُورٍ يَهْدِي اللَّهُ لِنُورِهِ مَن يَشَاء وَيَضْرِبُ اللَّهُ الْأَمْثَالَ لِلنَّاسِ وَاللَّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ
Resim---“Allâhu nûru’s- semâvâti ve’l- ard (ardı), meselu nûrihî ke mişkâtin fîhâ MISBÂHun, el mısbâhu fî zucâcetin, ez zucâcetu ke ennehâ kevkebun durriyyun, yûkadu min şeceratin mubâraketin zeytûnetin lâ şarkîyyetin ve lâ garbiyyetin, yekâdu zeytuhâ yudîu ve lev lem temseshu nâr (nârun), NÛRUN ALÂ NÛR (nûrin), yehdîllâhu li nûrihî men yeşâu, ve yadribullâhul emsâle li’n- nâsi, vallâhu bi kulli şey’in alîm (alîmun).: Allah, göklerin ve yerin nuru’dur. O’nun nuru, içinde MİSBAH (lâmba) bulunan kandil (ışık saçan bir kaynak) gibidir. Misbah, sırça (cam) içindedir. Sırça (cam), inci gibi (parlayan) yıldız gibidir. Doğuda ve batıda bulunmayan mübarek bir ağacın yağından yakılır. Onun yağı, ona ateş değmese de kendi kendine ışık verir. Nur üzerine nurdur. Allah dilediğini nuruna hidâyet eder (ulaştırır). Ve Allah, insanlara örnekler verir. Ve Allah, herşeyi en iyi bilendir..”(Nur 24/35)

Resim

Her bîrinden her nevî'den her misilden görünen
Ayn-ı vâhiddir bilen ü hem yine ol işiden..


Senin Çeşitli misâlda, türde veya tek tek GÖRdükleriyin HEPsi de,
KÜLLî ŞEYy’in HAKikatı, KÜLLî ŞEYy’i YARatanın “TEK”-liğidir ki; O, Yaratmakta Olduğu KÜLLî ŞEYy’i Mutlak BİLen ve Mutlak İşitendir ALLAH celle celâlihu..

El Vâhidu celle celâluhu:
Resim

El Âlim celle celâluhu:
Resim

El Alîm celle celâluhu:
Resim

Es Semîu celle celâluhu:

Resim

Resim

Ayn-ı vâhid farz olunsa olmak üzre âfitâb
Bunca eşkâl sûretinde zâhir olsa âb u tâb..


Eğer ki, “Ayn-ı vâhid” sanki GÜNEŞ kabul edilse,
Kâinatta ki bu sonsuz şekillerde mevCÛD GÖZükenler O GÜNEŞin SONsuz IŞIK Demetinin Letâfet ve Güzellik Parıltıları olarak ortaya çıkarlar..


Resim

Nevbenev.: f. Tâzeden tâzeye. Yeniden yeniye.
Şu'ûn.: (Şe'n. C.) İşler, fiiller. Havadis.
Şu'ûnat.: Şuunlar. Keyfiyetler, haller. * Emirler. Kasıtlar. Talepler.
Zuhur.: Zâhirler.
Butun.: Bâtınlar.
Tecellî.: Görünme. Bilinme. * Kader. * Allah'ın (C.C.) lütfuna uğrama. * İlâhi kudretin meydana çıkması, görünmesi. Hak nurunun te'siriyle kulun kalbinde hakikatın bilinmesi.
Heman.: f. Derhâl, hemen, acele olarak, çarçabuk, o anda.
Nev'i.: Nev'e ait, çeşit ile alâkalı.
Libâs.: Giyilecek şey. Elbise.
Ma'dûm.: Mevcut olmayan. Yok olan. Yok.
Mevcûd.: Var olan. Bulunan. Hazır olan. Topluluğun hepsi. * Kâinat. Mükevvenat.
Sa'îd.: (Sa'd. dan) Saadetli. ALLAH celle celâlihu kendisini sevmiş. O'nun rızasına ermiş olan. Ahireti için çalışan kimse. Mes'ud. Mübarek. Bahtiyâr.
Mezâhir.: Şereflenmeler. Mazharlar. Eşyanın göründüğü yerler. Eşyanın görünen tarafları. Zâhir ve meşhud olanlar.
Mir’ât.: Ayine. Ayna.
Hüsn.: (Hüsün) Güzellik. İyilik. Eksiksizlik. Cemâl ile Kemâl.
Ayn.: (C.: A'yan-A'yun-Uyûn) Göz. * Pınar, kaynak. Çeşme. * Tıpkısı, tâ kendisi. * Zât. * Eşyanın hakikatı.
Âfitâb.: f. Güneş. * Mc: Pek güzel. * Çok güzel yüz.
Eşkâl.: (Şekil. C.) Şekiller, kılık.
Âb u tâb.: güzellik, parlaklık, tazelik. Tarz, âdet, yol..
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: SUNULLAH GAYBİ (ks) DİVANI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

.. ...>* VII *


<= Resim =>

Resim Kâfiyetü'l- Ya..

Resim

Resim


Cümle sûretler şekiller olsalar mahv-ü- fenâ
Âfitâba zerre mikdârınca noksan olmaya..


Yaratık OLan şu İzafî Şehâdet ÂLEMindeki bütün/her türlü cisim sûretleri ve şekilleri yok olup fenâya karışsa,
Bunları/NÛRundan IŞIKLarını Yaratan GÜNEŞe/RABBımız TeÂLÂ’ya zerre mikdârınca bir noksanlık eksiklik veremezler/olamaz..


اللَّهُ نُورُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ مَثَلُ نُورِهِ كَمِشْكَاةٍ فِيهَا مِصْبَاحٌ الْمِصْبَاحُ فِي زُجَاجَةٍ الزُّجَاجَةُ كَأَنَّهَا كَوْكَبٌ دُرِّيٌّ يُوقَدُ مِن شَجَرَةٍ مُّبَارَكَةٍ زَيْتُونِةٍ لَّا شَرْقِيَّةٍ وَلَا غَرْبِيَّةٍ يَكَادُ زَيْتُهَا يُضِيءُ وَلَوْ لَمْ تَمْسَسْهُ نَارٌ نُّورٌ عَلَى نُورٍ يَهْدِي اللَّهُ لِنُورِهِ مَن يَشَاء وَيَضْرِبُ اللَّهُ الْأَمْثَالَ لِلنَّاسِ وَاللَّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ
Resim---“Allâhu nûru’s- semâvâti ve’l- ard (ardı), meselu nûrihî ke mişkâtin fîhâ mısbâh (mısbâhun), el-mısbâhu fî zucâceh (zucâcetin), ez-zucâcetu ke ennehâ kevkebun durrîyyun, yûkadu min şeceratin mubâraketin zeytûnetin lâ şarkîyetin ve lâ garbiyyetin, yekâdu zeytuhâ yudîu ve lev lem temseshu nâr (nârun), nûrun alâ nûr (nûrin), yehdîllâhu li nûrihî men yeşâu, ve yadribullâhu’l-emsâle li’n- nâs (nâsi), vallâhu bi kulli şey’in alîm (alîmun).: ALLAH, göklerin ve yerin nûrudur (aydınlatıcısıdır). O'nun nûrunun temsili, içinde lamba bulunan bir kandil gibidir. O lamba bir billur içindedir; o billur da sanki inciye benzer bir yıldız gibidir ki, doğuya da batıya da nisbet edilemeyen mübârek bir ağaçtan çıkan yağdan tutuşturulur. (Bu öyle bir ağaç ki) yağı, nerdeyse, kendisine ateş değmese bile ışık verir. (Bu ışık) nur üstüne nurdur. ALLAH dilediği kimseyi nûruyla hidâyete iletir. ALLAH insanlara (işte böyle) misal verir; ALLAH her şeyi bilir.” (Nûr 24/35)

Resim

İki âlem ayn-ı vâhidden olupdur çün ayan
Ehline gâyet ayan nâ-ehline olmuş nihân..


Çünki Dünyâ ve Âhiret denilen her iki ÂLEM de =>El VÂHİD OLan TEK-BİR ALLAH celle celâlihu NÛRUndan MevCÛD OLmuşlar/OLmaktalar..
Bu husus, MuhaMMedî MELÂMEt Tasavvufuna EHiL OLanlara açık seçik âşikârdır. Ancak, Ham akılının ya da ham akılların doğrultusunda kendi ZANNLarınca gidenlere GaiB/OLduğu HÂLde GÖZükmeyen bir HÂLdir, nihandır/gizli, saklı, bulunmayan, mevcûd olmayandır..


Resim

Biri icmal âlemidir biri tafsil âlemi
Bu iki âlem kemâlini bilendir âdemi..


Bu ÂLEMLerden Dünyâ ÂLEMi, tafsilatlı olarak Kur'ÂN-ı Kerîm ve Resûlullah sallallahu aleyhi vesellemce tafsil edilmiş/açıklanıp beyân edilmiş Sebebler ve KESRet ÂLemidir.
Diğeri Âhiret ÂLEMi ise, BİLdirilmiş SonUÇ ve VAHdet ÂLemidir..
Bu iki ÂLEM Kemâli olup; en son-UÇta, bu KESRET/YOKLuk-ÇOKLuk ÂLEMindeki Taş, ağaç gibi her bir ŞEYy’inde ASLında kendi BAŞIna TEK-BİR OLan ATOMLardan oLduğu kişi, MuhaMMedî KEMÂLâtına Ârif OLunca, KESREtte VAHDEti ANLar ve gerçek ÂDEMîYyet HAKikatı olan HAKikat-ı MuhaMMedîyyesini Şehâdet ÂLEMİnde Yaşayıp ALLAH celle celâlihumuz ŞÂHİDi OLarak öbür ÂLEMe geçer İnşâe ALLAHu TeÂLÂ!.

Her ne ki var ÂLEMde
=>Örneği var ÂDEMde..


Resim

Âlem âdem âdem âlem olmadadır haşr-ü-neşr
Haşr ile neşr olmadan bir dem cihan bulmaz rehâ..

Sıfât ü zâtına masdar olupdur âlem ü âdem
Bu minval üzre âlem âdem olur devr eder bir bir..


Sûnûllah Gaybî kaddesallahu sırrahu.

Resim

Ol kî icmal âlemidir âlem-i kuvvet denir
Müfredâtın mebde'idir âlem-i kudret denir..


İCMâL ÂLEMİdir ki, Şe’ÂNuLLAhta SüNNetuLLAH üzere Azîz Kuvvet ÂLEMİdir
Müfredâtın/KENDİsini meydana getiren içindeki şeylerin her birinin EZELde Mebde'idir/ Başlangıcı, kaynağı, kökü, esası ve TEVHiD Temelidir ki buna da Kudret ÂLEMİ denir..


Resim

Ol ki tafsil âlemidir âlem-i fasl oldu nâm
Müfred oldu nâ-mürekkeb yer içer oldu tamâm..


TAFSİL ÂLEMİ ise, FASL ÂLEMİ diye de meşhur olmuştur ki,
EZeLde Tüm İnsÂNLarın ÂDEM aleyhisselâm ZAHRtında, Tek Tohumda SIRRLandığı gibi Mürekkeb/BİRLikte iken AYRILk ÂLEMi OLan FASL ÂLEMİnde her birisi KİMLik KİŞİLik GİYinerek FERD Olarak TEK BAŞına yer içer ve KULLuk İmtihÂNı Olan bir ÂDEMoğLu OLdu Tamamen..


Resim

Müfredât olur mürekkeb hem mürekkeb müfredât
Âlem-i tafsilde olupdur mürekkeb unsurat..


VAHDEt/Tek Tek ,Ferd Ferd gözükenlerin topluluğu Müfredât, BİRLeşirler de terkib olarak KESREt/Mürekkeb gözükürler ki aynı zamanda;
KESREt gözüken/Mürekkeb AYRIŞırLar da, Vahdet/Tek Tek Ferd Ferd gözükürler..
VAHDEtte => KESREt.. KESREtte =>VAHDEt..
Şu İÇİnde yaşamakta ve ŞÂHİDi OLmakta Olduğumuz Herşeyin açık seçik ortada TafSiL/FASL ÂLEMİnde, her bir eleman-basit maddelerin her birisi biraraya Yaratılarak Mürekkeb Cisimler OLmuşlardır Bu ÂLEMde..


Resim

Âfitâb.: f. Güneş.
Ayan.: (İyân) Aşikâr. Belli.
Nihân.: f. Gizli, saklı. Bulunmayan. Mevcut olmayan. * Sır.
İcmal.: Hülâsa etmek. Kısaltmak, bir araya toplamak. Kısa anlatmak. Biriktirmek. * Uzun bir hesaptan çıkarılan hülâsa, netice.
Tafsil.: Etraflı olarak bildirmek. * Açıklamak, şerh ve beyan etmek. İzah etmek.
Müfredât.: Bir bütünü meydana getiren şeylerin her biri. * Bir şeyin içindekiler. * Basit ve gayr-i mürekkeb şeyler. * Toptan mâlum olan şeylerin tafsilâtı, birer birer zikrolunmuşları.
Mebde'.: Baş taraf. Başlangıç. Başlama. * Kaynak. Kök. Temel. Esas.
Müfred.: (Müfret) Tek, yalnız. Müteaddid olmayıp yalnız birden ibaret olan. * Basit, mürekkeb olmayan.
Mürekkeb.: (Rükub. dan) Terkib edilmiş, bir kaç maddeden yapılmış.
Unsur.: Kimyevî maddeden her biri. Mürekkeb cisimlerde bulunan basit maddelerin her birisi. * Umumdan ayrılan kısım. * Tam olan şeyin her bir parçaları. * Madde, esas, kök. Element.
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: SUNULLAH GAYBİ (ks) DİVANI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

...>* VII *


<= Resim =>

Resim Kâfiyetü'l- Ya..

Resim

Resim

Âlem-i fi'l âlem-i kuvvet iki âlemdurur
Ayn-ı vâhid bu iki âlemde sır bir demdurur..


İnsan Aklınca bu hayatta FiiL ÂLEMi ile Kuvvet ÂLEMi iki ayrı ÂLemdirler.
Halbuki iki ÂLem aslında VÂHDÂNiYyet Zâtı Aynen TEK-BİRdir. Ve SIR da Bir DEM/ÂNdır..


BedENimi =>FiiLimi =>DÜŞÜNcemi YARatAN =>HAKk TeÂLÂ.:

ALLAHu Zü'l-Celâl: “Kâinâtı ben yarattım! Bedenini ben yarattım! Fiillerini ben yaratmaktayım! Düşüncelerinizi de ben yaratırım..” buyurmaktadır..

Zü'l-Celâli Ve'l- İkrâmü :

Resim

Sizi Yaratan BENim.:

وَمَا خَلَقْتُ الْجِنَّ وَالْإِنسَ إِلَّا لِيَعْبُدُونِ
Resim---“Ve mâ halaktu'l- cinne ve’l- inse illâ li ya'budûni.: Ve Ben, insanları ve cinleri (başka bir şey için değil, sadece) Bana kul olsunlar diye yarattım.” (Zariyat, 51/56 )


FiiLLerinizi Yaratan BENim.:

وَاللَّهُ خَلَقَكُمْ وَمَا تَعْمَلُونَ
Resim---"Vallâhu halakakum ve mâ ta’melûn (ta’melûne).: Ve (oysaki) sizi de, yaptığınız şeyleri de Allah yarattı.” (Sâffat 37/96) (Zariyat, 51/56 )

فَلَمْ تَقْتُلُوهُمْ وَلَكِنَّ اللّهَ قَتَلَهُمْ وَمَا رَمَيْتَ إِذْ رَمَيْتَ وَلَكِنَّ اللّهَ رَمَى وَلِيُبْلِيَ الْمُؤْمِنِينَ مِنْهُ بَلاء حَسَناً إِنَّ اللّهَ سَمِيعٌ عَلِيمٌ
Resim ---“Fe lem taktulûhum ve lâkinnallâhe katelehum, ve mâ rameyte iz rameyte ve lâkinnallâhe ramâ, ve li yubliye’l- mu’minîne minhu belâen hasenâ (hasenen), innallâhe semîun alîm: Onları siz öldürmediniz (Bedir’de o kâfirleri kendi kuvvetinizle öldürmediniz), ama onları Allah öldürdü; (Ey Rasûlüm, bir avuç toprak) attığın zaman sen atmadın, ama Allah attı. Mü'minleri kendinden güzel bir imtihanla imtihan etmek için (yaptı.) Şüphesiz Allah, işitendir, bilendir.” (Enfâl 8/17)


DÜŞÜNceLerinizi Yaratan BENim.:

وَمَا تَشَاؤُونَ إِلَّا أَن يَشَاء اللَّهُ رَبُّ الْعَالَمِينَ
Resim ---“Ve mâ teşâûne illâ en YEŞÂALLÂHu RaBBu'l- âlemin (âlemîne): Ve âlemlerin RaBBi Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz.”(Tekvîr 81/29)


Resim

Âlem-i kuvvet cihanından gelir bîr kârbân
Çârsû-yı âlem-i tafsilde olur ayan..


MuRADuLLAH’tan Kudret-Kuvvet Âlemi CihÂNından bir KÛN feyeKÛN KervÂNı Her ÂN YENiden YARATış OLarak gelir.

Ve DÖRt ÂLEM olarak Açılım Tafsilât ÂLEMLeri açık seçik ortaya çıkar ve yaşanır..

Dörtlü Sistem deki Âlemler..
Beden, Nefs, Kalb ve Rûh Âlemeleri gibi..


Resim

Müfredât terkibi gelmekde temessül etmede
Hem mürekkeb müfredâtında tahammül etmede..


Bu Tafsilat parçalarının her birinin birbirleriyle karışık olarak/Mürekkeb olarak bu âlemde temsil edilmektedir.
Hem de bu birbirleriyle karışık olarak/Mürekkeboluşta herbir parça yinekendi kimliğini Korumaktadır..

Hidrojen ve Oksijen birlikte SUyu meydana getirmişlerdir. Ancak SUyun içindeki Hidrojen ve Oksijen kimliklerini korur ve ayrıştırılabilir..


Resim

Bu iki âlem tecellîdir hemân terkibdir
Biri zâhir biri bâtın hâline tertîbdir..


Kudret-Kuvvet ÂLEMi ile FiiL ÂLEMi Tecellîdir ve birbiri içinde birliktedir.
Hayatı yaşarken elbette Biri Zâhir biri Bâtın hâlinde düzen içindedir.
İnsan Bedeni Zâhir gözükürken İnsan Aklı Bâtın hâlinde gözükmezsen tıpkı ceryÂN gibi fiilen İŞin Hayatın İçindedir..


Resim

İki âlem tahtgâhı üzre hân olmuşdurur
Ayn-ı vâhid bu iki âlemde can olmuşdurur..


İnsan Aklı için esas olan Zâhir ve Bâtın esasının/Tahtının da üzerinde Yaratıcı İdarece edici olan EL HALLÂK ALLAH celle celâlihu vardır.
VÂHDÂNiYyet ZÂTuLLAH bütün CÂNLarı Yaratan ALLAHu zü’L- CELÂL İŞİnin başıdır..


Resim

Ayn-ı vâhid denilen hem kâinatın özüdür
Cümlede devr eyleyen söz ayn-ı vâhid sözüdür..


VÂHDÂNiYyet Zâtı Aynen ZÂTuLLAH, Ayan-ı Sabite sahibi her zerreden Oluşan Kânâtı VAR eden, MevCÛD kılan ve Yaratan MERKEZindedir.
Ve Bu Yaratıcı Merkezin Muhitinde DEVRÂN ediş KÛN feyeKÛN EMRi/SÖZü yine VÂHDÂNiYyet Zâtı Aynen ZÂTuLLAHa aittir..


Resim

Ayn-ı vâhid bu iki âlemde hükmünü sürer
İki defterdir bîrin açar birin kapar dürer..


Onun için Vâhdaniyyetin Yaratıcısı Dünyâ ve Âhiret ÂLEMlerinde HÜKMünü sürdürür..
Bu İki ÂLEMe ait Âmel Defterleri ki, çocuk/Bebe doğduğunda Dünyâ defteri açılır ama Âhiret Defteri kapalıdır.
Hayatın sonunda DeDe ölünce Dünya Defteri kapanır Âhiret Defteri Açılır..


Resim

Kârbân-ı âlem-i kuvvet müdâm gelmekdedir
Kârbân-ı âlem-i tafsil' müdâm gîtmekdedir..


Kudret-Kuvvet ÂLEMi KervÂNI, KÛN EMRiyle Durmadan Bu ÂLEMe Gelmektedir.
Tafsilat/Açılım ÂLEMi KervÂNI, feyeKÛN TeceLLî OLuşumuyla Durmadan Bu ÂLEMden Gitmektedir.


SıRR-ı SıFıR -> SeBBeHası..El ÂN ŞeÂNuLLAH: şu ÂN YENiden YARATış..
Şu ÂNdaki her ÂNdaki Yeniden Yaratış KeVniyyeti..

يُسَبِّحُ لِلَّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ الْمَلِكِ الْقُدُّوسِ الْعَزِيزِ الْحَكِيمِ
Resim---Yusebbihu lillâhi mâ fî’s- semâvâti ve mâ fî’l- ardı’l- meliki’l- kuddûsi’l- azîzi’l- hakîm(hakîmi).: Göklerde ve yerde olanların tümü, Melik; Kuddüs; Aziz; Hakim olan Allah'ı tesbih eder.” (Cumâ 62/1)

Sebbaha: yüzmek..
Yerdeki göklerdeki ZeRReler yani ATOMlar;
NeşRlerinden HaŞRlerine kadar döndüler, dönmekteler ve dönecekler.
Bu SeBBaHa yüzüş-RAKSı hep sürecek her AN yeniden Yaratılarak ŞEENULLAHta..
Ve ne zamAN AKILlarımız DEVR-ÂNı Anlarsa ve DEVRe İştirak ederse Yusebbuhu Zikr-i Dâimindeyiz inşae ALLAH..


SeBBeHa: tesbih eder. Yüzer. Döner durur. Akl-ı Silm bilir ki ATOM yaratıldığı günden beri durmadan dönmektedir ve kıyâmete kadar da dönecektir. Enerjiyi nerden almakta ve alacak sorusunun cevâbının “Kun feyekun” olduğunu materyalist fizik çok geç anlayacaktır sanırım.


Resim


Dem.: f. Nefes. Soluk. * Ağız. * Nazar. * An, vakit, saat.
Kârbân.: Kervân.
Çârsû.: f. Dört taraf. Dört tarafı olan şey. * Çarşı, pazar.
Ayan.: (İyân) Aşikâr. Belli. Herkesin bilebileceği ve görebileceği.
Müfredât.: Bir bütünü meydana getiren şeylerin her biri. * Bir şeyin içindekiler. * Basit ve gayr-i mürekkeb şeyler. * Toptan mâlum olan şeylerin tafsilâtı, birer birer zikrolunmuşları.
Terkib.: Birkaç şeyin beraber olması. Birkaç şeyin karıştırılması ile meydana getirilmek. * Birbirine karıştırılmış maddeler.
Temessül.: Benzeşmek. Cisimlenmek. * Bir şeyin bir yerde suret ve mahiyetinin aksetmesi. Bir şekil ve surete girmek. * Bir kıssa veya atasözü söylemek.
Mürekkeb.: (Rükub. dan) Terkib edilmiş, bir kaç maddeden yapılmış.
Tahammül.: Yüklenmek. Bir yükü üstüne almak. * Sabretmek. Katlanmak. * Kaldırmak.
Tertîb.: (C.: Tertibât) Tanzim etme. Dizme, sıralama, düzene koymak. * Tedarik edip hazır ve müheyya kılmak. * Bir şeyi bir yere sabit ve pâyidar kılmak. * Mertebelere göre davranmak.
Ayn.: (C.: A'yan-A'yun-Uyûn) Göz. * Pınar, kaynak. Çeşme. * Tıpkısı, tâ kendisi. * Zât. * Eşyanın hakikatı.
Müdâm.: Devam eden. Sürekli. Dâim ve bâki olan. * Mübtelâ olan.
Tafsil.: Etraflı olarak bildirmek. * Açıklamak, şerh ve beyan etmek. İzah etmek..
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: SUNULLAH GAYBİ (ks) DİVANI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

**
Resim

.. ...>* VII *


<= Resim =>

Resim Kâfiyetü'l- Ya..

Resim

Resim


Reng-i bi-reng reng-ü-elvân ile gün hemreng olur
Her levin bir gayri levn sandı o bi-ferheng olur..


Bütün renklerden münezzeh OLan GÜNEŞ, IŞIKLarını ÂLEMLere SALınca sonsuz sayıda çeşitli renkler hâlinde göründü insÂN AKLına bu ÂLEMde. Oysa bunlar HEMRENk idiler ki, âletler çok ama CERYÂN TEKtir..
Her bir renk kendisini diğerlerinden ayrı ve gayrı bambaşka bir renk ya da apayrı bir CÂN SANdı. Ve muhteşem mârifeti bilmek AKL-ı SELiM için KULLuk Hüneri olur!.


Resim

Her kaçan eşkâl-ü- elvan mahv olup bozulsalar
Bahr-i bl-rengin içinde cem' olup düzülseler..


Diyelim ki, sonsuz cisimdeki bu şekiller ve renkler yok olup kaybetseler ve,
RENKsizlik Denizinde CEM’ OLup toplansalar sıraya girseler.. Güneş TüM RENKLeri yansıtan IŞIKLarını geri çekse..


Resim

Cümle renkler ikilikden kurtulup bir zât olur
“Küllü şey halık” görünür vech-i Hak isbât olur..


RENKLerin farklı gürünmesine AK İLe Kara gibi ayrılık sebebi olan İKİLikten, KURT İLe KOYUN Postlarını ÇIKarıp kurtulsalar. TEK-BİR CÂN/BİR Zât Olduklarını görürler..
Yaratılmış Olan KÜLLî ŞEYy Yaratan El HÂLik ALLAH celle celâlihuda YOK OLur ve bu ise VÂhidul KahhÂr ALLAH celle celâlihu TEKe TEKLiği târifsizliği olan VECHuLLAHtır..


El Hâliku:
Resim

El Vâhidu:
Resim

El Kahhâru:

Resim


EL VÂHİDu’L- KAHHÂR ALLAH.:

ALLAH celle celâluhu, Şu ÂNda =>Şe’ÂN'da =>Küllî ŞeYYLeri her ÂN Yeniden Yaratan EŞsiz ŞÂHİD celle celâluhudur.:

سْأَلُهُ مَن فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ كُلَّ يَوْمٍ هُوَ فِي شَأْنٍ
Resim--- “Yes’ eluhu men fis semâvâti vel ard(ardı), kulle yevmin huve fî şe’nin.: Göklerde ve yerde olanlar, O'ndan isterler (dilerler). O hergün (her an) bir şe'n (ayrı bir tecellî, yeni bir oluş) üzerindedir.” (Rahmân 55/29)

يَوْمَ هُم بَارِزُونَ لَا يَخْفَى عَلَى اللَّهِ مِنْهُمْ شَيْءٌ لِّمَنِ الْمُلْكُ الْيَوْمَ لِلَّهِ الْوَاحِدِ الْقَهَّارِ
Resim--- "Yevme hum bârizûn(bârizûne) lâ yahfâ alâllâhi min hum şey’un, li menil mulku’l- yevm(yevme), lillâhi’l- vâhidi’l- kahhâr: O gün, orta yere çıkarlar. Onlardan hiçbir şey Allah'a karşı gizli kalmaz. (Allah sorar:) "Bugün mülk kimindir? Bir olan, Kahhâr olan Allah'ındır." (Mü’min 40/16)



فَاطِرُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ جَعَلَ لَكُم مِّنْ أَنفُسِكُمْ أَزْوَاجًا وَمِنَ الْأَنْعَامِ أَزْوَاجًا يَذْرَؤُكُمْ فِيهِ لَيْسَ كَمِثْلِهِ شَيْءٌ وَهُوَ السَّمِيعُ البَصِيرُ
Resim---''Fâtırus semâvâti vel ard(ardı), ceale lekum min enfusikum ezvâcen ve minel en’âmi ezvâcâ(ezvâcen), yezreukum fîh(fîhi), leyse ke mislihî şey’un, ve huves semîul basîr(basîru) :O, gökleri ve yeri yoktan yaratandır. Size kendinizden eşler, hayvanlardan da (kendilerine) eşler yaratmıştır. Bu suretle çoğalmanızı sağlamıştır. O'nun benzeri hiçbir şey yoktur. O işitendir, görendir. '' (Şûrâ 42/11)

وَلِلّٰهِ الْمَشْرِقُ وَالْمَغْرِبُ فَاَيْنَمَا تُوَلُّوا فَثَمَّ وَجْهُ اللّٰهِ اِنَّ اللّٰهَ وَاسِعٌ عَلٖيمٌ
Resim---"Ve lillahi’l- meşriku ve’l- mağribu fe eynema tuvellu fe semme vechullah, innallahe vasiun alîm: Doğu da Allah'ındır, batı da. Her nereye dönerseniz Allah'ın yüzü (kıblesi) orasıdır. Şüphe yok Allah, kuşatandır, bilendir. " (Bakara 2/115)


MERKEZ:sükût-sabit
MUHİT: hareketli


Resim

Da'imâ icmâliden tafsile, gelmek üzredir
Dâima 'tafsilden icmale gitmek üzeredir..



ZÂT =>Sıfat =>ESMÂ =>EŞyâ =>OLAy =>ZamÂN =>AKIL ALGı ZANNnı<= ZamÂN<= OLAy<= EŞyâ<= ESMÂ<= Sıfat<= ZÂT

KüLlî ŞEYy’i CEM’i/ASLı ZÂTuLLAHtadır ki, OLAN FASıLLar=>ASLın ZUHURat TECELLîLeridir ve Şe’ÂNULLAHta Her ÂN YENİden Yaratılıp gelmektedir sanki hep Yanisi akan su gibi çeşmeden..
Ancak bu KULLUK BÂZÂRIna gelen KÜLLî ŞeYy yine geldiği gibi AKIp gitmekte geldiği yere.. İnsan ve her şeyy..


Resim

Ayn-ı vâhid hükmüdür icmâl-ü- tafsil eyleyen
Ân-ı dâ'im emridir terkib u tahlil eyleyen..


ZÂTında TEK-BİR, Eşsiz ve Ortaksız OLan El VÂHİDi’l- KAHHÂR ALLAHu zü’L- CELÂL’in KÛN feyeKÛN HÜKMüdür ki ZÂT’ındaki CEM’i ÇOğlatan.
Her ÂNda ŞuÂN ŞE’ÂULLAHta BİRLEŞikLer Yapan ya da darmaduman edip AYIRan..


Resim

Şol kişidir kurtulan terkîbden tahlilden
Şol kişi oldu halâs icmalden tafsilden..


Bu KESREt ten VAHdete, VAHDEtten KESRete Birleşiip AYRışmalardan kurtulan kişi,
Bu CEM’oluş ve Çoğlaış derdinden OLUŞUM YANILgızsından kurtulan kişidir gerçek MuhaMMedî HAKk ÂŞIK OLANLar..


Resim

Ayn-ı vâhid eyleyen icmalini tafsilini
An-ı dâ'im eyleyen terkibini tahlilini..


MuhaMMedî HAKk ÂŞIK OLANLar dırki, bu EŞYÂ ve OLAY ÇOKLuğunu YARATAN El VÂHİDi’l- KAHHÂR ALLAHu zü’L- CELÂL’de TEK-BİRLeştirir.
Ve GEÇmiş ve GELecekten Münezzeh Olan El VÂHİDi’l- KAHHÂR ALLAHu zü’L- CELÂL’de Şu ÂN ŞE’ANULLAH SÜnnetuLLAH SİSTEMİni ANLAr ve YAŞAyıp ŞÂHİDi OLur İNŞâe ALLAHu TeÂLÂ!.


Resim


Resim


Elvân.: (Levn. C.) Renkler. Muhtelif görünüşler.
Levin.: Renk, boya. Sıfat, nev', çeşit, tür. Bir şeyi diğerinden ayıran alâmet.
Ferhenk.: f. Edeb. İyi terbiye. * Hüner. Hikmet. Azamet. Mârifet. Bilgi.
Eşkâl.: (Şekil. C.) Şekiller, kılık.
Kaçan (t): Vakta ki, o zaman.
Halık.: Yoktan yaratan. Yaratıcı. ALLAH celle celâlihu..
İcmâl.: Hülâsa etmek. Kısaltmak, bir araya toplamak. Kısa anlatmak. Biriktirmek. * Uzun bir hesaptan çıkarılan hülâsa, netice.
Tafsil.: Etraflı olarak bildirmek. * Açıklamak, şerh ve beyan etmek. İzah etmek.
Terkib.: Birkaç şeyin beraber olması. Birkaç şeyin karıştırılması ile meydana getirilmek. * Birbirine karıştırılmış maddeler.
Tahlil.: Açmak.
Halâs.: Kurtulma, kurtuluş. Selâmete ermek.
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: SUNULLAH GAYBİ (ks) DİVANI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

.. ...>* VII *


<= Resim =>

Resim Kâfiyetü'l- Ya..

Resim


Cümle mevcudatı me'mûr kendüyi âmir göre
Cümle eşyâda özünü hâzır-u-nâzır göre..


Bu KULLuk ÂLeminde MuhaMmedî KUL =>yaratılmış, mevCÛD KILınmış KüLLî ŞEYy’i YARATANının EMRİni yerine getirmeye me'mûr ve de YARATANını ÂMiR =>GÖRe,
CÜMMLe ŞeYyLerle BİZ BİR-İZ-Likte Kendi ÖZÜnü de RABB’ısı TeÂLÂ Huzurunda Hazır OL!.da ve RABB’ısı TeÂLÂ’sını GÖRÜCÜ GÖRe!.


Resim

Cümle mevcudatı âbid kendini mabûd göre
Cümle mevcudatı sâcid kendini mescûd göre..


MevCÛD KILınmış KüLLî ŞEYy’i ALLAH celle celâlihu KULu ve de ALLAH celle celâlihu KENDİsi ZÂT’ını KULLuk EDiLen =>GÖRe,
mevCÛD KILınmış KüLLî ŞEYy’i ALLAH celle celâlihu’ya SECDe eden ve de ALLAH celle celâlihu KENDİsini ZÂT’ını SECDe EDiLen =>GÖRe!.


Resim

Cümle dillerde söz olup söylenen kendi ola
Cümle özlerde öz olup özlenen kendi ola..


MevCÛD KILınmış KüLLî ŞEYy’in DİLLerince SÖYLEdikleri BİZ BİR-İZ-NAHNU SÖZü Olup =>Herkesin ve Her ŞEYyin SÖYLEdidiği KENDİsi ZÂTuLLAH =>OLa!.
MevCÛD KILınmış KüLLî ŞEYy’in HABLi’L- VERîD ÖZLeri-nde =>ÖZ OLup =>ÖZLEnen bizZÂT => ZÂTuLLAH =>OLa!.


Resim

Cümle lezzetlerde lezzet bahş olan kendi ola
Hüsnü hasnâ yüzlerinde nakş olan kendi ola..


MevCÛD KILınmış KüLLî ZEHiRLeri ZEMZEM-LeZzeti EDip =>LeZzetLeri İhsÂN EDENin KENDİsi bizZÂT => ZÂTuLLAH =>OLa!.
MevCÛD KILınmış KüLLî ŞEYy’in HüSNü/güzellik, iyilik, eksiksizlik ve CeMâL iLe KeMâL YÜZLerindeki NÂZ-NiYÂZ NAKŞını VURan El NAKKAŞ ALLAH celle celâlihu bizZÂT => KENDİsi-ZÂTuLLAH =>OLa!.


Resim

Perdesi ola cihan ol perde ardında nihân
Perdeyi kaldırsa hep kendi ola cümle ayan..


MevCÛD KILınmış KüLLî ŞEYy’in HAKk TeÂLÂ’yı GÖRÜŞünü ENGELLeyen PERDesi şu KULLuk İmtiHÂNı CihÂNı iken O PERDEnin ARDında GAİB/VARken herkese GÖZÜKmeyen bizZÂT => KENDisi-ZÂTuLLAH =>OLa!.

Resim

Şol kişi kim hâlini bu hâle irgürmüş ola
Ayn-ı vâhid vahdetiyle kesreti görmüş ola..


O KİMse ki, HÂL-i HAZIR HÂLini bu ANLAttığımız HÂLe ULAŞtırırsa, MevCÛD KILınmış KüLLî ŞEYy’in TEKe TEKk OLuş VAHdÂNiYyet VÂHDETiyle/TEKLİğiyLe =>KüLLî ŞEYy’in TEKe TEKk OLuş TEKLiğini GÖRüp/YAŞA!.yıp =>KESRET/ÇOKkLuk derdini çEKMekten KURTULa!.

Resim

Kün fekânın kıblesi olmuş ola ol şeksizin
Kim görürse yüzünü görmüş ola Hakkın yüzün..


MevCÛD KILınmış KüLLî ŞEYy ki=>KUN feyeKÛN OLANların VÂCiBu’L- VüCÛD KIBLEsi/YÖNELiş YÖNü =>OL Şeksiz Şüphesiz EL VÂHİDU’L- KAHHÂR ALLAH celle celâlihu OLmuştur.. BİLe =>BULa =>OLa =>ve de YAŞA!.yıp =>ŞÂHİDi OLa!.
KİM ki =>Bu ANLAtıLması YAŞAnmadan YALAN OLAN =>MuhaMMedî HAKİKAT SIRRInda Kendi YÜZÜnü/CEMÂLİni GÖRürse =>HAKk TeÂLÂ’nın CEMÂLuLLAHını GÖRmüş OLa!.



Resim

Resim

Me'mûr.: Emir ile hareket eden. Emir altında olan. Vazifeli. Kendi istediği gibi olmayıp başka emre göre çalışan. Bir emir alan. Bir işe tâyin olunmuş adam.
Âmir.: Emreden, iş gösteren.
Hâzır.: Huzurda olan, göz önünde olan. Amade ve müheyya olan. Gaib olmayan. * Müstaid olan.
Nâzır.: (C.: Nüzzâr) Nazar eden, bakan.
Âbid.: İbadet eden. Zâhid. Çok ibadet eden. KUL. * Köle.
Mabûd.: (Mâbud) Kendine ibadet edilen ALLAH celle celâlihu..
Sâcid.: Secde eden, ALLAH celle celâlihu huzurunda başını yere koyarak dua eden. Hâdis meâli: "Bir kulun Rabbine en yakın olduğu an: O'na secde ettiği zamandır."
Mescûd.: Secde edilmiş. Kendisine secde edilmiş olan. ALLAH celle celâlihu..
Bahş.: f. Bağış. Verme. İhsan.
Hasnâ.: Güzel kadın. Hüsün ve cemal sâhibesi.. Yörükler güzel kızlarına “HOSNA!.” derlerdi doğduğum köyyde..
Hüsn.: (Hüsün) Güzellik. İyilik. Eksiksizlik. CeMâL iLe KeMâL
Nihân.: f. Gizli, saklı. Bulunmayan. Mevcut olmayan. * Sır.
Ayan.: (İyân) Aşikâr. Belli. Herkesin bilebileceği ve görebileceği.
İrgürnek (t): Ulaştırmak, götürmek..



ALLAH celle celâlihu:
Resim

er RABB:
Resim

El Hakku:
Resim

El Kahhâru:
Resim

El Vâhidu:
Resim
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: SUNULLAH GAYBİ (ks) DİVANI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

.. ...>* VII *


<= Resim =>

Resim Kâfiyetü'l- Ya..

Resim


Durduğu oturduğu söylediği hikmet olur
Merhametle her kime kılsa nazar devlet bulur..


O KİMse ki, MuhaMMedî HAKk EREN ki, onun oturduğu söylediği hepsi HİKMET OLur ki,
MuhaMMedî Merhametle her kime bakarsa Yüce Makamlara erip devlet BULur..


Resim

Bu velînin vech-i pâki kıblesidir âlemin
Akdemidir âlemidir cümle nev'-i, âdemin..


Bu MuhaMMedî VELîYyuLLH’ın Tertemiz VECHi-Zâtı ÂLEMin TeceLLî KıBLesidir.
Hem Önceki hemde şu ÂNdaki tüm Âdemoğullarının..


Resim

Âlem-i bâtında oldur cümle cân-ı muktedâ
Âlem-i zâhirde âlim ana eyler iktidâ..


Bâtınî Âlemde öylesi bir MuhaMMedî VELîYyuLLHtır ki O, tüm cânların UYuş KIBLEsidir
Şu Zâhirî Âlemde tüm Âlimler ona uyup emirlerine tâbi olurlar..


Resim

Bûnumâ-yi âlem-ü- âdemdürür ol bî-gümân
(Küntü kenz) in kânıdır oldur nişân-ı bî-nişân..


Şeksiz şüphesiz ÂLEMde ne varsa, ÂDEM ne varsa O kimsedir kendisinde GÖSTERen,
Çünkü O, kendine ait hiçbir işarete göstermeksizin MuhaMMedî İlahî TECELLÎ Mazharı Membağıdır-Kaynağıdır..


Resim---Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem.: ALLAH celle celâluhu.: “Ben gizli bir hazine idim. Bilinmek istedim, mahlukatı yarattım”buyurdu..
(Aclunî,Keşfu'l-hafa II, 132)

Resim---Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem’e soruluyor.: “RABB’ımız, gökleri ve yeri yaratmadan önce neredeydi?” Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: “Üstünde ve altında hava bulunmayan bir “a’mâ” daydı.”buyurdu..
(İbni Mâce, Mukaddime 13)

İmâm-ı Alî keremullâhi veche ise,: “Elân dahi öyledir!.” buyuruyor.

Resim

Gokde yıldızlar yüzün görmek için cünbüşdedir
Çar rükn ana erişmeklik için yarışdadır..


Gök Yüzündeki yıldızlar onun yüzünü görmek için coşkunca YUSEBBiHü DÖNüş Cünbüşündedir.
Dört Kutup da Ona ERİŞip Hâlifesi OLmak için yarıştadır..


Resim

Bu kemâl ile yine ol acz ile dirlikdedir
Yaradılmışda kamu mahlûk ile birlikdedir..


Anlatılan MuhaMMedî KeMâLâtın yüceliğine rağmen o, yine MuhaMMedî Hasbî Habibî Hizmette KULLuk ÂCZiYyetiyle YAŞAmaktadır.
HÂLiK TeÂLÂ’nın tüm Mahlukâtının Hasbî Habibî Hizmetinde NAHNu BİZ BİR-İZ BİRLik-DİRLiğindedir..


Resim

Acz ile dirlikdedir ol kişinin sermayesi
Hulk ile hoş halk ile sulh etmededir mayesi..


Çünkü Onun şu KULLUK İmtihÂNı BÂZÂRInda tek SERMÂYESi=> ÂCZiYyetiyle NAHNu BİZ BİR-İZ BİRLik-DİRLiğidir..
O yce Zât kaddesallahu sırrahu, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in Huliki’L- Azîm Ahlâkını HOŞ YAŞAyıp, HAKk TeÂLÂ’nın HALKının İslahında Çalışmaktır İŞLerinin mayası..



Resim

Resim


Akdem.: Daha önce. Daha ileri. Daha mühim.
Nev'.: f. Yeni, tâze, cedid. Son zamanda çıkmış.
Muktedâ.: Kendisine uyulan. Önde giden. * Müçtehid. Pişivâ. Peşivâ. * Namazda kendine uyulan imam.
İktidâ.: Uymak, tâbi olmak. Birinin hareketini örnek alarak ona benzemeye çalışmak. İttiba etmek.
Cünbüş.: Fars. cunbіden “kımıldamak”tan cunbiş > cünbüş) 1. Şevk, neşe ve coşkunluk dolu hareket, kaynaşma.
Rükn.: Direk. Esas. * Kuvvet. * Bir şeyin en fazla sağlam olan tarafı veya köşesi veya temeli. * Bir cemaatin ileri gelenlerinden olan. * Nüfuzlu, kuvvetli ve ehemmiyetli kimse.
Hulk.: Huy. Ahlâk. Tabiat. Yaratılıştan olan haslet. Seciyye. Cibilliyet. * İnsanın doğuştan veya sonradan kazandığı ruhî ve zihnî hâller.
Halk.: İnsan topluluğu. İnsanlar. * Yaratmak. İcad. Örneği ve benzeri olmayan bir şeyi yaratmak, ibdâ' eylemek.
Maye.: Damızlık. * Esas. Temel. * Bir şeyin mayalanması ve ekşimesi (tahammürü) için konulan madde..
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: SUNULLAH GAYBİ (ks) DİVANI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

.. ...>* VII *


<= Resim =>

Resim Kâfiyetü'l- Ya..

Resim

Yaradılmışda ne kim var ise ol birlikdedir
Zâhir-ü- bâtında ol hoş hulk ile dirlikdedir..


ALLAHu zü’L- CELÂL’in =>ŞE’ÂNULLAHta =>Her ÂN yeniden yaratmakta OLduğu Kâinâtta ne kim var ise KÜLLî ŞEYy =>NAHNU=> BİZBİR-İZ-Liği DERYÂSInda DAMLAdır-BİRLİKtedir..
Zâhir-Maddî ve Bâtın-Manevî ÂLEmde CÜMMLEsi O HOŞş HİLKİYYet SÜNNETULLAHı İÇİnde DİRLİKtedir..


Resim

Her nefes hâzır mâ'Allah her zaman âgâhdadır
Durması oturması söylemesi Allahdadır..


KÜLLî ŞEYy-HeRKes, Her Yer, Her ZamÂN, Her HÂL ve Her Nefeste, Hâzır-Nâzır ALLAH celle celâlihu İLe ÂGÂHdır/Kalbi uyanık-Basîret Sâhibidir.
DURması, OTURması, SÖYLEmesi ALLAHu zü’L- CELÂL’in Yaratması İLEdir..


Resim

Eylemişdir ol ubûdiyyet makamında karâr
Her nefesde kalbe zâhirdir cemâl-i Girdigar..


ALLAHu zü’L- CELÂL’in KULu ve Halifesi OLarak Ubûdiyyet/KULLuk Makamında Karâr KILdırıLmıştır.
Ancak Her Nefesde Kalbinde=>HaBLi’L- VERîD’inde de AKREB OLan; Kudret Sâhibi Yüce Yaratıcısı RABBu’L- ÂLETMîn’in CEMÂLuLLAHı Zâhirdir-Zuhûr ederdurur!.


Resim

İşidip her zerreden İnni ena Allâhı ayan
Sırını kabil değildir eylemek şerh-ü- beyân..


KÜLLî ŞEYy’den=>NAHNU=>BİZBİR-İZ-Liği İÇİnde =>PareLeL BAĞLILıkta Her ZERReden AYNı ÂNda YÜCE YARATANı ALLAHu zü’L- CELÂL’in,
=> İnnî enALLAHu RABBu’l- ÂLeMîn.: Muhakkak ki BEN, ÂLeMLerin RABBi ALLAH'ım!.” BUYruğunu AÇık SEÇik İŞİTir ve DUYar!.
Bu SUBHÂNî SIRf SIRRı’nı AÇıkLamak, AÇıkça SÖYLEmek ve YAŞAmadan öğretmek asLa mümkün değildir!.


فَلَمَّا أَتَاهَا نُودِي مِن شَاطِئِ الْوَادِي الْأَيْمَنِ فِي الْبُقْعَةِ الْمُبَارَكَةِ مِنَ الشَّجَرَةِ أَن يَا مُوسَى إِنِّي أَنَا اللَّهُ رَبُّ الْعَالَمِينَ
Resim---“Fe lemmâ etâhâ nûdiye min şâtıı’l- vâdil eymeni fî’l- buk’atil mubâreketi mine’ş- şecerati en yâ mûsâ innî enALLÂHu RABBu’l- âlemin (âlemîne).: Böylece oraya geldiği zaman vâdinin sağ tarafından, mübarek yerdeki ağaçtan nida edildi: "Ey Musâ! Muhakkak ki Ben, âlemlerin RABBi ALLAH'ım.” (Kasas 28/30)

Resim

Zâhirinde halk-ı âlem anı idrâk eylemez
Lîk Hak tâliblerinden lütfü imsak eylemez..


Zâhirinde bu KULLuk İmtihÂNı DiYÂRInın Halkı =>Böylesi Mübârek bir KULun İÇinde BULunup-YAŞAdığı HÂLi İdrâk edemez ve ANLAyamaz!.
Lâkin El HAKk TeÂLÂ’yı Taleb edip DİLEyen MuhaMMedî ÂŞIKLardan da =>ALLAH celle celâlihu bu Muhteşem Lütfunu esirgemez ve EŞ ÇEKtirmez. Hamd Olsun ALLAH celle celâlihu’muza!.


Resim

Meskenetle hulk ile ol halk ile sohbet eder
Herkesin aklınca söyler lûtf ile ülfet eder..


O KutLu-MutLu MuhaMMedî MELÂMî HAKk ÂŞIKLar ki =>MuhaMMedî SEKîNEt MiskinLiği SüKÛNet AhLâkıyLa HAKk TeÂLÂ’nın HALkına Sâhib ÇIKıp-SÂHABe OLup SOHBEt EDerLer.
Herkesin Kaderince-Kadarınca- AKıL KABInca KONUŞur ve LûTFuLLAHın Lâyık ve Lâzımınca ÜLfet edip DostLuk KURARLar!.


Resim

Razı olsa sohbetine her kim istidâd ile
Müstefid olur hakikat feyz ile irsal ile..


HAKk TeÂLÂ’nın HaLkından her kim ki =>Kendisine ezelden yüklenmiş OLan Hakkı ve Hayrı Tercih Kabiliyeti-KuLLuk Hakkı ile,
Böylesi bir MuhaMMedî MELÂMî HAKk ÂŞIK SOHBEtinde BİZ BİR-İZ OLmaya RAZı OLsa,
Gerçekten Bu MuhaMMedî RAHMet YAĞIŞIndan gökten İNeN Yağmur gibi istifâde edip, fayda görür..
İnşâe ALLAHu TeÂLÂ!.


Resim

Resim

Hulk.: Huy. Ahlâk. Tabiat. Yaratılıştan olan haslet. Seciyye. Cibilliyet. İnsanın doğuştan veya sonradan kazandığı ruhî ve zihnî hâller..
Âgâh.: (Ageh) f. Haberdar. Uyanık. Kalbi uyanık. Malumatlı. Basiretli. Vâkıf. Bilen.
Girdigâr.: f. ALLAH celle celâlihu.Yaratıcı. Kudret sahibi.
Lîk.: f. Lâkin, amma, ancak, fakat.
İmsak.: Kendini tutmak. Bir şeyden el çekme. Oruca başlama zamanı. Hapsetmek. Şer'an müftirat denen şeylerden (orucu bozan şeylerden) nefsi hakikaten veya hükmen men' etmek. Yemez içmez adamın hâli. Cimrilik, hasislik, pintilik.
Meskenet.: Miskinlik. Tembellik. Uyuşukluk. Bitkinlik. Beceriksizlik. Fakirlik. Yoksulluk.
Ülfet.: Alışma, alışkanlık. Birisiyle münasebette bulunmak. Ünsiyet. Ahbablık, dostluk. Huy etme. Görüşme, konuşma
İstidâd.: Alışma, ünsiyet etme. Doğrulma..
Müstefid.: (C.: Müstefidân) İstifade eden, fayda gören, faydalanan.
İrsal.: (Resul. den) Göndermek, gönderilmek, yollamak. Havale kılma. Salıvermek. Kendi haline koymak. Sürü sahibi olmak. Elçi gönderme..
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: SUNULLAH GAYBİ (ks) DİVANI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

.. ...>* VII *


<= Resim =>

Resim Kâfiyetü'l- Ya..

Resim

Merhametle bir kişiye eylese lütfü nazar
Muhtasarken ol kişi âlemde olur mu'teber..


ALLAHu zü’L- CELÂL’in KULu ve Halifesi OLarak MuhaMMedî Ubûdiyyet/KULLuk Makamında Karâr KILmış Olan MuhaMMedî Mârifet EHLi olan Zât, MuhaMMedî Merhametle bir kişiye LütfuLLAHLa nazar etse, HİMMet KILsa,
O kimse bu âlemde, fazla ehemmiyet verilmeyen birisiyken herkesin; beğenip, inandığı ve i’tibâr edip güvendiği bir kişi olur..


Resim

Kavli pâk-ü- fi'li pâk-ü- hulkı pâk-ü- hâli pak
Zâhirini bâtınını eylemişdir tâbnâk..


İşte bu MuhaMMedî Mârifet EHLi HAKk ÂRiF-ÂŞIKLarın, SÖZLeri tertemiz, İŞLeri tertemiz, Ahlâkları tertemiz ve HÂLLeri tertemizdir ki,
RABBu’L- ÂLEMîn, onların ZâHiR-DıŞ-KAFaLarıyLaBÂTıN-İÇ-KALBLerini NÛRULLAH=>NÛR-u RESÛLULLAH sallallahu aleyhi vesellem İLe NÛRa Gark etmiş BİZ BİR-İZ=>NAHNU KILmıştır.. HaMd OLsun!.


Resim

Bakışında gözlerinde hassa-i iksiri var
Sözlerinde söyledikde neş'e-i te'sîri var..


İşte bu MuhaMMedî Mârifet EHLi HAKk ÂRiF-ÂŞIKLarLa GÖZ GÖZe GELirseniz onların GÖZLerindeki IŞıkLar =>Lazer IŞINı gibi SİZdeki tüm DErtLerinize bir ÂNda devâ OLma Özelliği taşır ALLAH celle celâlihu İZNiyLe..
Onlar SİZe bir SÖZ söylediklerin de, bir ÂNda, sizde daha önce asla olmamış etki te'sîr bırakır sizde ve hemen gereğini yaparsınız MuhaMMedî AŞKuLLAH YOLUnda..


Resim

Sıdk ile ihlâs ile her kim ana olsa karin
Vâsıl-ı Hak olsa ol ayn-el-yakîn Hakk-el-yakîn..


Her kim ki, bu MuhaMMedî Mârifet EHLi HAKk ÂRiF- ÂŞIKLarLa Sadakat ve İhlâs ile BİZ BİR-İZ=KARındaş=ÖZ AKRABAsı OLsa,
CÂN CERYÂNLarı PareLeL BAĞLı ÂLEtLer gibi bir ÂNda =>HAKk TeÂLÂ’ya =>MuhaMMedî VUSLat-Kavuşum BULur =>Kafa GÖZüyLe AYNe’L- YAKÎN =>KaLB GÖZüyle de HAKke’L- YAKÎN Görür=>MUHAMMEDî HAKİKAtını İnşâe ALLAHu TeÂLÂ..


Resim

Halk-ı âlemden elini dilini çekmişdir ol
Şahrahı enbiyâdır ol kişi kendini bul..


MuhaMMedî Mârifet EHLi HAKk ÂRiF- ÂŞIKLar, içinde yaşamakta Olduğumuz normal HALk ÂLEMİ’nden ELLerini de DİLLerini de Çekmişlerdir.
Sözünü ettiğimiz Kişi =>Hatemü’L- ENBİYâ =>NEbîYyü’L- ÜMMî ve TüMM Peygamberlerimizin EVveL-ÂHir Kâdim SIRAt-ı Mustakîm ŞÂHLar ŞÂHI'nın YOLUdur..
Dünyâ UYkusundan UYan da =>O Yüce MuhaMMedî ERENLeri=>BİLip=>BULup=>AŞKuLLAH KERVÂNLarına KatıL Hakkı ve Hayrı sen de YAŞA!. İnşâe ALLAHu TeÂLÂ..


Resim

Zât-ı pâki kibriyâya eylemişdir ittikâ
İsri mirât-ı Hüdâya eylemiştir iktizâ..


Onlar ki, MuhaMMedî Mârifet EHLi HAKk ÂRiF- ÂŞIKLarın İLk SÖZLerindeki ERLikleri o kadar Kavi/sağlam ki ÖMüRLerince =>
İmânLarındaki MuhaMmedî EMîNLik-TahkikLik ve AMeLLerindeki MuhaMmedî Takvâ İle SÖZe GELmez ÖZELlik ve GÜZELLikLerin, ZÂHiRde AZAMetuLLAH ve BÂTıNda KUDRETuLLAH’ın MutLak Sâhibi ALLAHu zü’L- CELÂL’e DAYANmışlardır.
EL HÂDî ALLAH celle celâlihu’nun RAHMetenli’l- EALEMÎNi, ÂLEMLer ÂYNAsı OLan RESÛLULLAH sallallahu aleyhi vesellem’in SIRAt-ı Mustakîm İZinde Lâzım ve Lâyıkınca KULLuk yapmayı Prensib OLarak YAŞAmaktalar..


Resim

Şöyle bilgil fasl-u- cins-ü- cüz'-ü- küll hâdis kadîm
Hem dahi cevher araz hâl-ü- mahal kalb-i selim..


ŞöyLe BİL ki, ALLAHu zü’L- CELÂL’in ŞE’ÂNuLLAhta Her ÂN YENiden Yaratmakta olduğu Mâsivâsı-KÜLLî ŞEYy’i =>ASLın->fASLı OlanLarın tümünün cinsi, azı, çoğu CÜMMLesi EzeLden beridir, sonradan olan yaratıkların MevCÛDiyyet hâlleridir.
Hem de =>İnsÂN AKLının ALgıyLa =>BİLip-ANLadığı ve =>özü-esası, sonradan olanlar deyip yer ve hâl diye isimlendirdiği her şey ve husus düşünce ürünüdür.. Gerçek HAKKu’L-HAKk ise ALLAHu zü’L- CELÂL’in İLMidedir…


Resim

Resim

Muhtasar.: Az. Kısa. Uzun olmayan. * Tekellüfsüz. * İhtisar edilmiş. Kısaltılmış.
Mu'teber.: İtibâr gören. Beğenilen. * İnanılır. Güvenilir. Hatırı sayılır. Hükmü geçen.
Kavl.: Anlaşma. Sözleşme. * Konuşulan söz. Söz cümlesi.
Hulk.: Huy. Ahlâk. Tabiat. Yaratılıştan olan haslet. Seciyye. Cibilliyet. * İnsanın doğuştan veya sonradan kazandığı ruhî ve zihnî hâller.
Tâbnâk.: f. Parlak, ışıklı, ziyadar, münevver.
Hassa.: (C.: Havass) İnsanın kendisine tahsis ettiği şey. Bir şeyde bulunup başkasında bulunmayan şey. Bir şeye mahsus kuvvet. Te'sir.
İksir.: Çok te'sirli, her derde devâ sayılan mevhum cisim. Bir şeyin olmasına veya hastanın iyileşmesine sebeb olan ehemmiyetli madde.
Karin.: Yakın. Hısım. Akraba. * Arkadaş. Yaşı aynı olan arkadaş. Refik. Komşu.
Ayn-el-yakîn.: (Ayn-ül yakîn) Göz ile görür derecede görerek, müşâhede ederek bilmek.
Hakk-el-yakîn.: (Hakk-ul yakîn) Mârifet mertebesinin en yükseği. En yakînî bir surette hakikatı müşahede edip yaşamak hali. Ateşin yakıcı olduğunu bütün hislerimizle yakından duyup yaşadığımız gibi.
Şahrah.: f. Büyük ve işlek yol, cadde. Şaşırılması mümkün olmayan doğru ve işlek yol.
İttikâ.: Dayanmak. Yaslanmak.
İsr.: Alâmet. Nişane. * Ayak izi. * Yol. Meslek. * Başlamak ve azimet etmek.
Mirât.: Ayine. Ayna.
Hâdis.: Yeni. Sonradan olan şey. Değişen. Hudus eden.
Kadîm.: Eski zaman. * Başlangıcı olmayan. Uzun zamandan beri var olan. * Evveli bilinmeyen hâl ve keyfiyet.
Cevher.: Bir şeyin özü, esası.
Araz.: İşâret, alâmet. * Tesâdüf, rast gelme. * Kaza. Felâket. Zâtî olmayan hâl ve keyfiyet.
Mahal.: Yer. Mekân. Cây.
Kalb-i selim.: Temiz gönül..
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: SUNULLAH GAYBİ (ks) DİVANI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

.. ...>* VII *


<= Resim =>

Resim Kâfiyetü'l- Ya..

Resim


Cümleyi cami' bisât olmusdurur canı anın
İstivâsıdır ne denlü var İse canı tenin..


Yüce ALLAHu zü’L- CeLÂL’in El HAYy celle celâlihu İsmini TeceLLîsi OLan TEK-BİR CÂNı’na CÜMMLe CiHÂNı DÖŞEk gibi YaYıp Örtü KILmıştır..
HAYyatta GÖZüken Bedenin/TENin/Sûretin =>CÂNı/SîReti İse, GÜNEŞin IŞIğı gibi SEViYeLeMe TECELLîsidir..

Resim

Cümle zerrât-ı cihân-ı cana kurs-u âfitâb
Nuru andan ahz ederler âfitâb-ü- mâhitâb..


Yüce ALLAHu zü’L- CeLÂL’in El HAYy celle celâlihu İsminin TeceLLîsi OLan şu HAYatımızda CihÂNdaki tümm CÂN ZERReLerinin DİRİLik TEMELi OLan BESLENmede en alt ve tek besini olan BİTKİLerin fotosentez YAPa BİLMesi ÖZELLiğini Güneş KÜRResinin NÛRundan/IŞIğından Alırlar ki AY =>GÜNEŞten =>NÛRuLLAHtan ALmaktalar..

Resim

Hüsne mensûb vech-i eşyâda ne varsa ey cevân
Bir varakdır heb anın hüsnü kitabından hemân..


Eyy CivÂN/Genç Kardeşim;
Hüsn/Güzellik. İyilik. Eksiksizlik. Kemâlle=>Cemâl’e Eriş KüLLî ŞEYyde/Eşyâda gözüken TÜMMLük-TAMMLık, ALLAH celle celâlihu HÜSN KiTÂBından ancak ve ancak TEK-BİRr Sayfadır..


Resim

Bu zemin-ü- asumanın nün anın zâtıdır
Okunan dillerde anın mushaf-ı âyâtıdır..


ALLAHu zü’L- CeLÂL’in=>KÛN feyeKÛNu sonUÇu Olan YERLer ve GÖKLer “KÛN!.OL!.” EMRinin “NuN”u =>ZÂTuLLAH’ın Yaratışıdır. Ve SONsuz DİLLerde OKu!.nan/Yaşanan =>O’nun Kâinât Kur'ÂN-ı Kerîm’inin SONsuz ZERRELeri/ÂyetLeridir..

Resim

Kâinata illet-î gâ'î olupdur vahdeti
Vahdetinin halvetinden zâhir olur celveti..


ÇOKLuk KESREti gözüken Kâinat’ının Yaratılmasının maksadı ve gayesinin temeli => O’nun TEKe TEKLik Vahdeti OLmuştur.
O’nun TEKe TEKLik Vahdeti OLan Halvetinden/ Yalnızlık Gizliliğinden=>DOĞar-Zâhir OLur;
ZÂTuLLAH VAHDEt HÂLVEti =>SIFÂTuLLAH =>ESMÂuLLAH =>EŞYÂuLLAH KESRette VAHDEt CELVetidir..

Resim

Vahdetinin nefhasıdır kâ'inâtı seyr eder
Bir tecellî sırrıdır geh ayn eder geh gayr eder..


ZITLarın ZEVki KÂİNÂtının DEVRÂNını SEYRÂNda SEYR eden VahdÂNiyyetin RAHMÂNî Nefhasıdır,
ŞE’ÂNuLLAHta Bir TeceLLî SIRRıdır ki =>NEFSLerin/AKıLLarın TERCihiyLe;
=>Gâhi BİZ BİR-İZ=NAHNu=İKRÂR AYNiYyeti OLur HİZBuLLAHta,
=>Gâhi bEN de bEN =İNKÂR GAYRiYyeti OLur HİZBuşŞEYTÂNLıkta..

Resim

İhtilâfâta sebeb esmânın ahkâmıdır
Her bir ismin taht-ı hükmünde olan en'âmıdır..


KİMi NEFSLerin/AKıLLarın ALLAH celle celâlihu’ya HİLâFeti TERCihiyLe BİRLik DİRLiği,
KİMi NEFSLerin/AKıLLarın ALLAH celle celâlihu’ya MuHALâFeti TERCihiyLe İkİLik doğması ALLAH celle celâlihu ESMÂsının/İsimLerinin HÜMÜncedir.. ve KÜLLî ŞEYy, HERKEs ve Yaratılmış olan bütün mahlûkatın HER BİRisi bir GALiB ESMÂNın Hükmü Altında TECELLî AYNAsıdır..


Resim

Resim

Câmi'.: Cem'edici, toplayıcı, içine alan. * Cem'etmiş, toplamış bulunan, hâvi ve muhit olan.
Bisât.: (c.: Büsüt) Döşek. * Döşeme, kilim, minder.
Bisât-ı Arz.: Yeşillik, çimen.
İstivâ.: Müsavi oluş. Temâsül. * İ'tidal, istikamet ve karar. * Kemâlin sâbit olması..
Kurs.: yuvarlak.
Âfitâb.: f. Güneş.
Mâhitâb.: Ay. Kamer.
Kurs-u âfitâb.: Güneş yuvarlağı.
Ahz.: Alma. * Tutma. * Kabul etme.
Hüsn.: (Hüsün) Güzellik. İyilik. Eksiksizlik. Cemâl ile kemâl.
Mensûb.: bir kuruluşla, toplulukla ya da bir kimseyle bağıntısı, ilişkisi olan.
Cevân.: civan. Taze. Genç.
Varak.: Tek yaprak hâlindeki kâğıt.
Mushaf.: Sahife. Sahife halinde yazılı kitap. * Kur'ân-ı Kerim'in bir ismi.
İllet-î gâ'î.: illet-i gaiye.: Elde edilmesi için çalışılan gaye, maksad ve netice. Vazifeye terettüb eden maslahat, fayda, semere, iş.. Asıl gaye, amaç.
İLLe.: (İllet) Esas sebeb. Vesile. * Hastalık, maraz, dert, sakatlık. Mûcib, maksad, gaye.
Halvet.: Yalnızlık. Tek başına kalmak. Tenhaya çekilme. * Gizlilik
Celvet.: Yerini, yurdunu terketme. * Tas: Abdin fenâfillah olup halvetten ayrılması.
Nefha.: Üfürmek. Üfürük.
Ayn.: (C.: A'yan-A'yun-Uyûn) Göz. * Pınar, kaynak. Çeşme. * Tıpkısı, tâ kendisi. * Zât. * Eşyanın hakikatı. * Kavmin şereflisi. * Diz. * Altın. * Nazar değme. * Casus. * Her şeyin en iyisi. * Muayene etmek..
Gayr.: Diğer, başkası, mâadâ, âher, yabancı.
Ahkâm.: (Hüküm. C.) Hükümler. Kanunlar. Nizamlar.
Enâm.: Yaratılmış olan bütün mahlûkat, halk. Yaratılmış bütün canlılar. Deve, sığır, koyun gibi hayvanlar..
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: SUNULLAH GAYBİ (ks) DİVANI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

.. ...>* VII *


<= Resim =>

Resim Kâfiyetü'l- Ya..

Resim

Mümkinâtın mâyesi bil hikmet-i esmâ kamu
Nûr-u zâtın sayesi bil esfel-ü- a'lâ kamu..


İçinde yaşamakta olduğumuz şu yeniden meydana gelme ve yaratıllma Âlemi/Kâinât Mümkinâtının mâyası, her şey için EsmâuLLAH Hikmet TeceLLîisidir.
En Yüce/a'lâ Olan İlliyyîn ile en alt-dibi olan Esfelîn dahi bil ki ZÂTuLLAH NÛRunun gölgesidir..

ZÂTuLLAH==>SIFATuLLAH==>ESMÂuLLAH==>EŞYÂuLLAH..

Resim

Zât-ı Hakktan şu kim esmâ-vü- sıfatı bilmedi
Mâye olan asl-u- fasl-ı mümkinâtı bilmedi..


Akl-ı Silm Sâhibi her kimse şunu bilmeli ki, eğer bu âlemde gördüğü küllî Şeyin/EŞYÂ ==> ESMÂuLLAH ==> SIFATuLLAH ==> ZÂTuLLAH’tan ki HAKK TeÂLÂ’nın ZÂTı’ndan/NÛRundan Tecellî OLduğunu BİLip ANLAmadıysa,
Şu OLuŞLar Âleminin fASLı’nın/Tafsilatının Mayasının ASLının ALLAH celle celâlihu olduğunu da BİLemez..

Resim

Şöyle bil kim her isim burcuna can olmuşdurur
Her isim bir cins cisminde ayan olmuşdurur..


Şunu şöyle bil kim her isim/esmâ Galib Esmâ OLarak bir NEFS Burcuna CÂN OLupdurmaktadır.
Ve İsim, bu âLemde her bir türun/cinsin CİSminde âşikâr/herkesin bilebileceği ve görebileceği şekilde bellidir.. Bitkiler=>ağaçlar=>mantarlar v.s. gibi.. ya da Hayvanlar=>çift tırnaklılar=>mandalar=>koyunlr vs. gibi..

Resim

Her bir ismin nûr-ı burcuna hakikat oldular
Ya'ni her burcuna esmâ kenz-i hikmet oldular..


Ve ber bir ŞEYy için KimLik KİŞİLik Noktası/burcunda Galib Esmâ Hakikatı oldular.
Açıkça şu ki, KÜLLî ŞEYy/Nefs için İsimLerin/ESMÂuLLAH Hikmet Hazineleri oldular..

Resim

Cümle esmâ-yı Hudâyı câmi' Allah ismidir
Kevn-i câmi'de zuhurun ism-i a'zam kısmıdır..


Hudâmız ALLAH celle celâlihu’nun Sonsuz ve Sayısız İsimlerinin tümünü kapsayan “ALLAH celle celâlihu” baş isimidir LafzuLLAHtır..
Bütün kâiNâtın/Tüm Yaratılanların Zuhuruna sebeb olan İSİMLer ise İsm-i A'zam olan isimler kısmıdır..

Resim

Cân-ı âlemdir ol âlem kevn-i câmi' cismidir
Kevn-i câmi'de olan bil ism-i a'zam kısmıdır..


Bütün kâiNâtın/Tüm Yaratılanların CEM’ Olup toplandığı ÂLEM ise ÂDEM Cismidir=>CÂN-ı ÂLEMi’dir.
Bütün kâiNâtın/Tüm mecvûd Olanların VAR OLuş SebebLeri olan İSİMLer ise, İsm-i A'zam olan isimler kısmıdır..

Resim

Ârif oldur kendi isti'dâdına ârif ola
Cümle ismin hükmüne esrarına vâkıf ola..


MuhaMMedî Mârifette Ârif OLan kimse o kimsedir ki, kendine ALLAH celle celâlihu’nu EZELde yüklediği AKıL/Esmâlar toplumu kıldığı kabiliyetlerini BİLip BULup TANıyıp MuhaMMedî Mârifette Ârif OLa..
Kendi Nefsinin KimLik KİŞİLik Esmâlarını gerçekten BİLenler, elbette RABBu’l ÂLEMîn SIFATULLAH TECELLîsi Tüm İSİMLERin/ESMâuLLAH’ın tümünün SIRRLarına da Sâhib olur.. İnşâe ALLAHu TeÂLÂ..


Resim

Resim

Mümkinât.: Mümkün olanlar, imkânda olanlar..
İmkân.: Mümkün olmak. Olacak hâlde bulunmak..
Hudus.: Yeniden meydana gelme. Sonradan peyda olma. Yok iken vücuda gelme..
Kevn.: Hudus. Varlık, var olmak. Vücud, âlem, kâinat. Mevcudiyet..
Saye.: f. Gölge. * Mc: Himaye, sahip çıkma, koruma. * Muavenet, yardım..
Burç.: Muayyen bir şekil ve sûrete benzeyen sâbit yıldız kümesi..
Ayan.: (İyân) Aşikâr. Belli. Herkesin bilebileceği ve görebileceği..
Kenz.: Define, hazine. Yer altında saklı kalmış kıymetli eşya, para veya altın gibi şeyler.
Câmi'.: Cem'edici, toplayıcı, içine alan. * Cem'etmiş, toplamış bulunan, hâvi ve muhit olan..
İsm-i a'zam.: ALLAH celle celâlihu'nun Kur'ân ve Hadis-i Şeriflerde zikredilen yüz isminin mânâca en câmi' olanıdır. İsm-i A'zam, diğer isimlerin de mânâlarını içinde toplar. Her ism-i İlâhiyenin de, her mahlukun da bir a'zamlık mertebesi vardır..
İsti'dâd.: Bir şeyin kabulüne ve kazanılmasına olan fıtrî meyil. * Kabiliyet. Akıllılık. Anlayışlılık. Allah Teâlâ Hazretlerinin (celle celâlihu) insanlara ve sâir mahluklara tevdi buyurduğu kabiliyet kuvveleri..
Vâkıf.: Bilen, haber sahibi. Aşina. Bir işten iyi haberi olan. * Vakfeden. * Duran, ayakta duran..
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: SUNULLAH GAYBİ (ks) DİVANI ŞERHİ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

.. ...>* VII *


<= Resim =>

Resim Kâfiyetü'l- Ya..

Resim


Bu tarikde niceler bu sırra vâkıf olmadı,
Kendi isti'dâdının hükmüne ârif olmadı..


Bu MuhaMMedî AŞKuLLAH YOLUnda gelip geçen nice kimseler oldu ki,
MuhaMMedî Mârifette =>Nefsini tanıyıp=>Yaratan RABBını Tanıma SIRRIna ERemedi.
Onlar, ALLAH celle celâlihu’nun Tüm ESMÂLarını EMÂNeten YüKlenip Halifesi OLaBİLme akıllılık-anlayışlılık kabiliyet ve fıtrî meylini BİLip, BULup, Olup YAŞAyan MuhaMMedî Âriflerden olamadı..

Sevgili Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz.: “Men arefe nefsehu fekad arefe RABBehu.: Kim ki NEFSini TANIdı/BİLdi, kesinlikle RABBını da TANIdı/BİLdi.” buyurmuştur.
(Aclunî, Keşfü'l-Hâfâ II/343 (2532)

Resim

Düşmemişdi anların meşrebleri bu hikmete,
Sa'y edip erişmediler rahata vü rahmete..


Onlar, yaratılıştan kendilerinde olan mânevi haz ve feyz alma huylarını kullanamadılar ki bu hikmete eremediler.
Sonuçta ise çalışıp çabalayıp rahata ve rahmete ulaşıp erişmediler..

Resim

Bazılarda ilmini esmânın, ikrâr eyledi,
Sâhib-i esmâyı ol gördükde inkâr eyledi..


Bazıları Maddî Akıl İlmiyle Esmâların ne olduğunu öğrendiler ve ikrâr edip doğrudur dediler.
Nevar ki esmâların Sâhibi Rabbu’l- ÂLEMÎNi görünce O’nu inkârettiler yalanladılar..

Resim

Fıtnat-ü- akl-ü- kiyaset ile olur sandılar,
Râh-ı Hakda kat'-ı menzil etmeden usandılar..


Çünkü onlar nakilsiz ham akılla, maddî eşyâyı idraki yeterli görüp sadece boş söze dayalı olur sandılar.
HAKkTeÂLÂ YOLu’na DUYup-UYup da ULAşım Noktasına yol almaktan usandılar, bıktılar..

Resim

Şol kişi kim iki kerre doğmamışdır anâ’dân,
Ol kaçan fariğ olur emmâreden efsâneden..


Şu kimse ki, Zâhir Bâtın Âlemlerinde ANAsından iki kerre doğmamışsa,
Bu kimse ne zaman ve nasıl kurtulacak, nefsinin hevâ hevesle yanlışı emredişinden ve kendisine Tasavvuf diye anlatılan masal gibi uydurulmuş hayal hikayelerinden nasıl kurtulacak!.

Resim

Anasından iki kerre doğmaya bir âdemi,
İki âlem sırrına ermez ve bulmaz bu demi..


Bu MuhaMMedî MeLÂMet YOLunda, ANAsından iki kerre doğmayan bir âdemoğlu,
Asla Zâhir Bâtın Âlemleri Kemâlât Sırrına eremmez ve Şu ÂN’ın ŞeHâDet Fiilini YAŞAyış Şerefini bulamaz..

Resim

Bu yolun sermâyesinin mâyesi oldu geliş,
Şol kişide kim geliş olmaya olmaya biliş..


Bu MuhaMMedî MeLÂMet YOLunun ANA Sermâyesini=>NEredEN GELdiğini BİLiş KILmıştır ALLAH celle celâlihu..
Elbette NEredEN GELdiğini BİLmeyen kimsenin gideceği yeri de BİLmeyiş Şaşkınlığı açık sonuçtur..


Resim

Resim

İsti'dâd.: Bir şeyin kabulüne ve kazanılmasına olan fıtrî meyil. * Kabiliyet. Akıllılık. Anlayışlılık. Allah Teâlâ Hazretlerinin (C.C.) insanlara ve sâir mahluklara tevdi buyurduğu kabiliyet kuvveleri.
Meşreb.: Huy. Yaradılış. Adet. Ahlâk. * Gidiş. * İçmek. İçilecek yer. * Fehmetmek. * Mânevi haz ve feyz alınan yer ve yol.
Sa'y.: Çalışma, Çalışıp çabalama. Gayret sarfetme. Bir maksadın meydana gelmesi için elden geleni yapma.
Anâ’.: Zahmet, meşakkat, güçlük, zorluk.
Fıtnat.: Cibillî ve fıtrî ve âni anlamak ve idrak etmek. * Hikmet. * Zekâvet, basiret, tedbir, fatânet, zeyreklik. Fıtnet diye de okunur. (Zıddı: Gabâvet'tir.)
Kiyaset.: Zeki. * Uyanıklık. Zekâ. Ferâset. Zeyreklik.
Emmâre.: Emreden. Zorlayan. Cebreden..
Menzil.: İnilen yer. Konulacak yer. * Yer. Dünya. Ev. * Mesafe.
Kat’.: Kesme, ayırma. * Geçme. Yol almak. Yüzerek geçmek. * Delil ve bürhan ile ilzam etmek
Fariğ.: İşini bitirmiş, boş kalmış, alâkasını kesmiş, rahat, vazgeçmiş, çekilmiş.
Kaçan, (haçan).: Ne zaman, ne zaman ki, her ne zaman, vaktâki, nasıl, ne suretle, ne vakit
Efsâne.: Masal. Uydurulmuş yalan hikâye..
Resim
Cevapla

“►Allah Dostları Divan Şerhleri◄” sayfasına dön