Muhabbet
Allaha inanma ve din duygusu insan ile beraber doğar.
Bir toplumdan veya topluluktan bu inanç ve manevi değerler silindiği yahut dezenformasyona uğratıldığı vakit kardeşlik ve muhabbet hislerinin yerini MENFAAT duygusu alır ki, bu da o toplumun yahut topluluğun vahdetini, birliğini beraberliği dumura uğratmaya yeter bile artar.
Zaten toplumları kaynaştıran ve onları kardeş kılan da bu din ve inanç birliğidir.
Din kardeşliktir buyurmuş Resûlullah Efendimiz.
Müslüman ALLAH RIZASI için seven kişidir.
Kimi seven?
Kardeşini
"Bir kimse kendisi için istediği bir şeyi, mümin kardeşi için de istemedikçe, hakiki mümin sayılamaz." (Ebu Davud) buyuruyor Resûlullah Efendimiz!
Ebu Hureyre radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre de başka bir hadisi şerifte Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellemin şöyle buyurduğu rivayet ediliyor:
"Canım kudret elinde olan Allah'a yemin ederim ki sizler iman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olmazsınız. Yaptığınız takdirde birbirinizi seveceğiniz bir şey söyleyeyim mi? Aranızda selamı yayınız!"
Her şey bir SELAM ile başlıyor Dini İSLAMda!
Muhammedi Muhabbet tohumu burada gizli!
SALLden, salâvat tan, zikrullahtan nasip alamamış kimseler ise böyle muhabbet ehli insanları görünce hemen altlarında bir şey ararlar, bir menfaat falan da göremeyince bunlar DELİ derler
Hâlbuki bu muhabbetsizlik, bu sevimsizlik böyle kişilerin kendi kendilerini sevemeyişinden ileri gelmektedir.
İnsan; hata eder, kusurları vardır ama bu onun kendi kendisini sevmesine yahut karşısındakini sevmesine engel teşkil etmemelidir.
Mümin o dur ki, günah işlediğinde kalbi bin parça olsun, Gafûrur Rahîm Olan ALLAH Azze ve Celle Celaluhuya tevbe-i istiğfar etsin
Zaten bu mâsiyeti ve akabindeki tevbeleri, affetmeyi ve tevbeleri kabul etmeyi çokça seven rahmeti gazabını geçmiş ve rahmeti her şeyi ihata etmiş olan el-tevvab celle celalhu istiyor.
Hattı zatında her insanda bir Adem a.s. hikayesi mevcut.
Onun hikâyesinin ise ana fikri şudur: Yâ Rabbi, ben kendi kendime zulmettim. Bilerek ettim bilmeyerek ettim nefsime mağlup oldum SEN AFFET!
Hem lisanen hem de fiilen bu hakikate iştirak etmektir.
İlm-i hakikat öğrenilmez, yaşanır
Çünkü görülen küllü şey ve her fiil hakikatten bir vechedir.
İster hayal olsun ister rüya ister yaşadığımız bu şehâdet âlemi olsun ister başka bir âlem!
Hakikat çok gözükür ancak hakikat sadece HAKİKATtir.
Suya süte yahut bala çeşitli fiziksel ya da kimyasal tanımlamalar getirebiliriz ama bunlar hiçbir şey ifade etmez onların hakikatinin nazarında
O tanımlamalar ile ne suyu ne sütü içmiş oluruz ne de o baldan tatmış oluruz?
Haklarında belki biraz malumat edinmiş oluruz hepsi bu!
Gereksiz bir şey midir bu?
Tâlib için çok da gereklidir BİLMEK ve BULMAK, yoksa nasıl OLUR da YAŞAR?
Görünüşler ile ASLı; Batıl ile HAKKı birbirine karıştırmamak ise son derece yüksek bir idrak ve temyiz sahibi olmayı gerektirir ki bu da Muhammedi ilimi asgari bir şart haline getirir.
Muhammedi İlim ile de Muhammedi Edebin tevhidi ise elzemdir.
Mutmaine olmamış bir AKIL AŞIK olamaz.
Allah c.c. bize de AKLını mutmaine eylediği kullarından olmayı İHSAN eylesin.
Yeryüzünde şanslı insan o dur ki, Hakk Dostunun lütuf ve ikramına mahzar olmuştur.
Bu mazhariyet diğer bütün mal ve mülk ile yapılan ikramlardan kıyaslanamayacak kadar efdaldir ve de evladır...
Çünkü gök kubbe altında gerçek Hakk Dostunun ve gerçek Hakk Âşığının ikramına kaç kişi mazhar olur ki?
Belki azdan da çok daha az
Sana son bir şey söyleyeyim bak Azizim!
Bal arısı var, eşek arısı var
Sen bal arısı ol, hem bal yap hem de o ÇİÇEĞE zarar verme!
Eşek arısı gibi olup da hem başkasını sokup hem de intihar etme, yazık etmiş olursun kendine
İğneyi de çuvaldızı da kendine batır, batır ki asıl kimi incittiğinin FARKINA var ve bu UYKUdan UYAN!
Muhammedi Muhabbetle
Muhabbet
- MBurak
- Kıdemli Üye
- Mesajlar: 415
- Kayıt: 12 Ağu 2007, 02:00
- zahidzenderun
- Özel Üye
- Mesajlar: 1026
- Kayıt: 04 Tem 2007, 02:00
SEVGİLİ BURAK
yazmış
"kimi incittiğinin FARKINA var ve bu UYKUdan UYAN!"
Uyan ey gözlerim gafletten uyan
Uyan uykusu çok gözlerim uyan
..
Ey gözlerimiz, Ey ruh pencerelerimiz,
Uykumuzu atalım üzerimizden
Rahmete açalım gözlerimizi sıyrılıp gafletten..
Uyanın hey, gözlerimiz..
Uyanın ki bu uyku pek ağır..
Uyanın ki, yol uzun..
Yük ağır..
~ ~ ~
yazmış
"kimi incittiğinin FARKINA var ve bu UYKUdan UYAN!"
Uyan ey gözlerim gafletten uyan
Uyan uykusu çok gözlerim uyan
..
Ey gözlerimiz, Ey ruh pencerelerimiz,
Uykumuzu atalım üzerimizden
Rahmete açalım gözlerimizi sıyrılıp gafletten..
Uyanın hey, gözlerimiz..
Uyanın ki bu uyku pek ağır..
Uyanın ki, yol uzun..
Yük ağır..
~ ~ ~
Derviş na murad olacak.
Allah vesilelerle kendisine yaklaştırır.
Na murad olacak..
Bildiğini terk edecek.
[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/istikametbt9tw2.gif[/img]
Allah vesilelerle kendisine yaklaştırır.
Na murad olacak..
Bildiğini terk edecek.
[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/istikametbt9tw2.gif[/img]
- dibbace
- Saygın Üye
- Mesajlar: 222
- Kayıt: 15 Nis 2008, 02:00
Re: Muhabbet
MBurak yazdı:Muhabbet
Mutmaine olmamış bir AKIL AŞIK olamaz.
Sana son bir şey söyleyeyim bak Azizim!
Bal arısı var, eşek arısı var
Sen bal arısı ol, hem bal yap hem de o ÇİÇEĞE zarar verme!
Eşek arısı gibi olup da hem başkasını sokup hem de intihar etme, yazık etmiş olursun kendine
İğneyi de çuvaldızı da kendine batır, batır ki asıl kimi incittiğinin FARKINA var ve bu UYKUdan UYAN!
Muhammedi Muhabbetle
Azizim...!
Mutmaine olmamis bir akil ASIK olamaz demissiniz...
Herkes ASIK olsun diye bir cabamiz mi var,yoksa tadimlik aldikta herkes tatsin mi istiyoruz...?
Sondaki edali söyleyiste ise ESEK ARISI´nin ÖZlük hakkina bir taciz,bir haksizlik varmi yok mu...?Varsa bu yasal olarak bir suc bunca tahsilden sonra bunlari biliyor olmalisiniz efendim:)
isim veripte herkes icinde istenilmeyen ilan etmissiniz...inkar edemezsiniz...
Kaynakta söyle diyor:
-özellikle oglen saatlerinde yogun olarak uctuklari kesfedilerek gunesten gelen ultraviyole isinlarini depoladiklari saptanan essiz canlilardir...Esek Arilari...
Zaten Bali sevmeyen,Bal arisinida sevmez,tabiyatiyle...
Latife elbette...Yazi tek vucut...masaallah...
Her cümleye ayri ayri mana vermeye kalkarsam,ÖZlük haklariniza tecavüz olur,daha beteri nefsime zulum...
Tesekkürler yazi icin...Nefsimize pay cikarmaya calistik nasibimizce...
eyvallah...
sevgiler...
Notunuzu kendisi versin,10 üzerinden::)
- dibbace
- Saygın Üye
- Mesajlar: 222
- Kayıt: 15 Nis 2008, 02:00
- MBurak
- Kıdemli Üye
- Mesajlar: 415
- Kayıt: 12 Ağu 2007, 02:00
Sevgili Zahidcan ve Dibbacecan muhabbetiniz daim olsun İnşaallaah
Muhabbet yoksuluyuz, yani muhabbete muhtacız, burası kesin. Yoksuluz, çünkü muhabbetten yoksunuz.
Bir şeyin yoksulu (fakir), o şeye ihtiyaç duyandır. Kim neye ihtiyaç (fakr) duyuyorsa, onun yoksuludur; yoksun olduğununun yoksuludur.
Peki bu, muhabbetten bütünüyle bir yoksunluk, tam anlamıyla bir muhabbet yoksulluğu mudur?
Ey talib, bana, "Muhabbetin kalıcı olanı, yani hiç gitmeyeni yok mu?" diye soruyorsun.
Ne diyebilirim ki? Sorunun cevabı, sonucu değiştirmeyecek.
Öyle ya, yoksa, yoksuluz. Burası kesin. Varsa, yine yoksuluz.
Burası da kesin. Yani ilkinde yokun, ikincisinde varın yoksuluyuz.
Demek ki biz her iki hâlde de hem yoksun, hem yoksuluz; hem de sadece muhabbetten değil,
aşktan da yoksun ve yoksuluz.
Bu vesileyle ben de sana bir soru armağan edeyim: Yoksa yok, varsa var olabileceği bir hakikatin peşinde değilse, bu yokluk denizinde niçin var olmayı ister insan?
-Alıntı-
Muhabbet yoksuluyuz, yani muhabbete muhtacız, burası kesin. Yoksuluz, çünkü muhabbetten yoksunuz.
Bir şeyin yoksulu (fakir), o şeye ihtiyaç duyandır. Kim neye ihtiyaç (fakr) duyuyorsa, onun yoksuludur; yoksun olduğununun yoksuludur.
Peki bu, muhabbetten bütünüyle bir yoksunluk, tam anlamıyla bir muhabbet yoksulluğu mudur?
Ey talib, bana, "Muhabbetin kalıcı olanı, yani hiç gitmeyeni yok mu?" diye soruyorsun.
Ne diyebilirim ki? Sorunun cevabı, sonucu değiştirmeyecek.
Öyle ya, yoksa, yoksuluz. Burası kesin. Varsa, yine yoksuluz.
Burası da kesin. Yani ilkinde yokun, ikincisinde varın yoksuluyuz.
Demek ki biz her iki hâlde de hem yoksun, hem yoksuluz; hem de sadece muhabbetten değil,
aşktan da yoksun ve yoksuluz.
Bu vesileyle ben de sana bir soru armağan edeyim: Yoksa yok, varsa var olabileceği bir hakikatin peşinde değilse, bu yokluk denizinde niçin var olmayı ister insan?
-Alıntı-
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/brk.jpg[/img]
- MINA
- Özel Üye
- Mesajlar: 2740
- Kayıt: 25 Eki 2008, 02:00
şurası kesinki...gönül ne çay ister ne çayhane gönül MUHABBET ister çay bahane........MBurak yazdı:
Muhabbet yoksuluyuz, yani muhabbete muhtacız, burası kesin. Yoksuluz, çünkü muhabbetten yoksunuz.
Bir şeyin yoksulu (fakir), o şeye ihtiyaç duyandır. Kim neye ihtiyaç (fakr) duyuyorsa, onun yoksuludur; yoksun olduğununun yoksuludur.
Peki bu, muhabbetten bütünüyle bir yoksunluk, tam anlamıyla bir muhabbet yoksulluğu mudur?
-Alıntı-
SEVGİYLE....
''Ve Allah'a Sımsıkı Sarılın...''
Hacc / 78
Hacc / 78
- MINA
- Özel Üye
- Mesajlar: 2740
- Kayıt: 25 Eki 2008, 02:00
BÜTÜN YOLLARIN KESİŞTİĞİ NOKTA İLAHİ HUZURDUR
Yollar uzun yollar ince elbet. Dolayısıyla çeşitli sebeplerle yola çıkılır; kimi ilim, kimi filim, kimi dost, kimi ticaret, kimi maç vs. için kafileler yollara dizilir. Hülasa-ı kelam insanoğlu dünden bugüne ve kıyamete kadar turlayacak, bu kaçınılmaz da. Peki, bu turların sonu nereye varacak?
Cevabı çok basit. Bakın Kuranül Mucizül Beyan ne diyor:
Hepiniz Allahdan geldiniz Allaha döneceksiniz buyurmakta.
İşte bütün yolların kesiştiği nokta İlahi huzurdur. Mahkemi-i Kübrada tek geçerli berat olacak kurtuluş akçemiz iman, kalb-i selim ve güzel ahlaktır.
İnsanoğlu bu dünyada elbette dolaşıp turlayacak, amma velâkin başıboş dolaşmayacak. Zira dolu başakların başı eğik, dolu olmayanların başı diktir fakat içi boştur. O halde gelin hep birlikte yeryüzü gemisinde tevazu ile gururlanmadan seyahat edelim.
Hatta kendi kendimize; Mağrurlanma padişahım senden büyük Allah var diyelim. Nitekim dolu dolu veya doyasıya diye nitelendirilen yolculuklar şunlar:
İlim öğrenmeğe yönelik yolculuk,
Sıla-i rahim,
Dost ziyareti,
Hac yolculuğu,
Cihad yolculuğu,(Allah Resulü; Ümmetimin seyahati Allah yolunda cihattır buyurdu.)
Hizmet yolculuğu,
Sağlık veya tedavi olmak için çıkılan yolculuk,
Helal rızık için yapılan ticaret yolculuğu,
Tefekkür veya ibret için yolculuk vs.
Bütün bunlara ilave edilmesi gereken şüphesiz en iyi seyahat bir Allah dostunu ziyaret
için yapılan yolculuktur.
Allah Rasulü(s.a.v); Din kardeşini Rıza-i Bari için ziyaret eden cennetliktir buyuruyor.
Bir kardeşini ziyarete gidene kimsenin yoluna Allah meleklerden bir bekçi koyar. Melek
Adama:
Nereye böyle? Diye sorar.
Adam:
Kardeşimi ziyarete gidiyorum der.
Melek:
O senin yakının olduğu için mi?
Adam:
Hayır der.
Melek;
Yoksa bir dünyalık menfaatin mi var?
Adam:
Hayır. Ben onu Allah rızası için ziyaretine gidiyorum deyince
Melek:
Allah sana mübarek etsin. Sana, senin o adamı sevdiğin gibi Allahında seni sevdiğine
Haber vermeye geldim der(Hadis)
Kamil mürşide zahiren yolculuk hoş olduğu gibi, manende kalbindeki nur ve feraset
ilmine ulaşmak için gönlüne seyr-ü sefer eylemekte gerekir. Çünkü ilimlerin en üstünü marifetullah (Allahı tanıma) ilmidir.
Habir b. Abdullah(r.anh) bir hadisi şerifi işitmek için bir aylık yolculuk yapmış, işte gerçek
yolculuk bu.
İlim uğruna göze alınan seyahatin, en güzel ihlâs ve samimiyet örneği olduğunu bilmekte fayda var. Resul-i Ekrem(s.a.v) bu yüzden; Kim kırk gün Allah için ihlâsla amel ederse kalbinden diline doğru hikmet pınarları fışkırır buyurmuşlardır.
sevgiyle.......
Yollar uzun yollar ince elbet. Dolayısıyla çeşitli sebeplerle yola çıkılır; kimi ilim, kimi filim, kimi dost, kimi ticaret, kimi maç vs. için kafileler yollara dizilir. Hülasa-ı kelam insanoğlu dünden bugüne ve kıyamete kadar turlayacak, bu kaçınılmaz da. Peki, bu turların sonu nereye varacak?
Cevabı çok basit. Bakın Kuranül Mucizül Beyan ne diyor:
Hepiniz Allahdan geldiniz Allaha döneceksiniz buyurmakta.
İşte bütün yolların kesiştiği nokta İlahi huzurdur. Mahkemi-i Kübrada tek geçerli berat olacak kurtuluş akçemiz iman, kalb-i selim ve güzel ahlaktır.
İnsanoğlu bu dünyada elbette dolaşıp turlayacak, amma velâkin başıboş dolaşmayacak. Zira dolu başakların başı eğik, dolu olmayanların başı diktir fakat içi boştur. O halde gelin hep birlikte yeryüzü gemisinde tevazu ile gururlanmadan seyahat edelim.
Hatta kendi kendimize; Mağrurlanma padişahım senden büyük Allah var diyelim. Nitekim dolu dolu veya doyasıya diye nitelendirilen yolculuklar şunlar:
İlim öğrenmeğe yönelik yolculuk,
Sıla-i rahim,
Dost ziyareti,
Hac yolculuğu,
Cihad yolculuğu,(Allah Resulü; Ümmetimin seyahati Allah yolunda cihattır buyurdu.)
Hizmet yolculuğu,
Sağlık veya tedavi olmak için çıkılan yolculuk,
Helal rızık için yapılan ticaret yolculuğu,
Tefekkür veya ibret için yolculuk vs.
Bütün bunlara ilave edilmesi gereken şüphesiz en iyi seyahat bir Allah dostunu ziyaret
için yapılan yolculuktur.
Allah Rasulü(s.a.v); Din kardeşini Rıza-i Bari için ziyaret eden cennetliktir buyuruyor.
Bir kardeşini ziyarete gidene kimsenin yoluna Allah meleklerden bir bekçi koyar. Melek
Adama:
Nereye böyle? Diye sorar.
Adam:
Kardeşimi ziyarete gidiyorum der.
Melek:
O senin yakının olduğu için mi?
Adam:
Hayır der.
Melek;
Yoksa bir dünyalık menfaatin mi var?
Adam:
Hayır. Ben onu Allah rızası için ziyaretine gidiyorum deyince
Melek:
Allah sana mübarek etsin. Sana, senin o adamı sevdiğin gibi Allahında seni sevdiğine
Haber vermeye geldim der(Hadis)
Kamil mürşide zahiren yolculuk hoş olduğu gibi, manende kalbindeki nur ve feraset
ilmine ulaşmak için gönlüne seyr-ü sefer eylemekte gerekir. Çünkü ilimlerin en üstünü marifetullah (Allahı tanıma) ilmidir.
Habir b. Abdullah(r.anh) bir hadisi şerifi işitmek için bir aylık yolculuk yapmış, işte gerçek
yolculuk bu.
İlim uğruna göze alınan seyahatin, en güzel ihlâs ve samimiyet örneği olduğunu bilmekte fayda var. Resul-i Ekrem(s.a.v) bu yüzden; Kim kırk gün Allah için ihlâsla amel ederse kalbinden diline doğru hikmet pınarları fışkırır buyurmuşlardır.
sevgiyle.......
''Ve Allah'a Sımsıkı Sarılın...''
Hacc / 78
Hacc / 78
- MBurak
- Kıdemli Üye
- Mesajlar: 415
- Kayıt: 12 Ağu 2007, 02:00
SAF MUHABBET HAKKINDA
Cenâb-ı Hakk kullarından birine dedi ki:Beni sevdiğini mi iddia ediyorsun? Eğer bu böyle ise bil ki senin Bana sevgin aslında Benim sana olan sevgimin bir sonucudur. Sen Var Olanı seviyorsun. Ama ben seni, sevdim. Hem de daha sen var olmamışken!
Sonra dedi ki: Bana yakınlık kazanmaya, Bende yok olmaya çalıştığını mı iddia ediyorsun? Ama senin Beni aradığından daha çok Ben seni aramaktayım. Daha sen bir rûhdan başka bir şey değilken, Ben sizin Rabbiniz değil miyim?[Elestü bi Rabbiküm?](VII/172) dediğim gün seninle aramda hiçbir aracı olmaksızın benim Huzûrumda olasın diye seni aradım. Sonra sen Beni unuttun; ama bir bedenin olduğunda da Elçilerimi sana göndererek Ben seni gene aradım. Bütün bunlar Kendim e değil sana senin için duyduğum "sevgi" yüzündendi.
Ve devam etti:[söyle bakayım] eğer had derecede aç, susuz ve bitkin olsaydın da sana bütün hûrileri, sarayları, nehirleri, meyvaları, hizmetkârları, içki sunanlarıyla birlikte Cennetimi sunsaydım ama Benim nezdimde ise bunlardan hiçbirini bulamayacağın konusunda seni uyarsaydım ne yapmayı düşünürdün?
Kul cevap verdi:Yâ Rabbi, Senden Senin Zâtına sığınırım.
Cenâb-ı Hakk kullarından birine dedi ki:Beni sevdiğini mi iddia ediyorsun? Eğer bu böyle ise bil ki senin Bana sevgin aslında Benim sana olan sevgimin bir sonucudur. Sen Var Olanı seviyorsun. Ama ben seni, sevdim. Hem de daha sen var olmamışken!
Sonra dedi ki: Bana yakınlık kazanmaya, Bende yok olmaya çalıştığını mı iddia ediyorsun? Ama senin Beni aradığından daha çok Ben seni aramaktayım. Daha sen bir rûhdan başka bir şey değilken, Ben sizin Rabbiniz değil miyim?[Elestü bi Rabbiküm?](VII/172) dediğim gün seninle aramda hiçbir aracı olmaksızın benim Huzûrumda olasın diye seni aradım. Sonra sen Beni unuttun; ama bir bedenin olduğunda da Elçilerimi sana göndererek Ben seni gene aradım. Bütün bunlar Kendim e değil sana senin için duyduğum "sevgi" yüzündendi.
Ve devam etti:[söyle bakayım] eğer had derecede aç, susuz ve bitkin olsaydın da sana bütün hûrileri, sarayları, nehirleri, meyvaları, hizmetkârları, içki sunanlarıyla birlikte Cennetimi sunsaydım ama Benim nezdimde ise bunlardan hiçbirini bulamayacağın konusunda seni uyarsaydım ne yapmayı düşünürdün?
Kul cevap verdi:Yâ Rabbi, Senden Senin Zâtına sığınırım.
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/brk.jpg[/img]