TUBÂ AGACI
- kulihvani
- Site Admin
- Mesajlar: 12887
- Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00
TUBÂ AGACI
ZEVK 3345
zamAN mekAN ceNiNde cAN! Tevhidin Tûba Ağacı
Kökü ceNNet-Gövdesi gök, ARŞı AŞKın Tevhid Tacı
Urûc Rıza! Rücû Rıza! Raziyeten-Merziyyeten!
Kâbekavseyn Kâbesi HAKK! Âşığın Mâşuk Miracı
09.10.08 20:14
Safa mscdi..
Urûc : Arşa çıkma.
Rücû: Arştan dönme.
Mi'rac: Urûc Seferi-Rücû SEYRi..
يَا أَيَّتُهَا النَّفْسُ الْمُطْمَئِنَّةُ
ارْجِعِي إِلَى رَبِّكِ رَاضِيَةً مَّرْضِيَّةً
فَادْخُلِي فِي عِبَادِي
وَادْخُلِي جَنَّتِي
Ya eyyetühennefsülmutmeinnetü. İrci'iy ila rabbiki radiyeten merdiyyeten. Fedhuliy fiy 'ibadiy. Vedhuliy cennetiy. : Ey huzura kavuşmuş insan! Sen O'ndan hoşnut, O da senden hoşnut olarak Rabbine dön. (Seçkin) kullarım arasına katıl ve cennetime gir! (Fecr 89/27-30)
ثُمَّ دَنَا فَتَدَلَّى
فَكَانَ قَابَ قَوْسَيْنِ أَوْ أَدْنَى
"Summe dena fe tedella. Fe kane kabe kavseyni ev edna: Sonra (Muhammed'e) yaklaştı, derken daha da yaklaştı. O kadar ki (birleştirilmiş) iki yay arası kadar, hatta daha da yakın oldu. (Necm 53/8-9)
Tuba: Ne mutlu.. Lûgatta "tayyib" kelimesinden türemiş, en güzel, en hoş, en iyi gibi anlamlarında bir ism-i tafdil.
Tubâ Ağacı:
Hadisi şeriflerde ifade edildiği üzere cennet ve cehennemden bu dünyaya dallar uzamakta Cehennemden uzanana "Şecere-i zakkum", cennetten uzanana da "Şecere-i tuba" denmektedir.
Şecere-i tûba-i hilkat: yaratılışın mutluluk ağacı..
Ebû Said (r.a.) rivayet ediyor;
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellam: Tuba, Cennette bir uçtan diğer uca kadar olan mesafesi yüz sene çeken bir ağaçtır. Cennetliklerin elbiseleri onun tomurcuklarından çıkar.
(İ.Ahmed, Müsned, 3:71.)
Ebû Saîd el-Hudri'den (Radıyallahü anh):
Bir kişi Peygambcrimiz'e şöyle dedi:
Ey Allah'ın Rasûlü, ne mutlu, seni görüp İman eden kişilere!..
Rasûlullah (Sallallahu aleyhi ve sellam) de:
"Ne mutlu, beni görüp iman eden kişilere ! Ne mutlu, ne mutlu, ne mutlu, beni görmeden iman eden kişiler dedi.
Tuba sözü ile ne kastedilmektedir?' diye sorulunca Peygamberimiz şöyle buyurdu:
"Onunla, çiçek ve yapraklarından cennet ehlinin elbisesi yapılan ve gölgesi yüz yıllık yol olan, bir ağaç (kastedilmektedir.)"
(İ.Ahmed, Müsned, 111/71, H.no:11613)
Ebû Abdurrahman el-Cühenî'den (Radıyallahü anh): [206]
Rasûlullah'ın (Sallaiiahü aleyhi ve seilem) yarımdayken binekii iki kişi çıkageldi. Peygamberimiz onları görünce:
"Bu iki kişi Kindeli (mi), Mezhıcli (mi)dir?" dedi.
O ikisi onun yanına gelince baktık ki Mezhıcli bazı kişiler [207] ve onlardan biri Rasûlullah'a biat için yaklaştı, elinden tuttu ve sordu:
'Ey Allah'ın Rasûlü! Seni görüp iman eden, tasdikleyip sana tâbi olan kişi hakkında ne dersin?1
Rasûlullah: "Ne mutlu ona !" dedi, elini sıvazladı ve diğer kişiye döndü, biat
etmesi için onun da elinden tuttu. O kişi dedi ki: 'Ey Allah'ın Rasûlü! Seni görmeden iman eden, tasdikleyip sana tâbi olan kişi hakkında ne dersin?"
Rasûlullah: "Ne mutlu ona, ne mutlu, ne mutlu!.." dedi, onun da elini sıvazladı ve ayrıldı.
Enes b. Mâlik'ten (Radıyallahü anh):
RaSÛlullah (Sallallahü aleyhi ve sellem):
"Ne mutlu, beni görüp de iman edenlere!" dedi ve bunu bir kere söyledi, sonra:
"Ne mutlu, beni görmeden iman edenlere!" dedi ve bunu yedi kere tekrarladı.
(İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethur-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/155.)
"Cennette öyle bir ağaç var ki bir süvari gölgesinde yetmiş yahut da yüz sene gider (de bitiremez). O huld -ebedilik- ağacıdır... Cennette bir ağaç var ki, bir kimse dört yaşına girmiş bir dişi deve yavrusuna yahut da beş yaşına girmiş olan bir dişi deveye binmiş olsa da sonra ağacın dip tarafındaki gövdesini dönmeye başlasa hareket ettiği yere ulaşmadan deve ihtiyarlayarak düşer... Onun taze dalları cennet surlarının ötesindekilere ulaşmaktadır. Cennetteki her ırmak muhakkak o ağacın dibinden çıkmaktadır... "
[Tezkireti'l Kurtubi, s. 311/513]
"Cennette bir ağaç vardır ki, binekli bir kimse yüzyıl gölgesinde yürüse onu katedemez. İsterseniz şu ayeti okuyun: "Daimi gölgededirler, çağlayıp duran su başlarındadırlar."
[(Tirmizi), Kütüb-i Sitte-14, s. 427/9]
"Cennette hiçbir ağaç yoktur ki gövdesi, altından olmasın."
[(Tirmizi), Kütüb-i Sitte-14, s. 427/10]
Yunus Emre de şiirlerinde bu ağaçtan sık sık sözetmiştir:
Cennette tuba ağacı
Kökü arşta dal aşağı,
Öter bülbüller durağı,
Ne acaip ötüşü var.
Başka bir şiirinden:
Salınır tuba dalları,
Kur'an okur hem dilleri,
Cennet bağının gülleri,
Kokar Allah deyu deyu
- gullale
- Özel Üye
- Mesajlar: 1362
- Kayıt: 16 Oca 2008, 02:00
Değerli kulihvan, yazmış olduğunuz konuyu okuyunca aklıma gelen,Tuba ağacının halinin Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem efendimizin "cennet annelerin ayakları altındadır" hadisi şerifine ne kadar benzediği...
Tuba ağacının kökleri(annenin ayakları) cennette...
Başı dünyada...
Anne burada bize sadakat samimiyet sabır sembolu olabilirmi?
Tuba ağacının kökleri(annenin ayakları) cennette...
Başı dünyada...
Anne burada bize sadakat samimiyet sabır sembolu olabilirmi?
- Gariban
- Moderatör
- Mesajlar: 2834
- Kayıt: 25 Tem 2007, 02:00
- mim
- Özel Üye
- Mesajlar: 2416
- Kayıt: 07 Şub 2008, 02:00
Cennetteki Tûbâ ağacı
Cennetteki Tûbâ ağacı konusunda 1 sayfada 2 kayıtlı hadis var
Fasil : BED`ÜL-HALK BAHSİ
Konu : Cennetteki Tûbâ ağacı
Ravi : Enes b. Mâlik
Baslik : CENNET`E İLK GİREN İSLÂM ÜMMETİNİN KEMMİYYET VE KEYFİYYETİ
Hadis : Rivâyete göre, Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem: "Ashâbım! Cennet`de (Tûbâ denilen) bir ağaç vardır ki, bir süvârî onun gölgesinde yüz sene gezse onun gölgesini asla bitiremez" buyurmuştur.
HadisNo : 1346
Fasil : BED`ÜL-HALK BAHSİ
Konu : Cennetteki Tûbâ ağacı
Ravi : Ebû Hüreyre
Baslik : CENNET`TE ENBİYÂ MENZİLLER
Hadis : Bir rivâyette de Enes İbn-i Mâlik hadîsi gibi vârid olmuştur. (Ziyâde olarak) Ebû Hüreyre: [İsterseniz (bu haberi te`yîd için) "Ashâb-ı yemîn = defterleri sağ taraflarından verilenler, bu gölgede sâyebân olurlar" (meâlindeki âyet) i okuyunuz!] demiştir.
HadisNo : 1347
Cennetteki Tûbâ ağacı konusunda 1 sayfada 2 kayıtlı hadis var
Fasil : BED`ÜL-HALK BAHSİ
Konu : Cennetteki Tûbâ ağacı
Ravi : Enes b. Mâlik
Baslik : CENNET`E İLK GİREN İSLÂM ÜMMETİNİN KEMMİYYET VE KEYFİYYETİ
Hadis : Rivâyete göre, Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem: "Ashâbım! Cennet`de (Tûbâ denilen) bir ağaç vardır ki, bir süvârî onun gölgesinde yüz sene gezse onun gölgesini asla bitiremez" buyurmuştur.
HadisNo : 1346
Fasil : BED`ÜL-HALK BAHSİ
Konu : Cennetteki Tûbâ ağacı
Ravi : Ebû Hüreyre
Baslik : CENNET`TE ENBİYÂ MENZİLLER
Hadis : Bir rivâyette de Enes İbn-i Mâlik hadîsi gibi vârid olmuştur. (Ziyâde olarak) Ebû Hüreyre: [İsterseniz (bu haberi te`yîd için) "Ashâb-ı yemîn = defterleri sağ taraflarından verilenler, bu gölgede sâyebân olurlar" (meâlindeki âyet) i okuyunuz!] demiştir.
HadisNo : 1347
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/cicekler/mimimza.gif[/img]
- nur-ye
- Özel Üye
- Mesajlar: 9091
- Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00
TUBA AĞACI
Resulullah S.A.V Efendimiz, tuba ağacı için şöyle buyurdu:
--''Cennette bulunan hemen her kesin bir ağacı vardır.Bu ağacın adına - Tuba ..denir bunlardan herhangi biri, üstüne giysisini giymek istediği zaman ; o ağacın yanına gider. Oraya gittikten sonra, ağacın çiçekleri açılır. Bunların içinden elbise çıkar..
Bu çiçekler esas olarak altı renk olup bunların her biri dahi, yetmiş renge sahiptir.
Bu renklerden meydana gelen elbise;ne renk, ne de şekil olarak birbirlerine benzerler..
O kimse, bunlardan hangisini isterse onu alır...''
KAYNAK - ABDÜLKADİR GEYLANİ (R.A) GÜNYETÜT TALİBİN
Resulullah S.A.V Efendimiz, tuba ağacı için şöyle buyurdu:
--''Cennette bulunan hemen her kesin bir ağacı vardır.Bu ağacın adına - Tuba ..denir bunlardan herhangi biri, üstüne giysisini giymek istediği zaman ; o ağacın yanına gider. Oraya gittikten sonra, ağacın çiçekleri açılır. Bunların içinden elbise çıkar..
Bu çiçekler esas olarak altı renk olup bunların her biri dahi, yetmiş renge sahiptir.
Bu renklerden meydana gelen elbise;ne renk, ne de şekil olarak birbirlerine benzerler..
O kimse, bunlardan hangisini isterse onu alır...''
KAYNAK - ABDÜLKADİR GEYLANİ (R.A) GÜNYETÜT TALİBİN
- katre-iNur
- Saygın Üye
- Mesajlar: 272
- Kayıt: 13 Ağu 2007, 02:00
- nisa77
- Aktif Üye
- Mesajlar: 133
- Kayıt: 01 Ağu 2007, 02:00
Büyük bir ağaç düşünün.
Öyle büyük bir ağaç ki, ucu göğün tavanına varmış; dalları doğudan batının en uç noktasına kadar uzanmış.
Bu muazzam ağaçtan öyle bir 'Nur' çıkmakta ki, güneş, bu nurun yanında çok sönük kalmakta!
Bazen görünüp kaybolsa da, bu muazzam 'Nûr' anbean artmakta.
Bazı insanlar, ağacın dallarına tutunmaya çalışırken, bazıları da, onun köklerini kesme çabasında...
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/berivan.jpg[/img]
- dibbace
- Saygın Üye
- Mesajlar: 222
- Kayıt: 15 Nis 2008, 02:00
Re: TUBÂ AGACI
Re: TUBÂ AGACI
Tuba: Ne mutlu.. Lûgatta "tayyib" kelimesinden türemiş, en güzel, en hoş, en iyi gibi anlamlarında bir ism-i tafdil.
Tubâ Ağacı:
Hadisi şeriflerde ifade edildiği üzere cennet ve cehennemden bu dünyaya dallar uzamakta Cehennemden uzanana "Şecere-i zakkum", cennetten uzanana da "Şecere-i tuba" denmektedir.
*****************************************************
*****************************************************
*****************************************************
Esmâ-ül Nebi
-----------------
Abdullah: Allah (cc)' ın kulu
Âbid: Kulluk eden, ibadet eden
Âdil: Adaletli
Ahmed: En çok övülmiş, sevilmiş
Ahsen: En güzel
Alî: Çok yüce
Âlim: Bilgin, bilen
Allâme: Çok bilen
Âmil: İşleyici, iş ve aksiyon sahibi
Aziz: Çok yüce, çok şerefli olan
Beşir: Müjdeleyici
Burhan: Sağlam delil
Cebbâr: Kahredici, gâlip
Cevâd: Cömert
Ecved: En iyi, en cömert
Ekrem: En şerefli
Emin: Doğru ve güvenilir kimse
Fadlullah: Allah-ü Teâlanın ihsânı, fazlına ulaşan
Fâruk: Hakkı ve bâtılı ayıran
Fettâh: Yoldaki engelleri kaldıran
Gâlip: Hâkim ve üstün olan
Ganî: Zengin
Habib: Sevgili, çok sevilen
Hâdi: Doğru yola götüren
Hâfız: Muhafaza edici
Halîl: Dost
Halîm: Yumuşak huylu
Hâlis: saf, temiz
Hâmid: Hamd edici, övücü
Hammâd: Çok hamdeden
Hanîf: Hakikate sımsıkı sarılan
Kamer: Ay
Kayyim: Görüp, gözeten
Kerîm: Çok cömert, çok şerefli
Mâcid: Yüce ve şerefli
Mahmûd: Övülen
Mansûr: Zafere kavuşturulmuş
Mâsum: Suçsuz, günahsız
Medenî: Şehirli, bilgilive görgülü
Mehdî: Hidayet eden, doğru yola erdiren
Mekkî: Mekkeli
Merhûm: Rahmetle bezenmiş
Mes'ûd: Mutlu
Metîn: Çok sağlam ve güçlü
Muallim: Öğretici
Muktedâ: Peşinden gidilen
Mübârek: Uğurlu, hayırlı, bereketli
Müctebâ: Seçilmiş
Mükerrem: Şerefli, yüce
Müktefî: İktifâ eden, yetinen
Münîr: Nurlandıran, aydınlatan
Mürsel: Elçilikle görevlendirilmiş
Mürtezâ: Beğenilmiş, seçilmiş
Muslih: Islah edeci, düzene koyucu
Mustafa: Çok arınmış
Müstakîm: Doğru yolda olan
Mutî: Hakka itaat eden
Mu'tî: Veren ihsân eden
Muzaffer: Zafer kazanan, üstün olan
Müşâvir: Kendisine danışılan
Nakî: Çok temiz
Nakîb: Halkın iyisi, kavmin en seçkini
Nâsih: Öğüt veren
Nâtık: Konuşan, nutuk veren
Nebî: Peygamber
Neciyullah: Allah' ın sırdaşı
Necm(i): Yıldız
Nesîb: Asil, temiz soydan gelen
Nezîr: Uyarıcı, korkutucu
Nimet: İyilik, dirlik ve mutluluk
Nûr: Işık, aydınlık
Râfi: Yükselten
Râgıb: Rağbet eden, isteyen
Rahîm: Mü'minleri çok seven
Râzî: Kabul eden, hoşnut olan
Resûl: Elçi
Reşîd: akıllı, olgun, iyi yola götürücü
Saîd: Mutlu
Sâbir: Sabreden, güçlüklere dayanan
Sâdullah: Allah' ın mübârek kulu
Sâdık: Doğru olan, gerçekci
Saffet: Arınmış, seçkin kişi
Sâhib: Mâlik, arkadaş, sohbet edici
Sâlih: iyi ve güzel huylu
Selâm: Noksan ve ayıptan emin olan
Seyfullah: Allah' ın kılıcı
Seyyid: Efendi
Şâfi: Şefaat edici
Şâkir: Şükredici
Tâhâ: Kur'ân-ı Kerîm' deki ismi
Tâhir: Çok temiz
Takî: Haramlardan kaçınan
Tayyib: Helal, temiz, güzel, hoş
Vâfi: Sözünde duran, sözünün eri
Vâiz: Nasihat eden
Vâsıl: Kulu Rabb'ine ulaştıran
Yâsîn: Kur'ân-ı Kerîm' deki ismi, gerçek insan, insan-ı kâmil
Zâhid: Mâsivadan yüz çeviren
Zâkir: Allah' ı çok anan
Tuba: Ne mutlu.. Lûgatta "tayyib" kelimesinden türemiş, en güzel, en hoş, en iyi gibi anlamlarında bir ism-i tafdil.
Tubâ Ağacı:
Hadisi şeriflerde ifade edildiği üzere cennet ve cehennemden bu dünyaya dallar uzamakta Cehennemden uzanana "Şecere-i zakkum", cennetten uzanana da "Şecere-i tuba" denmektedir.
*****************************************************
*****************************************************
*****************************************************
Esmâ-ül Nebi
-----------------
Abdullah: Allah (cc)' ın kulu
Âbid: Kulluk eden, ibadet eden
Âdil: Adaletli
Ahmed: En çok övülmiş, sevilmiş
Ahsen: En güzel
Alî: Çok yüce
Âlim: Bilgin, bilen
Allâme: Çok bilen
Âmil: İşleyici, iş ve aksiyon sahibi
Aziz: Çok yüce, çok şerefli olan
Beşir: Müjdeleyici
Burhan: Sağlam delil
Cebbâr: Kahredici, gâlip
Cevâd: Cömert
Ecved: En iyi, en cömert
Ekrem: En şerefli
Emin: Doğru ve güvenilir kimse
Fadlullah: Allah-ü Teâlanın ihsânı, fazlına ulaşan
Fâruk: Hakkı ve bâtılı ayıran
Fettâh: Yoldaki engelleri kaldıran
Gâlip: Hâkim ve üstün olan
Ganî: Zengin
Habib: Sevgili, çok sevilen
Hâdi: Doğru yola götüren
Hâfız: Muhafaza edici
Halîl: Dost
Halîm: Yumuşak huylu
Hâlis: saf, temiz
Hâmid: Hamd edici, övücü
Hammâd: Çok hamdeden
Hanîf: Hakikate sımsıkı sarılan
Kamer: Ay
Kayyim: Görüp, gözeten
Kerîm: Çok cömert, çok şerefli
Mâcid: Yüce ve şerefli
Mahmûd: Övülen
Mansûr: Zafere kavuşturulmuş
Mâsum: Suçsuz, günahsız
Medenî: Şehirli, bilgilive görgülü
Mehdî: Hidayet eden, doğru yola erdiren
Mekkî: Mekkeli
Merhûm: Rahmetle bezenmiş
Mes'ûd: Mutlu
Metîn: Çok sağlam ve güçlü
Muallim: Öğretici
Muktedâ: Peşinden gidilen
Mübârek: Uğurlu, hayırlı, bereketli
Müctebâ: Seçilmiş
Mükerrem: Şerefli, yüce
Müktefî: İktifâ eden, yetinen
Münîr: Nurlandıran, aydınlatan
Mürsel: Elçilikle görevlendirilmiş
Mürtezâ: Beğenilmiş, seçilmiş
Muslih: Islah edeci, düzene koyucu
Mustafa: Çok arınmış
Müstakîm: Doğru yolda olan
Mutî: Hakka itaat eden
Mu'tî: Veren ihsân eden
Muzaffer: Zafer kazanan, üstün olan
Müşâvir: Kendisine danışılan
Nakî: Çok temiz
Nakîb: Halkın iyisi, kavmin en seçkini
Nâsih: Öğüt veren
Nâtık: Konuşan, nutuk veren
Nebî: Peygamber
Neciyullah: Allah' ın sırdaşı
Necm(i): Yıldız
Nesîb: Asil, temiz soydan gelen
Nezîr: Uyarıcı, korkutucu
Nimet: İyilik, dirlik ve mutluluk
Nûr: Işık, aydınlık
Râfi: Yükselten
Râgıb: Rağbet eden, isteyen
Rahîm: Mü'minleri çok seven
Râzî: Kabul eden, hoşnut olan
Resûl: Elçi
Reşîd: akıllı, olgun, iyi yola götürücü
Saîd: Mutlu
Sâbir: Sabreden, güçlüklere dayanan
Sâdullah: Allah' ın mübârek kulu
Sâdık: Doğru olan, gerçekci
Saffet: Arınmış, seçkin kişi
Sâhib: Mâlik, arkadaş, sohbet edici
Sâlih: iyi ve güzel huylu
Selâm: Noksan ve ayıptan emin olan
Seyfullah: Allah' ın kılıcı
Seyyid: Efendi
Şâfi: Şefaat edici
Şâkir: Şükredici
Tâhâ: Kur'ân-ı Kerîm' deki ismi
Tâhir: Çok temiz
Takî: Haramlardan kaçınan
Tayyib: Helal, temiz, güzel, hoş
Vâfi: Sözünde duran, sözünün eri
Vâiz: Nasihat eden
Vâsıl: Kulu Rabb'ine ulaştıran
Yâsîn: Kur'ân-ı Kerîm' deki ismi, gerçek insan, insan-ı kâmil
Zâhid: Mâsivadan yüz çeviren
Zâkir: Allah' ı çok anan