Birbirimizi Sevmek Bu Kadar Zor Mu
Hayatta belli bir fikre veya ideolojiye hapsedilemeyecek kadar güzel ve güzel olduğu kadar da her insan tarafından hissedilip, ifade edilebilecek öyle duygular var ki böyle duygulara neden ve nasıl sınır çizilmeye çalışılır hiçbir zaman anlayamadım.
Hiç unutmuyorum lise son sınıfta, sınıfta yüksek sesle Zülfü Livanelinin Sevda Değil şarkısını söylemiştim. Aklıma geldikçe bazen kendi kendime mırıldanıyorum hala. Bu şarkıyı söyledikten sonra yurttan oda arkadaşım bana ve en iyi dostum olan Raciye siz sosyolist olmuşsunuz demişti. Hatta daha sonra iyice ileri gidip siz gomonossunuz yavrum bile demişti. Hakkını teslim edeyim arkadaşın içerisinde zerre kötülük yoktu bu konuda, herhangi bir art niyetle veya bizi aşağılamak için de böyle bir şey yapıyor değildi. O sadece çevresinde gördüğü, duyduğu ve adını bile doğru telaffuz edemediği, kafasında yer edinen basma kalıp damgayı bize vurmuştu; biz de gülüp geçmiştik.
Aradan uzun zaman geçince şunu düşünmeye başladım. Basit bir şarkıdan bile insanlar nasıl sonuçlar çıkarabiliyor. O zaman basit anlaşmazlıklar ve farklılıklar yüzünden birbirini boğazlayan insanlara pek şaşırmamalı. Farklılıklarımıza aramızdaki derin uçurumlarmış gibi bakarsak ne sahip olduğumuz güzellikleri paylaşabiliriz ne de bir arada huzur içerisinde yaşayabiliriz.
Oysaki ne Zülfü Livaneliyi sol görüşlü olduğumuz için severdik ne de şarkılarını o hissiyatla söylerdik. Aynı biz akşam oldu mu Mustafa Yıldızdoğanın "Barışmam şarkısını tekrar ve tekrar dinler derin bir iç çeker, hayır yok abi bu kızdan der dertleşirdik. Bazen soğuk bir kış gününde, bir soba etrafına toplanıp nohutlu bulgur pilavı yiyen ve hasret türküleri söyleyen de yine bizdik. Çünkü dilimiz aynıydı; sevgiydi, muhabbetti, aşktı, özlemdi.
Çocukluğumdan beri hep aktif politikayla iç içe olmak istemiştim. Daha önce bir yazımda da bahsetmiştim aslında bu konudan lakin zaman geçtikçe aktif siyasetin benim yapabileceğim bir iş olmadığını daha iyi anladım ve hayatımı farklı bir yöne kaydırdım. Uzun zaman önce Samurai-X adlı bir çizgi film izlemiştim. Orda bir söz çok etkilemişti beni. Şöyle diyordu özetle;
Herhangi bir ideolojinin veya onu savunan birisinin peşine körü körüne giden kimse, yaşadığı veya çevresinde gördüğü olaylar karşısında kendi adaletini değil o kişinin/ideolojinin adaletini gerçekleştirmeye çalışır. Çünkü kalbi sonuna kadar o fikri veya kişiyi korumak adına konuşacaktır, adaleti gerçekleştirmek için değil.
Kimse siyasete bulaşmasın belli bir ideolojiye sahip olmasın demiyorum. Söylemek istediğim sahip olduğumuz fikirler bizden farklı düşünenlere/inananlara farklı gözle bakmaya, peşinden gittiğimiz insanların hatalarını görmezden gelip eleştirmemeye veya karşı olduğumuz insanların yaptıkları ve iyi kabul edilebilecek olan şeyleri tümden reddetmeye sebep olmasın.
Hayatta hiç hoşlanmadığım kişilerin başında beni kategorize eden, belli bir kalıba sokmaya çalışan insanlar gelir. Hayatta onca güzel ve paylaşılası şey varken nedir bu başkalarının ördüğü duvarlar içerisinde sıkışıp kalmak arzusu. Şairin dediği gibi benim gönlüm Çukurova gibi mümbit (verimli), dilinde sitem, gönlünde riya olmayan, kalbi sevgiyle dolu her insana yetecek kadar geniş.
Sevebilirim cümlesini
Birbirimizi Sevmek Bu Kadar Zor Mu?
- MBurak
- Kıdemli Üye
- Mesajlar: 415
- Kayıt: 12 Ağu 2007, 02:00
Birbirimizi Sevmek Bu Kadar Zor Mu?
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/brk.jpg[/img]
- kulihvani
- Site Admin
- Mesajlar: 12889
- Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00
değerli burakcan,
bana bir ANda o ele avuca gelmeyen Adana Erkek Lisesindeki parasız yatılı okuduğum günlerimi hatırlatıverdin.
İçim yandı doğrus!
Bir yandan Niçenin Zerdüşt Böyle dedi Kitabından Üstün İnsan ve Ateizmi okurken bir yandan da Risale-i Nur Medreselerine polislere yakalanmadan girip her Pazar günü okunan derslere katılmamı,
Dolap kapaklarımızdaki:
Biz Muhabbet fedaileriyiz husumete vaktimiz Yoktur
Sadi Nursî.
Ve diğer elimde Muhiddin Arabî anlatımları..
Cuma günleri o zamanlar gazete boyutunda çıkan Bediüz- Zaman ve Bediül- Beyan Mecmualarını câmi kapısında satarken sivil polilslerle yaptığımız sokak koşuşturmaları..
Hapse düşen Nurcu Yaşar Dostbil kardeşimizi ziyarete gittiğimizde her zaman olduğu gibi hür ve özgürce konuşmalarımı teybe alan istihbaratçıların hemence içeri atıverişi, duruşmama gelen Avukat Gültekin Sarıgülle yıllar sonra Antalyada yıllarca birlikte yaşmakta oluşum..
O zaman bir avukatın çıkardığı Böğelek Dergisinde deki ateşli devrimci şiirlerim...
Ezilene Ezene de
Düzülene Düzene de
Yazılana Yazana da
Böğelek var dost Böğelek vs.
Ve kendi köyümden bir Ağanın esmer güzeli Kızını Çukur ovaya kaçıran Hurşit Delikanlısının pamuk tarlası serüveninde çapa başında dinlediğim bir gerçek hikayeyi Irgat Milleti diye kaleme alıp da Böğelek e yükleyince sığır sürüsünün nasıl da tepelemeye kalktığı, basın savcısının:
Ulan ne işin var senin kominist işleriyle git okulunda oku! dediği ve yıllarca süren davada Hakkın, alınteri, göz nuru ve zayıfın yanında olduğu nu anlattığımdan
Kaçak namaz kıldığımız için kaç kez disipline gittiğimden..
Kısacası İnsan AKLının ve hayat gerçeğinin İKİ UCUnu bir arada yaşadığı tüm hayatımdan esinti estirdiğini,
Issızım SESsisim
Kimsesizim
Bu ÇÖL BİZim
SESim İZim..
Gönlümde tekrar HİSSettim sağ olasın..
Muhabbetle canoğul
bana bir ANda o ele avuca gelmeyen Adana Erkek Lisesindeki parasız yatılı okuduğum günlerimi hatırlatıverdin.
İçim yandı doğrus!
Bir yandan Niçenin Zerdüşt Böyle dedi Kitabından Üstün İnsan ve Ateizmi okurken bir yandan da Risale-i Nur Medreselerine polislere yakalanmadan girip her Pazar günü okunan derslere katılmamı,
Dolap kapaklarımızdaki:
Biz Muhabbet fedaileriyiz husumete vaktimiz Yoktur
Sadi Nursî.
Ve diğer elimde Muhiddin Arabî anlatımları..
Cuma günleri o zamanlar gazete boyutunda çıkan Bediüz- Zaman ve Bediül- Beyan Mecmualarını câmi kapısında satarken sivil polilslerle yaptığımız sokak koşuşturmaları..
Hapse düşen Nurcu Yaşar Dostbil kardeşimizi ziyarete gittiğimizde her zaman olduğu gibi hür ve özgürce konuşmalarımı teybe alan istihbaratçıların hemence içeri atıverişi, duruşmama gelen Avukat Gültekin Sarıgülle yıllar sonra Antalyada yıllarca birlikte yaşmakta oluşum..
O zaman bir avukatın çıkardığı Böğelek Dergisinde deki ateşli devrimci şiirlerim...
Ezilene Ezene de
Düzülene Düzene de
Yazılana Yazana da
Böğelek var dost Böğelek vs.
Ve kendi köyümden bir Ağanın esmer güzeli Kızını Çukur ovaya kaçıran Hurşit Delikanlısının pamuk tarlası serüveninde çapa başında dinlediğim bir gerçek hikayeyi Irgat Milleti diye kaleme alıp da Böğelek e yükleyince sığır sürüsünün nasıl da tepelemeye kalktığı, basın savcısının:
Ulan ne işin var senin kominist işleriyle git okulunda oku! dediği ve yıllarca süren davada Hakkın, alınteri, göz nuru ve zayıfın yanında olduğu nu anlattığımdan
Kaçak namaz kıldığımız için kaç kez disipline gittiğimden..
Kısacası İnsan AKLının ve hayat gerçeğinin İKİ UCUnu bir arada yaşadığı tüm hayatımdan esinti estirdiğini,
Issızım SESsisim
Kimsesizim
Bu ÇÖL BİZim
SESim İZim..
Gönlümde tekrar HİSSettim sağ olasın..
Muhabbetle canoğul
En son kulihvani tarafından 15 Nis 2009, 18:17 tarihinde düzenlendi, toplamda 1 kere düzenlendi.
- halimkok
- Özel Üye
- Mesajlar: 3843
- Kayıt: 09 Ağu 2007, 02:00
Sevgili Burak Can...
Bir kaç gün önce televizyonda bir proğramda...
Öğrencilik yıllarında yaşadığı bir olayı anlatıyordu bir sanatçımız....
Sol görüşlü öğrenci arkadaşlarıyla kaldıkları eve polis baskın yapıyor...
Bunlar dışarıda polisleri görür görmez hemen aceleyle kitap,dergi, kaset
vs. ne varsa toplamaya ve saklamaya çalışıyorlar...
Ama o acele ile duvardaki Lenin posterini unutuyorlar...
Polisler arıyor, tarıyor bir şey bulamıyor evde...
Polislerden bir tanesi duvardaki posterin önüne geliyor ve soruyor;
-Bu adam kim?
Öğrenciler birbirine bakarken... Bir tanesi diyor ki;
- Benim dedemdir...
Polis dönüyor ve diyor ki;
- Hem böyle nur yüzlü bir deden var... hem de goministlik yapıyon şerefsiz... utanmıyor musun...
* * *
Başka dine mensup bir bilim adamına İslam hakkındaki yoğun araştırmalarının nedenini soruyorlar...
- Müslüman olmaya mı karar verdiniz... diyorlar... O kişi diyor ki;
- Bir şeyi kabul edeceksem neyi kabul ettiğimi... reddeceksem neyi reddettiğimi iyi bilmem ve emin olmam lazım... Bu yüzden araştırıyorum...
* * *
Fakat ne yazık ki ülkemizde dönem dönem tanık olduğumuz veya duyup dinlediğimiz hadiselerde görüyoruz ki...
BİLEMEDEN İYİ diyor... bilmeden KÖTÜ diyoruz...
Sağolasın Burak Can... Güzel bir konu... Yüreğine sağlık...
Bir kaç gün önce televizyonda bir proğramda...
Öğrencilik yıllarında yaşadığı bir olayı anlatıyordu bir sanatçımız....
Sol görüşlü öğrenci arkadaşlarıyla kaldıkları eve polis baskın yapıyor...
Bunlar dışarıda polisleri görür görmez hemen aceleyle kitap,dergi, kaset
vs. ne varsa toplamaya ve saklamaya çalışıyorlar...
Ama o acele ile duvardaki Lenin posterini unutuyorlar...
Polisler arıyor, tarıyor bir şey bulamıyor evde...
Polislerden bir tanesi duvardaki posterin önüne geliyor ve soruyor;
-Bu adam kim?
Öğrenciler birbirine bakarken... Bir tanesi diyor ki;
- Benim dedemdir...
Polis dönüyor ve diyor ki;
- Hem böyle nur yüzlü bir deden var... hem de goministlik yapıyon şerefsiz... utanmıyor musun...
* * *
Başka dine mensup bir bilim adamına İslam hakkındaki yoğun araştırmalarının nedenini soruyorlar...
- Müslüman olmaya mı karar verdiniz... diyorlar... O kişi diyor ki;
- Bir şeyi kabul edeceksem neyi kabul ettiğimi... reddeceksem neyi reddettiğimi iyi bilmem ve emin olmam lazım... Bu yüzden araştırıyorum...
* * *
Fakat ne yazık ki ülkemizde dönem dönem tanık olduğumuz veya duyup dinlediğimiz hadiselerde görüyoruz ki...
BİLEMEDEN İYİ diyor... bilmeden KÖTÜ diyoruz...
Sağolasın Burak Can... Güzel bir konu... Yüreğine sağlık...
[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/muhammedinurimza.jpg[/img]
- Gariban
- Moderatör
- Mesajlar: 2834
- Kayıt: 25 Tem 2007, 02:00
Ne edelim Burak canım. Herkes bir gözlük almış onunla bakmakta, senin üzerindeki onun gözlüğünden ne renk görünüyorsa o renksin demekte. Bu yüzden Derman hocam habirem güneşin ışığı sarıdır, sarı ışıkta bazı renkler anlaşılmaz demekte.
Kişi başkalarını bir kalıba sokmadan evvel kendisini bir kalıba koymuş bile yargılayan kalıbına. Bak Molla Kasım oturmuş derenin kenarına, almış eline Yunusumuzun şiirlerini, kurmuş kafasına kendi şeriat kalıbını, uymayanı salmış denize.
Mühendislikte POKE YOKE denilen bir yöntem vardır, bir malın boyutları vardır o boyutların üzerinde bir hacme sahipse mesela, kalite kontrolcü gider makineye belli bir dar boğaz koyar ordan ancak belli hacimdeki mallar geçebilir, büyükse geçemez o ağızda takılır mesela sonra bir makine kolu gelir tutar atar onu kalitesiz ürün kutusuna, daha sonra bu kutudaki ürünleri kalitesiz damgasıyla damgalarlar. Mesele o dar boğazın hacmini iyi tanımlamak yahut kriterleri iyi belirlemekten geçmekte yoksa makine gelene kötü gidene kötü der. Kişi ham aklı ve arzularını eşleştirip bundan elde ettiği anlayışla kendine özgü bir anlayışı yahut hayat anlayışı kurarsa, algı makinesine gelen gideni ona göre ölçer biçer bu hatalı bu iyi, bu kötü , bu güzel der.
Yunus 66: E la inne lillahi men fis semavati ve men fil ard ve ma yettebiullezine yed'une min dunillahi şüraka' iy yettebiune illez zanne ve in hüm illa yahrusun : Uyan: Göklerde kim var, Yerde kim varsa hep Allahındır, Allahdan başkasına tapanlar dahi, şeriklerin tebaası olmazlar, ancak zanne teba'ıyyet ederler ve ancak kendi mızraklarıyle ölçer yalan söylerler.
Isra [17/35]:Ve evfül keyle iza kiltüm vesinu bil kistasil müstekiym zalike hayruv ve hasenü te'vila: Ölçtüğünüz vakıt da tam ölçün ve doğru terazi ile tartın, bu hem hayırlı hem de akıbetçe daha güzeldir.
Bak birisi nasıl bir kalıba soktuysa Kur'an'ı, onun ve yanlış ölçenlerin hakkında neler denmiş Mudessir Suresinde:
Mudessir [74/18]: İnnehu fekkere ve kaddere: Çünkü o bir düşündü, ölçtü biçti.
[ 74/19].Fekutile keyfe kaddere: Kahrolası, nasıl ölçüp biçti!
[74/20].Summe kutile keyfe kaddere: Yine kahrolası, nasıl ölçtü biçti.
[74/21].Summe nezare: Sonra baktı
[74/22].Summe 'abese ve besere: Sonra kaşını çattı ve ekşiyerek surat astı
[74/23].Summe edbere vestekbere: Sonra ardına döndü ve büyüklük tasladı da
[74/24].Fekale in haza illa sihrun yu'seru: Bu, dedi «başka değil, bir sihri müser.
Selam Sevgi ve Muhammedi Kardeşlikle
Gariban
Kişi başkalarını bir kalıba sokmadan evvel kendisini bir kalıba koymuş bile yargılayan kalıbına. Bak Molla Kasım oturmuş derenin kenarına, almış eline Yunusumuzun şiirlerini, kurmuş kafasına kendi şeriat kalıbını, uymayanı salmış denize.
Mühendislikte POKE YOKE denilen bir yöntem vardır, bir malın boyutları vardır o boyutların üzerinde bir hacme sahipse mesela, kalite kontrolcü gider makineye belli bir dar boğaz koyar ordan ancak belli hacimdeki mallar geçebilir, büyükse geçemez o ağızda takılır mesela sonra bir makine kolu gelir tutar atar onu kalitesiz ürün kutusuna, daha sonra bu kutudaki ürünleri kalitesiz damgasıyla damgalarlar. Mesele o dar boğazın hacmini iyi tanımlamak yahut kriterleri iyi belirlemekten geçmekte yoksa makine gelene kötü gidene kötü der. Kişi ham aklı ve arzularını eşleştirip bundan elde ettiği anlayışla kendine özgü bir anlayışı yahut hayat anlayışı kurarsa, algı makinesine gelen gideni ona göre ölçer biçer bu hatalı bu iyi, bu kötü , bu güzel der.
Yunus 66: E la inne lillahi men fis semavati ve men fil ard ve ma yettebiullezine yed'une min dunillahi şüraka' iy yettebiune illez zanne ve in hüm illa yahrusun : Uyan: Göklerde kim var, Yerde kim varsa hep Allahındır, Allahdan başkasına tapanlar dahi, şeriklerin tebaası olmazlar, ancak zanne teba'ıyyet ederler ve ancak kendi mızraklarıyle ölçer yalan söylerler.
Isra [17/35]:Ve evfül keyle iza kiltüm vesinu bil kistasil müstekiym zalike hayruv ve hasenü te'vila: Ölçtüğünüz vakıt da tam ölçün ve doğru terazi ile tartın, bu hem hayırlı hem de akıbetçe daha güzeldir.
Bak birisi nasıl bir kalıba soktuysa Kur'an'ı, onun ve yanlış ölçenlerin hakkında neler denmiş Mudessir Suresinde:
Mudessir [74/18]: İnnehu fekkere ve kaddere: Çünkü o bir düşündü, ölçtü biçti.
[ 74/19].Fekutile keyfe kaddere: Kahrolası, nasıl ölçüp biçti!
[74/20].Summe kutile keyfe kaddere: Yine kahrolası, nasıl ölçtü biçti.
[74/21].Summe nezare: Sonra baktı
[74/22].Summe 'abese ve besere: Sonra kaşını çattı ve ekşiyerek surat astı
[74/23].Summe edbere vestekbere: Sonra ardına döndü ve büyüklük tasladı da
[74/24].Fekale in haza illa sihrun yu'seru: Bu, dedi «başka değil, bir sihri müser.
Selam Sevgi ve Muhammedi Kardeşlikle
Gariban
- kamuran
- Aktif Üye
- Mesajlar: 183
- Kayıt: 17 Eki 2008, 02:00
Sanal Alem
Ne diyeceğimi bilemiyorum. Bugün, bu güne kadar merakımı celbetmeyen bir sebeple islami sitelerde dolaştım. Eğer birazcık mürekkep yalamamış olsaydım. Birazcık aklımı kullanma zahmetine katlanmayan bir adam olsaydım, rastladığım yazılar ve tartışmalar en muzır sitelerden daha fazla tahribat yapardı. Hem zihnimde, hem gönlümde.
Evet akıl kadar gönül, gönül kadar akıl da yanılabiliyor. Rabbim Muhammed (S.A.V) ümmetini rahmetiyle yargılasın. Biz muhabbetimizin önündeki engelleri nasıl aşacağız sorusu o kadar kaçınılmaz ki! Allah'ın izni ile bir tek yolu var. Birbirimizden uzaklaştıran, birbirimizi sevmemize engel olan, ihtilaflarımızı düşmanlığa yönlendirmeye amaçlı ya da amaçsız sebep olan kardeşlerimizin sözlerine kulak tıkayarak yapacağız bunu. Sevmemiz için ANLAMAMIZ gerekmiyor. Muhabbetimize anlayışsızlığımız engel olmasın diye hem Allah'a dua ediyor, hem kardeşlerime yalvarıyorum. Anlamıyorsak, düşüncelerimizi benimsemiyor, kabul etmiyorsak, şiddetle karşı çıkıyorsak bile KARDEŞLİK HUKUKUMUZUN önüne hiçbir şeyin geçmesine izin vermeyelim.
Birbirimizi herşeye rağmen sevmedikçe KAMİL MÜ'MİN olamayacağız. Hatalarımızı ve kusurlarımızı yerine göre GECE GİBİ örteceğiz, Yerine göre ilim ve vicdan çerçevesinde birbirimizi uyaracağız. ARAMIZDAKİ ORTAK KELİMENİN, TEVHİDİN, mecbur ettiği muamelenin dışına çıkmayacağız. TEKFİR hastalığından Allah'a sığınacağız.
Yalvarırım, sevmesek bile bari düşman olmayalım birbirimize...
Evet akıl kadar gönül, gönül kadar akıl da yanılabiliyor. Rabbim Muhammed (S.A.V) ümmetini rahmetiyle yargılasın. Biz muhabbetimizin önündeki engelleri nasıl aşacağız sorusu o kadar kaçınılmaz ki! Allah'ın izni ile bir tek yolu var. Birbirimizden uzaklaştıran, birbirimizi sevmemize engel olan, ihtilaflarımızı düşmanlığa yönlendirmeye amaçlı ya da amaçsız sebep olan kardeşlerimizin sözlerine kulak tıkayarak yapacağız bunu. Sevmemiz için ANLAMAMIZ gerekmiyor. Muhabbetimize anlayışsızlığımız engel olmasın diye hem Allah'a dua ediyor, hem kardeşlerime yalvarıyorum. Anlamıyorsak, düşüncelerimizi benimsemiyor, kabul etmiyorsak, şiddetle karşı çıkıyorsak bile KARDEŞLİK HUKUKUMUZUN önüne hiçbir şeyin geçmesine izin vermeyelim.
Birbirimizi herşeye rağmen sevmedikçe KAMİL MÜ'MİN olamayacağız. Hatalarımızı ve kusurlarımızı yerine göre GECE GİBİ örteceğiz, Yerine göre ilim ve vicdan çerçevesinde birbirimizi uyaracağız. ARAMIZDAKİ ORTAK KELİMENİN, TEVHİDİN, mecbur ettiği muamelenin dışına çıkmayacağız. TEKFİR hastalığından Allah'a sığınacağız.
Yalvarırım, sevmesek bile bari düşman olmayalım birbirimize...
- gullale
- Özel Üye
- Mesajlar: 1362
- Kayıt: 16 Oca 2008, 02:00
İttibâmız, itikâdımız, Kur'an-ı Kerîm- Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem efendimiz üzerine kurulu olunca,
1. Nur-u Mîm ile nurlanıp âlemin bu nûr içinde fenâ buluşu ile ALLAHU külli şeyin muhît olduğunu idrak etmemiz
Fussilet suresi 54
EÛZUBİLLÂHİMİNEŞŞEYTÂNİRRACÎM
BİSMİLLÂHİRRAHMÂNİRRAHÎM
أَلَا إِنَّهُمْ فِي مِرْيَةٍ مِنْ لِقَاءِ رَبِّهِمْ ۗ أَلَا إِنَّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ مُحِيطٌ
İyi bilin ki, onlar Rabblerine kavuşma konusunda şüphe içindedirler. İyi bilin ki, O, her şeyi kuşatandır.
2. Bakara suresi 138
EÛZUBİLLÂHİMİNEŞŞEYTÂNİRRACÎM
BİSMİLLÂHİRRAHMÂNİRRAHÎM
صِبْغَةَ اللَّهِ ۖ وَمَنْ أَحْسَنُ مِنَ اللَّهِ صِبْغَةً ۖ وَنَحْنُ لَهُ عَابِدُونَ
Allah'ın boyasına bak, Kim, Allah'dan daha güzel boya vurabilir ki? Biz O'na ibadet edenleriz.
ALLAH Celle Celaluhunun boyası ile boyananlardan olunca, her rengi cem eden, renklerin aslına boyanan, olunca Vahidu'l-KAHHÂR olan ALLAH'ın izni ile HAYYatımızı bu çizgide sürdürür tefrikimizi burdan yaparız inşallah.
Cümle HAKK dostları da Resulu zîşan efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem imametinde bu şekilde yürürler, biz de İZlerine basarız inşallah.
1. Nur-u Mîm ile nurlanıp âlemin bu nûr içinde fenâ buluşu ile ALLAHU külli şeyin muhît olduğunu idrak etmemiz
Fussilet suresi 54
EÛZUBİLLÂHİMİNEŞŞEYTÂNİRRACÎM
BİSMİLLÂHİRRAHMÂNİRRAHÎM
أَلَا إِنَّهُمْ فِي مِرْيَةٍ مِنْ لِقَاءِ رَبِّهِمْ ۗ أَلَا إِنَّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ مُحِيطٌ
İyi bilin ki, onlar Rabblerine kavuşma konusunda şüphe içindedirler. İyi bilin ki, O, her şeyi kuşatandır.
2. Bakara suresi 138
EÛZUBİLLÂHİMİNEŞŞEYTÂNİRRACÎM
BİSMİLLÂHİRRAHMÂNİRRAHÎM
صِبْغَةَ اللَّهِ ۖ وَمَنْ أَحْسَنُ مِنَ اللَّهِ صِبْغَةً ۖ وَنَحْنُ لَهُ عَابِدُونَ
Allah'ın boyasına bak, Kim, Allah'dan daha güzel boya vurabilir ki? Biz O'na ibadet edenleriz.
ALLAH Celle Celaluhunun boyası ile boyananlardan olunca, her rengi cem eden, renklerin aslına boyanan, olunca Vahidu'l-KAHHÂR olan ALLAH'ın izni ile HAYYatımızı bu çizgide sürdürür tefrikimizi burdan yaparız inşallah.
Cümle HAKK dostları da Resulu zîşan efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem imametinde bu şekilde yürürler, biz de İZlerine basarız inşallah.
- MINA
- Özel Üye
- Mesajlar: 2740
- Kayıt: 25 Eki 2008, 02:00
Yunusumuz; "Gelin tanış olalım, sevelim sevildim" diyor, insanlık bu bilince eriştiği gün; geceleri gündüzleri kadar aydınlık, gündüzleri de cennet bahçeleri kadar huzurlu olacaktır.
Fazilet bahçesinde, insani değerlerle olgunlaşan sevgi güllerini, özenle toplayıp, susamış gönüllere dostluk pınarlarından kana kana sunduğumuz gün, topyekün insanların bayramı olacaktır.
Ahlak duygusunun çiçekler gibi açtığı, hoşgörünün bayraklaştığı, adaletin tuğ'laştığı ve yediden yetmişe bütün insanların dostluk içerisinde kucaklaştığı ortamı hazırladığımız gün, hepimizin bayramı olacaktır.
Böylece hem özlediğimiz sevgi dünyası kurulacak, hem de bütün insanlık huzur bulacaktır.
Mevlana'nın ifade ettiği gibi sevgi; acıyı tatlıya, toprağı altına, hastalığı şifaya, zindanı saraya, belayı nimete ve kahrı rahmete dönüştürür. Demiri yumuşatan, taşı eriten, ölüyü dirilten sevgidir.
Bu evrende her şey, ama her şey sevgi düşünür, sevgi konuşur, sevgi va'deder..
Bu itibarla, kainata bir sevgi yumağı gözüyle bakılabilir. Ayrı ayrı ses ve soluklar, tek ve çift bütün nağmeler öyle bir ritim içinde akıp gider ki, bunu görmemek ve anlamamak mümkün değildir. Bütün bunlar gösteriyor ki kainatta herşey sevmek içindir ve hayat sevgiden ibarettir.[4]
Kur'an'ın tarif ettiği Müslüman, aşk ve sevgi insanıdır. Maide süresinin 54. ayetinde "Allah onları, onlar da Allah'ı sever." buyurulmakla, sevginin ve aşkın Müslümanda bulunması gerektiği, bunlar Müslümanda bulunduğu takdirde Yüce Allah'ın mutlaka karşılık vereceği belirtilmektedir.
Biz bu özelliği taşıyan insana mü'min-i kamil diyoruz. Mü'min-i kamil, bir merhamet, şefkat ve sevgi sembolüdür. Kur'an-ı Kerim mü'min-i kamili: "İman edip salih ameller işleyenlere gelince; halkın en hayırlısı da onlardır. Onların Rableri katındaki mükafatları, zemininden ırmaklar akan, içinde devamlı olarak kalacakları Adn cennetleridir. Allah kendilerinden hoşnut olmuş, onlar da Allah'tan hoşnut olmuşlardır..."[5] diye tarif etmektedir.
Kısaca özetlemek gerekirse, insanın kendini bilmesi, kendi benliğine kavuşması, aslî benliği olan Rabbine ulaşabilmesi için tek çıkar yol vardır, o da sevmek ve sevilmekten geçmektedir. İnsan, sevgiyle gerçek aşka ve nihaî gaye olan Rabbine ulaşır.
Sevmek vazife, sevilmek imtiyazdır.
sevgiyle.......
Fazilet bahçesinde, insani değerlerle olgunlaşan sevgi güllerini, özenle toplayıp, susamış gönüllere dostluk pınarlarından kana kana sunduğumuz gün, topyekün insanların bayramı olacaktır.
Ahlak duygusunun çiçekler gibi açtığı, hoşgörünün bayraklaştığı, adaletin tuğ'laştığı ve yediden yetmişe bütün insanların dostluk içerisinde kucaklaştığı ortamı hazırladığımız gün, hepimizin bayramı olacaktır.
Böylece hem özlediğimiz sevgi dünyası kurulacak, hem de bütün insanlık huzur bulacaktır.
Mevlana'nın ifade ettiği gibi sevgi; acıyı tatlıya, toprağı altına, hastalığı şifaya, zindanı saraya, belayı nimete ve kahrı rahmete dönüştürür. Demiri yumuşatan, taşı eriten, ölüyü dirilten sevgidir.
Bu evrende her şey, ama her şey sevgi düşünür, sevgi konuşur, sevgi va'deder..
Bu itibarla, kainata bir sevgi yumağı gözüyle bakılabilir. Ayrı ayrı ses ve soluklar, tek ve çift bütün nağmeler öyle bir ritim içinde akıp gider ki, bunu görmemek ve anlamamak mümkün değildir. Bütün bunlar gösteriyor ki kainatta herşey sevmek içindir ve hayat sevgiden ibarettir.[4]
Kur'an'ın tarif ettiği Müslüman, aşk ve sevgi insanıdır. Maide süresinin 54. ayetinde "Allah onları, onlar da Allah'ı sever." buyurulmakla, sevginin ve aşkın Müslümanda bulunması gerektiği, bunlar Müslümanda bulunduğu takdirde Yüce Allah'ın mutlaka karşılık vereceği belirtilmektedir.
Biz bu özelliği taşıyan insana mü'min-i kamil diyoruz. Mü'min-i kamil, bir merhamet, şefkat ve sevgi sembolüdür. Kur'an-ı Kerim mü'min-i kamili: "İman edip salih ameller işleyenlere gelince; halkın en hayırlısı da onlardır. Onların Rableri katındaki mükafatları, zemininden ırmaklar akan, içinde devamlı olarak kalacakları Adn cennetleridir. Allah kendilerinden hoşnut olmuş, onlar da Allah'tan hoşnut olmuşlardır..."[5] diye tarif etmektedir.
Kısaca özetlemek gerekirse, insanın kendini bilmesi, kendi benliğine kavuşması, aslî benliği olan Rabbine ulaşabilmesi için tek çıkar yol vardır, o da sevmek ve sevilmekten geçmektedir. İnsan, sevgiyle gerçek aşka ve nihaî gaye olan Rabbine ulaşır.
Sevmek vazife, sevilmek imtiyazdır.
sevgiyle.......
''Ve Allah'a Sımsıkı Sarılın...''
Hacc / 78
Hacc / 78
- MBurak
- Kıdemli Üye
- Mesajlar: 415
- Kayıt: 12 Ağu 2007, 02:00
Eyvaallah Halim Abi, güldürdün asık yüzümü fıkra tadındaki Lenin olayı ile!BİLEMEDEN İYİ diyor... bilmeden KÖTÜ diyoruz...
Ne diyelim Halim Abi bilemiyorum ki...?
zan öyle düşünüyorum ki bir nefs hastalığı, zaten rabbımız da kuran'da zanla ilgili ayetlerde zannın ne kadar yanlış olduğuna değiniyor...
Allah sui zanlarımızı hüsnü zanlara tebdil eylesin inşaallah!
Selam ve Sevgiyle...
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/brk.jpg[/img]