Bir damla da çağlayan ırmakları boğuşu Yakubun,
Sükut denizinde dalga olan Meryemin
Fırtınalara sabrı kalkan bilen Eyyübün
Rıza bahçesine bir gül ekebilmek, gözyaşlarını teselli vuslatına mazhar olacak kadar samimiyetle dökmektir
Dua tadında akan her damla kelamsız rıza dilencisidir
Ey Zeyd Ey sevdalı Ardından alemlere rahmet olarak gönderdiğine,
en sevdiğine, Hasret gözyaşları döktürdüğü Mevlanın
Ey Selman Ey yüreğindeki aşka harf harf teslim olan
Hak tarafından sevilen ve sevildiği
Aleme ilan edilen
Aşkla var olabilmek yollarda, hasrete gamzelerde hayat buldurmak,
kirlenmemiş gökyüzü, Altında sadık ve vefalı aşıkları, unutulan her heceyi işler cana saadet asrı tadında akan her damla
Asırlar öncesinden bizlere selam eden Efendim
Rüzgar saçını dağıtır diye üzülemediğimize üzülerek sevdasına vurulduğumuz
Hüzün bahçelerindeyiz Sensiz..!
Nedametin giydirildiği gecelere aydınlığı, vefasızlıkların asıldığı yıldızlara affı, kırgınlıkların, Gezdiği sokaklara sevgiyi fısıldar gül tadında akan her damla
Talan edilmiş sokaklarımı sevdirir, Ondandır diye
Aşk dolu hayatların bir huzmesinin canda hayat bulmasını dillendirir sus olup
Ahdimi taşır akan her damla
Bir damla gözyaşında saklı can
Bir damla gözyaşı cana hayat bulduran
El-Vehhab ismine sığındım
Avuçlarımda bir damla gözyaşıyla kapındayım
Bir damla gözyaşında saklı can
- ayn-el-zeliha
- Yeni Üye
- Mesajlar: 10
- Kayıt: 04 Tem 2009, 02:00
Bir damla gözyaşında saklı can
[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/5ymlw6v.gif[/img]
- nur_umim
- Özel Üye
- Mesajlar: 1122
- Kayıt: 19 Ağu 2007, 02:00
EL VEHHÂBÜ celle celâlihu
El Vehhâbü : Karşılıksiz çok çok hibe eden, bağışlayan ALLAH-U ZÜ'L-CELÂL.
Vehebe : Karşılıksız vermek. Hibe etmek. Bağışlamak. Tahsis etmek.
Vâhebe : Hibe etmede birine üstün gelmek.
EL VEHHÂBÜ (celle celâluhu) ZEVKİ:
Bu Esmâullahı ÖZden ZEK eden;
Tüm sistemini, kendi şahsına ait canı bile olmayan insanoğluna hibe edenin El Vehhabü (celle celâluhu) olduğunu anlar.
Hibe (maddî-mânevî) ni'metini HAKK (celle celâluhu)'nun halkına Halik (celle celâluhu) rızası için hibe eder.
HAKK'tan, HAKK'a hibe (bağış) yolu olur.
Gerçek Cevâd (cömert) ve Vehhab (hibe eden) olarak RABB'ısını bilir.
Asl olan ALLAH Tealâ'dır.
Ârif-i Billâh o kimse ki cenneti bile, RABB'ine ulaşmakta (sıla da) vasıta ve vesile bilir.
"Selâmün kavlen mi'r Rabbi'r Rahîm:onlara merhametli RABB'in söylediği selâm vardır..." sesindedir kulağı ve kalbi!...
ALLAH Tealâ'ya sırf ALLAH (celle celâluhu)'nun rızası için ibâdet eder.
İbâdetin dahi sıla vesilesi oluşu şuûruyla vuslat hazzı içinde hayatı yaşar.
(Kul İhvanî Divanı'ndan)
- MINA
- Özel Üye
- Mesajlar: 2740
- Kayıt: 25 Eki 2008, 02:00
nur_umim yazdı:
EL VEHHÂBÜ celle celâlihu
El Vehhâbü : Karşılıksiz çok çok hibe eden, bağışlayan ALLAH-U ZÜ'L-CELÂL.
Vehebe : Karşılıksız vermek. Hibe etmek. Bağışlamak. Tahsis etmek.
Vâhebe : Hibe etmede birine üstün gelmek.
TERCÜME: Cenabı Hakkın hikmetinden sual olunmaz. Onun işine kim nasıl ve niçin diyebilir ? Bu beyan ettiklerim zarurettendir.
ŞERH: Şimdiye kadar, gayret, çaba, sebat, çalışma ile herşey elde edilir diye bahis geçti ve anlatıldı. Fakat bunlar olmadan insana saadet gelmez diye iddia ettiğim zannedilmesin.
Allahu Teala Hazretlerinin lütuf ve ihsanına kim karışabilir? Allahın merhameti öylesine geniş ve boldur ki, imkansız zannedilen bir çok şey bir anda oluverir. Mesela, bir köylünün cahil, okuma yazma bilmez oğluna öyle bir fıtrî zeka verir ki Eflatunlar hayran kalır.
Yunanlı büyük tarihçi Sokikis; Yunanlıların en meşhur başkomutanlarından Simitaklos hakkında der ki: Bu adamın kafasını hilkat akıl ve zeka ile o kadar doldurmuştur ki başka ilim veya her ne eklenmek istenilse etrafından dökülür.
Bir insan asla ibadet etmemiş olsa bile tertemiz olan yaratılışı nedeniyle Rabbanî merhamete nail olunca o derecede İlahî aşka mazhar olur ki evliyaullah bile şaşırır. Çaba ve gayreti Hak Teala Hazretleri ferman buyurmuştur.
Tecrübe edilmiştir ki insanlardan yüzde doksan dokuzu çaba, gayret ve nefsiyle savaşarak Allahın rızasına ve iki cihan saadetine ulaşabilir. Yalnız yüzde biri ve belki binde biri çaba ve gayret sarfetmeksizin saadete ve râhata erebilir. Çaba ve gayretten asla, hiçbir zaman ayrılmamalı.
Çünkü el, ayak, akıl, arzu ve vicdanın insana verilmesi çaba ve gayret için bir yüce emir olduğu apaçık ortadadır.
TERCÜME: Bazen çaba ve gayret ile bazen bunlarsız saadet elde edilir. Din işinde hayranlıkdan başkası olmaz.
ŞERH: Saadetin çalışarak elde edilmesi makul bir iştir ve tecrübeyle sabittir. Bununla beraber din ve ruhaniyetin hâli o kadar geniş o kadar büyük ve derindir ki bazen çaba, gayret çalışma olmaksızın da saadet elde edilegeldiği apaçık olduğundan Cenabı Hakkın sınırsız ve gizli hikmetlerine hayran olmaktan başka çare yoktur.
TERCÜME: Ama öyle hayran olmalı ki hiçbir şeyi düşünmeden Rabbanî emirlere, Mevlanın sevgisine arkasını çeviren bir hayranlık, şaşkınlık değil. Yüzünü şeytanın vesveselerine döndürerek hayran olmamalı. Dost olan Cenabı Hakkın muhabbetine dalmış, o muhabbetin sarhoşluğuyla hayran olmalı.
ŞERH: Mevlana Rumi Kaddese Sırrehus Sami Hazretlerinin akıl ve Ruhanî gücünün mükemmelliğine de hayran olmalı. Geçen beyti şerifte din işi hayran olmaktır buyrulunca çok tenbel adamlar madem din işlerinde hayranlık lazım, işte biz de ruhanî işlerde hayran, şaşırmış olalım, bu şaşkınlıkla dünyada iken zevk sürelim! Diye bir şey hatırlarına getirebilirler.
Bu iki batıl fikir aniden giderilmek için Hayran tabirinden maksat dost olan Hak Teala Hazretlerinin emirlerine arkasını çevirmek, şeytana uymak, hayvan gibi ağzını açıp hayran kalmak değildir. Mutlaka noksansız çaba ve gayrette bulunmalı. Allahın saklı hikmetlerine, Onun azametine, kudretine bakarak hayran olmalıdır.
TERCÜME: Allahın sevgisi ile mest ve hayran olan birinin yüzü dost olan Hak tarafına dönüktür. Diğerinin yüzü gerçekte Onun yüzü olmuştur. Ve kendine dönüktür.
ŞERH: Hakiki aşıkın fikir ve ümidi ebedi ve baki olan Allahu Teala hazretlerine bağlıdır. Basit insanların ise sevgileri kendileri ile şeytana dönmüştür. O gibiler için ne büyük gaflet ne azim hüsran ve zillet vardır.
mevlanavakfi.com/
''Ve Allah'a Sımsıkı Sarılın...''
Hacc / 78
Hacc / 78