KÂRİA SÛRESİ : 101. Sûre :
اَلْقَارِعَةُ
---''El kariah. '' "Kâria!" : şiddetle vuran, var gücüyle yüklenen, felâket kapısını çalan apaçık büyük belâ, kıyâmet. (Kâria 101 / 1)
مَا الْقَارِعَةُ
---''Mel kariah.''
"Nedir Kâria!" : onun ne olduğunu biliyor musun? (insan hafsalası alır mı sanıyorsun?) (Kâria 101 / 2)
وَمَا اَدْرٰیكَ مَا الْقَارِعَةُ
--- ''Ve ma edrake mel kariah.: Ve nedir sana Kâria'yı bildiren?" İnsana idrak ettirecek şey nedir, o müthiş paniği? (Kâria 101 / 3)
Kâria : kıyâmetin isimlerinden biri olduğunda ittifak vardır. Mesele şu ki o gün insan aklının bildiği, tanıdığı, yaşadığı ve tasavvur ettiği tüm sistem bir sur sayhası ve gürültüsü ile alt üst olmuştur.
Herşey yerle bir olmuştur. Çılgın çarpışmalarla un ufak oluş yürekleri ağza getirecek bir dehşet sergiliyor.
İnsan aklının, vehminin ve zannının ötesinde insan takdirinden uzaktır.
يَوْمَ يَكُونُ النَّاسُ كَالْفَرَاشِ الْمَبْثُوثِ
--- ''Yevme yekunun nasu kelferaşil mebsûs. :O gün insanlar çırpınıp yayılan pervâneler gibi olacak."Ateşe düşmüş kelebekler gibi çırpınan, rastgele kaçışmaya çalışan insanlar... Kırılmış bir tesbih tanelerinin beton üstünde dağılıp saçılması gibi mebsüs insanlar... (Kâria 101 / 4)
وَتَكُونُ الْجِبَالُ كَالْعِهْنِ الْمَنْفُوشِ
---''Ve tekunul cibalu kel'ihnil menfûş. : Dağlar atılmış (didilmiş) renkli (rengarenk) yünler gibi olacak!" (Kâria 101 / 5)
Âyet-i celileye "Benlik dağları"hikmetiyle bakıp, "Nûh (aleyhi's-selâm)'ın oğlunun sığındığı Ben Dağı gibi"desek...
Nefsin "Ben Dağı"nın, yedi renginin ortaya didik didik döküldüğü zâhir-bâtın, dış-iç, diye bir şeyin kalmadığı gün desek, zevkolur...
Ne var ki ileri gidersek taşa tutarlar!
وَتَكُونُ الْجِبَالُ كَالْعِهْنِ الْمَنْفُوشِ
---''Ve tekunul cibalu kel'ihnil menfûş.: İşte kimin tartıları ağır gelirse..." (Kâria 101 / 6)
Tartıları ağır basana gelince :
Mevâzin : "mevzûn"un çoğulu alınırsa; kıymet ve değeri olan ameli sâlihâlar.
"El mîzân"ın çoğulu alınırsa; teraziler olup ikisi de aynı yere çıkar ki hakk ve hayr ağır, bâtıl ve şer olanlar hafif gelecektir.
فَهُوَ فٖى عٖيشَةٍ رَاضِيَةٍ
---''Fe huve fi îşetir radiyeh. : Artık o, hoşnut (razı olacağı) bir yaşayıştadır." (Kâria 101/7)
İşte onlar, gerçek ve ebedî rıza hayatına kavuşurlar.
--- "Şüphesiz ki ashabe'l-cennet o gün fakihe meşgalesi içindedirler." (Yâsîn 36/55)
Diğerleri korkunç hâller içinde iken cennet ashabı (sahibi) olmaya hak edenler, hasat (fakihe,olgunluklar) la meşgul olurlar.
Ektiklerini biçiyorlar, diktiklerini topluyorlar. Harman ve hasat zamanı, bağ ve bostan bozumu...
Kemâlât meyvelerini devşirme mevsimi!
İşte "işetin Raziyeh...." : rıza yaşayışı...
Bir nefs râziyyeten sırrına erdiyse, merzîyyeten meyvelerini topluyor...
وَاَمَّا مَنْ خَفَّتْ مَوَازٖينُهُ
--- ''Ve emma men haffet mevazinuh.: Tartıları hafif gelene (kimseye) gelince " (Kâria 101 /8)
Seyyiâtı, hasenâtından fazla çıkana gelince :
فَاُمُّهُ هَاوِيَةٌ
---''Fe ummuhu haviyeh.: Artık onun anası "Hâviye"dir." (Kâria 101 /9)
Onu saracak ana kucağı hâviyedir ve anası ağlamış demektir. Anasından emdiği son kez burnundan gelecektir. Yaşarken onun anası hevâsı idi. Âhirette de hevâ cehennemi olacaktır.
وَمَا اَدْرٰیكَ مَا هِيَهْ
---''Ve ma edrake mahiyeh.: Onun mâhiyetini sana bildiren nedir?" (Kâria 101 /10)
Hâviyenin; hûviyeti ve mâhiyetini her aklı olup "insan sûretindeyim" diyen oturup kendi nefsinde uzunca düşünsün.
Ve unutmasın ki ALLAH Tealâ; hâşâ, cennet ve cehennem diye tesisler kurmuş, donatmış ve hazır edip bekliyor değil...
Herkes nurunu da narını da burada ekiyor orada biçiyor...
Ya da çıkan canının içinde götürüyor!
Hayat oyun değil dostlar! Keşke olsaydı ama, oyun değil! Bizlerde oyuncu değiliz!
نَارٌ حَامِيَةٌ
---''Narun hamiyeh.: Kızgın ateş!" (Kâria 101 /11)
Hami : görüp gözeten, sahib çıkan.
Muhami : avukat. Artık onu âhirette himâye eden; kendisinin, dünya hayatında koruyucusu ve samimî dostu ve avukatı olduğu hevâ-heves ve cehâleti, cehennemi olur.
Herşey sırayla...
İşte böylesine akıl fikir eremez bir kıyâmet günü...
Hoş, insanın aklı, neye doğru dürüst erdi ya...
Doğuma mı, ölüme mi, ağlayana mı, gülene mi?
(Kul İhvani, Muhammedi Tasavvuf'tan)
Kul İhvani KÂRİA SÛRESİ ŞERHi
- nur_umim
- Özel Üye
- Mesajlar: 1129
- Kayıt: 19 Ağu 2007, 02:00
- halimkok
- Özel Üye
- Mesajlar: 3843
- Kayıt: 09 Ağu 2007, 02:00
O AN' a kadar bizim için bilinemezlikte olduğu halde...
Bazen ilk defa dinlediğimiz bir müzik... bize bildik-tanıdık gelir...
Niye böyle olur bilmeyiz... Alır götürür içimizde bir yerlere...
O an hissettiklerimizi anlamlandırmak, söze dökebilmek çok zordur...
Ama bazen o da bir bilinemezlik içinde kendiliğinden oluverir ve söze dökülür.
HAYY-at... Yaşam... VAR oluş... BİR NEY' den DİN-lediğimiz bir melodidir...
İlk ve son defa DİNlediğimiz HÂL' de BİZ' e bildik-tanıdık gelir...
KARİA Suresi' ne bakarken Bezm-i Elest' te Allah-û Zûlcelâl' in
"Ben sizin Rabbiniz değil miyim ?"
diye soruşu canlanıyor gönlümde...
İşte böyle bir halet-i ruhiye ile yazılmıştır; KARİA dan KARİNE ye
Bir MEÂL veya TEFSİR benim yapabileceğim bir iş değildir... Haddim de değildir... Bu ancak ve ancak RUH' umun KÂLB' imin TINI' larıdır...
KARİA dan KARİNE ye
Allah hiçbir şey yaratmadan evvel neredeydi?
Diye soranlara Resûlullah SAV;
Altında ve üstünde hava bulunmayan ÂMÂ da idi
Diye cevap veriyor.
Hiçbir şey yaratmadan EVVEL
Allah cc. Hiçbir şey yaratmadan, ZAMAN ı da yaratmamıştı MEKÂN ı da
EVVEL-AHİR; Yaratılan ZAMAN a... ALT-ÜST ise; MEKÂN a özgü nispetlerdir.
Nisbet İKİ liği gerektirir.
BİR inin diğerinden farklı olarak belirginleşen bir vasfına dair bir belirlemedir bir ölçüdür.
ÂMÂ ise; Bilinemezliktir
ÂMÂ Bilinemezliği ÛMMÎ Bilinemezliği gibi değildir
Çünkü; ÛMMÎ de Zahir ve Batın ın BİR lenememesi
SEVİYELENEMEMESİ nedeniyle bilinemezlik düşünülür.
ÂMÂ da ise böyle bir İKİ lik (Zahir-Batın) sözkonusu değildir.
O, tıpkı SIRF KARANLIK ya da SIRF IŞIK gibidir.
Sırf karanlıkta bir şeyin belirginleşmesi, görülmesi mümkün olmadığı gibi sırf ışıkta da bir ŞEY görülemez.
KARANLIK veya IŞIK ın KENDİnden başka OL-AN YOKtur.
BİR den başka OL-AN olmadığında BİLME BİR den başkası için de sözkonusu olamaz.
İşte bu HÂL de iken Allah cc. KENDİ İlminde MÜMKÜN lerin HAKİKÂTlerini ancak KENDİ biliyorken Henüz KÛN buyurarak Lûtfu ile NUR unu KEVN e yansıtmamışken
اَلْقَارِعَةُ
El kariah.
Sondaki harfin hem H hem de T olarak okunabilmesi ne ilginç değil mi?
Gönlüme göre bu durum HAKK ı bilmede insanın içinde bulunduğu İKİ liğe işaret etmekte. İnsan ya Allah ın varlığına şahid olur veya Onu inkar eder de kendi nefsini ilah edinir.
Elbette ki bu durum Allah ın İlminde sabit bir hakikat olarak vardır.
Fakat;
وَاِذْ اَخَذَ رَبُّكَ مِنْ بَنٖى اٰدَمَ مِنْ ظُهُورِهِمْ ذُرِّيَّتَهُمْ وَاَشْهَدَهُمْ عَلٰى اَنْفُسِهِمْ اَلَسْتُ بِرَبِّكُمْ قَالُوا بَلٰى شَهِدْنَا اَنْ تَقُولُوا يَوْمَ الْقِيٰمَةِ اِنَّا كُنَّا عَنْ هٰـذَا غَافِلٖينَ
Hem rabbın: Beni Âdemden, bellerinden zürriyyetlerini alıb da onları nefislerine karşı şâhid tutarak «rabbınız değilmiyim» diye işhad ettiği vakıt, «evet» dediler: «şâhidiz», Kıyamet günü bizim bundan haberimiz yoktu demeyesiniz A'raf Suresi 172 / 7
Diye Allah cc. her birine birer KARİNE ile NEFSlerine ŞAHİD eyledi
Çünkü; ÂMÂ bilinemezliğinde BİLEN Ondan başkası YOK tu.
KARİNE ; Bilinmeyen bir şeyin anlaşılmasına yarayan ip ucu.
Anlaşılması zor olan hususun hak ve hakikatına dâir cüz'i delil olan şey. İşaret.
Allah cc. NUR u ile KARİA yı KARİNE ye çevirdi ve İKİ lik vasfında olan her varlığın KARNE sini YAZ dırdı KÂLEM e
مَا الْقَارِعَةُ
Mel kariah.
Resûlullah SAV Efendimiz buyuruyor ki;
"Allah-u Zûlcelâl in ilk yarattığı şey benim NUR umdu "
KARİA da ; İKRA (OKU) kökü vardır
El kariah daki EL MEL oldu amma henüz okuyacak Allahtan GAYR ı yok
Dedik ya sırf IŞIK ta IŞIK tan başka belirginleşen bir şey olamaz.
Bu nedenle olsa gerek ki Allah cc.
وَمَا اَدْرٰیكَ مَا الْقَارِعَةُ
Ve ma edrake mel kariah.
Ne bildirdi ki sana; nedir o karia?
Buyurur SAV Efendimize
"Sen nereden idrak edeceksin ki ? O nu henüz BEN den başka bilen yok
Hakikat-î Muhammediye olan VAR lık Âlemi ne VÛCUD vermedim henüz.
Dercesine..
Küçük çocuk demiş ki ninesine;
- Ebeeee . Ben senin düğününü hatırlıyom haa
Saf Ninemiz;
- De hele gurban olduğum Nasıl hatırlıyon ?
Deyince Çocuk;
- Ee İşte Ebe Davullar çalıyodu Adamlar oynuyolardı.. Soooraaa silahlar atılıyodu
Diye anlatırken bu kadarıyla ikna olan ninesi;
- Oyyy gurban olduğum Çocukluğu ne güzel de aklında kalırmış
Demiş memnun bir şekilde
Hakikatte torunun, ninesinin düğününü görmüş olması imkansızdır.
İDRAK; YEVM den sonra mümkün olur ancak Hakikat-î Muhammediye olan Vücud a Yaşam Lütfu verilmesinden sonrasına ilişkindir idrak
Bu ise Allah cc.; KÛN buyurduktan sonrası olan AHİR e ilişkindir
VARLIK ın yaşadığı AHİRET hayatıdır Çünkü İnsan AHİR e şahid tutulmuştur.
Ki bu şahidliğinde T mi OKU yacak H mi OKU yacak
اَلَّذى خَلَقَ الْمَوْتَ وَالْحَيٰوةَ لِيَبْلُوَكُمْ اَيُّكُمْ اَحْسَنُ عَمَلًا وَهُوَ الْعَزيزُ الْغَفُورُ
Ellezi halekal mevte vel hayate liyebluvekum eyyukum ahsenu 'amela, ve huvel'azizul ğafûr.
O ki ölümü ve dirimi kadir edip yarattı, sizi imtihana çekip şunu bildirmek için ki hanginiz amelce daha güzel, hem o öyle azîz, öyle gafur.
sizi imtihana çekip şunu bildirmek için ki hanginiz amelce daha güzel
Allah cc. KENDİ bildiğini BİZ e bildirmek için
Yani KARNE mizi elimize vermek için yarattı Ölümü ve Hayatı
Allah cc. İlk önce ÖLÜM ü zikretti
يَوْمَ يَكُونُ النَّاسُ كَالْفَرَاشِ الْمَبْثُوثِ
Yevme yekunun nasu kelferaşil mebsûs.
Allah-u Zûlcelâl in KÛN buyurması ile YEVM e
Hakikat-i Muhammediye olan DİRİliği
BİLmeleri-BULmaları-OLmaları ve YAŞAmaları
için her bir insan SÎN esinde Muhammedi BİLE liği ile
Ben sizin Rabbiniz değil miyim ! Sorusuna
"BELÂ... Bilâkis Sen BİZ' im RABBimizsin" buyuranların üzerine
kendi İÇ leri SÎN-eleri buna Şahidlik ediyorken...
(FARAŞ) kürek kürek BEDEN TOPRAK' ı atılarak gömüldüler VÛCUD... beden kabirlerine
Zahir-Batın İKİ liğinde kim H yi.. HAKKikati bilecek ve GÜZEL ÂMEL işlemiş olacak
Ve kim T yi bilecek Lâ İlâhe deyip te İLLÂ ALLAH diyemeyerek kendi NEFSini İLÂH edinecek
Allah cc.' un İLİM' inde sabit olduğu halde... ve Allah cc. BİLdiği halde...
Her şey KENDİ hakikatine ŞAHİD OLsun diye...
وَتَكُونُ الْجِبَالُ كَالْعِهْنِ الْمَنْفُوشِ
Ve tekunul cibalu kel'ihnil menfûş.
Allah cc. NUR u ile VAR lık Âlemini ZAHİR edince
KARİA ya KARİNE çıkınca
Yani insanın Ayan-ı Sabitesinde ne varsa Âleme FÂŞ edilince
(Fâş; Meydana çıkmış. Yayılmış. * Anlaşılmış olan.)
BEN diyen insan; KÛN u OL şu KENDİ nden bildi
فَاَمَّا مَنْ ثَقُلَتْ مَوَازينُهُ
Fe emma men sekulet mevazinuh.
İnsanın BEN mevzûsu Kendi SIKLET ine SKALA sına KARNE oldu
Her insan ancak KENDİ MEVZÛSU na Uyanı kabul etti
Bundan razı oldu
Ayan-ı Sabitesinde bulunmayan bir şeyi aklının almadığı bir şeyi ise inkar etti.
Fakat Hakikatte Vûcud Zahir-Batın da Hakikat-î Muhammediye idi
İnsanın GERÇEK değeri, SIKLET i bu MEVZÛ daki BİLİŞİ-BULUŞU-OLUŞU ve YAŞAYIŞ ı nispetindedir.
İnsan İKİ lik ve SAHİB lik imtihanında ya İKİ likte kalarak T okur ve BEN der
Veya H OKUr ve HAKK a ve Kendi Hakikatine Şahid olur
ŞEY; ŞEY' dir VAR' lıktır... EŞYA' dır...
SAV Efendimiz;
"Bana EŞYA' nın HAKİKATİ' ni göster"
diye dua ediyor... Bu Hakikati bilemeyenler "T" ' de... "İKİ" likte kalıp ta
ŞEY' e AN' da ŞAHİD olup ŞEY(i)TAN edenlerdir...
فَهُوَ فى عيشَةٍ رَاضِيَةٍ
Fe huve fi îşetir radiyeh.
Şu var ki bu imtihanda İKİ likte karalarak Kendi HEVA sını İLÂH edinen de HAKK a ve HAKİKÂT e şahid olan da KENDİ nden razıdır Çünkü her İKİ si de Hakikatte KENDİ HAKİKATİ nin gereğini yapmaktadır.
Çünkü;
Allah, onların her hâlini kuşatmış ve her şeyi inceden inceye sayıp dökmüştür.
Cin Suresi 28/72
Gerçek kurtuluş ise Allah-u Zûlcelâl in ; GÜZEL AMEL buyurduğunu tercih edebilmek ve yaşayarak şahid olabilmekle mümkündür.
Allah cc. ÂMÂ Bilinemezliğinden
Bilmeyi ve Bilinmeyi MuRAD eyleyerek İKİ lik İMTİHANI olan
UMMÎ Bilinemezliğini halk eylediğinde
İnsanların bir kısmı kendi HEVA ve hevesine uydu.
Çünkü;
اَلْهٰیكُمُ التَّكَاثُرُ
Elhakumut tekasur. Oyaladı o çokluk kuruntusu sizleri Tekâsûr Suresi 1/102
حَتّٰى زُرْتُمُ الْمَقَابِرَ
Hatta zurtumulmekabir.
Ta.. ziyaret edişinize kadar kabirleri Tekâsûr Suresi 2/102
Beden KABRİnde KENDİ hakikatinden habersiz ÖLü olan insana
Bir ben vardır bende benden içeri
buyuran Yunus Emremizin işaret ettiği
O içerideki BEN KENDİ hakikati açıldığı
ÛMMÎ bilinemezliği ZAHİR ve BATIN daki Hakikat-i Muhammediye OL-uşa şahid olunduğu VAKİT e kadar
Bu Oyalanma sürdü
SÛMME Sonra Sonra Sonra
Bileceksiniz O SÎN-elerinizdeki ÛMMÎ yi
İlm-el Yakiyn olarak bileceksiniz Ayn-el Yakiyn olarak bileceksiniz
Ve nasıl BİR NUR taşıdığınızı Sizi VAR eden RAHİM i ÛMMÎ OL-AN
ANA nızı bilecek ve
Rahman ve Rahim OL-AN a ŞAHİD ler olacaksınız Söz verdiğiniz gibi
Ya da HEVA nıza uyarak NAR ı kendinize ANA edineceksiniz
نَارٌ حَامِيَةٌ
Narun hamiyeh.
Nasıl bir NAR taşıdığınızı göreceksiniz
O nun kucağına yaslanacaksınız ANA şefkatini umarak
Ne yaşamışsanız neye şahid olmuşsanız o sizin KARİNE niz KARNE niz olacak
KARİA dan KARİNE ye geçerken NÛN un NUR mu NAR mı olduğuna ŞAHİD lik etmemiz MuRaD eylenmiştir.
Bazen ilk defa dinlediğimiz bir müzik... bize bildik-tanıdık gelir...
Niye böyle olur bilmeyiz... Alır götürür içimizde bir yerlere...
O an hissettiklerimizi anlamlandırmak, söze dökebilmek çok zordur...
Ama bazen o da bir bilinemezlik içinde kendiliğinden oluverir ve söze dökülür.
HAYY-at... Yaşam... VAR oluş... BİR NEY' den DİN-lediğimiz bir melodidir...
İlk ve son defa DİNlediğimiz HÂL' de BİZ' e bildik-tanıdık gelir...
KARİA Suresi' ne bakarken Bezm-i Elest' te Allah-û Zûlcelâl' in
"Ben sizin Rabbiniz değil miyim ?"
diye soruşu canlanıyor gönlümde...
İşte böyle bir halet-i ruhiye ile yazılmıştır; KARİA dan KARİNE ye
Bir MEÂL veya TEFSİR benim yapabileceğim bir iş değildir... Haddim de değildir... Bu ancak ve ancak RUH' umun KÂLB' imin TINI' larıdır...
KARİA dan KARİNE ye
Allah hiçbir şey yaratmadan evvel neredeydi?
Diye soranlara Resûlullah SAV;
Altında ve üstünde hava bulunmayan ÂMÂ da idi
Diye cevap veriyor.
Hiçbir şey yaratmadan EVVEL
Allah cc. Hiçbir şey yaratmadan, ZAMAN ı da yaratmamıştı MEKÂN ı da
EVVEL-AHİR; Yaratılan ZAMAN a... ALT-ÜST ise; MEKÂN a özgü nispetlerdir.
Nisbet İKİ liği gerektirir.
BİR inin diğerinden farklı olarak belirginleşen bir vasfına dair bir belirlemedir bir ölçüdür.
ÂMÂ ise; Bilinemezliktir
ÂMÂ Bilinemezliği ÛMMÎ Bilinemezliği gibi değildir
Çünkü; ÛMMÎ de Zahir ve Batın ın BİR lenememesi
SEVİYELENEMEMESİ nedeniyle bilinemezlik düşünülür.
ÂMÂ da ise böyle bir İKİ lik (Zahir-Batın) sözkonusu değildir.
O, tıpkı SIRF KARANLIK ya da SIRF IŞIK gibidir.
Sırf karanlıkta bir şeyin belirginleşmesi, görülmesi mümkün olmadığı gibi sırf ışıkta da bir ŞEY görülemez.
KARANLIK veya IŞIK ın KENDİnden başka OL-AN YOKtur.
BİR den başka OL-AN olmadığında BİLME BİR den başkası için de sözkonusu olamaz.
İşte bu HÂL de iken Allah cc. KENDİ İlminde MÜMKÜN lerin HAKİKÂTlerini ancak KENDİ biliyorken Henüz KÛN buyurarak Lûtfu ile NUR unu KEVN e yansıtmamışken
اَلْقَارِعَةُ
El kariah.
Sondaki harfin hem H hem de T olarak okunabilmesi ne ilginç değil mi?
Gönlüme göre bu durum HAKK ı bilmede insanın içinde bulunduğu İKİ liğe işaret etmekte. İnsan ya Allah ın varlığına şahid olur veya Onu inkar eder de kendi nefsini ilah edinir.
Elbette ki bu durum Allah ın İlminde sabit bir hakikat olarak vardır.
Fakat;
وَاِذْ اَخَذَ رَبُّكَ مِنْ بَنٖى اٰدَمَ مِنْ ظُهُورِهِمْ ذُرِّيَّتَهُمْ وَاَشْهَدَهُمْ عَلٰى اَنْفُسِهِمْ اَلَسْتُ بِرَبِّكُمْ قَالُوا بَلٰى شَهِدْنَا اَنْ تَقُولُوا يَوْمَ الْقِيٰمَةِ اِنَّا كُنَّا عَنْ هٰـذَا غَافِلٖينَ
Hem rabbın: Beni Âdemden, bellerinden zürriyyetlerini alıb da onları nefislerine karşı şâhid tutarak «rabbınız değilmiyim» diye işhad ettiği vakıt, «evet» dediler: «şâhidiz», Kıyamet günü bizim bundan haberimiz yoktu demeyesiniz A'raf Suresi 172 / 7
Diye Allah cc. her birine birer KARİNE ile NEFSlerine ŞAHİD eyledi
Çünkü; ÂMÂ bilinemezliğinde BİLEN Ondan başkası YOK tu.
KARİNE ; Bilinmeyen bir şeyin anlaşılmasına yarayan ip ucu.
Anlaşılması zor olan hususun hak ve hakikatına dâir cüz'i delil olan şey. İşaret.
Allah cc. NUR u ile KARİA yı KARİNE ye çevirdi ve İKİ lik vasfında olan her varlığın KARNE sini YAZ dırdı KÂLEM e
مَا الْقَارِعَةُ
Mel kariah.
Resûlullah SAV Efendimiz buyuruyor ki;
"Allah-u Zûlcelâl in ilk yarattığı şey benim NUR umdu "
KARİA da ; İKRA (OKU) kökü vardır
El kariah daki EL MEL oldu amma henüz okuyacak Allahtan GAYR ı yok
Dedik ya sırf IŞIK ta IŞIK tan başka belirginleşen bir şey olamaz.
Bu nedenle olsa gerek ki Allah cc.
وَمَا اَدْرٰیكَ مَا الْقَارِعَةُ
Ve ma edrake mel kariah.
Ne bildirdi ki sana; nedir o karia?
Buyurur SAV Efendimize
"Sen nereden idrak edeceksin ki ? O nu henüz BEN den başka bilen yok
Hakikat-î Muhammediye olan VAR lık Âlemi ne VÛCUD vermedim henüz.
Dercesine..
Küçük çocuk demiş ki ninesine;
- Ebeeee . Ben senin düğününü hatırlıyom haa
Saf Ninemiz;
- De hele gurban olduğum Nasıl hatırlıyon ?
Deyince Çocuk;
- Ee İşte Ebe Davullar çalıyodu Adamlar oynuyolardı.. Soooraaa silahlar atılıyodu
Diye anlatırken bu kadarıyla ikna olan ninesi;
- Oyyy gurban olduğum Çocukluğu ne güzel de aklında kalırmış
Demiş memnun bir şekilde
Hakikatte torunun, ninesinin düğününü görmüş olması imkansızdır.
İDRAK; YEVM den sonra mümkün olur ancak Hakikat-î Muhammediye olan Vücud a Yaşam Lütfu verilmesinden sonrasına ilişkindir idrak
Bu ise Allah cc.; KÛN buyurduktan sonrası olan AHİR e ilişkindir
VARLIK ın yaşadığı AHİRET hayatıdır Çünkü İnsan AHİR e şahid tutulmuştur.
Ki bu şahidliğinde T mi OKU yacak H mi OKU yacak
اَلَّذى خَلَقَ الْمَوْتَ وَالْحَيٰوةَ لِيَبْلُوَكُمْ اَيُّكُمْ اَحْسَنُ عَمَلًا وَهُوَ الْعَزيزُ الْغَفُورُ
Ellezi halekal mevte vel hayate liyebluvekum eyyukum ahsenu 'amela, ve huvel'azizul ğafûr.
O ki ölümü ve dirimi kadir edip yarattı, sizi imtihana çekip şunu bildirmek için ki hanginiz amelce daha güzel, hem o öyle azîz, öyle gafur.
sizi imtihana çekip şunu bildirmek için ki hanginiz amelce daha güzel
Allah cc. KENDİ bildiğini BİZ e bildirmek için
Yani KARNE mizi elimize vermek için yarattı Ölümü ve Hayatı
Allah cc. İlk önce ÖLÜM ü zikretti
يَوْمَ يَكُونُ النَّاسُ كَالْفَرَاشِ الْمَبْثُوثِ
Yevme yekunun nasu kelferaşil mebsûs.
Allah-u Zûlcelâl in KÛN buyurması ile YEVM e
Hakikat-i Muhammediye olan DİRİliği
BİLmeleri-BULmaları-OLmaları ve YAŞAmaları
için her bir insan SÎN esinde Muhammedi BİLE liği ile
Ben sizin Rabbiniz değil miyim ! Sorusuna
"BELÂ... Bilâkis Sen BİZ' im RABBimizsin" buyuranların üzerine
kendi İÇ leri SÎN-eleri buna Şahidlik ediyorken...
(FARAŞ) kürek kürek BEDEN TOPRAK' ı atılarak gömüldüler VÛCUD... beden kabirlerine
Zahir-Batın İKİ liğinde kim H yi.. HAKKikati bilecek ve GÜZEL ÂMEL işlemiş olacak
Ve kim T yi bilecek Lâ İlâhe deyip te İLLÂ ALLAH diyemeyerek kendi NEFSini İLÂH edinecek
Allah cc.' un İLİM' inde sabit olduğu halde... ve Allah cc. BİLdiği halde...
Her şey KENDİ hakikatine ŞAHİD OLsun diye...
وَتَكُونُ الْجِبَالُ كَالْعِهْنِ الْمَنْفُوشِ
Ve tekunul cibalu kel'ihnil menfûş.
Allah cc. NUR u ile VAR lık Âlemini ZAHİR edince
KARİA ya KARİNE çıkınca
Yani insanın Ayan-ı Sabitesinde ne varsa Âleme FÂŞ edilince
(Fâş; Meydana çıkmış. Yayılmış. * Anlaşılmış olan.)
BEN diyen insan; KÛN u OL şu KENDİ nden bildi
فَاَمَّا مَنْ ثَقُلَتْ مَوَازينُهُ
Fe emma men sekulet mevazinuh.
İnsanın BEN mevzûsu Kendi SIKLET ine SKALA sına KARNE oldu
Her insan ancak KENDİ MEVZÛSU na Uyanı kabul etti
Bundan razı oldu
Ayan-ı Sabitesinde bulunmayan bir şeyi aklının almadığı bir şeyi ise inkar etti.
Fakat Hakikatte Vûcud Zahir-Batın da Hakikat-î Muhammediye idi
İnsanın GERÇEK değeri, SIKLET i bu MEVZÛ daki BİLİŞİ-BULUŞU-OLUŞU ve YAŞAYIŞ ı nispetindedir.
İnsan İKİ lik ve SAHİB lik imtihanında ya İKİ likte kalarak T okur ve BEN der
Veya H OKUr ve HAKK a ve Kendi Hakikatine Şahid olur
ŞEY; ŞEY' dir VAR' lıktır... EŞYA' dır...
SAV Efendimiz;
"Bana EŞYA' nın HAKİKATİ' ni göster"
diye dua ediyor... Bu Hakikati bilemeyenler "T" ' de... "İKİ" likte kalıp ta
ŞEY' e AN' da ŞAHİD olup ŞEY(i)TAN edenlerdir...
فَهُوَ فى عيشَةٍ رَاضِيَةٍ
Fe huve fi îşetir radiyeh.
Şu var ki bu imtihanda İKİ likte karalarak Kendi HEVA sını İLÂH edinen de HAKK a ve HAKİKÂT e şahid olan da KENDİ nden razıdır Çünkü her İKİ si de Hakikatte KENDİ HAKİKATİ nin gereğini yapmaktadır.
Çünkü;
Allah, onların her hâlini kuşatmış ve her şeyi inceden inceye sayıp dökmüştür.
Cin Suresi 28/72
Gerçek kurtuluş ise Allah-u Zûlcelâl in ; GÜZEL AMEL buyurduğunu tercih edebilmek ve yaşayarak şahid olabilmekle mümkündür.
Allah cc. ÂMÂ Bilinemezliğinden
Bilmeyi ve Bilinmeyi MuRAD eyleyerek İKİ lik İMTİHANI olan
UMMÎ Bilinemezliğini halk eylediğinde
İnsanların bir kısmı kendi HEVA ve hevesine uydu.
Çünkü;
اَلْهٰیكُمُ التَّكَاثُرُ
Elhakumut tekasur. Oyaladı o çokluk kuruntusu sizleri Tekâsûr Suresi 1/102
حَتّٰى زُرْتُمُ الْمَقَابِرَ
Hatta zurtumulmekabir.
Ta.. ziyaret edişinize kadar kabirleri Tekâsûr Suresi 2/102
Beden KABRİnde KENDİ hakikatinden habersiz ÖLü olan insana
Bir ben vardır bende benden içeri
buyuran Yunus Emremizin işaret ettiği
O içerideki BEN KENDİ hakikati açıldığı
ÛMMÎ bilinemezliği ZAHİR ve BATIN daki Hakikat-i Muhammediye OL-uşa şahid olunduğu VAKİT e kadar
Bu Oyalanma sürdü
SÛMME Sonra Sonra Sonra
Bileceksiniz O SÎN-elerinizdeki ÛMMÎ yi
İlm-el Yakiyn olarak bileceksiniz Ayn-el Yakiyn olarak bileceksiniz
Ve nasıl BİR NUR taşıdığınızı Sizi VAR eden RAHİM i ÛMMÎ OL-AN
ANA nızı bilecek ve
Rahman ve Rahim OL-AN a ŞAHİD ler olacaksınız Söz verdiğiniz gibi
Ya da HEVA nıza uyarak NAR ı kendinize ANA edineceksiniz
نَارٌ حَامِيَةٌ
Narun hamiyeh.
Nasıl bir NAR taşıdığınızı göreceksiniz
O nun kucağına yaslanacaksınız ANA şefkatini umarak
Ne yaşamışsanız neye şahid olmuşsanız o sizin KARİNE niz KARNE niz olacak
KARİA dan KARİNE ye geçerken NÛN un NUR mu NAR mı olduğuna ŞAHİD lik etmemiz MuRaD eylenmiştir.
[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/muhammedinurimza.jpg[/img]