Aşk Yorumları

Cevapla
Kullanıcı avatarı
kamuran
Aktif Üye
Aktif Üye
Mesajlar: 183
Kayıt: 17 Eki 2008, 02:00

Aşk Yorumları

Mesaj gönderen kamuran »

Resim
NEYİN GÖLGESİ?

Aşk kişisel bir deneyim veya diğer bir ifadeyle ‘hâl’ olduğundan tanımlanması mümkün değil. Bu yüzden diğer içsel yaşayışları ifade edebilmek için nasıl metaforlara başvurmak reredeyse bir zorunluluksa aşk da daima metaforlarla ifade edilmeye çalışılır. Dile gelmeyen bir şeyi dile getirmedeki ustalıksa oluşturulan metaforun, o yaşantıyı deneyimleyen diğer insanlarca onaylanmasına bağlı. Belki şiir varlık sebebini bu özel ifade biçimine imkan tanımasına borçludur. Bön öyle olduğuna inanıyorum

Yine aşk üzerine bir şeyler düşündüğüme ve bunu yazma ihtiyacına kapıldığıma bakarak yeni bir metaforun peşine düştüğümü çıkarsamak zor değil. Öyleyse sözü uzatmadan öze geliyorum

Aşk bir bedene benziyor. Ki aslında bu bedenin varlık sebebi içinde taşıdığı ruhtur. Her beden bir ruha delalet eder ve her bedende bir ruh gizlidir. Aşk aynada kendiyle karşılaşan bedenin düştüğü ruh halidir. Ayna betenin aynısı değildir. Ama o ana kadar kendinden ben diye söz eden beden sen dediği bir şeye çarparak kendi kendine yankılanır. Çünkü aynada yansıyan görüntünün yankısıdır. Bu halde benin varlığı senle doğrudan bağlantılı hale gelir.

Beden ben derken kastettiği şeyin ne olduğunu sen denilen şeye kıyaslayarak öğrenme yoluna girer. Sen/ben’in anlamıdır. Çünkü ben diyebilmek için onlar yeterli bir gerekçe değildir. “onlar”a kıyasla kendini anlamlandıran ben sözcüğün tek anlamıyla bencildir. Oysa “Sen”le karşılaşan ben, kendinden vazgeçmeyi göze alabileceğini ‘sana’ bakarak öğrenen bendir. Aynada gördüğüyle büyülenen ve sen/ben arasında hayranlığa kapılan beden körleşir. Çünkü aynadan başkı bir yere bakmayı, buna ihtiyaç hissetmediği için unutur. Bu unutuş, tutulduğu hayranlığa eklenerek onu bir kısırdöngü olan cezbeye götürür.

“Bir sen varsın koca bir de ben varım” dizesiyle anlatılmaya çalışılan hal budur. Sen ve ben kılıfları altında yatan gerçeği öğrenebilmek için beden acı çekmek zorundadır. Çünkü hiç bilmediği bir durumla karşı karşıyadır. Başkalarının böyle bir duyguyu tecrübe edip etmediği knusunda ikna olamaz. Çünkü anlatılamaz bir durumla karşı karşıyadır. Kimse kendi tecrübesini anlatabilecek ve anlatıldığı zaman anlaşılabilecek bir bilgiye dönüştüremediğinden hereks bu bilgiyi yaşayarak edinmek zorundadır. Çünkü aşk yalnızca hakkal yakin derecesinde anlaşılabilir. Onu bilmeyen onun hakkında fikir yürütemez. Onu bilen anlatılamayacağını bilir.

Şiir burada yine devrededir. Ve şiir adına aşk dediğimiz bu bedenin gölgesidir. Canı yanarak, canının varlığından haberdar olan ve canını öğrenen beden, gölgesine bakarak ruhunu arar. Çünkü artık birbiriyle kıyaslayarak yeni bilgiler üretebileceği verilere sahiptir.

Bedenin görüntüsü var. Aynada yansıyan. Bedenin canı var acıyan. Bedenin gölgesi var ayağına serilen. Peki beden neyin acısı, aynada görünmeyen ve canın yanmasına aldırış etmeyen şey nedir. Yoksa beden başka bir şeyin gölgesi midir?
Sorularla bilgisini genişletir beden. Beden ruhunu uzun maceralardan, acılarla, ıstıraplarla dolu yollardan geçerek bulan bir kaşiftir. Nihayetinde bedenin ruhu sevgi, aşkın esası muhabbettir. Bu yüzden sufiler mecazi aşkı bir basamak olarak görürler. Benden içerde bir ben olduğunu bulabilmek için en dıştaki beni farketmek gerek önce herhalde ondandır.


Musibako, CUMARTESI, OCAK 07, 2006
Kullanıcı avatarı
kamuran
Aktif Üye
Aktif Üye
Mesajlar: 183
Kayıt: 17 Eki 2008, 02:00

SINIRLARDA...

Mesaj gönderen kamuran »


SINIRLARDA!

İnsan sevdiğini seçer ve sevgiyi esas alarak tercihinde son kararını verir. Sevdiği şey için, diğer şeylerden vazgeçmeyi ve kaybetmeyi göze alır. Bu sayede bedel ödemeye hazırdır. Ve sevmeden yaptığı, yaşadığı her şeyi ödenen bir bedel olarak algılar. Sebeplerin sonuçların içinde sevginin varlığı ya da yokluğu formülün sabit değeri olarak durur. Pi sayısı gibi birşeydir sevgi. Ne kadar derinleşebilirse insan bir o kadar daha gidielbileceği hissini yaşar. Sevgi sonsuzluk işaretidir. Bittiği yerde başlar, başladığı yerde biter. Bu yüzden ne başı ne sonu vardır sonsuzluğun. Yani sevginin.

Buraya kadar gelebildiysem ötesine gidebilirim. Çünkü ötesi benim gidebileceğim yerdir. Sevebildiğim kadar sevebilirim. Haddi hududu benim kapasitemle ilgili. Kapasitem de sonsuzluğa ayarlı olduğuna göre durduğum yer tahammül edebileceğim yerdir. Belki meczupluk, insanların tahammülünün hemen ötesidir. Ve onun da ileri boyutları, daha derinleri vardır ki orası da var muhakkak. Zaten cezbe benim şu an yaşadığımın bir benzeri değil mi? Çaresizliğim, aklımdan yanıt alamayışımdan kaynaklanıyorsa bu deliliğe benzer, sarhoş edici hayranlıktan nasıl kurtulacağım.

Aklını kaybetmiş bir delinin gözüyle dünyaya bakıyorum severken...

Musibako PAZARTESI, OCAK 09, 2006
Kullanıcı avatarı
kamuran
Aktif Üye
Aktif Üye
Mesajlar: 183
Kayıt: 17 Eki 2008, 02:00

...

Mesaj gönderen kamuran »

Resim
SEVMEYE KARAR VERDİĞİM AN!

Sevdiğim şeyle bir şekilde karşılaşıyorum. Daha önce karşılaşmış olsam bile, evvelce farketmediğim bir bağ hissediyorum. O vakit, bu anlamsız bağın neden kaynaklandığını merak ediyorum. Bu merak sevginin kıvılcımıdır. Mekanizmayı tetikliyor.

Neden? Sorusuna aldığım (kendi kendime verdiğim) yanıtı aklım kabul ederse, anlamsız bulduğum bağ bir duygu olmasına rağmen mantıklı bir zemine basmış oluyor. Böylece sevdiğime karar veriyorum. Anlık gelişen bu olayı bir enstantane olarak yakalamak çok zor. Çünkü sinema şeridinin üzerindeki karelerden sadece birini görebilmeye benziyor bu. Oysa şerit, bir bütün olarak algılamamız üzerine ayarlanmış bir görüntüyü, bu amaca uygun hızla akıp gidiyor. Üstelik her karenin arasındaki an bir önceki kareyi unutmamıza da yetiyor. Çünkü öncekini unutmazsak sonrakini algılayamayacağımızı biliyoruz.

Neden sorusuna verdiğimiz ilk yanıta; aklımız, ya bu ıspat yeterli değilse biçiminde şüpheyle yaklaşıyor. Şayet bu bağ yeterince güçlüyse bu şüpheyi cevaplandırıyoruz. Bu cevap da kabul edilirse sevgiye güven duygusu ekleniyor. Güven duygusu eklendiğinde sevgi biraz daha güçleniyor. Sevgi güçlendikçe sorular da güçleniyor. Sorular güçlenince sorunlar doğuyor. Sorunlara ancak doğru yanıtlar çözüm üretiyor. Sorunlar aşıldıkça sevgi büyümeye başlıyor. Sevgi büyüdükçe yaşamasını arzu ediyoruz. Sürmesini istiyoruz. O zaman sorumluluk yükleniyoruz. Sevgi büyüdükçe sorumluluğumuz çoğalıyor. Sorumluluk çoğaldıkça yükümüz ağırlaşıyor.

Sorumluluktan dolayı ağır bir yüke dönüşebiliyor sevgi. O zaman insan sevgiyi taşımaktan yorulabiliyor. Yorulduğu içinsevgiyi yüksünebiliyoruz. Eğer yüksünürsek, öncelikle sorumluluktan kaçıyoruz. Böylece sevgiden de uzaklaşmış oluyoruz. Oysa sevginin yükünden kaçmak sevgiye ihanettir. Fakat sevginin verdiği yürgunluk nasıl giderilir? Nasıl dinlenilir?

Nasıl dinlenilir? Ancak sevdiğini bilmenin mutluluğuyla! O zaman yorgunluk tatlılaşır. İnsanın içini huzur ve rehavet kaplar. Görevini yerine getirmenin, sevgiyi ona yaraşır biçimde taşımanın, sevmek gibi bir erdeme sahip olmanın verdiği haz vardır. Çekilen her acıya, zahmete değdiğini düşünmenin zevki. Tüm bunlar yorgunluğu unutturur. Dinlendirir. Doyuma ulaşılır. Ve ertesi gün seven mesaisine kaldığı yerden devam eder.

İnsan sevmeye karar verdiği o ilk anda; tüm bu mantık dışı ve yorucu maceranın aynen gerçekleşeceğini, sonuçta sevginin kendi içinde tutarlı bir mantığı olduğunu, bu mantığa dayanarak ömür boyunca sürebileceğini bilir. Öte yandan insanın sevgisi, sevmeye değer, sevgiye layık bulmadığı noktadan itibaren irtifa kaybetmeye başlar. Muhtelif hızlarla düşüşe geçer. Bu yüzden sevilene de sevilmeyi sürdürebilmek ve sevgiye değer olmayı hak edebilmek için sorumluluk yükler. Sevilenin değeriyse bizzat sevgiden kaynaklanır. Artık sevilmeyen bir şey varsa değerini göreceli olarak yitirmiş demektir.

Bunlar doğruysa, yeryüzündeki her şey sevilmeye değer olabilir. En azından sevginin nesnesi olma potansiyeline sahiptir. Bu nedenle olsa gerek, insanları bir çok bakımdan sevdikleri veya sevmedikleri şeye göre tasnif ediyoruz. Sevmeye karar verdiğimiz an değer verip vermeme konusunda bir tercih yapıyoruz. Bu tercihi neye dayanak yaptığımı merak ediyorum. Merakımı giderdiğim an ise sevdiğime karar veriyorum.

Seviyorum sonuçta...

Musibako PAZARTESI, ARALIK 26, 2005
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen nur-ye »

Resim
Gönlü güzel kamuran

El - ele ve
Gönül - gönüle olan
BİRliğimize! - BİZliğimize!
hoş geldin sefalar getirdin!
Bahtiyar ve mes'ud olasın arzuladığın SEVgi Şehrinin SONSUZ diyarında!

MUHAMMEDi MuHABBetimİZle!....
Resim
Kullanıcı avatarı
kamuran
Aktif Üye
Aktif Üye
Mesajlar: 183
Kayıt: 17 Eki 2008, 02:00

Hoşbulduk

Mesaj gönderen kamuran »

Hoşbulduk dostlar.
Gönlümüz gerçekten güzel olabilir mi?
SEVmeyi gerçekten öğrenebilir miyiz? derken katıldık aranıza...
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Mesaj gönderen kulihvani »

aziz kardeşim kamuran,
talebsiz ve davetsiz buluşmalar vardır BU ZOR-AŞK Yolunda..
bu tıpkı kanatlanan DAMLAların BİZ-BİR BULUTunda buluşmaları gibidir...

bendeniz de uzun yıllar "BEN" için yazmıştım..
"BİZ" için hasbi hizmet için yazmak ise apayrı bir ÂLEMmiş AYNa ardında..

Hakk'ın Halkına Hasbi Hizmet Kervanımıza candan-gönülden hoş geldiniz..
İnşaallah Hakkın ve Hayrın ebedi hizmetçileri oluruz..

Muhammedi Muahbbetlerimle..
Resim
Kullanıcı avatarı
mim
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2416
Kayıt: 07 Şub 2008, 02:00

Mesaj gönderen mim »

Kamuran kardeşimiz gönül birliğimize hoş gelmişsiniz ne iyi yaptınız. Gönlünüz güzel ki Gönlü güzelinin gönül evindesiniz.
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/cicekler/mimimza.gif[/img]
Kullanıcı avatarı
aNKa
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2797
Kayıt: 02 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen aNKa »

Muhammedi Nur sitenize siz de hoş geldiniz kamuran kardeşimiz.

İnşaallah ömrümüzün bu dilimlerinde hakkın ve hayrın hasbi hizmetçileri oluruz el ele gönül gönüle..

Dost Kulihvani'nin dediği; "ÜZME - ÜZÜLME - SEV - SEVİL" hayat parolamız olsun ve inşaallah GÜZEL SEVer - SEViliriz GÜZELce...

Muhammedi muhabbetler.
Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Mesaj gönderen Hakan »

Hoş geldiniz kamuran kardeş.
Sevmenin aslı Rasulullah sav. in ahlakında, özünde gizli olduğu için, Rasulullah sav.in eğitim ve öğretimi ile sevmeyi geliştirerek merhamet yüklü bulutlar halinde tüm mahlukata sevgi olarak yağmak gayesiyle...
Muhammedi muhabbetle...
Resim
Kullanıcı avatarı
sdemir
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye
Mesajlar: 487
Kayıt: 24 Mar 2008, 02:00

Mesaj gönderen sdemir »

Hoşgeldin Sefalar Getirdin Kamuran kardeşim
Üyeliğin Hayırlı ve Daim Olsun..
Güzellikler Paylaşmak ve Güzelliklerde Buluşmak Dileği İle..

Selam Sevgi ve Dua ile...

[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/cicekler/sdemirimza.gif[/img]
Kullanıcı avatarı
MBurak
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye
Mesajlar: 415
Kayıt: 12 Ağu 2007, 02:00

Mesaj gönderen MBurak »

Böyle yorum mu olurmuş?
Bu yorumdan çok farklı birşey, çok güzel bir ŞEY
teşekkür ederiz bır ışık yaktınız bizde
yüreğinize sağlık, ömrünüze bereket..
hoşgeldiniz inşa ALLAH
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/brk.jpg[/img]
Kullanıcı avatarı
Mecnun
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 681
Kayıt: 23 Ara 2007, 02:00

Mesaj gönderen Mecnun »

hoş geldiniz kamuran kardeşimiz ;Rasulullah sav. e hizmette daim için sözleşmiş bulunduğumuz sitemizde, sizin paylaşımlarınızdan da memnuniyet duymaktayız.
Muhabbetle kalınız.
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/imza4.gif[/img]
Kullanıcı avatarı
fatmaana
Aktif Üye
Aktif Üye
Mesajlar: 199
Kayıt: 15 Eki 2006, 02:00

Mesaj gönderen fatmaana »

kamuran kardeşim,
bu güzellik sitemize hoş hediyelerle gelmişsiniz,
gerçeken de;
ben benim, aynadaki görüntüm sen.. Oysa BİZ ikimiz BİR iz..
uyur, uyurgezer ve sarhoş değilsem..
uyanık ve ayıksam..

şiir deruni duyuşların çarpıcı duyuruluşudur bence..

Allah razı olsun zevkle okudum yazılarınızı..

[url=http://www.muhammedinur.com][img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/mesajresimleri/ftm11fh9.gif[/img][/url]
Cevapla

“Tarih” sayfasına dön