HADİSLERLE İSLAM...

Peygamber Efendimizin (sav) mübarek sözleri ve Kudsi Hadisler.
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

HADİSLERLE İSLAM...

Mesaj gönderen Hakan »

Resim

HADİSLERLE İSLAM (HADİS VE AYETLER)

Din-Vahiy-Nübüvvet


Resim--1-) Abdullah b. Ömer, kendisine, "Biz Kur'ÂN'da korku namazını (savaş ortamında kılınan namazı) ve hazar namazını (olağan şatlarda yolculuk dışında kılınan namazı) bulduğumuz halde, neden sefer namazını (yolculukta kılınan namazı) bulamıyoruz?" diye sorulduğunda: "Biz bir şey bilmezken, Allah bize Muhammed'i gönderdi ve biz de onun ne yaptığını görmüşsek, öyle yapıyoruz." cevabını vermiştir.
(Muvatta', Kasru's- salât, 2; İbn Mâce, İkâmet, 73)

Resim--2-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Kim İslam'da güzel bir işe öncülük ederse hem (kendi yaptığının) sevabını, hem de kendisinden sonra o işi yapanların sevaplarını alır. Üstelik onların sevaplarından da bir şey eksilmez. Kim de İslam'da kötü bir gidişe öncülük ederse hem kendi günahını, hem de kendisinden sonra onu yapanların günahını alır. Yine onların günahından da bir şey eksilmez." buyurdu.
(Müslim, Zekat, 69; Müslim, İlim, 15)

Resim--3-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Şüphesiz ki bu ilim (Hadis ilmi) dindir. Öyle ise dininizi kimlerden aldığınıza dikkat edin!" buyurdu.
(Müslim, Mukaddime, 7; Darimî, Mukaddime, 38; Hatib, Kifâye, 150)

Resim--4-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Ben size (öğreten/yol gösteren) bir baba gibi öğretiyorum." buyurdu.
(Nesaî, Taharet, 36; İbn Hanbel, 11,250)

Resim--5- Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Benden bir şey yazmayın. Her kim benden Kur'ân'dan başka bir şey yazmışsa onu hemen yok etsin. Benden hadis rivâyet edin; bunun bir sakıncası yok. Ama her kim benim üzerimden kasten yalan söylerse cehennemdeki yerini hazırlasın." buyurdu.
(Müslim, Zühd, 72 ; İbn Hanbel, lll, 56; Darimî, Mukaddime, 42)

Resim--6- Abdullah b. Amr b. el-As şöyle demiştir: "Ben, muhafaza etme düşüncesiyle Resulullah'tan işittiklerimin hepsini yazıyordum. Kureyşli bazı kişiler: "Resulullah (sav) sakinken de öfkeliyken de konuşan bir insan olduğu halde, sen ondan her duyduğunu yazıyor musun?" diyerek beni bundan menettiler. Ben de yazmaktan vazgeçtim ve bu durumu Resûlullah sallallahu aleyhi veselleme ilettim. O da: "Sen yaz." dedi ve parmağıyla ağzına işaret ederek: "Varlığım elinde olan Allah'a yemin olsun ki buradan hakikatten başka bir şey çıkmaz." buyurdu.
(Ebu Davud, İlim, 3; Darimî, Mukaddime, 43)

Resim--7-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Sizler benden (sözlerimi) işitiyorsunuz. Sizden de başkaları işitecek. Onlardan da başkaları işitecektir." buyurdu.
(İbn Abbas'dan; Ebü Davüd, İlim , 10)

Resim--8-.) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: ''Allah bizden herhangi bir şeyi işiten ve işittiği gibi de tebliğ edip başkalarına aktaran kişinin yüzünü ak etsin.'' buyurdu.
(Tirmizî, İlim, 7; İbn Mâce, Sünnet, 18)

Resim--9-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Bu ilmi (ilahî öğretileri) sonraki nesillerden güvenilir kimseler devralacak ve onu, câhillerin yorumlarından, bâtıl ehlinin kendi çıkarları uğruna istismar etmelerinden ve haddi aşanların saptırmalarından koruyacaklardır.'' buyurdu.
(Beyhakî, es Sünenü'l- Kübrâ, X, 350)

Resim--10-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Her kim kasten benim üzerimden bir yalan uydurursa cehennemdeki yerini hazırlasın.'' buyurdu.
(Buharî. İlim, 38 ; Müslim, Mukadime, 2)

Resim--11-) Hz. Ali Kerremallahu vechehu: "Ben, Resülullah'tan bir hadis işittiğim zaman, Allah dilediği kadar beni o hadisten yararlandırırdı. Ancak başkası ondan bana hadis rivayet ettiği zaman raviden yemin etmesini isterdim. Yemin ettiği zaman onu tasdik ederdim."
(Ebü Davüd, Vitr, 26; Tirmizi, Salat. 181; İbn Hanbel ,Müsned, 1,11)
Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: HADİSLERLE İSLAM...

Mesaj gönderen Hakan »

Resim

Resim--12-) Hz. Aişe, Ebu Hüreyre'den nakledilen, "Kadın, eşek ve köpek namazı bozar." rivayetini duyunca buna itiraz etmiş ve "Allah'a yemin ederim ki ben Allah Resulü'nün önünde, sedirin üzerinde yatarken onun namaz kıldığını gördüm. Bazen ihtiyacım oluyor, Resulullah'ı rahatsız etmemek için ayaklarının yanından çıkıyordum." buyurmuştur.
(Buharî , Salât, 105: Müslim , Salât, 270)

Resim--13-) Ebu Hüreyre'nin: "Kim bir cenâze yıkarsa gusletsin, kim de cenâzeyi taşırsa abdest alsın. " şeklindeki rivâyetini duyan Hz. Aişe: "Müslümanların ölüleri necis mi ki? Bir tahta parçasını (tabutu) taşımakla birisine ne (diye abdest) almak gereksin?" buyurmuştur.
(ez-Zerkeşî, Hz Aişe'nin Sahabeye Yön elttiği Eleştiriler,s.115)

Resim--14-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Ameller niyetlere göredir..." buyurmuştur.
(Buharî, Bed'ü'l- vahy,l; Buharî , Talak, ll; Buharî, İman, 41; Buharî, İman,41; Buharî, Nikah, 5; Buharî, Itk,6; Buharî, Eyman ve'n-nüzur, 23; Buharî, Hıyel ,l; Buharî, Menakıbü'l-ensar,45)

Resim--15-) Hz. Aişe ve İbn Abbas gibi sahabilerin naklettiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, bir cuma günü hutbe irad ederken: "Sizden biriniz cumaya gelmek istediği zaman gusletsin!. " buyurmuştur.
(Buharî , Cum'a, 2;Müslim , Cum'a,1)

Resim--16-) Hz. Ali Keremullahi veçhe: "Yâ Resûlullah! Biz, aynı dedenin torunlarıyız; oysa görüyorum ki Arap boyları ile konuşurken benden farklı bir dil kullanıyorsun." deyince, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Beni Rabbim edeplendirdi (dil ve edebiyat bakımından yetiştirdi) ve bunu ne güzel yaptı." buyurmuştur.
(Sem'anî, Ebu Said Abdülkerim b. Muhammed,Edebü'l-imla ve'l-istimla,s. 5; Rivâyetin bağlamı, tarikleri ve sıhhati hakkında bkz . Aclünî , Keşfü'l-hafa ve müzılü'l-ilbas, s.70)

Resim--17-) Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem;"Bana sözün özü (cevamiu'l- kelim) verildi." buyurmuştur.
(Müslim , Mesaci d ,5; Buharı, Cihad, 122)

Resim--18-) Abdullah b. Mes'üd'dan rivâyet edildiği üzere: Bir gün Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Sizce pehlivân kimdir?" diye sorar. Yanında bulananlar: "Pehlivân, hiç kimsenin güreşte yenemediği kimsedir." diye cevap verirler. Bunun üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Hayır öyle değildir; asıl pehlivân, öfkelendiğinde nefsine hakim olan imsedir." buyurmuştur.
(Muslim, Birr, 106;Ebü Davüd , Edeb,3)

Resim--19-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "İslam, beş esas üzerine bina edilmiştir. " buyurmuştur.
(Müslim, İman, 21; Tirmızi , İman 3)

Resim--20-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "İlim kadın erkek her Müslüman'a farzdır. " buyurmuştur.
(İbn Mâce, Sünnet, 17)

Resim--21-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Mümin, müminin kardeşidir." buyurmuştur.
(Müslim , Nikah,56: Buharî, lkrah , 7)

Resim--22-) Buharî ve Müslim' in Ebu Hüreyre' den naklettiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Kadınlara iyi muamele edin; çünkü kadınlar kaburga kemiğinden yaratılmıştır. Kaburga kemiğinin en eğri (ve hassas) tarafı üst tarafıdır. Düzeltmeye kalkışırsanız kırarsınız; tamamen terk ederseniz eğri kalır. Kadınlara hayırla muamele edin. " buyurmuştur.
(Buharî , Enbiya, l; Müslim , Rada, 60)

Resim--23-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Kadın kaburga kemiği gibidir; düzeltmeye kalkışırsan onu kırarsın; onu kırmak, boşamaktır." buyurmuştur.
(Müslim, Rada', 59)

Resim--24-) Enes b. Malik'in rivâyetine göre Enceşe, develeri süratlice sürüp de üzerlerindeki hanımlar sarsılınca Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Enceşe!. Kristallere dikkatli davran!" buyurmuştur.
(Buharî , Edeb, 111:Müslim. Fedail. 73)

Resim--25-) Sahabeden Mikdad b. el-Esved'in rivâyet ettiği Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Sizi yüzünüze karşı öven meddahlarla karşılaşırsanız yüzlerine toprak saçın." buyurmuştur.
(Müslim , Zühd. 69; Ebu Davûd, Edeb, 9)
Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: HADİSLERLE İSLAM...

Mesaj gönderen Hakan »

Resim

Resim--26- ) sv.: "Ümmetimin sevapları bana arz olundu; içinde kişinin mescidden çıkardığı çer çöp de vardı. Bana ümmetimin günahları da arz olundu. Onlar arasında, bir adamın Kur'ân'dan ezberleyip de sonra unuttuğu sûreden daha büyüğünü görmedim." buyurmuştur.
(Ebu Davûd, Salat,16; Tirmizî, Fedailül Kur'ân, 19)

Resim--27-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Sizden biriniz uykudan uyandığında, (abdest alırken) üç defa burnunu temizlesin; zira şeytan insanın genzinde geceler.” buyurmuştur.
(Buharî, Red'ül Halk, 11; Nesâi, Taharet , 73

Resim--28-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Esnemek şeytandandır. Sizden biriniz esneyeceği zaman mümkün olduğu kadar yutkunsun veya elini ağzına koysun." buyurmuştur.
(Müslim , Zühd , 56; İbn Mâce, İkametü's-salavat.42 )

Resim--29-) Müslim'in Enes b. Malik ve Hz.Safiyye'den rivayet ettiğine göre, bir gün Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem mescidde itikafta iken, hanımı Safiyye akşam vakti onu ziyaret etmeye gider; kendisinden ayrılacağı zaman ise Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, onu uğurlamak ister. Yolda ensardan iki adamla karşılaşırlar. Her ikisi de Resülullah'ı görünce adımlarını hızlandırırlar. Bunun üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Durun!" der ve onlara yaklaşarak: "Bu yanımdaki kişi (eşim) Safiyye bnt. Huyeyy'dir." deyince, ensardan sahabiler: "Sübhanallah! Biz sizin hakkınızda nasıl kötü düşünebiliriz?" derler. İşte bunun üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Şeytan insanın damarlarında kanın dolaştığı gibi dolaşır." buyurmuştur.
(Buharî, l'tikaif,11; Müslim , Selâm , 23; Buharî, Edeb, 121; Ebu Davûd, Sıyam,79)

Resim--30-) Hz. Aişe, saçlarına başkalarının saçlarını ekletenler hakkında kendisine bir soru yöneltildiğinde şu karşılığı vermiştir: "Saç ekletenlerden kasıt sizin anladığınız gibi değildir. Saçı dökülen bir kadının saçına yünden mamul kılları eklemesinde bir sakınca yoktur. Ancak (Peygamber'in kınadığı kimseler), gençliğinde fuhuş
yapan, saçı dökülüp ihtiyarladığında ise kafasına saç ekleterek (veya suni bir saç kullanarak) fuhuş yaptıranlardır." buyurmuştur.
(İbn Kuteybe ed-Dineverl, Uyünü'l-ahbar, Darü'l Kultübi 'l-mısriyye, IV, 102; İbnü'l-Esir, en Nihayefi garibi'l-hadisi ve'l eser, V, 425)

Resim--31-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, Medine'ye geldiğinde, hurma ağaçları üzerinde bulunan bazı adamları görmüş ve onların ne yaptıklarını sormuştu. Ona, erkek hurma filizini, dişisine koymak suretiyle hurmaları aşıladıklarını söylediklerinde Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Onun bir fayda vereceğini zannetmiyorum, bunu yapmasalar belki daha iyi olur." buyurdu. Bunun üzerine onlar bunu yapmaktan vazgeçtiler; ancak bu sefer hurmaların meyveleri az, verimleri düşük oldu. Kendisine durum anlatıldığında o, şöyle buyurdu: "Ben sadece bir tahminde bulundum; şayet (aşılama) bir fayda veriyorsa yapın. Bilin ki ben de sizin gibi bir insanım. Benimki sadece bir zan idi. Zan (da bulunan) hata da eder, isabet de. Ancak ben size, “Allah diyor ki” diye başlayan bir ifâde nakledersem bilin ki ben, asla Allah'a yalan isnad etmem. "buyurmuştur.
(Müslim, Fedail,139; Müslim, Fedail,140)

Resim--32-) İbn Abbas'ın anlattığına göre, ara sıra Hz. Aişe'nin hizmetinde bulunan Berire isminde bir câriye vardı. Bir gün Hz. Aişe, Berire'yi bedelini ödeyerek sahiplerinden satın aldı ve hürriyetine kavuşturdu. Azat edilmeden önce Muğis b. Cahş adında bir kölenin hanımı olan Berire, hürriyetine kavuştuktan sonra evliliğini sürdürüp sürdürmeme konusunda dini bakımdan tamamen serbest olduğunu öğrenince kocasından ayrılmaya karar verdi. Ancak hanımını çok seven Muğis, kendisinden ayrılmaması için Medine sokaklarında ağlaya ağlaya onun peşinden dolaşıyordu. Çaresiz Muğis, son olarak Hz. Peygamber'e geldi ve: "Yâ Resûlullah! Ne olur benim için Berire ile konuşuver!." diyerek ondan yardım istedi. Bunun üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem Berire'yi çağırarak: "Ey Berire! Allah'tan kork! O senin hem kocan, hem de çocuğunun babası, ne var ona geri dönsen?" diyerek onu kocasına dönmeye teşvik etti. Bunları dinleyen Berire: " Yâ Resûlullah! Emir mi buyuruyorsun?" diye sorunca Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Ben yalnızca aracılık yapıyorum." cevabını verdi. Bunun üzerine Berire:"Benim ona ihtiyacım yok!" dedi ve kocasından ayrıldı.
(Abdürrezzak, Musannef, Vll, 250; Buharî, V, Talak, 16; İbn Mâce, Talak, 29; Ebü Davûd, Talak,18-19 )
Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: HADİSLERLE İSLAM...

Mesaj gönderen Hakan »

Resim

Resim--33-) Buharîve Müslim'in Ebü Said el-Hudri'den rivâyeti, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur: "Ölüm (kıyamet günü) güzel bir koç şeklinde getirilir ve (cennet ile cehennem arasında tutulur). Bir münâdi: “Ey cennet ehli!.” diye seslenir ve cennet ehli koşuşarak gelir ve (koç şeklindeki ölüme) bakarlar. “Bunu tanıyor musunuz?” diye sorar. Onlar da, “Evet bu ölümdür.” derler ve hepsi onu görmüş olurlar. Sonra münadi: “Ey cehennem ehli!” diye seslenir. Onlar da koşuşarak gelir ve ona bakarlar. Onlara da: “Bunu tanıyor musunuz?” diye sorar. Onlar da: “Evet, bu ölümdür.” diye cevap verirler ve hepsi onu görmüş olurlar. Sonra bu koç (onların gözü önünde) kesilir. Sonra (aynı münâdi): “Ey cennet ehli burada ebedîlik (hulad) vardır, ölüm yoktur. Ey cehennem ehli size de ebedîlik var, ölüm yoktur!.” der." (Daha sonra Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem) şu âyeti okur: "Her şeyin hükme bağlanacağı o onulmaz pişmanlıklar gününün (gelip çatacağı konusunda) onları uyar. Çünkü onlar hala gaflet içindeler ve (o günün geleceğine) inanmıyorlar. "
(Buharî , Tefsir, (Meryem) l; Müslim, Cennet, 40; Meryem, 19/39. Görmez, Mehmet , "Gazalî Felsefesinde Varlık Mertebeleri Bakımından Hadislerin Anlaşılması ve Yorumlanması'', AÜIFD, S.XXXIX, 1999, s. 360)

وَأَنذِرْهُمْ يَوْمَ الْحَسْرَةِ إِذْ قُضِيَ الْأَمْرُ وَهُمْ فِي غَفْلَةٍ وَهُمْ لَا يُؤْمِنُونَ
"Ve enzirhum yevme’l- hasreti iz kudıye’l- emru, ve hum fî gafletin ve hum lâ yu’minûn (yu’minûne).: Ve emrin yerine getirileceği/emrin yerine getirileceği hasret günüyle onları uyar. Ve onlar, gaflet içindeler ve onlar, mü’min değillerdir.” (Meryem 19/39)

Resim--34-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “Ateşte pişen yiyeceklerden dolayı abdest alın." buyurmuştur.
(Muslim, Hayız, 90; İbn Mâce, Taharet, 65.)

Resim--35-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, ikindi namazının ilk vaktinde kılınması gerektiğini söylemiş, bu namazı geciktirmeye dahi razı olmamış ve güneşin batışından hemen önce kılanı gördüğünde ise: "Bu, münafık namazıdır. (Münafıklar) oturup güneşi gözetir, batışına yakın bir vakitte kalkıp (karga gibi) dört defa yeri gagalar ve Allah'ı az zikreder." buyurmuştur.
(Müslim, Mesâcid, 195.)

Resim--36-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Faziletlerin en üstünü, seninle bağını kesenle irtibat kurman, senden esirgeyene vermen ve sana ağır konuşanı bağışlamandır." buyurmuştur.
(İbn Hanbel, Müsned, lll, 439.)

Resim--37-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Hangi amel daha faziletlidir?" diye soran birine: "Vaktinde kılınan namazdır." buyurmuştur.
(Buharî , Edeb, l; Müslim, lman, 140.)

Resim--38-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Hangi amel daha faziletlidir?" diye soran birine: ''Allah'a iman ve onun yolunda cihad." buyurmuştur.
(Nesâi, Cihad, 32; lbn Hanbel, Müsned, II, 288.)

Resim--39-) Hz. Aişe radiyallahu anha şöyle ifâde etmiştir: "Kur'ÂN'dan ilk olarak içinde cennet ve cehennem zikrolunan mufassal sûreler nâzil olmuştur. İnsanlar İslam konusunda bilinç sahibi oldukları zaman ise helâl ve haram âyetleri nazil oldu. Eğer ilk önce "İçki içmeyin." yasağı inseydi, insanlar: "Biz asla içkiyi bırakmayız!." derlerdi. Eğer ilk önce "Zinâ etmeyin." yasağı inmiş olsaydı, insanlar, "Biz zinâyı asla bırakmayız!" derlerdi." buyurmuştur.
(Buharî , fedailu'l- Kur'ân, 6.)

Resim--40-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, Muaz b. Cebel'i Yemen'e gönderirken: "Sen kitab ehli olan bir topluluğa gidiyorsun. Onları: “Allah'tan başka ilah olmadığına ve Muhammed'in O'nun peygamberi olduğuna şehadet etmeye” çağır. Eğer bunu kabul ederlerse izzet ve celâl sahibi olan Allah'ın her gün ve gecede kılınan beş vakit namazı onlara farz kıldığını bildir. Bunu da kabul ederlerse Allah'ın zenginlerden alınıp fakirlere dağıtılması şartıyla mallarından sadaka vermeyi farz kıldığını bildir. Bunu kabul ettiklerinde, sakın (zekât olarak) onların mallarından en iyilerini alma! Bir de mazlumun bedduasından sakın! Çünkü onunla Allah arasında hiçbir perde yoktur. " buyurmuştur.
(Buharî , Zekât, 63.)

Resim--41-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Daha önce kabir ziyâretini size yasaklamıştım; artık kabirleri/mezârları ziyâret edebilirsiniz. Daha önce kurbanların etlerini üç günden fazla elinizde tutmanızı size yasaklamıştım; artık uygun gördüğünüz kadarını elinizde tutabilirsiniz. Daha önce tulumdan başka herhangi bir kaptan şerbet içmenizi buyurmuştur.
(Müslim, Edahi, 37.)

Resim--42-) Ebu Hüreyre' den rivâyet olunduğuna göre Resulullah: "Allah Teâlâ her gecenin son üçte birinde dünya semâsına iner ve şöyle seslenir: “Her kim duâ ederse duasına karşılık veririm, her kim benden bir şey isterse istediğini yerine getiririm, her kim benden bağışlanma dilerse onu affederim. "
(Buharî , Teheccüd,14; Müslim, Müsafirin, 168.)

Resim--43-) Hz. Aişe'nin yeğeni Urve b. Zübeyr, teyzesi Hz. Aişe'ye şöyle bir soru sormuştur: "Ey anneciğim! Senin (yüksek) anlayışına şaşırmıyorum; çünkü sen Resulullah'ın eşi, Ebu Bekir'in kızısın. Şiir ve tarih bilgine de şaşırmıyorum; zira Ebu Bekir'in kızısın ve Ebu Bekir bu konularda en bilgili kimse idi. Ancak tıp bilgine şaşırıyorum; bunu nasıl ve kimden öğrendin?" Hz. Aişe bunun üzerine Urve'nin omzuna vurarak: "Urveciğim! Resulullah ömrünün sonunda hastalandığında her taraftan Arap heyetleri gelirdi. Onlar (tıp ile ilgili) önerilerde bulunur, ben de Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem'i onlarla tedâvi ederdim." cevabını vermiştir.
(İbn Hanbel, Müsned, Vl , 66.)

Resim--44-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Bana Kitab (Kur'ân) ile birlikte onun bir benzeri de verilmiştir." buyurmuştur.
(Ebu Davûd, Sünne, 5)

Resim--45-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Her yenilik muhdes, her muhdes bid'at, her bid'at dalalet ve her dalaletin insanı götürdüğü yer cehennem." buyurmuştur.
(Müslim, Cum'a,43; Nesâî, ideyn,22.)

Resim--46-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Namazı benden gördüğünüz gibi kılın." buyurmuştur.
(Buharî, Ezan, 18)

Resim--47-)Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Hac ibâdetinin gereklerini benden öğrenin." buyurmuştur.
(Müslim, Hac, 51)

Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: HADİSLERLE İSLAM...

Mesaj gönderen Hakan »

Resim


İSTİAZE
ALEMLERİN RABBİNE SIGINMAK


Resim--48-) Ebu Hüreyre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellemin şöyle dua ettiğini söylemektedir: ''Allah'ım!. Bozgunculuktan, münafıklıktan ve kötü ahlaktan sana sığınırım."
(Ebu Davûd, Vitr,32; Nesaî, İstiâze, 21)

Resim--49-) Hz. Aişe radiyallahu anha Annemiz: "Bir gece Resûlullah sallallahu aleyhi vesellemi yatakta bulamadım, onu el yordamıyla aramaya başladım. O sırada elim ayaklarının tabanlarına değdi. Ayaklarını dikmiş vaziyette secde halindeydi ve: "Allah'ım! Gazabından rızana, cezândan affına sığınırım. Senden sana sığınırım. Sana tüm övgüleri saysam yine de bitiremem. Sen kendini nasıl övdüysen öylesin." diye dua ediyordu." buyurmuştur.
(Müslim, Salât, 222)

Resim--50-) Ebu Hüreyre' den nakledildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle dua ediyordu: "Allah'ım! Fakirlikten, yokluktan ve zilletten sana sığınırım. Haksızlık etmekten ve haksızlığa uğramaktan da sana sığınırım."
(Ebu Davûd, Vitr, 32)

Resim--51-) Ebu Hüreyre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in şöyle dua ettiğini söylemektedir: ''Allah'ım!. Bozgunculuktan, münafıklıktan ve kötü ahlaktan sana sığınırım."
(Ebu Davûd, Vitr, 32; Nesaî, İstiâze, 21)

Resim--52-) Hz. Aişe radiyallahu anha anlatıyor: "Bir gece Resûlullah sallallahu aleyhi vesellemi yatakta bulamadım, onu el yordamıyla aramaya başladım. O sırada elim ayaklarının tabanlarına değdi. ayaklarını dikmiş vaziyette secde halindeydi ve: “Allah'ım!. Gazabından rızana, cezândan affına sığınırım. Senden sana sığınırım. Sana tüm övgüleri saysam yine de bitiremem. Sen kendini nasıl övdüysen öylesin.” diye dua ediyordu." buyurmuştur.
(Müslim, Salât, 222)

Resim--53-) Ebu Hüreyre' den nakledildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle dua ediyordu: "Allah'ım!. Fakirlikten, yokluktan ve zilletten sana sığınırım. Haksızlık etmekten ve haksızlığa uğramaktan da sana sığınırım."
(Ebu Davûd, Vitr, 32)

Resim--54-) İbn Abbas'tan nakledildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem Hasan ile Hüseyin için dua ederek şu sözlerle (onların başına gelebilecek kötülüklerden) Allah'a sığınırdı: "Her tür şeytandan, haşereden, kem nazardan Allah'ın tam kelimelerine (sonsuz iradesine ve hükmüne) sığınırım." Sonra da ''Atanız İbrahim de, bu duayı oğulları İsmail ile İshak için yapardı." buyururdu.
(Buharî, Enbiyâ, 10)

Resim--55-) Şüteyr b. Şekel'in naklettiğine göre, babası Şekel b. Humeyd şunları anlatmıştı: "Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem'e giderek: “Yâ Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, bana kendisiyle Allah'a sığınacağım bir dua öğret.” dedim. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem omzumdan tuttu ve şöyle buyurdu: “De ki, Allah'ım!. Kulağımın şerrinden, gözümün şerrinden, dilimin şerrinden, kalbimin şerrinden ve şehvetimin şerrinden sana sığınırım."
(Tirmizî, Deavât, 74)

Resim--56-) Zeyd b. Erkam şöyle demiştir: Ben size sadece Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem'in bize öğrettiğini öğretiyorum. O şöyle derdi: ''Allah'ım!. Âcizlikten, tembellikten, cimrilikten, korkaklıktan, ihtiyarlıktan, kabir azabından sana sığınırım. Allah'ım!. Nefsime takvasını (sorumluluk bilincini) nasib et ve onu arındır; onu en iyi arındıracak olan sensin. Onun dostu ve velîsi sensin. Allah'ım!. Huşû duymayan kalbden, doymayan nefisten, fayda vermeyen ilimden ve kabul olunmayan duadan sana sığınırım."
(Nesaî, İstiâze, 13; Müslim, Zikir, 73)

Resim--57-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, Allah'ın azab ve gazabından yine Allah'a sığınmıştı. Sevgili eşi Hz. Aişe radiyallahu anha’nın bildirdiğine göre bir gece secde halinde şöyle dua ediyordu: ''Allah'ım!. Gazabından rızana, cezândan affına sığınırım. Senden sana sığınırım. Sana tüm övgüleri saysam yine de bitiremem. Sen kendini nasıl övdüysen öylesin. "
(Müslim, Salât , 222; Tirmizî, Deavât, 112)

Resim--58-) Abdullah b. Ömer Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem'in duaları arasında şu cümleyi nakleder: ''Allah'ım!. Ni’metlerinin yok olmasından, sağlığımın bozulmasından, ansızın gelecek cezândan ve öfkene sebeb olan her şeyden sana sığmınm!.''
(Müslim, Rikak, 96; Ebu Davûd, Vitr, 32)

Resim--59-) Hz. Aişe radiyallahu anha, Peygamber Efendimizin en çok günaha girmekten ve borçtan Allah'a sığındığını nakletmektedir. Müminlerin annesi: "Yâ Rasulullâh! Borçtan ne kadar da çok Allah'a sığınıyorsunuz?." diye şaşkınlığını dile getirince, Peygamberimiz aleyhisselâm: "Borçlanan kimse konuşur ama yalan söyler; söz verir ama sözünü yerine getirmez.'' buyurmuştur.
(Nesaî, İstiâze, 9)

Resim--60-) Enes b. Malik radiyallahu anhu'dan rivâyet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: ''Allah'ım!. Sıkıntıdan, üzüntüden, borçların ağırlığından ve güç sahibi olan kişilerin haksızlığına uğramaktan sana sığınırım. '' buyurmuştur.
Ebu Davûd, Vitr)

Resim--61-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem yakasını bırakmayan borçlar yüzünden sıkıntı yaşayan ensardan Ebü Ümame'ye: "Sana bir söz öğreteyim mi? Onu söylediğin zaman ALLAH celle celâlihu kederlerini giderir ve borcunu ödeme imkanı sağlar." buyurmuş, sabah ve akşam şu cümlelerle Allah'a sığınmasını tavsiye etmişti: "Allah'ım!. Gam ve kederden sana sığınırım, çâresizlik ve tembellikten sana sığınırım, korkaklık ve cimrilikten sana sığınırım, ağır borç altında kalmaktan ve güç sahibi olan kişilerin zulmüne uğramaktan sana sığınırım."
(Ebu Davûd , Vitr, 32)
Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: HADİSLERLE İSLAM...

Mesaj gönderen Hakan »

Resim

Resim--62-) ''Allah'ım! Yıkıntı altında kalmaktan sana sığınırım, yüksek yerden düşmekten sana sığınırım. Suda boğulmaktan ve yangından sana sığınırım. Ölüm anında şeytanın gelip beni aldatmasından, senin yolunda savaş esnasında düşmandan kaçarken ölmekten ve zehirli hayvanların sokmasıyla ölmekten sana sığınırım."
Nesai , istiaze, 61; Ebü Davud, Vitr, 32.

Resim--63-)Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, psikolojik rahatsızlığa dönüşen korkudan kurtulmak için şu duayı öğretmiştir:''Allah'ın gazabından, kullarının şerrinden, şeytanların vesveselerinden ve (onların) bana uğramalarından, Allah'ın tam kelimelerine sığınırım."
Ebü Davud,, Tıb, 19; Tirmizi, Deavat, 93; İbn Hanbel, II, 181.

Resim--64-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, evinden çıkarken dışarıda yaşayabileceği olumsuzluklara karşı şöyle dua ederdi: "Bismillah! Allah'ım! Ayağımın kaymasında/veya kaydırılmasından, sapmaktan veya saptırmaktan, haksızlık etmekten veya haksızlığa uğramaktan, kaba/cahilce davranmaktan ya da davranılmaktan sana sığınırım. "
Ebü Davüd, Edeb, 102-103; Nesai, lstiaze, 65.

Resim--65-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem,yolculuğa çıkmadan şöyle dua ederdi: "Allah'ım! Yolculuğun yorgunluk ve sıkıntılarından, yoldan kötü bir şekilde dönmekten, iyi hallerden kötü hallere düşmekten, mazlumun bedduasından, mala ve aileye gelecek kötülüklerden sana sığınırım.''
Müslim , Hac, 426; Nesai, İstiazc. 41.

Resim--66-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, Bir yerde konakladığında ise Allah'a şöyle sığınırdı: ''Allah'ım! İhtiyarlıktan, kederden, acizlikten, tembellikten, cimrilikten, korkaklıktan, borç sıkıntısından ve güç sahibi olan kişilerin haksızlığına uğramaktan sana sığınırım.''
Buhari , Et'ıme, 28; Nesai, Istiaze, 45.

Resim--67-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem,Tuvalete giderken de "Görünen ve görünmeyen pisliklerden Allah'a sığınırım." derdi.
Buhari , Vudu', 9; Müslim , Hayız , 122.

Resim--68-) Şekel b. Humeyd, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem'in yanına gelerek "Ey Allah'ın Resulü! Bana bir dua öğret." demişti. Efendimiz (sav) onun elinden tutarak şu kısa ama kapsamlı duayı yapmasını ve ezberlemesini istemişti: "De ki, Allah'ım! Kulağımın şerrinden, gözümün şerrinden, dilimin şerrinden, kalbimin şerrinden ve şehvetimin şerrinden sana sığınırım. "
Taberani , elMu'cemü'l- kebir, VII, 310; Tirmizi, Deavat, 74.

Resim--69-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: ''Allah'ım! Ölüm anında şeytanın gelip beni aldatmasından sana sığınırım.'' buyurmuştur.
Nesai, İstiaze, 61.

Resim--70-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem:"Allah'ım! Yaptığım ve yapabileceğim şeylerin şerrinden sana sığınırım." buyurmuştur.
Nesai, İstiaze, 58; Müslim, Zikir, 65.

Resim--71-) Zeyd b. Erkam (ra), kendilerine Resü.lullah'ın (sav) öğrettiği şu istiazeyi çevresindekilere de öğretmişti: ''Allah'ım! Acizlikten, tembellikten, cimrilikten, korkaklıktan, ihtiyarlıktan, kabir azabından sana sığınırım. Allah'ım! Nefsime takvasını (sorumluluk bilincini) nasip et ve onu arındır; onu en iyi arındıracak olan sensin. Onun dostu ve velisi sensin. Allah'ım! Huşu duymayan kalpten, doymayan nefisten, fayda vermeyen ilimden ve kabul olunmayan duadan sana sığınırım."
Nesaı, lstiaze, 13; Müslim, Zikir, 73.

Resim--72-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Allah'ım! Peygamberin Muhammed'in senden istediği hayırlı şeyleri biz de istiyoruz. Peygamberin Muhammed'in sana sığındığı kötü şeylerden biz de sana sığınıyoruz. Yardım sendendir ve varış sanadır. Güç ve kuvvet sadece senin yardımınladır. "
Tirmizi, Deavat, 88.

Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: HADİSLERLE İSLAM...

Mesaj gönderen Hakan »

Resim


BESMELE

Resim--73-) Ebu Hüreyre'nin naklettiğine göre, Allah Resulü (sav) şöyle buyurmuştur: "Yüce Allah'ı anarak başlanmayan her anlamlı söz veya iş, bereketsizdir/sonuçsuzdur."
İbn Hanbel, II, 360

Resim--74-) Hz. Aişe'nin rivayet ettiğine göre, Allah Resulü (sav) şöyle buyurmuştur: "Biriniz yemek yiyeceği zaman 'Bismillah' (Allah'ın adıyla) desin. Eğer yemeğin başında besmele çekmeyi unutursa, 'Bismillahi fi evvelihi ve ahirihi' (Başında da sonunda da Allah'ın adıyla) desin."
Tirmizi, Et'ıme, 47.

Resim--75-)Cabir b. Abdullah'ın rivayet ettiğine göre, Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: "(Evine girdiğin zaman) besmele çekerek kapını kapa. Çünkü şeytan (besmeleyle) kapanan bir kapıyı açamaz. Besmele çekerek lambanı söndür. Besmele çekerek, (enine koyacağın) bir tahta parçası ile de olsa kabını(n ağzını) ört. Yine besmele çekerek su kabını(n ağzını da) ört."
Ebu Davud, Eşribe, 22.

Resim--76-)Bera'dan nakledildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem yatağına yattığında: "Allahümme bismike ahyâ ve bismike emut: Allah'ım! Senin isminle yaşar, senin isminle ölürüm.” buyurur; uykudan uyandığında da: "Elhamdülillahillezi ahyând bâ'de ma emâtenâ ve ileyhi'n- nüşur: Canlarımızı aldıktan sonra bizi dirilten Allah'a hamdolsun; diriltmek yalnız ona mahsustur.” buyururdu.
(Müslim, Zikir, 59)

Resim--77-) İbn Ömer'in naklettiğine göre, cenâze kabre konulurken Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Bismillahi ve ala milleti Resulillah: Seni) Allah'ın adıyla ve Resûlullah'ın dini üzere (kabre koyuyoruz)” buyururdu.
(İbn Mâce, Cenâiz, 38)

Resim--78-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Biriniz yemek yiyeceği zaman “Bismillah” (Allah'ın adıyla) desin. Eğer yemeğin başında besmele çekmeyi unutursa: “Bismillahi fî evvelihi ve âhirihi (Başında da sonunda da Allah'ın adıyla)' desin." buyurdu.
(Tirmizî, Et'ime, 47)

Resim--79-) Hz. Aişe radiyallahu anha'nın anlattığına göre, bir gün Peygamberimiz, ashabından altı kişi ile birlikte yemek yiyordu. Derken bir köylü Arap yanlarına geldi ve yemeği iki lokmada yiyip bitirdi. Bunun üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Şâyet bu kimse besmele çekmiş olsaydı, bu yemek hepinize yetecekti." buyurdu.
(irmizî, Et'ime, 47)

Resim--80-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem:"Yemeği topluca yiyin ve başlarken Allah'ın adını anın ki, bereketli olsun." buyurmuştur.
(Ebu Davûd, Et'ime, 14)

Resim--81-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem'in buyurduğuna göre: "Bir kimse evine girerken ve yemek yerken besmele çekerse, şeytan (arkadaşlarına): “Burada sizin için geceleme (imkanı da) yok, akşam yemeği de yok!” der. Eğer o kimse evine girerken besmele çekmeden girerse şeytan (arkadaşlarına): “Burada geceleme (imkanınız) var.” der. Bir de besmele çekmeden yemek yerse, şeytan o zaman (arkadaşlarına): “Geceleme ve akşam yemeği (yeme imkanı) na kavuştunuz.” der. " buyurdu.
(Ebu Davûd, Et'ime, 15)

Resim--82-)Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Bineğine Allah'ın adı (bismillah) ile bin!." buyurmuştur.
Müslim, Müsakat, 112.

Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: HADİSLERLE İSLAM...

Mesaj gönderen Hakan »

Resim


HAMD

Resim--83-) Hz. Aişe radiyallahu anha şöyle demiştir: "Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, hoşuna giden bir şey gördüğünde: “Hamdolsun Allah'a ki yararlı şeyler O'nun ni’metiyle tamamlanır.” der; hoşuna gitmeyen bir şey gördüğündeyse: “Her halükârda Allah'a hamdolsun.” buyururdu.
(İbn Mâce, Edeb, 55)

Resim--84-) Enes radiyallahu anhu'dan nakledildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Allah'ın verdiği ni’met karşısında kulun "Elhamdülillah" diyerek hamdetmesi, o ni’metten daha değerlidir." buyurdu.
(İbn Mâce, Edeb, 55)

Resim--85-) Enes b. Malik radiyallahu anhu'nun naklettiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Allah Teâlâ, kulunun bir şey yedikten sonra hamdetmesinden veya bir şey içtikten sonra hamdetmesinden hoşnut olur." buyurdu.
(Müslim, Zikir, 89)

Resim--86-) Ebu Mâlik el-Eş'ari radiyallahu anhu'dan nakledildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Temizlik imanın yarısıdır. “Elhamdülillah” mizânı doldurur. “Sübhânallah” ve “Elhamdülillah” göklerle yer arasını doldururlar . . . " buyurdu.
(Müslim, Taharet, 1)

Resim--87-) Ebu Hüreyre radiyallahu anhu rivâyet ettiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem:"Allahu zü’l- Celâl buyurdu ki: 'Ben namazı, kendim ile kulum arasında iki kısma ayırdım; yarısı bana yarısı da kuluma aittir ve kuluma dilediği verilecektir. Kul: “Hamd, âlemlerin Rabbi olan Allah'a mahsustur.” der. Bunun üzerine Allahu zü’l- Celâl: “Kulum bana hamdetti ve kuluma dilediği verilecektir.” buyurur. Sonra kul: “O, Rahman ve Rahtm'dir.” der. Bunun üzerine Allahu zü’l- Celâl: “Kulum beni hakkıyla övdü. Kuluma dilediği verilecektir.” buyurur. Kul: “O, cezâ gününün sahibidir.” der. Bunun üzerine Allahu zü’l- Celâl: “Kulum beni yüceltti. İşte bu bana aittir.” buyurur. Allahu zü’l- Celâl: “Şu âyetin de yarısı bana diğer yarısı kuluma aittir.” Kul: “Biz yalnız sana kulluk eder ve yalnız senden yardım dileriz.'” der. Allahu zü’l- Celâl : “İşte bu, benimle kulum arasındadır ve ona dilediği verilecektir. Fatihâ sûresinin sonu ise kuluma aittir.” buyurur. Kul: “Bizi dosdoğru yola, kendilerine ni’metler verdiğin kimselerin yoluna ilet. Gazabına uğramış olanların ve sapıtanların yoluna değil.” der. Allahu zü’l- Celâl: “İşte bu âyetler de kuluma aittir ve kuluma dilediği verilecektir." buyurur.” buyurdu.
(İbn Mâce, Edeb, 52; Tirmizî, Tefsiru'l- Kur'ân, 1)

Resim--88-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem:"Hamdetmek, şükrün başıdır, Allah'a hamdetmeyen şükür de etmemektedir." buyurdu.
Beyhakî, Şuabü'l- iman, IV, 96; Deylemî, Firdevs, ll, 155)

Resim--89-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, hoşuna giden bir şey gördüğü zaman: "Elhamdülillahi'llezî bi ni'metihî tetimmü'ssalihat.: Hamdolsun Allah'a ki yararlı şeyler O 'nun nimetiyle tamamlanır." der; hoşlanmadığı bir şey gördüğünde ise bunu: "Elhamdülillahi alâ küllî hâl: Her halükârda Allah'a hamdolsun.)" buyururdu.
(İbn Mâce, Edeb, 55)

Resim--90-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Allah'ın verdiği ni’met karşısında kulun:"Elhamdülillah" diyerek hamdetmesi, o ni’metten daha da değerlidir. " buyurmuştur.
(İbn Mâce, Edeb, 55)

Resim--91-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: ''Allah Teâlâ, kulunun bir şey yedikten sonra hamdetmesinden veya bir şey içtikten sonra hamdetmesinden hoşnut olur." buyurmuştur.
(Müslim, Zikir, 89; Tirmizî, Et'ıme, 18)

Resim--92-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem yemeği yediği zaman da: "Hamd, bizi yediren, içiren ve Müslüman kılan Allah'a mahsustur. " buyurmuştur.
Tirmizî , Deavât, 55; Ebû Davûd, Et'ıme, 52)

Resim--93-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem Yeni bir elbise giydiğinde: "Rabbim, hamd sanadır, onu bana sen giydirdin. Senden onun hayırlı olmasını ve güzel işlerde kullanılmasını istiyorum. Onun şerrinden ve kötü işlerde kullanılmasından da sana sığınıyorum." diye duâ ederdi.
( Ebû Davûd, Libas,1)

Resim--94-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem Tuvâletten çıktığında: "Benden sıkıntıyı gideren ve bana afiyet bahşeden Allah'a hamdolsun." diye dua ederdi.
(İbn Mâce, Taharet, 10)

Resim--95-) Ebu Malik el-Eş'arî'den nakledildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Temizlik imanın yarısıdır. “Elhamdülillah” mizânı doldurur. “Sübhanallah” ve “Elhamdülillah” göklerle yer arasını doldururlar ... " buyurmuştur.
(Müslim, Taharet, l)

Resim--96-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Kim, günde yüz defa “Sübhanallahi ve bihamdihi: Allah her türlü eksiklikten uzak ve çok yücedir. O'na hamdederim.” derse denizin köpüğü kadar bile hatası olsa silinir." buyurmuştur.
(Müslim, Zikir, 28; Tirmizî, Deavât, 59)

Resim--97-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "(Kıyamet gününde) cennete ilk çağrılacak olanlar, bolluk zamanında olduğu gibi darlık zamanında da Allah'a hamdedenlerdir." buyurmuştur.
(Hakîm, Müstedrek, ll, 706 ( 1 /503)

Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: HADİSLERLE İSLAM...

Mesaj gönderen Hakan »

Resim

SALAT ve SELAM

Resim--98-) Hâkem'in işitip bize naklettiğine göre, Abdurrahman b. Ebu Leyla şöyle demiştir: "Ka'b b. Ucre, benimle karşılaşınca: “Sana bir hediye vereyim mi?” dedi (ve şöyle devam etti): “Bir gün Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem yanımıza geldi. Biz: “Yâ Resûlullah! Sana nasıl selâm vereceğimizi öğrendik. Peki, sana nasıl salâvât getireceğiz?” dedik. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem de:”Allah'ım! MuhaMMed'e ve MuhaMMed âilesine, tıpkı İbrahîm âilesine rahmet eylediğin gibi rahmet et. Şüphesiz sen, övgüye en lâyık ve şanı en yüce olansın. Allah'ım! MuhaMMed'e ve MuhaMMed âilesine, tıpkı İbrahîm âilesine bereket ihsan ettiğin gibi bereket ihsan eyle! Şüphesiz sen övgüye en lâyık ve şanı en yüce olansın.” deyin." buyurdu.
Buharî, Deavât, 32; Müslim, Salât, 66)

Resim--99-) Abdullah b. Mesûd'dan rivâyet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Kıyamet günü insanların bana en yakını, bana en çok salâvât getirendir." buyurmuştur.
(Tirmizî, Vitr, 21)

Resim--100-) Ali b. Ebü Talib kerremallahu veçhe'nin naklettiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Cimri, yanında anıldığım halde bana salâvât getirmeyen kimsedir." buyurmuştur.
(Tirmizî, Deavat, 100)

Resim--101-) Ebu Hüreyre'nin naklettiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Evlerinizi kabirlere çevirmeyin. Benim kabrimi de bayram yeri haline getirmeyin. Bana salâvât getirin. Çünkü nerede olursanız olun, salâvâtınız bana ulaşır." buyurmuştur.
(Ebü Davûd, Menâsik, 96, 97)

Resim--102-) Ebu Hüreyre'den rivâyet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Bana bir kez salâvât getirene Allah on kez salâvât getirir (rahmet eyler)." buyurmuştur.
(Müslim, Salât, 70)

Resim--103-) Bir gün Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem ashabı ile birlikte Mescid-i Nebevi'de otururken içeri bir adam girdi. Hadislerde adı belirtilmeyen bu zât yalnız başına namaz kıldıktan sonra: ''Allahümmağfir li verhamnâ: Allah'ım, beni bağışla ve bana merhamet eyle!" diye dua etmeye başladı. Bunun üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Bu adam acele etti." buyurdu. Sonra adamı yanına çağırdı. Ona veya yanında oturan ashabına: "Biriniz dua edeceği zaman önce Yüce Rabbine hamd ve senâ etmekle başlasın, sonra Peygamber'e salât getirsin. Daha sonra da dilediği şekilde dua etsin." buyurdu.
(Tirmizî, Deavât, 64; Ebu Davûd, Vitr, 23.)

Resim--104-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem dua adabına uyarak Allah'a şükredip O'nu yücelten, Hz. Peygamber'e salâvât getiren başka bir sahabiyi gördü. Onun bu halini takdir ederek: "Dua et kabul edilir, iste verilir." buyurdu.
(Nesaî, Sehiv, 48.)

Resim--105-) Ebu Mes'ud el-Ensarî adıyla bilinen Ukbe b. Amr anlatıyor: "Bir gün Sa'd b. Ubade'nin meclisinde otururken, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem yanımıza geldi. Beşir b. Sa'd ona: “Allah Teâlâ sana salât ü selâm getirmemizi emir buyurdu. Peki, sana nasıl salâvât getireceğiz Yâ Resûlullah?” diye sordu. Resûlullah bir süre sustu. Öyle ki bizler: “Keşke Beşir bu soruyu sormasaydı!” diye düşündük. Bir müddet sonra Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “Allahümme salli alâ MuhaMMedin ve alâ âli MuhaMMed, kemâ salleyte alâ âli İbrahîm. Ve bârik alâ MuhaMMedin ve alâ âli MuhaMMed, kemâ bârekte alâ âli İbrahîm. İnneke hamîdün mecîd.: Allah'ım! MuhaMMed'e ve MuhaMMed âilesine, tıpkı İbrahîm âilesine rahmet eylediğin gibi rahmet et. Allah'ım! MuhaMMed'e ve MuhaMMed âilesine, tıpkı İbrahîm âilesine bereket ihsan ettiğin gibi bereket ihsan eyle! Şüphesiz sen övgüye en lâyık ve şanı en yüce olansın!.” deyin. Selâm da, bildiğiniz gibidir.” buyurdu."
(Müslim, Salât, 65; Buharî, Deavât, 32.)

Resim--106-) Ka'b b. Ucre'den rivâyeten Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in: ''Allah'ım, İbrahîm âilesine rahmet ettiğin gibi, MuhaMMed'e, onun eşlerine ve neslinden gelenlere de rahmet et. Ve İbrahîm âilesini mübârek kıldığın gibi MuhaMMed'i, onun eşlerini ve neslinden gelenleri de mübârek kıl. Şüphesiz sen, övgüye en lâyık ve şanı en yüce olansın." şeklinde salât ü selâm getirilmesini tavsiye ettiği de rivâyet edilmiştir.
(Müslim, Salât, 69)

Resim--107-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Müezzini duyduğunuz zaman onun söylediklerini siz de söyleyin. Sonra bana salâvât getirin. Çünkü kim bana bir kere salâvât getirirse Allah ona on defa salâvât getirir (merhamet eder). Sonra benim için Allah'tan “vesile” isteyin. Çünkü vesile cennette öyle bir derecedir ki Allah'ın kulları arasından sadece bir kimseye nâsib olur. Umarım ki o ben olurum. Benim için vesile dileyen kimseye şefâatim vâcib olur. " buyurmuştur.
(Müslim, Salât, 11)

Resim--108-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, mescide girerken ve çıkarken salâvât getirerek:"Rabbim günahlarımı bağışla, bana rahmet kapılarını aç!." buyurmuştur.
(Tirmizî, Salât, 117; İbn Hanbel, Müsned, Vl,283.)

Resim--109-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, cuma günlerinden söz ederken: " . . . O günde bana çok salâvât getirin, çünkü sizin salâvâtınız bana arz olunur." buyurmuştur.
(Ebu Davûd, Salât, 200, 201; İbn Mâce, İkâmet, 79.)

Resim--110-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Bana salât ve selâm getirin. Çünkü bu sizin için bir arınmadır. " buyurmuştur.
İbn Hanbel, Müsned, II, 364.

Resim--111-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Kıyamet günü insanların bana en yakını, bana en çok salâvât getirendir. " buyurmuştur.
(Tirmizî, Vitr, 21.)

Resim--112-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, kıyamet günü için Allah ve Resûlü'nün sevgisini hazırladığını söyleyen bir sahabiye: "Kişi sevdiğiyle beraberdir." buyurmuştur.
(Tirmizî, Zühd, 50; Buharî, Edeb, 96.)

Resim--113-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Yanında ismim anıldığı halde bana salâvât getirmeyen kimsenin burnu yerde sürtünsün." buyurmuştur.
(Tirmizî, Deavât, 100.)

Resim--114-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Bana salâvât getirmeyi unutan (terk eden) kişi cennet yolunu kaybeder.'" buyurmuştur.
(İbn Mâce, ikâmet, 25.)

Resim--115-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Cimri, yanında anıldığım halde bana salâvât getirmeyen kimsedir.'" buyurmuştur.
(Tirmizî , Deavât, 100.)

Resim--116-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Evlerinizi kabirlere çevirmeyin. Benim kabrimi de bayram yeri haline getirmeyin. Bana salâvât getirin. Çünkü nerede olursanız olun, salâvâtınız bana ulaşır." buyurmuştur.
(Ebu Davûd, Menâsık, 96, 97.)

Resim--117-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Bana salât getirin, dua etmeye gayret gösterin ve: “Allahümme salli ala MuhaMMed ve alâ âli MuhaMMed” deyin." buyurmuştur.
(Nesaî, Sehiv, 52.)

Resim--118-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Bana bir kez salâvât getirene Allah on kez salâvât getirir (rahmet eyler)." buyurmuştur.
(Müslim, Salât, 70)

Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: HADİSLERLE İSLAM...

Mesaj gönderen Hakan »

Resim

ALLAH , ALEM , İNSAN ve DİN

Resim--119-) Übey b. Ka'b'ın naklettiğine göre; müşrikler Resûlullah sallallahu aleyhi veselleme: "Yâ MuhaMMed! Rabbini bize tanıt!." dediler. Bunun üzerine Allah Tebâreke ve Teâlâ İhlâs Sûresini indirdi: "De ki, O Allah tektir, Allah Samed'dir. (O hiçbir şeye muhtaç değildir ama bütün varlıklar O'na muhtaçtır.) O, doğurmamış ve doğmamıştır. Hiçbir şey O'na denk değildir." buyurmuştur.
(İbn Hanbel, Müsned, V, 133)

Resim--120-) İbn Ömer'den rivâyet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem yatağına yattığı zaman şöyle dua ederdi: "Bana yeten, beni barındıran, beni yediren ve içiren, bana iyilik edip (iyiliğini) arttıran, bana ni’met verip (ni’metini) bollaştıran Allah'a hamdolsun. Her hal ve durumda Allah'a hamdolsun. Her şeyin Rabbi, hükümdarı ve ilâhı olan Allah'ım! Cehennemden sana sığınırım!."
(Ebu Davûd, Edeb, 97, 98)

Resim--121-) Ebu Musâ el-Eş'arî anlatıyor: Bir yolculuk esnâsında Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem ile beraberdik. Her bir tepeye çıktığımızda (yüksek sesle) tekbir getiriyorduk. Bunun üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Kendinize gelin! Siz sağır olan ve burada bulunmayan birisine seslenmiyorsunuz. (Bilâkis) Her şeyi işiten, gören ve çok yakın olan ALLAH'a sesleniyorsunuz." buyurdu.
(Buharî, Tevhid , 9)

Resim--122-) Ebu Mes'ud (el-Ensarî) anlatıyor: Bir gün kölemi dövüyordum ki arkamdan birisi şöyle seslendi: "Şunu iyi bil Ebu Mes'ud!" Bir de döndüm baktım ki Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem bana şöyle söylüyor: "Şunu iyi bil Ebu Mes'ud! ALLAH'ın sana karşı gücü, senin bu köleye karşı olan güç ve kuvvetinden çok daha fazladır."
(Tirmizî, Birr, 30)

Resim--123-) Ebü. Hüreyre radiyallahu anhu anlatıyor: Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, herhangi birimiz yatağına yattığında şöyle dua etmesini bize emrederdi. ''ALLAH'ım! Göklerin ve yerlerin Rabbi! Rabbimiz, her şeyin Rabbi! Tane ve çekirdeği çatlatıp yaran! Tevrat, İncil ve Kur'ÂN'ı indiren! Her türlü kötülük sahibinin şerrinden sana sığınırım. Onu perçeminden tutan (kudreti altında bulunduran) SENsin. SEN Evvel'sin, SENden önce hiçbir şey yoktur. SEN Âhir'sin, SENden sonra da hiçbir şey olmayacaktır. Zâhir (varlığı delillerle apaçık olan) SENsin, varlığı SENinkinden daha âşikâr hiçbir şey yoktur. Bâtın (mâhiyeti idrak edilemeyen, zâtı insanlar için gizli olan) SENsin. SENin mâhiyetinden daha gizli olan hiçbir şey yoktur." buyurmuştur.
(Tirmizî, Deavât, 19; Müslim, Zikir, 61)

هُوَ الْأَوَّلُ وَالْآخِرُ وَالظَّاهِرُ وَالْبَاطِنُ وَهُوَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ
"Huve’l- evvelu ve’l- âhiru ve’z- zâhiru ve’l- bâtın (bâtınu), ve huve bi kulli şey’in alîm (alîmun).: O, Evveldir, Âhirdir, Zâhirdir, Bâtındır. O, her şeyi bilendir.” (Hadîd 57/3)

El Evvelu:
Resim
EL Âhiru:
Resim
Ez Zâhiru:
Resim
El Bâtinu:
Resim

Resim--124-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Çok bağışlayan, hükmünde galib olan, yerin, göklerin ve ikisi arasında bulunanların Rabbi olan, mağlub edilemeyen ve dâimâ galib olan bir tek ALLAH'tan başka ilâh yoktur." buyurmuştur.
(Nesaî , es-Sünenu'l- Kübrâ, Ta'bir, 17)

El İlâhu:
Resim

Resim--125-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Bana yeten, beni barındıran, beni yediren ve içiren, bana iyilik edip iyiliğini arttıran, bana ni’met verip (ni’metini) bollaştıran ALLAH'a hamdolsun. Her hal ve durumda ALLAH'a hamdolsun. Her şeyin Rabbi, hükümdârı ve ilahı olan ALLAH'ım! Cehennemden sana sığınırım." buyurmuştur.
(Ebü Davûd, Edeb,97, 98.)

Resim--126-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: ''ALLAH'ım! Sen bütün noksanlıklardan uzaksın, tertemizsin, Cebrâil ve meleklerin Rabbisin." buyurmuştur.
Müslim, Salât, 223.

Resim--127-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem:''ALLAH'ın gökleri ve yeri yarattığı günden beri bahşettiği ni’metleri görmüyor musunuz? Şüphesiz bunca harcama O'nun elindeki ni’metlerden hiçbir şey eksiltmemiştir." buyurmuştur.
(Tirmizî, Edeb, 41.)

Resim--128-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "ALLAH'ım! Sen affedicisin, Kerimsin, affı seversin, beni aff et!.'' buyurmuştur.
(Tirmizî, Deavât, 84)

El Kerîmu:
Resim

Resim--129-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Şüphesiz sizin hayâ ve kerem sahibi Rabbiniz, kendisine el açıp yalvaran kulunun ellerini boş çevirmekten hayâ eder.'' buyurdu.
(İbn Mâce , Dua, l3.)

Resim--130-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Hiçbir kimse (kendisi hakkında) duyduğu ezâ verici isnad ve iftiralara ALLAH'tan daha sabırlı değildir. (Kâfirler ve müşrikler) ALLAH'a oğul isnad ederler de ALLAH yine de onlara afiyet ihsan edip, rızık verir.'' buyurdu.
(Buharî, Tevhid, 3.)

Resim--131-) Ümmü Seleme'ye: "Ey mü’minlerin annesi! Resûlullah'ın senin yanında olduğu zaman en çok yaptığı dua ne idi?" diye sorduklarında, şu duayı aktarmıştır: "Ey kalbleri bir halden bir hale çeviren Rabbim, benim kalbimi dinin üzere sabit kıl." Ümmü Seleme anlatmaya devam ederek şöyle demiştir: “Ben kendisine: "Yâ Resûlullah! Niçin bu duayı yapıyorsunuz?" diye sordum. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Herkesin kalbi ALLAH'ın parmakları arasındadır. Dilediğini düzeltir, düzgün yola koyar, dilediğini ise kalbini kaydırarak yoldan çıkarır." cevâbını verdi ve Sonra Âl-i İmrân Sûresinin 8. âyetini okudu.”
(Tirmizî, Deavât, 89.)

رَبَّنَا لاَ تُزِغْ قُلُوبَنَا بَعْدَ إِذْ هَدَيْتَنَا وَهَبْ لَنَا مِن لَّدُنكَ رَحْمَةً إِنَّكَ أَنتَ الْوَهَّابُ
"Rabbenâ lâ tuziğ kulûbenâ ba’de iz hedeytenâ veheb lenâ min ledunke rahmeh (rahmeten), inneke ente’l- vehhâb (vehhâbu).: Rabbimiz, bizi hidayete erdirdikten sonra, kalplerimizi saptırma. Senin katından bize vehbî olarak rahmet bağışla. Muhakkak ki sen, Vehhâb'sın (vehbi olarak bağışlayansın).” (Âl-i İmrân 3/8)

El Vehhâbu:
Resim

Resim--132-)Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem'e bir Yahudi gelip şöyle demişti: "Yâ Muhammed! ALLAH gökleri bir parmağında, yer tabakalarını bir parmağında, dağları bir parmağında, bütün ağaçları bir parmağında, öbür mahlukları da bir parmağında tutar. Sonra: “Melik ancak benim (bütün kâinâtın hükümdârı benim).' diye seslenir." Bu sözü işiten Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, azı dişleri görülünceye kadar güldü. Sonra da: "ALLAH'ın gücünü, kadrini O'na lâyık olacak bir sûrette hakkıyla takdir edemediler. " buyurup, En'âm 9 âyetini okudu.”
(Buharî , Tevhıd, 19.)

مَلِكِ يَوْمِ الدِّينِ
"Mâliki yevmi’d- dîn (dîne).: Dîn gününün mâlikidir.” (Fâtiha 1/3)

وَهُوَ الَّذِي خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضَ بِالْحَقِّ وَيَوْمَ يَقُولُ كُن فَيَكُونُ قَوْلُهُ الْحَقُّ وَلَهُ الْمُلْكُ يَوْمَ يُنفَخُ فِي الصُّوَرِ عَالِمُ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ وَهُوَ الْحَكِيمُ الْخَبِيرُ
"Ve huvellezî halaka’s- semâvâti ve’l- arda bi’l- hakk (hakkı), ve yevme yekûlu kun fe yekûn (yekûnu), kavluhu’l- hakk (hakku), ve lehu’l- mulku yevme yunfehu fî’s- sûr (sûri), âlimu’l- gaybi ve’ş- şehâdeh (şehâdeti), ve huve’l- hakîmu’l- habîr (habîru).: Ve semâları ve arzı (yeryüzünü) hak ile yaratan O’dur. Ve “Ol!.” dediği gün (herşey) olur. O’nun sözü haktır, mülk O’nundur. O gün sûr’a üfürülür (sur’a üfürüldüğü gün hükümranlık O’nundur). Bilineni (görüneni) ve bilinmeyeni (gaybı) bilen O’dur. Ve O, hüküm sahibidir, haberdâr olandır.” (En'âm 6/73)

El Mâlikü'l- mülk:
Resim

Resim--133-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, ALLAH Teâlâ'nın, kıyamet gününde insanları mahşer meydanında toplayıp: "İşte melik benim! Hani yeryüzünün melikleri nerede?" diye hitap edeceğini bildirmiştir.
(Buharî , Tevhid, 6.)

El Meliku:
Resim

Resim--134-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Sizden her bir kimseyle Rabbi, arada bir tercüman ve Rabbini görmesini engelleyen bir perde olmaksızın konuşacaktır." buyurmuştur.
(Buhari , Tevhid, 24.)

Resim--135-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "ALLAH, rahmeti yüz parça yaratmış, doksan dokuzunu kendi katında tutmuş, yeryüzüne sadece bir parçasını indirmiştir. İşte bütün mahlukat bu bir parça merhametle birbirlerine acırlar. Bir hayvan bile (bu bir parçacık rahmetin eseri olarak yavrusunu emzirirken) üzerine basarım endişesiyle ayağını kaldırır." buyurmuştur.
(Müslim, Tevbe, 17.)

er RABB:
Resim

Resim--136-) Bir grup sahabe Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem'e gelerek, "Yâ Resûlullah!, biz kıyamet gününde Rabbimizi görebilecek miyiz?" diye sormuşlardı. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Siz on dördüncü gecede ayı görmek için itişip kakışarak birbirinize zahmet verir misiniz?" diye sorduğunda sahabller: "Hayır Yâ Resûlallah" diye karşılık vermişlerdi. "Siz güneşin önünde hiçbir bulut yokken onu görme hususunda birbirinize sıkıntı verir misiniz?" dediğinde, "Hayır, Yâ Resûlallah!" demişlerdi. Bunun üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Siz (cennette) Rabbinizi, işte böyle göreceksiniz." buyurdu.
(Müslim, İmân, 299.)
Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: HADİSLERLE İSLAM...

Mesaj gönderen Hakan »

Resim

ALLAH' IN İSİM ve SIFATLARI

Resim--137-)Ebu Hüreyre'nin rivâyet ettiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur: "ALLAHu zü’L- CeLÂL buyuruyor ki: Kulum beni nasıl düşünüyorsa ben öyleyim. O beni anarken ben onunla beraberim. O beni kendi başına anarsa, ben de onu kendim anarım. O beni bir topluluk içinde anarsa, ben onu daha hayırlı bir topluluk içinde anarım. O bana bir karış yaklaşırsa, ben ona bir arşın yaklaşırım. O bana bir arşın yaklaşırsa, ben ona bir kulaç yaklaşırım. O bana yürüyerek gelirse, ben ona koşarak giderim."
(Müslim, Zikir, 2)

Resim--138-) Ebu Hüreyre' den rivâyet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem ''Allah'ın, yüzden bir eksik, doksan dokuz ismi vardır. Kim bu isimleri (öğrenip gereğiyle amel ederek) sayarsa cennete girer." buyurmuştur.
(Buharî, Şürüt, 18)

Resim--139-) Abdullah b. Mes'ud'dan nakledildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Muhakkak ki Allah güzeldir, güzelliği sever ... " buyurmuştur.
(Müslim, İman, 147)

Resim--140-) Ebu Hüreyre'den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem : ''Allah'ın, yüzden bir eksik, doksan dokuz ismi vardır. Kim bu isimleri (öğrenip gereğiyle amel ederek) sayarsa, cennete girer. (Bu isimler şunlardır): O, kendisinden başka ilah olmayan Allah, er-Rahmân, er-Rahîm, el-Melik, el-Kuddûs, es-Selâm, el-Mü'min, el -Müheymin, el-Azîz, el-Cebbâr, el-Mütekebbir, el-Hâlık, el-Bâri, el-Musavvir, el-Gaffar, el-Kahhar, el-Vehhab, er-Rezzak, el-Fettah, el-Alim, el-Kabıd, el-Basıt, el-Hafıd, er-Rafi', el-Muizz, el-Müzill, es-Semi', el-Basîr, el-Hakem, el-Adl, el-Latîf, el-Habîr, el-Halîm, el Azîm, el-Gafur, eş-Şekur, el-Ali, el-Kebîr, el-Hafiz, el-Muhit, el-Hasib, el-Celîl, el-Kerîm, er-Rakib, el-Mücib, el-Vasi', el-Hakim, el-Vedûd, el-Mecîd, el-Bais, eş-Şehîd, el-Hakk, el-Vekil, el-Kavi’, el-Metin, el-Velî, el-Hamid, el-Muhsi, elMübdi, el-Mufd, el-Muhyi, el-Mümit, el-Hayy, el-Kayyum, el-Vâcid, el-Mâcid, el-Vâhid, es-Samed, el-Kadîr, el-Muktedir, el-Mukaddim, el-Muahhir, el-Evvel, el-Âhir, ez-Zâhir, el-Bâtın, el-Vâli, el-Müteâli, el-Berr, et-Tevvâb, el-Müntekım, el-Afüv, er-Rauf, Mâlikü'l-mülk, Zü'l-celâli ve'l-ikram, el-Muksit, el-Câmi', el Ganî, el-Muğni, el-Mâni', ed-Darr, en-Nâfi', en-Nur, el-Hâdi, el-Bedi', el-Bâki, el-Vâris, er-Reşîd, es-Sabûr."
(Tirmizî, Deavât, 82)

Resim--141-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Muhakkak ki Allah güzeldir, güzelliği sever ... " buyurmuştur.
(Müslım, İman, 147.)

142-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: ''Allah temizdir, temizliği sever; kerem sahibidir; keremi sever; cömerttir, cömertliği sever." buyurmuştur.
(Tirmizî, Edeb 41.)

Resim--143-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: ''Allah Refik'tir; nezâketi, yumuşaklığı, kolaylığı, lütuf ve ihsanı, şefkat ve merhameti sever. Kaba saba bir tavır karşısında esirgediğini, nezâket ve yumuşaklık karşısında bol bol ihsan eder." buyurmuştur.
(İbn Hanbel, I. 112.)

Resim--144-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Selâm (Esenlik veren), bizzat ALLAH'ın kendisidir. Onun için namazda oturduğunuz vakit Tahiyyât'ı okuyun. Tahiyyât'ın sonundaki “Selâm bize ve ALLAH'ın salih kullarına olsun.'” kısmını okuduğunuzda yerde ve gökte bulunan bütün varlıkları selâmlamış olursunuz ... " buyurmuştur.
(İbn Hanbel, I, 411.)

Resim--145-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem kudsi hadiste: "Ben Rahmân'ım, akrabalık bağları ise rahîm adını taşır. Ona kendi isimlerimden birini verdim. Kim bu bağlara riâyet edip gereğini yaparsa, ben de o kişiyle aramdaki bağlara riâyet ederim. Kim de bu bağları koparırsa, ben de onunla olan bağımı koparırım." buyurmuştur.
(Ebu Davûd, Zekât. 45.)

Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: HADİSLERLE İSLAM...

Mesaj gönderen Hakan »

Resim

YARATILIŞ

Resim--146-) İmran b. Husayn (ra), (çevre kabilelerden görüşmek üzere bazı heyetler geldiğinde) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem'in yanına girmiştim, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, (yaratılışın başlangıcına ilişkin kendisine sorulan bir soru üzerine) . . . şöyle buyurmuştur: "(Ezelde) Allah vardı ve O'ndan başka hiçbir şey yoktu ..."
(Buharî, Bed'ü'l- halk, 1 )

Resim--147-) Ebu Hüreyre anlatıyor: "Yâ Resûlullah! Canlılar neden (hangi maddeden) yaratılmışlardır?" diye sordum. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Sudan" buyurdu.
(Tirmizî, Sıfatü'l- cenne, 2)

Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: HADİSLERLE İSLAM...

Mesaj gönderen Hakan »

Resim

MELEKLER

Resim--148-) Hz. Aişe radiyallahu anha'nın naklettiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Melekler nurdan, cinler alevli ateşten, Âdem ise size (Kur'ân'da) târif edildiği üzere (balçıktan) yaratılmıştır." buyurmuştur.
(Müslim, Zühd, 60)

Resim--149-) Ebu Hüreyre'nin naklettiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Her doğan çocuk fıtrat üzere doğar. Sonra anne ve babası onu Yahudi, Hıristiyan veya Mecusî yapar." buyurmuştur.
(Buharî, Cenâiz, 92)

Resim--150-) Ebü Musa el-Eş'ari'nin bize naklettiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "ALLAH, Âdem'i yeryüzünün her tarafından aldığı bir miktar topraktan yarattı. Bu sebeble Âdemoğulları (renk ve tabiat yönünden) yeryüzü kadar (değişik şekillerde vücûda) geldiler. Onlardan kimi kızıl, kimi beyaz, kimi siyah, kimi de bunların karışımı (melez); kimi yumuşak, kimi sert, kimi kötü, kimi de iyi (huylu olarak dünyaya) geldi." buyurmuştur.
(Ebu Davûd, Sünnet, 16)

Resim--151-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Ezelde Allah vardı ve O'ndan önce hiçbir şey yoktu. Allah'ın arşı su üzerinde bulunuyordu. Sonra Allah gökleri ve yeri yarattı. Ardından da kâinâtın tamamını (takdir ve tesbit edip levh-i mahfaza) yazdı..." buyurmuştur.
(Buharî, Bedü'l- Halk, I; Buharî, Tevhid, 22.)

Resim--152-) Ebu Zer radiyallahu anhu' dan nakledildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Ben sizin görmediklerinizi görür, işitmediklerinizi duyarım. Gök sarsıldı. Nasıl sarsılmasın ki! Semâda, bir meleğin Allah için secdeye kapanmadığı dört parmaklık bir yer dahi yoktur." buyurmuştur.
( İbn Mace, Zühd, 19)

Resim--153-) Abdullah (b. Mes'ud) tarafından nakledildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: ''Allah'ın yeryüzünde dolaşan melekleri vardır. Onlar, ümmetimden bana selâm getirirler." buyurmuştur.
(İbn Hanbel, Müsned, I, 387)

Resim--154-) Ebü Hüreyre'den (radiyallahu anhu) nakledildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Gece ve gündüz melekleri dönüşümlü olarak aranızda bulunurlar. Bu melekler sabah ve ikindi namazlarında buluşurlar. Sonra gece boyu sizinle bulunan melekler yükselirler. Allah, durumlarını çok iyi bildiği halde insanları onlara sorar: “Siz ayrıldığınızda kullarım ne yapıyordu?” Melekler de: “Yanlarına vardığımızda da oradan ayrıldığımız sırada da namaz kılıyorlardı.'” derler." buyurmuştur.
(Buharî, Tevhid, 23)

Resim--155-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem bir gün oturmuş ve yanından hiç ayrılmayan dostları ile sohbet ediyordu. Aralarında, daha sonra mü’minlerin ikinci halifesi olan Hattab oğlu Ömer de vardı. Uzaklardan gelen birisi ilişti Hz. Ömer'in gözüne. Simsiyah saçları ve büründüğü kar beyazı elbisesi ile bu gelen tanıdık birisi değildi. Uzun yoldan gelmiş gibi bir hali de yoktu. Yaklaştı ve Sevgili Peygamberin yanına oturdu. Dizini onun mübarek dizlerine yasladı ve ellerini onun uylukları üzerine koydu. Sahabenin meraklı bakışları arasında Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’e sordu: "Ey Muhammed, İslam nedir?" Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem anlattı. Yine sordu: "İman nedir?" Efendimiz açıkladı. ihsandan, kıyametten ve kıyamet gününün işâretlerinden konuşuldu. Derken yabancı, edebince müsaade isteyip oradan ayrıldı ve geldiği gibi gitti. Bir zaman sonra Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem Hz. Ömer'e: "O gelen kimdi bilir misin?" diye sordu. "Allah ve Elçisi daha iyi bilir." dedi Hz. Ömer. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "O, Cebrail'di ve size dininizi öğretmeye geldi." buyurdu.
(Müslim, İman, I.)

Resim--156-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Cebrâil, Mikâil ve İsrâfil'in Rabbi olan Allah'ım! Kızgın ateşten ve kabir azabından sana sığınırım!." buyurdu.
(Nesaî, İstiâze, 56.)

Resim--157-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem Cebrâil'i çok sever ve onu daha sık görmek arzusunu hissederdi yüreğinde. Bir gün bu arzusunu iletti göklerin elçisine: "Keşke beni daha sık ziyâret etsen. Bana daha sık gelmene bir engel var mı?" Cebrâil aleyhisselâm: "Biz sadece Rabbin emri ile yeryüzüne ineriz." diye karşılık verdi ve Meryem süresinin 64. âyetini okudu: "Önümüzde, arkamızda ve bu ikisi arasında ne varsa hepsi Allah'a aittir. "
(Buharî, Bediü'l- Halk, 6)

وَمَا نَتَنَزَّلُ إِلَّا بِأَمْرِ رَبِّكَ لَهُ مَا بَيْنَ أَيْدِينَا وَمَا خَلْفَنَا وَمَا بَيْنَ ذَلِكَ وَمَا كَانَ رَبُّكَ نَسِيًّا
"Ve mâ netenezzelu illâ bi emri rabbike, lehu mâ beyne eydînâ ve mâ halfenâ ve mâ beyne zâlike, ve mâ kâne rabbuke nesiyyâ (nesiyyen).: Ve biz (resûl melekler), Rabbinin emri olmaksızın inmeyiz. Bizim önümüzde, arkamızda ve bunların arasında olanlar, O’nundur. Ve senin Rabbin, (seni) unutmuş değildir.” (Meryem 19/64)

Resim--158-) Sevgili eşi Hz. Hatice radiyallahu anha'nın ve amcası Ebu Talib'in vefatından sonra büsbütün desteksiz kalan Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, bir umut diyerek Taif yolundaydı. Kendisini Sakif Kabilesinin ileri gelenlerinden birinin korumasına emânet etmek arzusundaydı. Ama aldığı karşılık olumsuzdan da öte çok çirkin olmuştu. "Uhud gününden daha zor" olarak nitelendirdiği o günleri yıllar sonra eşi Hz. Aişe radiyallahu anha'ya anlatırken sanki hâlâ o hüznü yaşıyordu: "Bu senin kavmin (Kureyş) den çok çile çektim ama hiçbiri bana Akabe Günü kadar zor gelmedi. Akabe Günü koruma elde etme umuduyla İbn Abdi Yalil'e arz ettim halimi, ama isteğim kabul görmedi. Hüzünlü ve kederli bir şekilde yola düştüm gideceğim yere doğru. Mekke yakınlarında bulunan Karnu's- Sealib denilen yere geldiğimde başımı gökyüzüne kaldırdım. Bir de ne göreyim? Başımın üstünde beni gölgeleyen bir bulut duruyor. Dikkatli bakınca üstünde Cebrâil'i gördüm. Bana seslendi: “Allah, kavminin sana cevabını ve seni reddetmelerini işitti. Dilediğini emretmen için sana dağların idâresi ile görevli meleği gönderdi.” Sonra dağlar meleği seslendi: “Ey MuhaMMed, işte ben emrindeyim. İster misin şu iki yalçın dağı Mekkelilerin üstüne yıkayım?” Bunun üzerine Hz. Peygamber: “Hayır, ümit ediyorum ki, Allah onların soyundan sadece Allah'a ibâdet eden ve O'na hiçbir şeyi ortak koşmayan bir nesil çıkartacaktır.” buyurdu.
(İbn Hacer, Fethu'l- Bâri, 6, 315; Buharî , Bediü'l- Halk, 7)

Resim--159-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Üstünde savaş elbiseleri ve silahı olduğu halde atının başını tutmuş bekleyen şu adam var ya, işte o Cebrâil'dir." buyurmuştur.
(Buharî, Meğazi, I)

Resim--160-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: Melekler yeryüzünü dolaşıp Allah'ı anan, onu yâd eden toplulukları ararlar. Bulduklarında: "Koşun, gelin arayıp durmakta olduğunuz şeye! " diyerek sevinçle seslenirler birbirlerine. O topluluğu çepeçevre kuşatırlar.
Allah sorar: “Bırakıp geldiğinizde kullarım ne yapıyordu?”
“Seni tesbih ediyor, tekbir getiriyor, sana hamd ediyor ve seni övgü ile anıyorlardı.”
“Peki, beni gördüler mi?”
“Hayır”
“Görselerdi nasıl olurdu?”
“Eğer seni görselerdi, sana daha çok ibâdet eder, seni daha çok över, daha çok anarlardı.”
“Benden ne istiyorlar?”
“Senden cenneti istiyorlar.”
“Cenneti gördüler mi?”
“Hayır ya Rabbi, vallahi onu görmediler.”
“Görselerdi ne olurdu?”
“Eğer görselerdi daha arzulu, daha hırslı ve daha hevesli olarak onu isterlerdi.”
“Hangi şeyden sakınıyorlar?”
“Cehennemden.”
“Cehennemi gördüler mi?”
“Hayır, vallahi onu görmediler.”
“Görselerdi nasıl olurdu?”
“Eğer onu görselerdi ondan kesinlikle daha çok sakınır, daha fazla uzaklaşır ve daha çok korkarlardı.”
“O zaman siz şâhid olun, ben bağışladım onları.”
“Allah 'ım! Onlar arasındaki şu kişi tesâdüfen orada idi. Bir ihtiyacını gidermek için gelmiş, seni anmak için değil.”
“O topluluğun içinde kötüler barınmaz." buyurmuştur.
(Buharî, Deavat, 66; Tirmizî, Deavât, 129.)

Resim--161-) Ebu Hüreyre'nin aktardığına göre,Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Gece ve gündüz melekleri dönüşümlü olarak aranızda bulunurlar. Bu melekler sabah ve ikindi namazlarında buluşurlar. Sonra gece boyu sizinle bulunan melekler yükselirler. Allah, durumlarını çok iyi bildiği halde insanları onlara sorar: “Siz ayrıldığınızda kullarım ne yapıyordu?” Melekler de: “Yanlarına vardığımızda da oradan ayrıldığımız sırada da namaz kılıyorlardı.” derler." buyurmuştur.
(Buharî, Tevhid, 23.)

Resim--162-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem Hasta ziyâretine giden mü’minleri: "İşin ne güzel, gidişin ne hayırlı, kendine cennette köşk hazırladın!" diyerek müjdeler ve tebrik ederdi.
(İbn Mâce, Cenâiz, 2.)

Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: HADİSLERLE İSLAM...

Mesaj gönderen Hakan »

Resim

CINLER

Resim--163-) İbn Abbas'tan nakledildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: ''Allah'ım! Sana teslim oldum, sana inandım, sana tevekkül ettim ve sana yöneldim. Senin yardımınla mücâdele (gücü elde) ettim. Allah'ım! Beni saptırmaman için senin yüceliğine sığınıyorum. Zira senden başka ilâh yoktur. Sen ölmeyecek olan dirisin, cinler ve insanlar ise ölümlüdürler." buyurmuştur.
(Müslim, Zikir, 67)

Resim--164-) Hz. Aişe radiyallahu anha anlatıyor: "Yâ Resûlallah! Kâhinler bize bir şeyler söylerdi de, dedikleri gerçek çıkardı." dedim. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem): "Bu doğru olan sözü bir cin elde eder ve dostunun kulağına fısıldar. O da buna yüz yalan katar!” buyurdu.
(Müslim, Selâm, 122)

Resim--165-) Hz. Aişe radiyallahu anha'dan nakledildiğine göre, çocuklar doğduğu zaman kendisine getirilir, bereket için onlara dua ederdi. Bir gün bu maksadla yeni doğan bir çocuk getirildi. Hz. Aişe çocuğu yatağına yatırırken yastığının altında bir ustura gördü. Oradakilere bunun ne olduğunu sordu. Onlar da: "Çocuğu cinlerden korumak için onu koyuyoruz." dediler. Bunun üzerine Hz. Aişe usturayı alıp attı ve: "Allah'ın Resûlü (sallallahu aleyhi vesellem) uğursuzluk düşüncesini çirkin görür ve bundan nefret ederdi." diyerek bu davranışı yasakladı.
(Buharî, el Edebü'l- Müfred, 314)

Resim--166-) Yahya b. Ca'de'nin naklettiğine göre, Halid b. Velid, geceleri kılıcını yanına alarak dışarı çıkacak kadar korkar hale gelmişti. Bu durumda birisine zarar verebileceğinden endişe edilince, Hz. Peygamber'e (sallallahu aleyhi vesellem) gelerek, yaşadığı durumdan şikâyetini arz etti. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Cebrâil bana demişti ki: “Cinlerden bir ifrit senin için tuzak kurmaya çalışıyor, (bu yüzden) şöyle dua et: “Gökten inen ve yerden yükselen kötülüklerin şerrinden, yeryüzünde yerleşen (yaşayan) ve yerin altından çıkan şeylerin şerrinden, gece ve gündüzün fitnelerinin şerrinden, hayırlı olanların dışında her türlü âniden ortaya çıkan durumdan, Allah'a ve hiçbir iyinin ve kötünün ulaşamayacağı Allah'ın yüce kelimelerine (sonsuz iradesine ve hükmüne) sığınırım, Ey Rahmân!" buyurdu.
(İbn Ebü Şeybe, Musannef, Tıb, 28; Abdürrezzâk, Musannef, XI, 35)

Resim--167-) Abdullah b. Mes'ud şöyle anlatıyor: "Bir gece biz Resülullah (sallallahu aleyhi vesellem) ile birlikteydik. Bir ara onu kaybettik ve kendisini vadilerde, dağ yollarında aradık. “Acaba kaçırıldı mı, yoksa gizlice öldürüldü mü?” diye endişe ettik. Ve bu halde, olabilecek en kötü geceyi geçirdik. Sabahlayınca bir de baktık ki, Resülullah (sallallahu aleyhi vesellem) Hirâ tarafından çıkageldi.
Biz: “Yâ Resûlallah! Seni kaybettik, çok aradık ama bulamadık. Bu yüzden çok kötü bir gece geçirdik, dedik. Bunun üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “Bana cinlerin elçisi geldi. Onunla gittim ve cinlere Kur'ân okudum” buyurdu. Sonra bizi götürerek cinlerin izlerini, ateşlerinin küllerini gösterdi ... "
(Müslim, Salât, 150)

Resim--168-) Hadis kaynaklarında yer alan bir başka rivâyete göre ise, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem farkında değilken cinler kendisinden Kur'ân dinlemişlerdir. Bu ilginç olayı Abdullah b. Abbas şöyle anlatmaktadır: "Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem), bir grup arkadaşıyla Ukaz Panayırı'na gitmek üzere yola çıkmıştı. O günlerde şeytanlarla gökyüzü haberleri arasına engel konulmuş ve (gökten haber çalmak isteyen şeytanların) üzerlerine yakıcı alevler gönderilmeye başlanmıştı. Şeytanlar, kendi toplumlarının yanına döndüklerinde,:”Bu haliniz ne?” diye sorulunca: “Gökyüzünden haber alamaz olduk ve üzerimize yakıcı alevler atıldı.” dediler. Bunun üzerine onlardan biri: 'Sizin haber almanıza engel olan mutlaka olağanüstü yeni bir olay olmalıdır. Yeryüzünün doğusunu ve batısını dolaşın da, gökyüzünden haber almanızı engelleyen bu yeni olayın ne olduğuna bir bakın!” dedi. Bunun üzerine cinler, yeryüzünün her tarafını dolaşarak kendileriyle gök haberleri arasına giren olayın ne olduğunu araştırdılar."
İbn Abbas radiyallahu anhu: "İşte bunlardan Tihame tarafına yönelmiş olan grup, o sırada Ukaz Panayırı'na gitmek üzere Nahle'de konaklayan Resülullah'ın bulunduğu yere vardılar. Resülullah, ashabına sabah namazı kıldırıyordu. Cinler Kur'ân'ı işitince, ona dikkatle kulak verdiler. Birbirlerine: “Gökyüzünden haber almanıza engel olan şey işte budur.” dediler. İşte o zaman kavimlerine döndüler ve onlara: "Gerçekten biz, doğru yola ileten güzel bir Kur'ân dinledik ve ona iman ettik. Artık Rabbimize kimseyi asla ortak koşmayacağız." dediler. ALLAHu Zü’L- CeLÂL de Cin Sûresinin ilgili âyetlerini Peygamberine vahyetti." demiştir.
(Buharî, Tefsir, (Cin); Cin Sûresi 72/1-2)

Resim--169-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Ey Ebu Zer! İnsan ve cin şeytanlarının şerrinden Allah'a sığın!" deyince Ebu Zer: "İnsanların da şeytanı olur mu?" demiş, Efendimiz de: "Evet" cevabını vermiştir.
(Nesaî, İstiâze, 48.)

Resim--170-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem kemik ve tezekle tuvalette taharetlenmeyi yasaklarken: "Çünkü bunlar cin kardeşlerinizin yiyeceğidir." buyurmuştur.
(Tirmizî, Taharet, 14.)

Resim--171-) Halid b. Velid'in sıkıntısını dinleyen Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, Cebrâil'in kötü niyetli bir cine karşı kendisine öğrettiği şu duâyı okumasını öğütlemiştir: "Gökten inen ve yerden yükselen kötülüklerin şerrinden, Yeryüzünde O'nun yaratıp yaydıklarının ve yerin altından çıkardıklarının şerrinden, Gece ve gündüzün fitnelerinden, Hayırlı şeylerin dışında, gece-gündüz âniden ortaya çıkan her türlü durumdan, Kerim olan Yüce Allah'a ve hiçbir iyinin ve kötünün ulaşamayacağı Allah'ın yüce kelimelerine (sonsuz iradesine ve hükmüne) sığınırım, Ey Rahmân!."
(Nesaî, es Sünenü'l- kübrâ, 237; Muvatta', Şa'r, 4; İbn Ebu Şeybe, Musannef, Tıb, 28; Abdürrezzak, Musannef, XI, 35)

Resim--172-) Enes'ten nakledildiğine göre ... Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Şeytan, kanın dolaştığı gibi insanın içinde dolaşır." buyurmuştur.
(Müslim, Selâm, 23: Buharî, Bed'ü'l- halk, 11)

Resim--173-) Ebü Said el-Hudrî'nin işittiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "İblis, Rabbine: “Senin izzetin ve celâlin üzerine yemin ederim ki ruhları (bedenlerinde) olduğu sürece Âdemoğullarını saptırmaya devam edeceğim.” demiş, Allah da: “İzzetim ve celâlim hakkı için, onlar af diledikleri sürece ben de onları bağışlayacağım!.” karşılığını vermiştir." buyurmuştur.
(İbn Hanbel, Müsned, III, 29)

Resim--174-) Abdullah b. Mes'ûd'dan nakledildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “Âdemoğluna şeytan da melek de yaklaşır. Şeytanın yaklaşması, kötülüğe yönlendirmek ve hakkı yalanlatmak şeklindedir. Meleğin yaklaşması ise iyiliğe yönlendirmek ve hakkı doğrulatmak şeklindedir. Kim böyle (meleğin telkinini) hissederse bunun Allah'tan olduğunu bilsin ve Allah'a hamd etsin. Kim de diğerini (şeytanın vesvesesini) hissederse, taşlanmış ve kovulmuş şeytandan Allah'a sığınsın." buyurmuştur.
(Tirmizî, Tefsiru'l- Kur'ân,2)

Resim--175-) Sebre b. Ebü Fâkih'in işittiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Şeytan, her fırsatta Âdemoğlunun karşısına çıkar. İslam'a giden yolda da önüne çıkar ve: “Sen şimdi Müslüman olup dinini, babanın ve atalarının dinini terk mi edeceksin?” der. O kişi şeytanı dinlemez ve Müslüman olur ... " buyurmuştur.
(Nesaî, Cihâd, 19)

Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: HADİSLERLE İSLAM...

Mesaj gönderen Hakan »

Resim

ŞEYTAN

Resim--176-) Ebü Hüreyre'den nakledildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Mü’min, tıpkı sizden birinin yolculukta devesini yorduğu gibi, şeytanlarını yorar (zayıf düşürür)” buyurmuştur.
(İbn Hanbel, Müsned, ll, 380)

Resim--177-) Ebu Said el-Hudrî radiyallahu anhu'dan rivâyet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurup, İblis'in bu kötü niyetini şöyle ifâde etmişti: "İblis, Rabbine: “Senin izzetin ve celâlin üzerine yemin ederim ki ruhları (bedenlerinde) olduğu sürece Âdemoğullarını saptırmaya devam edeceğim.” demiş, Allah da: “İzzetim ve celâlim hakkı için, onlar af diledikleri sürece ben de onları bağışlayacağım!” karşılığını vermiştir." buyurmuştur.
(İbn Hanbel, Müsned, lll, 29.)

Resim--178-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, güvercin peşinde dolaşan bir adam görünce, onun, zamanını boşa harcadığını ifâde etmek için: "(Bu adam) şeytan kovalayan bir şeytandır." buyurmuştur.
(Ebu Davûd, Edeb, 57.)

Resim--179-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, ellerindeki yemek bulaşığı ile uyumaktan arkadaşlarını men’ ederek: "Şeytandan kendinizi koruyun!." buyurmuştur.
(Tirmizî, Et'iime, 48.)

Resim--180-) İbn Abbas radiyallahu anhum'dan rivâyet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Hiçbiriniz yoktur ki, bir şeytanın (veya cinin) tasallutuna maruz kalmamış olsun." Bunun üzerine ashab: "Buna sen de dahil misin?" diye sorunca, Peygamberimiz aleyhisselâm: "Evet, ama Allah şeytana karşı bana yardım etti. O da bana boyun eğdi." buyurmuştur.
(Müslim, Sıfatü'l- münafikin, 69; İbn H anbel, Müsned, 1, 257)

Resim--181-) Aişe radiyallahu anha Vâlidemizden rivâyet edildiğine göre: "Bir gece Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem yanımdan kalktı ve dışarı çıktı. Onu kıskanmıştım. Az sonra geldiğinde benim tavrımı gördü ve: “Ne oldu Aişe? Kıskandın mı yoksa?” diye sordu. Ben de: “Benim gibi biri senin gibi birini nasıl olur da kıskanmaz?” dedim. Bunun üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “Şeytanın mı geldi yoksa?” dedi. Ben de: “Yâ Resûlullah! Benimle birlikte bir şeytan mı var ki?” diye sordum. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “Evet!” dedi. Ben de: "Peki, her insanla birlikte bir şeytan var mıdır?" diye sordum. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “Evet!” cevabını verdi. Ben de: “Seninle de mi Yâ Resûlallah?' dedim. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “Evet! Fakat Rabbim ona karşı bana yardım etti ve o (bana) teslim oldu.” dedi."
(Müslim, Sıfatü'l- münafikin,70)

Resim--182-) Câbir radiyallahu anhu'dan nakledildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Yabancınız olan ve herhangi bir sebeple yanlarında eşleri veya mahremleri olmayan hanımların evlerine girmeyin, onlarla (yalnız başınıza) kalmayın. Çünkü şeytan, damarlarınızdaki kan(ın dolaştığı) gibi sizi şaşırtmak için etrafınızda (siz farkında olmadan) dolaşmaktadır.” buyurunca Ashab: “Bu durum senin için de geçerli midir?" diye sorduklarında Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Benim için de durum aynıdır. Fakat Allah ona karşı bana yardım etti ve o (bana) teslim oldu." buyurmuştur.
(Tirmizî, Rada, 17)

Resim--183-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: Âdemoğluna şeytan da melek de yaklaşır. Şeytanın yaklaşması, kötülüğe yönlendirmek ve hakkı yalanlatmak şeklindedir. Meleğin yaklaşması ise iyiliğe yönlendirmek ve hakkı doğrulatmak şeklindedir. Kim böyle (meleğin telkinini) hissederse bunun Allah'tan olduğunu bilsin ve Allah'a hamd etsin. Kim de diğerini (şeytanın vesvesesini) hissederse, taşlanmış ve kovulmuş şeytandan Allah'a sığınsın!." buyurmuştur.
(Tirmizî, Tefsiru'l- Kur'ân, 2.)

Resim--184-) Basralı sahabilerden İyaz b. Hımar'dan nakledildiğine göre, Hz. Peygamber Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem bir gün yaptığı bir konuşmada etrafındakilere Allah'tan öğrendiği şu hakikati tebliğ etmiş: "Kullarıma bağışladığım her ni’meti kendilerine helâl kıldım. Ben bütün kullarımı hanif (tevhidi kabul edecek şekilde) yarattım. Ancak şeytanlar, onların yanlarına gelir ve (doğru olan) dinlerinden uzaklaştırır, benim helâl kıldığımı haram, haram kıldığımı da helâl gösterir ve ben yetki vermediğim halde şirk koşmayı emrederler.” buyurmuştur.
(Müslim, Cennet, 63; İbn Hanbel, Müsned, IV, 162.)

Resim--185-) Hz. Ali kerremallahu vechehu'den rivâyet edilen bir hikayeye göre, vaktiyle mâbedinde sürekli ibâdetle meşgul olan bir zât varmış. Bir gün bir kadın, süslenmiş bir vaziyette yanına gelmiş ve birlikte olmuşlar. Kadın bu birliktelikten hamile kalmış. Sonra şeytan o zâta gelerek kadını öldürmesini fısıldamış ve: "Kadının yakınları seni yakalarsa rezil olursun." diyerek kendince gerekçesini de izâh etmiş. Adam şeytanın bu telkinine kapılmış ve kadını öldürmüş. Sonra da gömmüş. Ne var ki, insanlar bu durumu fark etmiş ve adamı yakalamışlar. Şeytan kendisine bir kez daha gelmiş ve: "Ben, süslenip sana gelen kadınım. Hadi şimdi bana secde et ki, seni bu insanlardan kurtarayım." demiş. Adam şeytanın bu son telkinine de uymuş, ona secde etmiş. Bu hikayeyi aktaran Hz. Ali kerremallahu vechehu şu âyeti hatırlamıştır: "(Yahudileri savaşa teşvik eden) münafıkların hali ise, tıpkı şeytanın hali gibidir. Çünkü şeytan insana: "İnkar et!" der, o inkar edince de: "Ben senden uzağım. Çünkü ben âlemlerin Rabbi olan Allah'tan korkarım!" der!."
(Haşr, 59/16; Hakim, Müstedrek, IV, 1422; Taberî, Câmiu'l- beyân, XXlll, 294-295.)

كَمَثَلِ الشَّيْطَانِ إِذْ قَالَ لِلْإِنسَانِ اكْفُرْ فَلَمَّا كَفَرَ قَالَ إِنِّي بَرِيءٌ مِّنكَ إِنِّي أَخَافُ اللَّهَ رَبَّ الْعَالَمِينَ
"Ke meseli’ş- şeytâni iz kâle li’l- insânikfur, fe lemmâ kefera kâle innî berîun minke innî ehâfullâhe rabbe’l- âlemin (âlemîne).: (Münafıkların size vaadleri), şeytanın (vaadlerinin) durumu gibidir. İnsana: “İnkâr et (kâfir ol).” dedi, inkâr edince de: “Muhakkak ki ben senden uzağım, elbette ben, âlemlerin Rabbi Allah’tan korkarım.” dedi.” (Haşr 59/16)

Resim--186-) Küfe'ye yerleşen sahabilerden Sebre b. Ebi Fakih'in Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem'den naklettiği tek hadis şeytanın bu çabasını anlatmaktadır: "Şeytan, her fırsatta âdemoğlunun karşısına çıkar. islam'a giden yolda da önüne çıkar ve: “Sen şimdi Müslüman olup dinini, babanın ve atalarının dinini terk mi edeceksin?” der. O kişi şeytanı dinlemez ve Müslüman olur. Şeytan hicret için yola koyulan kişinin karşısına dikilir ve der ki: 'Sen şimdi yurdunu ve (altında gezindiğin) göğü ardında bırakarak çekip gidecek misin? Üstelik hicret için yola çıkan kimse, dizginlere vurulmuş at gibi çok sıkıntı çeker.”
O kimse şeytanı yine dinlemez ve hicret eder. Şeytan cihad yolunda da onun önüne çıkar ve der ki: “Sen şimdi cihad edeceksin ancak bu iş hem bedeni hem de malı kaybettirir. Çünkü savaşıp öldürüleceksin, hanımını başkaları nikahlayacak, malın da paylaşılacak.”
Adam şeytanı yine dinlemez ve cihada katılır. Bu şekilde davranırsa, o kimseyi cennete koymak ALLAH üzerine bir borç olur. Savaşta öldürülse de, boğularak ölse de, hayvanın sırtından düşüp ölse de ALLAH onu mutlaka cennetine koyacaktır. "
(Nesaî, Cihad, 19.)

Resim--187-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Sizden herhangi birinize şeytan gelir ve: “Şunu böyle kim yarattı? Bunu böyle kim yarattı?” Sonunda da: “Rabbini kim yarattı?” deyinceye kadar sürekli sorup vesvese verir. Şeytanın vesvesesi (Rabb’i sorgulamaya kadar) erişince, o vesveseli kişi derhal (şeytandan) ALLAH'a sığınsın ve (onun bu vesvesesine) hemen son versin. " buyurdu.
(Buharî, Bed'i ü’l- halk, 11.)

إِنَّهُ لَيْسَ لَهُ سُلْطَانٌ عَلَى الَّذِينَ آمَنُواْ وَعَلَى رَبِّهِمْ يَتَوَكَّلُونَ
"İnnehu leyse lehu sultânun alâllezîne âmenû ve alâ rabbihim yetevekkelûn (yetevekkelûne).: Gerçek şu ki, iman edenler ve Rablerine tevekkül edenler üzerinde onun (şeytanın) hiç bir zorlayıcı gücü yoktur.” (Nahl 16/99)

Resim--188-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Şeytan, ağzını ademoğlunun kalbine koyar. İnsan ALLAH'ı andığı vakit, oradan uzaklaşır. ALLAH'ı unuttuğu anda ise oraya yapışıp kalır. İşte insanı ayartıp kaçan (el-Vesvasü'l- Hannas) budur." buyurmuştur.
Hadis-i Şerif : Hazret-i Enes(radiyallahu anhu) dan: Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “Şeytan hortumunu (ağzını ve burnunu) insanoğlunun kalbine koyar. Eğer insan ALLAH Teâlâ'yı zikrederse, geri çekilir; şayet unutursa, onun kalbini yutar. Şeytanın insana yakınlığı ve uzaklığı, kulun ALLAH Teâlâ'yı zikri kadardır.” buyurdu.

Resim--189-) Ebü Hüreyre'den rivâyet edildiğine göre: Vedâ Haccı günleriydi. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem yol azığını yâr-ı gar (mağara arkadaşı) olan Hz. Ebu Bekir ile birlikte, ona ait bir deveye yüklemişti. Hz. Ebu Bekir'in bir hizmetçisi de deveyi sevk etmekle sorumluydu. Derken ne olduysa hizmetçi, deveyi kaybetti. Durumu haber alan Medine'nin köklü kabilesi Hazrec'in lideri Sa' d b. Ubade ve oğlu Kays, erzak yüklü bir deveyle Resulullah'a geldiler. Olanları duyduklarını söyleyen Sa'd b. Ubade, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem'e kayıp devenin yerine bu deveyi kabul etmelerini söyleyince Nebî (aleyhisselâm) çok duygulandı
Ve: "Medine'ye hicret ettiğimizde bize yaptıkların, sana iyilik olarak yetmez mi?" dedi. Sa'd: "Minnet Allah ve Resulü'nedir; vallahi malımızdan aldıkların, almadıklarından bizim için daha hayırlıdır." deyince Hz. Peygamber şunları söyledi: "Sana müjdeler olsun Sa'd! Kurtuluşu hak ettin. İnsanın ahlâkı (tabiatı) ALLAH'ın elindedir; o, dilediği kimseye iyi bir huy verir. Görünen o ki, ALLAH Teâlâ sana da güzel bir ahlâk bahşetmiştir."
Sa'd, Peygamberimizin bu iltifatlarına ALLAH'a şükürle karşılık verdikten sonra araya "ensarın hatibi" olarak bilinen Sabit b. Kays girdi ve Sa'd b. Ubade'ye bir iltifat da ondan geldi: "Yâ Resûlullah! Sa'd, İslam'dan evvel câhiliye devrinde de liderimizdi ve kıtlık zamanlarında bizi doyururdu." Bunun üzerine Nebi (aleyhisselâm): "İnsanlar, madenlerdir. Cahiliye döneminde iyi olanlar Müslüman olduktan sonra da iyi olurlar. Yeter ki İslam'ı tam olarak kavrasınlar. " buyurmuştur.
(İbn Hanbel, Müsned, II, 391)



Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: HADİSLERLE İSLAM...

Mesaj gönderen Hakan »


Resim

İNSÂN

Resim--190-) Abdullah b. Ömer şöyle demiştir: “Ben Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem'den şunu işittim: "İnsanlar yüzlerce deveye benzer; içlerinde neredeyse bir tane binek devesi bulamazsın!." buyurmuştur.
(Buharî, Rikak, 35) ... nOt: Beyfendi Baba'dan ->Delikanlı Baba’ya...

Resim--191-) Ebü Hüreyre'den rivâyet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: ''ALLAH, câhiliye gururunu ve atalarla övünme âdetini ortadan kaldırmıştır. “Takvâ sahibi mü’min” ve “bedbaht günahkâr” (ayrımı vardır). İnsanlar Âdem'in çocuklarıdır, Âdem ise topraktan yaratılmıştır." buyurmuştur.
(Tirrnizî, Menâkıb, 74)

Resim--192-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Huylar ALLAH'ın elindedir. O,bunlardan güzel olan huyları dilediği kullarına bağışlamıştır." buyurmuştur.
(İbn Ebi 'd-Dünya, Mekârimü'l- ahlâk, s. 25.)

Resim--193-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem "Bakınız! RABBim, bana öğrettiklerinden bilmediklerinizi bugün size öğretmemi emretti. O (ALLAH celle celâlihu) buyurdu ki: “Bir kula verdiğim her mal helâldir. Ben kullarımın hepsini hanif olarak (tertemiz bir fıtrat üzerine) yarattım. Ama şeytanlar onlara gelerek kendilerini bu dinlerinden alıp götürdüler. Benim kendilerine helâl kıldıklarımı, onlara yasakladılar..." buyurmuştur.
(Müslim , Cennet, 63.)

Resim--194-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem bir gün eline iki taş alarak: "Şu ve şu nedir biliyor musunuz?" deyip taşları fırlatmış, biri hemen yakına, diğeri de uzağa düşen taşları gören arkadaşları "Allah ve Resulü daha iyi bilir." demişlerdir. Bunun üzerine O: "Uzağa düşen insanın EMELi, yakına düşen de ECELidir." buyurmuştur.
(Tirmizî, Emsâl, 82.)

Resim--195-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem ''Âdemoğlunun bir vâdi dolusu altını olsa, iki vâdi olmasını ister! Onun ağzını ancak toprak doldurur. " buyurmuştur.
(Buharî, Rikak, 10; Müslim, Zekât, 117.)

Resim--196-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem "Nice kapılardan kovulmuş üstü başı perişan insan vardır ki, ALLAH'a yemin etse ALLAH onu yemininde haklı çıkarır. " buyurmuştur.
(Müslim, Birr, 138)

يَا أَيُّهَا النَّاسُ إِنَّا خَلَقْنَاكُم مِّن ذَكَرٍ وَأُنثَى وَجَعَلْنَاكُمْ شُعُوبًا وَقَبَائِلَ لِتَعَارَفُوا إِنَّ أَكْرَمَكُمْ عِندَ اللَّهِ أَتْقَاكُمْ إِنَّ اللَّهَ عَلِيمٌ خَبِيرٌ
"Yâ eyyuhân nâsu innâ halaknâkum min zekerin ve unsâ ve cealnâkum şuûben ve kabâile li teârafû, inne ekramekum indallâhi etkâkum, innallâhe alîmun habîr (habîrun).: Ey insanlar! Muhakkak ki Biz, sizi bir erkek ve bir kadından yarattık. Ve sizi milletler ve kabileler kıldık ki, birbirinizi (soyunuzu, babalarınızı) tanıyasınız. Muhakkak ki ALLAH’ın indinde en çok kerim olanınız (ikram olunanınız, en şerefli olanınız), (ırk ya da soy olarak değil) en çok takva sahibi olanınızdır. Muhakkak ki ALLAH, en iyi bilen ve haberdâr olandır.” (Hucurât 49/13)

Resim--197-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem "ALLAH, cahiliye gururunu ve atalarla övünme adetini ortadan kaldırmıştır. “Takva sahibi mümin” ve “bedbaht günahkâr” (ayrımı vardır). İnsanlar Âdem'in çocuklarıdır, Âdem ise topraktan yaratılmıştır."
(Tirmizî, Menâkıb, 74)

Resim--198-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem "Müslüman'ın kişilik onuru, malı ve kanı saygındır, ona dokunulamaz. Takva (Allah'a karşı sorumluluk bilinci) işte şuradadır (kalptedir). Müslüman'ın, Müslüman kardeşini küçük görmesi, kötülük olarak ona yeter." buyurmuştur.
(Tirmizî, Birr, 18)
Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: HADİSLERLE İSLAM...

Mesaj gönderen Hakan »


Resim

RUH

Resim--199-) Abdullah b. Mes'üd anlatıyor: “Ben Medine' de Peygamber'le birlikte bir tarladaydık. O (aleyhisselâm) hurma dalından bir değneğe dayanıyordu. O sırada birkaç Yahudi'ye rastladı. Onların bazısı: “O’na ruhu sorun." derken, bazısı da: “Hayır, bunu sormayın, olur ki hoşunuza gitmeyecek bir cevap verir.” dediler. Derken kalkıp geldiler ve: "Yâ Eba' l-Kasım! Bize ruhtan bahset!" dediler. Bunun üzerine Resülullah bir müddet bekledi. Ben, o esnada kendisine vahiy geldiğini fark ettim. Bu yüzden vahiy tamamlanıncaya kadar biraz geriye çekildim. Nihayet Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Sana ruhu sorarlar. De ki, ruh, Rabbimin emrindendir.” (İsrâ 17/85) âyetini okudu .
(Buharî, İ'tisâm, 3)

وَيَسْأَلُونَكَ عَنِ الرُّوحِ قُلِ الرُّوحُ مِنْ أَمْرِ رَبِّي وَمَا أُوتِيتُم مِّن الْعِلْمِ إِلاَّ قَلِيلاً
"Ve yes’elûneke ani’r- rûhı, kuli’r- rûhu min emri rabbî ve mâ ûtîtum mine’l- ilmi illâ kalîlâ (kalîlen).: Ve sana ruhtan sorarlar. De ki: “Ruh, RABBimin emrindendir.” Ve size, (ruha ait) ilimden sadece az bir şey verildi.” (İsrâ 17/85)

Resim--200-) Ebü Hüreyre'nin naklettiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "İnsanlar gümüş ve altın madenlerine benzerler. Câhiliye devrinde hayırlı olanlar, İsldm'da da hayırlı olanlardır. Yeter ki, İslam'ı iyi kavrasınlar. Ruhlar da toplu cemaatlerdir. Onlardan birbirleriyle uyuşanlar kaynaşır, uyuşamayanlar da anlaşamaz, ayrılırlar." buyurmuştur.
(Müslim, Birr, 160; Buharî, Enbiyâ, 2)

Resim--201-) Ebu Hüreyre anlatıyor. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Mü’minin ruhu çıktığı zaman, onu iki melek karşılar ve yükseklere çıkarırlar ... Gök ehli: “Yer tarafından güzel bir ruh geldi. ALLAH sana ve yaşattığın cesede salât etsin.” derler. Peşinden onu Yüce RABBine götürürler. Sonra: 'Bunu sınırın ötesine (sidretü'l- münteha'ya) kadar götürün.” diye buyurulur. Kâfirin ruhu çıktığı zaman ... gök ehli: “Yer tarafından kötü bir ruh geldi.” derler ve: “Bunu sınırın sonuna (cehenneme) kadar götürün.” diye söylenir." buyurmuştur.
(Müslim, Cennet, 75)

Resim--202-) Abdurrahman b. Ka'b el-Ensarî'nin babası Ka'b bin Mâlik'den rivayet ettiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Müminin ruhu, kendisinin dirileceği (kıyâmet) günü cesedine geri dönünceye kadar cennet ağaçlarından beslenen kuş gibidir." buyurmuştur.
(İbn Mâce, Zühd, 32; Nesaî, Cenâiz, 117; Muvatta', Cenâiz, 16)

Resim--203-) Ebu Seleme vefat ettiğinde açık kalan gözlerini kapattıktan sonra, "Ruh kabzedildiği vakit onu göz takip eder." buyuran Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem onun için şöyle dua etmişti: "Ey alemlerin Rabbi! Kabrini genişlet ve onu kendisi için aydınlat."
(Müslim , Cenaiz, 7)

Resim--204-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Melekler ölüm döşeğinde olan kimsenin yanına gelirler. Ölen kişi iyi biri ise melekler: "Ey güzel bedendeki güzel ruh! Övgüyü hak ederek cesedden ayrıl ve öfkeli olmayan RABB'in rahmet ve merhametiyle mutlu ol." derler. Ruh bedenden çıkıncaya kadar ona böyle söylenir. Sonra o ruh göğe yükseltilir ve gök (kapısı) onun için açılır. Sonra: “Bu kimdir?” diye sorulur. Onu götüren melekler: "Falan kimsedir." derler. Ardından: "Güzel ruha merhaba! O, güzel bir ceseddeydi. Övgüye lâyık olarak buraya gir ve ve öfkeli olmayan RABB'in rahmet ve merhametiyle mutlu ol." denilir. Sonra ALLAH'a kavuşacağı göğe götürülünceye kadar ona devamlı olarak böyle söylenir. Bu sâlih kişinin tam aksine ölüm döşeğindeki kötü bir adam ise bu sefer melek: "Ey pis cesedde olan pis ruh!. Çık ardan. Yerilmiş olarak çık ve kaynar su, cehennem halkının irini ve bunların misli çeşitli başka azab ile müjdelen!." der. O ruh bedenden çıkıncaya kadar kendisine böyle söylenir. Sonra o kötü ruh göğe çıkarılır. Fakat gök (kapısı) ona açılmaz ve onun kim olduğu sorulur. “Falancadır.” diye cevap verilince: "Kötü ruha esenlik yoktur, o kötü bir bedendeydi. Kınanmış olarak geri dön. Çünkü sana göğün kapıları kesinlikle açılmayacaktır." denilir ve bunun üzerine o ruh gökten (yere) gönderilir ve sonra cesedin bulunduğu mezâra varır." buyurmuştur.
(lbn Mâce, Zühd, 31; İbn Hanbel, Müsned, ll, 364; Müslim, Cennet, 75)

Resim--205-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Kabir, kişi için ya cennet bahçelerinden bir bahçe veya cehennem çukurlarından bir çukurdur." buyurmuştur.
(Tirmizî , Sıfatu'l- Kıyâme, 26)
Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: HADİSLERLE İSLAM...

Mesaj gönderen Hakan »

Resim

NEFİS

Resim--206-) Fedale b. Ubeyd'in naklettiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem Vedâ Haccı'nda: " ... Mücâhid, ALLAHu zü’L- CeLÂL’e itaat yolunda nefsinin isteklerine karşı mücâdele eden kimsedir." buyurmuştur.
(İbn Hanbel, Müsned, VI, 22; Tirmizî, Fedailü'l- cihâd, 2)

Resim--207-) Şeddad b. Evs'ten rivâyet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: ''Akıllı kişi, nefsine hakim olan ve ölüm sonrası için çalışandır. Zavallı (ahmak) kişi ise nefsinin arzu ve isteklerine uyan (ve buna rağmen hala) ALLAH'tan (iyilik) temenni edendir." buyurmuştur.
(Tirmizî, Sıfatü'l- kıyâme, 25; İbn Mâce, Zühd, 31)

Resim--208-) Hz. Aişe' den (radiyallahu anha) rivâyet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Sakın biriniz: “Nefsim habis oldu (kirlendi).” demesin. Ancak: “Nefsim lakis oldu (içim daraldı).” desin!" buyurmuştur.
(Buharî, Edeb, 100)

Resim--209-) Huzeyfe radiyallahu anhu'den rivâyet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Mü’min kişiye nefsini küçük düşürmesi yaraşmaz.'' buyurdu. Bunun üzerine: "Kişinin nefsini küçük düşürmesi nasıl olur?" diye sordular. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Gücünün yetmediği işlere kalkıştığı için birçok belaya duçar olur." buyurdu.
(İbn Mâce, Fiten, 21)

Resim--210-) Zeyd b. Erkam şöyle demiştir: "Size Resûlullah sallallahu aleyhi vesellemin dediğinden farklı bir şey demeyeceğim! O, derdi ki: “Allah'ım! Âcizlikten, tembellikten, korkaklıktan, cimrilikten, bunaklıktan, kabir azabından sana sığınırım. Allah'ım! Nefsime, senden sakınma şuurunu (takvâsını) ver ve nefsimi arındır. Onu en iyi arındıracak olan sensin. Onun koruyucusu da onun efendisi de sensin. Allah'ım! Fayda vermeyen ilimden, huşû duymayan kalbden, doymayan nefisten ve kabul edilmeyen duâdan sana sığınırım.'"
(Müslim, Zikir, 73)

Resim--211-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Dikkat edin, size mü’mini tanıtıyorum; o, insanların can ve mal hususunda güvendiği kişidir. Müslüman; elinden ve dilinden insanlara zarar gelmeyendir. Mücâhid, ALLAH'a itaat yolunda nefsiyle mücâdele eden; muhacir ise hata ve günahları terk eden kişidir." buyurmuştur.
(ibn Hanbel, Müsned, VI, 22; Tirmizî, Fedailü'l- Cihâd, 2)

وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنسَانَ وَنَعْلَمُ مَا تُوَسْوِسُ بِهِ نَفْسُهُ وَنَحْنُ أَقْرَبُ إِلَيْهِ مِنْ حَبْلِ الْوَرِيدِ
"Ve lekad halaknâ’l- insâne ve na’lemu mâ tuvesvisu bihî nefsuhu, ve nahnu akrabu ileyhi min habli’l- verîd (verîdi).: Ve andolsun ki insanı Biz yarattık. Ve nefsinin ona ne vesveseler vereceğini biliriz. Ve Biz, ona şah damarından daha yakınız.” (Kaf 50/16)

وَنَفْسٍ وَمَا سَوَّاهَا
"Ve nefsin ve mâ sevvâhâ.: Nefse ve ona “bir düzen içinde biçim verene”(Şems 91/7)

فَأَلْهَمَهَا فُجُورَهَا وَتَقْوَاهَا
"Fe elhemehâ fucûrahâ ve takvâhâ.: Sonra ona fücurunu (sınır tanımaz günah ve kötülüğünü) ve ondan sakınmayı ilham edene (andolsun).” (Şems 91/8)

قَدْ أَفْلَحَ مَن زَكَّاهَا
"Kad efleha men zekkâhâ.: Kim onu (nefsini) tezkiye etmişse felâha (kurtuluşa) ermiştir.” (Şems 91/9)

Resim--212-)Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "İnsan, uygulamadıkça nefsinden geçirdiği kötü düşünce ve vesveselerden sorumlu değildir." buyurmuştur.
(Buharî, Talak, 11; Tirmizî, Tefslrü'l- Kur'ân, 2; Tirmizî, Talak, 8 )

Resim--213-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem:"Cehennem, (nefsin hoşuna giden) şehvetlerle; cennet ise (nefsin hoşlanmadığı)
zorluklarla kuşatılmıştır." buyurmuştur.
(Buharî, Rıkâk, 28)

Resim--214-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem ashabına, sabah, akşam ve yatarken şu duâyı yapmalarını öğütlemiştir: "Ey göklerin ve yerin yaratıcısı, gizliyi ve aşikârı bilen ALLAH'ım! SEN her şeyin sahibisin. Senden başka ilâh olmadığına melekler de şâhidlik ederler. Biz nefislerimizin ve (Allah'ın rahmetinden) uzaklaştırılmış olan şeytanın şerrinden, onun bizi şirke düşürmesinden, kendimize ve herhangi bir müslümana kötülük yapmaktan sana sığınırız. "
(Ebu Davûd, Edeb, 100; Tirmizî, Deavât, 14)

Resim--215-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Nefsinizin üzerinizde hakkı vardır." buyurmuştur.
(Buharî, Savm, 51; Müslim, Sıyâm, 186)
Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: HADİSLERLE İSLAM...

Mesaj gönderen Hakan »

Resim

GÜNEŞ, AY VE YILDIZLAR

Resim--216-) Ebü Bürde'nin, babasından naklettiğine göre ... Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem başını gökyüzüne kaldırmış, ki sıklıkla başını gökyüzüne doğru kaldırırdı, sonra da: "Yıldızlar, gökyüzünün güvenceleridir. Yıldızlar gitti mi, gökyüzüne vaad edilen (kıyamet) gelir. . ." buyurmuştur.
(Müslim, Fedailü's- sahabe, 207)

Resim--217-) Ebü Hüreyre'nin naklettiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Hastalıklar mutlaka bulaşır diye bir kayıt yoktur. Ölüler intikamları alınsın diye kabirleri başında baykuş kılığında beklemez. Yıldızlar yağmur yağdırma kudretinde değildir ve hastalıklarınızın sebebi karınlarınızın içinde peyda olduğunu düşündüğünüz yılanlar değildir." buyurmuştur.
(Müslim, Selâm, 106)

Resim--218-) Hz. Aişe radiyallahu anha anlatıyor: Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem zamanında güneş tutuldu. (Bunun üzerine) Resülullah (sav) insanlara namaz kıldırdı... Sonra güneş (eski haline dönüp) açılmışken namazdan ayrıldı. İnsanlara bir hutbe verdi. Allah 'a hamd ve senâ ettikten sonra: "Güneş ve ay, Allah'ın âyetlerinden iki âyettir. Hiç kimsenin ölümünden ya da doğumundan dolayı tutulmazlar. Bunları (güneş veya ayın tutulduğunu) gördüğünüz zaman Allah'ı zikredin, tekbir getirin, namaz kılın ve sadaka verin ... "buyurdu.
(Buharî, Küsüf, 2; Müslim, Küsuf, 1)

Resim--219-)Bilâl b. Yahya b. Talha b. Ubeydullah'ın, babası aracılığıyla dedesi Talha b. Ubeydullah'tan naklettiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem hilali gördüğünde şöyle derdi: ''Allah'ım! Hil âli üzerimize bereket, iman, esenlik ve İslam ile doğur. (Ey hil âl!) Benim Rabbim de senin Rabbin de Allah'tır."
(Tirmizî, Deav ât, 50)

Resim--220-)Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem "(Allah'ın arşı altında secdeye kapanmış olan) güneş, işlevini sürdürme arzusunun) kabul edilmesini ister, güneşe izin verilir. Fakat güneşin Allah'ın arşı altında secdeye durmak için izin isteyip de kendisine izin verilmeyeceği gün gelmek üzeredir. O zaman güneşe: “Geldiğin yere dön!” denilecektir. Güneş o zaman batıdan doğacaktır. Bu durum, "Güneş bir yörüngeye göre hareket eder. Bu sonsuz izzet ve ilim sahibi Allah'ın takdir ettiği (süreye kadardır.)" buyurdu.
(Buharî, Bed'ü'l- halk, 4)

وَالشَّمْسُ تَجْرِي لِمُسْتَقَرٍّ لَّهَا ذَلِكَ تَقْدِيرُ الْعَزِيزِ الْعَلِيمِ
"Ve’ş- şemsu tecrî li mustekarrin lehâ, zâlike takdîru’l- azîzi’l- alîm (alîmi).: Ve Güneş, onun için istikrarlı kılınan (yörüngesinde) akar gider. İşte bu azîz ve alîm olan (en iyi bilen) Allah’ın takdiridir.” (Yâsîn 36/38)

Resim--221-) Zeyd b. Halid el-Cüheni' den nakledildiği üzere Mekke'ye ve Beytullah'a varmak arzusu ile Hudeybiye'ye kadar gelen Müslümanlar Resûlullah'ıh sallallahu aleyhi vesellem şartlar gereği bu ziyâreti bir dahaki seneye bırakması ile derin bir hüzne gark olmuşlardı. Mekke'ye ve Kâbe'ye duydukları hasret ateşi mü’minlerin yüreğini dağlamaktayken ALLAH celle celâlihu, o gece yağmur yağdırmak sûretiyle sanki biraz olsun onların gönüllerine serinlik ihsan etmişti. Ne var ki, bazı Müslümanlar, yağmur yağdığı gece gökyüzünde ortaya çıkan bir yıldızla yağmur arasında bir bağ kurmuşlar ve yağmuru bu yıldızın yağdırdığını sanmışlardı. Allah'ın rahmetini görmeyi engelleyen böylesine yanlış bir düşünceye bakılırsa, kimileri hala eski bazı inançların etkisi altındaydı. Yağmur sonrası sabah namazı kılınmıştı. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Rabbinizin ne buyurduğunu biliyor musunuz?" diye sordu. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem sözünü şöyle sürdürdü: ''Allah buyurdu ki: 'Kullarımdan bir kısmı bana inanmış, bir kısmı da inkar etmiş olarak sabaha erişti.” “Allah'ın lütfu ve rahmetiyle yağmur yağdı.” diyen bana iman etmiş, yıldıza atfedilen ilahî gücü) reddetmiştir. “Yıldızın doğuşu ile yağmur yağdı.” diyenler ise beni inkar etmiş yıldıza iman etmiştir." Bunun ardından Vakıâ Sûresinin "Hayır! Yıldızların doğuş yerlerine yemin ederim ki" anlamına gelen âyetinden, "Bu nimete teşekkürünüz onu yalan saymanız mı olmalıydı?" meâlindeki âyetine kadar olan kısmı nâzil oldu.
(Buhariî, Ezân, 156; Müslim, İman, 125)

Resim--222-) Resûlullah'ıh sallallahu aleyhi vesellem: "Azamet ve Celâl sahibi Rabbimiz, bir işe hükmettiğinde (bu hükümden haberdâr olan) arşı taşıyan melekler Allah'ı tesbih ederler. Sonra da onları takip eden melekler tesbih ederler. Daha sonra da onlardan sonraki semânın melekleri tesbihe kalkarlar. Böylece yedinci kata kadar bütün melekler tesbihatta bulunurlar. Daha sonra arşı taşıyan meleklere, onların ardında bulunan melekler: "Rabbiniz ne buyurdu?" diye sorarlar. Onlar da ne söylendiğini haber verirler. Böylece bu haber, dünya semâsına gelinceye kadar semâ ehli arasında dolaşır. .." buyurdu.
(Tirmizî , Tefsir, 34)

Resim--223-) Resûlullah'ıh sallallahu aleyhi vesellem: "Güneş ve ay, Allah'ın âyetlerinden iki âyettir. Hiç kimsenin ölümünden ya da doğumundan dolayı tutulmazlar. Bunları (güneş veya ayın tutulduğunu) gördüğünüz zaman Allah'ı zikredin, tekbir getirin, namaz kılın ve sadaka verin." buyurmuştur.
(Buharî, Küsuf, 2; Müslim . Küsuf, 1)

Resim--224-) Güneş tutulması esnâsında Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem giderek insanların namaza çağrılmasını istedi. Hz. Ebu Bekir'in kızı Esmâ da mescide gelenlerin arasındaydı. Esmâ, kız kardeşi Hz. Aişe'nin mescidde namaz kıldığını gördü. Az sonra Hz. Aişe'ye: "Bu bir âyet (kıyamet alameti) midir?" diye sordu. Hz. Aişe, başıyla "Evet" diye işâret etti. Bunun üzerine Esmâ namaza durdu. Hava çok sıcaktı. Namaz o kadar uzadı ki, bayılacak gibi oldu ve yanında bulunan su kabından üzerine su serperek serinlemeye çalıştı. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem küsuf namazını kıldırırken kıyam, rüku ve secdelerde o kadar uzun kaldı ki, namaz bittiğinde güneş tutulması da sona ermişti. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem güneş tutulması esnâsında kıraatleri açıktan ve uzunca okuyarak iki rekat namaz kıldırmıştı. Namaz, güneş tutulması süresince sürmüştü. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Güneş tutulması sona erinceye kadar namaz kılın." buyurmuştur.
(Buharî, ilim, 24; Buharî, Küsuf, 2; Buharî, Küsuf, 15)

Resim--225-) Sahabeden Cabir b. Abdullah, Resûlullah'ın sallallahu aleyhi vesellem kıldığı bu namazdan sonra yaptığı konuşmada: "Sizin gireceğiniz bütün yerler bana gösterildi. Cennet bana gösterildi, hatta bir salkım üzüm almak için elimi uzatsaydım onu alabilirdim. Cehennem de bana gösterildi." buyurmuştur.
(Müslim, Küsuf, 9)

Resim--226-) Resûlullah'ın sallallahu aleyhi vesellem: ''Allah'ım! Hilali üzerimize bereket, iman, esenlik ve İslam ile doğur. (Ey hilal!) Benim Rabbim de senin Rabbin de Allah'tır." buyurmuştur.
(Tirmizı , Deavat, 50)

Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: HADİSLERLE İSLAM...

Mesaj gönderen Hakan »

Resim

ZAMAN

Resim--227-) Ebü. Hüreyre'nin (ra) anlattığına göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur: ''Allah buyurdu ki, ademoğlu zamana söver. Halbuki zaman(ı var eden) benim! Gece de gündüz de benim elimdedir."'
(Buhari, Edeb, 101)

Resim--228-) Ebü Bekre' den (ra) rivayet edildiğine göre,Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur: "Muhakkak ki zaman(a ölçü olan yıl hesabı) Allah'ın gökleri ve yeri yarattığı gündeki İlk) biçimine dönmüştür. Sene on iki aydır. Bunlardan dördü (savaşılması) haram aylardır. Üçü ardı ardınadır ki bunlar; Zilkade, Zilhicce ve Muharrem aylarıdır. (Diğeri ise) Cümada (el-ahir) ile Şaban arasındaki Mudar'ın Receb ayıdır."
(Buharı, Bed'ü'l-halk, 2)

Resim--229-) Ebü Hüreyre' den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur: "İlim kaybolmadıkça, depremler çoğalmadıkça, zaman kısalmadıkça, fitneler ortaya çıkmadıkça, here yani cinayetler artmadıkça ve elinizde mal çoğalıp taşmadıkça kıyamet kopmaz."
(Buharı, istiska, 27)

Resim--230-) Ebu Hüreyre' den nakledildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem cuma gününden bahsetti ve şöyle buyurdu: "Onda öyle bir an vardır ki şayet bir Müslüman kul namaz kılarken o ana rastlar da Allah'tan bir şey isterse, (Allah) ona dilediğini mutlaka verir."
(Müslim, Cum'a, 13)

Resim--231-) İbn Abbas'ın (ra) naklettiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur: "İki nimet vardır ki insanların çoğu (onları değerlendirme hususunda) Aldanmıştır: Sağlık ve boş zaman."
(B6412 Buharı, Rikak, 1)


وَقَالُوا مَا هِيَ إِلَّا حَيَاتُنَا الدُّنْيَا نَمُوتُ وَنَحْيَا وَمَا يُهْلِكُنَا إِلَّا الدَّهْرُ وَمَا لَهُم بِذَلِكَ مِنْ عِلْمٍ إِنْ هُمْ إِلَّا يَظُنُّونَ

Ve kalu ma hiye illa hayatüned dünya nemutü ve nahya ve ma yühliküna illed dehr ve ma lehüm bi zalike min ilm in hüm illa yezunun (Casiye Süresi 45/24)

Dediler ki: Hayat ancak bu dünyada yaşadığımızdır. Ölürüz ve yaşarız. Bizi ancak zaman helâk eder. Bu hususta onların hiçbir bilgisi de yoktur. Onlar sadece zanna göre hüküm veriyorlar.

Resim--232-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Altın ve gümüşü olup da bunların hakkını vermeyen hiç kimse yoktur ki, kıyamet gününde bu altın ve gümüş, ateşten levhalar haline dönüştürülüp, cehennem ateşinde kızdırılmak suretiyle kişinin yanakları, alnı ve sırtı dağlanmasın ... Bu levhalar soğudukça süresi elli bin seneye tehabül eden bir gün boyunca bu azap tekrarlanır. Nihayet kullar arasında hüküm verilir ve kişiye yolunun cennete mi, yoksa cehenneme mi çıktığı gösterilir." buyurmuştur.
(Müslim, Zekat, 24)

Resim--233-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Üzerine güneş doğan en hayırlı gün cuma günüdür . . . "buyurmuştur.
(Muslim, Cuma, 17)

Resim--234-) Amr b. Abese ''Allah'a biri diğerinden daha sevimli gelen zaman var mıdır?" diye sorduğunda Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem "Rabbin kuluna en yakın olduğu vakit gecenin son yarısıdır. Eğer o saatlerde Allah'ı zikredenlerden olmaya gücün yeterse, sen onlardan ol. '' buyurmuştur.
(Nesai, Mevakit 35)

Resim--235-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Gece namazını ihmal etmeyiniz. Çünkü o sizden önceki salih kişilerin ısrarla devam ettirdikleri bir gelenekti. Ayrıca o, Allah'a yakınlık sağlar, günahlardan sakındırır, kötülükleri yok eder, vücudu hastalıklara karşı korur. " buyurmuştur.

Resim--236-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem:"Beş şey gelmeden önce beş şeyin değerini iyi bilmelisin; ihtiyarlığından önce gençliğinin, hastalığından önce sağlığının, yokluğundan önce varlığının, meşguliyetinden önce boş vaktinin ve ölümünden önce hayatının.'' buyurmuştur.
(Hakim. Müstedrek, IV, 341)

Resim--237-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Gece ve gündüzün getirdiklerinin şerrinden, rüzgarın ve zamanın getirdiği kötülüklerden Allah'a sığınırım" buyurmuştur.
(İbn Ebu Şeybe, Musannef, Büyü, 91)


Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: HADİSLERLE İSLAM...

Mesaj gönderen Hakan »

Resim

DÜNYA

Resim--238-) İmran b. Husayn anlatıyor:Resûlullah'ın sallallahu aleyhi vesellem yanındaydım ... (yaratılışın nasıl başladığını soran Yemenlilere) Allah Resulü (sav) şöyle buyurarak cevap vermiştir: "Önce Allah vardı; O'ndan önce hiçbir şey yoktu. Arşı suyun üzerindeydi. Sonra O, gökleri ve yeri yarattı."
(Buharİ, Tevhld, 22)

Resim--239-) Ebü Said (el-HudrI) tarafından nakledildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem minbere oturdu, (kendisini kastederek) şöyle buyurdu: ''Allah bir kulunu, dünya nimetleri ile kendi katındakiler arasında serbest bırakmış, o da Allah katındakileri tercih etmiştir."
(Müslim, Fedailü's-sahabe, 2)

Resim--240-) Ebü Zerr'in naklettiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur: "Zahid olmak (dünyaya rağbet etmemek), kişinin helal olan şeyleri kendisine haram kılması veya malını dağıtıp tüketmesi demek değildir. Bilakis zahid olmak, elinde olan şeylere, Allah katında olanlardan daha Jazla güvenmemek demektir. .. "
(İbn Mace, Zühd, 1)

Resim--241-) Cabir b. Abdullah'ın naklettiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur: "Ey insanlar! Allah karşısında takva sahibi (sorumluluğunuzun bilincinde) olun ve dünyevt isteklerinizde mutedil davranın. Çünkü hiç kimse kendisi için takdir edilen rızkını yiyinceye kadar ölmeyecektir, rızkı gecikse bile! Öyleyse Allah karşısında takva sahibi olun ve dünyevt isteklerinizde mutedil davranın. Helal olanı alın, haram olanı terk edin."
(İbn Mace, Ticaret, 2)

Resim--242-) Abdullah b. Ömer (ra) anlatıyor: "Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem omzumdan tuttu ve şöyle buyurdu: 'Dünyada (kimsesiz) bir garip gibi yahut bir yolcu gibi ol! "
(Buharı, Rikak, 3)

Resim--243-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Dünya müminin zindanı, kafirin cennetidir.'' buyurmuştur.
(Müslırn, Zühd, 1)

Resim--244-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem"Ey insanlar! Allah karşısında takva sahibi (sorumluluğunuzun bilincinde) olun ve dünyevi isteklerinizde mutedil davranın. Çünkü hiç kimse kendisi için takdir edilen rızkını yiyinceye kadar ölmeyecektir, rızkı gecikse bile! Öyleyse Allah karşısında takva sahibi olun ve dünyevi isteklerinizde mutedil davranın. Helal olanı alın, haram olanı terk edin. '' buyurmuştur.
(lbn Mace. Ticâret, 2)


Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: HADİSLERLE İSLAM...

Mesaj gönderen Hakan »

Resim

UBUDİYYET

Resim--245-) Ebu Hüreyre'den (radiyallahu anhu) nakledildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Rabbimiz Tebâreke ve Teâlâ, her gece, gecenin son üçte biri kaldığında dünya semâsına iner (rahmet nazarıyla bakar) ve: “Bana duâ eden yok mu, duâsını kabul edeyim! Benden isteyen yok mu, ona (dilediğini) vereyim! Benden mağfiret isteyen yok mu, onu bağışlayayım!" buyurur.
(Buharî, Deavât, 14)

Resim--246-) İbn Abbas anlatıyor: Bir gün Resûlullah'ın sallallahu aleyhi vesellem arkasında (bineğe oturmuş gidiyor) idim, bana: "Evl âdım!. Sana bazı sözler öğreteceğim: Allah'ı(n hakkını) koru ki O da seni korusun. Allah'ı(n hakkını) koru ki, O'nu hep yanında bulasın. Bir şey isteyeceğinde Allah'tan iste. Yardım dileyeceğinde Allah'tan yardım dile. Şunu bilmelisin ki bütün toplum (varlık âlemi) bir konuda senin yararına bir şey yapmak için bir araya gelse, ancak Allah yazmışsa sana destek verebilirler. Yine (bütün varlık alemi) bir konuda sana zarar vermek için bir araya gelse, ancak Allah yazmışsa sana zarar verebilirler. .. " buyurdu.
(Tirmizî, Sıfatü'l- kıyâme, 59)

Resim--247-) Ebu Hüreyre'nin rivâyet ettiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "ALLAHu zü‘L- CeLÂL : 'Kim benim bir velî kuluma (dostuma) düşmanlık ederse, ben de ona harb ilân ederim. Kulum, kendisine farz kıldığım şeylerden daha sevimli bir şeyle bana yaklaşamaz. Kulum nâfile ibadetlerle de bana yaklaşmaya devam eder, ta ki ben onu severim. (Sevince de) artık onun işiten kulağı, gören gözü, tutan eli, yürüyen ayağı olurum. Benden isterse muhakkak ona astediğini) veririm. Bana sığınırsa muhakkak onu korur ve kollarım ... "buyurmuştur.
(Buharî, Rikâk, 38)

Resim--248-) Ebü Hüreyre'den (radiyallahu anhu) nakledildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: " ALLAHu zü‘L- CeLÂL: 'Ben, kulumun benim hakkımdaki zannı ne ise öyleyim. Beni andığında onunla beraberim. O beni kendi başına anarsa, ben de onu kendi başıma anarım. O beni bir topluluk içinde anarsa, ben de onu o topluluktan daha hayırlı bir topluluk içinde anarım. O bana bir karış yaklaşırsa, ben ona bir arşın yaklaşırım. O bana bir arşın yaklaşırsa, ben ona bir kulaç yaklaşırım. O bana yürüyerek gelirse, ben ona koşarak gelirim!" buyurdu.
(Buharî, Tevhid, 15; Müslim, Zikir, 21)

Resim--249-) Ubade b. Samit'ten rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Kim Allah'a kavuşmayı arzu ederse, Allah da o kimseye kavuşmayı arzu eder. Kim de Allah'a kavuşmaktan hoşlanmazsa, Allah da o kimseye kavuşmaktan hoşlanmaz." buyurmuştur.
(Buharî, Rikâk, 41; Müslim, Zikir, 14)

Resim--250-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, yuları liften yapılmış Ya'für isimli merkebine bindi ve: "Haydi Muaz, sen de bin!" diyerek genç sahabiyi çağırdı. Muaz, Resûlullah'a sallallahu aleyhi vesellem rahatsızlık vermeme düşüncesiyle önce binmek istemedi. Ancak Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem binmesi için ısrar edince, Muaz onun terkisine binmeye çalıştı. Ama Muaz'ın binmesiyle huysuzlaşan merkeb, silkinerek ikisini de yere düşürdü. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem gülerek yerden kalktı, Muaz ise, olanlardan kendisini sorumlu tutmuş gibiydi. Kendisine kızarak ayağa kalktı. Yeniden denediklerinde artık inat etmeyen merkeb, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem ile Muaz'ı nihâyet taşımaya başlamıştı. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem elini arkaya doğru uzatarak Muaz'ın sırtına hafifçe dokunup: "Ey Muaz b. Cebel!" diye seslendi. Muaz , Tam bir sevgi ve bağlılıkla: "Buyur Yâ Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, emrine amâdeyim! " dedi. Bir süre daha gittiler. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem tekrar: "Ey Muaz b. Cebel!" diyerek seslendi. Muaz , Aynı teslimiyetle, "Buyur Yâ Resûlullah, emrine amâdeyim!" diye cevap verd. Sonra bir süre daha gittiler. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem tekrar: "Ey Muaz b. Cebel! " diye seslendi. Muaz , tekrar: "Buyur Yâ Resûlullah!. emrine âmadeyim!" dedi. Efendimizin dilinden dökülen ifâde şöyleydi: "Muaz, sen Allah'ın kulları üzerindeki hakkının ne olduğunu biliyor musun?"
Muaz , Her zamanki saygılı tavrıyla: "Allah ve Resulü daha iyi bilir." dedi. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: ''Allah'ın kulları üzerindeki hakkı, kulların O'na kulluk ve ibâdet etmeleri ve hiçbir şeyi O'na ortak koşmamalarıdır."
Sonra Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Ey Muaz b. Cebel! " diye seslendi yine. Muaz :"Buyur Yâ Resûlullah, emrine amâdeyim!" diyerek cevabını yineledi. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Peki kulların Allah üzerindeki hakkının ne olduğunu biliyor musun?" diye sordu. Muaz, "Allah ve Resulü daha iyi bilir." diyerek cevâbı beklemeye başlamıştı. Resulullah: ''Allah'a kulluk etmesi ve O'na ortak koşmaması halinde kuluna azab etmemesi ve onu cennete koymasıdır. " sözleriyle verdi müjdeli haberi.
(Müslim, iman, 48;Buharî, Cihâd, 46; İbn Hanbel, Müsned, V,239)

Resim--251-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: " ALLAHu zü‘L- CeLÂL:"Kulum dilerse günahını affedecek, dilerse cezalandıracak bir Rabbi olduğunu bildi. Şu halde ben de kulumu bağışladım. " buyurdu.

(Müslim, Tevbe, l; Buharı, Tevhid, 35)


Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: HADİSLERLE İSLAM...

Mesaj gönderen Hakan »

Resim

DİN

Resim--252-) İyaz b. Hımar el-Mücaşii'den rivâyet edildiğine göre, bir gün Resülullah (aleyhisselâm) hutbesinde şöyle buyurdu: "Bilin ki Rabbim, bana öğrettiklerinden sizin bilmediklerinizi bugün size öğretmemi emretti. (O (ALLAH celle celâlihu):Bir kula verdiğim her mal helâldir. Şüphesiz ben kullarımın hepsini hanif olarak yarattım ... "buyurdu.
(Müslim, Cennet, 63)

Resim--253-) İbn Abbas'tan nakledildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem'e: "ALLAHuzü'L- CeLÂL!in en çok sevdiği din hangisidir?" diye soruldu. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem de: "Kolay olan haniflik dinidir." buyurdu.
(Buharî, el-Edebü'l- müfred, 108; İbn Hanbel,Müsned, 1, 236)

Resim--254-) Ebü Hüreyre' den (radiyallahu anhu) nakledildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Din kolaylıktır. Bir kişi takatinin üstünde ibadete kalkışırsa din karşısında âciz kalır. Bunun için aşırıya kaçmayın, dosdoğru yolu tutun ve (sâlih amellerden alacağınız mükafattan ötürü) sevinin. Sabah, akşam ve gecenin bir kısmında (dinç olduğunuz vakitlerden) yararlanın (ki taat ve ibâdetinize devam edin)." buyurdu.
(Buharî, İman, 29)

Resim--255-) Temim ed-Darî anlatıyor: “Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Din samîmiyettir. " buyurdu. Biz: "Kime karşı?" diye sorduk. Bunun üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: ''Allah'a, kitabına, Resulü'ne, Müslümanların idârecilerine ve bütün Müslümanlara (karşı samîmi olmaktır)." buyurdu.
(Müslim, İman, 95; Ebû Davûd, Edeb, 59)

Resim--256-) Cabir b. Semüre es-Süvfü, Resûlullah'I sallallahu aleyhi vesellem Vedâ Haccı'nda şöyle derken işittiğini anlatıyor: "Bu din kendisine düşmanlık besleyenlere üstün olmaya devam edecektir. Dine karşı duranlar ve onu terk edenler ise ona zarar veremezler."
(İbn Hanbel, Müsned, V, 100)

Resim--257-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem kendisine nübüvvet vazifesi verilmeden önce, Kureyşliler tarafından kendilerine et yemeği takdim edildi. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem yemeği yemekten kaçındı. O da yemeği reddetti ve: "Ben sizin putlarınız adına kesmekte olduğunuz hayvanların etlerinden yemem. Ben sadece üzerine Allah'ın adı anılarak kesilen hayvanın etini yerim! .. " buyurdu.
(Buharî, Menakıbü'l- ensar, 24)

Resim--258-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Ben ne Yahudilik ne de Hıristiyanlıkla gönderildim. Ben, ancak hanif ve kolay olan bir dinle gönderildim. MuhaMMed'in varlığını elinde tutan (ALLAH)'a yemin olsun ki, ALLAH yolunda sabah ya da akşam vakti çıkılacak bir yolculuk, dünya ve dünyadaki her şeyden daha hayırlıdır. Müslümanlar arasında yer almanız, tek başınıza uzlette kalacağınız altmış senelik namazdan daha hayırlıdır." buyurdu.
(İbn Hanbel , Müsned, V, 266)

Resim--259-) İbn Abbas (radiyallahu anhu)dan rivâyet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem hac ibâdetini yaparken bineğinin üzerinde bana: “Benim için taş topla.” dedi. Ben de taşları topladım. Taşlar sapan taşı büyüklüğündeydi, onları Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in (sav) eline koyduğumda elindekilerden birini göstererek: “İşte bunun gibi olanları topla, dinde aşırılıktan sakının. Çünkü sizden öncekileri dinde aşırılığa gitmeleri helâk etti.” buyurdu."
(Nesaî, Menasikü'l- hac, 217)

Resim--260-) Enes b. Mâlik, bir Şam yolculuğu esnâsında cemaatle iki rekat kıldıkları ikindi namazlarının üstüne ikişer rekat daha ilâve eden birilerini gördüğünde çok öfkelenmiştir. Onların, Allah'ın yolculuk için vermiş olduğu ruhsatı göz ardı edip sünneti terk ettiklerini söyleyerek Resulullah'a sallallahu aleyhi vesellem’e nisbet ettiği şu hadisi hatırlatmıştır: "Dinde aşırıya giden bazı insanlar vardır ki, onlar okun yaydan çıktığı gibi dinden çıkarlar."
(İbn Hanbel, Müsned, lll, 159)

Resim--261-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Şüphesiz Allah, her hak sahibine hakkını vermiştir. Dikkat edin, Allah uyulması gereken sorumlulukları belirlemiş, kanunlarını bir bir ortaya koymuş, hadleri ve sınırları tâyin etmiş, helal ve haram olanları belirleyerek dini ortaya koymuştur. O, dini kolay, müsamahalı ve genişliklerle dolu bir din olarak va’zederken, onu asla daraltmamıştır. " buyurdu.
(Taberanî, el'mucemü’l- kebir, Xl, 170)

Resim--262-) Enes b. M âlik'e atfedilen bir rivâyet, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem:"Bu din güçlüdür, onda rıfk ve yumuşaklıkla ilerleyin." buyurmuştur.
(İbn Hanbel, Müsned, lll, 199)

Resim--263-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: ""Cibril size dininizi öğretti." buyurmuştur.
(Buhari, İman, 37; Müslim , İman, 7)

Resim--264-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: ""Namaz dinin direğidir" buyurmuştur.
(Beyhaki, Şuabül iman,3, 39)

Resim--265-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Dua, inanan insanın silahıdır. Dinin direği, göklerin ve yerin nurudur. " buyurmuştur.
(Hakim, Müstedrek, 11, 692 ( 1 /492); Ebu Ya'la, Müsned, 1, 344)

Resim--266-) Ebu Hüreyre (ra), İbn Abbas (ra) ve İbn Ömer (ra) gibi başka sahabllerden de rivayet edildiği üzere, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Ed dini en sahihatu" buyurmuştur. "Dinin özü) samimiyettir (veya samimi olmaktır).'' şeklinde Türkçeye çevrilmiştir.
(Nesai, Biat, 31; İbn Hanbel, 1; Darimi, Rikak, 41)

Resim--267-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem:''Ameller niyetlere göredir." buyurmuştur.
(Buharı , Bedü'l-vahy, l)


Resim--268-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem:"Kişinin malaydnf (anlamsız, gereksiz) şeyleri terk etmesi, güzel Müslüman olduğunu gösterir. '' buyurmuştur.
(Muvatta', Hüsnü'l Hulk, 1)

Resim--269-)Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Sizden biri, kendisi için istediğini mümin kardeşi için de istemedikçe mümin olamaz. '' buyurmuştur.
(Ibn Hanbel, lll, 206)

Resim--270-) Ma'kil b. Yesar (ra)'dan nakledildiğine göre , ''Allah herhangi bir kulunu bir topluma idareci yapar da o idareci halkını samimi bir şekilde kucaklamazsa ([elem yuhitha bi-nas'ihatin), cennetin kokusunu bile alamayacaktır."
(Buharı, Ahkam, 8 )

Resim--271-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: ''Allah bir kulunu bir toplumun başına getirir de o da halkını aldatarak ölürse, Allah cenneti ona haram kılar."
(Müslim, lman, 227)

Resim--272-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Her dinin bir ahlakı (karakteri, özü) vardır. İslam'ın ahlakı da hayadır.'' buyurmuştur.
(İbn Mace, Zühd, 17)

Resim--273-) "Kişi evlendiğinde dinin yarısını tamamlamış olur, öbür yarısında da takva (Allah'a karşı sorumluluk bilinci) sahibi olsun. ''67
(Muttaki el Hindi, Kenzü'l-u mmal, XVI, 271; Beyhaki, Şuabü'l-iman, lV, 382)

Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: HADİSLERLE İSLAM...

Mesaj gönderen Hakan »

Resim

BİLGİ

Resim--274-) Ebu'd-Derda anlatıyor: "Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem bize bir konuşma yaptı ve şöyle buyurdu: 'Allah, bizden bir söz işitip, onu işittiği gibi (başkasına) ulaştıran kişinin yüzünü ak etsin. Kendisine (bilgi) ulaştırılan nice kimseler vardır ki onu işiten (ve kendisine aktaran) kimseden daha kavrayışlıdır. . ."
(Darimi, Mukaddime, 24; Tirmizl, İlim, 7)

Resim--275-) Kays b. Kesır anlatıyor: Medine'den bir adam Dımaşk'ta bulunan Ebu'd- Derda'nın yanına geldi. Ebu'd-Derda ona, "Kardeşim, seni buraya getiren nedir?" diye sordu. Adam, "Senin Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem naklettiğini öğrendiğim bir hadis." cevabını verdi . . . Bunun üzerine Ebu'd-Derda dedi ki, "Resûlullah'ı sallallahu aleyhi vesellem şöyle derken işittim: 'Kim ilim için yola çıkarsa Allah ona cennete giden yolu kolaylaştırır. Melekler, hoşnutluklarından dolayı ilim talebesine kanatlarını serer. Sudaki balıklara varıncaya kadar yer ve gök ehli alim kişinin bağışlanması için Allah'a yakarır. Alimin, abide (ibadet edene) üstünlüğü, (parlaklık, görünürlük ve güzellik bakımından) ayın diğer yıldızlara olan üstünlüğü gibidir. Kuşkusuz alimler peygamberlerin varisleridir. Peygamberler miras olarak ne altın ne de gümüş bırakmışlardır; onların bıraktıkları yegane miras ilimdir. Dolayısıyla kim onu alırsa büyük bir pay almış olur."'
(Tirmizi, İlim, 19)

Resim--276-) Ebü Musa (el-Eş'ari) tarafından nakledildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur: ''Allah'ın benimle gönderdiği hidayet ve ilim, ([arklı yapılardaki) topraklara düşen bol yağmura benzer. Bunlardan bazıları temizdir, suyu alır, bol bitki ve ot yetiştirir. Bazıları kuraktır, suyu (yüzeyinde) tutar. Bu sudan insanlar yararlanır; hem kendileri içerler hem de (hayvanlarını) sularlar ve ziraat yaparlar. Diğer bir toprak çeşidi de vardır ki dümdüzdür. (Ona da yağmur düşer ama) o ne su tutar ne de bitki yetiştirir. Allah'ın dinini inceden inceye kavrayan, Allah'ın beni kendisiyle gönderdiğinden (hidayet ve ilimden) faydalanan, öğrenen ve öğreten kimse ile (bunları duyduğu vakit kibrinden) başını bile kaldırmayan ve kendisiyle gönderildiğim Allah'ın hidayetini kabul etmeyen kimsenin misali işte böyledir."
(Buharı, İlim, 20)

Resim--277-) Ebu Hüreyre'den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur: "İnsan ölünce üç şey dışında ameli kesilir: Sadaka-i cariye (faydası kesintisiz sürüp giden sadaka), kendisinden faydalanılan ilim ve kendisine dua eden hayırlı evlat."
(Müslim, Vasiyyet, 14)

Resim--278-) Abdullah b. Amr'dan nakledildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle dua ederdi: "Allah'ım! Huşu duymayan kalpten, kabul edilmeyen duadan, doymayan nefisten ve fayda vermeyen ilimden sana sığınırım. Bu dört şeyden sana sığınırım."
(Tirmizi, Deavat, 68)

Resim--279-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem:"İlim için yola koyulan kimse, dönünceye kadar Allah yolundadır. '' buyurdu.
(Tirmizi, İlim, 2)

Resim--280-)Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: " Allah her kimin iyiliğini dilerse, dinin inceliklerini anlama konusunda ona kabiliyet verir." buyurmuştur.
(Tırmizi , İlim, 1)

Resim--281-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem:"İlim ancak öğrenmekle elde edilir." buyurmuştur.
(Taberanl, elMu 'cemü'l- evsat, III, ll8;Buharı, llim, 10)

Resim--282-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem:"Öğreten, öğrenen, dinleyen ya da ilmi seven/destekleyen ol, beşincisi olma, helak olursun! " buyurmuştur.
(Darimi, Mukaddime, 26)

Resim--283-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Öğreten ve öğrenen, sevap konusunda eşittir." buyurmuştur.
(lbn Mace, Sünnet, 17)

Resim--284-) Abdullah b. Mes'üd'un rivayet ettiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Ancak iki kişiye gıpta edilir: Onlardan biri, Allah'ın kendisine mal verdiği ve Hak yolunda o malı harcamasına imkan tanınan kişi, diğeri de Allah'ın kendisine hikmet verdiği ve onunla hüküm veren ve onu başkalarına öğreten kişidir. " buyurmuştur.
(Buharı, llim, 15)

Resim--285-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem "Bir ilim öğreten kimseye, -onların sevabında bir eksilme olmaksızın- öğrettiği ilimle amel edenlerin kazandıkları sevap kadar sevap verilir." buyurmuştur.
(ibn Mace, Sünnet, 20)

Resim--286-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem günün birinde, mescitte iki gruba rastlamış ve, "İkisi de hayır üzeredir. Ama biri, diğerinden daha üstündür. Bir kısmı Allah'a dua ediyor ve ondan bir şey istiyorlar. Allah onlara ister verir, isterse vermez. Diğerleri ise, dini anlamaya ve ilim öğrenmeye çalışıyorlar ve bilmeyene öğretiyorlar. Bunlar daha üstündür." dedikten sonra, "Şüphe yok ki, ben de sadece bir öğretici olarak gönderildim." buyurmuştur.
(Darimi, Mukaddime, 32)

Resim--287-) Müslüman olmak için dışarıdan gelenler de belli bir müddet Medine'den ayrılmayıp Suffe'de kalarak Peygamberimizin terbiyesinden geçerlerdi.Hicretin dokuzuncu yılında Tebük Seferi'nden önce Basra'da bir grupla birlikte İslam'a giren Malik b. Huveyris (ra), arkadaşları ile Medine'ye gelir. Sonrasını Malik'in kendi ağzından dinleyelim: "Biz, yaşları birbirine yakın gençler olarak Resulullah'ın yanına gittik. Orada yirmi gün kaldık. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem merhametli ve yufka yürekli bir insandı. Ailelerimizi özlediğimizi fark edince, ailelerimiz konusunda bizimle sohbet etti, sorular sordu. Biz de kendisine anlattık. Bunun üzerine buyurdu ki: "Haydi ailelerinizin yanına dönün, onların yanında kalın, (öğrendiklerinizi) onlara öğretin ve yapmaları gerekenleri söyleyin. Beni namaz kılarken nasıl gördüyseniz, siz de aynı şekilde kılın. Namaz vakti geldiğinde içinizden biri ezan okusun ve en büyüğünüz de size imam olsun! '' buyurdu.
(lbn Hacer, Fethu 'l-barî, Xlll. 236; lbn Hacer, lsabe, V, 719; Buharı, Ezan, 18)

Resim--288-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Benden bir ayet bile olsa ulaştınnız.'' buyurdu.
(Buhari , Enbiya, 50)

Resim--289-) Ebu'd-Derda'dan rivayet edildiğine göre; Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Allah, bizden bir söz işitip, onu işittiği gibi (başkasına) ulaştıran kişinin yüzünü ak etsin. Kendisine (bilgi) ulaştırılan nice kimseler vardır ki onu işiten (ve kendisine aktaran) kimseden daha kavrayışlıdır." buyurdu.
(Darimi, Mukaddime, 24; Tirmizi, İlim, 7)

Resim--290-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Sadakanın en faziletlisi, Müslüman'ın bir bilgi öğrenmesi, sonra da o bilgiyi Müslüman kardeşine öğretmesidir." buyurdu.
(lbn Mace, Sunnet 20)

Resim--291-) Ebu Hüreyre' den (ra) rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem:) şöyle buyurmuştur: "İnsan ölünce üç şey dışında ameli kesilir: Sadaka-i cariye (faydası kesintisiz sürüp giden sadaka), kendisinden faydalanılan ilim ve kendisine dua eden hayırlı evlat. " buyurmuştur.
(Müslim, Vasiyyet, 14)

Resim--292-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem:"Kuşkusuz Allah, ilmi kullarının arasından çekip almaz, bilakis alimlerin vefatıyla onu alır ve sonunda hiç alim bırakmaz. İnsanlar da cahil kimseleri önder edinirler. Bu cahillere birtakım sorular sorulur, onlar da bilgisizce fetva verirler. Böylelikle hem kendileri sapar, hem de insanları saptırırlar. " buyurmuştur.
(Buhari, İlim, 34)

Resim--293-) Ebu Hüreyre'nin naklettiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur: "Her kim, kendisine sorulan bir meseleyi yahut kendisinden istenilen bir bilgiyi bile bile gizler de cevabını vermezse, kıyamet günü ona ateşten bir gem vurulacaktır."
(Ebü Davud, ilim, 9)
Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: HADİSLERLE İSLAM...

Mesaj gönderen Hakan »

Resim

VAHİY

Resim--294-) Enes (b. Mâlik) anlatıyor: Resûlullah'ın (aleyhisselâm) vefâtından sonra Hz. Ebü Bekir (radiyallahu anhu), Hz. Ömer'e: "Haydi, Resûlullah'ın ziyâret ettiği gibi biz de Ümmü Eymen'i ziyâret edelim." dedi. Yanına vardığımızda (Ümmü Eymen) ağlamaya başladı. "Niye ağlıyorsuN Allah katındakiler Resülullah (aleyhisselâm) için daha hayırlıdır." dediler. "Ben Allah'ın katındakilerin Resûlü için daha hayırlı olduğunu bilmediğimden ağlamıyorum. Asıl gökten inen vahyin kesilmiş olmasına ağlıyorum." dedi. Ümmü Eymen (bu sözüyle) Hz. Ebü Bekir'i ve Hz. Ömer'i de duygulandırdı. Onlar da birlikte ağlamaya başladılar.
(Müslim, Fedailü's- sahabe, 103; İbn Mâce, Cenâiz, 65)

Resim--295-) Mü’minlerin annesi Hz. Aişe radiyallahu anha anlatıyor: '' Resûlullah'ın (aleyhisselâm) ilk vahiy almaya başlaması uykuda doğru rüyâ (rüyâ-i sadıka) görmekle olmuştur. Onun istisnasız bütün rüyâları gün gibi gerçek çıkardı. Sonra ona yalnızlık sevdirildi. Artık Hira Dağındaki mağarada yalnızlığa çekilip, orada geceler boyu, ailesine dönmeden tek başına ibâdet ediyordu. Bunun için yanında yiyecek de götürürdü. Sonra yine Hatice'nin yanına dönüp, bir o kadar zaman için tekrar yiyecek alırdı. Nihâyet bir gün, Hira Mağarasındayken ona hak (vahiy) geldi. Melek geldi ve: “Oku!” dedi. O: “Ben okuma bilmem.” dedi. (Resûlullah yaşadıklarını şöyle anlattı): "Beni tutup gücüm tükeninceye kadar sıktı. Sonra bırakıp tekrar: “Oku!” dedi. “Ben okuma bilmem.” dedim. İkinci defa tutup gücüm tükeninceye kadar sıktı. Bırakıp tekrar: “Oku!” dedi. “Ben okuma bilmem.” diye cevab verdim. Üçüncü defa tutup gücüm tükeninceye kadar sıktı ve bırakıp şöyle söyledi: “Yaratan Rabbinin adıyla oku! O, insanı bir alaktan (embriyodan) yarattı. Oku! Senin Rabbin en Kerîm olandır. ..”
( Buharî, Bed'ü'l- vahy, 1)

اقْرَأْ بِاسْمِ رَبِّكَ الَّذِي خَلَقَ
"Ikra’ bismi rabbikellezî halak (halaka).: Yaratan Rabbinin İsmi ile oku.” (Alak 96/1)

خَلَقَ الْإِنسَانَ مِنْ عَلَقٍ
"Halaka’l- insâne min alak (alakın).: İnsanı bir alaktan (embriyodan) yarattı.” (Alak 96/2)

اقْرَأْ وَرَبُّكَ الْأَكْرَمُ
"Ikra’ ve rabbuke’l- ekrem (ekremu).: Oku ve senin Rabbin, sonsuz kerem sahibidir.” (Alak 96/3)

Resim--296-) Mü’minlerin annesi Hz. Aişe' den (radiyallahu anha) nakledildiğine göre, Haris b. Hişam (radiyallahu anhu) Resûlullah'a(aleyhisselâm): "Yâ Resuûlallah, sana vahiy nasıl geliyor?" diye sordu. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Bazen zil/çan sesi gibi geliyor ki, bana en ağır geleni de budur. (Uğultu) kesildiğinde (vahyin bana) söylediklerini tam olarak kavramış ve ezberlemiş oluyorum. Bazen de melek bana insan şeklinde görünüyor, benimle konuşuyor ve ben de onun dediklerini kavramış ve ezberlemiş oluyorum." buyurdu.
(Buharî, Bed'ü'l- vahy, 1)

Resim--297-) Ebu Said el-Hudri'nin rivâyet ettiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Benden (duyduğunuz her şeyi) yazmayın. Kim benden Kur'ân dışında (duyduğu) bir şey yazmışsa, onu imha etsin ... " buyurdu.
(Müslim, Zühd, 72)

Resim--298-) Ebu Musa (el-Eş'ari)'den nakledildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Allah'ın benimle gönderdiği hidayet ve ilim, (farklı yapılardaki) topraklara düşen bol yağmura benzer. Bunlardan bazıları temizdir, suyu alır, bol bitki ve ot yetiştirir. Bazıları kuraktır, suyu (yüzeyinde) tutar. Bu sudan insanlar yararlanır; hem kendileri içerler hem de (hayvanlarını) sularlar ve ziraat yaparlar. Diğer bir toprak çeşidi de vardır ki dümdüzdür. (Ona da yağmur düşer ama) o ne su tutar ne de bitki yetiştirir. Allah'ın dinini inceden inceye kavrayan, Allah'ın beni kendisiyle gönderdiğinden (hidayet ve ilimden) fay dalanan, öğrenen ve öğreten kimse ile (bunları duyduğu vakit kibrinden) başını bile kaldırmayan ve kendisiyle gönderildiğim Allah'ın hidayetini kabul etmeyen kimsenin misali işte böyledir." buyurdu.
(Buharî, İlim, 20)
Resim
Cevapla

“►Hadis-i Şerifeler◄” sayfasına dön