ÖZ TASAVVUF :
ÖNSÖZ
Latif YILDIZ
Azîz kardeşim,
Teknik bilgilerin ve icâdların insanların pek çoğunun aklını alt üst edecek şekilde gelişmesi, bu imkanları yakalayan milletlerin birleşerek, globalleşme adı altında geri kalan milletleri dil, din ve tüm kültürleriyle yutarak yok etme savaşını dünyanın her köşesinde vahşice sürdürmeleri ve aklî, fikrî, vicdanî, dinî ve dünyevî hiçbir kanun ve kural tanımayan zulümleri bir insan olarak beni de derin derin düşündürdü...
Dünyanın her ülke ve ikliminde yaşayan milyarlarca müslümanın;
yüce kitabımızın, dinimizin ve peygamberimiz (sav)in;
inanç, amel, ahlâk ve hâllerinden habersiz oluşlarını düşündüm.
Kendi içlerindeki dinî, siyasî ve fikrî çatışmalarıyla beraber dışardan da tahrik, tahriş ve tahrib edici-yıkıcı hiziblerin oyuncağı oluşunu ilimsiz, bilimsiz ve sonuçsuz geçen asırların elden kaçan fırsatlarını düşündüm.
Ve hâlihazırdaki yürekler acısı hâllerini de bir müslüman olarak acı acı düşündüm...
Yetmiş iki saat içinde 251.000 seçkin yiğidimizi şehâdet şerefine yükselten Çanakkale Çilesini...
Vakıfnâmesinin sonu; Burasını başka gaye için kullananlara ALLAH lânet etsin! ile biten vakıf binalarımızın meyhâne oluşunu...
Tek suçlu fırındır!... deyip; fırınını, fırıncı ve çocuklarına taşlatan hâin ve hırslı Haçlı zihniyetini...
Neredeyse tüm mânevî, millî ve dinî değer yargıları elinden alınan ve onların yerine;
sınırsız ve sorumsuz özgürlük adı altında bir milleti ve nesli kökünden iğdiş (dölsüz) edici her türlü egoistlik, kötülük, çirkinlik, yok edicilik ve yok oluşun konduğu gençlerimizin hâlini bir Türk olarak içim yana yana düşündüm...
İlahî, Kurânî ve Muhammedî ilim ve edebten gittikçe uzaklaşan, şahsîleşen, âileselleşen, şirketleşen ve bilerek ya da bilmeyerek yol kesicileşen dinî gruplaşmaları düşündüm...
Şu muazzam sistemin Sahibi ve Yaratanı olan RABBÜL ÂLEMİN ile sisteminin sırrı ve mahlûkatı içinde halifesi olan insan arasındaki her can için şart, lâzım ve lâyık olan ilişkinin gizemleştirilmesi ve bu şahâne resmin Ressamının, resmin şah damarından da yakın oluşu hakikatinin hayal âlemine çekilmesini de düşündüm...
Altı yönden (sağ-sol-ön-ard-alt-üst) insanoğlunu seyrettim ve yedinci yön olan özünden özetini okudum.
Maddede, mânâda, dinde ve dünyada insan aklının; yerini, fonksiyonunu, fazîletini ve önemini aradım.
İlahî, Kurânî ve Muhammedî nass ve nakl içinde inceledim...
İslam dinini bilinçli anlama ve yaşama olarak algıladığım tevhidî tasavvufun getiricisi, tatbik edicisi ve kısaca temeli, aslı, anası ve esası olan RESÛLULLAH (sallallahu aleyhi ve sellem)i;
Bilip, anlayıp, teslim olup, imân edip, tâbi olup ve itâat edişin başlangıç noktası olan Muhammedî oluş şuûru, nuru, sürûru ve onuruna ulaşımın (sıla) sağlam mesnedlerini (Kurân ve sahih hadis) aradım ve bulabildiğimi arzettim...
ALLAHÜ ZÜL-CELÂLi, Kurân-ı Kerîmde bildirdiği ve RESÛLULLAH (sallallahu aleyhi ve sellem)in izâh ettiği edeb erdemi içinde özden zevke azmettim...
Tüm bunların insan vücûdunda ve vicdanındaki Bizlik-Bilelik Bileşkesi olan İlâhî Aşkın Habibî Hazzını anlayabildiğim ve yaşayabildiğim kadar ve kader içinde yazdım, çizdim ve ortaya koydum...
Muhammedî samîmiyyet, ciddiyyet, iyi niyet ve gayreti esas aldım. Göreceğiniz tüm güzellikler ve özellikler RESÛLULLAH (sallallahu aleyhi ve sellem)e ait olup sadece arz edilmesi hususu eksik ve hatalarıyla birlikte, âcizâne bana aittir...
Davasız ve davetsiz olarak İlâhî ve Muhammedî oluş; BİRlik, BİZlik ve BİLEliğinde buluşma dilek ve duamın kitap hâline gelişinde tek sebeb; gelecek gençlerimizin RESÛLULLAH (sallallahu aleyhi ve sellem)i kendi özlerinde duyuş ve uyuş olan tek sonuca yâni;
RABBımıza kulluk yapmalarına samîmi ve hasbî hizmettir.
İçinde yaşadığımız yüzyılda insanoğlunun fikri ve anlayış seviyesinin yükselmesine ayak uyduramayan düşünce, inanç ve yaşama sistemleri çökmüş veya çökmektedir.
Yaşıyor gözükenlerin ise içinde gizlenmiş başka ideolojiler bulunmaktadır.
Dinî, fikrî ve siyasi oluşumlar tıpkı bir canlı gibi yaşamaya çalışmak ve gelişim göstermeye çabalamak zorundadır.
İslam âlemi, inanç ve itikadının özünden kaynaklanan din, dünya ve âhiret için terakki (ilerleme) ve tekemmül (gelişip olgunlaşma) gücünü önceleri çok iyi değerlendirmiştir.
İlimde, bilimde ve teknikte hârikalar ortaya koymuştur.
Ne var ki çok geçmeden ve hâlâ sürmekte olan korkunç bir kavram kargaşasına, fikir kavgasına ve benlik kısır döngüsüne sokulmuştur.
İslam dininin bu iç yangını zaman zaman alevlenmiş, yakmış, yıkmış ve acı izler bırakmıştır.
Amansız İslam düşmanlarının içten ve dıştan körüklemeleri tıpkı bir saman yangını gibi için için yanan ve durmadan kanayan yaralarımızı tedâviye fırsat vermemiştir.
Yıllar önce Hacc için bulunduğum Kâbede en üst kata çıkıp hüngür hüngür ağladığımı gören ve soran arkadaşlarıma:
Ben aşktan falan ağlamıyorum!
Beni ağlatan şu İslam Milletinin hâlidir!
Şu milyonluk toplumdan Muhammedî şuûra ulaşmış on bin kişilik bir umud ordusu çıkaramayız!
Afrikadan gelen, yüzlerinde mensub oldukları kabilelerin derin yara izleri hâlindeki harflerden oluşan işaretlerini taşıyan ve kaldıkları otelden Mescidül- Harama gelirken hâlâ yüz yıllar öncesi gibi ard arda ve tek sıra hâlinde gelen müslümanların; bu çağda yaşama yurdu ve imkanı bulmaları cidden çok zor! demiştim.
Geçen yıllar içinde ve şu andaki müslümanların acı çıkmazı mâalesef içimi gece-gündüz durmadan yakıyor!...
Biz nerede hata yaptık?...
Neden bu hâllere düştük?...
Yıllarca düşündüm!...
Şimdi arzettiğim mütevâzı Muhammedî Tasavvuf ismiyle inşâllah sürecek olan çalışmalarımı bilen ve bu işten anlayan kardeşlerim ismiyle ilgili sorular sordular.
RESÛLULLAH (sallallahu aleyhi ve sellem)in devrinde tasavvuf mu vardı vs? dediler.
Evet, tasavvuf da yokdu, mezheb de yoktu ve bugün İslam dininde var görünen ve çözümsüz problemler olan pek çok polemik de yoktu...
Ancak, bize Kurân-ı Kerîmi getiren, Sistemin Subhan Sahibi ve Ustası olan RABBÜL ÂLEMİNi ve Onun İslam Dinini tebliğ edip örnek olarak bizzat yaşayan MUHAMMED Aleyhisselâmın şerîat şuûru, nuru ve onuru vardı...
Bugün İslam Âlemi ortak payda ve güc kaynağı olan, Muhammedî Oluş Şuûrunu yitirdi!..
İslam dininde insan aklının;
İlâhî nakille buluşup, birleşerek ve İslam inancının özünü bilmesine, bulmasına, anlamasına ve yaşamasına hasbî hizmet sistemi olan tasavvuf, bu çağın asla vazgeçilemez gerçeği ve gereğidir.
Arz edilen ve birinci esas olan Muhammedî oluş şuûruna ulaşım ve gelişim için İlâhî, Kurânî ve Muhammedî Tasavvuf şarttır.
Bu günkü İslam âleminin inanç ve fikir fotografına bakarsanız;
birinci esas ya unutulmuş ya da içine başka kişisel düşünceler yerleştirilmiştir.
İkinci esas olan tasavvuf sistemi ise insanların fikrî algılama ve anlama seviyesi yükseldikçe çok câzib hâle gelmiş ve aynı oranda da yozlaşmıştır.
Müslüman ve azıcık aklı olan kişi dahi bilir ki kaynağını RESÛLULLAH (sallallahu aleyhi ve sellem)den almayan veya alıyor görünüp de Kurân-ı Kerîm ve onun tatbikatçısı RESÛLULLAH (sallallahu aleyhi ve sellem)in kurallarıyla çelişen hiçbir inanç ve düşünce aslında islamî değildir.
Bu acı gerçekle yüzleşmenin faturasını şu anda dünyanın her köşesinde suçsuz ve günahsız müslüman bebekleri kanlarıyla ve canlarıyla ödüyorlar...
Ne kadar akıllı olursanız olun anlaşılmaz karanlıkla lâf labirentleri hâline sokulan tasavvuf, diğer taraftan İslamî ibâdetin de önüne geçen RESÛLULLAH (sallallahu aleyhi ve sellem)in sahih hadisleriyle reddettiği bir çoklukta ve vasıfta içi boş zikir yükü hâline genellikle gelmiştir.
Bilerek-bilmeyerek ya da isteyerek-istemeyerek bu hâle gelişimiz neticeyi değiştirmemiş ve problemi kördüğüm hâline getirmiştir...
İşte bunlar ve benzeri düşüncelerle ve bize göre;
RESÛLULLAH (sallallahu aleyhi ve sellem)in akvâli (sözleri; teblig ettiği Kurân-ı Kerîm, uygulamada buyurduğu sahih hadisleri ve kısacası şerîatı),
RESÛLULLAH (sallallahu aleyhi ve sellem)in amâli (fiilleri, tatbikatı, sünnet-i seniyyesi ve kısacası tarikatı),
RESÛLULLAH (sallallahu aleyhi ve sellem)in ahlâkı (Kurânî, Ahlâkullah olan hulkul-azîmi ve kısacası mârifeti)
RESÛLULLAH (sallallahu aleyhi ve sellem)in ahvâlini (hâlleri, ilahî ve habibî huyu, değişmez ahlâkı kısacası hakikatı)
Kurân-ı Kerîm ve sahih hadis kaynaklarında; bulmak, bilmek, anlamak ve bizzat yaşamak Muhammedî Tasavvuftur.
Geçmişten gelen, Müslümanların iliklerine işleyen ve görüleceği gibi aslında Muhammedî de olmayan içi boş alışkanlık ve çelişkilerle uğraşmak gibi bir niyetimiz de asla yoktur.
Biz açıkça:
Şerîat-ı Muhammediyye,
Tarikat-ı Muhammediyye,
Mârifet-i Muhammediyye ve
Hakikat-ı Muhammediyyenin insan sûretinde yaratılan ve aklı olan her insanın kaderince ve kadarınca anasının sütü gibi helâl hakkı olduğu inancındayız...
Biz de onlardan birisi ve bu kudsî yolun Habibî ve Hasbî hizmetçisiyiz.
İmam-ı Mutlak ve Rahmetenlilâlemin olan RESÛLULLAH (sallallahu aleyhi ve sellem)in arkasında kulluk imtihanı salâtında saf tutmuş RABBÜL ÂLEMİNin kullarından birisiyiz.
Sözün özü o ki Muhammedî Tasavvufun edeb ve erdemi sözde, sohbette, zevkte ve hazda:
Dingin bir Bedenle Zikret ve Üzme!
Singin bir Nefsle Fikret ve Üzülme!
Yungun bir Gönülle Şükret ve Sev!
Yangın bir Ruhla Sabret ve Sevil!...
Es Selâm ve Muhabbetlerimle
Öz Tasavvuf-Önsöz
- kulihvani
- Site Admin
- Mesajlar: 12889
- Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00
- aNKa
- Özel Üye
- Mesajlar: 2797
- Kayıt: 02 Eyl 2007, 02:00
ALLAH(CC) RAZI OLSUN. DUA VE MUHABBETLE...KUL İHVANİ DOSDUM yazdı:RESÛLULLAH (sallallahu aleyhi ve sellem)in akvâli (sözleri; teblig ettiği Kurân-ı Kerîm, uygulamada buyurduğu sahih hadisleri ve kısacası şerîatı),
RESÛLULLAH (sallallahu aleyhi ve sellem)in amâli (fiilleri, tatbikatı, sünnet-i seniyyesi ve kısacası tarikatı),
RESÛLULLAH (sallallahu aleyhi ve sellem)in ahlâkı (Kurânî, Ahlâkullah olan hulkul-azîmi ve kısacası mârifeti)
RESÛLULLAH (sallallahu aleyhi ve sellem)in ahvâlini (hâlleri, ilahî ve habibî huyu, değişmez ahlâkı kısacası hakikatı)
- zahidzenderun
- Özel Üye
- Mesajlar: 1026
- Kayıt: 04 Tem 2007, 02:00
Yangın bir Ruhla Sabret ve Sevil!...
Dingin bir Bedenle Zikret ve Üzme!
Singin bir Nefsle Fikret ve Üzülme!
Yungun bir Gönülle Şükret ve Sev!
Yangın bir Ruhla Sabret ve Sevil!...
Amin, Amin, Amin..
ALLAH RAZI OLSUN SİZDEN
Derviş na murad olacak.
Allah vesilelerle kendisine yaklaştırır.
Na murad olacak..
Bildiğini terk edecek.
[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/istikametbt9tw2.gif[/img]
Allah vesilelerle kendisine yaklaştırır.
Na murad olacak..
Bildiğini terk edecek.
[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/istikametbt9tw2.gif[/img]
- Kuler
- Yeni Üye
- Mesajlar: 15
- Kayıt: 06 Eyl 2007, 02:00
- sev-guzel
- Özel Üye
- Mesajlar: 609
- Kayıt: 15 Mar 2008, 02:00
ALLAH CELLE CELÂLİHU RAZI OLSUN KUL İHVANİMİZ. RASULULLAH S.A.V EFENDİMİZE SELATÜ SELAM OLSUN İNŞAALLAH...kulihvani yazdı:
RESÛLULLAH (sallallahu aleyhi ve sellem)in akvâli (sözleri; teblig ettiği Kurân-ı Kerîm, uygulamada buyurduğu sahih hadisleri ve kısacası şerîatı),
RESÛLULLAH (sallallahu aleyhi ve sellem)in amâli (fiilleri, tatbikatı, sünnet-i seniyyesi ve kısacası tarikatı),
RESÛLULLAH (sallallahu aleyhi ve sellem)in ahlâkı (Kurânî, Ahlâkullah olan hulkul-azîmi ve kısacası mârifeti)
RESÛLULLAH (sallallahu aleyhi ve sellem)in ahvâlini (hâlleri, ilahî ve habibî huyu, değişmez ahlâkı kısacası hakikatı)
Kurân-ı Kerîm ve sahih hadis kaynaklarında; bulmak, bilmek, anlamak ve bizzat yaşamak Muhammedî Tasavvuftur.
Geçmişten gelen, Müslümanların iliklerine işleyen ve görüleceği gibi aslında Muhammedî de olmayan içi boş alışkanlık ve çelişkilerle uğraşmak gibi bir niyetimiz de asla yoktur.
Biz açıkça:
Şerîat-ı Muhammediyye,
Tarikat-ı Muhammediyye,
Mârifet-i Muhammediyye ve
Hakikat-ı Muhammediyyenin insan sûretinde yaratılan ve aklı olan her insanın kaderince ve kadarınca anasının sütü gibi helâl hakkı olduğu inancındayız...
Biz de onlardan birisi ve bu kudsî yolun Habibî ve Hasbî hizmetçisiyiz.
İmam-ı Mutlak ve Rahmetenlilâlemin olan RESÛLULLAH (sallallahu aleyhi ve sellem)in arkasında kulluk imtihanı salâtında saf tutmuş RABBÜL ÂLEMİNin kullarından birisiyiz.
Sözün özü o ki Muhammedî Tasavvufun edeb ve erdemi sözde, sohbette, zevkte ve hazda:
Dingin bir Bedenle Zikret ve Üzme!
Singin bir Nefsle Fikret ve Üzülme!
Yungun bir Gönülle Şükret ve Sev!
Yangın bir Ruhla Sabret ve Sevil!...
Es Selâm ve Muhabbetlerimle
MUHAMMEDİ SEVGİ VE MUHABBETLERİMİZLE.