ANAHTAR

Cevapla
Kullanıcı avatarı
Gariban
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 2834
Kayıt: 25 Tem 2007, 02:00

ANAHTAR

Mesaj gönderen Gariban »

Resim

ANAHTAR

Seneler evvel TGRT’de yayınlanan Aziz Mahmud Hudai Hz.lerinin hayatını anlatan bir filim izlemiş ve oldukça muteessir olmuştum.
Belki 4 kez izlediğim bu filimde bir balıkçı sandalı vardı ve üzerinde “ANAHTAR “ yazılıydı.
Balıkçı bu tekne ile fırtınalı bir havada süt liman bir yol izliyordu.
Çok anlamlı bulduğum bu kelime ne zaman Aziz Mahmud Hudai Hz.lerini düşünsem aklıma gelir.
O sene içime dervişlik yönünde bir ateş düşmüş idi, herkese onun hayat hikayesini anlatır olmuştum.
Üsküdar’daki kabrini ziyaret etmiş ve Allah’tan böyle bir talebe olmayı dilemiştim, bu yöne olan sevgiyi Allah içimde kalbimin bir köşesinde diri tuttu hamd olsun.

Anahtar, güzel dilimiz Türkçe’mizde çok yaygın olarak kullandığımız, her gün defalarca tekrar ettiğimiz bir kelimedir, bu kelimeyi biraz açalım bakalım neler çıkacak dedik ve karşımıza bazı ilginç söz kombinasyonları çıkıverdi.

Belki alınırlar diye söylüyorum, Etimoloji uzmanlarımız ve Türk Dil Kurumumuzun sakinleri sakın alınmasınlar, biz burada kelime ve sözcüklerden aldığımız tad ve zevkleri paylaşıyoruz, illede bu kelime burdan geliyor demiyoruz, BİZe böyle görünüyorlar diyoruz.
Orta okul yıllarımda Türk Dili ve Edebiyatına giren bir öğretmenimiz niye anahtar’a açkı dememişlerde “anahtar” demişler diye bir düşünce ile gelmişti.
İyiki öyle yapmamışlar yoksa bizim ANAHTAR serüvenimizde başlamadan bitmiş olurdu.

Evvela bu kelimeyi “AN’A –AHT-AR” olarak açalım.
AHT kelimesine Osmanlıca Türkçe sözlükten bakıyoruz karşımıza şu manalar çıkıyor :

Vâdetme. Söz verme. Vefâ. Yemin. And. Misak. Peymân.
Asır. Devir. Tevhid. Mukavele.
Vasiyet.

AKD:
Anlaşma. Sözleşme.
Düğümleme. Düğümlenme. Bağ bağlama. Bağlanma.

IHTAR: Kalbe gelen doğuş ilham. Hatırlatma, uyarı.

TAV’:
İsteyerek uymak. Bir şeyi istekle yapmak. Muti' olmak.
Mer'anın genişliğinden dolayı davarın her tarafta otlamasının mümkün olması.

ÂN’a AHT eden dersek, ÂN’a aht eden yani ÂN’a AHTar Cenab-ı HAKK’dır desek o zaman hangi ana aht eder sorusu ile karşılaşırız. Bakalım Kur’anda nelere and ediyor ALLAH Celle Celâlihu?

ALLAH Celle Celâlihu;
Asr’a (103/1) and ediyor, incir ve Zeytine and ediyor(Tin 95/1), Kuşluk vaktine ve sakinleştiği anda geceye and ediyor(Duha 93/1), Bürüdüğü zaman geceye ve açıldığı zaman gündüze ve erkeği ve dişiyi yaratana and ediyor(Leyl 92/ 1-3),
Burçlarla dolu göğe(Buruc 85/1) ,
Vad edilmiş güne(Buruc 85/2) ,
Şahidlik eden ve edilene (Buruc 85/3)and ediyor ,
Kıyamet gününe (75/1),
Kendini levm eden nefse (75/2),
Yıldızların yerlerine (Vakia 52/75) and ediyor.

“Peki Aşkına âşığım yâr!’a AHT eden ALLAH Celle Celâlihu nasıl bir ANAHTAR ile her ÂN yeni bir şe'endedir?” diye sorsak o zaman ANA-AHT-AR’a bakmamız gerek.
Harfleri değişik şekillerde ayırıyoruz farklı şekillerde zevk edelim diye inşAllah.
Fakat bir şeyler anlatmak istiyoruz bakınız ANA kelimesi çıktı ortaya birden.
RESÛLULLAH SALLallahu aleyhi vesellem efendimizin’in ÜMMiliği çıktı ortaya.
ÜMMi kelimesinde ÜMM kelime kökü ile ANA saklıdır.
ANA’nın kendisinde ise ÂN’I tecelli ettiren mekanizma HAYY tezgahı, ALLAHu Teala’nın RAHİM sıfatının mazharlığı var burada.

ALLAH Celle Celâlihu Tin Süresi [95/1]n’de :
وَالتِّينِ وَالزَّيْتُونِ
Resim---Vettiyni vezzeytuni.:Tîn’e ve zeytûn’a andolsun.''

Diyor kasem ediyor ÂN-DOLSUN diyor, sanki Zeytinin tekliğindeki tüm incirin kesretini saklayan Nur-u Mim(Zeytin) ANA-AHT-AR’ında kün fe yekün tecellisi.
Herşey gelip gitmede her ÂN anahtar açıp kapanmada ve Anlar KÜN’ün içindeki (FE) Yekün tüm Anlar olarak Nur-u Mim ANA’mıza tecelli etmekte ve o ANA-AHT-AR her açıp kapamada yeni bir şe'endelik zahire çıkarmakta, Mek-AN’lar ve Zam-AN oluşmakta akıl perdelerimizde.
İşte böyle bir ANA-AHT-AR’I var ALLAHU Zül Celal’in.
Böyle bir ANA-AHT-AR’ın kulpuna SALL etsek SILA etsek yapışıp tutunsak, demekki sağlam bir kulba yapışacağız inşaALLAH.

Lokman [31/22].
وَمَن يُسْلِمْ وَجْهَهُ إِلَى اللَّهِ وَهُوَ مُحْسِنٌ فَقَدِ اسْتَمْسَكَ بِالْعُرْوَةِ الْوُثْقَى وَإِلَى اللَّهِ عَاقِبَةُ الْأُمُورِ
Resim---Ve men yuslim vechehu ilâllâhi ve huve muhsinun fe kadistemseke bil urvetil vuskâ, ve ilâllâhi âkibetul umûr(umûri):Halbuki her kim özü muhsin olarak yüzünü tertemiz Allaha tutarsa o hakıkaten en sağlam kulpa yapışmıştır, öyle ya bütün işlerin akıbeti Allaha dayanır.''

Biz kimiz peki? Elest ÂNında AHD etmedik mi?
AHD’imiz bu ANA-AHT-AR’ın AHT’inde o zaman.
Belkide ANA-AHT-AR’ın halkasındadır kim bilir.

AHD ya da AHT ’in TEVHİD manasını alırsak ne olur?
AHD, TEVHİD olur.
O zaman AHD , ''LA İLAHE İLLA ALLAH'' olur.
TAV’ isteyerek yapmak istekle uymak ise TEVHİD etmekde TAV’ AHD dir, yani sanki AHD’ine kendi tercihiyle vefa göstermektir.
ALLAH Celle Celâlihu’a verilen AHD’i tutmak ona uymaktır.
SÖZün güzeline tasdik edip uymaktır.

Leyl Süresi [92/ 6].
وَصَدَّقَ بِالْحُسْنَى
Resim---Ve saddeka bilhüsna:Ve hüsnâyı tasdîk eylerse.''

O zaman ÂN’A AHT eden ÂN’da Tevhid eden ÂN’da AHDine uyan, demektir .
ÂN’A- AHT –AR kapıları açar, ''LA İLAHE İLLA ALLAH'' zikri de kapıları açar.
AHD’A uyanın ANAHTAR’ı vardır.
AHD’a uymuş, GELmiş, YAŞAmış, GÖRmüş, BİLmiş , Bi-AHD etmiş ve CİHAD (CAHADE) etmiş, ŞAHİD ve ŞEHİD olmuş ŞEHADET’ini RESÛLULLAH SALLallahu aleyhi vesellem efendimizinin, ANA AHTI yerine getiren o ŞAHİD’in ŞEHADETİNE katmıştır.
Lâ ilahe” diyerek, masiva olarak ne gördüyse onların ilahlıklarını red etmiş ve onlara olan nefsani bağlarını keserek koparmış, “İLLA ALLAH” diyerek SILA bağını Rahmetenli’l- Âlemin olan RESÛLULLAH SALLallahu aleyhi vesellem efendimizin’e B-AĞLAmıştır.

ŞER-İ-AHD(Şeriat): Elest bezmi diye anılan ilk AHD’i yerine getirmek için izlenmesi gereken kanun ve nizamlardır.

Bi-AHD (Biat): “Sen bizim Rabbimizsin” BİZ BİLEyiz diyenlerin BİLElik AHD’idir. Onlar Biat ederken Bi-AHD ederler, yani ASLında. ANA-AHD’da odur.

Allah en doğrusunu bilir.
Es-SELÂM ve Sevgiyle
GaribAN




KUR'ÂN-I KERİM'DEN REFERANS EDİLEN ÂYETLER:

Fetih Suresi [48/10].
إِنَّ الَّذِينَ يُبَايِعُونَكَ إِنَّمَا يُبَايِعُونَ اللَّهَ يَدُ اللَّهِ فَوْقَ أَيْدِيهِمْ فَمَن نَّكَثَ فَإِنَّمَا يَنكُثُ عَلَى نَفْسِهِ وَمَنْ أَوْفَى بِمَا عَاهَدَ عَلَيْهُ اللَّهَ فَسَيُؤْتِيهِ أَجْرًا عَظِيمًا
Resim---İnnellezine yübayiuneke innema yübayiunellah yedüllahi fevka eydihim fe men nekese fe innema yenküsü ala nefsih ve men evfa bi ma ahede aleyhüllahe fe se yü'tihi ecran aziyma: Muhakkak ki sana biat edenler ancak Allah'a biat etmektedirler. Allah'ın eli onların ellerinin üzerindedir. Kim ahdini bozarsa, ancak kendi aleyhine bozmuş olur. Kim de Allah ile olan ahdine vefa gösterirse Allah ona büyük bir mükâfat verecektir.”

Ali Imran Suresi[3/76].
بَلَى مَنْ أَوْفَى بِعَهْدِهِ وَاتَّقَى فَإِنَّ اللّهَ يُحِبُّ الْمُتَّقِينَ
Resim---Bela men evfa bi ahdihi vetteka fe innellahe yühibbül müttekiyn: Hayır yol var, Allah var, her kim ahdine vefa eder ve korunursa şüphe yok ki Allah o muttekileri sever.

Ali Imran Suresi [3/77].
إِنَّ الَّذِينَ يَشْتَرُونَ بِعَهْدِ اللّهِ وَأَيْمَانِهِمْ ثَمَنًا قَلِيلاً أُوْلَـئِكَ لاَ خَلاَقَ لَهُمْ فِي الآخِرَةِ وَلاَ يُكَلِّمُهُمُ اللّهُ وَلاَ يَنظُرُ إِلَيْهِمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ وَلاَ يُزَكِّيهِمْ وَلَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ
Resim---İnnellezine yeşterune bi ahdillahi ve eymanihim semenen kalilen ülaike la halak lehüm fil ahirati ve la yükellimühümüllahü ve la yenzuru ileyhim yevmel kiyameti ve la yüzekkihim, ve lehüm azabün elim :Fakat onlar, o Allahın ahdini ve kendi yeminlerini bir kaç paraya satanlar işte onların Ahırette hiç nasıbi yoktur, Allah onlara kelâmiyle hitab etmiyecek ve kıyamet günü nazar buyurmıyacak, ve kendilerine temize çıkarmıyacaktır, onların hakkı elîm bir azabdır.''

En'am Suresi[6/152].
وَلاَ تَقْرَبُوا مَالَ الْيَتِيمِ إِلاَّ بِالَّتِي هِيَ أَحْسَنُ حَتَّى يَبْلُغَ أَشُدَّهُ وَأَوْفُوا الْكَيْلَ وَالْمِيزَانَ بِالْقِسْطِ لاَ نُكَلِّفُ نَفْسًا إِلاَّ وُسْعَهَا وَإِذَا قُلْتُمْ فَاعْدِلُوا وَلَوْ كَانَ ذَا قُرْبَى وَبِعَهْدِ اللّهِ أَوْفُوا ذَلِكُمْ وَصَّاكُم بِهِ لَعَلَّكُمْ تَذَكَّرُونَ
Resim---Ve la takrabu malel yetimi illa billeti hiya ahsenü hatta yeblüğa eşüddeh ve evfül keyle vel mizane bil kist la nükellifü nefsen illa vüs'aha ve iza kultüm fa'dilu ve lev kane za kurba ve bi ahdillahi evfu zaliküm vassaküm bihi lealleküm tezekkerun :Ve yetim malına yaklaşmayın, ancak rüşdüne erinceye kadar en güzel suretle başka, ölçeği tartıyı tam ve denk tutun, bir nefse ancak vüs'ünü teklif ederiz, söz sahibi olduğunuz vakit de hep adaleti gözetin velevse hısım olsun, Allahın ahdını yerine getirin, işittiniz a işte size o bunları ferman buyurdu, gerektir ki düşünür tutarsınız.''

Araf Suresi [7/102].
وَمَا وَجَدْنَا لأَكْثَرِهِم مِّنْ عَهْدٍ وَإِن وَجَدْنَا أَكْثَرَهُمْ لَفَاسِقِينَ
Resim---Ve ma vecedna li ekserihim min ahd ve ev vecedna ekserahüm le fasikiyn.: Hem ekserîsinde ahde vefa görmedik, şu muhakkak ki ekserîsini taatten çıkar fasıklar gördük.''

Tevbe Suresi [9/111].
إِنَّ اللّهَ اشْتَرَى مِنَ الْمُؤْمِنِينَ أَنفُسَهُمْ وَأَمْوَالَهُم بِأَنَّ لَهُمُ الجَنَّةَ يُقَاتِلُونَ فِي سَبِيلِ اللّهِ فَيَقْتُلُونَ وَيُقْتَلُونَ وَعْدًا عَلَيْهِ حَقًّا فِي التَّوْرَاةِ وَالإِنجِيلِ وَالْقُرْآنِ وَمَنْ أَوْفَى بِعَهْدِهِ مِنَ اللّهِ فَاسْتَبْشِرُوا بِبَيْعِكُمُ الَّذِي بَايَعْتُم بِهِ وَذَلِكَ هُوَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ
Resim---İnnellaheştera minel mü'minine enfüshehüm ve emvalehüm bi enne lehümül cenneh yükatilune fi sebilillahi fe yaktülune ve yuktelune va'den aleyhi hakkan fit tevrati vel incili vel kur'an ve men evfa bi ahdihi festebşiru bi bey'ikümlezi bay'tüm bih ve zalike hümvel fevzül aziym. :Allah mü'minlerden canlarını ve mallarını; Cennet muhakkak kendilerinin olmak bahasına satın aldı, Allah yolunda çarpışacaklar da öldürecekler ve öldürülecekler, Tevratta da, İncilde de Kur'anda da hakka taahhüd buyurduğu bir va'd, Allahdan ziyade ahdine vefa edecek kim? O halde akdettiğiniz şu bîatten dolayı size müjdeler olsun, ve işte, o fevzi azîm bu.''

Rad Suresi [13/20].
الَّذِينَ يُوفُونَ بِعَهْدِ اللّهِ وَلاَ يِنقُضُونَ الْمِيثَاقَ
Resim---Ellezine yufune bi ahdillahi ve la yenkudunel misak.: Onlar ki Allahın ahdine vefâ ederler ve misâki bozmazlar.''

Rad Suresi [13/25].
وَالَّذِينَ يَنقُضُونَ عَهْدَ اللّهِ مِن بَعْدِ مِيثَاقِهِ وَيَقْطَعُونَ مَا أَمَرَ اللّهُ بِهِ أَن يُوصَلَ وَيُفْسِدُونَ فِي الأَرْضِ أُوْلَئِكَ لَهُمُ اللَّعْنَةُ وَلَهُمْ سُوءُ الدَّارِ
Resim---Vellezine yenkudune ahdellahi min ba'di misakihi ve yaktaune ma emarallahü bihi ey yusale ve yüfidune fil erdi ülaike lehümül la'netü ve lehüm suüd dar.: Amma Allahın ahdini misak ile tevsık ettikten sonra nakzedenler ve Allahın raptedilmesini emrettiği rabıtaları koparanlar ve yer yüzünü fesada verenler, işte bunlar, lânet onlara, ve yurdun kötüsü onlara.''

Meryem Suresi [19/87].
لَا يَمْلِكُونَ الشَّفَاعَةَ إِلَّا مَنِ اتَّخَذَ عِندَ الرَّحْمَنِ عَهْدًا
Resim---La yemlikuneş şefaate illa menttehaze inder rahmani ahda.: Rahmanın nezdinde bir ahd almış olan kimseden başkaları şefaate malik olamıyacaklar.''

Ahzab Suresi [33/15].
وَلَقَدْ كَانُوا عَاهَدُوا اللَّهَ مِن قَبْلُ لَا يُوَلُّونَ الْأَدْبَارَ وَكَانَ عَهْدُ اللَّهِ مَسْؤُولًا
Resim---Ve le kad kanu ahedüllahe min kablü la yüvellunel edbar ve kane ahdüllahi mes'ula.:Halbuki bundan evvel Allaha ahid vermişlerdi: arkalarını dönmiyeceklerdi, Allahın ahdi ise mes'uliyyetlidir, mutlak sorulur.''
Tevbe Suresi [9/19]

أَجَعَلْتُمْ سِقَايَةَ الْحَاجِّ وَعِمَارَةَ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ كَمَنْ آمَنَ بِاللّهِ وَالْيَوْمِ الآخِرِ وَجَاهَدَ فِي سَبِيلِ اللّهِ لاَ يَسْتَوُونَ عِندَ اللّهِ وَاللّهُ لاَ يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِمِينَ
Resim---E cealtüm sikayetel hacci ve imaratel mescidil harami ke men amen billahi vel yevmil ahiri ve CAHEDE fi sebilillah la yestevune indellah vallahü la yehdil kavmez zalimin : Ya siz hacılara sekalığı ve Mescidi haramda umreciliği Allaha ve Âhıret gününe iyman edib de Allah yolunda cihâd etmekte bulunan gibi mi tuttunuz? Bunlar ındallah müsavi olmazlar, Allah zalimler gürühuna hidayet vermez.''

Ankebut Suresi [29/6]:
وَمَن جَاهَدَ فَإِنَّمَا يُجَاهِدُ لِنَفْسِهِ إِنَّ اللَّهَ لَغَنِيٌّ عَنِ الْعَالَمِينَ
Resim---Ve men cahede fe innema yücahidü li nefsih innellahe le ğaniyyün anil alemin: Mücâhede eden sırf kendi hısabına mücahede eder, çünkü Allah ganiy, âlemînden müstağnidir.''


*
Resim
Kullanıcı avatarı
sdemir
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye
Mesajlar: 487
Kayıt: 24 Mar 2008, 02:00

Re: ANAHTAR

Mesaj gönderen sdemir »


Resulullah Efendimiz buyuruyor;(İlim hazinedir. Anahtarı sual sormaktır. Sual sorun ki, Allahü teâlâ sizlere merhamet etsin. Çünkü sual sormakla dört kişi mükafat alır: Soran, cevap veren, dinleyen ve bunları seven.) [Ebu Nuaym]

Rabbim hayırlı ilimlerle amil olan kullarından eylesin
Allah cc razı olsun kardeşim
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/cicekler/sdemirimza.gif[/img]
Kullanıcı avatarı
MINA
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2740
Kayıt: 25 Eki 2008, 02:00

Re: ANAHTAR

Mesaj gönderen MINA »

sdemir yazdı:
Resulullah Efendimiz buyuruyor; (İlim hazinedir. Anahtarı sual sormaktır. Sual sorun ki, Allahü teâlâ sizlere merhamet etsin. Çünkü sual sormakla dört kişi mükafat alır: Soran, cevap veren, dinleyen ve bunları seven.) [Ebu Nuaym]

Rabbim hayırlı ilimlerle amil olan kullarından eylesin
Allah cc razı olsun kardeşim
Çok soru sormak insanı helaka götürür mü?

Çok sual sormayın! Sizden öncekiler, bu yüzden helak oldu..hadisinden murad nedir?
''Ve Allah'a Sımsıkı Sarılın...''

Hacc / 78
Kullanıcı avatarı
sdemir
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye
Mesajlar: 487
Kayıt: 24 Mar 2008, 02:00

Re: ANAHTAR

Mesaj gönderen sdemir »

Hadis-i şeriflerde, Resulullah sav efendimiz; (Öğrenmek için sual sorun! Kötü maksatla sual sormayın!)
(Deylemi)

(Allah rızasından başka bir maksatla sual sorup ilim öğrenen veya ilmini dünya menfaatine alet eden Cehenneme gidecektir.)
[Tirmizi]


(Çok sual sormayın! Sizden öncekiler, bu yüzden helak oldu.)
[İ. Maverdi]

(Sizi çok sual sormaktan nehyediyorum.)
[Taberani]
buyurdu.
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/cicekler/sdemirimza.gif[/img]
Kullanıcı avatarı
MINA
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2740
Kayıt: 25 Eki 2008, 02:00

Re: ANAHTAR

Mesaj gönderen MINA »

teşekkür ederim sdemir kardeşim...
Allah c.c razı olsun...
''Ve Allah'a Sımsıkı Sarılın...''

Hacc / 78
Kullanıcı avatarı
MINA
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2740
Kayıt: 25 Eki 2008, 02:00

Re: ANAHTAR

Mesaj gönderen MINA »

BİLenlerden ve BİZe ulaştıranlardan CENAB-I HAK RAZI OLSUN...duasıyla

**

Çok soru sormak insanı helaka götürür mü?
M. Fethullah Gülen, Zihin Harmanı
25.12.2008



Soru: "Sizden önceki ümmetler, kesret-i sualle (gereksiz yere çok soru sormakla) helâk oldular." hadisinden murat nedir?

Cevap: Efendimiz'e (sallallâhu aleyhi ve sellem) pek çok soru soruluyordu. Bu sorulardan bazıları nübüvvet makamına yaraşmayan ve işin nezaketini ihlal edici mahiyette olduğundan Allah Resûlü (sallallâhu aleyhi ve sellem) çok rahatsız oluyordu. Özellikle zenginler, fısıltı hâlinde (necvâ) bazı özel isteklerde bulunuyorlardı. Efendimiz'in (sallallâhu aleyhi ve sellem) de buna canı sıkılıyordu; canı sıkılıyor olmasına rağmen nezaketi icabı onları reddedemiyordu.

Bunun üzerine, "Ey iman edenler! Şayet Resûlullah ile baş başa görüşmek isterseniz, bu özel görüşmeden önce bir sadaka verin." (Mücâdele sûresi, 58/12) âyet-i kerimesi nâzil oldu ve Allah Resûlü (sallallâhu aleyhi ve sellem) ile görüşme teşebbüsünde bulunmadan önce sadaka vermek mesnun (sünnet) kılındı.

Vâkıa daha sonra bu âyet, –pek çok ulemaya göre– nesh edilmiştir. Esasen bu sadaka emrinde, fısıltı hâlinde gelen sorular karşısında rahatsız olan Efendimiz'in (sallallâhu aleyhi ve sellem) bu rahatsızlığını giderme ve böylesi görüşme taleplerinde aşırılığı önleme gibi hikmetler de söz konusudur.

Dini öğrenmek için Allah Resûlü'ne (sallallâhu aleyhi ve sellem), toplumun hemen her kesiminden değişik insanlar geliyor ve sorular soruyorlardı. Bu gelen kişilerin bazen çok münasebetsiz halleri de olabiliyordu.

Fakat O, insanları ihya etme konumunda olduğu için, bütün bunlara katlanıyordu.

Allah Resûlü (sallallâhu aleyhi ve sellem) bir gün mescitte iken kendisine sorulan lüzumsuz sorulardan bir ölçüde bunaldı, celâllendi ve ayağa kalkıp, "Bugün burada durduğum müddetçe bana ne sorarsanız cevabını vereceğim!" buyurdu. Arkasından da birisi kalkıp, "Ben nereye gideceğim?" diye sordu. Allah Resûlü de "Cehennem'e gideceksin!" karşılığını verdi. Daha sonra Abdullah b. Hüzafe de şöyle bir soru sordu: "Benim babam kim yâ Resûlallah?"; ona da, "Senin baban Hüzafe'dir." buyurdu.

İşte böyle, herkesin bir şeyler sorduğu esnada Allah Resûlü'nün o andaki ruh hâletini çok iyi kavrayan Hz. Ömer (radıyallâhu anh) ayağa kalktı ve "Biz, Rab olarak Allah'tan, din olarak İslâm'dan, peygamber olarak da Muhammed'den razıyız." deyiverdi.

Onun bu ince, mânidar tavrı, Allah Resûlü'nün (sallallâhu aleyhi ve sellem) her zaman sinesinde esen o itminan esintilerinin tezahür menfezlerini aralıyor ve o esnada celâlî tecellîler yerlerini üns esintilerine bırakıyor.

"Ziyarete gücü yeten herkese, Beytullah'ı ziyaret etmek, Allah'ın onun üzerindeki hakkıdır." (Âl-i İmrân sûresi, 3/97) âyeti indiğinde, birisi: "Yâ Resûlallah! Her yıl mı hacca gideceğiz?" diye bir soru sormuştu. Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem), haccın bir kere farz olduğunu Kur'ân'ın ifadelerinden anlamıştı. Ancak O, belki gücü yeten herkesin nafile de olsa hacca gitmesini, orada diğer mü'min kardeşleriyle beraber kaynaşmasını ve böylece bir vifak ve ittifak havasının oluşmasını istiyordu. Bu sebeple Allah Resûlü susmayı tercih etmişti.

Ancak "Her yıl mı?" şeklinde ısrarla sorulan sorular karşısında sert bir üslûpla: "Hac, ömürde bir keredir." buyurmuştu. Bu olay üzerine de şu âyet inmişti: "Ey iman edenler! Netice itibarıyla açıklandığı takdirde hoşunuza gitmeyecek şeyleri sormayın!" (Mâide sûresi, 5/101)

Allah Resûlü (sallallâhu aleyhi ve sellem) kendisine sorulan bu soru karşısında ihtimal, hac, ömürde bir kere farz olmakla beraber, isteyen ve gücü yeten daha fazla da hac yapabilir şeklinde düşünüyordu. Israrlı sorular karşısında ise, "Eğer ben 'Evet!' deseydim her yıl hacca gitmeniz zorunlu olurdu ve siz, bunun altından kalkamazdınız." buyurdular.

Ardından, lüzumsuz soru sormanın mahzurlarına dikkat çeken şu sözler dudaklarından döküldü: "Ben size bir şey demedikçe siz de beni bırakınız. Zira sizden öncekileri, suallerinin çokluğu ve peygamberleri karşısında ihtilafları helâk etmiştir. Öyle ise ben, sizi bir şeyden nehiy mi ettim (niçin ve neden diye sormaya kalkmadan) ondan kaçının. Bir şey emrettiğimde de onu elinizden geldiğince yapmaya çalışın (hâsılı, sizi zora koşan sorular sormayın)."

İkinci olarak, bazen de Allah Resûlü'ne, insanlar için hayatî önem taşıyan sorular yerine bir astronomi bilginine soru sorar gibi, "Ay, niçin inceliyor ve sonra kalınlaşıyor?" şeklinde sorular soruluyordu. Bunun üzerine Cenâb-ı Hak da şöyle buyurdu: "Sana hilâlleri sorarlar. De ki: Onlar insanlar için; özellikle hac için vakit ölçüleridir." (Bakara sûresi, 2/189)

Hâlbuki bu ifadeler, onların sordukları sorunun tam cevabı değildi. Zira ayın incelip kalınlaşması onları ilgilendirmeyen ve onlara pek fazla faydası olmayan bir husustu. (Böylece âyette, onların sordukları soru vesilesiyle asıl verilmek istenen şey anlatılıyordu ki, bu da ayrıca üzerinde durulmaya değer.) Evet, Allah Resûlü, kendisine bu türlü soruların sorulmasını istemiyordu.

Bazıları Efendimiz'e (sallallâhu aleyhi ve sellem) gelip "Bir kadın ile bir erkek bir araya geldiklerinde çocukları nasıl erkek veya kız oluyor?" şeklinde hatta bazen bunun da ötesinde uygunsuz sorular soruyorlardı ki, bu tür soruları bir peygambere sormak suiedepti. Men edilen de işte bu kabîl sorulardı.

Son olarak meselenin bir de gulüv (haddi aşan) yönü vardı ki, Peygamber Efendimiz'e (sallallâhu aleyhi ve sellem) bazen şu tür sorular bile sorulabiliyordu; vâkıa benzer sorular günümüzde de sorulmaktadır: "Niye insanda iki tane göz var? Bir tane olsaydı ne olurdu? Niye burunda iki tane delik var? Nasıl olsa ikisi de ilerde birleşiyor ve bir delik oluyor. İki tane olmasının ne faydası var?.. Ve neden insanda otuz iki diş var?" gibi dahası bazı kesimler tarafından haddi aşan ve belli bir mantıkî düzeye oturmayan, "Allah her şeyi yarattı, –hâşâ– O'nu kim yarattı?; Allah kâinatı yaratmadan önce ne yapıyordu?" şeklinde sorular sorulmaktadır. (Bu tür sorulara bilgi sahibi olmadan cevap vermeye çalışmak hata olduğu gibi bilgili olunduğu takdirde doyurucu cevaplar verememek de hatadır.)

Evet, bu tür münasebetsiz sorular, çoğu defa bir dalâleti kapatırken, yeni bir dalâletin de kapısını aralayabilir.

Bu sebeple, Allah Resûlü (sallallâhu aleyhi ve sellem): "...Sizden önceki ümmetler, kesret-i sualle (gereksiz yere çok soru sormakla) helâk oldular." buyurarak doğru yerde, doğru zamanda ve doğru soruların sorulmasının önemini ifade etmiş oluyordu.

''Ve Allah'a Sımsıkı Sarılın...''

Hacc / 78
Kullanıcı avatarı
Gariban
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 2834
Kayıt: 25 Tem 2007, 02:00

Re: ANAHTAR

Mesaj gönderen Gariban »

SDemir kardeşimizin gönderdiği soru sormak ilimin anahtarıdır bahisli hadisin pratiğini yapmış oldunuz böylece.
Fahreddin Razi (k.s) Tefsiri Kebir'de, Mina kardeşimizin eklediği F.Gülen'in bahsettiği Mücadile [58/12]'deki sadaka verme şartının nesih mevzusuna bir alimin mantıklı bir şekilde itirazını anlatıp takribindeki Mücadile [58/13] ayetinde ise alimlerin coğunun görüşü ile bu sadaka verme meselesinin neshedildiğinden bahseder.


أَأَشْفَقْتُمْ أَن تُقَدِّمُوا بَيْنَ يَدَيْ نَجْوَاكُمْ صَدَقَاتٍ فَإِذْ لَمْ تَفْعَلُوا وَتَابَ اللَّهُ عَلَيْكُمْ فَأَقِيمُوا الصَّلَاةَ وَآتُوا الزَّكَاةَ وَأَطِيعُوا اللَّهَ وَرَسُولَهُ وَاللَّهُ خَبِيرٌ بِمَا تَعْمَلُونَ
Resim---Eeşfaktum en tukaddimu beyne yedey necvakum sadekatin feiz lem tef'alu ve taballahu 'aleykum feekiymussalate ve atuzzekate ve etiy'allahe ve resulehu vallahu habiyrun bima ta'melune:
Ya!.. Fısıltınızdan önce sadakalar takdim etmekten korktunuz mu? Mâdemki yapmadınız Allah da size tevbe lûtfetti artık namaza devam edin ve zekâtı verin ve Allah ve Resulüne itaat edin ki Allah habîrdir her ne yaparsanız. (MÜCÂDİLE [58/13] )

Bu sadakanın değerinin herkesin kesesine göre olduğunu, fakirlerin ve bunu veremeyeceklerin ise bundan muaf tutulduklarından bahsedilir. Fakat bazı ayetlerin Kur'an-i Kerim'de nesih olmalarına karşın halen Kur'an da olmalarının manasının olması gerekir. Nesih meselesini red etmemekle birlikte Kur'andaki ayetlerin derin hikmetleri olduğunu hepimiz takdir etmekteyiz. O halde bu sadaka bahsinin manevi aleme remiz olan bir özelliği de bulunması gerekir. Şu soruyu soramadan edemezsiniz mesela: Resulullah SAV'e maneviyatta kendi gönlünüzdeki Resulullah SAV'e bir şeyi danışmak istediğinizde neyi tasadduk edeceksiniz? Sadaka olarak ne vermelisiniz? Sizde fısıldaşanlar kimler? gibi.

Es-Selam ve Sevgiyle
GaribAN
Resim
Kullanıcı avatarı
MINA
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2740
Kayıt: 25 Eki 2008, 02:00

Re: ANAHTAR

Mesaj gönderen MINA »

Canım meryemnur yazdı:
Resim


Ey evlat, işte kapı açık, içeri gir. Kapılar ancak iki tanedir. Onların biri açık, öbürü de kapalıdır. Şu açık kapıdan gir.

Peygamber (s.a.v) Efendimizin sünnetini ihya için sebepleri bırakma. Bu yoldan yürü ve sebeplerin sahibini bulmaya bak. Bunu yaparken Peygamber'e (s.a.v) uyduğunu bil; onun hâlini benimsediği­ni sez. Çalışmak onun âdeti, sebepleri bırakıp sahibine karşı tevekkül göstermek ise, onun hâlidir. Bunları yaptıktan sonra, varlığını at­maya gücün yeterse yap. Sebepleri bir yana at. Hâli bırak, işlerini HAKK'a ısmarla; O sana yeter. Seni yükseltir, yakınlığını verir. Ve an­lamadığın şeyleri sana anlatır. Her şeyi ALLAH bilir, hâlbuki siz bile­mezsiniz. Onun kader dalgalarına teslim ol. Artık nerede kalsan, ilâhî fazlı orada bulursun. Ne yana dönerseniz, ilâhî tecelli oradadır.

O'na dön, dönmek iste; yakınlığını, ünsünü ve şefkatini görür­sün.


Gavsu'l-a'zâm Abdulkadir Geylâni (k.s.)
İlahi Armağan

''Ve Allah'a Sımsıkı Sarılın...''

Hacc / 78
Kullanıcı avatarı
Ahmed
Admin
Admin
Mesajlar: 1132
Kayıt: 27 Şub 2010, 02:00

Re: ANAHTAR

Mesaj gönderen Ahmed »

Gariban yazdı:

O halde bu sadaka bahsinin manevi aleme remiz olan bir özelliği de bulunması gerekir. Şu soruyu soramadan edemezsiniz mesela: Resulullah SAV'e maneviyatta kendi gönlünüzdeki Resulullah SAV'e bir şeyi danışmak istediğinizde neyi tasadduk edeceksiniz? Sadaka olarak ne vermelisiniz? Sizde fısıldaşanlar kimler? gibi.
Selamun Aleykum Muhammedî Canlar, gene bizi fazlasıyla düşündürdünüz, Cenab-ı ALLAH sizden razı olsun!

Sevgili Gariban kardeşim, uzun zamandır aklıma takılan bir konuyu hatırlattı bu yorumun bana... Malum şu aralar Türkiye'de(Bursa'da) yatsı namaz vakti benim eve dönüşüm olan 1800-18:30 saatleri arasına denk geliyor. Bu yüzden genelde vakit geldiğinde en yakınımdaki, hiç tanımadığım insanların olduğu Camilere gitmekteyim. Namaz bittikten sonra çıkışta genelde tanıdıklar birbirleriyle hasbihalleşirler, müsafa ederler: "ALLAH kabul etsin, Nasılsın iyi misin? Gözükmüyorsun çoktandır? Hayırdır hasta mıydın? Hayırlı akşamlar...vs." gibi. Hep gözlerinin içine bakarım abilerimin, babalarımın, kardeşlerimin. Bir tebessüm, bir içten bakış yakalasam hemen sarılacağım eline, diyeceğim "ALLAH(cc) kabul etsin! Hayırlı Akşamlar" diye düşünürüm. Cenab-ı ALLAH'ın gücüne gitmesin genelde birbirimize bakarız buzdan bakışlarla. Ne istek kalır ne heves hemen yola düşerim eve gitmek için. Ben farklı mıyım? Bu tanımadığım insanlara ben tebessüm etsem, onlar bana elini uzatmasa da ben uzatsam, ne engelliyor beni diye de düşünürüm...
Sonra başka düşünceler gelir aklıma:"ekmek alacak mıyım? bir yere uğrayacaktım , neresiydi dur bir hatırlayayım?". Cenab-ı ALLAH nasip kısmet ederde bu akşam Yatsıyı kıldıktan sonra gene aynısı olacaktı büyük bir ihtimalle. Ama şimdi sizlerin bu paylaşımınız beni düşündürmeye başladı. Ne engelliyor beni? Bizi? Bize ne oluyor da böyle davranıyoruz? Herkesin ya ana ya baba tarafından bir köyle ilişiği vardır. Benim annemin köyü var. Giderim, insanlarla tanıdık tanımadık hasbihalleşiriz. Hatta her köylümün bana dediği gibi, misafir olduğunu anladıklarıma ben de "Hoşgeldiniz" derim. Ne güzel ! ALLAH (cc) daim etsin inşallah!
Peki benim köyüm var, bu camilerde karşılaştığım insanların da muhakkak en az bir köyle bağlantısı vardır. Köyde böyle içten ve sevecen olan bizler neden şehire taşıyamıyoruz bu özelliğimizi? Hangi düşünce ve huylar engeller bizi ? Bence artık veritabanımıza format atma zamanı gelmiş. Bu windowsta virüs var! Yeniden kurmak lazım...
Bugünden itibaren Cenab-ı ALLAH'ın izniyle, Rasul-u Ekrem (SAV) in
"Kardeşine güler yüz göstermen sadakadır. İyiliği emredip kötülükten sakındırman sadakadır. Yolunu şaşırmış bir kimseye yol göstermen sadaka; bir yoldan taş, diken ve kemik gibi kolayca zarar veren bir şeyi kaldırman sadaka, senin kovandan kardeşinin kovasına su aktarman da bir sadakadır." hadisini hayata geçirmeye çalışacağım... Yatsıdan sonra herkesle müsafa edeceğim, hayırlı akşamlar dileyeceğim, inşallah! Yolunuz Bursa'ya düşer de tanışmadığınız halde size tebessüm edip müsafalaşan ben olurum belkide, kimbilir?
Bu arada, lafa daldık. Bursa'da öğlen vakti gelmiş geçiyor bile! Bana müsaade !
ALLAH'a emanet, kalın sağlıcakla!


"ALLAH(cc) Kabul etsin! Hayırlı Günler!"
***"En Kötü KÖRlük, gÖZünü GÖRmeyiştir!.." Kul İhvani
Kullanıcı avatarı
Gariban
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 2834
Kayıt: 25 Tem 2007, 02:00

Re: ANAHTAR

Mesaj gönderen Gariban »

Ve Aleykummes Selam Ve Rahmetullahi Ve Berekatuhu acakir77 Kardesimiz,
İşte bu dedikleriniz sünnetleri yaşamak ve dirilik. Böyle sadaka vererek Resulullah SAV'e yaklaşırız degil mi? Ne güzeldi anlattıklarınız, candan ve yürekten, samimi ve sıcak, ANAHTARın kulbuna yapışmak budur işte. Biz Bursa'ya gelmeden sizinle Musafaha ettik Mustafa (a.s)'ın yüreğinde inşaALLAH.

Es-Selam ve Sevgiyle
GaribAN
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9090
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Re: ANAHTAR

Mesaj gönderen nur-ye »

İbn Arabî k.s hazretleri: ''Sadakaların en büyüğü insanın bizzat kendisini tasadduk etmesidir'' diyor…


SEVgili garbÂN kardeşim, YOL arkadAŞIM,
ÖZ-EL ÂNlayış ve ÂNlatısının LÛTFluğu ve SADAKATı ile SAMİMİYET dOLu SUnumun için teşekkürler...

HALK için yazılanları HAKK Celle Celâlihu OKUtmakta MAÂŞ-ALLAH!
Resim
Kullanıcı avatarı
Gariban
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 2834
Kayıt: 25 Tem 2007, 02:00

Re: ANAHTAR

Mesaj gönderen Gariban »

Nur-Ye abla Eyvallah Allah Resulullah SAV'in riza birliginde cumlemizden razi olsun insaallah.
Ne guzel demiŞ İbn Arabi hz.
Derman hocamin su ile ilgili aciklamalarinda su vermenin sevap oldugundan bahseder bahseder sonra bir yerde der : Suyunuzuda kendiniz koyun der yani kendi kendinize tasadduk edin der.


Hadid Suresi [57/18] :
إِنَّ الْمُصَّدِّقِينَ وَالْمُصَّدِّقَاتِ وَأَقْرَضُوا اللَّهَ قَرْضًا حَسَنًا يُضَاعَفُ لَهُمْ وَلَهُمْ أَجْرٌ كَرِيمٌ
İnnelmusaddikiyne velmusaddikati ve akredullahe kardan hasenen yuda'afu lehum ve lehum ecrun keruymun:
Şübhesiz sadaka veren erkekler ve dişiler ve Allaha öyle karzı hasen takdim edenler, verdikleri kendileri hisabına kat kat katlanır, bir de onlara pek hoş bir ecir vardır

Ley Suresi [92/5-7]:

فَأَمَّا مَن أَعْطَى وَاتَّقَى
Feemma men a'ta vetteka.
Bundan böyle amma her kim vergi verir(ittika eder) korunur

وَصَدَّقَ بِالْحُسْنَى
Ve saddeka bilhusna.
Ve husnâyı tasdîk eylerse

فَسَنُيَسِّرُهُ لِلْيُسْرَى
Fesenüyessirühu lilyüsra.
Biz onu yüsraya (en kolayına) kolaylıyacağız

O zaman her kimki :
-bedenen seriata uyarak Resulullah SAV sozleriyle kendine sadaka verip bedenini terbiye ederse,
-nefsen, tarikatta Resulullah SAV'in hareket ettigi gibi onun amelleriyle hareket ederek nefsine sadaka verip onu tezkiye ederse
-kalben, marifette, Hulkil Aziym olarak yaratılmış olan Resulullah SAV'in ahlakiyla ahlaklanarak kalbine sadaka verip ondaki kötü sıfatlardan kalbini tasfiye ederek kalbini gül bahcesine çevirirse
-Ruhen , hakikatte, Resulullah SAV'in halleriyle hallenerek, akrabu olan Rabbinden yetim biraktiğı ruhuna sadaka vererek, taam vererek, doyurarak onu tecliye ederse

o kişi hakikaten Sıddıkk, Tasadduk eden bir kişidir desek güzel olurdu inşaALLAH.

Allah en dogrusunu bilir.
Es-Selam ve sevgiyle
GaribAN
Resim
Kullanıcı avatarı
hamdolsun
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye
Mesajlar: 496
Kayıt: 23 Ara 2009, 02:00

Re: ANAHTAR

Mesaj gönderen hamdolsun »

Gariban yazdı:Nur-Ye abla Eyvallah Allah Resulullah SAV'in riza birliginde cumlemizden razi olsun insaallah.
Ne guzel demiŞ İbn Arabi hz.
Derman hocamin su ile ilgili aciklamalarinda su vermenin sevap oldugundan bahseder bahseder sonra bir yerde der : Suyunuzuda kendiniz koyun der yani kendi kendinize tasadduk edin der.


Hadid Suresi [57/18] :
إِنَّ الْمُصَّدِّقِينَ وَالْمُصَّدِّقَاتِ وَأَقْرَضُوا اللَّهَ قَرْضًا حَسَنًا يُضَاعَفُ لَهُمْ وَلَهُمْ أَجْرٌ كَرِيمٌ
İnnelmusaddikiyne velmusaddikati ve akredullahe kardan hasenen yuda'afu lehum ve lehum ecrun keruymun:
Şübhesiz sadaka veren erkekler ve dişiler ve Allaha öyle karzı hasen takdim edenler, verdikleri kendileri hisabına kat kat katlanır, bir de onlara pek hoş bir ecir vardır

Ley Suresi [92/5-7]:

فَأَمَّا مَن أَعْطَى وَاتَّقَى
Feemma men a'ta vetteka.
Bundan böyle amma her kim vergi verir(ittika eder) korunur

وَصَدَّقَ بِالْحُسْنَى
Ve saddeka bilhusna.
Ve husnâyı tasdîk eylerse

فَسَنُيَسِّرُهُ لِلْيُسْرَى
Fesenüyessirühu lilyüsra.
Biz onu yüsraya (en kolayına) kolaylıyacağız

O zaman her kimki :
-bedenen seriata uyarak Resulullah SAV sozleriyle kendine sadaka verip bedenini terbiye ederse,
-nefsen, tarikatta Resulullah SAV'in hareket ettigi gibi onun amelleriyle hareket ederek nefsine sadaka verip onu tezkiye ederse
-kalben, marifette, Hulkil Aziym olarak yaratılmış olan Resulullah SAV'in ahlakiyla ahlaklanarak kalbine sadaka verip ondaki kötü sıfatlardan kalbini tasfiye ederek kalbini gül bahcesine çevirirse
-Ruhen , hakikatte, Resulullah SAV'in halleriyle hallenerek, akrabu olan Rabbinden yetim biraktiğı ruhuna sadaka vererek, taam vererek, doyurarak onu tecliye ederse

o kişi hakikaten Sıddıkk, Tasadduk eden bir kişidir desek güzel olurdu inşaALLAH.

Allah en dogrusunu bilir.
Es-Selam ve sevgiyle
GaribAN

inşAllahuuteala.. amin kerrelerce ammiinn ..
Kullanıcı avatarı
MINA
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2740
Kayıt: 25 Eki 2008, 02:00

Re: ANAHTAR

Mesaj gönderen MINA »

Sual de bilgiden doğar, cevap da...

( HZ. Mevlana )
''Ve Allah'a Sımsıkı Sarılın...''

Hacc / 78
Kullanıcı avatarı
MINA
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2740
Kayıt: 25 Eki 2008, 02:00

Re: ANAHTAR

Mesaj gönderen MINA »

HZ. Musa A.S DEdi ki

— Ey soru ve hesap gününün sahibi olan Allah’ım; yapıp dizdin, neden yine bozar, yıkarsın? Cana canlar katan erler ve dişiler yaratırsın... Sonra bunları yıkar mahvedersin; neden?



Hakk Teala dedi ki:

— Bu suali inkâr yüzünden yahut gafletle ve nefsine uyarak sormuyorsun, biliyorum. Yoksa hoş görmez, gazap eder, bu soru yüzünden seni incitirdim... Fakat bizim işlerimizdeki hikmetleri, varlık sırlarını araştırıyorsun, bunları bilip sonra da halka bildirmek ve her ham kişiyi bu suretle olgunlaştırmak istiyorsun... Sen bildiğin halde, halka da bildirmek için sormaktasın. Çünkü bu sual yarı bilgidir. Hiç bilmeyen, bu bilgiden dışarıda kalan; bu soruyu soramaz. Sual de bilgiden doğar, cevap ta... Nitekim diken de toprakla sudan biter, gül de! Hem sapıklık bilgiden olur, hem doğru yolu buluş! Nitekim acı da rutubetten hasıl olur, tatlı da!



Hakk kelimi de; acemilere bu sırrı bildirmek, onları faydalandırmak için kendini acemi yerine koydu. Biz de kendimizi ondan daha acemi yapalım da, bilmez gibi, cevabını dinleyelim!


Hak Teala buyurdu ki:


— Ey akıl sahibi Musa! Mademki sordun, gel de cevabını duy! Ey Musa; yere bir tohum ek de, bunun sırrını anla, insafa gel!



Musa; tuhum ekti, ekin bitti, kemale gelip başaklandı, güzelce ve düzgünce yetişti. Orağı alıp biçmeye başladı. Gaybdan kulağına bir ses geldi:


— Neden ekiyor, büyütüyorsun da kemale gelince kesiyor, biçiyorsun?


Musa dedi ki:

— Yarabbi! Burada tane de var, saman da! Onun için kesiyorum. Çünkü tanenin saman ambarına konması layık değil, saman da buğday ambarına konursa yazık olur! Bu ikisini karıştırmak hikmete uygun olmaz, mutlaka eleyip ayırt etmek gerekir.



— Bu bilgiyi sen kimden aldın da bir harman meydana getiriyorsun?


— Allah’ım, bana bu temyizi (ayırma-fark etme) sen verdin, dedi Musa.


— Öyle ise; nasıl olur da bende temyiz olmaz? Halk arasında temiz ruhlar da vardır, topraklara bulanmış kara ruhlar da! Bu sedeflerin hepsi bir değil! Birisinde inci var, öbüründe boncuk! Buğdayları samanlardan ayırmak nasıl lüzumlu ise, bu iyiyi de kötüden ayırmak vaciptir! Bu âlem halkı; hikmet hazineleri gizli kalmasın, meydana çıksın diye yaratılmıştır. Ben bir hazineydim, hem de gizli, bunu duy da cevherini kaybetme, meydana çıkar!

Mesnevi
''Ve Allah'a Sımsıkı Sarılın...''

Hacc / 78
Kullanıcı avatarı
habibi
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1059
Kayıt: 26 Eki 2008, 02:00

Re: ANAHTAR

Mesaj gönderen habibi »

Resim

Sırrı Sekati Hazretleri’ne:
-‘Ya Şeyh, sizin hiç hatanız olmadı mı?’ diye sordular.
-‘kardeşlerim, bir hata işledim ki ateşi otuz yıldır yüreğimi yakmaktadır. Hatırladığımda kalbim duracak gibi oluyor’ dedi. Müslümanlar merak ettiler:
-‘O hata ne idi?’
-‘‘Otuz yıl önce Bağdat’ta büyük bir yangın çıktı. Benim dükkanımında buluduğu büyük bir çarşı yandı. O sırada ben orada değildim. Bana bütün komşuların dükkânının yandığını, benımkine bir şey olmadığını haber verdiler. Sevindim,’Elhamdülillah’ diyerek Rabb’ime hamdettim. Fakat hemen aklıma diğer Müslümanları bırakıp sadece kendimi düşündüğüm geldi ve çok utandım. Derhal tövbe istiğfar ettim. Kefaret olarak dükkânımdaki bütün malları fakirlere dağıttım. Lakin otuz yıldır, o bir anlık bencilliğim kalbimden hiç çıkmadı, ateşi beni hep yaktı’’dedi.
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/cicekler/hbbi.jpg[/img]
Kullanıcı avatarı
Gariban
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 2834
Kayıt: 25 Tem 2007, 02:00

Re: ANAHTAR

Mesaj gönderen Gariban »

KALEM SURESI [68/(17 -29)]

اِنَّا بَلَوْنَاهُمْ كَمَا بَلَوْنَا اَصْحَابَ الْجَنَّةِ اِذْ اَقْسَمُوا لَيَصْرِمُنَّهَا مُصْبِحٖينَ
Resim---İnna belevnahum kema belevna ashabelcenneh, iz aksemu leyasrimunneha musbihîn.
Haberiniz olsun ki biz onlara belâ vermişizdir. O bağ sahiblerini belâlandırdığımız gibi; o sıra ki yemin etmişlerdi; sabah olunca onu mutlaka divşireceklerdi. [17]

وَلَا يَسْتَثْنُونَ
Resim---Ve la yestesnûn.
Bir istisna da yapmıyorlardı [18]

فَطَافَ عَلَيْهَا طَائِفٌ مِنْ رَبِّكَ وَهُمْ نَائِمُونَ
Resim---Fetafe 'aleyha taifum mir rabbike ve hum naimûn.
Derken ona rabbından bir dolaşan dolaşıvermişti onlar uyuyorlardı [19]

فَاَصْبَحَتْ كَالصَّرٖيمِ
Resim---Feasbehat kessarîm.
Sabaha kadar o bağ sırıma dönüvermişti [20]

فَتَنَادَوْا مُصْبِحٖينَ
Resim---Fetenadev musbihîn.
Derken sabaha yakın birbirlerine seslendiler [21]

اَنِ اغْدُوا عَلٰى حَرْثِكُمْ اِنْ كُنْتُمْ صَارِمٖينَ
Resim---Eniğdu 'ala harsikum in kuntum sarimîn.
Haydin kesecekseniz harsinize irkence koşun dediler. [22]

فَانْطَلَقُوا وَهُمْ يَتَخَافَتُونَ
Resim---Fentaleku ve hum yetehafetûn.
Hemen fırladılar, şöyle mızırdaşıyorlardı: [23]

اَنْ لَا يَدْخُلَنَّهَا الْيَوْمَ عَلَيْكُمْ مِسْكٖينٌ
Resim---El la yedhulennehelyevme 'aleykum miskîn.
Sakın bu gün aranıza bir miskîn sokulmasın diyorlardı [24]

وَغَدَوْا عَلٰى حَرْدٍ قَادِرٖينَ
Resim---Ve ğadev 'ala hardin kadirîn.
Sırf bir men'a güçleri yeterek erkenden gittiler. [25]

فَلَمَّا رَاَوْهَا قَالُوا اِنَّا لَضَالُّونَ
Resim---Felemma raevha kalu inna ledallûn.
Vakta ki o bağı gördüler, biz, dediler: her halde yanlış gelmişiz [26]

بَلْ نَحْنُ مَحْرُومُونَ
Resim---Bel nahnu mahrumûn.
Yok biz mahrum edilmişiz [27]

قَالَ اَوْسَطُهُمْ اَلَمْ اَقُلْ لَكُمْ لَوْلَا تُسَبِّحُونَ
Resim---Kale evsetuhum elem ekul lekum levha tusebbihûn.
Ortancaları (en mu'tedilleri) demedim mi size: tesbîh etseydiniz [28]

قَالُوا سُبْحَانَ رَبِّنَا اِنَّا كُنَّا ظَالِمٖينَ
Resim---Kalu subhane rabbina inna kunna zalimîn.
Sübhansın ya rabbena! Dediler: bizler doğrusu zalimlermişiz [29]
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9090
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Re: ANAHTAR

Mesaj gönderen nur-ye »

Resim

''Akıl sadece anahtar. Anahtara takılmayasın. Asıl olan anahtarın açacağı kapılardır. Kapıların ardında hazineler, kapıların ardında sırlar vardır. Sırlar ki, ebedî muştuları koynunda barındırır; sonsuza kavuşturur. Aklını kullanıp dünyadayken cennetin kapılarını aralayasın oğul.''
Şeyh Edebalı h.z
Resim
Kullanıcı avatarı
HAS-AN
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye
Mesajlar: 570
Kayıt: 02 Tem 2009, 02:00

Re: ANAHTAR

Mesaj gönderen HAS-AN »

ANAHTAR……..Kaç anahtar var yüreğimde



Bir çoğu eski
Bir kaçı yeni
Ve yüreklerde unutulmuş kaç anahtar …
Avuçlarımın orta yerinde gözler
Dudaklarımda açılmayı bekleyen sözler
Yaşanmayan yalan ya
Yaşananlar anladım ki anahtar
Bir çoğu eski
Bir kaçı yeni
Her adım bir kapı
Her kapı farklı bir kilit
Doğru olsa bile anahtar
Kararsız olunca eller neye yarar anahtar
Mezar benim kapım
Ben ise anahtar
Üzerimde biten çiçekler toprak anaya anahtar
Bu dünyanın alacakaranlığında
Bulunsa da işin üstadı çilingir
Pas tutunca kilit neye yarar anahtar



120120111450
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/soyres/gullu.jpg[/img]
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9090
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Re: ANAHTAR

Mesaj gönderen nur-ye »

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

Fasil:İMAN VE İSLAM HAKKINDA
Konu:İman ve İslam`ın Fazileti
Ravi:Vehb İbnu Münebbih

HADİS-İ ŞERİF no: 12

*----Hz. Peygamber (sav) a : "La ilahe illa Allah cennetin anahtarı değil mi? " dendi de: "Evet, öyledir ama dişsiz anahtar olur mu? Dişleri olan anahtarın varsa kapın açılır, yoksa kapalı kalır, açılmaz" cevabını verdi.
Kütüb-i Sitte



Resim

ZEVK 377

Bir ateş sarayı gönlüm, ateşten bir tahtımız var
Alev alev HU!.. çekeriz, sırr sebili bahtımız var
Gülizâr-ı İbrahimde Can Cânânla bile olup
Birlik bâdesin içmeye, bizim Yârla ahtımız var...


27.10.1988 11:17 dr.
Resim
Resim
Cevapla

“Tasavvuf” sayfasına dön