Ferhat ile Şirin

Cevapla
Kullanıcı avatarı
canan
Aktif Üye
Aktif Üye
Mesajlar: 145
Kayıt: 28 Eki 2008, 02:00

Ferhat ile Şirin

Mesaj gönderen canan »

Resim

Ferhat ile Şirin


Ferhat Sevgilisi Şirin İçin Dağlar Delmiş. Dağı da Varlık Olarak Görürsek, Bu Dağı Nasıl Delmiştir.

Ferhâd ile Şirin öyküsü mitsel bir öyküdür, yâni arketipal, simgesel ve alegorik bir anlatım içerir. Tıpkı "Âdem ile Havva", "Yusuf ile Züleyha", "Kerem ile Aslı", "Arzu ile Kamber", "Leylâ ile Mecnûn" vb. gibi...

Mitlerde kullanılan sözcükler, sözlük anlamları yanında, örtük olarak eğretilemeli, simgesel, anlamları da içerirler. Bâzen, bu yöntem, anlamları saklamak için kullanlır, bâzen de sezgiyi harekete geçirmek, kesfi açmak için. Bâzı mitler ise tasavvufî mânâlardan kuruludur -burada olduğu gibi. Tasavvufun kullandığı bu tür mitlerin kökeni İdris Nebî'ye (Hermes-i Herâmise; Hermes Trimegistes) dayanır.Bu nedenle tasavvuf, hermetik geleneğe bağlıdır.

İdris Nebî hulle biçer,
Gezer ALLAH deyû deyû.

der Yunus Emre. (Hûlle: hâl elbisesi).

Bilindiği gibi, simgeler kavramlardan farklı olarak, çoklu anlam yüklüdürler. Kavramlar, insan anlığı için açık seçik ve mantıksaldırlar. Buna karşın kavramlar, sezgi'yi devre dışı bırakırlar. Simgesel anlatımlar ise, "keşfî-sezgi"yi harekete geçirirler, ancak, buna karşın anlamları açık seçik değil, buğuludur.

Tasavvufî mitlerin çözümlenmesi "zevkî"dir, bu nedenle ilmî bir dâva güdülmez; keşf-i sezgiyi uyandırıp, kişinin zevk ile bilmesine yol açar, bildiği de kendi olur.

Şimdi gelelim Ferhâd ile Şirin'in mitsel öyküsüne:

Ferhâd, bir erkek ismi olarak kullanıldığı hâlde, bu mitsel öyküde özgün bir deyim niteliğindedir. Şimdi bu deyimi "Fer-Hâd" diye çözümleyerek ise başlayalım: Tasavvufta 'Fer" deyimi "Asl" ile birlikte "Asl-Fer" kavram çifti olarak kullanilir. Fer, Asl'ın belirmedeki sonucu, zuhûr kaydının nihâyetinde büründüğü mâhiyyet'tir. Aslî Varlık (Vücûd) olarak alırsak, Fer, varoluş (mevcûd) anlamına gelir. "Hadd" ise hudûd çizmek, sınırlamak anlamındadır. "Hadd", Varlık düzeyini bildirir. Bu bağlamda zevkî olarak, "Ferhâd" Varlığın (Asl), varoluştaki (mevcûd) son hudûdu, yâni insanı simgeler. Vücûd'dan mevcûd'a gelip "Ferhâd olan insan, Aslı'ndan fâri" olmus, Aslı'yla arasına mevcûd'un perdesi girmiştir. Ayrılık hasretiyle Aslı'nı aramaya koyulmustur. Mevcûdiyet perdesi son kertesine (sitretu'l-muntehâ) kadar kalkmazsa, kişi Aslı'na kavuşamaz. Varlık dağını delmek gerekir. Ferhâd'ın kendi mevcûdiyeti kendine perdedir.

Bilindiği gibi Kurân-ı Kerîm'de "Hadid-sûresi" vardır. Hadid, demir olarak çevrilmektedir. Bu sözcük, "kuvvetli, hiddetli" demektir. Tasavvufta, inzâlin (beliriş) mevcûd'da karar kılması, kuvvetler (melkiten melek)yoluyladır. Bunun bir mîzan (denge) içinde olduğu vurgulanmıştır (Hadid-25).

Bir de, Kehf sûresinde, Zülkarneyn bahsinde, iki dağın arasına "Hadid" konularak bir "sedd" oluşturulur. Hadid-97'de "Artık onu ne aşabildiler, ne de delebildiler" buyurulmuştur. Hadid-98'de ise, "RABBimin vaadi geldiği zaman onu yerle bir eder, kuşkusuz RABBimin vaâdi Haktır." İşte, Ferhâd'ın, vâdesi geldiğinde, benlik dağını aşk-ateşi ile delmesi tahakkuk etmiştir. Ferhâd, "haddad" yâni demircidir de.

Benlik dağını delip Şirin (sevimli) olan Aslı'sına kavuşan Ferhâd, aşk ateşiyle canını verip "Ferhat'a yâni Sevinç'e dönüşür. Yâni hâddini aşarak Hakîkatta erir ve insanlara "feyz" ırmaklarını akıtmaya başlar: ilm-i ledûn.

ALINTI
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/cicekler/sg_1.jpg[/img]
Kullanıcı avatarı
MINA
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2740
Kayıt: 25 Eki 2008, 02:00

Mesaj gönderen MINA »

Resim

Ben bir balığım,
Aşk ise daldığım bir derya...
Aşktan gözlerim yaşlı olsa da o derya göz yaşımı nerden bilir..?
Başımı o denizden çıkarayım desem,
Balığım ya; nefesim kesilir..!

Mevlana
''Ve Allah'a Sımsıkı Sarılın...''

Hacc / 78
Kullanıcı avatarı
habibi
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1059
Kayıt: 26 Eki 2008, 02:00

Mesaj gönderen habibi »




''Aşktopuklarındanetinekadarişlemişbirnasırdır.

Yacanınacıyaacıyaadımatacaksınyadacanınıacıtaacıtasöküpatacaksın.

Herikiyoldadatekbirgerçekolacak.

Canınçokamaçokacıyacak.''


Hz.Mevlana
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/cicekler/hbbi.jpg[/img]
Kullanıcı avatarı
MINA
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2740
Kayıt: 25 Eki 2008, 02:00

Mesaj gönderen MINA »

“ İbrahim Ethem tacı tahtı terk ediyor. Seneler sonra seyr-ü sülûkünü tamamladıktan sonra Belh şehrine tekrar geliyor. Kendi yaptırdığı camide yatsı namazı kılıyor.

Dışarıda sulu kar, yağmur, soğuk… “Şurada kıvrılayım da sabah olunca giderim” diye düşünüyor. Kayyum geliyor, camide saklandığı yerden buluyor, çıkarıyor. “Ne yapıyorsun” diyor. “Müsaade et, şurada yatayım. Sabah namazından sonra Belh’e gireceğim” diyor.

Kayyum bacağından tutuyor onu “İbrahim Ethem, senin gibi çulsuzlar için yaptırmadı bu camiyi” diyor ve bacağından sürükleye sürükleye, kafasını merdivenlere vura vura atıyor onu dışarıya.

İbrahim Ethem “Ben bu camiyi yaptırdım” diyemiyor.

Çaresiz, şehre gidiyor. Her taraf kapalı, sadece bir yer açık. Bir fırın. Kapıyı çalıyor ve sabaha kadar oturma müsaadesi istiyor. Orada çalışan işçi, “Geç otur” diyor. Aradan bir-iki saat geçiyor. Sabah ezanı okunmaya başlıyor. Okunduktan sonra işçi dönüyor “Hoşgeldiniz, nereden gelip nereye gidiyorsunuz, isminiz ne” diyor.

İbrahim Ethem de “Ben iki saattir burada oturuyorum, şimdi mi geldi aklına sormak” diyor.

Fırıncı diyor ki: “Ben bu fırında işçiyim. İki çocuğum var, iki de yetime bakıyorum. Ben onlara şimdiye kadar haram lokma yedirmedim. Senin geldiğin vakit benim mesai saatim dahilindeydi. Ezan okundu, mesaim bitti. Seninle istediğin kadar konuşabiliriz, şimdi kazancıma haram karışmaz.”

İbrahim Ethem “Sen ne güzel adammışsın. Sen Allah’tan bir şey isteyip de olmadığı vaki oldu mu?” diye soruyor.

“Ben Allah’tan ne istediysem verdi. Fakat Allah’tan bir şey istedim. Onu bana vermedi. Allah’a yalvardım, bana İbrahim Ethem’i göster diye, bana onu göstermedi” diyor.

“O Allah, öyle bir Allah ki,” diyor İbrahim Ethem,

“İbrahim Ethem’i bacağından sürükleye sürükleye, kafasına vura vura getirir sana gösterir ve senin gözünün önünde ruhunu teslim ettirir” diyor ve Allah diyerek ruhunu teslim ediyor.

***
''Ve Allah'a Sımsıkı Sarılın...''

Hacc / 78
Kullanıcı avatarı
habibi
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1059
Kayıt: 26 Eki 2008, 02:00

Mesaj gönderen habibi »

Resim


Ey âşık hani özlem çekiyorsun ya!

Ululukta değildir aşk hünerde değildir. Bilgide değildir hem defterde değildir.
Kitap sayfalarında hele hiç değil. Halkın dedikodusu da olamaz aşıkların yolu…
Dalı sonsuzluktadır aşkın kökü ilksizliktedir. Ne arşa dayanır bu ağaç ne toprağa.
Bir gövdesi yok ki gövdeye dayanası.Aşk gelince aklı koyduk rafa heva ve hevesi falakaya yatırdık…

Akla ve ahlaka yaraşır şey değil çünkü şu kendini beğenmişlik.
Hani ey aşık hani özlem çekiyorsun ya Sevgili’ye!

Bil ki Sevgili’dendir özlemin özü.Odur asıl sana özlem duyan.

Çünkü o tutuşturmayınca alevi kimsede olmaz ateş ve aşk ateşi önce sevilene ondan sevene düşer.

Deniz yolcusuna ya korku ya umut tahtasıdır gemi.
Yolcu da tahta da yok olunca ne kalır ki yokluktan başka!..
Bir tahta parçasına verdinse gönlünü boğulmaktan korkarak yol eri değilsin sen.
Belki aslına isyan eden bir isyancı!..

Bir şerbet sun bana canlar bağışlayan dudağından da şifa bulayım derhal. Hastaya bundan daha etkili ilaç mı bulunur?
Sustum!

Bir harf bile söylememin imkanı yok yoklukta artık.
Aslı olmayan sözlerdir çünkü hep dilimde gerçek değil surettir hep…
Cana eziyetten başka bir şey vermez ki söylesem!..Sustum! çünkü hadden aşkın olacak söz kabından taşacak…

Ne kulaklarda onu anlayacak bir kudret var oysa; ne anlayışında ona uygun bir kabiliyet!..

Ey Tebrizli! Hem denizsin sen hem inci. Tanrı nurundan başka bir şey değil varlığın da!..”

Hz.Mevlâna
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/cicekler/hbbi.jpg[/img]
Kullanıcı avatarı
hamdolsun
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye
Mesajlar: 496
Kayıt: 23 Ara 2009, 02:00

Mesaj gönderen hamdolsun »

"Kerem kendi suretini görmeden,
Sen artık Aslı'na bürün demişler,
Ferhat doğduğu gün isim vermeden
Bu çocuk ne kadar Şirin demişler. "




(:

Serdar Tuncer...
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12889
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

SuLT-ÂN-ıM!..
Ahhhh cÂNıM!..


KEREM’in EmEl-in ASLı ECEL-miş
AŞK AT-EŞ GİY-inmiş Çok ŞiRiN GEL-miş
FerhÂD Külünk ile KaLB-ini DEL-miş
SıRR-ı Suveydâ-mız AK-mış SuLT-ÂN-ıM!..
Resim
Cevapla

“Tasavvuf” sayfasına dön