İmam Ali Kerremullahi Veche'nin Mektupları

İmam İmam Ali kerremullahi veche'nin Hutbeleri, Mektupları Ve Hikmetli Sözleri
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Re: İmam Ali Kerremullahi Veche'nin Mektupları

Mesaj gönderen nur-ye »

Resim İmâm-ı Alî Kerremullahi Veche'nin Mektupları

Eûzu billâhi min eş-şeytâni'r-racîm!
Bi'smillâhi'r-rahmâni'r-rahîm!


Resim'' Allahümme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedin
Abdike (Muhammedîyyeti) ve
Nebîyyike (Mahmudîyyeti) , ve
Rasülûke (Ahmedîyyeti) ve
Nebîyyi’l-Ümmiyi (Habibîyyeti) ve alâ âlihi, ehl-i beytihi vessahbihi ve ümmetihi... ''Resim

ALLAH celle celâluhu’dan:

فَمَنْ حَآجَّكَ فِيهِ مِن بَعْدِ مَا جَاءكَ مِنَ الْعِلْمِ فَقُلْ تَعَالَوْاْ نَدْعُ أَبْنَاءنَا وَأَبْنَاءكُمْ وَنِسَاءنَا وَنِسَاءكُمْ وَأَنفُسَنَا وأَنفُسَكُمْ ثُمَّ نَبْتَهِلْ فَنَجْعَل لَّعْنَةُ اللّهِ عَلَى الْكَاذِبِينَ
Resim---''Fe men hâcceke fîhi min ba’di mâ câeke minel ilmi fe kul teâlev ned’u ebnâenâ ve ebnâekum ve nisâenâ ve nisâekum ve enfusenâ ve enfusekum summe nebtehil fe nec’al la’netallâhi alel kâzibîn: Artık kim sana gelen ilimden sonra, onun hakkında seninle tartışırsa o zaman de ki: ”Gelin, sizler ve bizler de dahil olmak üzere oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı çağıralım (bir araya toplanalım). Sonra dua edelim, böylece Allah'ın lânetini yalancıların üzerine kılalım.” (Âl-i İmrân 3/61)
Âyeti inmiştir. Bunun üzerine Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem gerçeğin ortaya çıkması için onları mübâheleye davet etmiştir.
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Hz. Ali, Hz. Fatıma, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’i çağırarak: “Ey Allah’ım bunlar benim ailemdendir” buyurmuştur.
(Tirmizî, Sünen, V, 225.)



Mübâhele: Birbirinden nefret etme. * Birbirine lanet okuma. Beddua etme.

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Taif günü Ali kerremullahi veche'yi çağırdı ve onunla hususi konuşma yaptı. (Bu görüşme o kadar uzadı ki) halk: "Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem amcasının oğluyla görüşmesini uzattı" dedi. (Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bunu işitince): "Onunla hususi görüşmeyi ben (kendi arzumla) yapmadım. Allah (ın arzusu ve emri ile Resûlü) yaptı" ” açıklamasında bulundu.
(Câbir radiyallahu anhu dan; Tirmizi, Menakıb, (3728)

ALLAHu ZÜ’L CELÂL, Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'e, Âilesine, Ashabına ve Ümmetine Salât ve's-SELÂMımızı ulaştırsın إِن شَاء اللَّهُ

ALLAH Celle Celâlihu’muz RÂZI OLsun..
Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLemimİZ HOŞNUT OLsun... إِن شَاء اللَّهُ



Resim
26. Mektup
Zekât toplamak için gönderdiği bazı memurlarına([1]) yazdığı mektup


"Ona gizli işlerinde ve gözlerden saklı fiillerinde, Allah'tan başka kimsenin görmediği ve O'ndan başka bir vekilin olmadığı yerlerde Allah'tan korkmasını emrediyorum.

Ona zahirde Allah'a itaat edip, gizlide, tam tersini yapmamasını emrediyorum. Zira gizli ve açığı; söz ve ameli bir olanlar Allah’ın emanetini eda etmiş, ibadetlerinde ihlâslı davranmıştır. Halkı incitmemesini, yalancı saymamasını, iftirada bulunmamasını, onların emiri olduğu bahanesiyle onlardan yüz çevirmemesini emrediyorum. Zira onlar kendisinin din kardeşleri ve Allah'ın hakkını almada yardımcılarıdır.

Bu zekâtta, senin için de karar kılınmış bir payın ve bilinen bir hakkın vardır. Fakirlerden; takatten düşmüş, yoksul, zayıf kimselerden de ortakların var. Biz senin hakkına vefa göstermekteyiz, sen de onların hakkına vefalı ol. Eğer bunu yapmazsan, insanların pek çoğu kıyamet gününde düşmanın olur. Fakirler, miskinler, muhtaçlar, hakkından mahrum kalanlar, borçlular ve yolda kalmışların Allah katında düşmanı olduğu kimsenin vay haline!. Emanete değer vermeyip küçümseyen, hıyanetle geçimini sağlayıp, kendini ve dinini bunlardan temizlemeyen kimse, dünyada kendini horlamış ve rezilliğe düşürmüştür. Ahirette ise, daha zelil ve daha rezildir. Hıyanetin en büyüğü ümmete hıyanet etmek; hile ve sahtekarlığın en kötüsü ise imamlara ve önderlere yapılandır. ve's-Selam."


[1]- Bu mektubu H. 36 da İsfahan valisi olan Mihnef b. Selim'e göndermiştir.

KaYNaKLaR;
26. Mektup: Deaim'ul-islam, c.l, s.252. Kadı Numan; Ensab'ul-Eşraf c.2, s. 159, Belazuri; Bihar'ııl-Envar, c.8, s.642 ve c.20, s.22, Meclisi; Cemheret-u Resail'il-Arab, c.l, s.456, Ahmed Zeki Safvet
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Re: İmam Ali Kerremullahi Veche'nin Mektupları

Mesaj gönderen nur-ye »

Resim İmâm-ı Alî Kerremullahi Veche'nin Mektupları

Eûzu billâhi min eş-şeytâni'r-racîm!
Bi'smillâhi'r-rahmâni'r-rahîm!


Resim'' Allahümme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedin
Abdike (Muhammedîyyeti) ve
Nebîyyike (Mahmudîyyeti) , ve
Rasülûke (Ahmedîyyeti) ve
Nebîyyi’l-Ümmiyi (Habibîyyeti) ve alâ âlihi, ehl-i beytihi vessahbihi ve ümmetihi... ''Resim

ALLAH celle celâluhu’dan:

فَمَنْ حَآجَّكَ فِيهِ مِن بَعْدِ مَا جَاءكَ مِنَ الْعِلْمِ فَقُلْ تَعَالَوْاْ نَدْعُ أَبْنَاءنَا وَأَبْنَاءكُمْ وَنِسَاءنَا وَنِسَاءكُمْ وَأَنفُسَنَا وأَنفُسَكُمْ ثُمَّ نَبْتَهِلْ فَنَجْعَل لَّعْنَةُ اللّهِ عَلَى الْكَاذِبِينَ
Resim---''Fe men hâcceke fîhi min ba’di mâ câeke minel ilmi fe kul teâlev ned’u ebnâenâ ve ebnâekum ve nisâenâ ve nisâekum ve enfusenâ ve enfusekum summe nebtehil fe nec’al la’netallâhi alel kâzibîn: Artık kim sana gelen ilimden sonra, onun hakkında seninle tartışırsa o zaman de ki: ”Gelin, sizler ve bizler de dahil olmak üzere oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı çağıralım (bir araya toplanalım). Sonra dua edelim, böylece Allah'ın lânetini yalancıların üzerine kılalım.” (Âl-i İmrân 3/61)
Âyeti inmiştir. Bunun üzerine Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem gerçeğin ortaya çıkması için onları mübâheleye davet etmiştir.
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Hz. Ali, Hz. Fatıma, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’i çağırarak: “Ey Allah’ım bunlar benim ailemdendir” buyurmuştur.
(Tirmizî, Sünen, V, 225.)



Mübâhele: Birbirinden nefret etme. * Birbirine lanet okuma. Beddua etme.

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Taif günü Ali kerremullahi veche'yi çağırdı ve onunla hususi konuşma yaptı. (Bu görüşme o kadar uzadı ki) halk: "Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem amcasının oğluyla görüşmesini uzattı" dedi. (Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bunu işitince): "Onunla hususi görüşmeyi ben (kendi arzumla) yapmadım. Allah (ın arzusu ve emri ile Resûlü) yaptı" ” açıklamasında bulundu.
(Câbir radiyallahu anhu dan; Tirmizi, Menakıb, (3728)

ALLAHu ZÜ’L CELÂL, Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'e, Âilesine, Ashabına ve Ümmetine Salât ve's-SELÂMımızı ulaştırsın إِن شَاء اللَّهُ

ALLAH Celle Celâlihu’muz RÂZI OLsun..
Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLemimİZ HOŞNUT OLsun... إِن شَاء اللَّهُ



Resim
27. Mektup
H. 37 yılında Muhammed b. Ebu Bekir'i Mısır'a vali tayin ettiği zaman yazdığı mektup


"Onlara karşı mütevazı ol, yumuşak davran, güler yüzle muamele et. Bakışta da, görüşte de bir tut onları. Böylece büyükler kendilerine meylettiğini düşünüp onlar adına zulmetmeni istemesinler, zayıflar da adaletinden ümitsizliğe düşmesinler. Çünkü Allah-u Teâlâ sizleri, yaptığınız büyük küçük, açık gizli amelleriniz nedeniyle hesaba çekecektir. Eğer size azap ederse, siz zulmünüzden dolayı daha fazlasına layıksınız; eğer bağışlarsa bu, en büyük ikram sahibi olduğu içindir.

Ey Allah'ın kulları! Şunu bilin ki muttakiler, hem dünyanın geçici faydalarını, hem de bir müddet sonra gelecek olan ahiretin faydalarını elde ettiler. Onlar dünya ehlinin dünyadaki nimetlerine ortak oldular, fakat dünya ehli onların ahiretteki nimetlerine ortak olamadılar. Muttakiler dünyada en güzel yaşam şeklini seçtiler, dünyanın nimetlerinden en iyi şekilde faydalandılar. Üstelik onlar, dünya nimetiyle çarpılan dünya ehlinin dünyada tattıklarından da tattılar. Zalimlerin ve mütekebbirlerin aldıklarından da aldılar. Sonra karlı bir alış verişle, olgun bir azıkla oradan ayrıldılar; dünyalarında zahitliğin lezzetine kavuştular, ahirette de Allah'ın komşuları olacaklarına yakin ettiler. Onların (muttakilerin) duaları reddedilmez, lezzetten de paylan azalmaz.

Ey Allah'ın kulları, ölümden ve onun yaklaşmasından sakının. Ona azık hazırlamaya koyulun. O, büyük bir işle, yüce bir hadise ile, hiçbir şerrin ebediyen onunla barınamayacağı bir hayırla, ya da hiç bir hayrın ebediyen onunla olamayacağı bir şerle geliyor. O halde cennete cennetlik amel işleyenden daha yakın, cehenneme de cehennemlik iş yapandan daha yakın kim vardır?! Siz, ölümün kovaladığısınız; onun gelmesini oturarak bekleşeniz de sizi ahr, ondan kaçsanız da sizi yakalar. O, size gölgenizden daha yakındır. Ölüm sizi perçemlerinizden yakalar ve ardınızdan dünya dürülür.

Dibi derin, alevi çetin, azabı sürekli yenilenen cehennem ateşinden korkun. Orası; merhameti olmayıp feryadı duyulmayan, meşakkati eksik olmayan bir yurttur, Eğer gücünüz yeter de, Allah'tan korkunuzun daha şiddetli ve O'na olan ümidinizin daha iyi olmasını isterseniz; korkuyla ümidi bir araya getirin. Çünkü kulun rabbine iyi zanda bulunması, Rabbinden korkusu kadardır. İnsanların Allah hakkında en iyi zanda bulunanları, Allah'tan korkusu en şiddetli olanlardır.

Ey Muhammed b. Ebi Bekir! Bil ki seni, en fazla askerimin bulunduğu Mısır halkına vali tayin ettim. Bu sebeple ömründen bir saat kalsa bile nefsine şiddetle karşı durman, dinine sarılıp bağlanman senin üzerine hak olmuştur. Halkından birini memnun etmek için Allah'ı gazaplandırma. Çünkü Allah'ın rızası her şeyin yerini tutar, lakin hiç bir şey Allah'ın rızasının yerini tutamaz.

Namazı tayin edilen vaktinde kıl; işin yokken öne alıp acele etmeye, meşgulken de vaktinden ertelemeye kalkışma, yapacağın her şeyin namazına bağlı olduğunu bil.

Hidayetin önderiyle, sapıklığın, kötülüğün önderi; peygamberin dostuyla, Peygamberin düşmanı bir ve eşit değildir. Resulullah (s.a.a) bana şöyle demişti:

"Ümmetim için mü’minden ve müşrikten korkmam; çünkü Allah, mü’mini imanı nedeniyle korur, müşriki de şirki yüzünden kahreder. Fakat sizin için kalbiyle münafık, sözleriyle âlim kimseden korkuyorum. O beğendiğiniz şeyleri söyler, beğenmediğiniz işleri yapar."

KaYNaKLaR;

27. Mektup: Garat, İbn-i Hilal Sakati; Ttıhef'ul-Ukul, c.l76, Harrani; Mecalis, s. 137, Şeyh Mufıd; el-Emali, c.l, s.24, Şeyh Tusi; Beşaret'id-Mustafa, s.52, Taberi; Mecmua-i Şeyh Verraın, c.12 ve 489; Cemheret-u Resail'il-Arab, c.l, s.487; et-Tarih, c.6, s.3246, Taberi; el-Emali, s. 152, Şeyh Mufıd; Beşaret'ul-Mustafa, s.52, İmaduddin Taberi
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Re: İmam Ali Kerremullahi Veche'nin Mektupları

Mesaj gönderen nur-ye »

Resim İmâm-ı Alî Kerremullahi Veche'nin Mektupları

Eûzu billâhi min eş-şeytâni'r-racîm!
Bi'smillâhi'r-rahmâni'r-rahîm!


Resim'' Allahümme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedin
Abdike (Muhammedîyyeti) ve
Nebîyyike (Mahmudîyyeti) , ve
Rasülûke (Ahmedîyyeti) ve
Nebîyyi’l-Ümmiyi (Habibîyyeti) ve alâ âlihi, ehl-i beytihi vessahbihi ve ümmetihi... ''Resim

ALLAH celle celâluhu’dan:

فَمَنْ حَآجَّكَ فِيهِ مِن بَعْدِ مَا جَاءكَ مِنَ الْعِلْمِ فَقُلْ تَعَالَوْاْ نَدْعُ أَبْنَاءنَا وَأَبْنَاءكُمْ وَنِسَاءنَا وَنِسَاءكُمْ وَأَنفُسَنَا وأَنفُسَكُمْ ثُمَّ نَبْتَهِلْ فَنَجْعَل لَّعْنَةُ اللّهِ عَلَى الْكَاذِبِينَ
Resim---''Fe men hâcceke fîhi min ba’di mâ câeke minel ilmi fe kul teâlev ned’u ebnâenâ ve ebnâekum ve nisâenâ ve nisâekum ve enfusenâ ve enfusekum summe nebtehil fe nec’al la’netallâhi alel kâzibîn: Artık kim sana gelen ilimden sonra, onun hakkında seninle tartışırsa o zaman de ki: ”Gelin, sizler ve bizler de dahil olmak üzere oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı çağıralım (bir araya toplanalım). Sonra dua edelim, böylece Allah'ın lânetini yalancıların üzerine kılalım.” (Âl-i İmrân 3/61)
Âyeti inmiştir. Bunun üzerine Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem gerçeğin ortaya çıkması için onları mübâheleye davet etmiştir.
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Hz. Ali, Hz. Fatıma, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’i çağırarak: “Ey Allah’ım bunlar benim ailemdendir” buyurmuştur.
(Tirmizî, Sünen, V, 225.)



Mübâhele: Birbirinden nefret etme. * Birbirine lanet okuma. Beddua etme.

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Taif günü Ali kerremullahi veche'yi çağırdı ve onunla hususi konuşma yaptı. (Bu görüşme o kadar uzadı ki) halk: "Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem amcasının oğluyla görüşmesini uzattı" dedi. (Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bunu işitince): "Onunla hususi görüşmeyi ben (kendi arzumla) yapmadım. Allah (ın arzusu ve emri ile Resûlü) yaptı" ” açıklamasında bulundu.
(Câbir radiyallahu anhu dan; Tirmizi, Menakıb, (3728)

ALLAHu ZÜ’L CELÂL, Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'e, Âilesine, Ashabına ve Ümmetine Salât ve's-SELÂMımızı ulaştırsın إِن شَاء اللَّهُ

ALLAH Celle Celâlihu’muz RÂZI OLsun..
Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLemimİZ HOŞNUT OLsun... إِن شَاء اللَّهُ



Resim
28. Mektup
Muaviye’ye cevap olarak yazdığı mektup


"...Allah'ın Muhammed'i (s.a.a), dinini tebliğ etmek için seçtiği ve ona tabi olan ashabının da kendisini desteklediğini anlattığın mektubun bana ulaştı. Allah'ın peygamberi vasıtasıyla verdiği nimetini ve içinde bulunduğumuz imtihanını bilmiyormuşuz gibi bize haber vermene şaştık doğrusu! Senin bu durumun; hurması bol olan Hecer'e([1]) hurma götürmeye kalkan hurmacıya veya üstadına ok atmayı öğretmeye kalkan öğrencisine benzemektedir.. İslam'da insanların en üstününün, falan ve filan olduğunu zannediyorsunuz. Zikrettiğin gibi olsa bile sana bir üstünlük gelmeyen, yokluğu seninle ilgili olmayan şeyi söylüyorsun. Üstün ve üstün olmayanın, yöneten ve yönetilenin seninle ne alakası var? Esir edilip azat edilenlerin ve oğullarının; ilk muhacirlerin ayırt edilmesi, derecelerinin belirlenmesi, sınıflarının tanımıyla ne ilgisi olabilir? Ne kadar yazık! Vınlaması olmayan bir okun vınlaması duyuldu, kendisi hüküm altında olan biri, hüküm vermeye başladı. Ey insan! Niye durduğun yerde durmuyor, kusurunu görmüyor ve kaderin seni attığı yerde kalmıyorsun. Mağlubun yenilmesinin ve muzaffer olanın zaferinin seninle ilgisi yoktur.

Sen çok şiddetli bir şekilde şaşkınlığa düşüp, doğru yoldan sapmışsın. Görmüyor musun -elbette sana bildirmek için değil, Allah'ın bizlere verdiği nimetlerini dile getirmek için diyorum- Muhacir ve Ensar'dan bir kısmı Allah yolunda şehit oldular ve her birinin bir fazileti vardır. Amma bizim şehidimiz (Hamza), şehit olduğu zaman kendisine "seyyid-üş-şüheda" denildi ve Resulullah onun namazını kılarken yetmiş tekbir aldı. Hakeza görmüyor musun bir topluluğun Allah yolunda ellerinin kesildiğini! Elbette her biri için bir fazilet vardır. Ama bizden de aynı şekilde eli kesilen birisine "cennette uçan"([2]) ve iki kanat sahibi" denildi. Eğer Allah, kişinin nefsini övmesini nehyetmeseydi, söyleyen kendisinin pek çok üstünlüklerini sayardı da mü’minlerin kalpleri onları sezinler ve duyanlar inkar edemezlerdi. Okunu ulaştıramadığın kimseyle uğraşmaktan vazgeç. Çünkü bizler Rabbimiz tarafından terbiye edilmiş kişileriz ve halk da bizim tarafımızdan terbiye edilmektedir. Eskiden beri olan izzetimiz, kavminize olan üstünlüğümüz; size karışmamıza, sizden kız alıp vermemize, sizi kendimizle bir tutmamıza mani olmadı. Halbuki siz o seviyede değildiniz, nasıl olur da bizimle bir seviyede olabilirsiniz ki? Peygamber bizden, yalanlayan (Ebu Cehil) ise sizden; Allah'ın aslanı (Hamza) bizden, düşmanları toplayan ve savaşmak için yemin içirten (Ebu Süfyan) ise sizden; cennet geçlerinin iki efendisi (Hasan ve Hüseyin) bizden, cehennem çocukları (Mervanoğulları veya Ukbe b. Ebi Muit'in çocukları) ise sizden; alemlerdeki kadınların en hayırlısı (Hz. Fatıma) bizden, odun hammalı kadın([3]) ise sizdendir. Ve daha bizim lehimize ve sizin aleyhinize olan birçok husus vardır.

Bizim Müslümanlığımız meşhurdur, cahiliyedeki durumumuz da inkâr edilemez. Allah'ın kitabı, sadece bizde bulunan bazı özellikleri bir ayette şöyle toplamaktadır: "Allah'ın kitabına göre, aralarında akrabalık bağı bulunanların bir kısmı diğerlerinden üstündür. " (Enfal: 75)

Hakeza: "İnsanların İbrahim'e en yakın olanları ve ona uyanları, bu peygamber ve iman eden kimselerdir, Allah mü’minlerin velisidir. " (A’raf: 3)

Biz bir defa yakınlık bakımından ve bir defa da, itaat bakımından üstünlüğe sahibiz. Sakife günü Muhacirler Ensar'a, Resulullah'a yakınlıklarını öne sürüp, üstün geldiler. Eğer üstünlük yakınlıkla olursa, bu hak sizin için değil bizim içindir. Yok, eğer üstünlük başka bir şeyleyse, o zaman da Ensarın iddiası yerindedir.

Bütün halifelere haset ettiğimi ve onlara isyan ettiğimi iddia ediyorsun. Eğer bu iş dediğin şekildeyse sana karşı bir hata olmadı ki senden özür dilensin.

Bu, utancı sana ait olmayan bir noksanlıktır.

Yularından tutulup sürüklenen deve gibi, biate sürüklendiğimi söylüyorsun. Allah'a andolsun ki, beni kınamak isterken övdün, beni rezil etmek isterken kendin rezil oldun. Bir Müslüman’ın mazlum olması; dininde şüpheye, yakininde kuşkuya düşmediği müddetçe onun için bir noksanlık değildir. Bu söylediklerimle senden başkalarını kastediyorum. Fakat sana söylenmesi gereken kadarını söyledim.

Sonra, Osman'la aramızda geçen olayları dile getiriyorsun. Bunun, ona yakınlığından dolayı sana açıklanması uygun olur; hangimiz ona daha fazla düşmanlık ettik ve ölümüne sebep olduk? Acaba ona yardım edip, yerinde oturmasını ve bu olaylardan el çekmesini isteyen kişi mi, yoksa öldürülmesi için ortam hazırlayıp da başına gelecekler gelinceye kadar durup oyalanan kişi mi? Vallahi hayır, "Allah, içinizden ( halkı savaştan) alıkoyanları ve yandaşına: "Bize katılın." diyenleri gerçekten biliyor. Zaten bunların pek azı savaşa gelir." (Ahzab: 18)

Ona defalarca tekrarladığı bidatlerin kötülüğünü bildirmemden dolayı özür dilemiyorum. Eğer ona karşı kusurum onu irşat ve hidayet etmekse (bu kusur değildir) nice günahsızlar vardır ki günahla itham olunmuştur.

Bazen nasihat eden kimse hakkında da su-i zan edilir.

İsteğim "Ancak gücümün yettiği kadar ıslah etmek idi. Muvaffakiyetim ancak Allah’ın yardımı iledir. Ona tevekkül eder ve yalnız ona yönelirim." (Hud: 88)

Ben ve ashabıma ancak kılıçla cevap vereceğini söylemişsin. Bizleri bu şekilde ağlamanla kendine güldürdün. Abdulmuttalip oğullarının kılıçtan korkup, düşmandan çekindiklerini ne zaman görmüşsün?

"Hele biraz dayan, rakibin gelecek..."

İstediğin kişi, seni isteyecek; uzaklaşacağını sandığın kişiyse yaklaşacaktır. Muhacir ve Ensar'dan ve iyilikle onlara uyanlardan toplanmış büyük bir orduyla tez elden üzerine geleceğim. Hepsi kefenlerini giymiş, kuvvetli, cesur, hareket ettiklerinde tozu dumana katan bir topluluktur onlar. Bu ordunun en çok sevdiği şey, Rablerine kavuşmalarıdır. Bedir ashabının evladan onlarla beraberdir, Haşim oğullarının kılıçları yanlarındadır. Kardeşine, dayına, atana, soyuna karşı nasıl savaştıklarını da biliyorsun. "Ve bu zalimlerden uzak değildir. " (Hud: 83)

DiPNoT;

[1]- Hecer, Bahreyn'de hurması bol olan bir şehrin adıdır. Bu bir deyimdir, Türkçe karşılığı ise "tereciye tere satmak" anlamındadır.
[2]- Cafer-i Tayyar
[3]- Ebu Leheb'in karısı, Ebu Süfyan'ın bacısı ve Muaviye'nin halası Ümmü Cemil


KaYNaKLaR;
28. Mektup: el-Futuh, c.2, s.961, A'sem-i Kufi; Subh'ul-E'şa, c.l, s.229, el-Kalkaşendi; Nihayet'ul-Ereb, c.l, s.233; Ensab'uU Eşraf, c.2, s.279, Belazuri; Cemheret-ıı Resail'il-Arab. s.456; el-İhticac, s.95; Tabersi; et-Tezkire, s.37, İbn-i Cevzi; el-İkd'ul-Ferid. c.l7, s.326, İbn-i Abdurabbih; Kitab'us-Sıffın, s.88, Nasr b. Mezahim; el-Mustaksa, c.2, s.99; Zemahşeri; Mecma'ul-Emsal, c.l, s.305, Meydanı (H. 518); Bihar'ul-Envar, c.78, s.13, Meclisi
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Re: İmam Ali Kerremullahi Veche'nin Mektupları

Mesaj gönderen nur-ye »

Resim İmâm-ı Alî Kerremullahi Veche'nin Mektupları

Eûzu billâhi min eş-şeytâni'r-racîm!
Bi'smillâhi'r-rahmâni'r-rahîm!


Resim'' Allahümme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedin
Abdike (Muhammedîyyeti) ve
Nebîyyike (Mahmudîyyeti) , ve
Rasülûke (Ahmedîyyeti) ve
Nebîyyi’l-Ümmiyi (Habibîyyeti) ve alâ âlihi, ehl-i beytihi vessahbihi ve ümmetihi... ''Resim

ALLAH celle celâluhu’dan:

فَمَنْ حَآجَّكَ فِيهِ مِن بَعْدِ مَا جَاءكَ مِنَ الْعِلْمِ فَقُلْ تَعَالَوْاْ نَدْعُ أَبْنَاءنَا وَأَبْنَاءكُمْ وَنِسَاءنَا وَنِسَاءكُمْ وَأَنفُسَنَا وأَنفُسَكُمْ ثُمَّ نَبْتَهِلْ فَنَجْعَل لَّعْنَةُ اللّهِ عَلَى الْكَاذِبِينَ
Resim---''Fe men hâcceke fîhi min ba’di mâ câeke minel ilmi fe kul teâlev ned’u ebnâenâ ve ebnâekum ve nisâenâ ve nisâekum ve enfusenâ ve enfusekum summe nebtehil fe nec’al la’netallâhi alel kâzibîn: Artık kim sana gelen ilimden sonra, onun hakkında seninle tartışırsa o zaman de ki: ”Gelin, sizler ve bizler de dahil olmak üzere oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı çağıralım (bir araya toplanalım). Sonra dua edelim, böylece Allah'ın lânetini yalancıların üzerine kılalım.” (Âl-i İmrân 3/61)
Âyeti inmiştir. Bunun üzerine Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem gerçeğin ortaya çıkması için onları mübâheleye davet etmiştir.
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Hz. Ali, Hz. Fatıma, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’i çağırarak: “Ey Allah’ım bunlar benim ailemdendir” buyurmuştur.
(Tirmizî, Sünen, V, 225.)



Mübâhele: Birbirinden nefret etme. * Birbirine lanet okuma. Beddua etme.

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Taif günü Ali kerremullahi veche'yi çağırdı ve onunla hususi konuşma yaptı. (Bu görüşme o kadar uzadı ki) halk: "Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem amcasının oğluyla görüşmesini uzattı" dedi. (Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bunu işitince): "Onunla hususi görüşmeyi ben (kendi arzumla) yapmadım. Allah (ın arzusu ve emri ile Resûlü) yaptı" ” açıklamasında bulundu.
(Câbir radiyallahu anhu dan; Tirmizi, Menakıb, (3728)

ALLAHu ZÜ’L CELÂL, Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'e, Âilesine, Ashabına ve Ümmetine Salât ve's-SELÂMımızı ulaştırsın إِن شَاء اللَّهُ

ALLAH Celle Celâlihu’muz RÂZI OLsun..
Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLemimİZ HOŞNUT OLsun... إِن شَاء اللَّهُ



Resim
29. Mektup
Basra halkına yazdığı mektup


"Birlik/vahdet ipinizin kopmasından ve ayrılıklarınızın nasıl olduğundan habersiz değilsiniz. Ben suçlularınızı affettim, arkasını dönüp kaçanların üzerinden kılıcımı kaldırdım. Bana gelenlerinizi de kabul ettim. Eğer helake sürükleyen işler, zayıf ve zalimane düşünceler sizi hataya düşürüp bana muhalefet ettirerek savaşa sürüklerse, bilin ki, ben ordumu hazırlamış, savaş için atıma binmişim. Eğer beni yanınıza gelmeye mecbur ederseniz, , sizlere öylesine saldırırım ki Cemel savaşı bunun yanında çok küçük kalır. Bununla beraber, içinizde itaatkar insanların faziletlerini, nasihat edenlerin haklarını bilerek, sınırı aşıp suçsuzu suçlamıyor ve ahdinde duran vefalıyı da ahdi bozmakla itham etmiyorum. "

KaYNaKLaR;

29. Mektup: el-Garat, Hilal Sakafı; Cemheret-u Resail'il-Arab, c.l, s.579
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Re: İmam Ali Kerremullahi Veche'nin Mektupları

Mesaj gönderen nur-ye »

Resim İmâm-ı Alî Kerremullahi Veche'nin Mektupları

Eûzu billâhi min eş-şeytâni'r-racîm!
Bi'smillâhi'r-rahmâni'r-rahîm!


Resim'' Allahümme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedin
Abdike (Muhammedîyyeti) ve
Nebîyyike (Mahmudîyyeti) , ve
Rasülûke (Ahmedîyyeti) ve
Nebîyyi’l-Ümmiyi (Habibîyyeti) ve alâ âlihi, ehl-i beytihi vessahbihi ve ümmetihi... ''Resim

ALLAH celle celâluhu’dan:

فَمَنْ حَآجَّكَ فِيهِ مِن بَعْدِ مَا جَاءكَ مِنَ الْعِلْمِ فَقُلْ تَعَالَوْاْ نَدْعُ أَبْنَاءنَا وَأَبْنَاءكُمْ وَنِسَاءنَا وَنِسَاءكُمْ وَأَنفُسَنَا وأَنفُسَكُمْ ثُمَّ نَبْتَهِلْ فَنَجْعَل لَّعْنَةُ اللّهِ عَلَى الْكَاذِبِينَ
Resim---''Fe men hâcceke fîhi min ba’di mâ câeke minel ilmi fe kul teâlev ned’u ebnâenâ ve ebnâekum ve nisâenâ ve nisâekum ve enfusenâ ve enfusekum summe nebtehil fe nec’al la’netallâhi alel kâzibîn: Artık kim sana gelen ilimden sonra, onun hakkında seninle tartışırsa o zaman de ki: ”Gelin, sizler ve bizler de dahil olmak üzere oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı çağıralım (bir araya toplanalım). Sonra dua edelim, böylece Allah'ın lânetini yalancıların üzerine kılalım.” (Âl-i İmrân 3/61)
Âyeti inmiştir. Bunun üzerine Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem gerçeğin ortaya çıkması için onları mübâheleye davet etmiştir.
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Hz. Ali, Hz. Fatıma, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’i çağırarak: “Ey Allah’ım bunlar benim ailemdendir” buyurmuştur.
(Tirmizî, Sünen, V, 225.)



Mübâhele: Birbirinden nefret etme. * Birbirine lanet okuma. Beddua etme.

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Taif günü Ali kerremullahi veche'yi çağırdı ve onunla hususi konuşma yaptı. (Bu görüşme o kadar uzadı ki) halk: "Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem amcasının oğluyla görüşmesini uzattı" dedi. (Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bunu işitince): "Onunla hususi görüşmeyi ben (kendi arzumla) yapmadım. Allah (ın arzusu ve emri ile Resûlü) yaptı" ” açıklamasında bulundu.
(Câbir radiyallahu anhu dan; Tirmizi, Menakıb, (3728)

ALLAHu ZÜ’L CELÂL, Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'e, Âilesine, Ashabına ve Ümmetine Salât ve's-SELÂMımızı ulaştırsın إِن شَاء اللَّهُ

ALLAH Celle Celâlihu’muz RÂZI OLsun..
Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLemimİZ HOŞNUT OLsun... إِن شَاء اللَّهُ



Resim
30. Mektup
Muaviye'ye yazdığı mektup


"Elinde olan şeylerden dolayı Allah'tan kork. Allah'ın senin üzerindeki hakkına bak. Hakkındaki bilgisizliğinin senin için özür kabul edilmeyeceği şeyleri tanımaya dön. Çünkü, itaat için belirli alametler, aydınlık yollar, apaçık deliller ve arzu edilen bir sonuç vardır; akilli olanlar o yoldan gider, kötü kişilerse ona muhalefet ederler. Kim o yoldan saparsa, haktan ayrılır ve şaşkınlığa düşer. Allah da onun nimetini elinden alır, ona azabını ulaştırır. Kendini kurtar, kendini! Allah sana doğru yolunu açıklamış, işinin nasıl sonuçlanacağını bildirmiştir; sen işlerini hüsranla sonuçlandırıp küfür mahalline ulaştırmışsın. Çünkü senin nefsin seni şerre sokup, sapıklık ve helake sürüklemekte, bozguna uğratmakta ve yolunu gitgide zorlaştırmaktadır.

KaYNaKLaR;

30. Mektup: Cemheret-ıı Resail'il-Arab, c.l, s.422; et-Taraz, c.2, s. 123, Seyyid el-Yemani; Bihar'ul-Envar, c.8, s.540, Meclisi
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Re: İmam Ali Kerremullahi Veche'nin Mektupları

Mesaj gönderen nur-ye »

Resim İmâm-ı Alî Kerremullahi Veche'nin Mektupları

Eûzu billâhi min eş-şeytâni'r-racîm!
Bi'smillâhi'r-rahmâni'r-rahîm!


Resim'' Allahümme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedin
Abdike (Muhammedîyyeti) ve
Nebîyyike (Mahmudîyyeti) , ve
Rasülûke (Ahmedîyyeti) ve
Nebîyyi’l-Ümmiyi (Habibîyyeti) ve alâ âlihi, ehl-i beytihi vessahbihi ve ümmetihi... ''Resim

ALLAH celle celâluhu’dan:

فَمَنْ حَآجَّكَ فِيهِ مِن بَعْدِ مَا جَاءكَ مِنَ الْعِلْمِ فَقُلْ تَعَالَوْاْ نَدْعُ أَبْنَاءنَا وَأَبْنَاءكُمْ وَنِسَاءنَا وَنِسَاءكُمْ وَأَنفُسَنَا وأَنفُسَكُمْ ثُمَّ نَبْتَهِلْ فَنَجْعَل لَّعْنَةُ اللّهِ عَلَى الْكَاذِبِينَ
Resim---''Fe men hâcceke fîhi min ba’di mâ câeke minel ilmi fe kul teâlev ned’u ebnâenâ ve ebnâekum ve nisâenâ ve nisâekum ve enfusenâ ve enfusekum summe nebtehil fe nec’al la’netallâhi alel kâzibîn: Artık kim sana gelen ilimden sonra, onun hakkında seninle tartışırsa o zaman de ki: ”Gelin, sizler ve bizler de dahil olmak üzere oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı çağıralım (bir araya toplanalım). Sonra dua edelim, böylece Allah'ın lânetini yalancıların üzerine kılalım.” (Âl-i İmrân 3/61)
Âyeti inmiştir. Bunun üzerine Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem gerçeğin ortaya çıkması için onları mübâheleye davet etmiştir.
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Hz. Ali, Hz. Fatıma, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’i çağırarak: “Ey Allah’ım bunlar benim ailemdendir” buyurmuştur.
(Tirmizî, Sünen, V, 225.)



Mübâhele: Birbirinden nefret etme. * Birbirine lanet okuma. Beddua etme.

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Taif günü Ali kerremullahi veche'yi çağırdı ve onunla hususi konuşma yaptı. (Bu görüşme o kadar uzadı ki) halk: "Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem amcasının oğluyla görüşmesini uzattı" dedi. (Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bunu işitince): "Onunla hususi görüşmeyi ben (kendi arzumla) yapmadım. Allah (ın arzusu ve emri ile Resûlü) yaptı" ” açıklamasında bulundu.
(Câbir radiyallahu anhu dan; Tirmizi, Menakıb, (3728)

ALLAHu ZÜ’L CELÂL, Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'e, Âilesine, Ashabına ve Ümmetine Salât ve's-SELÂMımızı ulaştırsın إِن شَاء اللَّهُ

ALLAH Celle Celâlihu’muz RÂZI OLsun..
Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLemimİZ HOŞNUT OLsun... إِن شَاء اللَّهُ



Resim
31. Mektup
Sıffin'den dönerken oğlu Hasan'a Hadirin([1]) 'de yazdığı vasiyetnamesi


"Yok olma eşiğinde bulunan, zamanın geçtiğini itiraf eden, ömrünü geçiren, zamana teslim olan, dünyayı kınayan, ölülerin mekanında yurt tutan, yarın da oradan göçüp gidecek olan fani babadan; ulaşılmayan şeylere ulaşmak is­teyen, helake uğrayanların yolundan giden, hastalıklara he­def, zamana rehin olan, üzerine musibetler ok gibi yağan, dünyanın kulu, aldanma taciri, ölüme borçlu, yokluğa esir, gamlarla sözleşen, hüzünlere kapılan, afetlere hedef olan, şehvetlere yenik düşen ve ölülerin yerinde oturan evlada...

...Dünyanın benden yüz çevirmesinden, zamanın bana başkaldırmasından ve ahiretin bana yönelmesinden başkalarını değil, kendimi düşünmem, geride bıraktıklarımdan yüz çevirmem ve halkın dertleriyle dertlendiğim gibi kendi derdimin de farkına varmam gerektiğini anladım. Bu hal heva ve hevesimden uzaklaştırdı, bana işimin gerçeğini gösterdi, böylece içinde şaka olmayan bir ciddiyete ve yalanı olmayan bir doğruluğa sürükledi. Seni kendimden bir parça olarak, belki de bütünüm olarak gördüm; hatta başına bir musibet gelse bana gelmiş gibidir, ölüm sana gelmiş olsa, bana gelmiş gibidir. Senin durumunu, kendi durumum gibi bildim ve sana sağ olsam da, dünyadan göçsem de hayatında yardımcı olması için bu mektubu yazdım...

Ey oğlum! Allah'tan korkup sakınmanı, emrine sürekli itaat etmeni, kalbini zikriyle imar etmeni, onun ipine sım­sıkı sarılmanı tavsiye ederim. Eğer Allah'la arandaki bağa sımsıkı sarılacak olursan, bu bağdan daha sağlam bir bağ var mıdır?

Kalbine öğüde hayat ver, züht ile öldür, yakini imanla kuvvedendir, hikmetle nurlandır; ölümü zikrederek zelil kıl, yok olacağını ikrar ettir, dünyanın feci olaylarıyla basi­ret sahibi kıl, onu zamanın saldırısından, günlerin, gecele­rin geçmesiyle oluşan kötülüklerden koru. Ona geçmişle­rin haberlerini arz et ve senden öncekilerin basma gelenle­ri hatırlat, onların diyarlarında ve bıraktıkları eserler arasında gez, dikkatle bak! Ne yapmışlar, nerden göçüp ay­rılmışlar ve nereye yerleşip konaklamışlar. Muhakkak ken­di dostlarından ayrıldıklarını, diyar-ı gurbete göçtüklerini göreceksin. Az bir zaman sonra, sen de aynı onlardan biri gibi olacaksın. Öyleyse konağını (ölümden sonraki yerini) ıslah et; ahiretini dünya karşılığında satma. Bilmediğin şey hakkında konuşmayı, üzerine düşmediği halde söz söyle­meyi terk et. Sapıklık olacağından korktuğun bir yola gir­me. Çünkü sapma ihtimali olan yollardan kaçınmak, o korkunç yerlere girmekten daha iyidir. Marufu emret ve ona uyanlardan ol, münkeri elinle ve dilinle ortadan kaldır. Münkeri yapanlardan tüm çabanla sakın ve uzaklaş. Allah yolunda hakkıyla cihad et. Hiçbir kınayıcının kınaması, se­ni O'nun yolundan alıkoymasın. Nerede olursa olsun Al­lah için zorluklara katlan, dinini güzel öğren. Kendini zor­luklara karşı sabretmeye alıştır. Bütün işlerinde rabbine sı­ğın; böylece, tam bir sığmağa, güçlü bir koruyucuya sığın­mış olursun. Bir şev istersen sadece Rabbinden iste; çün­kü, vermek de vermemek de O'nun elindedir. Hayrı çok iste, vasiyetimi iyice anla ve sakın yüz çevirme. Çünkü sö­zün hayırlısı faydalı olanıdır. Fayda vermeyen ilimde hayır olmadığını bil. Faydalanılmayan bilgi öğrenilmeye layık değildir.

Ey yavrum, yaşlandığımı, zaafımın gevşekliğinin arttı­ğını gördükten hemen sonra sana vasiyetimi yazdım. Gönlümdekileri aktarmadan ecelim gelir, bedenimdeki gibi gö­rüşümde de bir zayıflık olur, dünya seni kandırır yahut da heva ve heveslerine mağlup olur, buyruk dinlemez serkeş bir deveye dönersin ve öğütlerimin sende hiçbir etkisi ol­maz korkusuyla önceden vasiyetimi anlatmaya koyuldum. Gencin kalbi ekilmemiş tarlaya benzer, oraya ne eksen tu­tar, yeşerir. Kalbin katılaşmadan, öğütleri reddetmeden ve aklın başka şeylere yönelmeden sana edepten bir şeyler öğretmek istedim ki ciddi bir kararla o işlerin peşine dü­şesin, tecrübe sahiplerinin istediği ve kendilerinde denediği şeylerden nasiplenesin ve yeniden denemeye ihtiyaç duy-mayasın. Böylece sana edepten sadece sıkıntılara katlanarak elde ettiklerimiz ulaşacak ve bizim için karanlıkta kalan birçok mesele senin için aydınlığa kavuşmuş olacaktır.

Yavrucuğum, ben benden öncekiler gibi ömür sürmediysem de, onların yaptıklarına baktım, haberleri üzerinde düşündüm, bıraktıkları eserlerini gezdim, böylece, onlardan bin gibi oldum; belki de başlangıçtan sonuna kadar onlarla birlikte yaşamış, ömürleri benimle sona ermiş gibi oldu. Safını bulanığından, faydalısını zararlısından ayırdım. Her işin özünü ve mühim olanını senin için özetledim, en güzelini seçtim. Bilinmeyenlerini ve şaşkınlığına sebep olacakları da senden uzak tuttum. Oğlunun işlerine bakan şefkatli bir baba gibi senin işlerine baktım. Öğrenmen ve amel etmen için senin için edepten bir şeyler biriktirdim. Çünkü sen henüz ömrünün baharındasın ve önünde uzun bir yol var, iyi niyetli, temiz, pak bir ruha sahipsin.

Her şeyden önce sana ilk olarak üstün ve yüce olan Allah'ın kitabını tefsir ve tevili ile İslam'ın şeriat ve ahkâmını, helal ve haramı ile öğretmeyi kararlaştırdım. Başka şeylerle ilgilenmedim.

İnsanların simdi ihtilafa düşmesine ve görüşlerinin bulanmasına sebep olan şeylerin seni de hataya düşürmesinden korktum. İlk önce seni bu yola çekmek istemedim. Ama seni kurtuluşun olmadığı birtakım işlere teslim etmektense, inançlarını sağlam kılmak için çalışmayı daha uygun gördüm. Allah'tan doğru yolu bulmada, yöneldiğin hedefe ulaşmakta sana başarı vermesini dilerim. İşte bu, sana bıraktığım vasiyetimdir.

Ey oğlum! Şunu bil; vasiyetimden alacağın şeylerden benim için en sevimli olanı, Allah'tan korkman, sadece farz ettiği şeylerle yetinmen, senden önce gelip geçen ata­larının ve hanedanından salih olanlarının yolundan git-mendir. Tıpkı senin kendi görüşlerini gözden geçirmen gerektiği gibi, onlar da kendi görüşlerini gözden geçirmiş­ler ve senin düşündüğün gibi düşünmüşlerdir. Sonra iyi olarak bildikleri şeyleri yerine getirdiler, sorumlu olmadık­ları şeylere sarılmaktan vazgeçtiler. O halde nefsin onlara uymak istemez de, onlar gibi bizzat gerçekleri bulmak is­terse, her şeyi ilim ve anlayış üzere elde etmeye çalış; şüp­helere, faydasız çekişmelere koyularak değil. Bu yola gir­meden önce, Allah'ın yardımını iste; başarı elde etmek için O'na yönel; Seni şüpheye düşüren ve sapıklığa sürükleyen her şeyden sakın. Kalbinin saflığa ulaştığına iyice inanır­san, boyun büker ve bütün gücünle bu konuya odaklanır­san, sana açıklayıp anlattıklarıma bak. Sevdiğin şeylere eri­şemez ve görüşüne fikir esenliğine kavuşamazsan; gözü görmeyen deve gibi bilmeden adım attığını, karanlıklara dalıp gittiğini bil. Hataya düşen ve hak ile batılı karıştıran kimse, dini talep etmemektedir; bu gibi şeylerden de el çekmesi daha iyidir.

Oğlum vasiyetimi iyi anla. Şunu bil ki ölümün sahibi, hayatın da sahibidir. O yaratanın ve öldürenin ta kendisi­dir, yok eden, tekrar döndürendir, dertlerle imtihan edip derdi giderendir. Dünya fakat Allah'ın nimet ve imtihan yeri kıldığı, ahiret için sınanma yurdudur. Ya da O bilme­diğimiz başka bir şey için dilemiştir. Bu işlerden biri seni aciz bırakırsa, bu durumu ona bilmediğine yor. Çünkü sen, önce cahil olarak yaratıldın, sonra bilgi sahibi kılındın. Bi­lemeyeceğin, ne yapacağını şaşıracağın nice is vardır ki, ilk etapta onlarla görüşün şaşar, basiretin sapar; ama daha sonra görür tanırsın. Seni yaratana, güzel şekillendirip rızıklandırana bağlan, kulluğunu ona has kıl, isteğin O'na yönelsin, korkun O'ndan olsun.

Ey oğlum! Şunu bil ki hiç kimse, Allah'tan Resulün (s.a.a) getirdiği gibi haber getirmemiştir. Onu, mutluluğu sağlayan rehber ve kurtuluşa götüren lider olarak kabul et. Ben sana öğüt vermekte kusurlu davranmadım. Muhakkak sen ne kadar çabalarsan çabala, benim seni düşündüğüm kadar sen kendini düşünemezsin.

Ey oğlum! Bil ki, eğer Rabbi'nin ortağı olsaydı, sana onun da elçileri gelirdi; onun tasarrufunun ve iktidarının izlerini görür, yaptıklarını, sıfatlarını tanırdın. Fakat O, kendini vasfettiği gibi, tek bir ilahtır. Hiç kimse O'na mül­künde karşı çıkamaz. Ebediyen zeval bulmaz, sürekli olacaktır. İlki olmaksızın her şeyden evveldir; nihayeti olmaksızın her şeyden sonradır. Allah, rububiyetinin kalp ve göz kuşatılmasından daha büyüktür. Bunu kavradığın zaman, senin gibi gücü az, değeri küçük, aczi çok, rabbine ihtiyacı büyük kişinin; O'nun itaatini istemekte, azabından korkmakta öfkesinden çekinmekte nasıl davranması gerekiyorsa öyle davran. Çünkü O, sana ancak iyi şeyleri emreder; çirkin şeylerden de alıkoyar.

Ey oğlum! Sana dünyaya, durumuna, zevalini ve elden ele geçişine dair haberleri bildirdim. Ahiretten ve ahiret ehli için orada hazırlanan şeylerden seni haberdar ettim. İbret alman, ona göre davranman için de ikisine - cennet ve cehenneme- dair misaller getirdim. Dünyayı deneyen kimsenin durumu; harap, kıtlık, darlık bir yerden, evi ma­mur ve geniş, otlağı bol yere yolculuk edene benzer; yolun zahmetine, arkadaşlarından ayrılığına ve yolculuğun me­şakkatlerine, yemeğin yabanlığına katlanır, sonra, genişlik ve bolluk diyarı yurtlarına, yerleşecekleri evlerine gelirler. Artık çektikleri zorlukları kolay ve yaptıkları harcamaları da zarar da görmezler. Onlar için kendilerini evlerine ve varacakları yurtlarına yaklaştıran şeyden daha sevimli bir şey yoktur.

Dünyada aldanan kimsenin durumu ise, nimeti bol, mamur bir konaktan; harap, kıtlıktan kupkuru kesilmiş bir yere göçen topluluğa benzer. Onlar için önce bulundukları yerden ayrılmak kadar kötü, ansızın öyle bir yere gitmek kadar ikrah verici hiçbir şey yoktur.

Ey oğlum! Nefsini kendinle başkaları arasında tartı haline getir; kendin için sevdiğin şeyleri başkası için de sev, kendin için kerih gördüğün şeyleri başkaları için de kerih göt. Zulme uğramayı sevmediğin gibi, kimseye de zulmetme. Nasıl, sana iyi davranmalarını istersen, sen de iyi davran. Başkalarında çirkin gördüğün şeyi, kendin için de çirkin gör; onlar yaptıklarıyla seni hoşnut ettikleri gibi, sen de onları razı et. Bildiğin az bile olsa, bilmediğini söyleme. Sana söylenmesinden hoşlanmadığın şeyi de başkalarına söyleme. Şunu da bilesin ki, kendini beğenmek, gerçeğin düşmanı ve aklın afetidir. Bütün gayretinle çalış çabala; lakin başkaları için mal biriktiren kimselerden olma. Hedefine iletildiğin zaman Rabbine şimdi olduğundan daha çok huşu içinde ol!

Önünde uzun ve asılması zor bir yol olduğunu bil. Bu yolu kat etmek, güzel bir şekilde istekli olmayı gerektirir. O halde, gücünün yettiği kadar azık hazırla. Ama yükünün hafif olması gerek, sırtına da gücünü aşan yükü yükleme, yoksa ağırlığı altında ezilirsin. Yoksul kimselerden kıyamet gününe kadar azığını yüklenecek ve kıyamette ihtiyacın olacağı günde sana geri verecek birini bulduğun zaman bunu ganimet bil, ona yükle, çokça yardımda bulun. Belki, sonra yardım etmek istersin de bulamazsın. Sen zenginken borç isteyene ganimet sayıp ver ki, o da senin zorluk gününde karşılığını ödesin.

Önünde sarp, çıkılması zor bir geçit olduğunu bil. Bu­rada hafif olanın durumu, ağır olanınkinden daha iyidir; yavaş gidenin durumu, çabucak göçenlerinkinden kötüdür. Oradan ya cennete ya da cehenneme varılır. O halde oraya inmeden önce azık edin, bir konak hazırla; zira ölümden sonra O'nun rızasını dilemenin faydası yoktur; dünyaya geri dönmek de mümkün değildir.

Yere ve göklere tasarruf eden, af dileyip dua etmene izin vermiş, kabul etmeyi de üzerine almıştır. Vermesi için istemeni, merhamet etmesi için de merhamet dilemeni emretmiştir. Seninle arasına engel olacak bir kimseyi koy­madı. Katında bir şefaatçiye muhtaç etmedi, kötü işlerin­den sonra tövbe etmeni yasaklamadı. Cezalandırmada ace­le etmedi. Dönünce kınamadı, rezil rüsva olmayı hak ettiğinde rezil rüsva etmedi, tövbeyle yönelişinin kabulünde sana şiddetli davranmadı. Günahın sebebiyle zorluğa dü­şürmedi, rahmetiyle seni ümitsizliğe düşürmedi. Aksine, suçundan yüz çevirmeni bir iyilik saydı; yaptığın kötülüğe misliyle, ettiğin iyiliğe de on misliyle karşılık verdi. Sana tövbe ve hoşnutluk kapısını açtı. Çağırdığın zaman sesleni­şini duyar; fısıltıyla yalvardığın zaman da fısıldadığını işitir. O halde ihtiyacını O'na söyle, gönlündekini aç, dertlerini şikayet et. Sıkıntılarını gidermesini iste, işlerinde O'ndan yardım dile. Rızkın bolluğu, bedenin sıhhati, ömrün uzun­luğu gibi O'ndan başkasının veremeyeceği şeyleri rahmet hazinlerinden ihsan etmesini iste. İhtiyacını istemeye izin vererek hazinelerinin anahtarını eline vermiştir, istediğin zaman dua ile nimet kapılarını açar, kurak yerleri sulayıp hayat vermek için rahmetini istersin. İcabeti gecikti diye ümitsizliğe düşmemelisin. Çünkü ihsan, niyetle birdir. Pek çok kez, isteyenin ecri artsın, arzulayana daha çok verilsin diye icabet gecikir. Bazen de bir şey istersin verilmez; fakat bu dünyada ya da ahirette daha hayırlısı verilir. Veya verilmemesi senin yararınadır olmuştur. İstediğin pek çok şey vardır ki, eğer verilirse dinin helak olur. O halde güzelligi sana kalıp zorluğu senden uzaklaşanı isteyen kimse ol. Mal, sana kalmaz; sen de malına ebediyen sahip olmazsın.

Ey oğlum! Dünya için değil, ahiret için yaratıldığını bil. Hayat için değil, ölüm için; beka için değil, yok olmak için var edildin. Ne kadar kalacağını bilmediğin bir evde, alınıp götürüleceğin bir durakta, ahirete varacağın bir yoldasın. Sen, korkan kimsenin kurtulamayacağı, isteyenin er geç kavuşacağı, sonunda mutlaka tadacağı ölümün avısın. Seni helak etmesinden kork; günah bir işle uğraşıp tövbe ederim ümidinde iken ölümün tövbe ile arana girmesinden ve kendim böylece helak etmekten sakın.

Ey oğlum! Ölümü anmayı çoğalt, birden bire saldırıya geçişini ve ölümden sonraki olayları düşün. Ölümü hep önünde bil, gafil olma; ölüm, seni gitmeye hazır, güçlü bir halde bulsun; ansızın gelerek seni yenip helak etmesin. Dünya ehlinin dünya ile avunup, ona bağlanması sakın seni aldatmasın. Allah, sana dünyayı anlattı, dünya da kendini tanıttı, kötülüklerini açıp gösterdi. Dünya ehli, ancak havlayan köpekler, av peşinde koşan canavarlardır. Biri diğerini ısırır; üstün olan zayıf olanı yer; büyüğü küçü­ğünü kahreder; ona galip gelir. Dünya ehli; bazıları ayakları bağlanmış, bazıları ise serbest bırakılmış develer gibidir. Akıllarını kaybetmiş, meçhule dalıp gitmişlerdir; başıboş sarp vadilerde yürümekte, afetlerde otlamaktadırlar. Ne onları gözetecek birisi, ne de yayıp otlatacak çobanları var. Dünya, onları körlük yoluna sürüp, hidayetin aydınlattığı gözlerini aldı da şaşkınlık içinde dünyaya daldılar, nimetine gark olup onu rab edindiler. Dünya onlarla, onlar da dünya ile oynarlar ve ahireti de unuturlar.

Biraz dikkatlice bak, karanlık perdesi kenara çekilmek­te, sanki mahfeler geldi gibi, koşanlar geçmişlerin kervanı­na mutlaka ulaşır. Ey oğlum! Şunu bilesin; bineği geceyle gündüz olan kişi, duruyor olsa bile gider, oturup dinleniyor olsa da mesafe kat eder.

Emeline ulaşmayacağını, ecelinden kaçamayacağını, senden öncekilerin olduğu yolda olduğunu yakinen bil. İsteklerini azalt, rahat ol, geçimini isteme hususunda iyi çalış. Zira nice istekler insanı elindekinden eder. Her çok isteyen, rızıklanmaz; istediği ideal olan ve güzelce isteyen de mahrum kalmaz. Nefsin, seni isteklere yöneltse bile nefsini bütün aşağılıklardan üstün tut. Zira kendinden verdiklerini bir daha elde edemezsin. Sakın başkalarına kul olma; çünkü, Allah seni hür olarak yarattı. Şerle ulaşılan hayır, hayır değildir. Güçlükle ulaşılan kolaylık da kolaylık değildir.

Tamah bineğiyle yola çıkmaktan sakın! Çünkü o, seni süratle helak suyunun başına götürür. Eğer güç yetirebilirsen, Allah'la aranda bir velinimetin olmamasını sağla. Çünkü sen, kısmetine ulaşacak, payını alacaksın. Hepsi de Allah katında olmakla beraber, Allah'tan gelen az şey halktan gelen çok şeyden daha büyük ve daha yücedir.

Sessiz kalışınla kaybettiklerini telafi etmen, konuşmanla kaybettiklerini telafi etmenden daha kolaydır. Kabın için-dekini korumak, ağzını sıkı kapamakla mümkündür. Elin­de bulunanı korumak, başkasının elindekini istemekten daha sevimlidir bana. Ümitsizliğin acısı, insanlardan bir şey istemekten; iffetli olarak çalışıp geçinmek, günahla do­lu zenginlikten daha hayırlıdır. Kişi kendi sırrını, en iyi kendisi korur. Pek çok çalışan kimse nasıl bir zarara doğru koştuğunu bilmez. Çok konuşan saçmalar; düşünen kimse basiret kazanır. Hayırlılarla arkadaşlık et ki onlardan biri sayılasın. Şerlilerden sakın ki onlardan sayılmayasın. Yiyeceklerin en kötüsü haram yemektir! Zulmün en kınanmışı, zayıflara yapılandır. Yumuşaklık, sertlik sayıldığı zaman, sertlik de yumuşaklık sayılır. Bazen ilaç, ölüme sebep olur; bazen de hastalık ilaç olur. Bazen kendisinden nasihat beklenmeyen kimse güzel nasihat eder, bazen de nasihat eden kimse ihanet eder. Arzulara kapılıp bel bağlamaktan sakın; çünkü arzular, ahmakların sermayesidir. Akıl, tecrü­beleri korumaktır. En hayırlı tecrübe, sana öğüt veren tec­rübedir.

Sıkıntıya düşmeden fırsatları değerlendir. Her isteyen isteğine kavuşamaz, her giden de geri dönmez. Azığı yi­tirmek ve ahireti bozmak fesattandır. Her işin bir sonucu vardır; senin için nasıl takdir edilmişse öyle gelecektir. Ti­caretle uğraşan tehlikededir. Nice az şey, çok olan şeyden daha verimlidir. Aşağılık dostta ve itham edilen yardımcıda sana hayır yoktur. Zaman sana teslim oldukça sıkıcı olma, fazla kar elde etmek için tehlikeli şeylere atılma. Sürekli inatçı bineğinin dizginlerini koparmasından sakın. Karde­şin senden ayrılınca ona bağlan, yüz çevirince lütuf ve ya­kınlık göster, cimrilik edince cömert davran, uzaklaşınca yaklaş, şiddetlenince yumuşa, suç işleyince özrünü kabul et. Böylece sen onun kölesi, o ise senin nimet sahibin gibi olsun. Bunu gerekmeyen yerlerde ve ehli olmayan kimse­lere yapma. Dostunun düşmanım dost sayma; dostunla düşman olmana sebep olur. Ona ister iyi gelsin, ister kötü, kardeşine öğüt ver, ihlâs ile söyle. Öfkeni yut; ben, onu yutmak kadar sonucu tatlı, akıbeti haz verici başka bir yu­dum görmedim.. Sana sertlik gösterene karşı yumuşak dav­ran, belki o da yumuşar. Düşmanına iyilik ve lütufla mua­mele et; bu, iki zaferin (intikam veya affın) en tatlısıdır. Dostundan ayrılmak istersen, barışmak için açık kapı bırak ki bir gün dönmek istediğinde döne bilsin, insanlar senin hakkında iyi zanda bulunursa sen de iyi işlerinle onların zannını doğrula. Zira bir hakkını zayi ettiğin kimse artık dostun olmayacaktır. Yakınların, senden en nasipsiz kalan kimseler olmasın, senden uzak duran kişiye rağbet etme. Dostunun dostluğu kesmesindeki delili, senin dostluğu sürdürmendeki delilinden daha güçlü olmasın. Sana ij'ilik etmekten çok kötülük etme düşüncesinde olmasın. Sana zulmedenin zulmünü gözünde büyütme; çünkü o kendi­sinin zararına, senin faydana çalışmaktadır. Seni sevin­direnin mükafatı kötü davranman değildir.

Ey oğlum! Bilesin ki rızık, senin aradığın ve seni arayan olmak üzere iki kısımdır. Sen ona gitmeden o sana gelir. İhtiyaç halindeyken alçalmak, zenginken kabalık göster­mek ne kötüdür. Dünyadan kazandığın, ahiretin için Islah ettiğin kadardır. Elinden kaçırdığına hayıflanacaksan, sana ulaşamayan her şey için de hayıflan. Olmayanı olup biten­den çıkar da anla. Çünkü işler, birbirine benzer. Sakın mu­sibete uğramadıkça nasihatten faydalanmayanlardan olma. Akıllı olan, nasihatten öğüt alır ve yola gelir; hayvanlar ise ancak dayakla uslanır. Sabrın gücü ve güzel yakin ile sana yönelen dertleri, belaları kendinden uzaklaştır. İtidali bıra­kan zulme sapmıştır. Arkadaş, sana akraba gibidir. Gerçek dost ise senin yokluğunda bile doğru dost olandır. Heva ve heves dert ve elemlerin ortağıdır. Akrabadan da yakın olan nice uzak kimse; uzaktan da uzak olan nice akraba vardır. Garip, dostu olmayan kişidir. Hakka karşı çıkıp düşmanlık edenin yolu daralır. Gücünün sınırını bilenin kudreti baki kalır. Sarılacağın sebeplerin en sağlamı, senin­le yüce Allah arasındaki sebeptir. Senin durumunu dü­şünmeyen, düşmanındır. Özellikle tamahın insanın helak ettiği zamanlarda ümitsiz olmak hedefe ulaşmaktır. Her ayıp aşikâr, her fırsat elde edilecek değildir. Çoğu kez, gö­ren kişi hata ettiği halde, kör, doğru yolu bulur. Kötü işler yapmayı ertele, zira istediğin zaman ona koşabilir, ulaşabi­lirsin. Cahille irtibatını kesmek, akıllıya katılmaktır. Kim zamandan emin olursa ona hıyanet eder; kim de ona değer verirse onu aşağılar. Her ok atan isabet ettiremez. Sultanın görüşü değiştiğinde zaman da değişir. Yolculuğa başlama­dan arkadaşını, eve girmeden komşunu sor. Başkasının sana anlattığı olsa bile, güldürecek söz söylemekten sakın.

Kadınlarla (kendilerini ilgilendirmeyen hususlarda) istişare etmekten kaçın. Çünkü, onların (bu konudaki) görüşleri eksik ve zayıf, azimleri gevşektir. Kadınları örtülü tut ki gözleri (yabancı) erkekleri görmesin. Zira örtü kadınları her türlü kötülükten korur. Yanlarına güvenmediğin birini göndermen, onları dışarıya salıvermenden daha kötüdür. Senden başkalarıyla görüşmemelerine güç yetirebilirsen, bunu yap. Kadınları güçlerini aşan işlere koşma; çünkü kadın zarif bir güldür; sert bir kahraman değil. Onları aşırı yüceltme ve başkasına şefaatçi olma hususunda tamahlandırma. Kıskanılacak yerden başka bir yerde kıskançlığa kalkışma; çünkü bu, doğruyu kadını eğriliğe ve iffetli kadını şüpheye düşürür. Hizmetçilerinden her birine yapması için bir iş tayin et; o zaman hizmeti birbirlerine atıp, kaçınamazlar. Soyuna ikramda bulun; onlar, senin kanatlarındır, onlarla uçarsın, senin bağlı olduğun aslın, saldırıya geçtiğin ellerindir onlar.

Dinini, dünyanı Allah'a emanet et. Şu tez geçen dünyada da, az zaman sonra gelecek ahirette de akıbetinin hayırlı olmasını dile. ve's-Selam. "

DiPNoT:

[1]- Şam ile Irak arasındaki veya Şam'a bağlı Balis şehrinin etra­fındaki köylerden birinin adıdır.

KaYNaKLaR;
31. Mektup: Resail, Kuleyni; ez-Zevacir ve'l-Mevaiz, Hasan b. Abdullah b. Said Askeri (Saduk'un üstatlarındandır.); el-İkd'ul-Ferid (Babaların oğullara nasihatleri babında), c.3, s. 155 ve 156, İbn-i Abdurabbih; Men La Yehzutruh'ul-Fakih, c.3, s.362 ve c.4, s.275, Şeyh Saduk; Tuhef'ııl-Ukııl, s.52, İbn-i Şu'bet'ul-Harrani; Kitab'ul-Vesaya, Seyyid b. Tavus; Kitab'ul-Muhecce, Seyyid b. Tavus; el-Kafı, c.5, s.338, Kuleyni; Bihar'ııl-Envar, c.l7, s.56, Meclisi; el-Vafı, c.l, s.48, el-Feyz; Şerh-ıı Gıırer'il-Fevaid, s.240, el-Heydeci; Mecma'ul-Misal, c.l, s. 172, Meydani
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Re: İmam Ali Kerremullahi Veche'nin Mektupları

Mesaj gönderen nur-ye »

Resim İmâm-ı Alî Kerremullahi Veche'nin Mektupları

Eûzu billâhi min eş-şeytâni'r-racîm!
Bi'smillâhi'r-rahmâni'r-rahîm!


Resim'' Allahümme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedin
Abdike (Muhammedîyyeti) ve
Nebîyyike (Mahmudîyyeti) , ve
Rasülûke (Ahmedîyyeti) ve
Nebîyyi’l-Ümmiyi (Habibîyyeti) ve alâ âlihi, ehl-i beytihi vessahbihi ve ümmetihi... ''Resim

ALLAH celle celâluhu’dan:

فَمَنْ حَآجَّكَ فِيهِ مِن بَعْدِ مَا جَاءكَ مِنَ الْعِلْمِ فَقُلْ تَعَالَوْاْ نَدْعُ أَبْنَاءنَا وَأَبْنَاءكُمْ وَنِسَاءنَا وَنِسَاءكُمْ وَأَنفُسَنَا وأَنفُسَكُمْ ثُمَّ نَبْتَهِلْ فَنَجْعَل لَّعْنَةُ اللّهِ عَلَى الْكَاذِبِينَ
Resim---''Fe men hâcceke fîhi min ba’di mâ câeke minel ilmi fe kul teâlev ned’u ebnâenâ ve ebnâekum ve nisâenâ ve nisâekum ve enfusenâ ve enfusekum summe nebtehil fe nec’al la’netallâhi alel kâzibîn: Artık kim sana gelen ilimden sonra, onun hakkında seninle tartışırsa o zaman de ki: ”Gelin, sizler ve bizler de dahil olmak üzere oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı çağıralım (bir araya toplanalım). Sonra dua edelim, böylece Allah'ın lânetini yalancıların üzerine kılalım.” (Âl-i İmrân 3/61)
Âyeti inmiştir. Bunun üzerine Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem gerçeğin ortaya çıkması için onları mübâheleye davet etmiştir.
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Hz. Ali, Hz. Fatıma, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’i çağırarak: “Ey Allah’ım bunlar benim ailemdendir” buyurmuştur.
(Tirmizî, Sünen, V, 225.)



Mübâhele: Birbirinden nefret etme. * Birbirine lanet okuma. Beddua etme.

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Taif günü Ali kerremullahi veche'yi çağırdı ve onunla hususi konuşma yaptı. (Bu görüşme o kadar uzadı ki) halk: "Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem amcasının oğluyla görüşmesini uzattı" dedi. (Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bunu işitince): "Onunla hususi görüşmeyi ben (kendi arzumla) yapmadım. Allah (ın arzusu ve emri ile Resûlü) yaptı" ” açıklamasında bulundu.
(Câbir radiyallahu anhu dan; Tirmizi, Menakıb, (3728)

ALLAHu ZÜ’L CELÂL, Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'e, Âilesine, Ashabına ve Ümmetine Salât ve's-SELÂMımızı ulaştırsın إِن شَاء اللَّهُ

ALLAH Celle Celâlihu’muz RÂZI OLsun..
Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLemimİZ HOŞNUT OLsun... إِن شَاء اللَّهُ



Resim
32. Mektup
Muaviye'ye yazmıştır


"İnsanların birçoğunu azgınlığınla aldatıp helak ettin, daldığın fitne denizinin dalgalarına attın. Böylece zulüm karanlıklarına, şüphenin azgın dalgalarına daldılar. Onlar, doğru yoldan ayrılıp, topukları ürerinde gerisin geriye döndüler ve atalarına yönelip, güvendiler. Ancak basiret sahipleri, seni tanıdıktan sonra senden ayrıldılar ve sana yardım etmekten Allah'a sığındılar. Çünkü sen onları meşakkatlere sürüklüyor, doğru yoldan ayırıyordun.

Ey, Muaviye! Kendin için Allah'tan kork; yularını şey­tanın elinden kurtar. Dünya, senden kopup gitmekte; ahiret ise git gide yaklaşmaktadır. ve's-Selam. "


KaYNaKLaR;

32. Mektup: el-Futuh, Ebul-Hasan Medaini (Ö. 224), Şerh-u İbn-i Ebi'l-Hadid, c.l, s.281
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Re: İmam Ali Kerremullahi Veche'nin Mektupları

Mesaj gönderen nur-ye »

Resim İmâm-ı Alî Kerremullahi Veche'nin Mektupları

Eûzu billâhi min eş-şeytâni'r-racîm!
Bi'smillâhi'r-rahmâni'r-rahîm!


Resim'' Allahümme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedin
Abdike (Muhammedîyyeti) ve
Nebîyyike (Mahmudîyyeti) , ve
Rasülûke (Ahmedîyyeti) ve
Nebîyyi’l-Ümmiyi (Habibîyyeti) ve alâ âlihi, ehl-i beytihi vessahbihi ve ümmetihi... ''Resim

ALLAH celle celâluhu’dan:

فَمَنْ حَآجَّكَ فِيهِ مِن بَعْدِ مَا جَاءكَ مِنَ الْعِلْمِ فَقُلْ تَعَالَوْاْ نَدْعُ أَبْنَاءنَا وَأَبْنَاءكُمْ وَنِسَاءنَا وَنِسَاءكُمْ وَأَنفُسَنَا وأَنفُسَكُمْ ثُمَّ نَبْتَهِلْ فَنَجْعَل لَّعْنَةُ اللّهِ عَلَى الْكَاذِبِينَ
Resim---''Fe men hâcceke fîhi min ba’di mâ câeke minel ilmi fe kul teâlev ned’u ebnâenâ ve ebnâekum ve nisâenâ ve nisâekum ve enfusenâ ve enfusekum summe nebtehil fe nec’al la’netallâhi alel kâzibîn: Artık kim sana gelen ilimden sonra, onun hakkında seninle tartışırsa o zaman de ki: ”Gelin, sizler ve bizler de dahil olmak üzere oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı çağıralım (bir araya toplanalım). Sonra dua edelim, böylece Allah'ın lânetini yalancıların üzerine kılalım.” (Âl-i İmrân 3/61)
Âyeti inmiştir. Bunun üzerine Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem gerçeğin ortaya çıkması için onları mübâheleye davet etmiştir.
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Hz. Ali, Hz. Fatıma, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’i çağırarak: “Ey Allah’ım bunlar benim ailemdendir” buyurmuştur.
(Tirmizî, Sünen, V, 225.)



Mübâhele: Birbirinden nefret etme. * Birbirine lanet okuma. Beddua etme.

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Taif günü Ali kerremullahi veche'yi çağırdı ve onunla hususi konuşma yaptı. (Bu görüşme o kadar uzadı ki) halk: "Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem amcasının oğluyla görüşmesini uzattı" dedi. (Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bunu işitince): "Onunla hususi görüşmeyi ben (kendi arzumla) yapmadım. Allah (ın arzusu ve emri ile Resûlü) yaptı" ” açıklamasında bulundu.
(Câbir radiyallahu anhu dan; Tirmizi, Menakıb, (3728)

ALLAHu ZÜ’L CELÂL, Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'e, Âilesine, Ashabına ve Ümmetine Salât ve's-SELÂMımızı ulaştırsın إِن شَاء اللَّهُ

ALLAH Celle Celâlihu’muz RÂZI OLsun..
Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLemimİZ HOŞNUT OLsun... إِن شَاء اللَّهُ



Resim
33. Mektup
Mekke valisi Kutem b. Abbas 'a yazdığı mektup


"Batıdaki gözetme memurum, hac mevsiminde Şam halkından kalpleri kör, işitme duyuları sağır, basiretleri doğuştan kör olan bazı insanları gönderdiğini bana yazarak bildirdi. Onlar, hakka batıl ile varmak istiyor, yaratana isyan ederek yaratığına itaat ediyorlar. Din perdesi altında dünyanın memesini sağıyorlar. Muttakilerin ve salihlerin seçtikleri ahireti, gelip geçici dünyaya satıyorlar. Hayrı, ancak işleyen kazanır. Şerrin cezasını da ancak işleyen çeker.

Oysa ileri görüşlü, ciddi, akıl sahibi, nasihat edici büyü­ğüne ve imamına tabi olan kimse gibi, elinde var olan bütün gücünle kıyam et. Özür dileyeceğin işi yapmaktan sa­kın. Nimetlere gark olunca azma, belalara uğrayınca ken­dini dağıtma. ve's-Selam. "



KaYNaKLaR;

33. Mektup:Şerh-u Nehc'ül-Belağa, c.4, s. 12; İbn-i Meysem, c.5, s.72; Seyyid Abduzzehra Hüseyni ise, "Bu ikisinin zikredilmesi onların Nehc'ül-Belağa dışında bir kaynağa dayandıklarını göstermektedir" demiştir; Mecma 'ul-Emsal, c. 1, s.44
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Re: İmam Ali Kerremullahi Veche'nin Mektupları

Mesaj gönderen nur-ye »

Resim İmâm-ı Alî Kerremullahi Veche'nin Mektupları

Eûzu billâhi min eş-şeytâni'r-racîm!
Bi'smillâhi'r-rahmâni'r-rahîm!


Resim'' Allahümme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedin
Abdike (Muhammedîyyeti) ve
Nebîyyike (Mahmudîyyeti) , ve
Rasülûke (Ahmedîyyeti) ve
Nebîyyi’l-Ümmiyi (Habibîyyeti) ve alâ âlihi, ehl-i beytihi vessahbihi ve ümmetihi... ''Resim

ALLAH celle celâluhu’dan:

فَمَنْ حَآجَّكَ فِيهِ مِن بَعْدِ مَا جَاءكَ مِنَ الْعِلْمِ فَقُلْ تَعَالَوْاْ نَدْعُ أَبْنَاءنَا وَأَبْنَاءكُمْ وَنِسَاءنَا وَنِسَاءكُمْ وَأَنفُسَنَا وأَنفُسَكُمْ ثُمَّ نَبْتَهِلْ فَنَجْعَل لَّعْنَةُ اللّهِ عَلَى الْكَاذِبِينَ
Resim---''Fe men hâcceke fîhi min ba’di mâ câeke minel ilmi fe kul teâlev ned’u ebnâenâ ve ebnâekum ve nisâenâ ve nisâekum ve enfusenâ ve enfusekum summe nebtehil fe nec’al la’netallâhi alel kâzibîn: Artık kim sana gelen ilimden sonra, onun hakkında seninle tartışırsa o zaman de ki: ”Gelin, sizler ve bizler de dahil olmak üzere oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı çağıralım (bir araya toplanalım). Sonra dua edelim, böylece Allah'ın lânetini yalancıların üzerine kılalım.” (Âl-i İmrân 3/61)
Âyeti inmiştir. Bunun üzerine Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem gerçeğin ortaya çıkması için onları mübâheleye davet etmiştir.
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Hz. Ali, Hz. Fatıma, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’i çağırarak: “Ey Allah’ım bunlar benim ailemdendir” buyurmuştur.
(Tirmizî, Sünen, V, 225.)



Mübâhele: Birbirinden nefret etme. * Birbirine lanet okuma. Beddua etme.

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Taif günü Ali kerremullahi veche'yi çağırdı ve onunla hususi konuşma yaptı. (Bu görüşme o kadar uzadı ki) halk: "Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem amcasının oğluyla görüşmesini uzattı" dedi. (Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bunu işitince): "Onunla hususi görüşmeyi ben (kendi arzumla) yapmadım. Allah (ın arzusu ve emri ile Resûlü) yaptı" ” açıklamasında bulundu.
(Câbir radiyallahu anhu dan; Tirmizi, Menakıb, (3728)

ALLAHu ZÜ’L CELÂL, Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'e, Âilesine, Ashabına ve Ümmetine Salât ve's-SELÂMımızı ulaştırsın إِن شَاء اللَّهُ

ALLAH Celle Celâlihu’muz RÂZI OLsun..
Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLemimİZ HOŞNUT OLsun... إِن شَاء اللَّهُ



Resim
34. Mektup
Muhammed b. Ebubekir'in Mısır valiliğinden azledip yerine Malik-i Ester'in tayin edilmesine canının sıkıldığını duyunca kendisine yazdığı mektup. Ama Malik henüz Mısır'a varmadan vefat etti.


"Senin yerine Eşter'i vali olarak tayin etmeme canının sıkıldığını bana haber verdiler. Bunu işe ciddi olarak sarılmadığın, az çaba gösterdiğin için yapmadım. Seni hükmettiğin yerden aldım, ama daha kolay idare edebileceğin ve fazla seveceğin bir yere tayin edeceğim. Mısır'ın işlerini yönetmek üzere vali tayin ettiğim kişi bize öğüt veren, düşmanına karşı sert ve acımasız davranan bir kişiydi. Allah rahmet etsin, günlerini tamamlayıp ölümle buluştu. Kendisinden hoşnut olduğumuz halde vefat etti. Allah onu hoşnutluğuyla mükâfatlandırıp, ecrini kat kat versin.

O halde düşmanına karşı çık, tedbirle yürü, savaşırken seninle harp edene karşı çevik ol. Rabbinin yoluna çağır, Allah'tan çokça yardım dile, bu sıkıntılara karşı O, sana yeter ve başına gelen şeylere karşı sana yardım da eder inşallah."

KaYNaKLaR;

34. Mektup: el-Futuh, Medaini; el-Garat, İbn-i Hilal Sakafi; et-Tarih, (38. yıl olaylarında), c.6, s.3394, Taberi; Ensab'ul-Eşraf, c.2, s.400. Belazuri
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Re: İmam Ali Kerremullahi Veche'nin Mektupları

Mesaj gönderen nur-ye »

Resim İmâm-ı Alî Kerremullahi Veche'nin Mektupları

Eûzu billâhi min eş-şeytâni'r-racîm!
Bi'smillâhi'r-rahmâni'r-rahîm!


Resim'' Allahümme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedin
Abdike (Muhammedîyyeti) ve
Nebîyyike (Mahmudîyyeti) , ve
Rasülûke (Ahmedîyyeti) ve
Nebîyyi’l-Ümmiyi (Habibîyyeti) ve alâ âlihi, ehl-i beytihi vessahbihi ve ümmetihi... ''Resim

ALLAH celle celâluhu’dan:

فَمَنْ حَآجَّكَ فِيهِ مِن بَعْدِ مَا جَاءكَ مِنَ الْعِلْمِ فَقُلْ تَعَالَوْاْ نَدْعُ أَبْنَاءنَا وَأَبْنَاءكُمْ وَنِسَاءنَا وَنِسَاءكُمْ وَأَنفُسَنَا وأَنفُسَكُمْ ثُمَّ نَبْتَهِلْ فَنَجْعَل لَّعْنَةُ اللّهِ عَلَى الْكَاذِبِينَ
Resim---''Fe men hâcceke fîhi min ba’di mâ câeke minel ilmi fe kul teâlev ned’u ebnâenâ ve ebnâekum ve nisâenâ ve nisâekum ve enfusenâ ve enfusekum summe nebtehil fe nec’al la’netallâhi alel kâzibîn: Artık kim sana gelen ilimden sonra, onun hakkında seninle tartışırsa o zaman de ki: ”Gelin, sizler ve bizler de dahil olmak üzere oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı çağıralım (bir araya toplanalım). Sonra dua edelim, böylece Allah'ın lânetini yalancıların üzerine kılalım.” (Âl-i İmrân 3/61)
Âyeti inmiştir. Bunun üzerine Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem gerçeğin ortaya çıkması için onları mübâheleye davet etmiştir.
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Hz. Ali, Hz. Fatıma, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’i çağırarak: “Ey Allah’ım bunlar benim ailemdendir” buyurmuştur.
(Tirmizî, Sünen, V, 225.)



Mübâhele: Birbirinden nefret etme. * Birbirine lanet okuma. Beddua etme.

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Taif günü Ali kerremullahi veche'yi çağırdı ve onunla hususi konuşma yaptı. (Bu görüşme o kadar uzadı ki) halk: "Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem amcasının oğluyla görüşmesini uzattı" dedi. (Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bunu işitince): "Onunla hususi görüşmeyi ben (kendi arzumla) yapmadım. Allah (ın arzusu ve emri ile Resûlü) yaptı" ” açıklamasında bulundu.
(Câbir radiyallahu anhu dan; Tirmizi, Menakıb, (3728)

ALLAHu ZÜ’L CELÂL, Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'e, Âilesine, Ashabına ve Ümmetine Salât ve's-SELÂMımızı ulaştırsın إِن شَاء اللَّهُ

ALLAH Celle Celâlihu’muz RÂZI OLsun..
Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLemimİZ HOŞNUT OLsun... إِن شَاء اللَّهُ



Resim
35. Mektup
Muhammed b. Ebubekir'in öldürülmesinden sonra Abdullah b. Abbas'a yazdığı mektuptur


...Mısır alındı, Muhammed b. Ebubekir (r.a) şehid edildi. Onu Allah katında öğüt veren bir evlat, zahmete katlanan bir vali, keskin bir kılıç, kötülükleri defeden bir direk bilirim, bu olaydan önce halkı ona katılmaya teşvik edip, ona yardım etmelerini emrettim. Onları gizli, aşikâr, tekrar tekrar çağırdığım halde, bir kısmı istemeyerek geldiler, bir kısmı yalan uydurarak, bir kısmı da evlerinde oturarak yardıma gelmediler.

Onlardan bir an önce kurtulmam için Allah'ın bana bir çıkış yolu ihsan etmesini diliyorum. Vallahi düşmanımla karşılaştığımda şahadet arzusu olmasaydı ve ölüme hazırlık yapmasaydım, bunlarla bir gün dahi olsa beraber olmayı ve karşılaşmayı ebediyen istemezdim. "


KaYNaKLaR;

35. Mektup:et-Tarih (38. yıl olaylarında), c.6, s.3214, Taberi; el-Garat, İbn-i Hilal Sakafi; Kamil, c.3, s. 178. İbn-i Esir
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Re: İmam Ali Kerremullahi Veche'nin Mektupları

Mesaj gönderen nur-ye »

Resim İmâm-ı Alî Kerremullahi Veche'nin Mektupları

Eûzu billâhi min eş-şeytâni'r-racîm!
Bi'smillâhi'r-rahmâni'r-rahîm!


Resim'' Allahümme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedin
Abdike (Muhammedîyyeti) ve
Nebîyyike (Mahmudîyyeti) , ve
Rasülûke (Ahmedîyyeti) ve
Nebîyyi’l-Ümmiyi (Habibîyyeti) ve alâ âlihi, ehl-i beytihi vessahbihi ve ümmetihi... ''Resim

ALLAH celle celâluhu’dan:

فَمَنْ حَآجَّكَ فِيهِ مِن بَعْدِ مَا جَاءكَ مِنَ الْعِلْمِ فَقُلْ تَعَالَوْاْ نَدْعُ أَبْنَاءنَا وَأَبْنَاءكُمْ وَنِسَاءنَا وَنِسَاءكُمْ وَأَنفُسَنَا وأَنفُسَكُمْ ثُمَّ نَبْتَهِلْ فَنَجْعَل لَّعْنَةُ اللّهِ عَلَى الْكَاذِبِينَ
Resim---''Fe men hâcceke fîhi min ba’di mâ câeke minel ilmi fe kul teâlev ned’u ebnâenâ ve ebnâekum ve nisâenâ ve nisâekum ve enfusenâ ve enfusekum summe nebtehil fe nec’al la’netallâhi alel kâzibîn: Artık kim sana gelen ilimden sonra, onun hakkında seninle tartışırsa o zaman de ki: ”Gelin, sizler ve bizler de dahil olmak üzere oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı çağıralım (bir araya toplanalım). Sonra dua edelim, böylece Allah'ın lânetini yalancıların üzerine kılalım.” (Âl-i İmrân 3/61)
Âyeti inmiştir. Bunun üzerine Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem gerçeğin ortaya çıkması için onları mübâheleye davet etmiştir.
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Hz. Ali, Hz. Fatıma, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’i çağırarak: “Ey Allah’ım bunlar benim ailemdendir” buyurmuştur.
(Tirmizî, Sünen, V, 225.)



Mübâhele: Birbirinden nefret etme. * Birbirine lanet okuma. Beddua etme.

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Taif günü Ali kerremullahi veche'yi çağırdı ve onunla hususi konuşma yaptı. (Bu görüşme o kadar uzadı ki) halk: "Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem amcasının oğluyla görüşmesini uzattı" dedi. (Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bunu işitince): "Onunla hususi görüşmeyi ben (kendi arzumla) yapmadım. Allah (ın arzusu ve emri ile Resûlü) yaptı" ” açıklamasında bulundu.
(Câbir radiyallahu anhu dan; Tirmizi, Menakıb, (3728)

ALLAHu ZÜ’L CELÂL, Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'e, Âilesine, Ashabına ve Ümmetine Salât ve's-SELÂMımızı ulaştırsın إِن شَاء اللَّهُ

ALLAH Celle Celâlihu’muz RÂZI OLsun..
Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLemimİZ HOŞNUT OLsun... إِن شَاء اللَّهُ



Resim
36. Mektup
Bazı düşmanlara karşı (Yemene saldıran Busr b. Ebi Ertat) göndermiş olduğu ordu hakkında kardeşi akil b. Ebu Talib'e yazdığı mektup... Bu mektup Akil'in kendisine yazmış olduğu mektubun cevabıdır.


"Müslümanlardan kalabalık bir orduyu onun üzerine gönderdim. Haber ona ulaşınca, pişman olup geldiği gibi geri döndü ve kaçtı, (ama) Ordu, güneş batmak üzereyken ona ulaştı ve aralarında hızlı ama kısa çarpışmalar oldu. O çok büyük bir sıkıntıya düşmüş olduğu halde ve canı çıkmak üzereyken pişmanlıkla kendini zor kurtardı.

Dalalete meyleden, ayrılık ve ihtilafı seçen, kendileri dalaletin karanlığında yaşayan (hakka varmayı zorlaştıran) Kureyş'i haline bırak. Gerçekten onlar benden önce Resulullah'a (s.a.a) karşı savaşmakta birleştikleri gibi, bana karşı savaşmakta da ittifak ettiler. Allah Kureyş'e bana yaptıklarından dolayı cezalarını versin. Onlar akrabalık ba­ğımı kopardı ve annemin oğlunun (Resulullah'ı kastet­mektedir) otoritesini benden aldı.

Savaş konusundaki görüşümle ilgili soruna gelince; benim görüşüm, Allah katma varıncaya kadar savaşı helal kılıp, onu reva görenlerle savaşmaktır. Etrafımda çok kişinin bulunması, bana izzet ve güç kazandırmadığı gibi, benden ayrılmaları da beni hüzne boğmaz. Babanın oğlunun (yani benim), kendisini terk edip bıraksa da insanlara yalvarıp yakaracağını, zulme razı olup kabul edeceğini, kolay bir şekilde boyunduruk altına gireceğini, sırtı esnek olan binek hayvanları gibi davranacağını sanma.

Beni Selim kavminden olan şairin söylediği gibi:
"Bana "nasılsın?" diye sorsanız derim ki:
Zamanın zorluklarına karşı direnenlerdenim.
Yükümde hüzün görülmesi, bana ağır gelir.
Çünkü düşman sevinir, dost ise ızdırab çeker."



KaYNaKLaR;

36. Mektup: el-Garat, Hilal Sakafi, el-Ağani, c.15, s.44, Ebu'l-Ferec İsfahani: el-İmame ve's-Siyase, c.l, s.44, İbn-i Kuteybe
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Re: İmam Ali Kerremullahi Veche'nin Mektupları

Mesaj gönderen nur-ye »

Resim İmâm-ı Alî Kerremullahi Veche'nin Mektupları

Eûzu billâhi min eş-şeytâni'r-racîm!
Bi'smillâhi'r-rahmâni'r-rahîm!


Resim'' Allahümme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedin
Abdike (Muhammedîyyeti) ve
Nebîyyike (Mahmudîyyeti) , ve
Rasülûke (Ahmedîyyeti) ve
Nebîyyi’l-Ümmiyi (Habibîyyeti) ve alâ âlihi, ehl-i beytihi vessahbihi ve ümmetihi... ''Resim

ALLAH celle celâluhu’dan:

فَمَنْ حَآجَّكَ فِيهِ مِن بَعْدِ مَا جَاءكَ مِنَ الْعِلْمِ فَقُلْ تَعَالَوْاْ نَدْعُ أَبْنَاءنَا وَأَبْنَاءكُمْ وَنِسَاءنَا وَنِسَاءكُمْ وَأَنفُسَنَا وأَنفُسَكُمْ ثُمَّ نَبْتَهِلْ فَنَجْعَل لَّعْنَةُ اللّهِ عَلَى الْكَاذِبِينَ
Resim---''Fe men hâcceke fîhi min ba’di mâ câeke minel ilmi fe kul teâlev ned’u ebnâenâ ve ebnâekum ve nisâenâ ve nisâekum ve enfusenâ ve enfusekum summe nebtehil fe nec’al la’netallâhi alel kâzibîn: Artık kim sana gelen ilimden sonra, onun hakkında seninle tartışırsa o zaman de ki: ”Gelin, sizler ve bizler de dahil olmak üzere oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı çağıralım (bir araya toplanalım). Sonra dua edelim, böylece Allah'ın lânetini yalancıların üzerine kılalım.” (Âl-i İmrân 3/61)
Âyeti inmiştir. Bunun üzerine Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem gerçeğin ortaya çıkması için onları mübâheleye davet etmiştir.
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Hz. Ali, Hz. Fatıma, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’i çağırarak: “Ey Allah’ım bunlar benim ailemdendir” buyurmuştur.
(Tirmizî, Sünen, V, 225.)



Mübâhele: Birbirinden nefret etme. * Birbirine lanet okuma. Beddua etme.

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Taif günü Ali kerremullahi veche'yi çağırdı ve onunla hususi konuşma yaptı. (Bu görüşme o kadar uzadı ki) halk: "Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem amcasının oğluyla görüşmesini uzattı" dedi. (Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bunu işitince): "Onunla hususi görüşmeyi ben (kendi arzumla) yapmadım. Allah (ın arzusu ve emri ile Resûlü) yaptı" ” açıklamasında bulundu.
(Câbir radiyallahu anhu dan; Tirmizi, Menakıb, (3728)

ALLAHu ZÜ’L CELÂL, Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'e, Âilesine, Ashabına ve Ümmetine Salât ve's-SELÂMımızı ulaştırsın إِن شَاء اللَّهُ

ALLAH Celle Celâlihu’muz RÂZI OLsun..
Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLemimİZ HOŞNUT OLsun... إِن شَاء اللَّهُ



Resim
37. Mektup
Muaviye'ye yazmıştır:


"Fesuphanallah! Nefsinin hevasıyla sonradan uyduğun asılsız şeylere bağlılığa ne kadar da şiddetle sarılmış, şaşkınlığa tabi olmuşsun! Hem de Allah'ın hesabını isteyeceği, kullarına delil kıldığı hakikatleri kaybedip ahitleri terk etmişsin.

Osman'a ve katillerine dair haddinden fazla ve lüzumsuz sözlerine gelince...Sen Osman'a yardımı kendin için faydalı olduğu zaman yaptın, tam yardımına ihtiyacı olduğu zaman ise onu horlayıp yardımsız bıraktın. ve's-Selam. "


KaYNaKLaR;

37. Mektup:Şerh-i Mu'tezili, c.4, s.57; Şerh-i Behremi, c.5, s.81; Seyyid Abduzzehra, (Mesadir-u Nehc'il-Belağa c.3, s.334'de), "Mutezili ve Behrani'nin kaynağı her ne kadar işaret etmemişlerse de Nehc'ül-Belağa dışında bir kaynağa dayanmışlardır" demiştir; el-İhticac, s.97, Tabersi
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Re: İmam Ali Kerremullahi Veche'nin Mektupları

Mesaj gönderen nur-ye »

Resim İmâm-ı Alî Kerremullahi Veche'nin Mektupları

Eûzu billâhi min eş-şeytâni'r-racîm!
Bi'smillâhi'r-rahmâni'r-rahîm!


Resim'' Allahümme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedin
Abdike (Muhammedîyyeti) ve
Nebîyyike (Mahmudîyyeti) , ve
Rasülûke (Ahmedîyyeti) ve
Nebîyyi’l-Ümmiyi (Habibîyyeti) ve alâ âlihi, ehl-i beytihi vessahbihi ve ümmetihi... ''Resim

ALLAH celle celâluhu’dan:

فَمَنْ حَآجَّكَ فِيهِ مِن بَعْدِ مَا جَاءكَ مِنَ الْعِلْمِ فَقُلْ تَعَالَوْاْ نَدْعُ أَبْنَاءنَا وَأَبْنَاءكُمْ وَنِسَاءنَا وَنِسَاءكُمْ وَأَنفُسَنَا وأَنفُسَكُمْ ثُمَّ نَبْتَهِلْ فَنَجْعَل لَّعْنَةُ اللّهِ عَلَى الْكَاذِبِينَ
Resim---''Fe men hâcceke fîhi min ba’di mâ câeke minel ilmi fe kul teâlev ned’u ebnâenâ ve ebnâekum ve nisâenâ ve nisâekum ve enfusenâ ve enfusekum summe nebtehil fe nec’al la’netallâhi alel kâzibîn: Artık kim sana gelen ilimden sonra, onun hakkında seninle tartışırsa o zaman de ki: ”Gelin, sizler ve bizler de dahil olmak üzere oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı çağıralım (bir araya toplanalım). Sonra dua edelim, böylece Allah'ın lânetini yalancıların üzerine kılalım.” (Âl-i İmrân 3/61)
Âyeti inmiştir. Bunun üzerine Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem gerçeğin ortaya çıkması için onları mübâheleye davet etmiştir.
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Hz. Ali, Hz. Fatıma, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’i çağırarak: “Ey Allah’ım bunlar benim ailemdendir” buyurmuştur.
(Tirmizî, Sünen, V, 225.)



Mübâhele: Birbirinden nefret etme. * Birbirine lanet okuma. Beddua etme.

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Taif günü Ali kerremullahi veche'yi çağırdı ve onunla hususi konuşma yaptı. (Bu görüşme o kadar uzadı ki) halk: "Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem amcasının oğluyla görüşmesini uzattı" dedi. (Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bunu işitince): "Onunla hususi görüşmeyi ben (kendi arzumla) yapmadım. Allah (ın arzusu ve emri ile Resûlü) yaptı" ” açıklamasında bulundu.
(Câbir radiyallahu anhu dan; Tirmizi, Menakıb, (3728)

ALLAHu ZÜ’L CELÂL, Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'e, Âilesine, Ashabına ve Ümmetine Salât ve's-SELÂMımızı ulaştırsın إِن شَاء اللَّهُ

ALLAH Celle Celâlihu’muz RÂZI OLsun..
Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLemimİZ HOŞNUT OLsun... إِن شَاء اللَّهُ



Resim
38. Mektup
Malik Eşter'i Mısır'a vali tayin ettiği zaman Mısır Halkına yazdığı mektup:


"Allah'ın kulu, mü’minlerin emiri Ali'den Allah'a isyan edildiği, hakkın yok edildiği; zulüm ve işkence çadırının iyi-kötü, mukim-yolcu herkesin başına kurulduğu; marufla amel edip rahatlamanın, münkerden uzaklaşmanın mümkün olmadığı bir çağda, Allah rızası için öfkelenen topluma.

...Size Allah'ın kullarından; korku günlerinde uyuma­yan, korkulu dönemlerde ihtiyatı elinden bırakmayan, kötülük işleyenlere ateşten de çetin olan bir kulu gönde­riyorum. O Mezhic boyundan Malik b. El-Haris'dir. Onu dinleyin, hakka uygun olan emrine itaat edin. O, Allah'ın kılıçlarından bir kılıçtır; ağzı körelmez, vurduğunda da iz bırakır. Eğer toplu olarak hareket etmenizi emrederse harekete geçin, kalıp direnmenizi emrederse kalıp direnin. Çünkü O emrim olmadıkça ne geri kalır, ne ileri gider, ne acele eder ve ne de geciktirir. O sizin hayrınızı istediğinden ve düşmanınıza karşı da şiddetli olduğundan dolayı (kendisine ihtiyacım olduğu halde size göndermekle) sizi kendime tercih ettim."


KaYNaKLaR;

38. Mektup: et-Tarih. c.6, s.394, 3394, Taberi; el-İhtisas, s.80, Şeyh Mufıd; el-Emali, s.45, Mufıd; el-Garat, İbn-i Hilal Sakafi; Kitab'us-Sıffın, s. 122, İbn-i Mezahim; et-Tarih-i Yakubi, c.2, s. 170; el-Beyan ve 't-Tebyin, c.3, s.257, Cahiz
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Re: İmam Ali Kerremullahi Veche'nin Mektupları

Mesaj gönderen nur-ye »

Resim İmâm-ı Alî Kerremullahi Veche'nin Mektupları

Eûzu billâhi min eş-şeytâni'r-racîm!
Bi'smillâhi'r-rahmâni'r-rahîm!


Resim'' Allahümme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedin
Abdike (Muhammedîyyeti) ve
Nebîyyike (Mahmudîyyeti) , ve
Rasülûke (Ahmedîyyeti) ve
Nebîyyi’l-Ümmiyi (Habibîyyeti) ve alâ âlihi, ehl-i beytihi vessahbihi ve ümmetihi... ''Resim

ALLAH celle celâluhu’dan:

فَمَنْ حَآجَّكَ فِيهِ مِن بَعْدِ مَا جَاءكَ مِنَ الْعِلْمِ فَقُلْ تَعَالَوْاْ نَدْعُ أَبْنَاءنَا وَأَبْنَاءكُمْ وَنِسَاءنَا وَنِسَاءكُمْ وَأَنفُسَنَا وأَنفُسَكُمْ ثُمَّ نَبْتَهِلْ فَنَجْعَل لَّعْنَةُ اللّهِ عَلَى الْكَاذِبِينَ
Resim---''Fe men hâcceke fîhi min ba’di mâ câeke minel ilmi fe kul teâlev ned’u ebnâenâ ve ebnâekum ve nisâenâ ve nisâekum ve enfusenâ ve enfusekum summe nebtehil fe nec’al la’netallâhi alel kâzibîn: Artık kim sana gelen ilimden sonra, onun hakkında seninle tartışırsa o zaman de ki: ”Gelin, sizler ve bizler de dahil olmak üzere oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı çağıralım (bir araya toplanalım). Sonra dua edelim, böylece Allah'ın lânetini yalancıların üzerine kılalım.” (Âl-i İmrân 3/61)
Âyeti inmiştir. Bunun üzerine Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem gerçeğin ortaya çıkması için onları mübâheleye davet etmiştir.
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Hz. Ali, Hz. Fatıma, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’i çağırarak: “Ey Allah’ım bunlar benim ailemdendir” buyurmuştur.
(Tirmizî, Sünen, V, 225.)



Mübâhele: Birbirinden nefret etme. * Birbirine lanet okuma. Beddua etme.

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Taif günü Ali kerremullahi veche'yi çağırdı ve onunla hususi konuşma yaptı. (Bu görüşme o kadar uzadı ki) halk: "Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem amcasının oğluyla görüşmesini uzattı" dedi. (Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bunu işitince): "Onunla hususi görüşmeyi ben (kendi arzumla) yapmadım. Allah (ın arzusu ve emri ile Resûlü) yaptı" ” açıklamasında bulundu.
(Câbir radiyallahu anhu dan; Tirmizi, Menakıb, (3728)

ALLAHu ZÜ’L CELÂL, Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'e, Âilesine, Ashabına ve Ümmetine Salât ve's-SELÂMımızı ulaştırsın إِن شَاء اللَّهُ

ALLAH Celle Celâlihu’muz RÂZI OLsun..
Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLemimİZ HOŞNUT OLsun... إِن شَاء اللَّهُ



Resim
39. Mektup
Amr b. As'a yazdığı mektup:


"Gerçekten sen dinini; sapıklığı aşikâr, perdesi açılıp ayıbı görünen bir kimsenin dünyasına uydurdun. O, mecli­sindeki saygın kimseleri ayıplar, yumuşak huylu kimseleri de sefih olarak değerlendirir. Aslanın avladığı avın artığını yemek isteyen köpeğin, onun peşinden gidip pençesine göz diktiği gibi (sen de Muaviye'nin) peşinden gittin ve ih­sanını diledin. Önüne bir parça atmasını umarak hem di­nini hem de dünyanı kaybettin. Oysa hakka sarılıp bağ­lanmış olsaydın istediğine kavuşurdun. Allah bana güç ve­rir ve desteklerse seni ve Ebu Süfyan'ın oğlunu yap­tıklarınızdan dolayı cezalandıracağım. Eğer bundan aciz olursam ve siz sağ kalırsanız, önünüzdeki ceza sizin için daha kötüdür. ve's-Selam



KaYNaKLaR;

39. Mektup: Kitab'us-Sıffın, Nasr b. Mezahim; el-İhticac, c.l, s.267. Tabersi; Tezkiret'ııl-Havas, s.84, Sibt b. Cevzi; el-Beyan ve't-Tebyin, c.3, s.259, Cahiz; Siret, c. 1, s.357, İbn-i Hişam
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Re: İmam Ali Kerremullahi Veche'nin Mektupları

Mesaj gönderen nur-ye »

Resim İmâm-ı Alî Kerremullahi Veche'nin Mektupları

Eûzu billâhi min eş-şeytâni'r-racîm!
Bi'smillâhi'r-rahmâni'r-rahîm!


Resim'' Allahümme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedin
Abdike (Muhammedîyyeti) ve
Nebîyyike (Mahmudîyyeti) , ve
Rasülûke (Ahmedîyyeti) ve
Nebîyyi’l-Ümmiyi (Habibîyyeti) ve alâ âlihi, ehl-i beytihi vessahbihi ve ümmetihi... ''Resim

ALLAH celle celâluhu’dan:

فَمَنْ حَآجَّكَ فِيهِ مِن بَعْدِ مَا جَاءكَ مِنَ الْعِلْمِ فَقُلْ تَعَالَوْاْ نَدْعُ أَبْنَاءنَا وَأَبْنَاءكُمْ وَنِسَاءنَا وَنِسَاءكُمْ وَأَنفُسَنَا وأَنفُسَكُمْ ثُمَّ نَبْتَهِلْ فَنَجْعَل لَّعْنَةُ اللّهِ عَلَى الْكَاذِبِينَ
Resim---''Fe men hâcceke fîhi min ba’di mâ câeke minel ilmi fe kul teâlev ned’u ebnâenâ ve ebnâekum ve nisâenâ ve nisâekum ve enfusenâ ve enfusekum summe nebtehil fe nec’al la’netallâhi alel kâzibîn: Artık kim sana gelen ilimden sonra, onun hakkında seninle tartışırsa o zaman de ki: ”Gelin, sizler ve bizler de dahil olmak üzere oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı çağıralım (bir araya toplanalım). Sonra dua edelim, böylece Allah'ın lânetini yalancıların üzerine kılalım.” (Âl-i İmrân 3/61)
Âyeti inmiştir. Bunun üzerine Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem gerçeğin ortaya çıkması için onları mübâheleye davet etmiştir.
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Hz. Ali, Hz. Fatıma, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’i çağırarak: “Ey Allah’ım bunlar benim ailemdendir” buyurmuştur.
(Tirmizî, Sünen, V, 225.)



Mübâhele: Birbirinden nefret etme. * Birbirine lanet okuma. Beddua etme.

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Taif günü Ali kerremullahi veche'yi çağırdı ve onunla hususi konuşma yaptı. (Bu görüşme o kadar uzadı ki) halk: "Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem amcasının oğluyla görüşmesini uzattı" dedi. (Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bunu işitince): "Onunla hususi görüşmeyi ben (kendi arzumla) yapmadım. Allah (ın arzusu ve emri ile Resûlü) yaptı" ” açıklamasında bulundu.
(Câbir radiyallahu anhu dan; Tirmizi, Menakıb, (3728)

ALLAHu ZÜ’L CELÂL, Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'e, Âilesine, Ashabına ve Ümmetine Salât ve's-SELÂMımızı ulaştırsın إِن شَاء اللَّهُ

ALLAH Celle Celâlihu’muz RÂZI OLsun..
Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLemimİZ HOŞNUT OLsun... إِن شَاء اللَّهُ



Resim
40. Mektup
H. 40 yılında memurlarından birine yazdığı mektup:


...Yaptığın bazı işler bana bildirildi. Eğer bunları yaptıysan Rabbinin gazabına, hoşnutsuzluğuna uğradın, imamına isyan edip, emanetine hıyanette bulundun demektir.

Bana, arzın üzerinde ne varsa soyduğunu, ayaklarının altında ne varsa aldığını, elinde bulunanı yediğini söylediler. Hesabını hemen bana bildir ve bil ki Allah'ın hesap sorması insanlarınkinden daha büyüktür. ve's-Selam.


KaYNaKLaR;

40. Mektup: el-İkd'ul-Ferid, c.4, s.355 ve c.2, s.297, İbn-i Abdurabbih
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Re: İmam Ali Kerremullahi Veche'nin Mektupları

Mesaj gönderen nur-ye »

Resim İmâm-ı Alî Kerremullahi Veche'nin Mektupları

Eûzu billâhi min eş-şeytâni'r-racîm!
Bi'smillâhi'r-rahmâni'r-rahîm!


Resim'' Allahümme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedin
Abdike (Muhammedîyyeti) ve
Nebîyyike (Mahmudîyyeti) , ve
Rasülûke (Ahmedîyyeti) ve
Nebîyyi’l-Ümmiyi (Habibîyyeti) ve alâ âlihi, ehl-i beytihi vessahbihi ve ümmetihi... ''Resim

ALLAH celle celâluhu’dan:

فَمَنْ حَآجَّكَ فِيهِ مِن بَعْدِ مَا جَاءكَ مِنَ الْعِلْمِ فَقُلْ تَعَالَوْاْ نَدْعُ أَبْنَاءنَا وَأَبْنَاءكُمْ وَنِسَاءنَا وَنِسَاءكُمْ وَأَنفُسَنَا وأَنفُسَكُمْ ثُمَّ نَبْتَهِلْ فَنَجْعَل لَّعْنَةُ اللّهِ عَلَى الْكَاذِبِينَ
Resim---''Fe men hâcceke fîhi min ba’di mâ câeke minel ilmi fe kul teâlev ned’u ebnâenâ ve ebnâekum ve nisâenâ ve nisâekum ve enfusenâ ve enfusekum summe nebtehil fe nec’al la’netallâhi alel kâzibîn: Artık kim sana gelen ilimden sonra, onun hakkında seninle tartışırsa o zaman de ki: ”Gelin, sizler ve bizler de dahil olmak üzere oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı çağıralım (bir araya toplanalım). Sonra dua edelim, böylece Allah'ın lânetini yalancıların üzerine kılalım.” (Âl-i İmrân 3/61)
Âyeti inmiştir. Bunun üzerine Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem gerçeğin ortaya çıkması için onları mübâheleye davet etmiştir.
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Hz. Ali, Hz. Fatıma, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’i çağırarak: “Ey Allah’ım bunlar benim ailemdendir” buyurmuştur.
(Tirmizî, Sünen, V, 225.)



Mübâhele: Birbirinden nefret etme. * Birbirine lanet okuma. Beddua etme.

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Taif günü Ali kerremullahi veche'yi çağırdı ve onunla hususi konuşma yaptı. (Bu görüşme o kadar uzadı ki) halk: "Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem amcasının oğluyla görüşmesini uzattı" dedi. (Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bunu işitince): "Onunla hususi görüşmeyi ben (kendi arzumla) yapmadım. Allah (ın arzusu ve emri ile Resûlü) yaptı" ” açıklamasında bulundu.
(Câbir radiyallahu anhu dan; Tirmizi, Menakıb, (3728)

ALLAHu ZÜ’L CELÂL, Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'e, Âilesine, Ashabına ve Ümmetine Salât ve's-SELÂMımızı ulaştırsın إِن شَاء اللَّهُ

ALLAH Celle Celâlihu’muz RÂZI OLsun..
Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLemimİZ HOŞNUT OLsun... إِن شَاء اللَّهُ



Resim
41. Mektup
Memurlarından birine (Abdullah veya kardeşi Ubeydullab b. Abbas) yazdığı mektup:


...Gerçekten ben seni sorumluluklarımda (emanetimde) kendime ortak ve sırdaş edinmiştim. Yakınlarım arasında bana senden daha yalan, güvenilir; malı ve canıyla destek veren ve emaneti bana iade eden kimse yoktu. Zamanın, amcan oğlunun aleyhine şiddetlenip gaddar davrandığını, düşmanın savaş açtığını, halkın emanetinin zelil ve zayıf olduğunu, ümmetin delirircesine saçmaladığını, kendisini koruyacak kimsenin meydanda bulunmadığını gördüğün zaman, amcan oğluna vermiş olduğun vaatten geri dön­dün. Sen ayrılanlarla beraber ayrıldın, yüzüstü bırakıp gi­denlerle bırakıp gittin, hainlerle birlikte ona ihanet ettin; böylece ne amcan oğlunun dertlerini paylaştın, ne de ema­netini eda ettin. O halde sen, cihadında Allah'ı dilemeyip, Rabbinin apaçık göstermiş olduğu deliller üzerinde değilmişsin; dilediğini elde etmek için bu ümmeti kandırıyor, onları ganimetlerinden gaflete düşürmeyi amaçlıyormuşsun.

Ümmete tam anlamıyla ihanet etme fırsatı bulunca, süratle hamle yapıp sıçradın. Süratle koşan bir kurdun topal keçiyi kaçırdığı gibi, yetimlerin ve dulların korunmuş olan mallarını elinden geldiğince yağmaladın. Sonra, bu malları kalp huzuru içinde almış olduğundan dolayı günahkâr olduğunu bile hissetmeden Hicaz'a taşıdın. Baban sensiz kalsın! Onu anandan, babandan geriye kalan miras gibi ehline ulaştırdın.

Suphanallah! Yoksa ahirete inanmıyor musun? Hesap gününde hesap vermekten korkmuyor musun? Ey Bizim yanımızda akıl sahibi sayılmış olan, içtiklerinin ve ye­diklerinin haram olduğunu bile bile nasıl bir şey yiyip içebiliyorsun? Allah'ın kendilerine ganimet olarak vermiş olduğu mallar ile İslam memleketini koruyan mücahitlerin, müminlerin fakirlerin ve yetimlerin mallarıyla nasıl da kadınları nikâhlayıp, cariyeleri satın alabiliyorsun?

Allah'tan kork ve onlara mallarını geri ver! Eğer böyle yapmazsan ve Allah da bana imkân verirse, seni öyle ceza­landıracağım ki, Allah bu konuda beni mazur görecek.

Vurduğumda cehennemden başka yere gitmeyen kimseleri öldürdüğüm kılıcımla seni varacağım. Vallahi, senin yaptı­ğını Hasan ile Hüseyin bile yapsaydı, onlar için nezdimde ne anlaşma veya uyuşma olar, ne de onlardan hakkı alın­caya, zulümlerini uzaklaştırıncaya kadar gücüm olduğu halde benden kurtulabilirlerdi! Âlemlerin yaratıcısı olan Allah'a yemin ederim ki, onların mallarından aldıkların he­lal yolla bile elime geçmiş olsaydı, kendimden sonrakilere miras olarak bırakmak beni sevindirmezdi. Nefsinin arzu ve isteklerine yavaş yavaş sinir koy ve artık "yeter" de! Öy­le zannet ki adeta ömrün sona ermiş, toprağın altına def­nedilmişsin. Zalimin pişmanlıkla bağırdığı yerde amellerin sana gösterilmekte, orada ömrünü zayi eden dünyaya dönmek istemektedir. Ama "artık dönüş yoktur. " (Sad: 3)


KaYNaKLaR;

41. Mektup: Uyun-u Ahbar, c. I, s.57, İbn-i Kuteybe; el-İkd'ul-Ferid, c.2, s.242, İbn-i Abdurabbih; Rical Keşi, s.58; Ensab'ul-Eşraf, c.2, s.174, Belazuri; Kenz'ul-Ummal, c.6, s.410, Muttaki Hindi; Mecma'ul-Emsal, c.2, s. 101, Meydanı; Tezkiret'ııl-Havas, c.l67, İbn-i b. Cevzi; Simar'ııl-Kulub, s.627, Ebu Mansur Sealibi; Mustaksa. c.2, s.145, Zemahşeri; Mecma'ul-Emsal, c.2, s.101, Meydanı (H. 518)
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Re: İmam Ali Kerremullahi Veche'nin Mektupları

Mesaj gönderen nur-ye »

Resim İmâm-ı Alî Kerremullahi Veche'nin Mektupları

Eûzu billâhi min eş-şeytâni'r-racîm!
Bi'smillâhi'r-rahmâni'r-rahîm!


Resim'' Allahümme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedin
Abdike (Muhammedîyyeti) ve
Nebîyyike (Mahmudîyyeti) , ve
Rasülûke (Ahmedîyyeti) ve
Nebîyyi’l-Ümmiyi (Habibîyyeti) ve alâ âlihi, ehl-i beytihi vessahbihi ve ümmetihi... ''Resim

ALLAH celle celâluhu’dan:

فَمَنْ حَآجَّكَ فِيهِ مِن بَعْدِ مَا جَاءكَ مِنَ الْعِلْمِ فَقُلْ تَعَالَوْاْ نَدْعُ أَبْنَاءنَا وَأَبْنَاءكُمْ وَنِسَاءنَا وَنِسَاءكُمْ وَأَنفُسَنَا وأَنفُسَكُمْ ثُمَّ نَبْتَهِلْ فَنَجْعَل لَّعْنَةُ اللّهِ عَلَى الْكَاذِبِينَ
Resim---''Fe men hâcceke fîhi min ba’di mâ câeke minel ilmi fe kul teâlev ned’u ebnâenâ ve ebnâekum ve nisâenâ ve nisâekum ve enfusenâ ve enfusekum summe nebtehil fe nec’al la’netallâhi alel kâzibîn: Artık kim sana gelen ilimden sonra, onun hakkında seninle tartışırsa o zaman de ki: ”Gelin, sizler ve bizler de dahil olmak üzere oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı çağıralım (bir araya toplanalım). Sonra dua edelim, böylece Allah'ın lânetini yalancıların üzerine kılalım.” (Âl-i İmrân 3/61)
Âyeti inmiştir. Bunun üzerine Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem gerçeğin ortaya çıkması için onları mübâheleye davet etmiştir.
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Hz. Ali, Hz. Fatıma, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’i çağırarak: “Ey Allah’ım bunlar benim ailemdendir” buyurmuştur.
(Tirmizî, Sünen, V, 225.)



Mübâhele: Birbirinden nefret etme. * Birbirine lanet okuma. Beddua etme.

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Taif günü Ali kerremullahi veche'yi çağırdı ve onunla hususi konuşma yaptı. (Bu görüşme o kadar uzadı ki) halk: "Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem amcasının oğluyla görüşmesini uzattı" dedi. (Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bunu işitince): "Onunla hususi görüşmeyi ben (kendi arzumla) yapmadım. Allah (ın arzusu ve emri ile Resûlü) yaptı" ” açıklamasında bulundu.
(Câbir radiyallahu anhu dan; Tirmizi, Menakıb, (3728)

ALLAHu ZÜ’L CELÂL, Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'e, Âilesine, Ashabına ve Ümmetine Salât ve's-SELÂMımızı ulaştırsın إِن شَاء اللَّهُ

ALLAH Celle Celâlihu’muz RÂZI OLsun..
Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLemimİZ HOŞNUT OLsun... إِن شَاء اللَّهُ



Resim
42. Mektup
Bahreyn valisi olan Ömer b. Ebi Seleme el-Mahzumi'yi azledip yerine Nu'man b. Aclan ez-Zureki'yi tayin edince Ömer b. Ebi Seleme'ye yazdığı mektup;


Numan b. Aclan ez-Zuraki'yi, Bahreyn'e tayin ettim, seni de kötüleyip suçlamadan azlettim. Yöneticiliği güzelce eda edip emaneti yerine getirdin. O halde bana karşı zanna düşmeyip seni kınamamı da beklemeden ve töhmet altında bırakılıp suçluluk hissine kapılmadan yanıma gel. Çünkü Şam zalimleri üzerine hareket etmek istiyorum, ya­nımda bulunman beni sevindirir. İnşallah sen düşmana karşı savaşta bana yardım edecek, dinin direğini ayakta tutacak kimselerdensin.



KaYNaKLaR;

42. Mektup:et-Tarih, c.2, s. 190, İbn-i Vazih; Ensab'ul-Eşraf, c.2, s. 159, Belazuri; Tarih-i Yakubi, c.2, s. 179; Usd'ııl-Gabe, c.5, s.26; et-Takrib, s.383, İbn-i Hacer
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Re: İmam Ali Kerremullahi Veche'nin Mektupları

Mesaj gönderen nur-ye »

Resim İmâm-ı Alî Kerremullahi Veche'nin Mektupları

Eûzu billâhi min eş-şeytâni'r-racîm!
Bi'smillâhi'r-rahmâni'r-rahîm!


Resim'' Allahümme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedin
Abdike (Muhammedîyyeti) ve
Nebîyyike (Mahmudîyyeti) , ve
Rasülûke (Ahmedîyyeti) ve
Nebîyyi’l-Ümmiyi (Habibîyyeti) ve alâ âlihi, ehl-i beytihi vessahbihi ve ümmetihi... ''Resim

ALLAH celle celâluhu’dan:

فَمَنْ حَآجَّكَ فِيهِ مِن بَعْدِ مَا جَاءكَ مِنَ الْعِلْمِ فَقُلْ تَعَالَوْاْ نَدْعُ أَبْنَاءنَا وَأَبْنَاءكُمْ وَنِسَاءنَا وَنِسَاءكُمْ وَأَنفُسَنَا وأَنفُسَكُمْ ثُمَّ نَبْتَهِلْ فَنَجْعَل لَّعْنَةُ اللّهِ عَلَى الْكَاذِبِينَ
Resim---''Fe men hâcceke fîhi min ba’di mâ câeke minel ilmi fe kul teâlev ned’u ebnâenâ ve ebnâekum ve nisâenâ ve nisâekum ve enfusenâ ve enfusekum summe nebtehil fe nec’al la’netallâhi alel kâzibîn: Artık kim sana gelen ilimden sonra, onun hakkında seninle tartışırsa o zaman de ki: ”Gelin, sizler ve bizler de dahil olmak üzere oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı çağıralım (bir araya toplanalım). Sonra dua edelim, böylece Allah'ın lânetini yalancıların üzerine kılalım.” (Âl-i İmrân 3/61)
Âyeti inmiştir. Bunun üzerine Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem gerçeğin ortaya çıkması için onları mübâheleye davet etmiştir.
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Hz. Ali, Hz. Fatıma, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’i çağırarak: “Ey Allah’ım bunlar benim ailemdendir” buyurmuştur.
(Tirmizî, Sünen, V, 225.)



Mübâhele: Birbirinden nefret etme. * Birbirine lanet okuma. Beddua etme.

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Taif günü Ali kerremullahi veche'yi çağırdı ve onunla hususi konuşma yaptı. (Bu görüşme o kadar uzadı ki) halk: "Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem amcasının oğluyla görüşmesini uzattı" dedi. (Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bunu işitince): "Onunla hususi görüşmeyi ben (kendi arzumla) yapmadım. Allah (ın arzusu ve emri ile Resûlü) yaptı" ” açıklamasında bulundu.
(Câbir radiyallahu anhu dan; Tirmizi, Menakıb, (3728)

ALLAHu ZÜ’L CELÂL, Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'e, Âilesine, Ashabına ve Ümmetine Salât ve's-SELÂMımızı ulaştırsın إِن شَاء اللَّهُ

ALLAH Celle Celâlihu’muz RÂZI OLsun..
Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLemimİZ HOŞNUT OLsun... إِن شَاء اللَّهُ



Resim
43. Mektup
Erdeşir-i Hurre (Firuzabad) valisi olan Maskala b. Hubeyre-i Şeybani'ye H. 38. yılda yazdığı mektup


"Bazı işlerini bana haber verdiler; eğer yaptıysan Al­lah'ın gazabına uğradın, imamını da kızdırdın demektir. Müslümanların ok atarak, at koşturarak elde ettikleri, elde ederken uğrunda kanlarını döktükleri, canlarını verdikleri ganimetleri kavminden istediğin kimselere paylaştırmışsın. Tohumu yarana, mahlûkatı yaratana andolsun ki, eğer bu doğruysa, gerçekten benim yanımda çok aşağılık ve itibar açısından da çok değersiz biri olursun. Rabbinin hakkını aşağılama, küçük görme ve dinini mahvederek dünyanı düzeltme. Yoksa işlediklerinden en çok hüsrana uğrayanlardan olursun.

Haberin olsun ki, senin yanında bulunan Müslü­manların da, benim yanımda bulunanların da ganimette hakları eşittir, onlar haklarını almak için bana gelir ve razı olarak giderler.

KaYNaKLaR;

43. Mektup: Ensab'ul-Eşraf, c.2, s. 160, Belazuri; et-Tarih, c.2, s. 190, İbn-i Vazih; et-Tarih, c.2, s. 177, Yakubi
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Re: İmam Ali Kerremullahi Veche'nin Mektupları

Mesaj gönderen nur-ye »

Resim İmâm-ı Alî Kerremullahi Veche'nin Mektupları

Eûzu billâhi min eş-şeytâni'r-racîm!
Bi'smillâhi'r-rahmâni'r-rahîm!


Resim'' Allahümme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedin
Abdike (Muhammedîyyeti) ve
Nebîyyike (Mahmudîyyeti) , ve
Rasülûke (Ahmedîyyeti) ve
Nebîyyi’l-Ümmiyi (Habibîyyeti) ve alâ âlihi, ehl-i beytihi vessahbihi ve ümmetihi... ''Resim

ALLAH celle celâluhu’dan:

فَمَنْ حَآجَّكَ فِيهِ مِن بَعْدِ مَا جَاءكَ مِنَ الْعِلْمِ فَقُلْ تَعَالَوْاْ نَدْعُ أَبْنَاءنَا وَأَبْنَاءكُمْ وَنِسَاءنَا وَنِسَاءكُمْ وَأَنفُسَنَا وأَنفُسَكُمْ ثُمَّ نَبْتَهِلْ فَنَجْعَل لَّعْنَةُ اللّهِ عَلَى الْكَاذِبِينَ
Resim---''Fe men hâcceke fîhi min ba’di mâ câeke minel ilmi fe kul teâlev ned’u ebnâenâ ve ebnâekum ve nisâenâ ve nisâekum ve enfusenâ ve enfusekum summe nebtehil fe nec’al la’netallâhi alel kâzibîn: Artık kim sana gelen ilimden sonra, onun hakkında seninle tartışırsa o zaman de ki: ”Gelin, sizler ve bizler de dahil olmak üzere oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı çağıralım (bir araya toplanalım). Sonra dua edelim, böylece Allah'ın lânetini yalancıların üzerine kılalım.” (Âl-i İmrân 3/61)
Âyeti inmiştir. Bunun üzerine Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem gerçeğin ortaya çıkması için onları mübâheleye davet etmiştir.
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Hz. Ali, Hz. Fatıma, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’i çağırarak: “Ey Allah’ım bunlar benim ailemdendir” buyurmuştur.
(Tirmizî, Sünen, V, 225.)



Mübâhele: Birbirinden nefret etme. * Birbirine lanet okuma. Beddua etme.

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Taif günü Ali kerremullahi veche'yi çağırdı ve onunla hususi konuşma yaptı. (Bu görüşme o kadar uzadı ki) halk: "Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem amcasının oğluyla görüşmesini uzattı" dedi. (Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bunu işitince): "Onunla hususi görüşmeyi ben (kendi arzumla) yapmadım. Allah (ın arzusu ve emri ile Resûlü) yaptı" ” açıklamasında bulundu.
(Câbir radiyallahu anhu dan; Tirmizi, Menakıb, (3728)

ALLAHu ZÜ’L CELÂL, Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'e, Âilesine, Ashabına ve Ümmetine Salât ve's-SELÂMımızı ulaştırsın إِن شَاء اللَّهُ

ALLAH Celle Celâlihu’muz RÂZI OLsun..
Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLemimİZ HOŞNUT OLsun... إِن شَاء اللَّهُ



Resim
44. Mektup
İmam Ali (a.s), Muaviye'nin Ziyad İbn-i Ebihi'yi(0) kendisine kardeş ilan ettiği haberini alınca bu mektubu hicri 39. yılında Ziyad'a yazmıştır;


"Muaviye'nin; aklını çelmek seni zelil kılıp hataya düşürmek, kılıcını köreltmek için sana mektup yazdığını öğ­rendim. Ondan sakın! O, şeytanın ta kendisidir! İnsana önünden, arkasından, sağından, solundan gelir ve böylece onu gafil avlamak ve olgunlaşmamış aklını çelerek kapmak ister.

Ebu Süfyan'ın Ömer b. el-Hattab zamanında nefsine uyarak, şeytanın aldatmasına kapılarak söylediği bir sözle soy ispat edilmez, mirasa da hak kazandırmaz. Böyle bir sözle kendini bir soya bağlayanın durumu, o develerin içinde su içmeye çalışan ve diğer develer tarafından fark edilince kovulan yabancı deveye benzet ve aynı zamanda hareket eden bineğe asılan mataranın durumuna benzer ki, devamlı sallanır durur.

Ziyad, bu mektubu okuduktan sonra, "Kâbe’nin Rabbine andolsun, bu böyledir" dedi. Lakin, Muaviye iddiasında ısrar edip çağırınca uymazlık etmedi. (0)

DiPNoT;
(0) - "İbn-i Ebihi" babasının oğlu demektir. Babası belli olmadı­ğından böyle anılıyordu. Daha sonra Ebu Süfyan onun kendi oğlu olduğunu söylemiş ve günden sonra Ziyad b. Ebu Süfyan olarak anılmıştır.
(0)- Seyyid Razi'nin bu mektupla ilgili açıklamasını tercümede yansıttık.



KaYNaKLaR;
44. Mektup: el-Futuh, Medaini; el-Kamil, c.3, s.220, İbn-i Esir; Usd'ul-Gabe, c.2, s.217, İbn-i Esir; İstiab. c.l, s.550, İbn-i Abdulbirr; Kitab us-Sıffin, s. 192, İbn-i Mezahim; Tarih-i Yakubi c.2, s. 194
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Re: İmam Ali Kerremullahi Veche'nin Mektupları

Mesaj gönderen nur-ye »

Resim İmâm-ı Alî Kerremullahi Veche'nin Mektupları

Eûzu billâhi min eş-şeytâni'r-racîm!
Bi'smillâhi'r-rahmâni'r-rahîm!


Resim'' Allahümme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedin
Abdike (Muhammedîyyeti) ve
Nebîyyike (Mahmudîyyeti) , ve
Rasülûke (Ahmedîyyeti) ve
Nebîyyi’l-Ümmiyi (Habibîyyeti) ve alâ âlihi, ehl-i beytihi vessahbihi ve ümmetihi... ''Resim

ALLAH celle celâluhu’dan:

فَمَنْ حَآجَّكَ فِيهِ مِن بَعْدِ مَا جَاءكَ مِنَ الْعِلْمِ فَقُلْ تَعَالَوْاْ نَدْعُ أَبْنَاءنَا وَأَبْنَاءكُمْ وَنِسَاءنَا وَنِسَاءكُمْ وَأَنفُسَنَا وأَنفُسَكُمْ ثُمَّ نَبْتَهِلْ فَنَجْعَل لَّعْنَةُ اللّهِ عَلَى الْكَاذِبِينَ
Resim---''Fe men hâcceke fîhi min ba’di mâ câeke minel ilmi fe kul teâlev ned’u ebnâenâ ve ebnâekum ve nisâenâ ve nisâekum ve enfusenâ ve enfusekum summe nebtehil fe nec’al la’netallâhi alel kâzibîn: Artık kim sana gelen ilimden sonra, onun hakkında seninle tartışırsa o zaman de ki: ”Gelin, sizler ve bizler de dahil olmak üzere oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı çağıralım (bir araya toplanalım). Sonra dua edelim, böylece Allah'ın lânetini yalancıların üzerine kılalım.” (Âl-i İmrân 3/61)
Âyeti inmiştir. Bunun üzerine Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem gerçeğin ortaya çıkması için onları mübâheleye davet etmiştir.
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Hz. Ali, Hz. Fatıma, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’i çağırarak: “Ey Allah’ım bunlar benim ailemdendir” buyurmuştur.
(Tirmizî, Sünen, V, 225.)



Mübâhele: Birbirinden nefret etme. * Birbirine lanet okuma. Beddua etme.

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Taif günü Ali kerremullahi veche'yi çağırdı ve onunla hususi konuşma yaptı. (Bu görüşme o kadar uzadı ki) halk: "Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem amcasının oğluyla görüşmesini uzattı" dedi. (Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bunu işitince): "Onunla hususi görüşmeyi ben (kendi arzumla) yapmadım. Allah (ın arzusu ve emri ile Resûlü) yaptı" ” açıklamasında bulundu.
(Câbir radiyallahu anhu dan; Tirmizi, Menakıb, (3728)

ALLAHu ZÜ’L CELÂL, Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'e, Âilesine, Ashabına ve Ümmetine Salât ve's-SELÂMımızı ulaştırsın إِن شَاء اللَّهُ

ALLAH Celle Celâlihu’muz RÂZI OLsun..
Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLemimİZ HOŞNUT OLsun... إِن شَاء اللَّهُ



Resim
45. Mektup
. 36 yılında Basra valisi olan Osman b. Huneyf-i Ensari'nin çağırıldığı bir ziyafet yemeğine gittiğini öğrendiği zaman yazdığı mektup.


...Ey İbn-i Huneyf! Basra eşrafından birinin seni ziya­fete çağırdığını, oraya koşarak gittiğini, çeşit çeşit ye­meklerin, kocaman kocaman kâselerin sana sunulduğunu öğrendim. Oysa yoksullarının (çağrılmayıp) kovulduğu, zenginlerin davet edildiği bir davete icabet edeceğini san­mıyordum. Çiğnediğin lokmaya bir bak; (helal-haram açısından) şüpheli olursa onu ağzından at; tam anlamıyla pak olduğunu bilirsen birazcık ye.

Bil ki her kişinin uyduğu, yolundan gittiği, ilminin nu­ruyla ışıklandığı bir imamı vardır. Yine bil ki sizin imamı­nız, dünyasında eskimiş bir elbise ve iki lokma ekmeğiyle yetinmektedir. Elbette buna güç yetiremeyeceğinizi bilin. Ama takva ve ibadet telaşı ile temiz ve iffetli olmaya çalı­şarak bana yardım edin. Allah'a andolsun ki ben, bu dün­yanızda ne bir altın, ne de gümüş külçeleri yığdım; ne ga­nimetlerden mal biriktirdim, ne üzerime yırtılmış elbisem­den başka bir elbise aldım, ne de dünyada bir karış toprağa sahip oldum. Ancak geçinmeme yetecek kadar yiyecek al­dım. Gerçekten dünya, benim gözümde acı bir pelitten daha değersiz, daha bayağıdır.

Gökyüzünün gölgelendirdiği şu dünya yüzünde elimizde bir Fedek vardı, ona da toplumun bir kısmı göz dikti, bir kısmı ise cömertlik ederek ondan el çektiler; Allah ne de güzel hükmedicidir!

Ben Fedek'i veya başka yeri ne yapayım. Yarın bu nef­sin konağı mezarıdır. Onun karanlığında işleri kaybolur, haberi yok olur. Mezarcı onu geniş kazsa veya elleriyle genişletse bile taş, kerpiç düşer, arayı doldurur, toprak biri­kir, daracık hale gelir. Büyük korku gününde güvene eri­şebilmem, sıratta ayağımı sabit kılabilmem için nefsimi şimdiden takva ile meşakkate alıştırmalıyım. Eğer istesey­dim balın safını, buğdayın halisini yemeye, ipek elbise gi­yinmeye yol bulabilirdim. Fakat heyhat! Hicaz'da veya Yemame'de bir ekmek bile bulamayan, tokluk, doyumluk denen şeye ulaşmayan nice yoksullar varken, nefsimin be­ni yenmesi, lezzetli yemekler yemeye götürmesi nasıl mümkün olabilir! Çevremde aç karınlar, susuzluktan yan­mış ciğerler varken geceyi nasıl tok olarak geçirebilirim!

Ben şairin dediği duruma nasıl düşebilirim:
"Çevrende tabaklanmış deriye hasret olanlar,
Ciğeri yanmışlar varken;
Karnı tok olarak yatman,
Sana dert olarak yeter!"

Bana, "Mü’minlerin Emiri" denildikten sonra zamanın zorluklarında onlara ortak olmamaya, sıkıntılı yaşa­yışlarında onlara örnek olmamaya razı olur muyum? Ben, temiz şeyleri yemekle meşgul olmak için yaratılmadım. Ben derdi/tasası yiyeceği olan bağlı veya işi gücü çöplükler arasında yiyecek aramak olan, sahibinin maksadından haberi bile bulunmayan bir hayvan değilim. İşsiz güçsüz gezeyim, abesle meşgul olayım, sapıklık ipini çekeyim veya şaşkınlık yoluna gireyim diye de yaratılmadım. Şöyle dediğinizi duyar gibiyim.: "Ebu Talib'in oğlunun yediği buysa, zayıflıktan akranlarıyla savaşa, yiğitlerle dövüşmeye gücü yetmez."

Bilin ki sahralardaki ağaç daha katı ve sert; bağ bahçe içindeki ağaçlar ise daha zayıf ve naziktirler. Çorak topraklarda biten ağaçların ateşi daha kuvvetli ve koru da daha geç söner. Ben, Resulullah'ın nurundan bir nur ve pazısının dirseği konumundayım. Vallahi, bütün Araplar, benimle savaşmak için bir birleriyle yardımlaşsalar bile yine ondan yüz çevirmem, imkânlar ölçüsünde ona koşar ve ekin aralarındaki taştan temizlensin diye yeryüzünü şu aksi ve ters adamdan temizlemek için mücadele ederim.

...Ey dünya, benden uzaklaş! Yularını boynuna attım (dilediğin yere git), pençenden kurtuldum, tuzaklarından sıyrıldım. Sürçme yerlerinden uzak kaldım. Süslerinle güzelliğinle mahvettiğin ümmetler, oyunlarınla güldürüp aldattığın nesiller nerede? İşte onlar, kabirlerde rehin olup yatmışlardır.

(Ey dünya) Vallahi, eğer sen görünür bir şahsiyete, tutulup dokunulabilir bir bedene sahip olsaydın, uzun emellerle aldatıp sonra kandırarak helak çukuruna attığın ümmetler ve telef ettiğin, belalara uğrattığın, dönüşü olmayan, varanından haber alınmayan yerlere attığın sultanlar için sana Allah'ın hadlerini uygulardım.

Heyhat! Senin sürçme yerlerine ayak basan kayarak düşer. Dalgalarına düşen boğulur; (ama) senin tu­zaklarından uzaklaşan başarıya ermiştir. Senden kurtulup da selamete eren kimsenin geçimi dar olsa ne çıkar! Onun yanında dünyanın, zevale ermesi yakın bir gün gibidir.

Benden uzak ol! Vallahi ben sana zelil edesin diye boyun eğmem. Beni istediğin yere çekesin diye irademi sana teslim etmem. Allah'a, -iradesi müstesna- bir yeminle yemin olsun ki nefsimi, katığı tuz olan bir ekmek parçasıyla yetinip sevinecek duruma gelinceye kadar terbiye ederim ve gözlerimden; suyu çekilmiş, akıntısı kurumuş bir pınar haline getirinceye kadar da gözyaşı dökerim. Otlayan, karnını doyurunca yan gelip yatan bir hayvan veya yayılıp doyunca ağılına dönen koyun sürüsü gibi, Ali de azığını yiyip uykuya mı dalar!? Bunca seneden sonra, ovada otlayan merada yayılan hayvanlara dönerse, gözleri aydın olsun!

Rabbinin farz kıldıklarını eda eden, uğradığı meşak­katlere sabreden, geceleri uykusunu terk eden; uykusu onu yendiğinde de yeri kendisine döşek, kolunu da yastık kılan, kıyamet gününün korkusundan gözlerine uyku gir­meyen, yanları döşek yüzü görmeyen, dudakları gizlice Rabbinin zikrini fısıldayan, devamlı diledikleri bağışlanma sebebiyle günahlarından arındırılanlara ne mutlu! İşte on­lar Hizbullah'tır. Haberiniz olsun Allah'ın hizbi kurtuluşa erenlerin ta kendisidir." (Mücadele: 22)

Allah'tan kork ey İbn-i Huneyf! Sahip olduğun ekmeğinle yetin. Bu, Cehennem ateşinden kurtulman için sana yeter."


KaYNaKLaR;

45. Mektup: el-Haraih ve'l-Ceraih, Kutb-u Ravendi; Menakıb, c.2, s. 101, İbn-i Şehraşub; Rehi'ul-Ebrar, s.216, Zemahşeri; Ravzat'ul-Vaizin, s.127, İbn-i Fettal-i Nişaburi; el-İstiab, c.2, s.21, Abdulbirr; el-Emali (90. meclis), Şeyh Saduk
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Re: İmam Ali Kerremullahi Veche'nin Mektupları

Mesaj gönderen nur-ye »

Resim İmâm-ı Alî Kerremullahi Veche'nin Mektupları

Eûzu billâhi min eş-şeytâni'r-racîm!
Bi'smillâhi'r-rahmâni'r-rahîm!


Resim'' Allahümme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedin
Abdike (Muhammedîyyeti) ve
Nebîyyike (Mahmudîyyeti) , ve
Rasülûke (Ahmedîyyeti) ve
Nebîyyi’l-Ümmiyi (Habibîyyeti) ve alâ âlihi, ehl-i beytihi vessahbihi ve ümmetihi... ''Resim

ALLAH celle celâluhu’dan:

فَمَنْ حَآجَّكَ فِيهِ مِن بَعْدِ مَا جَاءكَ مِنَ الْعِلْمِ فَقُلْ تَعَالَوْاْ نَدْعُ أَبْنَاءنَا وَأَبْنَاءكُمْ وَنِسَاءنَا وَنِسَاءكُمْ وَأَنفُسَنَا وأَنفُسَكُمْ ثُمَّ نَبْتَهِلْ فَنَجْعَل لَّعْنَةُ اللّهِ عَلَى الْكَاذِبِينَ
Resim---''Fe men hâcceke fîhi min ba’di mâ câeke minel ilmi fe kul teâlev ned’u ebnâenâ ve ebnâekum ve nisâenâ ve nisâekum ve enfusenâ ve enfusekum summe nebtehil fe nec’al la’netallâhi alel kâzibîn: Artık kim sana gelen ilimden sonra, onun hakkında seninle tartışırsa o zaman de ki: ”Gelin, sizler ve bizler de dahil olmak üzere oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı çağıralım (bir araya toplanalım). Sonra dua edelim, böylece Allah'ın lânetini yalancıların üzerine kılalım.” (Âl-i İmrân 3/61)
Âyeti inmiştir. Bunun üzerine Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem gerçeğin ortaya çıkması için onları mübâheleye davet etmiştir.
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Hz. Ali, Hz. Fatıma, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’i çağırarak: “Ey Allah’ım bunlar benim ailemdendir” buyurmuştur.
(Tirmizî, Sünen, V, 225.)



Mübâhele: Birbirinden nefret etme. * Birbirine lanet okuma. Beddua etme.

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Taif günü Ali kerremullahi veche'yi çağırdı ve onunla hususi konuşma yaptı. (Bu görüşme o kadar uzadı ki) halk: "Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem amcasının oğluyla görüşmesini uzattı" dedi. (Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bunu işitince): "Onunla hususi görüşmeyi ben (kendi arzumla) yapmadım. Allah (ın arzusu ve emri ile Resûlü) yaptı" ” açıklamasında bulundu.
(Câbir radiyallahu anhu dan; Tirmizi, Menakıb, (3728)

ALLAHu ZÜ’L CELÂL, Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'e, Âilesine, Ashabına ve Ümmetine Salât ve's-SELÂMımızı ulaştırsın إِن شَاء اللَّهُ

ALLAH Celle Celâlihu’muz RÂZI OLsun..
Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLemimİZ HOŞNUT OLsun... إِن شَاء اللَّهُ



Resim
46. Mektup
H. 36 yılında valilerinden birine (Malik Eşter olduğu söylenmiştir.) yazdığı mektup;


"Sen, kendilerinin yardımıyla dini ayakta tutup yü­celttiğim, günahlara neden olan kibri kırdığım, korkularla dolu hudutları koruduğum kişilerdensin. Önem verdiğin her işte Allah'ın yardımını iste. Şiddetli muamelene biraz yumuşaklık kat; yumuşak davranman gerektiğinde sert davranmaktan kaçın. Sert davranman gereken yerde de sert davran. Tebaanın üzerine kanat ger, onlara güler yüzlü davran, şefkatle ve esneklikle muamele et. Bakışında, görüşünde, işaretinde, selamında onlar arasında eşit davran ki güçlüler sana zayıflara zulmetmeye tahrik hususunda tamahlanmasın, zayıflar da adaletinden ümit kesmesinler. ve's-Selam."



KaYNaKLaR;

46. Mektup: el-Garat, İbn-i Hilal Sakafı; Ensab'ıtl-Eşraf, c.2, s.368, Belazuri; et-Tarih, c.6, s.392 (38. yıl olaylarında), Taberi; el-Kamil, c.3, s. 177, İbn-i Esir; el-Mecalis, s.48. Şeyh Mufıd
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Re: İmam Ali Kerremullahi Veche'nin Mektupları

Mesaj gönderen nur-ye »

Resim İmâm-ı Alî Kerremullahi Veche'nin Mektupları

Eûzu billâhi min eş-şeytâni'r-racîm!
Bi'smillâhi'r-rahmâni'r-rahîm!


Resim'' Allahümme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedin
Abdike (Muhammedîyyeti) ve
Nebîyyike (Mahmudîyyeti) , ve
Rasülûke (Ahmedîyyeti) ve
Nebîyyi’l-Ümmiyi (Habibîyyeti) ve alâ âlihi, ehl-i beytihi vessahbihi ve ümmetihi... ''Resim

ALLAH celle celâluhu’dan:

فَمَنْ حَآجَّكَ فِيهِ مِن بَعْدِ مَا جَاءكَ مِنَ الْعِلْمِ فَقُلْ تَعَالَوْاْ نَدْعُ أَبْنَاءنَا وَأَبْنَاءكُمْ وَنِسَاءنَا وَنِسَاءكُمْ وَأَنفُسَنَا وأَنفُسَكُمْ ثُمَّ نَبْتَهِلْ فَنَجْعَل لَّعْنَةُ اللّهِ عَلَى الْكَاذِبِينَ
Resim---''Fe men hâcceke fîhi min ba’di mâ câeke minel ilmi fe kul teâlev ned’u ebnâenâ ve ebnâekum ve nisâenâ ve nisâekum ve enfusenâ ve enfusekum summe nebtehil fe nec’al la’netallâhi alel kâzibîn: Artık kim sana gelen ilimden sonra, onun hakkında seninle tartışırsa o zaman de ki: ”Gelin, sizler ve bizler de dahil olmak üzere oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı çağıralım (bir araya toplanalım). Sonra dua edelim, böylece Allah'ın lânetini yalancıların üzerine kılalım.” (Âl-i İmrân 3/61)
Âyeti inmiştir. Bunun üzerine Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem gerçeğin ortaya çıkması için onları mübâheleye davet etmiştir.
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Hz. Ali, Hz. Fatıma, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’i çağırarak: “Ey Allah’ım bunlar benim ailemdendir” buyurmuştur.
(Tirmizî, Sünen, V, 225.)



Mübâhele: Birbirinden nefret etme. * Birbirine lanet okuma. Beddua etme.

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Taif günü Ali kerremullahi veche'yi çağırdı ve onunla hususi konuşma yaptı. (Bu görüşme o kadar uzadı ki) halk: "Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem amcasının oğluyla görüşmesini uzattı" dedi. (Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bunu işitince): "Onunla hususi görüşmeyi ben (kendi arzumla) yapmadım. Allah (ın arzusu ve emri ile Resûlü) yaptı" ” açıklamasında bulundu.
(Câbir radiyallahu anhu dan; Tirmizi, Menakıb, (3728)

ALLAHu ZÜ’L CELÂL, Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'e, Âilesine, Ashabına ve Ümmetine Salât ve's-SELÂMımızı ulaştırsın إِن شَاء اللَّهُ

ALLAH Celle Celâlihu’muz RÂZI OLsun..
Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLemimİZ HOŞNUT OLsun... إِن شَاء اللَّهُ



Resim
47. Mektup
İbn-i Mülcem tarafından yaralandıktan sonra Masan ve Hüseyin'e yazdığı mektup;


Allah'tan korkmanızı, dünya sizi istese bile onu is­tememenizi vasiyet ederim. Ona ait bir şeye ulaşmadığınız veya kaybettiğiniz için üzülmeyin. Hakkı söyleyin; ahiret ecri için çalışın. Zalime düşman, mazluma yardımcı olun.

Siz ikinize, bütün evlatlarıma, ehlime ve bu vasiyetin ulaştığı kimselere Allah'tan korkmayı, işlerinizde intizamlı olmayı, birbirinize iyilikle davranmayı, insanlarla barışık yaşamayı vasiyet ederim. Ben dedeniz Resulullah'tan (s.a.a) şöyle duydum: "Birbiriyle barışık yaşamak bir yıllık namaz ve oruçtan daha faziletlidir."

Allah için, Allah için yetimlerin hakkını gözetin, onları bir aç bir tok bırakarak nezdinizde zayi etmeyin.
Allah için, Allah için komşularınızın hakkına riayet edin. Onlar, size Nebi'nizin vasiyetidirler. O, komşular hakkında öylesine tavsiyelerde bulunurdu ki biz mirasa da dahil olacaklar sandık.
Allah için, Allah için Kur'an'a uyun; onunla amel etmede başkası sizden önde olmasın.
Allah için, Allah için namaza dikkat edin; çünkü namaz, dininizin direğidir.
Allah için, Allah için, Rabbinizin evi Kâbe’ye dikkat edin, var olduğunuz müddetçe orayı ıssız bırakmayın, eğer orayı terk edecek olursanız azap hususunda sizlere fırsat dahi verilmez.

Allah için, Allah için mallarınızla, canlarınızla ve dillerinizle Allah yolunda cihat edin. Size düşen görev, karşılıklı iyi ilişkilerde bulunmak, karşılıklı olarak hediyeler vermektir. Sırt çevirip gitmekten ve birbirinize dargın durmaktan sakının, iyiliği emredip kötülükten men etmeyi terk etmeyin. Aksini yaptığınız takdirde başınıza kötüleriniz geçer ve sonra ne kadar çağırsanız da artık sizlere icabet edilmez.

Sonra şöyle buyurdu:
Ey Abdulmuttalip oğulları! "Mü’minlerin emiri katledildi" diyerek Müslümanların kanını akıtmaktan, öç al­maya kalkışmaktan sakının. Sakın, benim için katilimden başkasını öldürmeyin.
Biraz bekleyin bakın; şayet onun darbesinden ölürsem, darbesine karşı kendisine bir darbe vurun, organlarını kesmeyin. Ben Resulullah'ın şöyle dediğini işittim: "Öldüreceğiniz kuduz köpek bile olsa, cesedi ibret verici bir şekle sokmaktan sakının."


KaYNaKLaR;

47. Mektup:Mekatil'ut-Talibiyyin, s.38, Ebu'l-Ferec İsfahani; el-Muammerun ve 'l-Vesaya, s.149, Ebu Hatem Secistani; et-Tarih, c.6, s.85 ve 3461, Taberi; el-Emali. s. 112, Zeccaci; el-Kafi, c.l, s.51, Kuleyni; Muruc'uz-Zeheb, c.2, s.425, Mesudi; Tuhef'ul-Ukul, s. 197; İbn-i Şu'bet'ul-Harrani; Men La Yehzuruh 'ul-Fakih. c.4, s. 141, Şeyh Saduk; Menakıb, s.278, Harezmi; Keşf'ul-Gumme, c.2, s.58, el-Erbeli; Zehair'ul-Ukba, s. 116, Taberi; Ravzat'ul-Vaizin, s. 136, el-Fettal Nişaburi; el-Maarif, c.2, s. 178, İbn-i Kuteybe; el-İmame ves-Siyase, c.l, s. 162, ed-Dinveri; Kitab-u Selim b. Kays, s. 13; el-Emali, c.l, s.6, Şeyh Tusi; el-Emali, c.2, s. 170, el-Kali; Sevaik'ul-Mııhrika, s.80, İbn-i Hacer; el-Emali, s. 129, Şeyh Mufıd; Bihar 'ul-Envar, c.9, s.663, Meclisi; Tarih-i Hulefa, s. 184, Siyuti; el-Haraic, s. 18, Ravendi; Kamil, c.2, s. 152, Muberred; Men La Yehzunıh 'ul-Fakih, Seduk; el-Muammerun ve’ l-Vesaya, s. 150, Ebu Hatem Secistani; el-Ağani, Ebu'l-Ferec İsfahani
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Re: İmam Ali Kerremullahi Veche'nin Mektupları

Mesaj gönderen nur-ye »

Resim İmâm-ı Alî Kerremullahi Veche'nin Mektupları

Eûzu billâhi min eş-şeytâni'r-racîm!
Bi'smillâhi'r-rahmâni'r-rahîm!


Resim'' Allahümme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedin
Abdike (Muhammedîyyeti) ve
Nebîyyike (Mahmudîyyeti) , ve
Rasülûke (Ahmedîyyeti) ve
Nebîyyi’l-Ümmiyi (Habibîyyeti) ve alâ âlihi, ehl-i beytihi vessahbihi ve ümmetihi... ''Resim

ALLAH celle celâluhu’dan:

فَمَنْ حَآجَّكَ فِيهِ مِن بَعْدِ مَا جَاءكَ مِنَ الْعِلْمِ فَقُلْ تَعَالَوْاْ نَدْعُ أَبْنَاءنَا وَأَبْنَاءكُمْ وَنِسَاءنَا وَنِسَاءكُمْ وَأَنفُسَنَا وأَنفُسَكُمْ ثُمَّ نَبْتَهِلْ فَنَجْعَل لَّعْنَةُ اللّهِ عَلَى الْكَاذِبِينَ
Resim---''Fe men hâcceke fîhi min ba’di mâ câeke minel ilmi fe kul teâlev ned’u ebnâenâ ve ebnâekum ve nisâenâ ve nisâekum ve enfusenâ ve enfusekum summe nebtehil fe nec’al la’netallâhi alel kâzibîn: Artık kim sana gelen ilimden sonra, onun hakkında seninle tartışırsa o zaman de ki: ”Gelin, sizler ve bizler de dahil olmak üzere oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı çağıralım (bir araya toplanalım). Sonra dua edelim, böylece Allah'ın lânetini yalancıların üzerine kılalım.” (Âl-i İmrân 3/61)
Âyeti inmiştir. Bunun üzerine Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem gerçeğin ortaya çıkması için onları mübâheleye davet etmiştir.
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Hz. Ali, Hz. Fatıma, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’i çağırarak: “Ey Allah’ım bunlar benim ailemdendir” buyurmuştur.
(Tirmizî, Sünen, V, 225.)



Mübâhele: Birbirinden nefret etme. * Birbirine lanet okuma. Beddua etme.

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Taif günü Ali kerremullahi veche'yi çağırdı ve onunla hususi konuşma yaptı. (Bu görüşme o kadar uzadı ki) halk: "Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem amcasının oğluyla görüşmesini uzattı" dedi. (Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bunu işitince): "Onunla hususi görüşmeyi ben (kendi arzumla) yapmadım. Allah (ın arzusu ve emri ile Resûlü) yaptı" ” açıklamasında bulundu.
(Câbir radiyallahu anhu dan; Tirmizi, Menakıb, (3728)

ALLAHu ZÜ’L CELÂL, Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'e, Âilesine, Ashabına ve Ümmetine Salât ve's-SELÂMımızı ulaştırsın إِن شَاء اللَّهُ

ALLAH Celle Celâlihu’muz RÂZI OLsun..
Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLemimİZ HOŞNUT OLsun... إِن شَاء اللَّهُ



Resim
48. Mektup
Muaviye'ye yazdığı mektup


"Zulüm ve yalancılık, kişiyi hem dünyasında hem de âhiretinde helake götürür. Ayıbını araştıranlar katında böyle kişilerin ayıbı ve fesadı, er-geç ortaya çıkar. Kaybettiğini geri getiremeyeceğini sen de biliyorsun. Bazıları doğru olmayan işleri yapmaya niyetlendiler, Allah'ın hükmünü tevil ettiler. Allah da onları yalancı saydı. İyi akıbeti olanların sevindiği; yularını şeytanın eline vererek ona karşı direnmeksizin onun sürdüğü yere giden kişinin de pişman olacağı günden sakın.

Bizi, ehli olmadığın halde, Kur'an'ın hükmüne çağırdın. Senin çağrına değil, Kur'an'ın hükmüne uyduk, ve's-Selam."

KaYNaKLaR;

48. Mektup: Kitab 'us-Sıffın, İbrahim b. Dizel; Kitab 'us-Sıffın, s.493, Nasr b. Mezahim; el-Futuh, c.3, s.322; A'sem Kufi
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Re: İmam Ali Kerremullahi Veche'nin Mektupları

Mesaj gönderen nur-ye »

Resim İmâm-ı Alî Kerremullahi Veche'nin Mektupları

Eûzu billâhi min eş-şeytâni'r-racîm!
Bi'smillâhi'r-rahmâni'r-rahîm!


Resim'' Allahümme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedin
Abdike (Muhammedîyyeti) ve
Nebîyyike (Mahmudîyyeti) , ve
Rasülûke (Ahmedîyyeti) ve
Nebîyyi’l-Ümmiyi (Habibîyyeti) ve alâ âlihi, ehl-i beytihi vessahbihi ve ümmetihi... ''Resim

ALLAH celle celâluhu’dan:

فَمَنْ حَآجَّكَ فِيهِ مِن بَعْدِ مَا جَاءكَ مِنَ الْعِلْمِ فَقُلْ تَعَالَوْاْ نَدْعُ أَبْنَاءنَا وَأَبْنَاءكُمْ وَنِسَاءنَا وَنِسَاءكُمْ وَأَنفُسَنَا وأَنفُسَكُمْ ثُمَّ نَبْتَهِلْ فَنَجْعَل لَّعْنَةُ اللّهِ عَلَى الْكَاذِبِينَ
Resim---''Fe men hâcceke fîhi min ba’di mâ câeke minel ilmi fe kul teâlev ned’u ebnâenâ ve ebnâekum ve nisâenâ ve nisâekum ve enfusenâ ve enfusekum summe nebtehil fe nec’al la’netallâhi alel kâzibîn: Artık kim sana gelen ilimden sonra, onun hakkında seninle tartışırsa o zaman de ki: ”Gelin, sizler ve bizler de dahil olmak üzere oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı çağıralım (bir araya toplanalım). Sonra dua edelim, böylece Allah'ın lânetini yalancıların üzerine kılalım.” (Âl-i İmrân 3/61)
Âyeti inmiştir. Bunun üzerine Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem gerçeğin ortaya çıkması için onları mübâheleye davet etmiştir.
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Hz. Ali, Hz. Fatıma, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’i çağırarak: “Ey Allah’ım bunlar benim ailemdendir” buyurmuştur.
(Tirmizî, Sünen, V, 225.)



Mübâhele: Birbirinden nefret etme. * Birbirine lanet okuma. Beddua etme.

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Taif günü Ali kerremullahi veche'yi çağırdı ve onunla hususi konuşma yaptı. (Bu görüşme o kadar uzadı ki) halk: "Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem amcasının oğluyla görüşmesini uzattı" dedi. (Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bunu işitince): "Onunla hususi görüşmeyi ben (kendi arzumla) yapmadım. Allah (ın arzusu ve emri ile Resûlü) yaptı" ” açıklamasında bulundu.
(Câbir radiyallahu anhu dan; Tirmizi, Menakıb, (3728)

ALLAHu ZÜ’L CELÂL, Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'e, Âilesine, Ashabına ve Ümmetine Salât ve's-SELÂMımızı ulaştırsın إِن شَاء اللَّهُ

ALLAH Celle Celâlihu’muz RÂZI OLsun..
Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLemimİZ HOŞNUT OLsun... إِن شَاء اللَّهُ



Resim
49. Mektup
Muaviye'ye yazdığı mektup ;


"Dünya insanı başka şeylerden gafil kılacak şekilde oyalar. Dünya peşinde koşanlar, ona karşı daha hırslı olma ve aşırı istekle yanıp tutuşmaktan başka bir şey elde edemedi­ler. İnsanı elde ettiği şeyler, elde etmediği şeylerden ihtiyaçsız kılmaz. Dolayısıyla (bir gün mutlaka) topladıklarıyla kendisi arasında ayrılık ve sağlam kılıp düzene soktukları­nın dağılması söz konusudur. Geçmiş şeylerden ibret alırsan, gelecek şeylere korur gözetirsin. ve's-Selam."


KaYNaKLaR;

49. Mektup: el-Futuh, c.3, s.323, A'sem Kufi; Ahbar'ut-Tival, s. 154, Dinveri; Kitab 'us-Sıffın, s. 110, Nasr b. Mezahim
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Re: İmam Ali Kerremullahi Veche'nin Mektupları

Mesaj gönderen nur-ye »

Resim İmâm-ı Alî Kerremullahi Veche'nin Mektupları

Eûzu billâhi min eş-şeytâni'r-racîm!
Bi'smillâhi'r-rahmâni'r-rahîm!


Resim'' Allahümme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedin
Abdike (Muhammedîyyeti) ve
Nebîyyike (Mahmudîyyeti) , ve
Rasülûke (Ahmedîyyeti) ve
Nebîyyi’l-Ümmiyi (Habibîyyeti) ve alâ âlihi, ehl-i beytihi vessahbihi ve ümmetihi... ''Resim

ALLAH celle celâluhu’dan:

فَمَنْ حَآجَّكَ فِيهِ مِن بَعْدِ مَا جَاءكَ مِنَ الْعِلْمِ فَقُلْ تَعَالَوْاْ نَدْعُ أَبْنَاءنَا وَأَبْنَاءكُمْ وَنِسَاءنَا وَنِسَاءكُمْ وَأَنفُسَنَا وأَنفُسَكُمْ ثُمَّ نَبْتَهِلْ فَنَجْعَل لَّعْنَةُ اللّهِ عَلَى الْكَاذِبِينَ
Resim---''Fe men hâcceke fîhi min ba’di mâ câeke minel ilmi fe kul teâlev ned’u ebnâenâ ve ebnâekum ve nisâenâ ve nisâekum ve enfusenâ ve enfusekum summe nebtehil fe nec’al la’netallâhi alel kâzibîn: Artık kim sana gelen ilimden sonra, onun hakkında seninle tartışırsa o zaman de ki: ”Gelin, sizler ve bizler de dahil olmak üzere oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı çağıralım (bir araya toplanalım). Sonra dua edelim, böylece Allah'ın lânetini yalancıların üzerine kılalım.” (Âl-i İmrân 3/61)
Âyeti inmiştir. Bunun üzerine Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem gerçeğin ortaya çıkması için onları mübâheleye davet etmiştir.
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Hz. Ali, Hz. Fatıma, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’i çağırarak: “Ey Allah’ım bunlar benim ailemdendir” buyurmuştur.
(Tirmizî, Sünen, V, 225.)



Mübâhele: Birbirinden nefret etme. * Birbirine lanet okuma. Beddua etme.

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Taif günü Ali kerremullahi veche'yi çağırdı ve onunla hususi konuşma yaptı. (Bu görüşme o kadar uzadı ki) halk: "Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem amcasının oğluyla görüşmesini uzattı" dedi. (Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bunu işitince): "Onunla hususi görüşmeyi ben (kendi arzumla) yapmadım. Allah (ın arzusu ve emri ile Resûlü) yaptı" ” açıklamasında bulundu.
(Câbir radiyallahu anhu dan; Tirmizi, Menakıb, (3728)

ALLAHu ZÜ’L CELÂL, Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'e, Âilesine, Ashabına ve Ümmetine Salât ve's-SELÂMımızı ulaştırsın إِن شَاء اللَّهُ

ALLAH Celle Celâlihu’muz RÂZI OLsun..
Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLemimİZ HOŞNUT OLsun... إِن شَاء اللَّهُ



Resim
50. Mektup
Ordu komutanlarına yazdığı mektup ;


"Allah'ın kulu, müminlerin emiri Ali b. Ebu Talib'den silah arkadaşlarına... Emir sahibinin eline bir mal geçtiğinde veya bir nimete özgü kılındığında emri altındakilere karşı değişmemesi gerekir. Aksine Allah'ın kendisine verdiği nimetler, O'nun kullarına yakınlaşmasına ve kardeşlerine karşı merhametli olmasına neden olmalıdır.

Bilin ki sizin üzerimde olan hakkınız ise sizden savaş hali dışında hiçbir işi gizlememem, Allah'ın hükümlerini icra etme dışında hiçbir işi sizlere danışmadan yapmamam, hakkınız olan bir şeyi yeri gelince ertelememem, yapma­dıkça durmamam ve hakkınızı eşit şekilde vermemdir. Bunları yaptığım zaman, Allah'ın size nimet vermesi kaçı­nılmazdır. Benim sizin üzerinizdeki hakkım ise bana itaat etmeniz, çağırdığımda geri kalmaktan kaçınmamanız, hay­rınıza gördüğüm işleri yapmakta kusur etmemeniz, hak uğruna zahmetlere girişmeniz, sıkıntılara katlanmanızdır. Bu konuda bana karşı dosdoğru davranmazsanız, benim yanımda doğru gidişini eğriltip, yoldan sapan kimseden daha aşağılık hiç kimse yoktur. Ona büyük bir ceza vere­ceğim! O benim yanımdan kaçacak ruhsat da bulamaz!

Dolayısıyla da bunu emirlerinizden alın ve Allah'ın işleri­nizi ıslah ettiği şeylerde onlara itaat edin. ve's-Selam."



KaYNaKLaR;

50. Mektup: Kitab 'us-Sıffın, s. 107, Nasr b. Mezahim, el-Emali, c.l, s.221, Şeyh Tusi
Resim
Cevapla

“►Nehc'ül-Belağa◄” sayfasına dön