NEMRUT'un RÜYA'sı

Peygamberlerimiz hakkında detaylı bilgiler.
Cevapla
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

NEMRUT'un RÜYA'sı

Mesaj gönderen Gul »

Resim


NEMRUT'un RÜYA'sı

24 eylül sabah..Her zamanki gibi işe gitmek üzere evden çıkmıştık…7.km deki Yeniköy’den geçiyorduk….O muhteşem güzellikteki minare yine bütün al benisi ile sanki Resulullah(s.a.v) elinde bir kalem idi….’Ya Allah (c.c.) ne olur sanki bu güzel kalemi tutan elin sahibini bana öğretmen kılsan da Hz. İbrahim (a.s)’i yazıp öğretse….Ya Allah (c.c) senin nurunla doldurduğun bu kalemin mürekkebi şekilsiz, sözsüz,yazısız.. O mürekkebi en güzel şekilde şekillendireceğini bildiğin Resulullah (s.a.v)’e arkadaş eyle beni…”

"Rabbimiz! Senin Resulullah (s.a.v)’a OKU hitabından sonra, Senin Nur'u MİM’ine ait kalemin, Nurullah ‘a, OKUduğunu yazarak, şahitlik ediyor…Sende bizi yazılana OKUTARAK şahit kıl Ya Rab!"

Ve usulca oturmak istedim Resulullah’ımızın(s.a.v) yanı başına..Elhamdülillah…

O (s.a.v)‘na arkadaş olmamızı söyleyen ve gençlere “bir iş yaparken peygamberimiz(s.a.v) olsa idi bu işi nasıl yapardı” sorusunu sordurmak için olağanca gücüyle çaba sarfeden Hocamız’a canımıza es Selamün Aleyküm…

Hani şarkıda diyor ya SOR beni Yarim Yarim..!...

Şimdi Hz İbrahim(a.s) ‘i…. soruyorum


Allah(c.c)’ın Halil’i, HâlilürRAHMAN (Er Rahman(c.c)’ın Dostu)

Resulullah (s.a.v)’in Ebu RAHİM’i (merhametli babası)...

3. Ulu’l Azam! Ebü'l enbiya


Sara Ana....... Hacer Ana....... İshak (a.s)....... İsmail (a.s) İmtihanları..
Beden........... Nefs..................... Kalp.................. Ruh
Biliş.............. Buluş.................. Oluş.................. Yaşayış
İlim............. İrade.................... İdrak.................. İştirak


İbrahim Aleyhi’s-Selam.

İbrahim (a.s)’ın nesebi Nuh (a.s)’ın oğlu Sam’a dayanır..Hz. Nuh (a.s)ile Hz. İbrahim (a.s) arasında Hz Hud(a.s) ile Hz Salih (a.s) peygamberler vardır. Rivayetelre göre bu aradaki geçen zaman 1143 senedir…
(Nedense aklıma hemen hocamızın 9. defteri geldi!)…

İbrahim (a.s)Resim İshak (a.s) Resim Beni İsrailoğlu

İbrahim (a.s)Resim İsmail (a.s) Resim Arap Kavmi

(Not: Bilgi aktarımı sırasında , forumumuzda yayınlanan Hz. İbrahim(a.s) başlığında anlatılanlardan yararlanılmıştır.)
http://www.muhammedinur.com/modules.php ... 3536d7fef2

Şimdi NEMRUT'u RÜYAsı ile tanımaya çalışalım…

İbrahim (a.s) henüz doğmadan önce Nemrut bir rüya görüyor. Şeytani ve rahmani rüyalar vardır ..Peki Nemrut’un Rahmani rüya görmesi mümkün müdür? Değil ise şeytani rüya bir peygamberin gelişini haberdar edebilir mi?...Burası gerçekten beni derin bir düşünceye sevk etti. Tam burada hocamızın şu sözü aklıma geldi...

"Şu işe şaşarım ki: ALLAHÜ ZÜ'L-CELÂL ile; çamurdan yaratılan Musa (aleyhi's-selâm) kelâm etti, izzet ve ikrâmla şereflendi! (Tâhâ 20/13,41 bkz.) ALLAHÜ ZÜ'L-CELÂL ile; ateşten yaratılan İblis de kelâm etti, zillet ve recm (rahmetten kovulmak) ile şerefini kaybetti!" (A'râf 7/11-18 bkz.)

Evet hocam bende Nemrut'un bu rüyayı görmesine çok şaşmıştım..Sizin bu sözünüzü okuyuncaya kadar…!Okuduktan sonra ise hayretle şaşmaya devam ediyorum!

Muhammed RahîM Bawa Muhyiddîn (ks)’den Allahu Zül Celal razı olsun…demeden geçemeyeceğim…Çünki;

“Allahu Teâlâ evvelde, bütün yaşamları ve her şeyin hepsini, onların her birindeki Hayır ve Şerr ile birlikte yaratılış zamanında açığa çıkardı (ortaya koydu) ve irfanımızın katiyeti ile biz biliyoruz ki her şey buna göre olmaktadır.”diyor... .... İbrahim (a.s) hayr olarak nemrut (a.s)da şer olarak aynı anda aynı yerde beraberce (2 kardeş gibi siyah-beyaz, kız-erkek, madde-mana, gece-gündüz, zahir-batın..)gibi yaratıldılar demek geliyor içimden…

Beni bu derin tefekküre sürükleyen rüya bakın nasıl rivayet edilmiş günümüze;

Nemrut’un Rüyası: “Rüyasında gökyüzünde bir nurun parladığını, güneşin, ayın ve yıldızların bu nurun ışığında kaybolduğunu gördü.”


Diğer bir rivayete göre ise, “rüyasında bir kimsenin gelip tahtından kaldırıp kendini yere vurduğunu” gördü..

Muhammed RahîM Bawa Muhyiddîn (ks) Hazretleri o çok değerli “Şe'enullah” eserinde bakın ne diyor…

“Allahu Teâlâ, Ruhu (açıklığı ile ışığı ile görünümü ile ve parlaklığı ile) en güzel sekli ile iyi (Hayır) olarak ortaya çıkardı. Ruh’u parlattı ve evvelde kendisinde pırıldattı (Işık saçtırdı), ve sonra, bütün ruhları onun önünde toplayarak, onlara baktı ve dedi ki “Ben sizin ilâhînızım, sizi yaratmış olan Rabbinizim ve siz Benim “Hayır”ım, iyi olan hazinemsiniz.
Bende istikrar kılacak mısınız?
Bana bakın ve cevap verin.”
Diye anlatıyor HAYRın şeklini şemalini…

Şimdi diyebilir miyiz “Nemrut rüyasında HAYRı görüyor”(Ancak rüyasında görür zaten!...)…


Muhammed RahîM Bawa Muhyiddîn (ks) Hazretleri eserinde devam ediyor…

“Bunun üzerine, bütün ruhlar (ki onlar O’nun ‘Hayır’ıdır.)O’na baktı ve hayretlerini ifade ederek, “Ya Rabbi! Sen bizim Rabbimizsin! (Sen bizim Allah’ımızsın!)” dediler. Yaradılışın başlangıcında, evvelde bütün ruhlar şüphesiz ve kati olarak öyle dediler.”

Peki bu SÖZ neydi..SÖZlenmiştik! Ne söz vermişti ruhlar Allah(c.c)'a da bu sözün yerine gelmemesi için Nemrut katliama geçmişti….

Hocamızınn sözü aklıma geliyor burada…”Ahdullah"; “la ilahe illa Allah’”tır. diye açıklıyor hocamız; Ahdullah (la ilahe illaa Allah) fişini diyor Muhammedi prize takında Nurullah’tan cereyanı alın….


Kendimi düşünüyorum bir an…Bugün AHDULLAH’ı yazan bu eller yarın yazmayı bırakabilir…Bırakmasının nedeni şerrin arkadaşlığı olacaktır. .Nemrut'un arkadaşlığı! Demekki Nemrutla beraber olma tehlikesi ile her an karşı karşıyayım….İçimdeki Nemrut'a açılan kapıdan içeriye Ahdullah’ı hatırlatmaya gelen İbrahim (a.s)’ın ışığı giriyor sanki…Her an da bu ışıktan mahrum olma korkusu…Allah (c.c), Resul’u(s.a.v)’in şefaatiyle korusun bizleri… inşaAllah…

Dün gece foruma HERGÜN BİR HADİS EKLEYELİM-III'e şu hadisi şerifi;

Aişe (ra) anlatıyor: Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) bir gece yanımdan çıkıp gitmişti. (Benim nöbetimde) diğer hanımlarından birinin yanına gitmiş olabilir diye içime kıskançlık düştü. Geri gelince hâlimi anladı ve: "Kıskandın mı yoksa?" dedi. Ben de: "Evet! Benim gibi biri senin gibi birini kıskanmaz da ne yapar?" dedim. Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem): "Sana yine şeytan gelmiş olmalı!" dedi. Ben de: "Benimle şeytan mı var?" dedim. Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem): "Şeytanı olmayan kimse yoktur." dedi. Ben de: "Seninle de var mı?" dedim. Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem): "Evet, ancak ona karşı ALLAH (celle celâluhu) yardımcı oldu da müslüman oldu!" buyurdu.(Mülim,Münâfikûn 70-2815; Nesâî, İşâretü'n-Nisâ 4-7,729)

eklerken “Resulullahımız(s.a.v)’, bu iş, nasıl olacak” diye sormuştum kendi kendime!...

Şimdi anlıyorum ki bu iş ‘Ahdulllah’ı
hatırlatan biri ile OL--ur İnşaAllah...İşte O Salih’in üzerine olsun es Selam.. Selam, bize ‘Ahdulllah’ı hatırlatmak için gayret gösteren, SALİH’in yurdu olsun…


nur-ye yazdı:
kulihvani yazdı:ZEVK 1398

KUL Resim HAKK Adına KONUŞ-AN.. ZİKİR Resim Zikretti ZÂTla OL-AN
HAKK’ın ZİKRİne İştirak Resim RUHun duyduğudur doğru haber
Kalben – Sırren - Fiilen HAKK! Sırr-ı Sünnet ÖMRe DOL-AN
Aç gÖZünü KUL İhvanî! İşte : “Ve lezikrullahü EKBER!”


06.03.1998 15:21 br..

“Ve lezikrullahü EKBER!”.. Ankebut.. 45

İNŞAALLAHURRAHMAN, Zikrimize Sadakat-Saminiyet-Sabır ve SELAMet versin ve lezzetini tattırsın. İNŞAALLAH!...

Her an kendime en yakın arkadaş olarak Nemrut'u seçme potansiyeli ve ..buna karşın en yakın DOSTum olan İbrahim (a.s)’ın FARKINA VARABİLME potansiyeli İLEyim ...

Yıllar önce, cam bir bardakta, pırıl pırıl, tertemiz, berrak mı berrak bir su İKRAM eden Allah Azze ve Celle’nin Resul'u Sallallahu Aleyhi Ve Sellem! Sana teşekkür etmede bu kadar geç kaldığım için SENden çok özür diliyorum..Ve gecikmiş bir teşekkürü borç bilip sana çok teşekkür ediyorum…Allahu Zül Celal senden razı olsun..Ve senin Rabbimiz'den istediğin o genel NUR’u senin için her AN Rabbimiz OL-UŞtursun İnşaAllah.

Tüm güzel isimlerin sahibi olan Allahu Teala, senin o bütün güzel isimlerinle sana HAMD olsun...Seni layıkı ile tanıyamayacağımız içinde sonsuz merhametinle bizi affeyle... Elhamdülillah…

nur-ye yazdı:ResimResûlullah (Sallallahu Aleyhi VeSellem) bir hadisi kudsîde: “ALLAH: “Seni kendi nurumdan, diğer şeyleri de senin nurundan yarattım.”buyurdu” buyurmuştur.
(Îmân Ahmed, Müsned IV-127; Hâkim, Müstedrek II-600/4175; İbni Hibban, El İhsân XIV-312/6404; Aclûnî, Keşfü’l-Hâfâ I-265/827)
nur-ye yazdı: بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمـَنِ الرَّحِيم

مَا قَدَرُوا اللَّهَ حَقَّ قَدْرِهِ إِنَّ اللَّهَ لَقَوِيٌّ عَزِيزٌ

"Ma kaderullahe hakka kadrih innellahe fe kavviyyün aziz: Allahın kadrini gereği gibi takdir edemediler, hakıkat Allah, yegâne kaviy, yegâne azîzdir” (Hac 22/74)
En son Gul tarafından 26 Eyl 2009, 07:14 tarihinde düzenlendi, toplamda 10 kere düzenlendi.
Resim
Kullanıcı avatarı
safa-merve
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 649
Kayıt: 16 Eki 2008, 02:00

Mesaj gönderen safa-merve »

Kıymetli Gul kardeşim değerli paylaşımın için gönül dolusu muhabbetlerimi sunarım...ellerine sağlık... Yazınızı okuyunca netten nemrutu araştırma ihtiyacı hissettim bildiklerimin dışında olanları öğrenmek için ve bulduğum bir yazıyı değerli kardeşlerimlede paylaşıyorum.



NEMRUT



Hazreti İbrahim'in yaşadığı dönemde ülkenin hükümdarının veya makamının ismi.

Bunun böyle biliniyor olmasına, üstelik yer olarak da kimilerince Şanlıurfa, kimilerince de Ninova'nın zikredilmesine karşın, devletin bulunduğu coğrafya kesin olmadığı gibi, ülkenin hükümdarının "Nemrut" olduğuna ilişkin bilgiler de "rivayet"ler halindedir. Çoğu "İsrailiyyat" kökenli efsanevî rivayetleri bir yana bıraktığımızda, "Nemrut"a ilişkin bilgilerimiz kıttır. Ve bunlar da tek sağlam kaynak olan Kur'an-ı Kerim'deki kıssalardan ibarettir.

Gerçekten de, Kur'an-ı Kerim'de, Hazreti İbrahim ile ilgili kıssalardan birinde, kendisine "mülk" verilmiş bir kimsenin Hazreti İbrahim ile olan tartışması şu şekilde aktarılır: "Allah kendisine mülk verdi diye (şımararak) İbrahim ile Rabbı üzerine tartışanı görmedin mi? İbrahim, "Rabbım öldüren ve diriltendir" demişti de, o, ben de diriltir ve öldürürüm” demişti. İbrahim, "Allah, güneşi doğudan getirir; haydi sen de batıdan getir" deyince, o inkârcı dona kaldı. Allah, zulmeden kimseleri doğru yola eriştirmez" (el-Bakara, 2/258). Bu ayette görüldüğü üzere, Nemrut ya da bir başka isim geçmemektedir. Hadis-i Şeriflerde de böyle bir isme rastlanmaz.

Efsanelerden daha farklı kimi ipuçları yakalamak amacıyla peygamber kıssaları ile ilgili oldukça ayrıntılara kaynaklık eden Tevrat'a baktığımızdaysa, Nimrod adına rastlarız: "Ve Kuş Nimrod'un babası oldu; o, yeryüzünde kudretli adam olmaya başladı. O, Rabbin indinde kudretli aver idi; bundan dolayı: Rabbin indinde Nemrud gibi kudretli avcı, denilir. Ve, onun krallığının başlangıcı Şinar diyarında Babil ve Erek ve Akkad ve Kalne idi. O diyardan Aşura çıktı ve Nineveyi ve Rehobot-iri, Kalah'ı ve Nineve ile Kalah arasında Reseni bina etti; büyük şehir budur" (Tevrat, Tekvin, 10/8-12).

Olayı bütünleştiren ve Hazreti İbrahim'le ilgili olan bir bölüm de de şöyle denir: "Ve Terah oğlu Abramı, ve Haran'ın oğlu, torunu Lûtu, gelini Sarayı, oğlu Abram'ın karısını, beraber aldı; ve Kenan Diyarına gitmek üzere Kildanîlerin Ur şehrinden onlarla çıktı; ve Haran'a geldiler ve orada oturdular. Ve Terakın günleri ikiyüz beş yıl oldu; ve Terah Haran'da öldü. Ve Rab Abrama dedi: "Memleketinden ve babanın evinden, sana göstereceğim memlekete git" (Tevrat, Tekvin, 11/31-32 ve 12/I).

Tevrat'ın bu cümlelerinden belirleyeceğimiz noktalar şunlardır:

Nimrod, Ham'ın oğullarındandır. Hazreti İbrahim ise, Sam'ın neslindendir. Nimrod, Şinar, Babil, Erek, Akkad, Kalne hükümdarıdır; Hazreti İbrahim, başlangıçta Kitdanilerin Ur kentinde oturmakta, sonra babasıyla birlikte Haran'a göçmektedir. Amaçları, Kenan illerine gitmektir...

Nimrod ile Ham arasında üç göbek vardır. Yani, Nimrod, Ham'ın oğlunun oğlunun torunudur. Hazreti İbrahim ile Sam arasında ise, sekiz göbek vardır.

Ninova, Nimrod zamanında yoktur; kenti Aşura kurmuştur.

Hazreti İbrahim'in Haran'da oturduğu anlatılmakta, ardından bir başka bab'a geçildiğinde O'nun göç etmesine ilişkin buyruğu görmekteyiz. Demek ki, ateşe atılma ve çıkış yeri Haran'dır. Haran ise, Nimrod'un kentleri arasında değildir. Bu bilgiler Tevrat'a göredir.

Bütün bu durumları dikkate aldığımızda Nimrod'un Nemrut olmadığı sonucuna varıyoruz. Ola ki, Nimrod'un çok büyük bir ünü olduğundan, ondan yıllar sonra Hazreti İbrahim'le tartışan ve O'nu ateşe atan kişinin olayları dilden dile dolaşırken, olay, bu ünü dillerde dolaşan kişiye maledilmiştir.

Tarih kitapları da, kimi efsanelerle doldurulmuş olanlarını bir yana bırakırsak, Nemrut'tan söz etmezler. Ya da, söz edenler, işe, "Nemrut kimdir?" sorusunun yanıtını aramakla başlarlar. Bunlardan bir bölümü, Nemrut'un tanınmış Babil Hükümdarı Hammurabi olduğu görüşündedirler. Kimileri ise, bir Babil hükümdarı olduğuna kesin gözüyle bakmakta; ancak, hangi hükümdar olduğunun belirlenemediğini ifade etmektedirler. Bunlara göre, Nemrut, Firavun gibi, Babil hükümdarlarının ünvanıdır; eski tarihçilerden bir bölümü, Hammurabi'ye ilâveten Sinaharib ve Buhtunnasır adlarını sıralarken; yeni tarihçiler de Şemsiulana ve Buhtunnasır adlarını Hammurabi'yle birlikte saydıklarına göre, "demek ki, Babil hükümdarlarının böyle bir ünvanı yok, her biri adlarıyla anılmakta" düşüncesiyle, "ünvandır" görüşüne iltifat etmemek gerekir.

Bu durumda, verilen tek isim olan Hammurabi'ye bakmak gerekecektir. Ancak aradaki zaman farkı pek olumlu ipucu vermemektedir. Nitekim İsrailoğulları'nın Mısır'a göçtükleri M.Ö.1780 yıllarında Hammurabi 12 yaşındadır. Mısır'a göçenler oğlunun torunu olduğuna göre, 12 yaşındaki bir çocuğun Hazreti İbrahim'e yetişmiş olması düşünülemez. Hazreti İbrahim'in Milattan 2000 yıl önce doğduğu "rivayet"ini esas aldığımızda ise, bu takdirde Mısır'a göç M.Ö. 1630'larda olmuş olur ki, bu da Hammurabi'nin ölümünden sadece 56 yıl sonradır. Yine, zaman uyumu yoktur. Hele bir de, Hammurabi Kanunları'nın Hazreti Mûsâ şeriatından alındığı yolundaki görüşe iltifat edecek olursak, araya giren zaman daha da büyüyecektir.

Öte yandan, Nemrut'a ilişkin rivayetlerde sözü edilen "doğum" ve "ırmak"a bırakılma olayının benzeri bir başka rivayette, Akad devletinin kurucusu Sargon için anlatılır. Sargon, M.Ö. 2350'lerde yaşamıştır. Hazreti Mûsâ ile arasında 650 yıl vardır. Bunun 430 yılı Mısır'da geçtiğine göre, geriye kalan yaklaşık 200 yıl, Hazreti İbrahim'in torununun oğluna kadar geçen süreye pek uygun düşmektedir. Hazreti İbrahim'in M.Ö. 2000'lerde yaşadığı "rivayet"i ile pek bağdaşmasa da, Hazreti Musa'nın yaşadığı yıllardan çıkarak yaptığımız hesap, Hazreti ibrahim ile Sargon'un çağdaş olabileceğini göstermektedir. Nitekim, yine Nemrut'a ait rivayetlerde anılan "savaşarak devleti ele geçirme" olayı da, Sargon'un tarihsel kişiliğine uymaktadır. Belki ileride Nemrut'un tarihsel kimliği tam olarak belirlenecektir. Ama, şu aşamada Sargon'un Nemrut olma olasılığı, Hammurabi'ye göre, çok daha büyüktür.

Kimliği ve tarihsel kişiliği ne olursa olsun, kesin olan birşey vardır. O da, yaygın bir biçimde "Nemrut" diye anılan bir hükümdarın Hazreti İbrahim'e karşı çıktığı ve onu ateşe atarak yok etmek istediğidir. Bu; isim bir yana bırakılırsa, Kur'an-ı Kerim'in haberleri ile sabittir.

Kur'an-ı Kerim'de Hazreti İbrahim ile Nemrut'un savaşımına ilişkin ayetlerin sayısı 91'i bulur. Üstelik bunlardan bir bölümü de oldukça uzun metinlerdir. Bu bakımdan, Nemrut'u tanıtmak için bu ayetleri ve onlardan derlenen gerçek bilgileri teker teker sıralamak mümkün olmayacağından, konunun "icmalen" aktarılması daha uygundur.

Nemrut'un toplumunda putlara tapılmaktadır (el-Enâm, 6/74; Meryem,19/42, 48; el-Enbiya, 21/52, 57, 66; eş-Şuarâ, 26/70, 71; el-Ankebut 29/17, 25; es-Saffat, 37/85, 86, 95). Onların yeyip içtiğine (es-Saffat, 37/91), konuştuğuna (es-Saffat, 37/92) inanılmakta; onlardan rızık beklenmekte, şifa umulmakta; yaratanın onlar olduğu sanıldıktan başka, ölüm de onlarda görülmekte ve kendilerinden bağışlanma dileğinde bulunulmaktadır (eş-Şuarâ, 26/78-82). Toplumda ahiret inancı yoktur (el-Ankebut, 29/19, 20). Gök cisimleri de, putlardan daha üstün bir konumda, ama kendi aralarında hiyerarşik bir düzene oturtulmuş olarak tapınılan tanrılar arasında yer almaktadır ve bunların en büyüğü Güneş'tir (el-Enâm, 6/74-79).

Halk, alabildiğine dindar olsa gerek ki, hem çok sayıda put edinmiş bulunmakta (el-Enbiya, 21/58), hem putların bakımını üstlenmekte (es-Saffat, 37/91), hem de onları inanmayan kimselere karşı canla başla savunup, üstünlüklerini vurgulamaya çabalamaktadırlar (el-Bakara, 2/258; el-Enâm, 6/76-80; el-Enbiya, 21/55, 59, 60; el-Ankebut, 29/24; es-Saffat, 37/97). Bu dindarlık, heykelcilik (el-Enbiya, 21/52; es-Saffat, 37/95) gibi kimi iş kolları ile birlikte "aslı astarı olmayan söz yığını" (el-Ankebut, 29/ 17) halindeki bir 'edebiyat' ya da teolojik felsefeye de varlık kazandırmıştır.

Putların özenle yerleştirildiği tapınaklar, aynı zamanda, yargı gibi kimi kamusal işlerin yürütüldüğü merkezler durumundadır (el-Enbiya, 21/61). Toplumsal dinamiklerin en güçlüsü olarak gelenekleri görürüz (el-Enbiya, 21/52-54; eş-Şuara, 26/7174). Geleneklerle şartlanmışlıklarından ötürü, insanlar, gözleriyle gördükleri gerçekleri bile kabullenemez, bir an için sezer gibi olduklarında da hemen geleneğin ağır basmasıyla eski inançlarına yönelmekten başka birşey yapamaz durumdadırlar (el-Enbiya, 21/58-65). Bunda, elbette, geleneklerle şartlandırma biçimindeki eğitim kadar, korkunun da payı vardır. Gerçekten de, toplumda geleneklere uymayan ve inançlardan sapan kimseler taşlanma, aforoz, sürgün ve hattâ ateşe atılma gibi cezalara uğratılmaktadırlar (el-En'am, 6/80; Meryem, 19/46-48; el-Enbiya, 21/68; el-Ankebut, 29/24; es-Saffat, 37/97). Böylece, toplumda kendi inançlarından başka hiç bir şeyi ciddiye almayan ya da inançlarına uymayan şeyleri gayr-ı ciddi bularak hafifseyen, dışlayan bir yapı oluşmuştur (el-Enbiya, 21/55).

Kur'an-ı Kerim'in Hazreti İbrahim'le ilgili kıssalarda yer alan 91 ayetine topluca baktığımızda, Nemrut toplumu hakkında bize çok ilginç ve önemli ipuçları verecek bir başka belirleme daha yapabiliriz. Ayırım yapmaksızın sıralayacak olursak, bu ayetlerde, "tanrı" kavramı eksenli dört kelime/ isimle karşılaşırız. Allah, Rahman, rab, ilâh ve put...

Bunlardan ilâh ya da ilâhlar sözcüğü yedi yerde geçmektedir. Put kelimesi sekiz yerde kullanılmıştır. Yıldız, ay ve güneş birer kez dile getirilmiştir. Rahman, tek bir ayette anılmaktadır. Ve, Rab adı, bütün ayetlerin çevresinde döndüğü bir eksen durumundadır. Hem Yüce Allah'tan, hem de Nemrut toplumunun tapınmakta olduklarından haber verilirken "Rab" kelimesi ağırlıklı bir biçimde vurgulanarak kullanılmıştır.

İkinci husus, gerek Hazreti İbrahim ve gerekse Nemrut kavmi, putlar için "Rab" kelimesini hiç kullanılmamaktadırlar. Onları anlatmak için kullanılan kelimeler "taptıklarınız" ve "ilahınız/ilahlarınız" biçimindedir ve Nemrut halkı, ancak, gök cisimlerinden söz edildiğinde "rab" kelimesini kullanmaktadır.

Üçüncü hususa gelince: Hazreti İbrahim, sürekli bir biçimde "Allah'tan başka taptıklarınız" anlatımını vurgulamakta ve Allah adını devamlı olarak dile getirmektedir.

Bu üç husustan çıkarılacak kimi sonuçlar vardır:

Nemrut toplumunda putlara tapınılmasına karşın, onlara "rab" gözüyle bakılmamaktadır. Rablık, ancak, gök cisimlerine tanınmaktadır.

Toplum, Cahiliye arabı gibi. Allah'ın varlığından haberli bir toplumdur.

"Allah'ın kendisine hükümranlık verdiği kimse" de Rab sayılmaktadır. Çünkü, Hazreti İbrahim karşısında kendini böyle tanıtmıştır.

Nemrut toplumunda tapınılmakta olan putlar, "rab" değilse, nedir? Putlar, "dünya hayatında Allah'ı bırakmış" olan bu toplum için, doğrudan doğruya bir "dostluk vesilesi" dir (el-Ankebut, 29/25). İşte, bu nokta belirlendiğinde, artık, Hazreti İbrahim ile ilgili kıssaların niye baştan başa "Rab" kavramıyla donanmış olduğu daha iyi anlaşılacaktır. Demek ki, toplum üyeleri için aralarında bağ ve bağlantı kurucu bir "gözetici", bir "yüklenici", bir "gereksinme karşılayıcı", bir "düzenleyici", bir "eğitici", bir "seçkin", bir "sözü dinlenir", bir "üstünlüğü onaylanır" varlığa gereksinme duyulmaktadır. Bu, her türlü ilişkiyi üzerine kurabilecekleri, her şekil bağlantıya dayanak yapabilecekleri, her çeşit dayanışmada aracı edinebilecekleri, her nevi işlerinde tutunabilecekleri bir şey olmalı ve üstelik kendileri nasıl yorumlarsa, o konumda sayılabilmelidir. İşte "putların dostluklar için vesile kılınması" olayındaki etki budur.

Nemrut toplumunu tekdüze bir eşitlik içinde düşünmek mümkün olmayacağına göre, putları dostluk vesilesi kılmış bu insanların "dostluklar"ı ile bir ehram oluşturduklarını da varsayabiliriz. Herkesin kendisinden bir üstününü rab sayıp, bir altta olanına da rablık ettiği bir ehram. En tepede de, kendisinde yaşatma ve öldürme yetkisi bulunduğunu açıkça belirterek rablığını Hazreti İbrahim'e karşı ilân etmeye kalkışmış olan "Nemrut"... Evet; gökyüzündeki güneş, ay, yıldızlar sıralamasının tapınaklardaki putlara öylece yansıtılmasının ardından, bu putlar vesilesi ile kurulmuş bulunan dostluklardaki hiyerarşik ehram... Dostluk, bilindiği Üzere, "velâ" anlamında bir dostluk... Hazreti İbrahim'in topluluğa karşı kullandığı Eski atalarınızın ve sizin nelere taptıklarınızı görüyor musunuz? Doğrusu onlar benim düşmanımdır. Dostum ancak âlemlerin Rabbıdır. Beni yaratan da, doğru yola eriştiren de O'dur. Beni yediren de, içiren de Odur. Hasta olduğumda bana O şifa verir. Beni öldürecek, sonra da diriltecek olan O'dur. Ahiret gününde yanılmalarımı bana bağışlamasını umduğum, O'dur" (eş-Şuarâ, 26/75-82) cümleleri, O'nun reddettiği putların dostluğunun ve dostluk vesilesi yapılmasının boyutlarını açıkça ortaya koymaktadır. Rızıktan, ölüme dek her alanda... Kulların rablığının, putların dostluklarına dayanılarak, yürürlüğe konulduğu bir toplum "Nemrut" da tepedeki "rab"tır:

Bir yaratığın rablık davasına kalkışması... Bir insanın Allah'tan başka rab veya rablar edinmesi ya da başkalarına böyle bir kapı açması... Bir kimsenin Yüce Allah'ın gönderdiği elçiyi yadsıması, öldürmeğe kalkışması, hattâ onu ya da herhangi bir insanı zulmen öldürmesi... Hele peygamberi ateşe atmak... Bunlar, hep, Nemrut'u "Nemrut" yapan tutumlardır.

Ama, onun asıl "Nemrutluk"u bunlar değil de, tüm bunları uygulayabileceği bir ortama elverişli düzeni kurabilmiş olmasıdır. Çünkü, "düzen" vardır ve tüm bunlara imkân veren de, zemin hazırlayan da, hattâ yönlendiren de işte bu düzendir. Öyle bir düzen ki, Yüce Allah, yaşamın dışında tutulmuştur. Dünya yaşamında Allah bırakılmıştır da, insanlar arası ilişkilerin kurulması ve yürütülmesi için putlar "vesile" edinilmektedir. İnsanlar arasındaki ilişkiye putların vesile kılınmış bulunduğu bu düzenin yürümesi için can, mal, akıl ve nesil güvenliği ortadan kaldırılmış; tüm bunlar "Nemrut Dini”nin ayakta kalabilmesi uğruna güdüm altına alınmıştır, ayrıca... Böylece, insanların "can"ları üzerinde tasarruf edebilme yetkisi, "mal"larını yönlendirebilme gücü, "akıl"ları denetim altına alan gelenekler birikimi "edebiyat"ı oluşturma imkânı, "nesil"leri uyumluca yoğurabilme işlevini veren "eğitim"i yönlendirme araçları elde tutulmuş; bunlar birer silah gibi kullanılarak insanlar güdülmüştür. Bu, tersine de olsa, dört dörtlük bir düzendir ve Nemrut'un asıl "Nemrutluk"u da işte bu noktadadır. Kişisel tutumlarından çok, Yüce Allah'a giden yolları tıkayıcı bir işlev veren bu düzenlemesindedir.


Zübeyr YETİK
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/safa_merve.jpg[/img]
Kullanıcı avatarı
canan
Aktif Üye
Aktif Üye
Mesajlar: 145
Kayıt: 28 Eki 2008, 02:00

Mesaj gönderen canan »

Sara Ana....... Hacer Ana....... İshak (a.s)....... İsmail (a.s)
Beden........... Nefs..................... Kalp.................. Ruh
Biliş.............. Buluş.................. Oluş.................. Yaşayış
İlim............. İrade.................... İdrak.................. İştirak





Sevgili Gül kardeşim Ellerine sağlık gönlüne bereket! Ne güzel bir paylaşım olmuş akıl buzumuzun dondurduğu yerlerden hayr ile çözülmelere sebep olur İnşaallah. ALLAH C.C. Razı olsun İlmini artırsın...
Selam ve Sevgiyle...
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/cicekler/sg_1.jpg[/img]
Kullanıcı avatarı
Tahiri
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 649
Kayıt: 09 May 2007, 02:00

Mesaj gönderen Tahiri »

Herşeyimizle mükemmel yaratmış Yüce Yaratan...
Rahman ve Rahimiyetiyle şefkatini sunmuş...
Kötülüklerden uzak durmamız hususuna uyarmakta.
Sıratı müstakim yolu üzerinde daim olmamızı ve şükretmemizi istemekte.
Sonsuz Hamd-u senalar olsun...
Şükürler olsun...
Kıymetli kardeşlerim. Bizlere bu güzellikleri sunduğunuz için Teşekkürler olsun...
Resulullah sav Efendimiz yarimiz olsun İnşaallah....


nur-ye yazdı:بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمـَنِ الرَّحِيم


يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آَمَنُوا كُونوا أَنصَارَ اللَّه....
Resim "Ya eyyuhelleziyne amenu kunu ensarallahi .....: Ey iman edenler! Allah'ın yardımcıları olun.....” (Saff 61/14)


Resim
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Mesaj gönderen Gul »

Sevgili Canan Kardeşim senin, safa-merve kardeşimin ve Tahiri kardeşimin sunduğu tüm çalışmalar için çok teşekkür ederim. Allahü Zül Celal razı olsun. Rızasına erdirsin...
En son Gul tarafından 25 Eyl 2009, 21:53 tarihinde düzenlendi, toplamda 1 kere düzenlendi.
Resim
Kullanıcı avatarı
Gariban
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 2834
Kayıt: 25 Tem 2007, 02:00

Mesaj gönderen Gariban »

Sevgili Kardeşim Gül,
Kıymetli yazınızı okudum, Allah razı olsun, dediğiniz gibi Kur'an içinde anlatılan hadiseler insan’ın enfus ve afakında daima cereyan eden hadiselerdir, Musa(a.s)-Firavun, İbrahim(a.s)-Nemrut, Resulullah (SAV)-Ebu Cehil hepsi bizde olan ve bu yaşam sınavında hududlarına girdiğimizde seçmek zorunda olduğumuz iki seçenekten birisi olmaktadırlar. Allah cümlemizin yardımcısı olsun. Nice çalışmalarınızı sabırsızlıkla bekliyoruz.

Selam ve sevgiyle
Gariban
Resim
Kullanıcı avatarı
aNKa
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2797
Kayıt: 02 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen aNKa »

Değerli Gül kardeşimiz çok güzel bir çalışma olmuş Aşk olsun daim olsun inşaallah...
Muhammedi Muhabbetlerimizle.
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen nur-ye »

kulihvani yazdı:Resim


ZEVK 3136

S..S..S..S..li Sırr-ı Sebil..

SÖZ Sâdıksa.. SOHBET Safsa.. SIRRdır Sabır.. “SUS!..” Selâmet!..
Madde.. Mânâ.. Misâl.. MİMi.. MİM, Muhammedî Melâmet!..
Zât’tan Sıfat – Esm⠖ Eşyâ… “VAR”ından “OL!” etti ALLAH (cc)!..
Damla, DERYÂsını Bulsun!.. “BİZ”e “BİR”den Es Selâm et!....

29.03.2008 13:45
A n t a l y a..
Resim
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Mesaj gönderen Gul »

Sevgili Gariban ve anka kuşu kardeşlerim çok teşekkür ediyorum...Foruma ilk üye olduğumda hocamızın sohbetine ilk ya da 2. kez katılıyordum Hakan kardeşim "hoşgeldiniz" derken yanına şunu da eklemişti ..."Burada kendi değerinizi izleyeceksiniz"...Kendisine çok teşekkür ederim bu önemli bilgi için.'Değerli Çalışma' görenindir... Burada her okuduğumuz,yazdığımız çok şükür BİZden BİZ'e...O KALEM! bugün Gül'den yazar, yarın güllale'den...YAZsında...YAZılalım BİZlikte..

"Ey ŞAHİT!
İşte KALEM!
İşte KAĞIT!
Ne duruyorsun! YAZsana !..
OKU da YAZ artık!"

hesabı, yazıda da belirttiğim gibi Allah Azze ve Celle'nin Resul'u Sallallahu Aleyhi Vesselem'den hem OKUma hem YAZma öğrenme gayretindeyiz inşaAllah...

Nuriye Ablacığım'a da çok teşekkür ediyorum.. Hocamızın, hem 3136. ZEVKi ile hem de kıymetli nasihatları ile BİZleri BULuşturduğu için...

nur-ye yazdı:
kulihvani yazdı:"BEN" lik "Belâ!.." mız, Evvel Ahdimiz,
"BİZ" lik "MİM" inde "Bile"lik bulsun,
"BİR" lik "Be" sinde Tevhid Noktası olsun,
Yakînî Kurb Şah damarımızdanda yakın olsun!..
tevbe - Rıza - Dua - Şehadet BİZ liğimiz,
Resûlullah sav de buluşsun,
Allah'ımıza Hamd olsun İnşâallah!...
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen nur-ye »

ZEVK 1254

Nemrudun Narının Nuru, İbrahîm’in Gül Bahçesi
Her “”ın altında ATEŞ, gördüğün göz yaş neşesi
Yedi Cehenneme sekiz Cennet verdi yüce RABBim!
Her Musa’ya bir Firavun… İşte Tevhid temâşesi…


31.12.95 21:23
Resim
Cevapla

“►Peygamberler Tarihi◄” sayfasına dön